Bu videoyu seyretmişim, yorumlar bile yazmışım ancak beğenmeyi unutmuşum. O kadar keyifli idi ki tekrar seyrettim. Baston kilit eşimin Şahini'nde de vardı.İlk gördüğümde "Bu da ne ola ki?" diye sormuştum. Ben çocukken Trabzon'da şehir merkezinde bile nakliye işleri atarabalarıyla yapılırdı. Evden eve taşınırken eşyalarımızı hep at arabalarıyla taşıtırdık. Bizim eşyaları 4 seferde taşırdı. Kendimiz binmezdik. Zaten binmeye gerek de yoktu her yere yürüme gidilirdi. Kışlık yakacağımız olan odun, fındıkkabuğu at arabaları ile taşınırdı. Trabzon'da odun bol olup muhtelif yerlerde oduncular vardı. Her oduncunun bir at arabacısı vardı. Annem hangi odundan ne kadar alacaksa (Genellikle gürgen alırdı. Gürgen odununun közü dayanıklı olurmuş, bazan da meşe alırdı.) önce tartılır , sonra kesilir, eğer annem isterse yarılırdı.Oduncunun hamalları, tartılan odunları çuvallara doldurup at arabasına yüklerlerdi. Kendileri de odunların üstünde verilen adrese giderlerdi. O zamanın at arabacıları atlarına ve arabalarına çok özen gösterirlerdi. Belli bir ağırlığın üzerinde yükleme yapmazlardı. Nakliye ücretini sefer başına ve mesafeye göre alırlardı. Trabzon'da Meydan'da at arabacıların ve atların toplandığı dar bir sokak vardı. Arabacılar orada atları çözer, yemler, suyunu içirir, dinlendirirlerdi. Atlar dinlenirken kendileri de hemen yakındaki esnaf lokantlarında,çorbacılarda karınlarını doyurur yine aynı dar alandaki kahvenin önünde oturup çaylarını yudumlarlardı. Anneannemle gezerken, anneannem kestirme diye o dar ve kısa sokaktan geçmeyi tercih ederdi. Fakat ben çok küçüktüm, atlar çok büyüktü. Anneannemin elini tutuyor olsam bile atların arasından geçerken korkardım. Beni tepecekler sanırdım.Hele kişnedikleri zaman bütün dişleri ağızlarından fırlayacakmışcasına görünüdü. Bir de ağızlarından beyazımsı köpükler akardı. Kuduz olmuşlar da beni ısıracaklar sanırdım.Anneannemin bu kadar korktuğumdan haberi olsaydı sanırım o sokaktan geçmezdi. Fakat biz itaat odaklı yetiştirildiğimiz için korktuğumuzu büyüklerimize söyleyemezdik. 1990'ların ortalarına kadar Bayrampaşa'da atarabaları vardı.1977'de Bayrampaşa'ya ilk geldiğimde at arabalarını görünce şaşırmıştım. Çünkü 1977'de Trabzon'da at arabaları şehiriçinden kalkmıştı. Sadece köylerde rastlanıyordu. Bayrampaşa'nın o zamanki medâr-ı itiharı olan tek caddesi daracık Demirkapı Caddes'inden atarabaları geçiyordu. Cadde dar, kaldırım dar; Atlar omuzuma sürtünecek sanırdım. Bir de ona paralel Bağlar Caddesi vardı fakat nedense pek işlek değildi. Orada ciğerciler ve işkembeciler vardı. 80'lerde Demirkapı Caddesi'nde Butik Dayı'nın köşesinde yazın bir kavun-karpuzcu at arabasıyla dururdu.Ağabeyim aynı apartmanda oturduğu için Perşembe pazarını beklemeden meyvamızı ondan alırdık. Bir de Şen Sokak'ta kömürcü vardı. Onun önünde her zaman at arabası dururdu. Kömür nakliyesi at arabası ile yapılırdı. Aynı sokataki suntacıya da suntalar kamyonla gelir fakat at arabası ile gönderilirdi. Biz de 5 yıl Şen Sokakta oturduk.1990'da belediye olduktan sonra Bayrampaşa bir anda hızlı bir şekilde gelişti. O arada at arabaları da Bayrampaşa'dan kalktı. İki yıl öncesine kadar yine bir karpuz-kavuncu kamyonetle Butik Dayı'nın köşesinde satış yapıyordu. Sonra Butik Dayı'nın yerinde başka mağazalar açıldı. İki yıldır pandemiden dolayı Bayrampaşa'ya gidemiyorum. Fakat o daracık Demirkapı Caddesi'nin gitgide artan trafik ve yaya yükünü kaldıramadığını biliyorum. Motordan anlamam, karbüratörden anlamam; benim bildiğim de bunlar. Ben de bildiğimi anlatıyorum. Hayırlı günler, kazasız sürüşler diliyorum. Sürç-i lisân ettikse affola.
Madem öyle bizde takılalım, halit bey köy ekmeğiyle büyümüş yıpranmış anadolu çocuğu, siz şehir somunuyla büyümüş muhallebi çocuğu 😊. Yaş 48 bende 2018 honda hb sport plus benzinli var , onda hala koltuk kılıfı var, aracı alınca ilk işim o. Eski doğanında arka camın önünde kocaman beyaz pelüş kedi vardı. Harikasınız
Abi hepsi beni ayrı ayrı duygulandırdı ancak mendilde yıkıldım... Hakikaten mendil diye bir şey vardı ve o olmadan olmazdı.... Okulda öğretmen mendil kontrolü yapardı... Ha bu arada benim fren pedalında çan hala var
90larda karşımızda bir ayakkabıcı vardı ve 80'li modellerde 131 Şahin aracı vardı arka aksta (sanırım) renkli şeritler vardı çok ilginç gelmiştir her zaman
Ne çabuk bitti anlamadım. Çocukluğumuza, gençliğimize gittik geldik. Teşekkür ediyoruz. O -tüylü pembiş pembiş, mor mor.. - direksiyon simitlerine bugün olmuştur hala anlam veremem. :))) Özellikle minibüsçüler ve taksiciler çok kullanırdı.
Benim aklıma gelen eskilerin en önemli "tasarımsal sistemleri" olarak, ki birincisini siz söylediniz zaten "kelebek camlar" 2. "Tail fins " ve 3. "Split window" lardır. Yine eskilerden kalma bagajlarda metalden yada plastikten yakıt bidonlarıdır. Değerli üstatlar eğer kabul ederseniz açıkcası aklımda tonlarca konular var çekebileceğiniz. Örneğin enteresan olabilecek bir konu olarak, Ülkelere göre araba felsefeleri. Mesela Almanya, Japonya, Amerika, Italya vs. gibi Ülkelerin araçları, konfor, performans, teknoloji vs. üzerinden değerlendirmeleri olacak. Yada 2. konu olarak mesela Amerikalıların "Muscle car " Japonların "JDM" ve "Avrupa" araçların birbirlerine olan rekabetleri gibi. Saygılar.
Abi siz ne konuşursanız dinleniyor çok hoş sohbetiniz var. Turgut bey Halit bey sizinle tanışmak isterdim gece gündüz otomobil bakan biriyim. Harikasınız
yaşım 24 olmasına rağmen söylediğiniz unutulan hemen her aksesuarı görebilmek ve deneyimleyebilmek ne güzel. Cam macunu vardı hakkaten leş gibi kokardı
Tofaşlara aksesuar yapan ünlü marka sanırım Pako idi. Birde zamanında Momo direksiyon çok popülerdi. Bu arada sizin söylediklerinizi dinledikten sonra eski moda biri olduğum kanaatim pekişti, zira 93 SLX'imde cam rüzgarlığı, makaralı arka cam perdesi, kafası çıkan Pioneer teyp ve bagajımda bir tamirciyi kıskandıracak kadar kapsamlı takım taklavat mevcut.
Kaset doldurmayı sonrasında track Cd yapmaları atlamışsınız=) Şimdi bağla telefonu sınırsız parça. O zamanlar bir CD ye 70 dakikalık müzik yüklenirdi. Kaset zaten apayrı bir olaydı. Müziğin daha değerli olduğu zamanlar. (kaset candır!!).
Halit hocam döş parlatıcısı diye bir sprey vardı.arabanın her tarafına sıkardık.bir tüp yetmezdi.ikinciyi açardık.hoş arabanın heryeri parlasın isterdik ama şimdiki gibi deşport yoktu ama olan kısım bize yetiyordu.özellikle kuş sericiler ve renocular iyi bilir.
Kahkahalarla izledim. Anlattıklarınız bana hiç de yabancı olmadığı için güzel bir nostalji oldu. (Ne de olsa yaş 63'ü tamamladı)1962 yılından sonrası benim hafızamda hala netliğini koruyor. Bu arada Zeki Müren'in 60larda yaptığı bir plak vardı. "Doç, Pleymut, Desoto, hepsi de kıyak oto. " "Şişman bir madam bindi, hemen lastikler indi. Vah vaaaaah!" Bu kadarı aklımda kalmış.Siz mi unuttunuz yoksa ben mi kaçırdım? 80lerde moda olan araba telefonlarından bahsetmediniz. Bilhassa doktorların arabalarının telefonu olurdu. Otomobil geyiklerini yine yapın lütfen.
Çok eskiden elektrik ve sular idaresinin tahsildarları vardı. Sokaka sokak gezer her evin kapısını çalar elektrik ve su saatini okuyarak ödeyeceğimiz elektrik ve su parasını söylerdi. Sanıyorum bir dahaki gelişinde de parayı tahsil ederdi.Elektrik ve su paraları 80lerin başında faturalandırılmaya ve adrese gönderilmeye başlanmıştı. Elimizdeki fatura ile elektrik ve sular idaresine gider sıraya girer nakit olarak ödeme yapardık. Küçük şehirlerde fatura ödemek nispeten kolay olurdu. Fakat İstanbul'da çok sıkıntılı bir işti. Beyazıt'ta tam geçidin üzerine tkabül eden alanda vezneler vardı. Elektrik faturaları oraya ödeniyordu. Veznelerin önlerinde uzun uzun kuyruklar olurdu. Yazın güneşin altında kışın yağmurun, karın altında kuyrukta beklemek insanı canından bezdiriyordu. Bir de tam sıra gelmişken mesai saati dolup da gişeler kapanınca seyreyle sen gümbürtüyü. Fazla sıkıntı çekmemek için sabahın karanlığında gidip veznelerin önünde kuyruğa girerdik. Bir de kuyruklarda çıkan sıra kavgaları, aradan kaynak yapanlara karşı çıkanlar. İnsanı canından bezdiriyordu. Telefon faturası diye bir şey yoktu. Her yılbaşında PTT'ye abonman ücreti öderdik. Eğer abonmanı aşarsak ya da şehirlerarası konuşursak eve ihbarname gelirdi. Postaneye gider öderdik.
Emeklerinize sağlık , hatıralara gitmek gerçekten de çok güzel. Kendi aracımın koltuğunda serili hasır minder olmadan oturamam ve aracımın tabanında halı olmadan aracımı rahat kullanamıyorum.
yil 2020 , rahmetli babamdan kalma aliskanligim devam ediyor. Bagajimda yepyeni takviye kablosu :) Yasadigim ülkede yol yardimi saglayan sisteme üye oldugum halde.
İzlerken aklıma gelenleri not aldım ama eksiksiz olarak anlattınız. Eskiden araçlara takılan aksesuarlar daha oturaklıydı şimdi apaçi modifiyesi türedi.
Cumartesi sabah geç kahvaltı üzerine elimde çay ile izlemek. Keyfe bak beeee :)) Turgut ah o karpuz içimde bir uhdedir :)) birde videolara film demekten vazgeçse süper olacak.
İst. Çağlayanda pako firması vardı. Araçları değiştirirlerdi. Birgün önünde birtane Tofaş Kartal görmüştüm. Arka tarafında çift dingil vardı. Ve çok güzel gelmişti gözüme. Çok sonraları Mercedes G serisinde gördüm çift dingili 😳😳
1. karpuz klima yerine serinlemek için olabilir. :) hissiyat olarak. 2. kafa sallayan köpekten bizde de vardı. severdik. her alışkanlığı o dönem içinde değerlendirmek gerekir. 3. oblivion filminde tom cruise filminde uçan görev aracına mutlaka o elvis i koyması kültürel alışkanlıklara işaret eder. yayınlarınızı her yıl hatıraları tazelemek için tekrar izlerim. yaş 48. yaşadıklarınıza ortağım. halit bey in sürekli takipçisi ve seven bir insan olarak büyüdüm. tek bir görüşüne muhalifim, 98 model w210 e200 kullanıcısıyım. kendisi o araçları eski ve sorun potansiyelli olarak görmekte ama ben aşığım. ve param yetebildikçe(öğretmenim) iyi bakıyorum. yeni hiç bir arabayla (asla) değişmem. Sevgi, saygılar, sağlıklı bir ömür dilerim. 4 yıl sonra yazmak geldi aklıma :)
Kışın ön cama gazete koyma, elma kesip sıralama vs..Araçların ön yolcu kısmına sonradan yangın söndürücü monte edilirdi.. Arka koltuklarda emniyet kemeri olmazdı..Elle açılan cam kollarının ortadaki yuvarlak kısmı düşerdi. Sigara küllükleri vardı. Murat 131 in mavi pütü kareli koltuk kılıfı vardı.Kışın bagajda zincir taşınırdı.. Artı bijon anahtarı satın alınırdı.Yolcu tarafı dikiz aynası gidip dışarıdan ayarlanırdı. Aracın siyah plastik kısımları ayakkabı parlatıcısı süngerler ile temizlenirdi.Arka cam da evin en küçüğüne arka koltuğa bez verilip sildirilirdi. bagajda mutlaka halı kilim olurdu. Jantlar arap sabunuyla temizlenirdi. Bagajda kova sünger hortum olurdu. Balkonun altına araç çekilir veya mahalledeki çeşmenin önünde yıkanırdı Bezler kuruyana kadar sigara içilirdi. Aracın paspasları sonradan satın alınırdı. Muratlarda arka şaft tünelini kapsayan paspas kısmı bir türlü yerine tam oturmazdı :) Araçlar 3 yılda bir sıkıntısı yokken komple boyatılırdı. .Araç alındıktan sonra karter muhafaza taktırılırdı..SAğ ön camda muayene etiketleri yapıştırılırdı. Ne manyaklıkmış :)
Yine harika bir söyleşi olmuş, çok teşekkür ederim, Benim eskilerden hatırladığım; Mekanik benzin otomatiği (diyaframlı), distribitör, çoğu arabada ön kaputun içine sıkıştırılmış bir V kayışı yedekte durur. eski doğan , şahinlerin arka diferansiyeline renkli bantlar yapıştırılırdı, bazı taksilerin ön ve arka camları içeriden dantelle çevrilirdi, ön göğüsün üzeri peluş kaplanırdı , gibi ben naçizane hatırladıklarım, Saygılar sunarım ve devamını beklerim inşallah.
94 doğumluyum at arabası kullanmak dışında anlattığıniz her aksesuarı her olayı ve de detayı çok iyi biliyorum çok da iyi hatırlıyorum. Ufak bir sahil kasabasında büyüdüğüm için olabilir. Böyle ufak kasabalara her şey 10-15 sene geç geldiğinden olabilir :) Çok güzel bir bölümdü. Emekleriniz için teşekkürler, ağzınıza sağlık. Onno Ustayı da özledik artık, dön ustam her nerdeysen hangi ülkedeysen :D
Program beğenildi mi beğenilmedi mi falan düşüncelerini bırakalım, bu kanalın videolarına h bolkan ve/veya onno usta çıktığı sürece sektörde 1 numara demektir kardeşim, ve ilginçtir beğeni sayısının çok daha hızla artması gerekirdi bence.
Benim ilk aracım 1968 Model Anadol'du.(1988 de). Manisa Akhisar'da yaşıyordum. Bagaj kapağının üzerinde Alüminyum Port bagaj vardı. Çok havalı görünüyordu.
Teşekkürler,bize yine zamanda yolculuk yaptırdığımız için.56:22 "sparco" veya "pako" olabilir ,en çok bu yazılar kullanılırdı.Koni'nin ne olduğunu en azından benim yakınında birçok kişi bilirdi.Bir dahaki bölümde ön radyatör ızgarasız takılan yuvarlak Türk bayrağından,ön panjur'un içine takılan knight rider led'lerinden, eski kasa Doğan'ların arka yaylarına takoz koyarak anormal şekilde yükseltilmesinden de bahsedermisiniz?Bir de bir şey daha rica edeceğim;Onno usta geldiği zaman Tempra 2.0 motorunu modifiye ederek (180 hp)uyguladığı bir 131 vardı,92-93 tarihlerinde oto haber'de çıkan,o arabanın hikayesini bir anlattırabilirmisiniz kendisine?
@@halitbolkan9947 Aynen öyle abi,tarihi biraz karıştırmışım.Oto haber ve Auto show 1. Sayılarından itibaren yaklaşık 6-7 sene boyunca almıştım,arşivimde.Ayrı bir anısı var o dergilerin,yegâne bilgi kaynağımızdı.Gerçekten o günlere göre efsane yayıncılık yapıyordunuz.Kendi yaptığınız testler,incelemeler falan vardı.O yeşil 131 için de yanlış hatırlamıyorsam Onno usta'nın hatırı,ricası üzerine Tofaş'tan motor alabilmişlerdi.Bir de bir süre sonra başka birisi 220 hp yeni kasa turbo'lu bir beyaz şahin yapmıştı ama o yeşil araba efsane birşeydi.O araba için televizyon'da bir programda 205GTI'la kapışmasını içeren bir parodi hazırlamışlardı.Not:Seni çok seviyoruz,işi gerçek mânâda bilen,samimi,duayen çok az kişi var,teşekkür ediyorum.
saat 03:12 sizi dinliyorum anlattıklarınız tamamına yakınını hatırlıyorum ne günlerdi doğanların arkasını yükseltirlerdi içim giderdi ama bizde reno 12 vardı onun kapısıda çay kaşığıyla açılırdı :)
Abilerim programı soluksuz izledim ama muhabbet çok kısa sürdü, süreyi 120 dk filan yapsanız daha iyi olur bence. Cocuklugum gözümün önünden akıp geçti resmen
80 90 lo yılarda babam kamyon damper dorse kasa işi yapardi... tozkoparan lakapli bi amca vardi... birde karaduman diye bi amca vardj..... MANci mehmet vardi
Teyple yürürdük eve hey gidi günler ne günlerdi. Kızaklı teyp. Roadstar vardı bizde kızaklı. Sefer tası hey gidi hey. Baston kilit. Kaderimse çekerim yazıları vardı. Görürdüm denk gelirdi.
Geç de olsa sohbetiniz dinledim, muhabbetinize sağlık. Az önce twitter'da gördüğüm bir kamyon yazısıni pqylasmak istedim, gerçek kamyon arkasi fotograftan alıntıdır:"Ben Atilla Ilhan değilim, belki de sen bana mecbursun bilemeyiz."
Halit abinin aklıma gelmezse üzülürüm dediği marka THULE mi ? yoksa? bu arada siyah kurdela özel radyolar kapatılmıştı 1992 de tekrar açılması için bağlıyorlardı o kurdelayı bilhassa taksiciler....:) ne yıllardı ağzınıza sağlık..
Arabamı aldığımda olanlar. Spoyler, cam rüzgarlığı, film, koltuk kılıfı, deri direksiyon kılıfı ve ben sadece aynaya askerlik künyemi astım. Neden var neden yaptım bilmiyorum. Hoşuma gidiyor. İlan, galeri, alım satım gibi konular olabilir. Piyasa arabası, tutuluyor, boya durumu gibi. 24 yaşında Corolla bal köpüğü renginde ve güneş yanığı var. Boyalı damgasını yüzünden yamalı araca biniyorum. Yıkayınca hoş bilene görünmüyor. Can sıkıcı bir durum.
usta geyik muhabbeti iyide bir de şu yakıt tasarruf cihazları hakkında bir program dusunurmusunuz özellikle hidrojen yakıt pili yorumlarınızı bekliyorum.
Sene 1975, bizde Renault 12 TL var, babamın okul arkadaşında Murat 124 var; adam SEKA'da mühendis, lojmanlarda oturuyor, özel garaj yeri var, o zamanlar arabalarda geri vites lambası yok, adam arabasına geri vites lambası koydurmuştu arka tampona garaja geri geri girebilmek için geceleri, bayağı bir yadırgamiştım, sonra bayağı moda oldu; ama babam orijinalciydi, ufak bir etiket bile yapıştıramadık arka cama. İtiraz ediyorum bunlardan bazıları eski değil, hala var. Bu arada hala olmazsa olmaz aksesuarlardan, (en azından benim arabamda :-D ): rüzgarlıksız araba olmaz(yarım asırı geçtik, öldürmeyen allah öldürmez, malum hala sigara içiyoruz), arka ve yan camlar önden geriye doğru kararan film, özellikle hatchback veya stationwagon larda bagaj kapısı olabildiğince koyu, içerde ne olduğu görünmesin diye! Benim araç SUV(arazide gidebilenlerden :-) ), olmazsa olmaz port bagaj, üstünde hella sis farları(yeni nesil led koyuyor ama ben yarım asırı devirdiğimden herhalde, eskiye sadık kalmışım) :) Bu arada bir tasarımcı olarak söylemek zorundayım; bugün bile birçok arabanın arka kapısında, cam tam açılsın diye sabit kelebek camı vardır; çünkü çoğu arabanın arka kapısının bir kısmı tekerlek üstüne gelir ve camın tam olarak aşağı inmesine yetecek kadar kapı içinde alan olmaz, yani bir nevi zorunluluk. Ön camdaki kelebek ise aynanın büyüklüğü ve özellikle ağırlığı ile ilgili. Eğer tasarımda ayna kapıya direk monte edilmek istenmemişse, bağlanabileceği iki nokta var: kapı üst çıtası ve cam hizası; birde bir tarafında hareketli cam olunca büyük veya ağır aynalarda(özellikle katlanır tipte motorlu olanlarda) zamanla titreme oluşabiliyor, birde kırılıp yerine yan sanayi takılmışsa % 90.
56:30 da Halit abinin hatırlayamadığı firma muhtemelen pako
Halit abi otomobillerden bahsederken ki heyecanı ve duygusunu aktarışını başka nerde bulalım ki seviyoruz seni Halit abi...
Bu videoyu seyretmişim, yorumlar bile yazmışım ancak beğenmeyi unutmuşum. O kadar keyifli idi ki tekrar seyrettim. Baston kilit eşimin Şahini'nde de vardı.İlk gördüğümde "Bu da ne ola ki?" diye sormuştum. Ben çocukken Trabzon'da şehir merkezinde bile nakliye işleri atarabalarıyla yapılırdı. Evden eve taşınırken eşyalarımızı hep at arabalarıyla taşıtırdık. Bizim eşyaları 4 seferde taşırdı. Kendimiz binmezdik. Zaten binmeye gerek de yoktu her yere yürüme gidilirdi. Kışlık yakacağımız olan odun, fındıkkabuğu at arabaları ile taşınırdı. Trabzon'da odun bol olup muhtelif yerlerde oduncular vardı. Her oduncunun bir at arabacısı vardı. Annem hangi odundan ne kadar alacaksa (Genellikle gürgen alırdı. Gürgen odununun közü dayanıklı olurmuş, bazan da meşe alırdı.) önce tartılır , sonra kesilir, eğer annem isterse yarılırdı.Oduncunun hamalları, tartılan odunları çuvallara doldurup at arabasına yüklerlerdi. Kendileri de odunların üstünde verilen adrese giderlerdi. O zamanın at arabacıları atlarına ve arabalarına çok özen gösterirlerdi. Belli bir ağırlığın üzerinde yükleme yapmazlardı. Nakliye ücretini sefer başına ve mesafeye göre alırlardı. Trabzon'da Meydan'da at arabacıların ve atların toplandığı dar bir sokak vardı. Arabacılar orada atları çözer, yemler, suyunu içirir, dinlendirirlerdi. Atlar dinlenirken kendileri de hemen yakındaki esnaf lokantlarında,çorbacılarda karınlarını doyurur yine aynı dar alandaki kahvenin önünde oturup çaylarını yudumlarlardı. Anneannemle gezerken, anneannem kestirme diye o dar ve kısa sokaktan geçmeyi tercih ederdi. Fakat ben çok küçüktüm, atlar çok büyüktü. Anneannemin elini tutuyor olsam bile atların arasından geçerken korkardım. Beni tepecekler sanırdım.Hele kişnedikleri zaman bütün dişleri ağızlarından fırlayacakmışcasına görünüdü. Bir de ağızlarından beyazımsı köpükler akardı. Kuduz olmuşlar da beni ısıracaklar sanırdım.Anneannemin bu kadar korktuğumdan haberi olsaydı sanırım o sokaktan geçmezdi. Fakat biz itaat odaklı yetiştirildiğimiz için korktuğumuzu büyüklerimize söyleyemezdik. 1990'ların ortalarına kadar Bayrampaşa'da atarabaları vardı.1977'de Bayrampaşa'ya ilk geldiğimde at arabalarını görünce şaşırmıştım. Çünkü 1977'de Trabzon'da at arabaları şehiriçinden kalkmıştı. Sadece köylerde rastlanıyordu. Bayrampaşa'nın o zamanki medâr-ı itiharı olan tek caddesi daracık Demirkapı Caddes'inden atarabaları geçiyordu. Cadde dar, kaldırım dar; Atlar omuzuma sürtünecek sanırdım. Bir de ona paralel Bağlar Caddesi vardı fakat nedense pek işlek değildi. Orada ciğerciler ve işkembeciler vardı. 80'lerde Demirkapı Caddesi'nde Butik Dayı'nın köşesinde yazın bir kavun-karpuzcu at arabasıyla dururdu.Ağabeyim aynı apartmanda oturduğu için Perşembe pazarını beklemeden meyvamızı ondan alırdık. Bir de Şen Sokak'ta kömürcü vardı. Onun önünde her zaman at arabası dururdu. Kömür nakliyesi at arabası ile yapılırdı. Aynı sokataki suntacıya da suntalar kamyonla gelir fakat at arabası ile gönderilirdi. Biz de 5 yıl Şen Sokakta oturduk.1990'da belediye olduktan sonra Bayrampaşa bir anda hızlı bir şekilde gelişti. O arada at arabaları da Bayrampaşa'dan kalktı. İki yıl öncesine kadar yine bir karpuz-kavuncu kamyonetle Butik Dayı'nın köşesinde satış yapıyordu. Sonra Butik Dayı'nın yerinde başka mağazalar açıldı. İki yıldır pandemiden dolayı Bayrampaşa'ya gidemiyorum. Fakat o daracık Demirkapı Caddesi'nin gitgide artan trafik ve yaya yükünü kaldıramadığını biliyorum. Motordan anlamam, karbüratörden anlamam; benim bildiğim de bunlar. Ben de bildiğimi anlatıyorum. Hayırlı günler, kazasız sürüşler diliyorum. Sürç-i lisân ettikse affola.
Allah size uzun ömürler versin inşallah
Hep birlikte inşaallah.
Madem öyle bizde takılalım, halit bey köy ekmeğiyle büyümüş yıpranmış anadolu çocuğu, siz şehir somunuyla büyümüş muhallebi çocuğu 😊. Yaş 48 bende 2018 honda hb sport plus benzinli var , onda hala koltuk kılıfı var, aracı alınca ilk işim o. Eski doğanında arka camın önünde kocaman beyaz pelüş kedi vardı. Harikasınız
Abi hepsi beni ayrı ayrı duygulandırdı ancak mendilde yıkıldım...
Hakikaten mendil diye bir şey vardı ve o olmadan olmazdı....
Okulda öğretmen mendil kontrolü yapardı...
Ha bu arada benim fren pedalında çan hala var
f kasa astram vardı
elektrikli anteni
araba kilitliyken kitlenen depo kapağı
çok hoşuma giderdi söylendikçe hatırladım :))))
Çok eğlenceliydi. 82 doğumlu olarak 90’ların tadı her alanda başkaydı. Keşke o günlere geri dönebilsek.
1967 model opel commodore sahibiyim kelebek cam karbiratör silme bezi ve araç içi kırmızı ışıkları Çorum kalofeirini bu dönemde hala kullanıyorum
Emeğinize sağlık otomobil sevdasını en güzel yansitan yasatan kişilerdensiniz
90larda karşımızda bir ayakkabıcı vardı ve 80'li modellerde 131 Şahin aracı vardı arka aksta (sanırım) renkli şeritler vardı çok ilginç gelmiştir her zaman
Çok yapılırdı
benzin depo kapağındaki işleyen çocuk figürü unutulmuş 😀😀
Ne çabuk bitti anlamadım. Çocukluğumuza, gençliğimize gittik geldik. Teşekkür ediyoruz. O -tüylü pembiş pembiş, mor mor.. - direksiyon simitlerine bugün olmuştur hala anlam veremem. :))) Özellikle minibüsçüler ve taksiciler çok kullanırdı.
Benim aklıma gelen eskilerin en önemli "tasarımsal sistemleri" olarak, ki birincisini siz söylediniz zaten "kelebek camlar" 2. "Tail fins " ve 3. "Split window" lardır. Yine eskilerden kalma bagajlarda metalden yada plastikten yakıt bidonlarıdır. Değerli üstatlar eğer kabul ederseniz açıkcası aklımda tonlarca konular var çekebileceğiniz. Örneğin enteresan olabilecek bir konu olarak, Ülkelere göre araba felsefeleri. Mesela Almanya, Japonya, Amerika, Italya vs. gibi Ülkelerin araçları, konfor, performans, teknoloji vs. üzerinden değerlendirmeleri olacak. Yada 2. konu olarak mesela Amerikalıların "Muscle car " Japonların "JDM" ve "Avrupa" araçların birbirlerine olan rekabetleri gibi. Saygılar.
Abi siz ne konuşursanız dinleniyor çok hoş sohbetiniz var. Turgut bey Halit bey sizinle tanışmak isterdim gece gündüz otomobil bakan biriyim. Harikasınız
yaşım 24 olmasına rağmen söylediğiniz unutulan hemen her aksesuarı görebilmek ve deneyimleyebilmek ne güzel. Cam macunu vardı hakkaten leş gibi kokardı
Tofaşlara aksesuar yapan ünlü marka sanırım Pako idi. Birde zamanında Momo direksiyon çok popülerdi. Bu arada sizin söylediklerinizi dinledikten sonra eski moda biri olduğum kanaatim pekişti, zira 93 SLX'imde cam rüzgarlığı, makaralı arka cam perdesi, kafası çıkan Pioneer teyp ve bagajımda bir tamirciyi kıskandıracak kadar kapsamlı takım taklavat mevcut.
Kaset doldurmayı sonrasında track Cd yapmaları atlamışsınız=) Şimdi bağla telefonu sınırsız parça. O zamanlar bir CD ye 70 dakikalık müzik yüklenirdi. Kaset zaten apayrı bir olaydı. Müziğin daha değerli olduğu zamanlar. (kaset candır!!).
Kasetin bir de dört kanalısı vardı. Dev gibi kaset, kanalı değiştir müzik değişirdi.
güneşte kararan ön cam
Çok güldüm bence en iyi geyik programı bu oldu belki de benim ilgi alanım dı ama sizde çok eğkendiniz izleyene geçiyor sizin enerji niz
Abi karbüratörden arkadaş arıyorum'a nasıl geçtiniz. Soyadım Geyik ama bu kadarını ben bile yapamam. Hayranım ikinizin muhabbetine
Keyifle izliyorum 😆
Yine çok güzel olmuş ağzınıza sağlık :) Sanayi geyikleri, sanayici sohbetleri, anılarınız yapılabilir bence keyifli olur :)
Halit hocam döş parlatıcısı diye bir sprey vardı.arabanın her tarafına sıkardık.bir tüp yetmezdi.ikinciyi açardık.hoş arabanın heryeri parlasın isterdik ama şimdiki gibi deşport yoktu ama olan kısım bize yetiyordu.özellikle kuş sericiler ve renocular iyi bilir.
mehmet gülsoy yapış yapış olmuyor muydu sıktığınız yerler :-)
@@halitbolkan9947 üstad kimin gözü görüyordu ki.onu sıkayınca araba temizlemiş oluyorduk.
Baba film müziği çalardı. Mahallenin bakkalının hatta geri vitesinde bile aynı müzik vardı . Ne kadar çok sevmişse artık filmi ??
beğeni butonunu tıkladıgımda 271 beğeni ve 0 beğenmeme vardı. demekki herkes benim gibi zevk alarak izlemiş. izlemeye doyamıyoruz saygılar
Kahkahalarla izledim. Anlattıklarınız bana hiç de yabancı olmadığı için güzel bir nostalji oldu. (Ne de olsa yaş 63'ü tamamladı)1962 yılından sonrası benim hafızamda hala netliğini koruyor. Bu arada Zeki Müren'in 60larda yaptığı bir plak vardı. "Doç, Pleymut, Desoto, hepsi de kıyak oto. " "Şişman bir madam bindi, hemen lastikler indi. Vah vaaaaah!" Bu kadarı aklımda kalmış.Siz mi unuttunuz yoksa ben mi kaçırdım? 80lerde moda olan araba telefonlarından bahsetmediniz. Bilhassa doktorların arabalarının telefonu olurdu. Otomobil geyiklerini yine yapın lütfen.
1992 yılından beri otohaber takipçisi olarak sizleri zevkle ve özlemle izliyor ve dinliyorum başarılarınızın devamını dilerim SAYGILAR.
Süper bir program Gerçekten Konuk Halit abi oldumu daha bir başka oluyor Ayrıca ne Geyiği tam bir egitim semineri gibi Teşekkürler
Çok eskiden elektrik ve sular idaresinin tahsildarları vardı. Sokaka sokak gezer her evin kapısını çalar elektrik ve su saatini okuyarak ödeyeceğimiz elektrik ve su parasını söylerdi. Sanıyorum bir dahaki gelişinde de parayı tahsil ederdi.Elektrik ve su paraları 80lerin başında faturalandırılmaya ve adrese gönderilmeye başlanmıştı. Elimizdeki fatura ile elektrik ve sular idaresine gider sıraya girer nakit olarak ödeme yapardık. Küçük şehirlerde fatura ödemek nispeten kolay olurdu. Fakat İstanbul'da çok sıkıntılı bir işti. Beyazıt'ta tam geçidin üzerine tkabül eden alanda vezneler vardı. Elektrik faturaları oraya ödeniyordu. Veznelerin önlerinde uzun uzun kuyruklar olurdu. Yazın güneşin altında kışın yağmurun, karın altında kuyrukta beklemek insanı canından bezdiriyordu. Bir de tam sıra gelmişken mesai saati dolup da gişeler kapanınca seyreyle sen gümbürtüyü. Fazla sıkıntı çekmemek için sabahın karanlığında gidip veznelerin önünde kuyruğa girerdik. Bir de kuyruklarda çıkan sıra kavgaları, aradan kaynak yapanlara karşı çıkanlar. İnsanı canından bezdiriyordu. Telefon faturası diye bir şey yoktu. Her yılbaşında PTT'ye abonman ücreti öderdik. Eğer abonmanı aşarsak ya da şehirlerarası konuşursak eve ihbarname gelirdi. Postaneye gider öderdik.
devamlı gülümseyerek izlediğim nadir programlardan
Abi şahanesiniz ya, hevesle yeni videolarınızı bekliyoruz sürekli. Bu bilgiler kolay öğrenilecek bilgiler değil.
Emeklerinize sağlık , hatıralara gitmek gerçekten de çok güzel. Kendi aracımın koltuğunda serili hasır minder olmadan oturamam ve aracımın tabanında halı olmadan aracımı rahat kullanamıyorum.
Seviyoruz sizi güzel abilerim. İyi ki varsınız. Bu arada yerli araba tanıtımında Halit abinin konuşması çok güzeldi. Selamlar hepinize
yil 2020 , rahmetli babamdan kalma aliskanligim devam ediyor. Bagajimda yepyeni takviye kablosu :) Yasadigim ülkede yol yardimi saglayan sisteme üye oldugum halde.
Gene bitmesini istemediğim bir video olmuş videoyla alakalı etiketciler vardı
Altın rehber vardı. Her yıl güncellenir abonelere gönderilirdi
1961doğ .birisi olarak maziyi hatirladik harika video olmus. devamini bekliyoruz.
Ağzınıza sağlık. Aynen devam edin ve mümkünse bitirmeyin. Devamını merakla bekliyorum.
Yasamadigim zamanlarin nostaljisini sizle yasiyorum. 4. videoyu bekliyoruz.
İzlerken aklıma gelenleri not aldım ama eksiksiz olarak anlattınız. Eskiden araçlara takılan aksesuarlar daha oturaklıydı şimdi apaçi modifiyesi türedi.
"Radyomu istiyorum" kampanyasıydı.Antenlere siyah kurdela.
ben yazacaktım:)
Cumartesi sabah geç kahvaltı üzerine elimde çay ile izlemek. Keyfe bak beeee :)) Turgut ah o karpuz içimde bir uhdedir :)) birde videolara film demekten vazgeçse süper olacak.
İst. Çağlayanda pako firması vardı. Araçları değiştirirlerdi. Birgün önünde birtane Tofaş Kartal görmüştüm. Arka tarafında çift dingil vardı. Ve çok güzel gelmişti gözüme. Çok sonraları Mercedes G serisinde gördüm çift dingili 😳😳
1. karpuz klima yerine serinlemek için olabilir. :) hissiyat olarak.
2. kafa sallayan köpekten bizde de vardı. severdik. her alışkanlığı o dönem içinde değerlendirmek gerekir.
3. oblivion filminde tom cruise filminde uçan görev aracına mutlaka o elvis i koyması kültürel alışkanlıklara işaret eder.
yayınlarınızı her yıl hatıraları tazelemek için tekrar izlerim. yaş 48. yaşadıklarınıza ortağım. halit bey in sürekli takipçisi ve seven bir insan olarak büyüdüm. tek bir görüşüne muhalifim, 98 model w210 e200 kullanıcısıyım. kendisi o araçları eski ve sorun potansiyelli olarak görmekte ama ben aşığım. ve param yetebildikçe(öğretmenim) iyi bakıyorum. yeni hiç bir arabayla (asla) değişmem. Sevgi, saygılar, sağlıklı bir ömür dilerim.
4 yıl sonra yazmak geldi aklıma :)
Direksiyon üzerindeki yuvarlak top ile çevirme geldi aklıma. Eskilerden.
Bir program da da eskilerden efsane olupta yok olan otomobil modellerindem bahsedenseniz mutlu olurum :)
Kışın ön cama gazete koyma, elma kesip sıralama vs..Araçların ön yolcu kısmına sonradan yangın söndürücü monte edilirdi.. Arka koltuklarda emniyet kemeri olmazdı..Elle açılan cam kollarının ortadaki yuvarlak kısmı düşerdi. Sigara küllükleri vardı. Murat 131 in mavi pütü kareli koltuk kılıfı vardı.Kışın bagajda zincir taşınırdı.. Artı bijon anahtarı satın alınırdı.Yolcu tarafı dikiz aynası gidip dışarıdan ayarlanırdı. Aracın siyah plastik kısımları ayakkabı parlatıcısı süngerler ile temizlenirdi.Arka cam da evin en küçüğüne arka koltuğa bez verilip sildirilirdi. bagajda mutlaka halı kilim olurdu. Jantlar arap sabunuyla temizlenirdi. Bagajda kova sünger hortum olurdu. Balkonun altına araç çekilir veya mahalledeki çeşmenin önünde yıkanırdı Bezler kuruyana kadar sigara içilirdi. Aracın paspasları sonradan satın alınırdı. Muratlarda arka şaft tünelini kapsayan paspas kısmı bir türlü yerine tam oturmazdı :) Araçlar 3 yılda bir sıkıntısı yokken komple boyatılırdı. .Araç alındıktan sonra karter muhafaza taktırılırdı..SAğ ön camda muayene etiketleri yapıştırılırdı. Ne manyaklıkmış :)
Yine harika bir söyleşi olmuş, çok teşekkür ederim, Benim eskilerden hatırladığım; Mekanik benzin otomatiği (diyaframlı), distribitör, çoğu arabada ön kaputun içine sıkıştırılmış bir V kayışı yedekte durur. eski doğan , şahinlerin arka diferansiyeline renkli bantlar yapıştırılırdı, bazı taksilerin ön ve arka camları içeriden dantelle çevrilirdi, ön göğüsün üzeri peluş kaplanırdı , gibi ben naçizane hatırladıklarım, Saygılar sunarım ve devamını beklerim inşallah.
94 doğumluyum at arabası kullanmak dışında anlattığıniz her aksesuarı her olayı ve de detayı çok iyi biliyorum çok da iyi hatırlıyorum. Ufak bir sahil kasabasında büyüdüğüm için olabilir. Böyle ufak kasabalara her şey 10-15 sene geç geldiğinden olabilir :) Çok güzel bir bölümdü. Emekleriniz için teşekkürler, ağzınıza sağlık. Onno Ustayı da özledik artık, dön ustam her nerdeysen hangi ülkedeysen :D
2005'liyim çoğuna ucundan yetiştim ben de
Program beğenildi mi beğenilmedi mi falan düşüncelerini bırakalım, bu kanalın videolarına h bolkan ve/veya onno usta çıktığı sürece sektörde 1 numara demektir kardeşim, ve ilginçtir beğeni sayısının çok daha hızla artması gerekirdi bence.
çok güzel bir söyleşi olmuş... emeğinize sağlık
Bu program da onno ustada olması lazımdı... Sağlam renk katardi
Adam difrensiyal tamircisiydi,lakabı "götçü"ydü.Ne talihsizlik :)
Ahahahha
Hepsine öyle denirdi. Bunu götçüye götürücen demişlerdi Kartalımıza.
Götçü Haydar'dan bahsediyorsun herhalde.😂😂😂
Teyplerde JVC de çok kaliteli markaydı onu da ben eklemiş olayım. :) Ağzınıza sağlık. Müptela olduk...
Bir günde geçmişten günümüze ortak motor kullanan araçları işleseniz.
Oh beeee.nihayet.harikasınız.lütfen devam edin.
hâlâ sefer tasiyla evden işe yemek getiriyorum... haftada 1 2
Benim ilk aracım 1968 Model Anadol'du.(1988 de). Manisa Akhisar'da yaşıyordum. Bagaj kapağının üzerinde Alüminyum Port bagaj vardı. Çok havalı görünüyordu.
Sis lambaları için oje gibi sürülen sarı renkli şeffaf bir boya satılırdı.
Halit Bolkan ile akraba çıkarsanız şaşırmam 😊
Çok teşekkür ediyoruz.
GLX yazan koltuk kılıfları vardı. Şahinde Doğanda
Teşekkürler,bize yine zamanda yolculuk yaptırdığımız için.56:22 "sparco" veya "pako" olabilir ,en çok bu yazılar kullanılırdı.Koni'nin ne olduğunu en azından benim yakınında birçok kişi bilirdi.Bir dahaki bölümde ön radyatör ızgarasız takılan yuvarlak Türk bayrağından,ön panjur'un içine takılan knight rider led'lerinden, eski kasa Doğan'ların arka yaylarına takoz koyarak anormal şekilde yükseltilmesinden de bahsedermisiniz?Bir de bir şey daha rica edeceğim;Onno usta geldiği zaman Tempra 2.0 motorunu modifiye ederek (180 hp)uyguladığı bir 131 vardı,92-93 tarihlerinde oto haber'de çıkan,o arabanın hikayesini bir anlattırabilirmisiniz kendisine?
Selim Gökhun AVCI yeşil 131’i diyorsanız o haber 1996’da Auto Show’da tarafımdan yapıldı :-)
@@halitbolkan9947 Aynen öyle abi,tarihi biraz karıştırmışım.Oto haber ve Auto show 1. Sayılarından itibaren yaklaşık 6-7 sene boyunca almıştım,arşivimde.Ayrı bir anısı var o dergilerin,yegâne bilgi kaynağımızdı.Gerçekten o günlere göre efsane yayıncılık yapıyordunuz.Kendi yaptığınız testler,incelemeler falan vardı.O yeşil 131 için de yanlış hatırlamıyorsam Onno usta'nın hatırı,ricası üzerine Tofaş'tan motor alabilmişlerdi.Bir de bir süre sonra başka birisi 220 hp yeni kasa turbo'lu bir beyaz şahin yapmıştı ama o yeşil araba efsane birşeydi.O araba için televizyon'da bir programda 205GTI'la kapışmasını içeren bir parodi hazırlamışlardı.Not:Seni çok seviyoruz,işi gerçek mânâda bilen,samimi,duayen çok az kişi var,teşekkür ediyorum.
İnstagram’da kısa özet şeklinde paylaşım yapılırsa çok daha iyi olur. Bu konukların bu sohbetlerin hakkı 31 bin abone değil.
muhabbetiniz cok guzel!
03:48 Yüksekdağ, atarını izledim kapıda bekliyorum.
(Şaka aynen devam 👍👍👍)
saat 03:12 sizi dinliyorum anlattıklarınız tamamına yakınını hatırlıyorum ne günlerdi doğanların arkasını yükseltirlerdi içim giderdi ama bizde reno 12 vardı onun kapısıda çay kaşığıyla açılırdı :)
Sesli geri vitesler özellikle ağlayan bebek sesi 😂👍
Agziniza saglik muhabbet baya 👍
Kuş serisi taksilerin bagaj kapağına Caprice Classic yazmayan şoförü dövüyorlardı
Abi bizim burda beşiktaş minibüslerinde direksiyona cadillac ön ızgaraya lincoln takıyorlar 😂
heyecanla yerli otomobil videonuzu bekliyorum.
Lutfen 1 saatten az olmasin :)
Yeni yılın ilk videosu olacak 👍
@@autoclubtr O zaman gercek yerli milli tank paleti de anlatin, 40 milyon havaya uctu saab da, populizm heberlerini gecin
antene siyah kurdelayı özel radyolar kapatılmasın diye takıyorduk
Çalışırken arka planda sizinle sohbet ediyor gibiyim. Çok lezzetli...
Halit abi, hatrına gelmeyen kolonlar Pıoneer TS 6985. Ama sen en baştan almayı seversin onların da atası Pıoneer TS-V 69'dur :)
Abilerim programı soluksuz izledim ama muhabbet çok kısa sürdü, süreyi 120 dk filan yapsanız daha iyi olur bence.
Cocuklugum gözümün önünden akıp geçti resmen
2012 yılında H kasa Opel Astrada bardaklık yoktu. 1988 model Tofaş Doğan 1.6 modelinde torpido kapağında iki tane bardaklık vardı.
Basarilar diliyorum abiler. Halit abi turgut abi konusducka meditasyon gibi geliyor bana
80 90 lo yılarda babam kamyon damper dorse kasa işi yapardi... tozkoparan lakapli bi amca vardi... birde karaduman diye bi amca vardj..... MANci mehmet vardi
Jigle keşke şimdi de olsa. ikide bir rolanti sensörü ile uğraşıyoruz.
abi mırç dan karburotöre dönüş efsane :) iyiki varsınız saygılar....
Allahım dinledikçe kendimi yazmaktan alamıyorum
karpuz bizim geleneğimiz miydi ? ben sadece bizde var zannediyodum
Geldi beklediğim video :) Ağzınıza sağlık şimdiden :)
70 li yılların teyplerinin kasetleri kocamandı,VHS video kadar vardı.
İnce beli çay bardağı kutusuna konan kasetler geldi aklıma.
Teyple yürürdük eve hey gidi günler ne günlerdi. Kızaklı teyp. Roadstar vardı bizde kızaklı. Sefer tası hey gidi hey. Baston kilit. Kaderimse çekerim yazıları vardı. Görürdüm denk gelirdi.
Geç de olsa sohbetiniz dinledim, muhabbetinize sağlık. Az önce twitter'da gördüğüm bir kamyon yazısıni pqylasmak istedim, gerçek kamyon arkasi fotograftan alıntıdır:"Ben Atilla Ilhan değilim, belki de sen bana mecbursun bilemeyiz."
Lakap dediniz de: Amcam da eski kamyon şoförlerindendi. Lakabı da "Gaz kesmez Garip Sülo" idi :)
severek izliyoruz bu sohbetleri
Sizi dinlemek çok çok güzel
Halit abinin aklıma gelmezse üzülürüm dediği marka THULE mi ? yoksa? bu arada siyah kurdela özel radyolar kapatılmıştı 1992 de tekrar açılması için bağlıyorlardı o kurdelayı bilhassa taksiciler....:) ne yıllardı ağzınıza sağlık..
araç az yaksın diye murat 124 sürücüleri şoför koltuğuna yan otururdu..
Güzel olmuş. Çok net
Baston kilit hala var. Haydar niyetine :)))
Arabamı aldığımda olanlar. Spoyler, cam rüzgarlığı, film, koltuk kılıfı, deri direksiyon kılıfı ve ben sadece aynaya askerlik künyemi astım. Neden var neden yaptım bilmiyorum. Hoşuma gidiyor.
İlan, galeri, alım satım gibi konular olabilir. Piyasa arabası, tutuluyor, boya durumu gibi. 24 yaşında Corolla bal köpüğü renginde ve güneş yanığı var. Boyalı damgasını yüzünden yamalı araca biniyorum. Yıkayınca hoş bilene görünmüyor. Can sıkıcı bir durum.
Pazar kahvaltısıyla iyi giderken hala abone olmadığımı farkettim :D
Canısı İbrahim Erkal ın şarkısıydı.ondan sonra patladı araç arkasına yazılmaya başlandı
Abi kesinlikle devamı gelsin takipteyiz
Efsane serisi v:3
Teşekkür ediyoruz. 👏👏👏
Direksiyon topuzu. Turgut abi çok güldürüyorsun beni 😂😂😂
usta geyik muhabbeti iyide bir de şu yakıt tasarruf cihazları hakkında bir program dusunurmusunuz özellikle hidrojen yakıt pili yorumlarınızı bekliyorum.
Sevgili hocalarım yerli ve milli otomobil en kısa zamanda değerlendirme bekliyoruz...
nesil yerli nesi milli kafa bulmayin milletle
@@johndavis2225 Kardeşim bizde biliyoruz yerli ve milli olmadığını sadece üstatlar ne diyecek onu merak ettik
Sene 1975, bizde Renault 12 TL var, babamın okul arkadaşında Murat 124 var; adam SEKA'da mühendis, lojmanlarda oturuyor, özel garaj yeri var, o zamanlar arabalarda geri vites lambası yok, adam arabasına geri vites lambası koydurmuştu arka tampona garaja geri geri girebilmek için geceleri, bayağı bir yadırgamiştım, sonra bayağı moda oldu; ama babam orijinalciydi, ufak bir etiket bile yapıştıramadık arka cama.
İtiraz ediyorum bunlardan bazıları eski değil, hala var. Bu arada hala olmazsa olmaz aksesuarlardan, (en azından benim arabamda :-D ): rüzgarlıksız araba olmaz(yarım asırı geçtik, öldürmeyen allah öldürmez, malum hala sigara içiyoruz), arka ve yan camlar önden geriye doğru kararan film, özellikle hatchback veya stationwagon larda bagaj kapısı olabildiğince koyu, içerde ne olduğu görünmesin diye! Benim araç SUV(arazide gidebilenlerden :-) ), olmazsa olmaz port bagaj, üstünde hella sis farları(yeni nesil led koyuyor ama ben yarım asırı devirdiğimden herhalde, eskiye sadık kalmışım) :)
Bu arada bir tasarımcı olarak söylemek zorundayım; bugün bile birçok arabanın arka kapısında, cam tam açılsın diye sabit kelebek camı vardır; çünkü çoğu arabanın arka kapısının bir kısmı tekerlek üstüne gelir ve camın tam olarak aşağı inmesine yetecek kadar kapı içinde alan olmaz, yani bir nevi zorunluluk. Ön camdaki kelebek ise aynanın büyüklüğü ve özellikle ağırlığı ile ilgili. Eğer tasarımda ayna kapıya direk monte edilmek istenmemişse, bağlanabileceği iki nokta var: kapı üst çıtası ve cam hizası; birde bir tarafında hareketli cam olunca büyük veya ağır aynalarda(özellikle katlanır tipte motorlu olanlarda) zamanla titreme oluşabiliyor, birde kırılıp yerine yan sanayi takılmışsa % 90.
Bu bölümlerin devamını bekliyoruz