Sayın Prof. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu çok teşekkür ederim, mükemmel bir tesbit, meğine, yüreğine, ağzınıza sağlık. 4:18 Bir kere Ebu Hureyre’nin rivayet ettiklerinin sayısı 4.00.000-5.000.000 civarında değil bunların çoğu mükerrer yani kaynaklarda tekrarlananlarla bu sayı da tekrarlar atıldığı zaman 1.000 küsür rivayet ama doğrudan suizanlarla da bilgisayar teknolojisiyle de yapılan daha dakik şeylerde var araştırmalarda var ve hatta özellikle Suudi ArabIstanbul'daki birtakım araştırmacılar ki el hadis diye bir web siteleri var, orada da bulabilirler. Izleyicilerimiz ha doğrudan kendisinin peygamberden işittiğini söylediği rivayeti 140 150 civarında falan Ebu Hureyre’nin yanlış olabilir ama o civarda diğer hepsi ya başka sahabilerden rivayet edilmiş veya başka sahabeler tarafından da aynısı rivayet edilmiş şeyler. Dolayısıyla Ebu Hureyre’nin çok genelde anlatıldığı gibi yüksek oranda bir orijinalitesinden söz etmek zor. Ama dediğim gibi özellikle fukaha ve Rey ehle ulema ve usul fuku uleması bunların nezdinde Hanefi şafi, Maliki Hanbeli Zeydi İbadi, Mutezili ve İmami bunların nezdinde rivayetleri yüksek derecede kabule masa olan rivayetler değil. Yani genel halk nezdinde olabilir. Dolayısıyla Ebu Hureyre’nin da durumu yani dediğim gibi çok anlaşılabilir sebeplerden dolayı rivayetlerin bir kısmı geçti. Erken dönemden itibaren tartışma konusu olduğunu gösteriyor. Rivayetler doğru kabul edersek. Hazreti Ömer onu tehdit ediyor. Biliyorsun hadis şey yaparsan seni sürerim, şöyle yaparım, böyle yaparım ondan sonra şeklinde kendisine zaten diyor. Hazreti Ömer sağ olsaydı bu rivayetlerin çoğunun aktaramaz diyor. Seviyelere yanlış karışma ihtimali daha çok ama bu mesela Hazreti Ömer'in asla sünneti önemsemediği anlamına gelmez. Çünkü sünnet o zaman yaşanan toplumsal pratik ve sürdürülen bir şey üzerinde bütün herkesin gözünü diktiği herkesin ittifak ettiği herhangi bir yanlış çıktığında birini uyardıkları bir süreç. Yaşayan sünnet deniyor buna. Dolayısıyla onun dışındaki maliyetler zaten herkes kendisi. O peygamberimizle beraber olduğu için oradan kafalarında bir dine dair tasavvur var. O yüzden çok çok onlar için olmazsa olmaz değil. Rivayetler o yüzden Hazreti Ömer Efendimiz fazla rivayetlerin artırılmasını şey yapıyor. Diğer kültürlerde olduğu gibi Kuran'a alternatif ikinci bir Kuran düzeyine. Gelebilirdi endişe ediyor ki bu endişenin haksız olmadığını ilerleyen asırlarda özellikle Sünni ilerde buhari Müslim in adeta alternatif bir Kuran gibi o seviyeye çıkarılması falan çok da haksız olmadığını gösteriyor. Ama hani bugün Ebu Hureyre’nin rivayet bir ideolojik tartışma, Müslüman arasında gerilim sebebi olmamalı Ebu Hureyre’nin diğer bütün sahabiler gibi rivayetleri incelenir. Kaynak açısından isnat açısından, Metin açısından, muhtevasından. Eğer kuran ve sünnete ve islami öğretiye uygunsa taban tabana zıttı ise bu rivayetler değerlendirilir. Ama ortada ciddi bir problem varsa Ebu Hureyre’nin değil Hazreti Ebu Bekirin d rivayeti olsa Hazreti Ayşe’nin de rivayeti olsa Kuran’işeyle çeliştiği zaman bunlar kabul edilmez Peygamberimizin sözü olarak kabul edilmez. Bu Hazreti Ayşe validemizinde yöntemidir, İmami Azamın da yöntemidir, Hasan’i Basri’nin de yöntemidir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ankebut:51 "Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır." Allah kuran yetmedi mi diyor ama biz ne yapiyoruz kurana eş, yardımcı kaynak karıştırıyoruz. Allah bize rahmet etsin, yol göstersin. Bu ayete rağmen eş koşmayalım arkadaşlar. Selam ile...
Kardeşim kime diyor bu ayet.. Bu ayet te kimden bahsediyor.. Cımbız yapmayın...Kuran a bir alternatif veya kaynak aramıyoruz peygamberi mizden gelen sünneti anlamaya çalışıyoruz..
Müşrikler ve hristiyanlar/yahudiler için indirelen ayeti, peygamberin uyarılarına/sözlerine/nasihatlerine isnat etmek nasıl bir ahmaklığın ürünü? Bre geri zekalı! Hadisleri okuyanlar kadar bu dini biliyor musunuz? Doğru düzgün fatiha, ayetül kürsi okuyamayanlar bizleri, büyük İslam alimlerini tenkit ediyor. Allah size akıl versin diyeceğim... Kullanmakta size kaldığından çok çok çok zor.
Ebu Hureyre hakkında bilgim yoktu ama Buhari'yi okurken kendi içimden demiştim bu Ebu Hureyre hadislerinde problem var, hem diğer hadisler ile tutarsız hem Kuran ile tutarsız, hem mantığa uymuyor. Sırf bu yüzden araştırdım meğerse zaten bu farkedilen birşeymiş. Şimdi bu rivayetlerin %90ı doğru olsa %10 bile içine karışmış olsa kafa karışıklığı o açıdan hadisleri direk reddeden biri değilim ama Ebu Hureyre hadislerine temkinli yaklaşıyorum
Benim anlamadığım bişey var lütfen bilgisi derin birisi cevap versin. Diyelim literatürde 20 bin hadis var. Ve biz bunları Kurana uygunmu diye inceliyoruz. 10000 tanesinin uygun olmadığı kanaatine varıyoruz ve diyoruzki Kurana uygun olmayan bu 10 bin hadis hatalıdır. Kurana uygun düşen ya da Kuranla doğrudan çelişmeyen bu 10 bin hadis ise doğrudur. Burada da bir yanlışlık yok mu. Zaten ihtimal olarak ta düşünsek ben bir hadis uydursam yüzde 50 ihtimal Kurana uygun olacak yüzde 50 ihtimal uygun olmayacaktır. 20 bin hadisin 10 bininin zayıf olması yada güveniir olmaması diğerlerinin de güvenirliğini zedelemez mi. Yani sırf bu hadis Kurana uygun diye peygamberin sözüdür bu nasıl diyebiliriz ki.
hadisler tahlil edilirken Kurana uygun olmayan bir hadisin rivayet zincirinde yer alan kişilerin rivayet ettikleri diğer hadislerin durumu nasıl oluyor. Mesela bir şahıs 100 hadis rivayet etmiş 10 tanesinin kurana uyugunluğu konusunda tereddüt var ise bu kişinin rivayet ettiği (kurana uygun olsa bile) diğer hadislerin durumuda şüpheli hale gelmez mi. Acaba hadisler tahlil edilirken bu hususa da dikkat ediliyor mu
Kardeşim ! Öncelikle şu hususu belirtmek lazım usul-û hadis dediğimiz bir şey var esas olarak buna göre hadisin değeri veriliyor . Kısaca bahsetmek gerekirse mesela bir hadisi buhari kitabında yazacak . Hadis rivayet edeceği kişide olması gereken özellikler olmalı mesela yalan şahitlik etmiş olmamalı , doğru sözlü olmalı ve çevresinde öyle bilinmeli vs.. bunun haricinde rivayet ettiği hadis metninde de bazı şartlar aranıyor ki bu da rivayeti alan kişi tarafından sağlam bir şekilde tedkik ediliyor . Hatta o derece itina ile hadis rivayetleri alınmıştır ki hadisin buharide olması aynı peygamberden işitmek gibidir .. İsrailiyat hadis dediğimiz bazı gafil , cahil ya da münafıklar ile fitne olarak peygamberimiz (a.s.m.) e isnad edilen hadislerdir ki ulema da bunu tespit etmiş ve sağlam bir şekilde ayirmıştır . Mesela Aclunî nin keşf'ül hâfa sı buna işarettir . Bunun haricinde üzerinde durulması gereken bir mesele de hadislerin sadece saf akıl ile tartilmaması gerektiğidir yani başka bir deyişle kişi baktığı bir hadisi düşünürken nerede soylenmiş , neye binaen söylenmiş , kime soylenmiş , hangi makamda söylenmis ? Gibi şeylere dikkat etmeden direkt hadis ile ilgili bir onyargida olmamalıdır. Hikmetini araştırmalıdır . O söylediyse bir hikmeti vardı demelidir .. Bu husus için Risale-i Nur da şöyle bir mesele var , zamanınız varsa okuyabilirsiniz ( hadisleri anlamak için mühimdir ) : :
Bu defaki sualinizde diyorsunuz ki: "Hocalar diyorlar: Arz, öküz ve balık üstünde duruyor. Halbuki Arz, muallakta bir yıldız gibi gezdiğini Coğrafya görüyor. Ne öküz var ve ne de balık?" Elcevab: İbn-i Abbas (R.A.) gibi zâtlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sormuşlar: "Dünya ne üstündedir?" Ferman etmiş: عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ Bir rivayette bir defa عَلَى الثَّوْرِ demiş, diğer defada عَلَى الْحُوتِ demiştir. Muhaddislerin bir kısmı, İsrailiyattan alınma ve eskiden beri nakledilen hurafevari hikâyelere bu hadîsi tatbik etmişler. Hususan Benî-İsrail âlimlerinin müslüman olanlarından bir kısmı, kütüb-ü sâbıkada "Sevr ve Hut" hakkında gördükleri hikâyeleri, hadîse tatbik edip, hadîsin manasını acib bir tarza çevirmişler. Şimdilik bu sualinize dair gayet mücmel üç esas ve üç vecih söylenecek. Birinci Esas: Benî-İsrail ulemasının bir kısmı müslüman olduktan sonra, eski malûmatları dahi onlarla beraber müslüman olmuş, İslâmiyete malolmuş. Halbuki o eski malûmatlarında yanlışlar var. O yanlışlar, elbette onlara aittir, İslâmiyete ait değildir. İkinci Esas: Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telakki edilir. Meselâ: Küçüklüğümde Kamer tutuldu. Ben vâlideme dedim: "Neden ay böyle oldu?" Dedi: "Yılan yutmuş." Dedim: "Daha görünüyor?" Dedi: "Yukarıda yılanlar cam gibi olup, içlerinde bulunan şeyi gösterirler." Bu çocukluk hatırasını çok zaman tahattur ediyordum. Ve der idim ki: "Bu kadar hakikatsız bir hurafe, vâlidem gibi ciddî zâtların lisanında nasıl geziyor?" diye düşünürdüm. Tâ, felekiyat fennini mütalaa ettiğim vakit gördüm ki: Vâlidem gibi öyle diyenler, bir teşbihi hakikat telakki etmişler. Çünki derecat-ı Şemsiyenin medarı olan "mıntıkatü'l-buruc" tabir ettikleri daire-i azîme, menazil-i Kameriyenin medarı bulunan mail-i Kamer dairesi birbiri üstüne geçmekle, o iki daire herbiri iki kavis şeklini vermiş; o iki kavise felekiyyun uleması latîf bir teşbih ile büyük iki yılan namı olan "tinnineyn" namını vermişler. İşte o iki dairenin tekatu' noktasına, baş manasına "re's", diğerine kuyruk manasına "zeneb" demişler. Kamer re'se ve Şems zenebe geldiği vakit felekiyyun ıstılahınca "haylulet-i Arz" vuku bulur. Yani Küre-i Arz tam ikisinin ortasına düşer, o vakit Kamer hasfolur. Sâbık teşbih ile "Kamer, tinninin ağzına girdi" denilir. İşte bu ulvî ve ilmî teşbih, avamın lisanına girdikçe, mürur-u zamanla, Kamer'i yutacak koca bir yılan şeklini almış. İşte Sevr ve Hut namıyla iki büyük melek, bir teşbih-i latîf-i kudsî ile ve manidar bir işaretle Sevr ve Hut namıyla tesmiye edilmişler. Kudsî, ulvî lisan-ı nübüvvetten umumun lisanına girdikçe, o teşbih hakikata inkılab etmiş, âdeta gayet büyük bir öküz ve dehşetli bir balık suretini almışlar. Üçüncü Esas: Nasılki Kur'anın müteşabihatı var; gayet derin mes'eleleri temsilat ile ve teşbihatla avama ders veriyor. Öyle de: Hadîsin müteşabihatı var; gayet derin hakikatları me'nus teşbihatla ifade eder. Meselâ: Bir iki risalede beyan ettiğimiz gibi: Bir vakit huzur-u Nebevîde gayet derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Yetmiş senedir yuvarlanıp, bu dakikada Cehennem'in dibine düşen bir taşın gürültüsüdür." Birkaç dakika sonra birisi geldi, dedi: "Yetmiş yaşındaki meşhur münafık öldü." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın gayet beliğ temsilinin hakikatını ilân etti. Senin sualin cevabına şimdilik "üç vecih" söylenecek. Birincisi: Hamele-i Arş ve Semavat denilen melaikenin birinin ismi "Nesir" ve diğerinin ismi "Sevr" olarak dört melaikeyi, Cenab-ı Hak arş ve semavata saltanat-ı rububiyetine nezaret etmek için tayin ettiği gibi, semavatın bir küçük kardeşi ve seyyarelerin bir arkadaşı olan Küre-i Arz'a dahi iki melek, nâzır ve hamele olarak tayin etmiştir. O meleklerin birinin ismi "Sevr" ve diğerinin ismi "Hut"tur. Ve o namı vermesinin sırrı şudur ki: Arz iki kısımdır: Biri, su; biri toprak. Su kısmını şenlendiren balıktır. Toprak kısmını şenlendiren insanların medar-ı hayatı olan ziraat, öküz iledir ve öküzün omuzundadır. Küre-i Arz'a müekkel iki melek, hem kumandan, hem nâzır olduklarından, elbette balık taifesine ve öküz nev'ine bir cihet-i münasebetleri bulunmak lâzımdır. Belki, وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ o iki meleğin âlem-i melekût ve âlem-i misalde sevr ve hut suretinde temessülleri var. {(Haşiye): Evet Küre-i Arz, bahr-i muhit-i havaîde bir sefine-i Rabbaniye ve nass-ı hadîsle âhiretin bir mezraası, yani fidanlık tarlası olduğundan, o camid ve şuursuz büyük gemiyi o denizde emr-i İlahî ile, intizam ile, hikmet ile yüzdüren, kaptanlık eden melaikeye "Hut" namı ve o tarlaya izn-i İlahî ile nezaret eden melaikeye "Sevr" ismi ne kadar yakıştığı zahirdir.} İşte bu münasebete ve o nezarete işareten ve Küre-i Arz'ın o iki mühim nevi mahlukatına îmaen lisan-ı Mu'cizü'l-Beyan-ı Nebevî, اَلْاَرْضُ عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ demiş, gayet derin ve geniş bir sahife kadar mes'eleleri hâvi olan bir hakikatı, gayet güzel ve kısa bir tek cümle ile ifade etmiş. İkinci Vecih: Meselâ nasılki denilse: "Bu devlet ve saltanat hangi şey üzerinde duruyor?" Cevabında: عَلَى السَّيْفِ وَ الْقَلَمِ denilir. Yani "Asker kılıncının şecaatine, kuvvetine ve memur kaleminin dirayetine ve adaletine istinad eder." Öyle de: Küre-i Arz madem zîhayatın meskenidir ve zîhayatın kumandanları da insandır ve insanın ehl-i sevahil kısmının kısm-ı a'zamının medar-ı taayyüşleri balıktır ve ehl-i sevahil olmayan kısmının medar-ı taayyüşleri, ziraatle öküzün omuzundadır ve mühim bir medar-ı ticareti de balıktır. Elbette devlet, seyf ve kalem üstünde durduğu gibi; Küre-i Arz da, öküz ve balık üstünde duruyor denilir. Zira ne vakit öküz çalışmazsa ve balık milyon yumurtayı birden doğurmazsa, o vakit insan yaşayamaz, hayat sukut eder, Hâlık-ı Hakîm de Arz'ı harab eder. İşte Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayet mu'cizane ve gayet ulvî ve gayet hikmetli bir cevab ile: اَلْاَرْضُ عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ demiş. Nev'-i insanînin hayatı, ne kadar cins-i hayvanînin hayatıyla alâkadar olduğuna dair geniş bir hakikatı, iki kelime ile ders vermiş. Üçüncü Vecih: Eski Kozmoğrafya nazarında Güneş gezer. Güneş'in her otuz derecesini, bir burç tabir etmişler. O burçlardaki yıldızların aralarında birbirine rabtedecek farazî hatlar çekilse, bir tek vaziyet hasıl olduğu vakit, bazı esed (yani arslan) suretini, bazı terazi manasına olarak mizan suretini, bazı öküz manasına sevr suretini, bazı balık manasına hut suretini göstermişler. O münasebete binaen o burçlara o isimler verilmiş. Şu asrın Kozmoğrafyası nazarında ise, Güneş gezmiyor. O burçlar boş ve muattal ve işsiz kalmışlar. Güneş'in bedeline Küre-i Arz geziyor. Öyle ise o boş, işsiz burçlar ve yukarıdaki muattal daireler yerine, yerde Arz'ın medar-ı senevîsinde küçük mikyasta o daireleri teşkil etmek gerektir. Şu halde buruc-u semaviye, Arz'ın medar-ı senevîsinde temessül edecek. Ve o halde Küre-i Arz her ayda buruc-u semaviyenin birinin gölgesinde ve misalindedir. Güya Arz'ın medar-ı senevîsi bir âyine hükmünde olarak, semavî burçlar onda temessül ediyor. İşte bu vechile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, sâbıkan zikrettiğimiz gibi bir defa عَلَى الثَّوْرِ , bir defa عَلَى الْحُوتِ demiş. Evet Mu'cizü'l-Beyan olan lisan-ı nübüvvete yakışır bir tarzda gayet derin ve çok asır sonra anlaşılacak bir hakikata işareten bir defa عَلَى الثَّوْرِ demiş. Çünki Küre-i Arz, o sualin zamanında Sevr Burcu'nun misalinde idi. Bir ay sonra yine sorulmuş, عَلَى الْحُوتِ demiş. Çünki o vakit Küre-i Arz, Hut Burcu'nun gölgesinde imiş. İşte istikbalde anlaşılacak bu ulvî hakikata işareten ve Küre-i Arz'ın vazifesindeki hareketine ve seyahatına îmaen ve semavî burçlar, Güneş itibariyle muattal ve misafirsiz olduklarına ve hakikî işleyen burçlar ise, Küre-i Arz'ın medar-ı senevîsinde bulunduğuna ve o burçlarda vazife gören ve seyahat eden Küre-i Arz olduğuna remzen عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ demiştir. وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ Bazı kütüb-ü İslâmiyede sevr ve huta dair acib ve haric-i akıl hikâyeler, ya İsrailiyattır veya temsilattır veya bazı muhaddislerin tevilatıdır ki, bazı dikkatsizler tarafından hadîs zannedilerek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a isnad edilmiş. رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ Lemalar - 90
Hayır kardeşim. Dediğin konuda hüsnü zan etmemiz gerekir. Peygambere sevgimiz büyümeli. Ama dediğin gibi. Bu sahte rivayetleri ayıklamamız gerek. Ayrıca inanmazsak da sorun olmaz. Sebebi de hadislere imanın şart olmaması
Yahu zaten yoktur da ama Allah da Allah’ın ve Resulü nün haram saydığını haram saymayan kesin iman etmiş olamaz diyor. Allah'ın haram kıldıkları kuran da resulünün haram kıldıkları nerede size göre resülünün de haram kıldığı şeyler kuran ise ayet Allah’ın ve Resulünün haram kıldığı derken kuranın ve kuranın haram kıldığı gibi saçma bir cümle mantığı kurmuş oluyor
@@karahan9630 Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın. (Tevbe/29.ayet), "o kendi hevesinden konuşmaz" (necm/3.ayet)😊😊😊😊
@@karahan9630 yahu Allah'ın yasakları zaten kuran daki yasaklar ayrı eten resulullah'ın haram kıldığı diyor ayetleri eğip bükmeyin buradan kuranın ve kuranın haram kıldığı anlamı çıkıyor sizin mantığınıza göre resulullah kendi nefsi için konuşmaz ne söylendi ise vahiydir ve vahiy sadece kuran da geçen ayetler değildir. Sizler Müslümanların üzerindeki resulullah etsini yok etmek için birleşmişsiniz ama başaramazsınız
Savaştılar. Hz. Aişe Hz. Ali'yi akrabası Hz. Osman'ın katilini korumakla hatta bazı kaynaklarda direkt onun katili olmakla suçlamıştır. Hz. Ali-Haşimi taraftarları ve Haşimi karşıtları iki grup olarak belirginleşmeye başlamıştı.
Elbette savaştılar. O savasta yaklaşık 20 bin sahabi/insan öldü. Cemel vakası diyip araştırırsanız. Ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Tüm islam tarihi kitapların da da bulabilirsiniz.
„Ebu Hüreyre’nin çok hadis nakletmesine karşı çıkanlardan birinin de Hz. Aişe (ra) olduğu bilinmektedir. Ancak, sadece ona karşı değil diğer nakilcilere karşı da çıkmış ve kusurlu bulduğu nakilleri eleştirmiştir.Bazı nakiller konusunda Ebu Hüreyre’yi yanına çağırarak hesap sormuş ve onu dinledikten sonra kendisine hak vermiştir.Hatta kendisi için, Allah Ebu Hüreyre’ye merhamet etsin, duasında bulunmuştur."Fakat bu sizin şarkiyatçılara çanak tutmak anlamına gelmez. Acaba Hazret-i Ebu Hüreyre gibi sadık ve bütün hayatını hadîse ve dine vakfeden, وَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّاْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ hadîsini işiten ve nakleden; hiç mümkün müdür ki, hıfzındaki ehadîs-i Nebeviyenin kıymetini ve sıhhatini şübheye düşürüp, Ehl-i Suffe'nin tekzibine hedef edecek muhalif bir söz ve asılsız bir vak'a söylesin? Hâşâ... Mektubat - 119 Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor? Elcevab: Birinci şıkkın cevabı: Dördüncü İşaretin Üçüncü Esasında geçmiş. İkinci şıkkın cevabı ise: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iye, müftüden haber alınır ve hâkeza... Öyle de, sahabe içinde ehadîs-i Nebeviyeyi gelecek asırlara ders vermek için, ulema-i sahabeden bir kısım, ona manen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet Hazret-i Ebu Hüreyre bütün hayatını, hadîsin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş. Onun için, ehadîsi ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zâtlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi. Hem madem sıddık, sadûk, sadık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarîk ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. Mektubat - 132
(Yolun doğrusu kendine apaçık belli olduktan sonra Resûlullah’a karşı çıkan ve müminlerin yolundan başkasını izleyen kimseyi saptığı yönde bırakırız ve onu cehenneme atarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir! Nisa süresi 115.ayet) GADİR-HUM Hutbesinin özü.. "EY PEYGAMBER RABBİNDEN SANA İNDİRELENİ TEBLİG ET.EĞER BU GÖREVI YAPMAYACAK OLURSAN ONUN ELÇİLİĢİNİ TEBLİĞ ETMEMİŞ OLURSUN"(Maide 67) Bunun üzerine peygamber veda haccı dönüşü bir hutbe kurarak Hz.Ali r.a yanına çağırıp. EY İNSANLAR! Hepinizi Allaha karşı takvalı olmaya davet ediyorum.Benden sonra tutunupta asla yanlış yola sapmayacağınız kurtuluşu söylememi istermisiniz? EY İNSANLAR!BEN SİZE İKİ DEĞERLİ VE AĞIR EMANET BIRAKIYORUM.BİRİ ALLAHIN KOPMAZ İPİ OLAN KURAN DİĞERİ İSE EHLİBEYTİMDİR.GERÇEK ŞU Kİ BİR ELDE KURAN VE İTRETİMDEN UZAKLAŞMAK VARSA DİĞER ELDE HELAK OLMANIZ VARDIR.KURAN VE EHLİBEYT KEVSER HAVUZU ÜZERİNDE BANA TEKRAR DÖNÜNCEYE KADAR ASLA BİRBİRİNDEN AYRILMAZLAR.BAKIN GÖRÜN BENDEN SONRA ONLARA NASIL DAVRANACAKSINIZ. EY İNSANLAR.. BEN KİMİN MEVLASIYSAM ALİ DE ONUN MEVLASIDIR.ONA DOST OLANA DOST DÜŞMAN OLANA DÜŞMAN OL! EY İNSANLAR! HAK HERZAMAN ALİ ILEDİR ALİDE HAK İLEDİR.. BUNUN ÜZERİNE ALİYİ İLK TEBRİK EDENLER EBUBEKİR VE ÖMER İDİ..BUNUN ÜZERİNE ŞU AYET İNDİ “...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı beğendim...” meâlindeki âyet nâzil olmuş (el-Mâide 5/3). KIRTAS HADİSİ... Hz.Muhammed hastalığının iyice ağırlaştığı vefatından birkaç gün önce Bana kağıt kalem getiriniz.Size Benden sonra asla yolunuzu şaşırtmayacak bir vasiyette bulunayım..O sırada yanındaki sahabiler bunu duydular ve Daha sonra halife olacak ömer kuranın NECM süresine rağmen Resullullahı sayıklamakla itham etti..Peygamber çok hasta.Bize Allahın kitabı yeter diye kağıt kalem getirmelerine karşı çıktı. NECM SÜRESİ İLK 4 AYET 1.BATTIĞI ZAMAN YILDIZA HAMD OLSUN 2.ARKADAŞINIZ OLAN PEYGAMBER SAPMADI VE AZMADI 3.O HEVADAN (KENDİ İSTEK,DÜŞÜNCE VE TUTKULARINA GÖRE KONUŞMAZ 4.O SÖYLEDIKLERİ SADECE VAHYOLUNMAKTA OLAN BİR VAHİYDİR! PEYGAMBERİN VEFATINDAN SONRA DAHA CENAZE NAMAZI BİLE KILINMAMIŞKEN HAYATININ BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜ KÜFÜR VE ŞİRK ÜZERINE DURMUŞ İNSANLAR OLDU BİTTIYE GETIREREK ALLAHIN EMRINI PEYGAMBERIN BUYRUGUNA UYMAMIS EBUBEKIR HALIFE SECILMISTIR...FAZLA UZATMAYACAM BU MUAVIYEYE HAZRET SAHABE BIRDE CENNET EHLI KILANLARA DA SÖZÜM ŞUDUR..ALLAHIM ALİNİN DOSTUNA DOST DÜŞMAN OLANA DUŞMAN OL.HADİSİ TÜM EHLI SUNNET KAYNAKLARINDA VARDIR.AHZAP SÜRESİ 33.AYET ALLAH EHLIBEYTI TERTEMIZ KILMAK ISTIYOR..EHLIBEYTIM NUHUN GEMISIDIR BINEN KURTULUR BINMEYEN HELAK OLUR.NAMAZLARDA BANA VE EHLIBEYTIME SALAVAT GETIRMEYENIN DUASI KABUL OLMAZ.BEN İLİM HİKMET ŞEHRIYIM ALİDE ONUN KAPISIDIR.AYETLERE PEYGAMBERİN SÖZLERİNE RAGMEN BU MUNAFIK MUAVIYE ONUN HALIFELIGINI TANIMAYIP ONA KILIÇ ÇEKMISTIR.ODA YETMEMIS KURANI SAVAŞA ALET EDIP OKLARIN MIZRAKLARIN UCUNA TAKARAK TARIHTE ILK DINİ SAVAŞ HILESI OLARAK GECMISTIR..HZ.ALININ MEŞHUR BİR LAFI VAR ASKERLERINE..O MIZRAKLARDAKİ KURANA KILIÇ CEKMEK DEGIL KONUŞAN KURAN BENİM BANA KILIC CEKMELERI HARAMDIR.AYRICA MUNAFIK MUAVIYE TAM 81 YIL SURECEK CUMA NAMAZLARINDA ALİNİN MİNBERI UZERINDE EHLIBEYTE ACIKTAN LANET OKUTMUSTUR.BU HADISLER SADECE Şİİ DEGIL EHLI SUNNET KAYNAKLARININ HEPSINDE VARDIR.ALLAHIM ALININ DUSMANINA DUSMAN OL DEMIS PEYGAMBER HIC SUPHESIZ ALLAH PEYGAMBERININ DUASINI KABUL EDER VE MUAVIYENIN DUSMANI ALLAHTIR.
İmanın şartlarından birtanesi peygamber lere iman, yani sen pey. Efendimize iman ediyorsan söylediklerinde iman etmelisin, etmez isen iman tam olmaz. Şimdi sen söylediklerine çöplük diyorsun, bu çok yanlıştır ve tehlikelidir. Allah hepimizi affetsin
Yanlış konuşmuşsun sünnet ile hadisleri hele zayıf hadisleri ayırmak gerek. Peygamberin her emri, fiili, sözü sünnettir bu niçin tehlikeli olsun? Hem ayette derki ALLAHI SEVİYORSANIZ PEYGAMBERE TABİ OLUNKİ ALLAHTA SİZİ SEVSİN. peygambere itaat, kuranda allaha itaat ile birlikte geçer ayrım olmaz. Kabul etmeyen dinden çıkar. Sorun şudur her hadis gerçekten sünnetmi, yani peygamberin sözü, filimi? Sorun burda. Sünnet olduğu kesin olanlar sorun değil. Zaten peygamberin kurana aykırı bir söz söylemesi imkansızdır, bunu kuran şöyle açıklar necm suresinde O PEYGAMBER KENDİNDEN BİŞE SÖYLEMEZ, ONUN SÖYLEDİKLERİ VAHİYDİR.
@@gundem6705 sunnet zaten Allahin emrine uymak(o yuzden peygamberimiz gezen Kur'andi". Butun hayatini ona gore insaa etmis. O yuzden biz de Peygamberimizi takip etmek zorundayiz cunku Kur'ana uymus oluruz oyle(Peygamer Allahin emirlerini pratige dokmus). Hadislerse sadece soz olarak bilmemiz lazim. Sunnele ayne sey degiller.
Ebü hüreyre Müslüm değildi yahudiydi Hz Ömer döneminde Müslüman olmustur Peygamberi görmüştür ama Peygamberimiz hakkında dogru dürüst hadisleri yoktur uzun mesele..
Kurana imana gerekir sünnete gerekmez sünnet akılla sorğulanır ve yolunu secer bir kimse coğunluk ehli sünnetin 4 mezhebindendir ama azı kuran müsülmanıdır.
Degerli hocam tesekkürler..Alîmâne ve adîlâne bir değerlendirme..
Allah razı olsun vicdanlı yorumunuz için
Güzel insan Allah cabanızı artırsın
çok güzel Allah razı olsun hocam
Hocamdan,gercekten cok faydalanıyorum.takip ediyorum
Sayın Prof. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu çok teşekkür ederim, mükemmel bir tesbit, meğine, yüreğine, ağzınıza sağlık.
4:18 Bir kere Ebu Hureyre’nin rivayet ettiklerinin sayısı 4.00.000-5.000.000 civarında değil bunların çoğu mükerrer yani kaynaklarda tekrarlananlarla bu sayı da tekrarlar atıldığı zaman 1.000 küsür rivayet ama doğrudan suizanlarla da bilgisayar teknolojisiyle de yapılan daha dakik şeylerde var araştırmalarda var ve hatta özellikle Suudi ArabIstanbul'daki birtakım araştırmacılar ki el hadis diye bir web siteleri var, orada da bulabilirler. Izleyicilerimiz ha doğrudan kendisinin peygamberden işittiğini söylediği rivayeti 140 150 civarında falan Ebu Hureyre’nin yanlış olabilir ama o civarda diğer hepsi ya başka sahabilerden rivayet edilmiş veya başka sahabeler tarafından da aynısı rivayet edilmiş şeyler. Dolayısıyla Ebu Hureyre’nin çok genelde anlatıldığı gibi yüksek oranda bir orijinalitesinden söz etmek zor. Ama dediğim gibi özellikle fukaha ve Rey ehle ulema ve usul fuku uleması bunların nezdinde Hanefi şafi, Maliki Hanbeli Zeydi İbadi, Mutezili ve İmami bunların nezdinde rivayetleri yüksek derecede kabule masa olan rivayetler değil. Yani genel halk nezdinde olabilir. Dolayısıyla Ebu Hureyre’nin da durumu yani dediğim gibi çok anlaşılabilir sebeplerden dolayı rivayetlerin bir kısmı geçti. Erken dönemden itibaren tartışma konusu olduğunu gösteriyor. Rivayetler doğru kabul edersek. Hazreti Ömer onu tehdit ediyor. Biliyorsun hadis şey yaparsan seni sürerim, şöyle yaparım, böyle yaparım ondan sonra şeklinde kendisine zaten diyor. Hazreti Ömer sağ olsaydı bu rivayetlerin çoğunun aktaramaz diyor. Seviyelere yanlış karışma ihtimali daha çok ama bu mesela Hazreti Ömer'in asla sünneti önemsemediği anlamına gelmez. Çünkü sünnet o zaman yaşanan toplumsal pratik ve sürdürülen bir şey üzerinde bütün herkesin gözünü diktiği herkesin ittifak ettiği herhangi bir yanlış çıktığında birini uyardıkları bir süreç. Yaşayan sünnet deniyor buna. Dolayısıyla onun dışındaki maliyetler zaten herkes kendisi. O peygamberimizle beraber olduğu için oradan kafalarında bir dine dair tasavvur var. O yüzden çok çok onlar için olmazsa olmaz değil. Rivayetler o yüzden Hazreti Ömer Efendimiz fazla rivayetlerin artırılmasını şey yapıyor. Diğer kültürlerde olduğu gibi Kuran'a alternatif ikinci bir Kuran düzeyine. Gelebilirdi endişe ediyor ki bu endişenin haksız olmadığını ilerleyen asırlarda özellikle Sünni ilerde buhari Müslim in adeta alternatif bir Kuran gibi o seviyeye çıkarılması falan çok da haksız olmadığını gösteriyor. Ama hani bugün Ebu Hureyre’nin rivayet bir ideolojik tartışma, Müslüman arasında gerilim sebebi olmamalı Ebu Hureyre’nin diğer bütün sahabiler gibi rivayetleri incelenir. Kaynak açısından isnat açısından, Metin açısından, muhtevasından. Eğer kuran ve sünnete ve islami öğretiye uygunsa taban tabana zıttı ise bu rivayetler değerlendirilir. Ama ortada ciddi bir problem varsa Ebu Hureyre’nin değil Hazreti Ebu Bekirin d rivayeti olsa Hazreti Ayşe’nin de rivayeti olsa Kuran’işeyle çeliştiği zaman bunlar kabul edilmez Peygamberimizin sözü olarak kabul edilmez. Bu Hazreti Ayşe validemizinde yöntemidir, İmami Azamın da yöntemidir, Hasan’i Basri’nin de yöntemidir.
Teşekkürler sayın hocam...
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ankebut:51
"Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır."
Allah kuran yetmedi mi diyor ama biz ne yapiyoruz kurana eş, yardımcı kaynak karıştırıyoruz. Allah bize rahmet etsin, yol göstersin. Bu ayete rağmen eş koşmayalım arkadaşlar. Selam ile...
Kardeşim kime diyor bu ayet.. Bu ayet te kimden bahsediyor.. Cımbız yapmayın...Kuran a bir alternatif veya kaynak aramıyoruz peygamberi mizden gelen sünneti anlamaya çalışıyoruz..
Müşrikler ve hristiyanlar/yahudiler için indirelen ayeti, peygamberin uyarılarına/sözlerine/nasihatlerine isnat etmek nasıl bir ahmaklığın ürünü? Bre geri zekalı! Hadisleri okuyanlar kadar bu dini biliyor musunuz? Doğru düzgün fatiha, ayetül kürsi okuyamayanlar bizleri, büyük İslam alimlerini tenkit ediyor. Allah size akıl versin diyeceğim... Kullanmakta size kaldığından çok çok çok zor.
Ayeti cımbızlayıp Allah'a iftira atma. Ayetin öncesinde mucizelerden bahsediliyor ve mucize olarak yetmez mi diyor
@@eminztp peki casiye 6 damı cımbız
@@vakkasbaz7227 bu mantıkla tüm dünyadaki insanları yalancı ilan edip onlara inanmayacağız çünkü Allah'ın ayetlerinden başka söze mi inanacağız
Ebu Hureyre hakkında bilgim yoktu ama Buhari'yi okurken kendi içimden demiştim bu Ebu Hureyre hadislerinde problem var, hem diğer hadisler ile tutarsız hem Kuran ile tutarsız, hem mantığa uymuyor. Sırf bu yüzden araştırdım meğerse zaten bu farkedilen birşeymiş. Şimdi bu rivayetlerin %90ı doğru olsa %10 bile içine karışmış olsa kafa karışıklığı o açıdan hadisleri direk reddeden biri değilim ama Ebu Hureyre hadislerine temkinli yaklaşıyorum
Ağzına saglik guzel anlatmiş
Allah razı olsun hoca
Hocamız çok bilgili...
Hureyre peygamber le sadece 13 ay kalmış..bu kadar az yanıda olup bu kadar çok rivayet eden olunması düşündürücü!!!!
Hocam hadis var mıdır?yoksa birileri Peygamber efendimiz adına vefatından uzun bir süre sonra O'nun söylemediği şeyleri mi uydurmuştur?
Bu kanal hadislerin güvensiiz olduğuyla ilgili video çekti bakabilirsiniz Dr joshua little Dr javad ile
teşekkürler hocam hadis ve sünnet kültürüyle alakalı bizi çok güzel aydınlattınız bu tip kitapları yayımlamaya devam edin lütfen
Benim anlamadığım bişey var lütfen bilgisi derin birisi cevap versin. Diyelim literatürde 20 bin hadis var. Ve biz bunları Kurana uygunmu diye inceliyoruz. 10000 tanesinin uygun olmadığı kanaatine varıyoruz ve diyoruzki Kurana uygun olmayan bu 10 bin hadis hatalıdır. Kurana uygun düşen ya da Kuranla doğrudan çelişmeyen bu 10 bin hadis ise doğrudur. Burada da bir yanlışlık yok mu. Zaten ihtimal olarak ta düşünsek ben bir hadis uydursam yüzde 50 ihtimal Kurana uygun olacak yüzde 50 ihtimal uygun olmayacaktır. 20 bin hadisin 10 bininin zayıf olması yada güveniir olmaması diğerlerinin de güvenirliğini zedelemez mi. Yani sırf bu hadis Kurana uygun diye peygamberin sözüdür bu nasıl diyebiliriz ki.
hadisler tahlil edilirken Kurana uygun olmayan bir hadisin rivayet zincirinde yer alan kişilerin rivayet ettikleri diğer hadislerin durumu nasıl oluyor. Mesela bir şahıs 100 hadis rivayet etmiş 10 tanesinin kurana uyugunluğu konusunda tereddüt var ise bu kişinin rivayet ettiği (kurana uygun olsa bile) diğer hadislerin durumuda şüpheli hale gelmez mi. Acaba hadisler tahlil edilirken bu hususa da dikkat ediliyor mu
Kardeşim !
Öncelikle şu hususu belirtmek lazım usul-û hadis dediğimiz bir şey var esas olarak buna göre hadisin değeri veriliyor .
Kısaca bahsetmek gerekirse mesela bir hadisi buhari kitabında yazacak . Hadis rivayet edeceği kişide olması gereken özellikler olmalı mesela yalan şahitlik etmiş olmamalı , doğru sözlü olmalı ve çevresinde öyle bilinmeli vs.. bunun haricinde rivayet ettiği hadis metninde de bazı şartlar aranıyor ki bu da rivayeti alan kişi tarafından sağlam bir şekilde tedkik ediliyor .
Hatta o derece itina ile hadis rivayetleri alınmıştır ki hadisin buharide olması aynı peygamberden işitmek gibidir ..
İsrailiyat hadis dediğimiz bazı gafil , cahil ya da münafıklar ile fitne olarak peygamberimiz (a.s.m.) e isnad edilen hadislerdir ki ulema da bunu tespit etmiş ve sağlam bir şekilde ayirmıştır .
Mesela Aclunî nin keşf'ül hâfa sı buna işarettir .
Bunun haricinde üzerinde durulması gereken bir mesele de hadislerin sadece saf akıl ile tartilmaması gerektiğidir yani başka bir deyişle kişi baktığı bir hadisi düşünürken nerede soylenmiş , neye binaen söylenmiş , kime soylenmiş , hangi makamda söylenmis ? Gibi şeylere dikkat etmeden direkt hadis ile ilgili bir onyargida olmamalıdır. Hikmetini araştırmalıdır . O söylediyse bir hikmeti vardı demelidir ..
Bu husus için Risale-i Nur da şöyle bir mesele var , zamanınız varsa okuyabilirsiniz ( hadisleri anlamak için mühimdir ) :
:
Bu defaki sualinizde diyorsunuz ki: "Hocalar diyorlar: Arz, öküz ve balık üstünde duruyor. Halbuki Arz, muallakta bir yıldız gibi gezdiğini Coğrafya görüyor. Ne öküz var ve ne de balık?"
Elcevab:
İbn-i Abbas (R.A.) gibi zâtlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sormuşlar: "Dünya ne üstündedir?" Ferman etmiş:
عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ Bir rivayette bir defa عَلَى الثَّوْرِ demiş, diğer defada عَلَى الْحُوتِ demiştir. Muhaddislerin bir kısmı, İsrailiyattan alınma ve eskiden beri nakledilen hurafevari hikâyelere bu hadîsi tatbik etmişler. Hususan Benî-İsrail âlimlerinin müslüman olanlarından bir kısmı, kütüb-ü sâbıkada "Sevr ve Hut" hakkında gördükleri hikâyeleri, hadîse tatbik edip, hadîsin manasını acib bir tarza çevirmişler. Şimdilik bu sualinize dair gayet mücmel üç esas ve üç vecih söylenecek.
Birinci Esas:
Benî-İsrail ulemasının bir kısmı müslüman olduktan sonra, eski malûmatları dahi onlarla beraber müslüman olmuş, İslâmiyete malolmuş. Halbuki o eski malûmatlarında yanlışlar var. O yanlışlar, elbette onlara aittir, İslâmiyete ait değildir.
İkinci Esas:
Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telakki edilir. Meselâ: Küçüklüğümde Kamer tutuldu. Ben vâlideme dedim: "Neden ay böyle oldu?" Dedi: "Yılan yutmuş." Dedim: "Daha görünüyor?" Dedi: "Yukarıda yılanlar cam gibi olup, içlerinde bulunan şeyi gösterirler." Bu çocukluk hatırasını çok zaman tahattur ediyordum. Ve der idim ki: "Bu kadar hakikatsız bir hurafe, vâlidem gibi ciddî zâtların lisanında nasıl geziyor?" diye düşünürdüm. Tâ, felekiyat fennini mütalaa ettiğim vakit gördüm ki: Vâlidem gibi öyle diyenler, bir teşbihi hakikat telakki etmişler. Çünki derecat-ı Şemsiyenin medarı olan "mıntıkatü'l-buruc" tabir ettikleri daire-i azîme, menazil-i Kameriyenin medarı bulunan mail-i Kamer dairesi birbiri üstüne geçmekle, o iki daire herbiri iki kavis şeklini vermiş; o iki kavise felekiyyun uleması latîf bir teşbih ile büyük iki yılan namı olan "tinnineyn" namını vermişler.
İşte o iki dairenin tekatu' noktasına, baş manasına "re's", diğerine kuyruk manasına "zeneb" demişler. Kamer re'se ve Şems zenebe geldiği vakit felekiyyun ıstılahınca "haylulet-i Arz" vuku bulur. Yani Küre-i Arz tam ikisinin ortasına düşer, o vakit Kamer hasfolur. Sâbık teşbih ile "Kamer, tinninin ağzına girdi" denilir.
İşte bu ulvî ve ilmî teşbih, avamın lisanına girdikçe, mürur-u zamanla, Kamer'i yutacak koca bir yılan şeklini almış.
İşte Sevr ve Hut namıyla iki büyük melek, bir teşbih-i latîf-i kudsî ile ve manidar bir işaretle Sevr ve Hut namıyla tesmiye edilmişler. Kudsî, ulvî lisan-ı nübüvvetten umumun lisanına girdikçe, o teşbih hakikata inkılab etmiş, âdeta gayet büyük bir öküz ve dehşetli bir balık suretini almışlar.
Üçüncü Esas:
Nasılki Kur'anın müteşabihatı var; gayet derin mes'eleleri temsilat ile ve teşbihatla avama ders veriyor. Öyle de: Hadîsin müteşabihatı var; gayet derin hakikatları me'nus teşbihatla ifade eder. Meselâ: Bir iki risalede beyan ettiğimiz gibi: Bir vakit huzur-u Nebevîde gayet derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Yetmiş senedir yuvarlanıp, bu dakikada Cehennem'in dibine düşen bir taşın gürültüsüdür." Birkaç dakika sonra birisi geldi, dedi: "Yetmiş yaşındaki meşhur münafık öldü." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın gayet beliğ temsilinin hakikatını ilân etti.
Senin sualin cevabına şimdilik "üç vecih" söylenecek.
Birincisi:
Hamele-i Arş ve Semavat denilen melaikenin birinin ismi "Nesir" ve diğerinin ismi "Sevr" olarak dört melaikeyi, Cenab-ı Hak arş ve semavata saltanat-ı rububiyetine nezaret etmek için tayin ettiği gibi, semavatın bir küçük kardeşi ve seyyarelerin bir arkadaşı olan Küre-i Arz'a dahi iki melek, nâzır ve hamele olarak tayin etmiştir. O meleklerin birinin ismi "Sevr" ve diğerinin ismi "Hut"tur. Ve o namı vermesinin sırrı şudur ki: Arz iki kısımdır: Biri, su; biri toprak. Su kısmını şenlendiren balıktır. Toprak kısmını şenlendiren insanların medar-ı hayatı olan ziraat, öküz iledir ve öküzün omuzundadır. Küre-i Arz'a müekkel iki melek, hem kumandan, hem nâzır olduklarından, elbette balık taifesine ve öküz nev'ine bir cihet-i münasebetleri bulunmak lâzımdır. Belki, وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ o iki meleğin âlem-i melekût ve âlem-i misalde sevr ve hut suretinde temessülleri var.
{(Haşiye): Evet Küre-i Arz, bahr-i muhit-i havaîde bir sefine-i Rabbaniye ve nass-ı hadîsle âhiretin bir mezraası, yani fidanlık tarlası olduğundan, o camid ve şuursuz büyük gemiyi o denizde emr-i İlahî ile, intizam ile, hikmet ile yüzdüren, kaptanlık eden melaikeye "Hut" namı ve o tarlaya izn-i İlahî ile nezaret eden melaikeye "Sevr" ismi ne kadar yakıştığı zahirdir.}
İşte bu münasebete ve o nezarete işareten ve Küre-i Arz'ın o iki mühim nevi mahlukatına îmaen lisan-ı Mu'cizü'l-Beyan-ı Nebevî,
اَلْاَرْضُ عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ
demiş, gayet derin ve geniş bir sahife kadar mes'eleleri hâvi olan bir hakikatı, gayet güzel ve kısa bir tek cümle ile ifade etmiş.
İkinci Vecih:
Meselâ nasılki denilse: "Bu devlet ve saltanat hangi şey üzerinde duruyor?" Cevabında:
عَلَى السَّيْفِ وَ الْقَلَمِ
denilir. Yani "Asker kılıncının şecaatine, kuvvetine ve memur kaleminin dirayetine ve adaletine istinad eder." Öyle de: Küre-i Arz madem zîhayatın meskenidir ve zîhayatın kumandanları da insandır ve insanın ehl-i sevahil kısmının kısm-ı a'zamının medar-ı taayyüşleri balıktır ve ehl-i sevahil olmayan kısmının medar-ı taayyüşleri, ziraatle öküzün omuzundadır ve mühim bir medar-ı ticareti de balıktır. Elbette devlet, seyf ve kalem üstünde durduğu gibi; Küre-i Arz da, öküz ve balık üstünde duruyor denilir. Zira ne vakit öküz çalışmazsa ve balık milyon yumurtayı birden doğurmazsa, o vakit insan yaşayamaz, hayat sukut eder, Hâlık-ı Hakîm de Arz'ı harab eder.
İşte Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayet mu'cizane ve gayet ulvî ve gayet hikmetli bir cevab ile:
اَلْاَرْضُ عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ
demiş. Nev'-i insanînin hayatı, ne kadar cins-i hayvanînin hayatıyla alâkadar olduğuna dair geniş bir hakikatı, iki kelime ile ders vermiş.
Üçüncü Vecih:
Eski Kozmoğrafya nazarında Güneş gezer. Güneş'in her otuz derecesini, bir burç tabir etmişler. O burçlardaki yıldızların aralarında birbirine rabtedecek farazî hatlar çekilse, bir tek vaziyet hasıl olduğu vakit, bazı esed (yani arslan) suretini, bazı terazi manasına olarak mizan suretini, bazı öküz manasına sevr suretini, bazı balık manasına hut suretini göstermişler. O münasebete binaen o burçlara o isimler verilmiş. Şu asrın Kozmoğrafyası nazarında ise, Güneş gezmiyor. O burçlar boş ve muattal ve işsiz kalmışlar. Güneş'in bedeline Küre-i Arz geziyor. Öyle ise o boş, işsiz burçlar ve yukarıdaki muattal daireler yerine, yerde Arz'ın medar-ı senevîsinde küçük mikyasta o daireleri teşkil etmek gerektir. Şu halde buruc-u semaviye, Arz'ın medar-ı senevîsinde temessül edecek. Ve o halde Küre-i Arz her ayda buruc-u semaviyenin birinin gölgesinde ve misalindedir. Güya Arz'ın medar-ı senevîsi bir âyine hükmünde olarak, semavî burçlar onda temessül ediyor.
İşte bu vechile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, sâbıkan zikrettiğimiz gibi bir defa عَلَى الثَّوْرِ , bir defa عَلَى الْحُوتِ demiş. Evet Mu'cizü'l-Beyan olan lisan-ı nübüvvete yakışır bir tarzda gayet derin ve çok asır sonra anlaşılacak bir hakikata işareten bir defa عَلَى الثَّوْرِ demiş. Çünki Küre-i Arz, o sualin zamanında Sevr Burcu'nun misalinde idi. Bir ay sonra yine sorulmuş, عَلَى الْحُوتِ demiş. Çünki o vakit Küre-i Arz, Hut Burcu'nun gölgesinde imiş.
İşte istikbalde anlaşılacak bu ulvî hakikata işareten ve Küre-i Arz'ın vazifesindeki hareketine ve seyahatına îmaen ve semavî burçlar, Güneş itibariyle muattal ve misafirsiz olduklarına ve hakikî işleyen burçlar ise, Küre-i Arz'ın medar-ı senevîsinde bulunduğuna ve o burçlarda vazife gören ve seyahat eden Küre-i Arz olduğuna remzen عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ demiştir.
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ
Bazı kütüb-ü İslâmiyede sevr ve huta dair acib ve haric-i akıl hikâyeler, ya İsrailiyattır veya temsilattır veya bazı muhaddislerin tevilatıdır ki, bazı dikkatsizler tarafından hadîs zannedilerek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a isnad edilmiş.
رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
Lemalar - 90
Hayır kardeşim. Dediğin konuda hüsnü zan etmemiz gerekir. Peygambere sevgimiz büyümeli. Ama dediğin gibi. Bu sahte rivayetleri ayıklamamız gerek. Ayrıca inanmazsak da sorun olmaz. Sebebi de hadislere imanın şart olmaması
Kardeşim nurculardan uzak dur. Ebu Hanife ve İmam Maturidi oku.
Allah'ın hadisi nin üstüne hadis yoktur. En sağlam hadis Kur'an dır.
Yahu zaten yoktur da ama Allah da Allah’ın ve Resulü nün haram saydığını haram saymayan kesin iman etmiş olamaz diyor. Allah'ın haram kıldıkları kuran da resulünün haram kıldıkları nerede size göre resülünün de haram kıldığı şeyler kuran ise ayet Allah’ın ve Resulünün haram kıldığı derken kuranın ve kuranın haram kıldığı gibi saçma bir cümle mantığı kurmuş oluyor
@@sametkara3647 Resulün haram kılma gibi yetkisi yoktur 😊
@@karahan9630 Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın. (Tevbe/29.ayet), "o kendi hevesinden konuşmaz" (necm/3.ayet)😊😊😊😊
@@sametkara3647 kurandaki yasaklardan bahsediyor olmasın😉😂
@@karahan9630 yahu Allah'ın yasakları zaten kuran daki yasaklar ayrı eten resulullah'ın haram kıldığı diyor ayetleri eğip bükmeyin buradan kuranın ve kuranın haram kıldığı anlamı çıkıyor sizin mantığınıza göre resulullah kendi nefsi için konuşmaz ne söylendi ise vahiydir ve vahiy sadece kuran da geçen ayetler değildir. Sizler Müslümanların üzerindeki resulullah etsini yok etmek için birleşmişsiniz ama başaramazsınız
👍👏
Hoca aslında ilk 5 dakikada bütün konuyu açıklıyor sonrası tekrara giriyor hem yoruyor hem izlenmiyor
herkesin algısı aynı değil ki . Bence çok güzel anlatmış hocam ağzına sağlık
Ömer tam bir sigma
"Kur'an, sünnet ve akıl" çok sağ olun hocam.
Kur'an ve akıl
@@ogrenci2667Kuranla yani akılla da çelişmezse eğer bu sünnet gayet alınabilir
Merak ediyorum hz ayşe ile hz ali savaşmışmı
O kadar merak ediyorsanız neden okuyup öğrenmiyorsunuz?
Evet savaşmış, cemel dövüşü
Evet.
Ayşe Hz. Aliye karşı savaşmış.
Savaştılar. Hz. Aişe Hz. Ali'yi akrabası Hz. Osman'ın katilini korumakla hatta bazı kaynaklarda direkt onun katili olmakla suçlamıştır. Hz. Ali-Haşimi taraftarları ve Haşimi karşıtları iki grup olarak belirginleşmeye başlamıştı.
Elbette savaştılar. O savasta yaklaşık 20 bin sahabi/insan öldü. Cemel vakası diyip araştırırsanız. Ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Tüm islam tarihi kitapların da da bulabilirsiniz.
Mustafa Islamoğlu-Ebu Hureyre Hakkındaki Çelişkileri (Yeni)
ua-cam.com/video/nb8p886wj78/v-deo.html
Hz Ömer boşuna kırbaçlatmış
Bunları gelde İhsan Şenocak hocaya anlat bakalım.
O kabul etmez hic bisey.
„Ebu Hüreyre’nin çok hadis nakletmesine karşı çıkanlardan birinin de Hz. Aişe (ra) olduğu bilinmektedir. Ancak, sadece ona karşı değil diğer nakilcilere karşı da çıkmış ve kusurlu bulduğu nakilleri eleştirmiştir.Bazı nakiller konusunda Ebu Hüreyre’yi yanına çağırarak hesap sormuş ve onu dinledikten sonra kendisine hak vermiştir.Hatta kendisi için, Allah Ebu Hüreyre’ye merhamet etsin, duasında bulunmuştur."Fakat bu sizin şarkiyatçılara çanak tutmak anlamına gelmez.
Acaba Hazret-i Ebu Hüreyre gibi sadık ve bütün hayatını hadîse ve dine vakfeden,
وَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّاْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
hadîsini işiten ve nakleden; hiç mümkün müdür ki, hıfzındaki ehadîs-i Nebeviyenin kıymetini ve sıhhatini şübheye düşürüp, Ehl-i Suffe'nin tekzibine hedef edecek muhalif bir söz ve asılsız bir vak'a söylesin?
Hâşâ...
Mektubat - 119
Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor?
Elcevab:
Birinci şıkkın cevabı: Dördüncü İşaretin Üçüncü Esasında geçmiş.
İkinci şıkkın cevabı ise: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iye, müftüden haber alınır ve hâkeza...
Öyle de, sahabe içinde ehadîs-i Nebeviyeyi gelecek asırlara ders vermek için, ulema-i sahabeden bir kısım, ona manen muvazzaf idiler.
Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı.
Evet Hazret-i Ebu Hüreyre bütün hayatını, hadîsin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş.
Onun için, ehadîsi ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zâtlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi.
Hem madem sıddık, sadûk, sadık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarîk ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz.
Mektubat - 132
Neden risale i Nur penceresinin mutlak doğru olduğunu kabul edelim ki?
Şizofren us zaman, said kursi. El ismaili, el bahai, elhaşhaşi
Guranın üstüneçıkarılıyor çünki sünnet ayetineshederdiyor yutarsan.benyutmam.
(Yolun doğrusu kendine apaçık belli olduktan sonra Resûlullah’a karşı çıkan ve müminlerin yolundan başkasını izleyen kimseyi saptığı yönde bırakırız ve onu cehenneme atarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir! Nisa süresi 115.ayet) GADİR-HUM Hutbesinin özü..
"EY PEYGAMBER RABBİNDEN SANA İNDİRELENİ TEBLİG ET.EĞER BU GÖREVI YAPMAYACAK OLURSAN ONUN ELÇİLİĢİNİ TEBLİĞ ETMEMİŞ OLURSUN"(Maide 67)
Bunun üzerine peygamber veda haccı dönüşü bir hutbe kurarak Hz.Ali r.a yanına çağırıp.
EY İNSANLAR! Hepinizi Allaha karşı takvalı olmaya davet ediyorum.Benden sonra tutunupta asla yanlış yola sapmayacağınız kurtuluşu söylememi istermisiniz?
EY İNSANLAR!BEN SİZE İKİ DEĞERLİ VE AĞIR EMANET BIRAKIYORUM.BİRİ ALLAHIN KOPMAZ İPİ OLAN KURAN DİĞERİ İSE EHLİBEYTİMDİR.GERÇEK ŞU Kİ BİR ELDE KURAN VE İTRETİMDEN UZAKLAŞMAK VARSA DİĞER ELDE HELAK OLMANIZ VARDIR.KURAN VE EHLİBEYT KEVSER HAVUZU ÜZERİNDE BANA TEKRAR DÖNÜNCEYE KADAR ASLA BİRBİRİNDEN AYRILMAZLAR.BAKIN GÖRÜN BENDEN SONRA ONLARA NASIL DAVRANACAKSINIZ.
EY İNSANLAR..
BEN KİMİN MEVLASIYSAM ALİ DE ONUN MEVLASIDIR.ONA DOST OLANA DOST DÜŞMAN OLANA DÜŞMAN OL!
EY İNSANLAR! HAK HERZAMAN ALİ ILEDİR ALİDE HAK İLEDİR..
BUNUN ÜZERİNE ALİYİ İLK TEBRİK EDENLER EBUBEKİR VE ÖMER İDİ..BUNUN ÜZERİNE ŞU AYET İNDİ
“...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı beğendim...” meâlindeki âyet nâzil olmuş (el-Mâide 5/3).
KIRTAS HADİSİ...
Hz.Muhammed hastalığının iyice ağırlaştığı vefatından birkaç gün önce Bana kağıt kalem getiriniz.Size Benden sonra asla yolunuzu şaşırtmayacak bir vasiyette bulunayım..O sırada yanındaki sahabiler bunu duydular ve Daha sonra halife olacak ömer kuranın NECM süresine rağmen Resullullahı sayıklamakla itham etti..Peygamber çok hasta.Bize Allahın kitabı yeter diye kağıt kalem getirmelerine karşı çıktı.
NECM SÜRESİ İLK 4 AYET
1.BATTIĞI ZAMAN YILDIZA HAMD OLSUN
2.ARKADAŞINIZ OLAN PEYGAMBER SAPMADI VE AZMADI
3.O HEVADAN (KENDİ İSTEK,DÜŞÜNCE VE TUTKULARINA GÖRE KONUŞMAZ
4.O SÖYLEDIKLERİ SADECE VAHYOLUNMAKTA OLAN BİR VAHİYDİR!
PEYGAMBERİN VEFATINDAN SONRA DAHA CENAZE NAMAZI BİLE KILINMAMIŞKEN HAYATININ BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜ KÜFÜR VE ŞİRK ÜZERINE DURMUŞ İNSANLAR OLDU BİTTIYE GETIREREK ALLAHIN EMRINI PEYGAMBERIN BUYRUGUNA UYMAMIS EBUBEKIR HALIFE SECILMISTIR...FAZLA UZATMAYACAM BU MUAVIYEYE HAZRET SAHABE BIRDE CENNET EHLI KILANLARA DA SÖZÜM ŞUDUR..ALLAHIM ALİNİN DOSTUNA DOST DÜŞMAN OLANA DUŞMAN OL.HADİSİ TÜM EHLI SUNNET KAYNAKLARINDA VARDIR.AHZAP SÜRESİ 33.AYET ALLAH EHLIBEYTI TERTEMIZ KILMAK ISTIYOR..EHLIBEYTIM NUHUN GEMISIDIR BINEN KURTULUR BINMEYEN HELAK OLUR.NAMAZLARDA BANA VE EHLIBEYTIME SALAVAT GETIRMEYENIN DUASI KABUL OLMAZ.BEN İLİM HİKMET ŞEHRIYIM ALİDE ONUN KAPISIDIR.AYETLERE PEYGAMBERİN SÖZLERİNE RAGMEN BU MUNAFIK MUAVIYE ONUN HALIFELIGINI TANIMAYIP ONA KILIÇ ÇEKMISTIR.ODA YETMEMIS KURANI SAVAŞA ALET EDIP OKLARIN MIZRAKLARIN UCUNA TAKARAK TARIHTE ILK DINİ SAVAŞ HILESI OLARAK GECMISTIR..HZ.ALININ MEŞHUR BİR LAFI VAR ASKERLERINE..O MIZRAKLARDAKİ KURANA KILIÇ CEKMEK DEGIL KONUŞAN KURAN BENİM BANA KILIC CEKMELERI HARAMDIR.AYRICA MUNAFIK MUAVIYE TAM 81 YIL SURECEK CUMA NAMAZLARINDA ALİNİN MİNBERI UZERINDE EHLIBEYTE ACIKTAN LANET OKUTMUSTUR.BU HADISLER SADECE Şİİ DEGIL EHLI SUNNET KAYNAKLARININ HEPSINDE VARDIR.ALLAHIM ALININ DUSMANINA DUSMAN OL DEMIS PEYGAMBER HIC SUPHESIZ ALLAH PEYGAMBERININ DUASINI KABUL EDER VE MUAVIYENIN DUSMANI ALLAHTIR.
Peygamberler Kur'ana uyar.
Çöplükte hikmet aramaya gerek yok. Sadece Kur'an ve onu anlamak için akıl ve bilim...
kendini nasıl mulsuman sanıyorsun.Peygambere ınanmayan tam muslüman degildir.Hadisleri ç...p demen aptallıktır
İmanın şartlarından birtanesi peygamber lere iman, yani sen pey. Efendimize iman ediyorsan söylediklerinde iman etmelisin, etmez isen iman tam olmaz.
Şimdi sen söylediklerine çöplük diyorsun, bu çok yanlıştır ve tehlikelidir.
Allah hepimizi affetsin
yani yemen batinisidir
Sünnet çok tehlikeli
"Sünnet çok tehlikeli" sözü çok tehlikeli...
Yanlış konuşmuşsun sünnet ile hadisleri hele zayıf hadisleri ayırmak gerek. Peygamberin her emri, fiili, sözü sünnettir bu niçin tehlikeli olsun? Hem ayette derki ALLAHI SEVİYORSANIZ PEYGAMBERE TABİ OLUNKİ ALLAHTA SİZİ SEVSİN. peygambere itaat, kuranda allaha itaat ile birlikte geçer ayrım olmaz. Kabul etmeyen dinden çıkar. Sorun şudur her hadis gerçekten sünnetmi, yani peygamberin sözü, filimi? Sorun burda. Sünnet olduğu kesin olanlar sorun değil. Zaten peygamberin kurana aykırı bir söz söylemesi imkansızdır, bunu kuran şöyle açıklar necm suresinde O PEYGAMBER KENDİNDEN BİŞE SÖYLEMEZ, ONUN SÖYLEDİKLERİ VAHİYDİR.
Asıl tehlikeliler peygambersiz bir din isteyenlerdir..yani zındıklar
@@gundem6705 sunnet zaten Allahin emrine uymak(o yuzden peygamberimiz gezen Kur'andi". Butun hayatini ona gore insaa etmis. O yuzden biz de Peygamberimizi takip etmek zorundayiz cunku Kur'ana uymus oluruz oyle(Peygamer Allahin emirlerini pratige dokmus). Hadislerse sadece soz olarak bilmemiz lazim. Sunnele ayne sey degiller.
vallah birsey anladiysam arap olayim
Ne anlamayı bekliyordunuz?
.
07
Ebü hüreyre Müslüm değildi yahudiydi Hz Ömer döneminde Müslüman olmustur Peygamberi görmüştür ama Peygamberimiz hakkında dogru dürüst hadisleri yoktur uzun mesele..
Iyi araştır lütfen doğru bilgi deyil bu
Kurana imana gerekir sünnete gerekmez sünnet akılla sorğulanır ve yolunu secer bir kimse coğunluk ehli sünnetin 4 mezhebindendir ama azı kuran müsülmanıdır.