Chat Bölümünde Pınar'ın da bahsettiği gibi yeni kriterlerde H indeksi 5 olana ekstra puan vererek aslında bu anlattıklarıma yavaş yavaş geçildiğinin göstergesi. İşte bu videonun misyonu da genç arkadaşkarın artık kendilerini bu hedef doğrultusunda kariyer planlamalarını yapmalarını sağlamak ki ileride bahsettiğim değişiklikler olduğunda zorlanmasınlar. İleriye dönük olarak kendilerini zamanında hazırlasınlar 🤗
@@ahmetturanklncl557 ikisi de güvenilir fakat dediğiniz şekilde olamaz. Orada bir yanlışlık yapmışsınızdır. Bu arada Google ve scopus daha hızlı Web of Science biraz daha geriden gelir ama ikisi de ölçeği verir fakat geçerli olan Web of science da verilen H indekstir 👍
@@metinaytekin valla hocam birkaç akademisyeninki öyleydi ne yalan söyliyim google scholarda 22 olup web of sciencede 0 olan mı dersiniz google scholarda 30 civarı olup web of sciencede 0 olan mı dersiniz cidden öyleydi bende şaşırdım
Hocam merhabalar. Dediklerinize katılmakla beraber sürecin geriye doğru işletilmesini ve h indeksi düşük olanların doç ve prof luğunun iptal olması ile haksızlık olmayacağını düşünüyorum. Aksi taktirde bu benim gibi henüz doktora yapanlar için çifte standart demek olacaktır. Tabii ki birde dr. Öğretim üyeleride kalıcı kadro almalı yada doçentlerde almamalı phd olmuş bir bilim insanının kadro vb kaygıları olmamalı sadece bilime odaklanmalı diye düşünüyorum kalite adına kesinlikle her kelimenize katılıyorum. Varolun teşekkürler emekleriniz için❤.
Çok haklısınız hocam, en önemlisi problem bence sistemin buna zorlaması, sadece puan, kriterler açısından değil aynı zamanda iş yükü ve beklenti olarak. Bugünün Profesör ve Doçentleri arasında çok değerli bilim insanları olduğu gibi bu beklenen kriterleri hiç bir şekilde karşılamadığı gibi yeni bilim insanlarının nasıl bilim üretebilirim, bilime ne katkıda bulunabilirim sorularını soracağı zamanı ders yükü ile taçlandırıyorlar. Yani ders yükünden kalan zamanda yapmanız gerekiyor. Üstelik bunu yanı sıra öğrenci işleri veya bölüm sekreterinin yapması gereken işleri de siz yapıyorsunuz. Çünkü bu memurlar bile sadece bir profesörün söylediği işi yapıyor. Bir şekilde işin ehli olmayan akademik ve idari kadrolar içerisinde eğitim ve yayın işlerini aynı anda yapmaya çalışıyoruz ve şu an üniversitelerde sözleşmeli statüde görünen sadece Dr. Öğr. Üyeleri var. Bunun bir kişiye ne kadar yük yükleyebileceğini siz düşünün. Şanslıysanız öğrenmek isteyen Araştırma görevlisi sayesinde işinizi biraz daha rahat yapabilirsiniz. Yani sistem beni sürekli, her ne kadar bu durumdan mutlu olmasam da, bir an önce Doçent olup, istediğim araştırmaları bundan sonra yapabilmek kısmına itiyor. Bu şekilde daha fazla proje ve araştırma yapabilirim çünkü. Zihinlerimizi bilimsel sorulara yorabileceğimiz bir sistem olması dileğimiz.
Çok güzel özetlemişsiniz ve size harfiyen katılıyorum. Çok teşekkür ederim değerli katkınız için. Sizin gibi düşünenler daha iyi sistemi getireceklerine inanıyorum 🤗🤗🤗
Hocam söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum. Tıp fakültesindeyim hekim değilim. Bizim fakültede hekimlerin çoğunluğu tamda bahsettiğiniz şekilde davranıyor. Yüksek bütçeli bir projem var. Bu projeden Q1 1 yada 2 tane makale çıkarmaya çalışıyorum. Ancak üniversitemde ki doçent yada profesör olmuş hocalar projeden kaliteyi düşürerek daha fazla yayın çıkarmamı önerdiler. Bu kabul edilebilir bi şey değil.
İşte tam da bahsetmek istediğim şeyi çok güzel özetlemişsiniz. Sorun bu maalesef ve buna bir care arıyorum. Onun için Beyin fırtınası yapalım dedim bu videoda 👍
Hocam çok güzel bi video olmuş, Size hem katılıyor hem de katılmıyorum. Şöyle ki 1. Ben eah kökenliyim, üniversite geleneğinden gelmiyorum. Belki orda böyle şeyler yoktur ama; çok midemi bulandıran bir durum var mesela. Kadın bir makalenin giriş kısmını dahi yazamaz ama profesör. Hiç alakası olmayan bir uzmanlık alanında tüm yayınları, tüm dosyayı kocası kendi uzmanlık alanında hazırladı ancak yayınları ile kendinin alakası yok. Bu tarz ilişkiler var 2. 1 ay önce hastanemin etik kuruluna başvurdum, ek sekreteri dosyayı inceledi ve “dr hanım biz artık reteospektif bir etik kuruluz, prospektik kabul edemiyoruz eğer isterseniz….kurumuna başvurabilirsiniz. Prospektif yayın yapılması için başvuru dahi kabul edilmiyor hocam. Çünkü doçent olan oldu, kalan umurlarında da değil 3. Hocam bu doçentlik puan mevzusu, kredin olup onu ödeme gerekliği gibi. Kredin yoksa para da biriktiremezsin gibi. 4.yine doçentlik puan mevzuu masum. Birde doçent olalım yan gelip yatalım gibi bir düşünce var, malum profesörlük için bir kriter yok Ve liste uzaaaar gider
@@zeynepkoc4584 katılıp katılmadığınız yerleri anlayamadım . Yazdıklarınıza zaten ben katılıyorum çünkü ama siz benim hangi düşünceme katılmadınız onu anlayamadım 🙄
@@metinaytekin Metin hocam kastettiğim öncelikle şu; doçentlikte puan toplama mevzusu olmasa kimsenin yayın yapacağı yok, en azından o sayede insanlar yayın yapmakta. h indeksi bence de son derece önemli bir konu, ancak ortamda başkası tarafından hazırlanan dosyalarla doç prof apoleti alan fake doç ve prof'lar var, öyle olunda h indexi de bizim gibi ülkelerde bir yerde güvenirliğini kaybedebiliyor. hatta para ile dosya hazırlatanlar varmış, h indexinin böyle bir durumda bi anlamı kalır mı? insanlar ülkede sistemi dolandırıyor. ben hastanem etik kurulundan prospektif yayın için etik onay alamazken nasıl daha kaliteli yayın çıkarıp h indexi yüksek bir akademisyen olabilirim? Akademik düzen güven oluşturmuyor. Fake bir profesör önüne benim dosyam gidebilir mi? olası. mesela buna bi önlem olması lazım. aynı soyisimden 2 kişi aynı makalede puan alamasa mesela, veya aynı makalede akrabalık, eşlik bağı olmasa. ben prospektif etik onay alamaz iken sahte veriler ile çalışma yapan insanlar önümüze geçmekte. Bu platformu sevdiğim için arada içimi döküyorum. katılmadığım h indexi bile yeri gelip önemini bizim gibi ülkelerde kaybedebilmesi, alta da örnekledim. Kastattiğim buydu hocam.🙃
Hocam bence hem sistem de hem de insanlar da problem var. Sistem insanları yatmaya alıştırmış, Doçent olduktan sonra 5 yılın dolunca profesör olduğun bir sistem var. Bence de sistem değişmeli. Bence eski doçentler de yeni sisteme uymuyorsa unvanları alınmalı, bu yatan tayfa ekonomik anlamda da yük. Bir çoğu ders anlatmadan bile acizler.
Hocam doğru noktaya değinmişsiniz. Ancak şu noktada birkaç eksik var. Kaliteli işler kaliteli malzemelerle, kaliteli insanlarla olur. Kaliteli malzeme araştırma bütçesi demektir, farklı disiplinlilerle işbirliği demektir. Burada multidisipliner çalışma ortamı sağlanmasında zorluk yaşıyoruz. Kaliteli malzemeye erişim noktasında araştırma bütçesi yetersizliği yaşıyoruz. Bunlar önemli noktalar. Ben bir doktoralı olarak yaptığım bilimsel çalışmanın eksik yönünü biliyorum. En iyi dergilerde yayınlanan makalelere göre eksiğim ne farkındayım. Ama eksik analizleri tamamlayacak bir ortamım yok, bütçem yok vs vs. Bu noktada kaliteli yerlerde basmak hayalden öteye gitmiyor. Diğer noktada doktora bittikten sonra bağımsız araştırmacı olma noktasında sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü bi üst kadro verilmiyor. Bu durumda da doktora sonrası artan ders ve iş yükü ile birlikte iyi bir araştırma takımı kurmak ya da bulmak zorlaşıyor. Dediğiniz gibi bunu biz çözmeliyiz
Hocam görüşlerinize tamamıyla katılıyorum. Hocam çıta öyle bir yerdeymiş ki eskiden, şimdi yavaşça yükseltilen çıta bile insanları zorluyor. Tek bildiri ile profesör olanı gören gözlerin, benim şu kadar yayınım var diyerek haykırmasını da normal karşılamak lazım. Mesele bence çıtayı yavaşça zamana yayarak yükseltmek, şu an yapılan da zaten o. Akademide doçentlik kriterlerinden daha önemli sorunlar var bence. Neredeyse her ilçeye açılan üniversitecikler konusunu irdeleyebilirsiniz mesela. Buradaki akademisyenler ne yapıyor, ya da oralarda ne yapılmak isteniyor?
Türkiye ülkesi bir esnaf, işçi ve memur ülkesidir. Dolayısıyla bilim ve sanat gibi idealizm gerektiren mesleklerde bulunan insanlar maalesef içinde bulundukları toplumdan farklı davranamıyorlar. Ve "kapağı atmak" gibi tabirler dilimizde yer alıyor
İyi günler Makale değerlendirilmelerinin doçentlikte puanlanması gerekmezmi? Q1 derginin makalesini review ediyorsunuz ama puanlanmıyor. Bu değerlendirmeleri dbs de araştırma,sertifika diğer bölümünde değerlendirme bölümü var oraya yüklemek doğru olurmu en azından görünür hale gelir? Teşekkürler
Metin hocam video için teşekkürler. Akademik personel yükseltilme kriterlerinin tartışılması ve sorgulanması ülkemiz yükseköğretimi adına ümit verici. Bu konu yükseköğretimin kanayan yaralarından biridir. Doçent ve Profesör ünvanını alan akademisyenler bu konuda kulağının üstüne yatmaktadırlar. Doçentliğe başvuru kriterleri ile ilgili birkaç öneri: -Doçentliğe başvuru kriterlerinde h-indeks değerinin fen, mühendislik ve sağlık bilimlerinde 12-15 arasında bir değer, sosyal bilimlerde ise 5-7 arası bir değer olması kesinlikle ön şart olmalıdır. -Mevcut doçentlik kriterlerinde yayınlanmış SCI/SSCI/AHCI indeksinde taranan bir makalenin puanı hesaplanırken çeyreklik sınıfı(Q1-Q4) dikkate alınmaktadır. Bunun yerine derginin son 5 yıl etki değeri (5 year JIF) çarpan olarak kullanılması daha adil bir puanlama olacaktır. Aynı çeyreklik sınıfında yer alan dergilerin 5 year-JIF değerleri arasında çok büyük farklar oluyor. Örneğin; Nature Materials Review 5-year JIF=90.2 Materials Science and Engineering A 5-year JIF=6.4 İki dergide Q1 çeyreklik diliminde.
Hocam, böyle önemli bir konuda paylaşım yaptığınız için teşekkürler. Benim görüşüm, sorunun sadece kriterlerde olmadığı ve sorunun doçentlik kriterlerine gelmeden önce başladığı yönünde. Türkiye'de doçentlik bir yükselme değil bir "survival" haline gelmiş durumda. Sözleşmeli durumda olan Dr. Öğr. Üyeleri iş güvencesini elde etmek için ne yapıp edip doçent olma derdine düşüyorlar. İdealist davranıp taviz vermeyen doçent olamıyor. Ben mühendislikteyim ve benim etrafımda doçent olmak isteyenler malzeme çalışmaya başlııyorlar yayın frekansı daha yüksek bir alan olduğu için. İş güvencesi için tek amacı doçent olmak olan akademisyen de çalışmak istediği alandan kopuyor ve doçent olunca da akademiden kopuyor. Kendi adıma söyleyeyim, doçent olmak umrumda değil normalde fakat sırf asansörde nasılsın sorusundan sonra ilk sorulan soru olan doçentlik ne durumda sorusundan bıktığım için doçent olmayı ister hale geldim. Akademide doçentlik denilen, ulaşamayınca iş güvencenin bile olmadığı bir eşik var ve herkesi sadece o hedefe (nasıl olursa olsun) ulaşmaya zorluyor. Ben doçentlik kriterlerinin yüksek olması gerektiği düşüncesindeyim fakat doçent olmayanları kendilerini pamuk ipliğine bağlı hissettirmeyecek bir çalışma düzeni oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa doçent olana kadar "illallah" ettirilen akademisyen doçent olduktan sonra çalışma yapmaz bence.
Size sonuna kadar katılıyorum hocam kokuşmuşluk bir yerden düzeltilmeye başlanmalı. Eskiden ortaokul mezunu öğretmen oluyordu diye şimdi de mi ortaokul mezununu öğretmen yapalım? Zamanında yanlışlık oldu diye yanlış yapılmaya devam mı etsin? Bence çok bencil bir bakış açısı. Ben dereyi bir geçeyim de sonra ne olursa olsun mantalitesi bu. Halbuki bu durum en çok akademide olmak isteyenleri etkileyecek. Kaliteli kalitesiz ayrımı olmayacak. Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa?
Çok teşekkür ederim Ender, tabiiki bu bir ölçek ve örnek olsun diye bu örneği verdim. Başka alternatif ölçekler de düşünülebilir eğer daha iyisi varsa 👍👍👍👍
Saygılarımı sunuyorum, benim kliniğimde h indeksi 3 olmayan bir prof var, bu hocamızın sadece 1 tane birinci isim sci expanded yayını var bugüne kadar. Eski kriterlerle bugüne kadar gelmis.Hiçbir bilimsel faaliyeti yok, yattığı yerden para kazanıyor, bu türden insanlar için peki ne yapmalı.
@@mustafaylmaz-mr4tm YUtr dışında bu tipler için iki sene gibi bir süre verilir. Bu süre içerisinde TÜBİTAK 1001 ayarında bir proje alması şart koşulur. Alabilirse o TÜBİTAK projesinin bitimine kadar yine süre verilir. Bitmenden bir tane daha alırsa ikinci projesinin süresi kadar da süre veilir. Yani Çalıştığı ölçüde süre verilir. Eğer yapamazsa ilişkisi kesilir. 👍
Kesinlikle haklısın. Fakat oradaki h indeks 15 "mesela"diyerek ekledim. Yani bir ölçek var tamam ama bu ölçeğinden bir eşik sınırı olması gerek. Bence bu 10-15 arasında bir rakam olmalı fakat tabiiki bu sınırı yine koyacak olan kurumlardır. Her kurum kendi kalitesine göre bu eşiği belirlemeli ki böylelikle insanlar da hangi üniversitenin iyi hangisinin kötü olduğunu da daha rahat görebilir. Örneğin Kurum olarak H indeksi 5 ve altındakileri almıyoruz diyen bir üniversite ile 15 ve altındakileri almıyoruz diyen bir üniversite kalitesi de aynı olmayacaktır.
Anladım hocam ben sizi, ben de orantısal olarak vurgulamak istedim. Danışmanlık kriterleri gelmeden bu sistem değişmez hocam. Hali hazırda danışmanı kaynağı ile bir ekibe dahil olarak akademiye baskalayan bir doktora öğrencisi ile, doktora sırasında bir projeye bile dahil olamayan ve doktora sonrası kendi ekibini kurmaya çalışan bir post doc aynı şartlarda değerlendirilmesi çok adaletsiz.
Tek başına ekip kurmaya çalışan bir pos doc olarak, iki yürütücüsü olduğum TÜBİTAK projem C puan aldı. Benim bu cabaminda skorlanmasi gerekmez mi? Tam bu ve benzere aşamada belki daha merkezi proje destek merkezleri olabilir hocam, ülke bilimi düşünülünce bu tarz kurumlara ihtiyaç var diye düşünüyorum.
@@metinaytekin Ön çalışmayı genisletip eldeki verilerle yeniden yüklemeyi düşünüyorum hocam, on calisma sonuçları sonrası size danismayi çok isterim. Fahri danışman unvanı talep edeceğiz süreç sonunda sizin için :) Tekrar teşekkür ediyoruz.
Hocam merhaba. Benim son zamanlarda hocalarımdan cok duyduğum üniversitelere verilen öğretim görevlisi ve Dr. Öğretim üyesi kadrolarının YÖK tarafından cok sinirlandirildigi üzerine. Çevremdeki pek çok arastirma görevlisi ve kadrosuz insanların düşüncesinin yayınlarını doçentlik kriterlerine göre yapmak zorunda bırakıldığını düşünüyorum. Aradaki basamaklara kadro verilmediği sürece insanlar doçentliğe zıplamaya çalışacaktır. Kendini gecindirebilecek durumdaysa bunu cok da dert etmez. Ancak bir de bu yolda malesef sefalet içinde yaşamak durumunda kalıp, üretkenliği kaybetmemeye çalışanlar var. Burada sistemle beraber sistemi uygulamada da cok büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum
Merhabalar hocam. İndeks bir kriter olacaksa bunu kademeli olarak artırmak daha iyi bir yol olabilir. Mesela öğretim üyeleri için sekiz doçentlik için ise 15 yapılabilir. Ama bence özellikle sosyal bilimler için konuşuyorum kitap bölümü TR dizin gibi zorunluluklar akademisyenlerin verimli çalışmalarını engelliyor. Sistem kimseyi kitap yazma konusunda zorlayarak bir doçent yapmamalı. Ben üç q1’i kitap yazmanın yerine tercih ederim.
Bunu sadece bir örnek olması için belirtitm. Yani Bir ÖLÇEK olmalı ve bilinen bir ölçek olmalı. Bunun üzerinde kafa yorulup bölümlere göre başka ölçekler de ortaya çıkartılmalı. Şuanki ölçeğin öllçemediğini düşündüğüm gibi sadece bir örnek verdim. 🤗🤗🤗
Farklı H indeksleri var. Google Scholar'ın H indeksi tüm yayınlarınızı ve tüm atıfları kapsarken Web of Science'ın (yani SCI-E, AHCI ve SSCI) H indeksi sadece bu indeksteki yayınlarınızın bu indeksteki yayınlardan aldığını atıfları içermektedir. Devler ligi yani. Bence doçentlik kriterinde Google'ın h indeksi değil de WoS'un indeksi baz alınmalı.
Faruk bey merhaba, tabiiki bahsettiğiniz gibi de olabilir. Burada önemli olan bir ölçek yani sağlıklı bir ölçek konulması. Ben h indeksini sadece bir örnek olsun diye verdim, bu h indeks olur, m indeks olur veya çok farklı başka bir ölçek te olabilir. buna kafa yorulup uygun olan bir veya bir kaç ölçeği getirmek iyi olabilir diye düşündüm. Kalite malum ortada. Amaç daha iyi nasıl yapabilirizin derdi olmalı. Bunun için sizin gibi katkısı olanların düşünceleri çok değerli 🤗🤗🤗
Metin Hocam giriş introsunu değişmişsiniz:) eskisine göre çok daha iyi olmuş. Doçentlik için bence dr öncesi yapılan çalışmalarda değerlendirilmeli bir elin beş parmağı bir mi? Oyüzden akadrmik düşünen üreten dr öğrencilerinin şevki kırılmamalı ztn herşey çok zor kriterler değişti diye bir sene içinde 20 tane yayın yapan dr öğt üyesi kadrosunda insanlar gördüm bence şahibeli hocam ben bir dergide 2 senedir yayın sırası bekliyorum...
Metin Bey, sanırım cevabın bir kısmını verdiğiniz makalede buldum. ''One third of the rectors had an H-index of zero, while more than half of them had an H-index score of less than five. Most of these rectors (56 rectors, 78%) had more than 100 daily Twitter posts (between January and May 2019). The content of these posts includes their visits, hospitality services to government members and others, and activities with associations close to government, as a means to promote the university (32% of tweets). These posts also contained statements showing their support and loyalty to the government and to President R. Tayyip Erdoğan, who had appointed them as rectors.''
Sevgili hocam sizi severek takip ediyorum. Videolarınız oldukça bilgilendirici. Lakin bir noktaya değinmek isterim. Her alanda H-indexi ancak disiplin spesifik almazsak çok büyük hataya düşeriz. Örneğin felsefe alanında H-indexi 5 olan bir akademisyen sizin alanınızdaki bir akademisyenin h-indexinin 50 olmasına karşılık geliyor. Şu anda en zor yayın yapılan alan felsefe olduğundan ve çok küçük bir zümreye hitap ettiğinden böyle. Eminim başka alanların da kendi H-index kriterleri vardır. Siz H-indexi 5 olan bir akademisyene "aa h-indexi çok düşük" diyorsunuz ama inanın alan spesifik bakmazsanız yanılırsınız. Tekrar edeyim h-indexi 5 olan bir felsefeci oldukça başarılıdır. Ama H-indexi 5 olan bir fizikçi ise başarısız kabul edilir. Sizi ilgiyle takip ediyorum ama alan spesifik yaklaşmadan genel geçer iddialarınıza katılamıyorum. Geçenlerde yayımlanan makalelerde yazar sırasından bahsetmiştiniz ben de yine genel geçer bir değerlendirme yapamayız bu konuda çünkü matematik alanında çok yazarlı makalelerde yazar sırası alfabetik sıraya göre olgunu söylemiştim. Siz de bunu ilk defa duyduğunuzu söylemiştiniz. Emin olun b unu gibi alan spesifik bilmediğiniz o kadar çok şey var ki. Bence akademik değerlendirmelerin hepsi alan spesifik yapılmalı her alanda geçerliymiş gibi genel geçer ifadelerden kaçınılmalı.
Haklısınız, zaten örnek olması için verdim o ölçeği, kesinlikle başka ölçeklerle kombine kullanılabilir veya çok başka bir de eklenebilir bu sadece bir fikirdi. İşte kafa yormak gerekiyor en doğrusu için. Katkın için çok teşekkürler 👍👍
Metin hocam selamlar saygılar.Konuyla ilgili değil ama alanım dışında bir yüksek lisans yapmıştım .Bu yaz da ege fen bilimleri uygulamalı matematik alanında yüksek lisans yapmak istiyorum.2.yüksek lisans mantıklı mıdır ?Yoksa gelecek görmediğim halde sosyoloji alanında doktoradan mı devam etmeli?Saygılarımla
Yüksek lisansın asıl amacı tez ve araştırma nasıl yapılır onu öğretmektir bu sebeple 2. Yüksek lisans gereksiz olarak görüyorum fakat 2 doktora yapılabilir 👍👍👍👍
Doçentlik yolunda çalışan birisi olarak maalesef ortalıkta çok boş doçent var. Benim öğrenciliğimde doçent hocalarımın bir ağırlığı vardı. Gerçekten hem bilgi sahibiydiler hem de çok iyi ameliyat yapıyorlardı. Ülkemizde maalesef herşeyin içi boşaltıldı.
Bu söyleminiz alana göre farklı yorumlanabilir, h indexin artması kaliteli yayın ve zamana bağlı . Fakat sistem stres oluşturuyor, bir anda birşeylerin değişmesi , belirsizlik stres yüklüyor. Acele davranmaya itiyor. Aynı zamanda toplum baskısı, akademik baskı. İnsanlar neden böyle son yılda yayın arttırıyor diye sorgulamak yerine, bu davranışa iten sebepleri sorgulamak gerekiyor. Ayrıca kısa sürede fazla yayın çıkartmak kalitesiz olarak algılanmamalı. Kişinin tek odağı bu iş ise mümkün. Kalıp ve genel yargılardan uzaklaşarak yorumlamak daha insani. Saygılar
Hocam biz de katıldık hepimize hayırlı olsun :) Size bir sorum olacak: Doçentlik bilgi sistemine tüm çalışmalarımı yükledim ancak puanlama için makale vs seçemiyorum. Acaba unuttuğum ya da gözden kaçırdığım bir nokta mı var? Bir de o bilgi sistemi ekranı üzerinden video çekme imkanınız olur mu? Başvuru süresinin sona ermesine de az kaldı biraz stress yaptım o yüzden. Şimdiden teşekkürler başarılar.
Merhaba Hocam. Bu bağlamda şöyle bir sorum olacak: Akademisyen olanların büyük kısmı temel ve yüksek öğretimleri boyunca çok iyi performans göstermiş, hiç ilgi duymadıkları dahil tüm öğretimsel görevleri hassasiyetle yerine getirmiş ve disiplinli çalışma alışkanlığı olan kimseler. Bu kimselerin biilimsel çalışmaların heyecanına kapılıp daha fazla gayret göstermeleri gerekmez mi? Ne oluyor da onlar çalışmayı, üretmeyi bırakıyorlar? Saygılar...
Hocam, bu soruna yanıt bulmaya çalıştığınız veya tartışmalar yaptığınız video ya da ulaşabileceğimiz başka yayınlarınız varsa ve bunları paylaşabilirseniz sevinirim. Benzer bir sorun okullara dair de var. Bu husus son yıllarda zihnimi çok tırmalıyor. Onca çabamıza karşılık daha kötüye gidişi görünce, bir süre sonra yaşadığımız ya da gördüğümüz güncel sorunları bırakıp felsefi temellere yöneliyoruz. Belki de bu tür durumlarda bu en doğrusu.
Şu bir neden olabilir mi? En ağırı okuma yazmaya başladıktan itibaren olmak üzere, okullarımız öğrencilere acınacak hale düşecek kadar zorunlu görevler yüklüyorlar. Bazı öğrencilerimiz sorumluluk bilinci vb. ile ilgilerini çekmese dahi bu görevleri harfiyyen yapmaya çalışıyorlar ve bu çileye bazıları doçent olana kadar katlanabiliyor. Doçent olduktan sonra zorunlu görev bitiyor... Okulların “kitle imha silahı” olduğu bir sır değil!
Hoca anket soruları ile ilgili sorum var. Mesela işe adanmışlık ile ilgili bir kişi çalışma yaptı ama ben bir değişiklik yapmadan onun kullandığı anket soruları kullanırsam bir sorun çıkar mı?
bir yerde yanlış yapılıyor dediğinizin şeyin cevabı; aslında her dönem yeni kitrelerin eklenmesidir. Bazı şeylerden dünden bugüne maalesef olmuyor. böyle giderse hiç bir zaman yetişemeyeceğiz. Maç başladıktan sonra her Haziran da ilave kriterler eklemekle bu iş çözülmez.
Hocam söylediklerinize kısmen katılmakla beraber H indeksi sadece kriter midir diye sormak istiyorum? Örneğin Albert Einstein bilim dünyasının çok değerli bir bilim adamı değil midir? H indeksi kaç çıkacaktır hesaplansa mesela. Mesele iyi işler, özgün işler, gelişime katkı sağlayacak işler yapabilmektir. Kaldı ki iyi iş ve kaliteli iş dediğiniz zaman mühendislik anlamında maddiyat öne çıkmaktadır. 1001 projesi kaç bin dolara denk gelmektedir, en basiti üniversitelerin bap projeleri ne kadardır, mesela bizim 40 bin tl, bir çekme deneyi bugün kendi personeline ortalama 750-1000 tl. Konuşacaksak bütünsel olarak her şeyi konuşalım. Sorun sadece kaliteli yayın yapmakta da değildir, açık konuşalım fen alanının mı bilime, ülkeye katkısı fazladır, sözel bilimlerin mi? Edebiyattaki, tarihteki, ilahiyattaki doç., prof. ile teknik bilimlerdeki aynı kadroların aynı maaşı alması bile doğru değildir. Sorun sadece H indeksinde değildir. Yabancı dil sınavı diye çıkardıkları YÖKDİL bile bir kısım doç. olamayanları doç. yapabilmek içindi, bunu hepimiz gördük, biliyoruz. Eğer siz de hakkaniyet adına konuşacaksanız bence biraz daha bütüncül perspektiften bu konuyu ele almalısınız naçizane. Bütün bunları bilmediğinizi düşünmüyorum. Saygılar kıymetli hocam.
Kesinlikle haklısın sadece Kriter olamaz. Buna eklenmeli. Videoda da belirttiğim gibi ben böyle düşünüyorum diye ortaya attım. Bu düşünceye ekleyecek ve çıkarılacak çok şey olduktan sonra olgunlaşabilir. Einstein gibi olanlar için M indeksi var bu arada onu da bir ara anlatırım. Keşke Einsteinlar çıksa da H indeksleri düşük olsa diyesi geliyor insanların fakat sıradışı olaylar düşünülerek geneli görmezden gelemeyiz diye düşünüyorum 🤗🤗🤗
Hocam cok halisiniz, ancak klinisyen olarak hasta bakarken asïrı bir yuk mevcut, ve bizde bir ay hasta bakarken ne biliyim 2 ayda bir de calismana odaklan rotasyonu yok, almanyada klinik docentlik pprof lik varmis, bunla benzer bir sistemin de tueliye de olmasi gerek,binlerce hasta bakip, hastaya odaklanmislen sıkıntı oliyor .. benim hocamin h indexi 5 ,benim de 5 ama ben akademik kadroda degilim...obninlerce hast baktim, cok da iyi baktim...ama docent degilseniz hicbir degeri yok, sozunuz de gecmiyor, jastayi es hecip sadece docent olmakal igilenen adam egitim sorumlusu vs...ve sbizim docentlik dosymizi incelleyecek konuma geliyorlar
Metin Hocam merhaba Ben fen bilimlerinden 173 puanla ekim döneminde başvuru yaptım (H indexim wos9, scholar 11), ancak bir jüri raporu ile asgari aldım. Başlıca yazar şartını yüksek lisans öğrencileri ile yayın yaparak sağlamıştım. Ancak hakem tez dışı diyerek bunu kabul etmemiş. Tezden çıkma şartı var mı? İtiraz dilekçesi yazacağım. Çok moralim bozuldu. 6 ya 1 azınlıkla kaldım:(((
Serap merhaba, tam anlayamadım başlıca yazar olduğun makale kendi yüksek lisans öğrencinin tezinden üretilmiş bir yayın ve hakem bu yayın tezden çıkmadı mı demiş? Makale içerisinde tezden üretildiğine dair ibare yokmuydu?
Doğru söylüyorsun Sefa, Onu örnek olması için söyledim videoda, Bu ve benzeri ölçekler için kafa yormak gerek, bazılarını kombine kullanmak gerekebilir veya bölümlere göre düşünmek. Bir yerden başlamak lazım 👍
Sistem tamamen Mario gibi puan toplamaktan ibaret ne yazık ki. Siz kaliteli yayın ve proje için emek verirken bir bakıyorsunuz birileri ekip kurmuş. O yayınına birini yazıyor diğeri öbürünü . Sonra yılda 15 makale kabul ettirip doçentlik dosyası hazır ediliyor.
Hocam video için teşekkürler. Geçenlerde neredeyse son zamanlarda hiç çalışma yapmayan prof. bir hocamızla konuştum. Kendisi yurt dışına gitmiş ve sonra geri dönmüş. Şimdi orada olsam kesin şu kadar yayınım şu kadar projem vardı diyordu. Kendimin de gözlemlerim/yaşadıklarım sonucunda ülkemizdeki akademinin kültüründen kaynaklı bir sorun olduğunu düşünüyorum (Şu anda sizin bahsettiğiniz gibi 'hesaplar' yapıp doç. başvurusu yaptım, sonucu bekliyorum). Doçent olmazsan seni adam yerine koymuyorlar algısı etkili. Dolayısıyla bir an önce hazırlanıp o eşiği aşmak gerekir. Eğer doç olursam o zaman sizin dediğiniz gibi gerçek anlamda akademisyen gibi davranacağım. Aslında idealist insanım ama şartlar bunu gerektirdi. Burada şu yapılabilir. Tüm odak doçentliğe kaymış. Tüm akademik titlelar için benzer şartlar olmalı ve bir üst seviyeye ancak ilgili şart sağlanınca geçilmeli. Prof olunca kişinin birşey üretme gereği hissetmemesi garip geliyor. Bir diğer mesele ise kriterler. Şu anda doçentlik için öğrenci yetiştirme, proje yapma, h-index gibi zorunlu şartlar yok - ki bana göre olması gerekiyor- ama jüriler tarafından projesi yok, öğrencisi yok diye başarısız sayılıyorlar. Bence burası bir çelişki.
Harika tespitler, çok teşekkür ederim katkı için. Hele şu her basamakta doçentlik gibi eşik belirlenmesi çok ama çok güzel bir fikir. Düşündükçe biz bulacağız bunun çözümünü çünkü bugün doçentliğe hazırlanıyorsun ama bir bakmışsın kural koyan bir konuma gelmişsin işte o zaman bu düşünceleri aksiyon haline getirebilirsin 👍👍👍👍
Metin Hocam verdiğiniz değerli bilgiler için size çok teşekkür ederim. Benim Sağlık Bilimleri alanından doçentlik başvurusu için bazı sorularım olacak, 1- Başlıca yazar tanımında, "Danışmanlığını yaptığı lisansüstü öğrenci(ler) ile birlikte yazılmış makale.. " bu tanım tezden üretilmiş makaleyi kapsar mı? 2- Danışmanı olduğum tezlerden üretilen sci makaleler, doçentlik başvurusunda hangi kısımda puanlanır? 3- Danışmanı olduğum bir tez, hem tez danışmanlığından hem de yayınlanmışsa yayınlar kısmında puanlanır mı? yoksa sadece 1 yerden mi puan alırım? 4- Review article'ın doçentlik başvurusunda bir yeri var mı? Biraz fazla sorum oldu ama bu soruları sorabileceğim başka bir yer bulamadım. Saygılar
Tavuk yumurta, yumurta tavuk hikayesine çevirmişler olayı. Nitelik kimin umrunda hocam? Yapmış olmak için yapılıyor her şeyler. Kriterler değişmeli. Akademik katkılarımız sadece yayın mı? Kesinlikle değil, yayından ziyade öğrencilerimi yetiştirmeye özen gösteriyorum. Bir araştırma görevlisiyim ama oldukça donanımlıyım, uayınım az. Öğrencilerin yüzüne bakmayan, kriterlere ulaşmak için kendi hesabına çalışan, yayın yapanlarla dolu ortalık.
Sadece öğrencilerle ilgilenip diğer işlerde zayıf olmak ta olmaz sonuçta lise öğretmenliği değil. Hepsinden yeterli kadar yapılmalı. Denge çok önemli 👍
h indeksi yuksek olması için de olması gereken bir laboratuvar, mobingin olmadığı bir ortam lâzım. Birde özel sektörde sorun çözen, ureten biri olarak yaptıklarımı ticari sır olarak yayın yapamam.
Merhaba hocam. H indeks konusunda hem haklısınız hem değil. Tabii bu benim eleştirel yaklaşımım. (Bu eleştiriyi yapma cüretini gösteren kişi SCI yayınlar da yapmıştır Q1 dahil, Tübitak projesi de çıkarmıştır). Çünkü gelişmiş ülke standardlarında olsak evet kesinlikle H indeksi 20 kriter olsun. Ama değiliz. Akademinin bilinç seviyesi bile genelde sefalet içinde. Saçma sapan kıskançlıklar, adam kayırnalar, ayağa çelme takmalar vs... Bazı iğrençlikleri yazmaya utanıyorum. Hocam temel bir Türk hastalığı vardır: Elin iyisi olmak. Bu akademide de var zaten. Kimse arkaşının bile makakesine atıfta bulunmaz. Aman tenezzül etmesin diye. Çay-kahve içerler, dedikodu ederler ama ortaklık yapmazlar, dayanışmaya girmezler. Hele atıf asla vermezler. Hemen fitne girer. Bu konuda miliyetçi düşünen adam görmedim ben. Mesela Çinlilerin makalelerine bakın. Referans listesi hep kendi vatandaşlarından. Sanki dünyada tek onlar çalışıyor. Ayrıca orjinal makale yayınlamanın zorluklarından bir tanesi de ırkçılık. Orjinal olduğuna inanmıyorlar. Çünkü ''Türk''imajı günümüzde nasıl dünyada? Atatürk dönemindeki gibi mi? Vesselam bu basit bir sorun değil. Yapısal bir sorun. Saygılarımla
Çok haklısın. Zaten konu açılsın diye sadece bir örnek olarak verdim o ölçeği. Kesinlikle üzerinde düşünülmesi, kafa yorulması ve kaliteyi artıran çözümler getirilmesi gerekiyor. Çok teşekkür ederim değerli katkın için 👍👍👍
Doçent yetersizliği çekiliyor Üniversite sayısı arttışı ile akademisyen sayısı doğru orantılı artsın diye hızlandırılmış akademisyen yetiştirme döneminden geçiyoruz Bu bir kalkınma seferberliğidir Önemli olan doçent olmak bilim yapmak için daha zaman var
Elektrik-Elektronik Mühendisliği alanında çalışan bir hoca için 15 h indexe ulaşmak gerçekten çok zordur. Bu kritere göre bu alanda çalışan birisi mezarda doçent olabilir. Daha objektif bir kriter belirlemelisiniz. Ya da alana göre farklılık olmalı. Sosyal bölümler anket yaparak, tıbbi bilimler hasta verilerini işleyerek yayın çıkartabilirken mühendislikte bir yayının çıkabilmesi için sağlam bir teori oluşturulması, matematikle ispatlanması ve sayısız deney yapılması gerekiyor. Takdiri size bırakıyorum...
Genelde H indeksi sorunu olan hocalar karşı çıkıyor ve bunu anlıyorum fakat gerçekler maalesef hocam bambaşka. Yurt dışındaki hocalar peki nasıl yüksek H indekse sahip olabiliyor hem de elektrik ve elektronik bölümünde olanlar?? Onlar kadar olmasak bile yaklaşmak gerekmez mi? Türkiye'de Elektirik-Elektronik bölümünde olup hem de doçent olan ama h indeksi 2 olan insanlar biliyorum. Şimdi daha doktora öğrenci olamayacak bu insanlar sizce yerterli mi? Bu arada H indeks 15 düşük bir rakamdır. Tıpçılarda bu 45-50 arasında olması beklenir. Bakın bakalım Türkiye'de buna sahip kaç kişi var. Yok denecek kadar az. Hedefi ve ölçeği doğru belirlemezseniz liyakatsız insanlarla doldurursunuz ki şuanda işte o bahsettiğiniz yetersizlerin h indeksi yine sizin dediğiniz gibi mezarda ancak olabilir. Adam yetersiz çünkü nasıl yapabilsin h indeks 15i. Onlar bunu yapacak kabiliyette değiller. Bu uluslar arası kabul edilmiş bir ölçektir. Tıpta da iyi bir makale 4-5 seneyi alır. Sizin bahsettiğiniz gibi hızlı makale yapanların h indeksi düşük olur maalesef. H indeksi tartışmaya bence kapalı bir ölçek. Çalışan ile çalışmayanı birbirinden ayırıyor. Bu benim savunduğum görüştür ve kimseyi bağlamaz. Ben bu şekilde yetersizlerin temizleneceğine inanıyorum. Ve bunun için olabildiğince her yerde H indeksi anlatıyorum. H indeksi bilmeyen veya anlatılınca rahatsız olan o kadar çok insan var ki. Fakat asıl konu burada Liyakatsızlığın üzerini mi örteceğiz yoksa ölçeklerle gerçekten bu işi hak edenleri mi öne çıkaracağız, asıl takdir sizin 👍
Hocam tabi ki h indeksi yüksek olanlara bir ayrıcalık olması, doçentliğe daha kolay ulaşabilmeleri mantıklı olur. Ya da h indeksi yüksek olan hocalarımızın farklı yollarla desteklenmesi de mantıklı olabilir. Fakat yıllarını bu mesleğe vermiş fakat h index olarak 15 değerine ulaşamamış olmasına rağmen mesleğinde yeterli ve işini severek yapan hocalarımız için bu şekilde bir kriterin haksızlık olacağını düşünüyorum. Naçizane görüşümdür...Zira Avrupa' da da h indeksi 15 olmayan ve doçent olan oldukça fazla hoca bulunmakta.
@@kerimkarabacak Yazdıklarınızın giriş kısmına katılıyorum fakat yıllarını bu işe verip hala h indeksi düşük ise ben o insanların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Akademisyenliği veya akademide kalmayı sevebilirler fakat oraya ait olmadıklarını düşünüyorum. Burada sanırım farklı düşünüyoruz. Belki biliyorsunuzdur 20 seneden fazladır yurt dışında yaşadım ve bu süreç içinde ben Avrupa ve Amerikada h indeksi düşük insanların bir yere gelebildiğini görmedim. Tabiiki Bulgaristan, yunanistan gibi ülkeleri Avrupadan saymıyorum. Bununla birlikte Amerikada bir hocaya (Yard doc düzeyinde) en fazla 2 sene verirler iyi bir proje alması için. İyi proje almazsa kapı önüne koyarlar. İyi proje alıncada iyi makale çıkar. Ben Amerika veya Almanya, Avusturya'da h indeksi 3 veya 5 olan BİR TEK REKTÖR görmedim. hadi REKTÖR ü geçtim, DEKAN yok! varsa lütfen adlarını yazın çünkü çok samimi söylüyorum ben görmedim. Ama Türkiye'deki Rektörlerin DÜŞÜK H indeksini Konu alan bir bilimsel makale yayınlandı maalesef biliyorsunuz. Yani kalitesizliğimiz bilimsel olarak ta tescillendi. Ben bunu aşmanın derdindeyim ve elimde şuanda bu ölçek var. İleride başka ölçekler de geliştirilebilir belki sizin dediğiniz gibi farklı bölümler için farklı ölçekler. Çok ta iyi olur. Önemli olan burada ÖLÇEBİLMEK, şuanda maalesef terazinin şaftı kaymış durumda görüyorum. Umarım düzelir 👍
@@metinaytekin Terazinin şaftının kaydığının ve rektör, dekan vb. gibi konumlar hakkındaki görüşünüze canı gönülden katılıyorum. Ben de sizin kadar uzun süreli olmasa da, İsveç ve Fransa' da bulundum. Oradaki Assoc. veya Full Prof. hocaların çoğunun h indeksi 15 altıydı. Tamam, bulunduğum kurumlar Avrupa' daki sayılı üniversitelerden değillerdi fakat buradaki insanlar doçentlik ya da profesörlük konusunda sıkıntı yaşamadan çalışmalarına odaklanabiliyorlardı. Umarım ülkemizde de bu işlere hakkaniyetli bir çözüm bulunur.
Bu kriterler uygulanacaksa herkese uygulansın, kalite artacaksa alttan gelenleri sınayarak değil Prof Doç her kimse herkese eşit davranarak herkesin dosyaları tekrar değerlendirilerek yapılsın. Üniversitelerdeki genç akademisyenler niye biz sorusunu soruyorlar? Siz öncelikle herkesi aynı şartlarda değerlendirin ve biz gençlere de eşit şekilde davranın ki motive olalım ve geleceğe umutla bakalım. Anlatmak istediğimi siz de çok iyi anladınız. @@metinaytekin
Tüm mesele şu an için para. Aradaki ucret farkını kaldırın, performans kriterlerini adaletli yapın bakın nasıl değişir. Kaldı ki ülkemizden çıkan pek uluslararası bilimsel bir deger yok. Var olanlar hep yurt dışında çalışan Türk bilim insanları. Zor, zor.
sistem gercekten hak etmeyenlerin cogunu docent yapti, olamayanlar ise sistemden bagimsiz kaliteli isler yapmaya calistikca ve direndikce daha cok bunaldi, yoruldu, engellendi...bu arada hocam bu h index icin de 'ısmarlama atıf' yaptiracaklardir eminim
Özgür çok haklısın kesinlikle katılıyorum fakat H indeks ısmarlama atıf ile imkanı yok çok yükselmez. Gerçekten kaliteli yayınlar yapmak gerekiyor H indeks için
Hocam güzel kriter ama dediğiniz uygulansa bırakın doçentleri Profların %99 u elenir. Profdan beklemediğinizi doçentten beklemeniz çok ilginç. Ben de Profluk için h-indeksin 30 olmasını öneriyorum. Nasıl? En iyi öneriyi ben vermiş oldum heralde. Hocam önce sizde uygulanmasını da öneriyorum.
Prof dan beklemediği doçenttten beklediğimi yazmışsınız. Prof çok önemli bir title değil çünkü Doçentlik sonrası 5 yıl bekleyince alıyorsun. Yani Doçent olan zaten Prof olmuş demektir. Burada Eşik doçentlik. Bu videoda Doçentlik işlediğim için Prof dan bahsetmedim fakat Diğer videolarımda ise zaten Proflar için de neler olması gerektiğinden söz ettim. Ben de zaten uyguluyorlar. Ben unumu elemiş ve eleğimi asmışım 😀😀😀 Bundan sonraki işim danışmanlık yapmak. Siz kendinize odaklanın. Benim gibi ununuzu eledikten sonra tecrübelerinizi aktarırsınız 🤗🤗😀😀😆😆
@@metinaytekinhocam doçent profesör adayıdır. Profluğun doçentlik sonrası 5 yılda kolay olunmasının sebebi de arana şartların yetersizliğidir. Doçentlik için neden h-index 15 olmalı? Yani 15 i neye göre belirlediniz? Dünyada örnekleri nelerdir? Türkiyede mevcut doçentlerin ne kadarı bu şartı sağlıyor. Bir akademisyenin bu hedefe ortalama ulaşma süresi nedir? Bu verilere dayanarak mı önerinizi yaptınız sayın doçent hocam. Teşekkür ederim.
h-endeksi de (artık) çok doğru bir ölçü değil hocam. İlk başlarda anlamlıydı, onun da b.. çıktı. Gruplar arası paslasmalar (çoğu da uluslararası) sonucunda h-endeksler suni olarak yükseliyor.
H indeksi gruplar arası yapılan çalışmalarla anlamlı yükselmesi İMKANSIZDIR. Kaliteli iş yapmadan yükselmez. Ve hala uluslararası geçerliliği olan bir ÖLÇEKTİR: Türkiye'dekiler bunu çok sevmezler çünkü ya H indeksleri çok düşüktür yada aynı bölümde yüksek H indeksi olan varsa işte ona GRUPLAŞTIĞI yaftasını atarak itibarsızlaştırmaya çalışırlar. H indeks HALA iyi ÖLÇEKTİR
@@metinaytekin Gayet de mümkün ve de olmaktadır. Bu arada bağırmanıza hiç gerek yok. Ben bir sürü örneğini biliyorum. Adamlar bu işi öyle ilerlettiler ki dergilerini SCI ya bile soktular geçmişte. Bunlar tabii ki uç örnekler her h-endeksi ortalamanın üzerinde olan bu tür bir tezgaha giriyor anlamını çıkarmamak gerekir. H-endeksi daha iyisi şu an var olmadığı için iyi kabul edilmek zorundadır. Ama mutlak doğru değildir, bu parametreye körü körüne bağlanmak ise hata olur. Olması gereken kriterlerden biridir. Pür matematik yapan birinin h-endeksinin yüksek olması beklenmez; zaten hayatları boyunca beş on makale ancak çıkarırlar. Alana bağlı olarak başka kriterler de olmalıdır. H-perestliğin pek bir anlamı yok.
ÜAK üniversite kadrolarında uzmanı olmadıkları alana kadro olarak yerleştirilmiş kişileri bile kadro aldıkları uzmanı olmadıkları bilim dallarında bile jüri olarak kabul ediyor umurlarında bile değil yeni doçent adaylarını doçentliklerini değerlendiren kişilerin uzmanlık alanları aynı değil buna bile dikkate almıyorlarken neden bahsediyorsunz
@@metinaytekin sizin kaygınızdan değil asıl bu sorunları irdeleyip aslında bunun sorun olduğunu görerek çözebilecek güçte ki merkezlerden söz etmiştim. Doçentlikte para ile kitap yazanlar beyannamelerde 20 puan ile kolaylıkla en az sağlamaları ggereken puanı sağlayabiliyorlardı ancak kitap yazdım diye bu iddialarının bahse konu olan kriterdeki kitap yazma olmadığını komıisyonlarda defalarca dile getirerek en azından indexte taranan yayın evini ekletebildik. Oluyor ama bu arada niteliksiz bir sürü doçentde malesef ortama giriyor.
@@enverbulur3317 peki sözlü sınavı kim yapacak şimdi? Bu şekilde kolay doçent olmuş ve sonrasında profesörlüğe kapağı atmış tipler mi? Bence makül bir çözüm değil ama en azından şu an için
@@metinaytekin olduğu kadarıyla artık. Makalelerin detaylarına bakmazsanız (ki çoğu kişi de bakmıyordur) 15- 20 dakika sürüyor değerlendirme şu anki sistemde.
H indexini yükseltmek kolat adam makalede geçen cihazın adını bilemezken yada cihazın adını sçyleyip o cihazı göster dendiğinde gçsteremezken ben sana kadro verdirtirim ancak sen de bana yayın yap diyerek yayın karşılığı kadro almak ayrıcılığı ile H indexini 12 yapan çetelere ne demeli H indexi bariyeri de çözüm olamaz bence...
H indeksi bahsettiğiniz şekilde KOLAYCA yükselmez. Bunu size kim dediyse yanlış bilgi vermiş. Çeteler makale yapabilirler ama H indeksinizi 12 yapamazlar.
Nerede bu mafya gösterebilir misiniz? BU arada H indeksi anlamamışsınız. Çok atıf almak demek H indeksini yükseltmez. 5 makaleniz olsun her biri 1000 (bin atıf almış olsun) h indeksini en fazla 5 olur. Diğer videolarımda detaylı açıklıyorum onlara bakmanızı tavsiye ederim. Mafya filan ile olacak işler değil bunlar. Mafyalık yaparak iyi işler çıkarıyorlarsa bırakın çıkarsınlar 😁😁😁
@@metinaytekin H indeksinin nasıl hesaplandığını çok iyi biliyorum hocam. H indexi bazı branşlarda doğru değerlendirme yapamıyor. Çok iyi bilim adamısınız ama çok yaygın olmayan nadir bir konuda çalışıyorsunuz. Konu nadir olunca o konuda çalışan bilim insanları doğal olarak fazla olmuyor. Fazla olamayınca üretilen makalelerde diğer yaygın branşlara göre daha az oluyor. Bu durumda siz çok iyi bir adamı olmanıza rağmen makalenize atıf yapacak diğer bilim adamları az olduğundan atıf sayınız az oluyor. Ve budurumda H indeksiniz diğer bilim insanlarına göre düşük kalıyor. Halbuki çok iyi bir bilim insanısınız. Yani demek istediğim H indeksinin zayıf yanları var. H indeksine bir doğrultma faktörü uygulanmalı. Bu nasıl yapılabilir? H indeksi hesaplanırken o konuda Dünyada kaç bilim insanın çalıştığı dikkate alınmalı. H indeksinin başka bir zayıf yanı çok önemli bir buluşunuz var ve o konudaki herkes sizin makalenizi kullanıyor ama H indeksiniz düşük kalıyor. Örneğin Newton bugün yaşasaydı H indeksi enfazla 3 olurdu. 3 adet fiizik yasasını bulmuş milyonlarca insan ona atıf yapıyor. Bu bakımdan H indeksine gene bir doğrultma yapılmalıdır. Bu nasıl olabilir. Bence bir makale çok atıf alıyorsa bu H indeksine etki etmelidir. Örneğin her bir makaleye yapılan her 50 atıf ekstradan H indeksini bir artırma gibi. Düşünün bir makaleniz var ve 30 bin atıf almış ama H indeksi bu durumu dikkate almıyor. Fazla atıf almanın bir değeri olmalı. H indeksinin başka bir zayıf yanı. Örneğin 300 adet makale yayınlamışsınız herbiri 50 adet atıf almış H indeksiniz en fazla 50 olur. Başka biri 100 adet makale yayınlamış içlerinden sadece 50 makalesi 50şer atıf almış onun da H indeksi 50. Bunlardan hangisi daha iyi bilim adamı hocam? Yanlış anlaşılmasın H indeksinin hepten bir işe yaramadığını söylemiyorum. H indeksi 8 olan biri rektör yapılırsa bu şahıs Üniversitesini geliştiremez. Hatta bir şey yapmak isteyenlere takoz koyar. Boğaziçi maalesef budurumda.
@@metinaytekin Atıf mafyası eksik kaldı. Örnek: Bir makale yayınlamısınız ama fazla bir atıf almıyor. Benzer konuda bir arkadaşınız veya tanıdığınız da makale hazırlıyor. Size kıyak olsun diye hiç gereği yokken makalesini öyle düzenliyor ki konuyu sizin makalenize getiriyor ve atıf yapıyor. İş gerçeğinde atıf yapmasına gerek yoktur. Konunun hakimi siz olduğunuzdan bir punduna getirip arkadaşınızın makalesine atıf yapıyorsunuz. Bu şekilde atıf sayınız artıyor. Ama bu şekilde atıflarınızı fazla artıramazsınız. Bilim insanlığına yeni başlıyanların tercih ettiği bir yoldur. H indeksi enfazla 5 - 6 yükslebilir. Herkesi kast etmiyorum yanlış anlaşılmasın. Aynı bölümde olanların birbirine atıf yapması. Diğer Üniverstelerdeki arkadaşlar tanıdıklar v.s.
Chat Bölümünde Pınar'ın da bahsettiği gibi yeni kriterlerde H indeksi 5 olana ekstra puan vererek aslında bu anlattıklarıma yavaş yavaş geçildiğinin göstergesi. İşte bu videonun misyonu da genç arkadaşkarın artık kendilerini bu hedef doğrultusunda kariyer planlamalarını yapmalarını sağlamak ki ileride bahsettiğim değişiklikler olduğunda zorlanmasınlar. İleriye dönük olarak kendilerini zamanında hazırlasınlar 🤗
Hoca bazı akademisyenlerin google scholardaki h indexi 30 civarı iken web of sciencedeki h indexi 0 veya daha az olabiliyor hangisine güvenilmeli
@@ahmetturanklncl557 ikisi de güvenilir fakat dediğiniz şekilde olamaz. Orada bir yanlışlık yapmışsınızdır. Bu arada Google ve scopus daha hızlı Web of Science biraz daha geriden gelir ama ikisi de ölçeği verir fakat geçerli olan Web of science da verilen H indekstir 👍
@@metinaytekin valla hocam birkaç akademisyeninki öyleydi ne yalan söyliyim google scholarda 22 olup web of sciencede 0 olan mı dersiniz google scholarda 30 civarı olup web of sciencede 0 olan mı dersiniz cidden öyleydi bende şaşırdım
@@ahmetturanklncl557 inan o şekilde olamaz. Bir terde hata yapıyorsunuz. İsimlerini yazın ben bakayım istersen 👍
@@metinaytekin prof.dr Nurhan şahin fırat üniversitesi veterinerlik fakültesi
Hocam merhabalar. Dediklerinize katılmakla beraber sürecin geriye doğru işletilmesini ve h indeksi düşük olanların doç ve prof luğunun iptal olması ile haksızlık olmayacağını düşünüyorum. Aksi taktirde bu benim gibi henüz doktora yapanlar için çifte standart demek olacaktır. Tabii ki birde dr. Öğretim üyeleride kalıcı kadro almalı yada doçentlerde almamalı phd olmuş bir bilim insanının kadro vb kaygıları olmamalı sadece bilime odaklanmalı diye düşünüyorum kalite adına kesinlikle her kelimenize katılıyorum. Varolun teşekkürler emekleriniz için❤.
Haklısınız. Buna da bir formül düşünmek kesinlikle gerekiyor 👍👍👍
Çok haklısınız hocam, en önemlisi problem bence sistemin buna zorlaması, sadece puan, kriterler açısından değil aynı zamanda iş yükü ve beklenti olarak. Bugünün Profesör ve Doçentleri arasında çok değerli bilim insanları olduğu gibi bu beklenen kriterleri hiç bir şekilde karşılamadığı gibi yeni bilim insanlarının nasıl bilim üretebilirim, bilime ne katkıda bulunabilirim sorularını soracağı zamanı ders yükü ile taçlandırıyorlar. Yani ders yükünden kalan zamanda yapmanız gerekiyor. Üstelik bunu yanı sıra öğrenci işleri veya bölüm sekreterinin yapması gereken işleri de siz yapıyorsunuz. Çünkü bu memurlar bile sadece bir profesörün söylediği işi yapıyor. Bir şekilde işin ehli olmayan akademik ve idari kadrolar içerisinde eğitim ve yayın işlerini aynı anda yapmaya çalışıyoruz ve şu an üniversitelerde sözleşmeli statüde görünen sadece Dr. Öğr. Üyeleri var. Bunun bir kişiye ne kadar yük yükleyebileceğini siz düşünün. Şanslıysanız öğrenmek isteyen Araştırma görevlisi sayesinde işinizi biraz daha rahat yapabilirsiniz. Yani sistem beni sürekli, her ne kadar bu durumdan mutlu olmasam da, bir an önce Doçent olup, istediğim araştırmaları bundan sonra yapabilmek kısmına itiyor. Bu şekilde daha fazla proje ve araştırma yapabilirim çünkü. Zihinlerimizi bilimsel sorulara yorabileceğimiz bir sistem olması dileğimiz.
Çok güzel özetlemişsiniz ve size harfiyen katılıyorum. Çok teşekkür ederim değerli katkınız için. Sizin gibi düşünenler daha iyi sistemi getireceklerine inanıyorum 🤗🤗🤗
Sapla saman ayrılır, o zaman bu ülkede bir tane doçent kalmaz. Söylediklerinizde ne kadar da haklısınız hocam.
🤗🤗🤗
Hocam emeğinize sağlık kanalınızdan çok faydalanıyoruz
🤗🤗🤗
Hocam öyle değerli ki katkılarınız, emeklerinize sağlık.
🤗🤗🤗@@eylemakdur4648
Hocam söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum. Tıp fakültesindeyim hekim değilim. Bizim fakültede hekimlerin çoğunluğu tamda bahsettiğiniz şekilde davranıyor. Yüksek bütçeli bir projem var. Bu projeden Q1 1 yada 2 tane makale çıkarmaya çalışıyorum. Ancak üniversitemde ki doçent yada profesör olmuş hocalar projeden kaliteyi düşürerek daha fazla yayın çıkarmamı önerdiler. Bu kabul edilebilir bi şey değil.
İşte tam da bahsetmek istediğim şeyi çok güzel özetlemişsiniz. Sorun bu maalesef ve buna bir care arıyorum. Onun için Beyin fırtınası yapalım dedim bu videoda 👍
H indeksi çözüm olabilir dediğiniz gibi
Hocam çok güzel bi video olmuş, Size hem katılıyor hem de katılmıyorum.
Şöyle ki
1. Ben eah kökenliyim, üniversite geleneğinden gelmiyorum. Belki orda böyle şeyler yoktur ama; çok midemi bulandıran bir durum var mesela. Kadın bir makalenin giriş kısmını dahi yazamaz ama profesör. Hiç alakası olmayan bir uzmanlık alanında tüm yayınları, tüm dosyayı kocası kendi uzmanlık alanında hazırladı ancak yayınları ile kendinin alakası yok. Bu tarz ilişkiler var
2. 1 ay önce hastanemin etik kuruluna başvurdum, ek sekreteri dosyayı inceledi ve “dr hanım biz artık reteospektif bir etik kuruluz, prospektik kabul edemiyoruz eğer isterseniz….kurumuna başvurabilirsiniz. Prospektif yayın yapılması için başvuru dahi kabul edilmiyor hocam. Çünkü doçent olan oldu, kalan umurlarında da değil
3. Hocam bu doçentlik puan mevzusu, kredin olup onu ödeme gerekliği gibi. Kredin yoksa para da biriktiremezsin gibi.
4.yine doçentlik puan mevzuu masum. Birde doçent olalım yan gelip yatalım gibi bir düşünce var, malum profesörlük için bir kriter yok
Ve liste uzaaaar gider
@@zeynepkoc4584 katılıp katılmadığınız yerleri anlayamadım . Yazdıklarınıza zaten ben katılıyorum çünkü ama siz benim hangi düşünceme katılmadınız onu anlayamadım 🙄
@@metinaytekin Metin hocam kastettiğim öncelikle şu; doçentlikte puan toplama mevzusu olmasa kimsenin yayın yapacağı yok, en azından o sayede insanlar yayın yapmakta. h indeksi bence de son derece önemli bir konu, ancak ortamda başkası tarafından hazırlanan dosyalarla doç prof apoleti alan fake doç ve prof'lar var, öyle olunda h indexi de bizim gibi ülkelerde bir yerde güvenirliğini kaybedebiliyor. hatta para ile dosya hazırlatanlar varmış, h indexinin böyle bir durumda bi anlamı kalır mı? insanlar ülkede sistemi dolandırıyor. ben hastanem etik kurulundan prospektif yayın için etik onay alamazken nasıl daha kaliteli yayın çıkarıp h indexi yüksek bir akademisyen olabilirim? Akademik düzen güven oluşturmuyor. Fake bir profesör önüne benim dosyam gidebilir mi? olası. mesela buna bi önlem olması lazım. aynı soyisimden 2 kişi aynı makalede puan alamasa mesela, veya aynı makalede akrabalık, eşlik bağı olmasa.
ben prospektif etik onay alamaz iken sahte veriler ile çalışma yapan insanlar önümüze geçmekte. Bu platformu sevdiğim için arada içimi döküyorum.
katılmadığım h indexi bile yeri gelip önemini bizim gibi ülkelerde kaybedebilmesi, alta da örnekledim. Kastattiğim buydu hocam.🙃
Hocam bence hem sistem de hem de insanlar da problem var. Sistem insanları yatmaya alıştırmış, Doçent olduktan sonra 5 yılın dolunca profesör olduğun bir sistem var. Bence de sistem değişmeli. Bence eski doçentler de yeni sisteme uymuyorsa unvanları alınmalı, bu yatan tayfa ekonomik anlamda da yük. Bir çoğu ders anlatmadan bile acizler.
Katılıyorum Enver. İnsanlarda da kesinlikle problem var. Sadece sistem bu kadar yapamaz 👍
Hocam doğru noktaya değinmişsiniz. Ancak şu noktada birkaç eksik var. Kaliteli işler kaliteli malzemelerle, kaliteli insanlarla olur. Kaliteli malzeme araştırma bütçesi demektir, farklı disiplinlilerle işbirliği demektir. Burada multidisipliner çalışma ortamı sağlanmasında zorluk yaşıyoruz. Kaliteli malzemeye erişim noktasında araştırma bütçesi yetersizliği yaşıyoruz. Bunlar önemli noktalar. Ben bir doktoralı olarak yaptığım bilimsel çalışmanın eksik yönünü biliyorum. En iyi dergilerde yayınlanan makalelere göre eksiğim ne farkındayım. Ama eksik analizleri tamamlayacak bir ortamım yok, bütçem yok vs vs. Bu noktada kaliteli yerlerde basmak hayalden öteye gitmiyor. Diğer noktada doktora bittikten sonra bağımsız araştırmacı olma noktasında sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü bi üst kadro verilmiyor. Bu durumda da doktora sonrası artan ders ve iş yükü ile birlikte iyi bir araştırma takımı kurmak ya da bulmak zorlaşıyor. Dediğiniz gibi bunu biz çözmeliyiz
Çok teşekkür ederim değerli katkınız için çok doğru noktalar. kafa yormamız gerekiyor 👍
Hocam görüşlerinize tamamıyla katılıyorum. Hocam çıta öyle bir yerdeymiş ki eskiden, şimdi yavaşça yükseltilen çıta bile insanları zorluyor. Tek bildiri ile profesör olanı gören gözlerin, benim şu kadar yayınım var diyerek haykırmasını da normal karşılamak lazım. Mesele bence çıtayı yavaşça zamana yayarak yükseltmek, şu an yapılan da zaten o. Akademide doçentlik kriterlerinden daha önemli sorunlar var bence. Neredeyse her ilçeye açılan üniversitecikler konusunu irdeleyebilirsiniz mesela. Buradaki akademisyenler ne yapıyor, ya da oralarda ne yapılmak isteniyor?
Çok teşekkür ederim değerli katkın için🤗 Türkiye’de maalesef üniversite yok, hepsi yüksek lise kıvamında
Hocam size kesinlikle katiliyorum ancak sistemimiz ve standartlarimizin kokten reforme edilmesi gerekiyor
Evet haklısın 👍
Türkiye ülkesi bir esnaf, işçi ve memur ülkesidir. Dolayısıyla bilim ve sanat gibi idealizm gerektiren mesleklerde bulunan insanlar maalesef içinde bulundukları toplumdan farklı davranamıyorlar. Ve "kapağı atmak" gibi tabirler dilimizde yer alıyor
Çok güzel bir tespit. Katkı için çok teşekkürler 🙏🏻
İyi günler Makale değerlendirilmelerinin doçentlikte puanlanması gerekmezmi? Q1 derginin makalesini review ediyorsunuz ama puanlanmıyor. Bu değerlendirmeleri dbs de araştırma,sertifika diğer bölümünde değerlendirme bölümü var oraya yüklemek doğru olurmu en azından görünür hale gelir? Teşekkürler
Hayır bu puanlanmaz. Ne kadar iyi degerlendirdiginizi ölçen bir ölçek yok. Değerlendirmenizi editor gorur görmez çöpe atmış ta olabilir 👍
Metin hocam video için teşekkürler. Akademik personel yükseltilme kriterlerinin tartışılması ve sorgulanması ülkemiz yükseköğretimi adına ümit verici.
Bu konu yükseköğretimin kanayan yaralarından biridir. Doçent ve Profesör ünvanını alan akademisyenler bu konuda kulağının üstüne yatmaktadırlar.
Doçentliğe başvuru kriterleri ile ilgili birkaç öneri:
-Doçentliğe başvuru kriterlerinde h-indeks değerinin fen, mühendislik ve sağlık bilimlerinde 12-15 arasında bir değer, sosyal bilimlerde ise 5-7 arası bir değer olması kesinlikle ön şart olmalıdır.
-Mevcut doçentlik kriterlerinde yayınlanmış SCI/SSCI/AHCI indeksinde taranan bir makalenin puanı hesaplanırken çeyreklik sınıfı(Q1-Q4) dikkate alınmaktadır. Bunun yerine derginin son 5 yıl etki değeri (5 year JIF) çarpan olarak kullanılması daha adil bir puanlama olacaktır. Aynı çeyreklik sınıfında yer alan dergilerin 5 year-JIF değerleri arasında çok büyük farklar oluyor. Örneğin;
Nature Materials Review 5-year JIF=90.2
Materials Science and Engineering A 5-year JIF=6.4
İki dergide Q1 çeyreklik diliminde.
Çok teşekkürler değerli katkı için. 👍👍👍
Hocam, böyle önemli bir konuda paylaşım yaptığınız için teşekkürler. Benim görüşüm, sorunun sadece kriterlerde olmadığı ve sorunun doçentlik kriterlerine gelmeden önce başladığı yönünde. Türkiye'de doçentlik bir yükselme değil bir "survival" haline gelmiş durumda. Sözleşmeli durumda olan Dr. Öğr. Üyeleri iş güvencesini elde etmek için ne yapıp edip doçent olma derdine düşüyorlar. İdealist davranıp taviz vermeyen doçent olamıyor. Ben mühendislikteyim ve benim etrafımda doçent olmak isteyenler malzeme çalışmaya başlııyorlar yayın frekansı daha yüksek bir alan olduğu için. İş güvencesi için tek amacı doçent olmak olan akademisyen de çalışmak istediği alandan kopuyor ve doçent olunca da akademiden kopuyor. Kendi adıma söyleyeyim, doçent olmak umrumda değil normalde fakat sırf asansörde nasılsın sorusundan sonra ilk sorulan soru olan doçentlik ne durumda sorusundan bıktığım için doçent olmayı ister hale geldim. Akademide doçentlik denilen, ulaşamayınca iş güvencenin bile olmadığı bir eşik var ve herkesi sadece o hedefe (nasıl olursa olsun) ulaşmaya zorluyor. Ben doçentlik kriterlerinin yüksek olması gerektiği düşüncesindeyim fakat doçent olmayanları kendilerini pamuk ipliğine bağlı hissettirmeyecek bir çalışma düzeni oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa doçent olana kadar "illallah" ettirilen akademisyen doçent olduktan sonra çalışma yapmaz bence.
Çok teşekkür ederim değerli katkıların için 👍
Size sonuna kadar katılıyorum hocam kokuşmuşluk bir yerden düzeltilmeye başlanmalı. Eskiden ortaokul mezunu öğretmen oluyordu diye şimdi de mi ortaokul mezununu öğretmen yapalım? Zamanında yanlışlık oldu diye yanlış yapılmaya devam mı etsin? Bence çok bencil bir bakış açısı. Ben dereyi bir geçeyim de sonra ne olursa olsun mantalitesi bu. Halbuki bu durum en çok akademide olmak isteyenleri etkileyecek. Kaliteli kalitesiz ayrımı olmayacak. Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa?
Çok güzel bir özet olmuş Mert 👍
Değerli Hocam, öncelikle emeğinize sağlık...
Hocam en etkili çözümü belirtiniz, H indeksi 10 olmayan doçent olamamalı..
Çok teşekkür ederim Ender, tabiiki bu bir ölçek ve örnek olsun diye bu örneği verdim. Başka alternatif ölçekler de düşünülebilir eğer daha iyisi varsa 👍👍👍👍
Saygılarımı sunuyorum, benim kliniğimde h indeksi 3 olmayan bir prof var, bu hocamızın sadece 1 tane birinci isim sci expanded yayını var bugüne kadar. Eski kriterlerle bugüne kadar gelmis.Hiçbir bilimsel faaliyeti yok, yattığı yerden para kazanıyor, bu türden insanlar için peki ne yapmalı.
@@mustafaylmaz-mr4tm YUtr dışında bu tipler için iki sene gibi bir süre verilir. Bu süre içerisinde TÜBİTAK 1001 ayarında bir proje alması şart koşulur. Alabilirse o TÜBİTAK projesinin bitimine kadar yine süre verilir. Bitmenden bir tane daha alırsa ikinci projesinin süresi kadar da süre veilir. Yani Çalıştığı ölçüde süre verilir. Eğer yapamazsa ilişkisi kesilir. 👍
Hocam Hindeks 15 sarti beklemek icin yapilacak ilk is, Hindeksi 25 olmayan hocanin danisman hoca olmamasi... İlk basamaktan baslamak lazim.
Kesinlikle haklısın. Fakat oradaki h indeks 15 "mesela"diyerek ekledim. Yani bir ölçek var tamam ama bu ölçeğinden bir eşik sınırı olması gerek. Bence bu 10-15 arasında bir rakam olmalı fakat tabiiki bu sınırı yine koyacak olan kurumlardır. Her kurum kendi kalitesine göre bu eşiği belirlemeli ki böylelikle insanlar da hangi üniversitenin iyi hangisinin kötü olduğunu da daha rahat görebilir. Örneğin Kurum olarak H indeksi 5 ve altındakileri almıyoruz diyen bir üniversite ile 15 ve altındakileri almıyoruz diyen bir üniversite kalitesi de aynı olmayacaktır.
Anladım hocam ben sizi, ben de orantısal olarak vurgulamak istedim. Danışmanlık kriterleri gelmeden bu sistem değişmez hocam. Hali hazırda danışmanı kaynağı ile bir ekibe dahil olarak akademiye baskalayan bir doktora öğrencisi ile, doktora sırasında bir projeye bile dahil olamayan ve doktora sonrası kendi ekibini kurmaya çalışan bir post doc aynı şartlarda değerlendirilmesi çok adaletsiz.
Tek başına ekip kurmaya çalışan bir pos doc olarak, iki yürütücüsü olduğum TÜBİTAK projem C puan aldı. Benim bu cabaminda skorlanmasi gerekmez mi? Tam bu ve benzere aşamada belki daha merkezi proje destek merkezleri olabilir hocam, ülke bilimi düşünülünce bu tarz kurumlara ihtiyaç var diye düşünüyorum.
@@eylemakdur4648 Kesinlikle katılıyorum. BU arada C alan projen için Prohe tartışma saatine beklerim. 🤗
@@metinaytekin Ön çalışmayı genisletip eldeki verilerle yeniden yüklemeyi düşünüyorum hocam, on calisma sonuçları sonrası size danismayi çok isterim. Fahri danışman unvanı talep edeceğiz süreç sonunda sizin için :) Tekrar teşekkür ediyoruz.
Hocam merhaba. Benim son zamanlarda hocalarımdan cok duyduğum üniversitelere verilen öğretim görevlisi ve Dr. Öğretim üyesi kadrolarının YÖK tarafından cok sinirlandirildigi üzerine. Çevremdeki pek çok arastirma görevlisi ve kadrosuz insanların düşüncesinin yayınlarını doçentlik kriterlerine göre yapmak zorunda bırakıldığını düşünüyorum. Aradaki basamaklara kadro verilmediği sürece insanlar doçentliğe zıplamaya çalışacaktır. Kendini gecindirebilecek durumdaysa bunu cok da dert etmez. Ancak bir de bu yolda malesef sefalet içinde yaşamak durumunda kalıp, üretkenliği kaybetmemeye çalışanlar var. Burada sistemle beraber sistemi uygulamada da cok büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum
Maalesef haklısın 😥
Merhabalar hocam. İndeks bir kriter olacaksa bunu kademeli olarak artırmak daha iyi bir yol olabilir. Mesela öğretim üyeleri için sekiz doçentlik için ise 15 yapılabilir. Ama bence özellikle sosyal bilimler için konuşuyorum kitap bölümü TR dizin gibi zorunluluklar akademisyenlerin verimli çalışmalarını engelliyor. Sistem kimseyi kitap yazma konusunda zorlayarak bir doçent yapmamalı. Ben üç q1’i kitap yazmanın yerine tercih ederim.
Bunu sadece bir örnek olması için belirtitm. Yani Bir ÖLÇEK olmalı ve bilinen bir ölçek olmalı. Bunun üzerinde kafa yorulup bölümlere göre başka ölçekler de ortaya çıkartılmalı. Şuanki ölçeğin öllçemediğini düşündüğüm gibi sadece bir örnek verdim. 🤗🤗🤗
Farklı H indeksleri var. Google Scholar'ın H indeksi tüm yayınlarınızı ve tüm atıfları kapsarken Web of Science'ın (yani SCI-E, AHCI ve SSCI) H indeksi sadece bu indeksteki yayınlarınızın bu indeksteki yayınlardan aldığını atıfları içermektedir. Devler ligi yani. Bence doçentlik kriterinde Google'ın h indeksi değil de WoS'un indeksi baz alınmalı.
Faruk bey merhaba, tabiiki bahsettiğiniz gibi de olabilir. Burada önemli olan bir ölçek yani sağlıklı bir ölçek konulması. Ben h indeksini sadece bir örnek olsun diye verdim, bu h indeks olur, m indeks olur veya çok farklı başka bir ölçek te olabilir. buna kafa yorulup uygun olan bir veya bir kaç ölçeği getirmek iyi olabilir diye düşündüm. Kalite malum ortada. Amaç daha iyi nasıl yapabilirizin derdi olmalı. Bunun için sizin gibi katkısı olanların düşünceleri çok değerli 🤗🤗🤗
Hocam su anda üak in 2024 kriterlerinde h indeksi wos ile mi Yoksa google akademik ile mi degerlendiriliyor
@@muratemretokur4293 her zaman Wos hocam
Metin Hocam giriş introsunu değişmişsiniz:) eskisine göre çok daha iyi olmuş. Doçentlik için bence dr öncesi yapılan çalışmalarda değerlendirilmeli bir elin beş parmağı bir mi? Oyüzden akadrmik düşünen üreten dr öğrencilerinin şevki kırılmamalı ztn herşey çok zor kriterler değişti diye bir sene içinde 20 tane yayın yapan dr öğt üyesi kadrosunda insanlar gördüm bence şahibeli hocam ben bir dergide 2 senedir yayın sırası bekliyorum...
Çok teşekkür ederim 🤗🤗🤗
Metin Bey, sanırım cevabın bir kısmını verdiğiniz makalede buldum.
''One third of the rectors had an H-index of zero, while more than half of them had an H-index score of less than five. Most of these rectors (56 rectors, 78%) had more than 100 daily Twitter posts (between January and May 2019). The content of these posts includes their visits, hospitality services to government members and others, and activities with associations close to government, as a means to promote the university (32% of tweets). These posts also contained statements showing their support and loyalty to the government and to President R. Tayyip Erdoğan, who had appointed them as rectors.''
Evet maalesef bilimsel literatüre de geçmiş bu durum. Maalesef çok iyi bir durum değil yani bilim literatüründe de zikredilmesi 😢
Sevgili hocam sizi severek takip ediyorum. Videolarınız oldukça bilgilendirici. Lakin bir noktaya değinmek isterim. Her alanda H-indexi ancak disiplin spesifik almazsak çok büyük hataya düşeriz. Örneğin felsefe alanında H-indexi 5 olan bir akademisyen sizin alanınızdaki bir akademisyenin h-indexinin 50 olmasına karşılık geliyor. Şu anda en zor yayın yapılan alan felsefe olduğundan ve çok küçük bir zümreye hitap ettiğinden böyle. Eminim başka alanların da kendi H-index kriterleri vardır. Siz H-indexi 5 olan bir akademisyene "aa h-indexi çok düşük" diyorsunuz ama inanın alan spesifik bakmazsanız yanılırsınız. Tekrar edeyim h-indexi 5 olan bir felsefeci oldukça başarılıdır. Ama H-indexi 5 olan bir fizikçi ise başarısız kabul edilir. Sizi ilgiyle takip ediyorum ama alan spesifik yaklaşmadan genel geçer iddialarınıza katılamıyorum. Geçenlerde yayımlanan makalelerde yazar sırasından bahsetmiştiniz ben de yine genel geçer bir değerlendirme yapamayız bu konuda çünkü matematik alanında çok yazarlı makalelerde yazar sırası alfabetik sıraya göre olgunu söylemiştim. Siz de bunu ilk defa duyduğunuzu söylemiştiniz. Emin olun b unu gibi alan spesifik bilmediğiniz o kadar çok şey var ki. Bence akademik değerlendirmelerin hepsi alan spesifik yapılmalı her alanda geçerliymiş gibi genel geçer ifadelerden kaçınılmalı.
Haklısınız, zaten örnek olması için verdim o ölçeği, kesinlikle başka ölçeklerle kombine kullanılabilir veya çok başka bir de eklenebilir bu sadece bir fikirdi. İşte kafa yormak gerekiyor en doğrusu için. Katkın için çok teşekkürler 👍👍
Metin hocam selamlar saygılar.Konuyla ilgili değil ama alanım dışında bir yüksek lisans yapmıştım .Bu yaz da ege fen bilimleri uygulamalı matematik alanında yüksek lisans yapmak istiyorum.2.yüksek lisans mantıklı mıdır ?Yoksa gelecek görmediğim halde sosyoloji alanında doktoradan mı devam etmeli?Saygılarımla
Yüksek lisansın asıl amacı tez ve araştırma nasıl yapılır onu öğretmektir bu sebeple 2. Yüksek lisans gereksiz olarak görüyorum fakat 2 doktora yapılabilir 👍👍👍👍
Doçentlik yolunda çalışan birisi olarak maalesef ortalıkta çok boş doçent var. Benim öğrenciliğimde doçent hocalarımın bir ağırlığı vardı. Gerçekten hem bilgi sahibiydiler hem de çok iyi ameliyat yapıyorlardı. Ülkemizde maalesef herşeyin içi boşaltıldı.
Çok haklısınız Şenol hocam 👍
Bu söyleminiz alana göre farklı yorumlanabilir, h indexin artması kaliteli yayın ve zamana bağlı . Fakat sistem stres oluşturuyor, bir anda birşeylerin değişmesi , belirsizlik stres yüklüyor. Acele davranmaya itiyor. Aynı zamanda toplum baskısı, akademik baskı. İnsanlar neden böyle son yılda yayın arttırıyor diye sorgulamak yerine, bu davranışa iten sebepleri sorgulamak gerekiyor. Ayrıca kısa sürede fazla yayın çıkartmak kalitesiz olarak algılanmamalı. Kişinin tek odağı bu iş ise mümkün. Kalıp ve genel yargılardan uzaklaşarak yorumlamak daha insani. Saygılar
Zübeyde hanım merhaba, katkınız ve yorumunuz için çok teşekkürler
Teşekkürler hocam
🤗🤗🤗
Hocam şu ders vermiş olmak şartını Mühendislik için açıklar mısınız? Farklı ders verme durumları için belirsiz noktalar var.
Galip çok haklısın fakat o belirsiz noktaları ÜAK a sorduğumuz halde net cevap alamadık maalesef 👍
@@metinaytekin Hızlı cevap için teşekkürler hocam.
Hocam biz de katıldık hepimize hayırlı olsun :) Size bir sorum olacak: Doçentlik bilgi sistemine tüm çalışmalarımı yükledim ancak puanlama için makale vs seçemiyorum. Acaba unuttuğum ya da gözden kaçırdığım bir nokta mı var? Bir de o bilgi sistemi ekranı üzerinden video çekme imkanınız olur mu? Başvuru süresinin sona ermesine de az kaldı biraz stress yaptım o yüzden. Şimdiden teşekkürler başarılar.
Tabiiki olur vaktim olursa by hafta yapmaya çalışayım 👍
Merhaba Hocam. Bu bağlamda şöyle bir sorum olacak: Akademisyen olanların büyük kısmı temel ve yüksek öğretimleri boyunca çok iyi performans göstermiş, hiç ilgi duymadıkları dahil tüm öğretimsel görevleri hassasiyetle yerine getirmiş ve disiplinli çalışma alışkanlığı olan kimseler. Bu kimselerin biilimsel çalışmaların heyecanına kapılıp daha fazla gayret göstermeleri gerekmez mi? Ne oluyor da onlar çalışmayı, üretmeyi bırakıyorlar? Saygılar...
Aynen Ali Rıza hocam, işte bunu bulmaya çalılıyoruz 🤗🤗🤗
Hocam, bu soruna yanıt bulmaya çalıştığınız veya tartışmalar yaptığınız video ya da ulaşabileceğimiz başka yayınlarınız varsa ve bunları paylaşabilirseniz sevinirim. Benzer bir sorun okullara dair de var. Bu husus son yıllarda zihnimi çok tırmalıyor. Onca çabamıza karşılık daha kötüye gidişi görünce, bir süre sonra yaşadığımız ya da gördüğümüz güncel sorunları bırakıp felsefi temellere yöneliyoruz. Belki de bu tür durumlarda bu en doğrusu.
Şu bir neden olabilir mi? En ağırı okuma yazmaya başladıktan itibaren olmak üzere, okullarımız öğrencilere acınacak hale düşecek kadar zorunlu görevler yüklüyorlar. Bazı öğrencilerimiz sorumluluk bilinci vb. ile ilgilerini çekmese dahi bu görevleri harfiyyen yapmaya çalışıyorlar ve bu çileye bazıları doçent olana kadar katlanabiliyor. Doçent olduktan sonra zorunlu görev bitiyor... Okulların “kitle imha silahı” olduğu bir sır değil!
@@alirizaseydi7244 👏🏻👏🏻👏🏻
Hoca anket soruları ile ilgili sorum var. Mesela işe adanmışlık ile ilgili bir kişi çalışma yaptı ama ben bir değişiklik yapmadan onun kullandığı anket soruları kullanırsam bir sorun çıkar mı?
Önce soru sormayı öğrenmek gerekiyor. Gerisi kendiğilinden gelecektir.
dışarıdan doçent olmak isteyenlerin ders vermesi çok zor üniversiteler görev vermıyorlar
Zaten sanırım bunu engellemek için yapılmış. Artık özel üniversitelerle anlaşmaya çalışacaksınız 👍
isminize uygun sloganim su hocam: Bilimsel METİN yazma konusunda youtubedaki en TEKİN danismanimiz: Doc.Dr. Metin Aytekin
😂👍😂
bir yerde yanlış yapılıyor dediğinizin şeyin cevabı; aslında her dönem yeni kitrelerin eklenmesidir. Bazı şeylerden dünden bugüne maalesef olmuyor. böyle giderse hiç bir zaman yetişemeyeceğiz. Maç başladıktan sonra her Haziran da ilave kriterler eklemekle bu iş çözülmez.
Kesinlikle size hak veriyorum ve umarım bunun artık farkına varırlar 🙏🏻
Hocam söylediklerinize kısmen katılmakla beraber H indeksi sadece kriter midir diye sormak istiyorum? Örneğin Albert Einstein bilim dünyasının çok değerli bir bilim adamı değil midir? H indeksi kaç çıkacaktır hesaplansa mesela. Mesele iyi işler, özgün işler, gelişime katkı sağlayacak işler yapabilmektir. Kaldı ki iyi iş ve kaliteli iş dediğiniz zaman mühendislik anlamında maddiyat öne çıkmaktadır. 1001 projesi kaç bin dolara denk gelmektedir, en basiti üniversitelerin bap projeleri ne kadardır, mesela bizim 40 bin tl, bir çekme deneyi bugün kendi personeline ortalama 750-1000 tl. Konuşacaksak bütünsel olarak her şeyi konuşalım. Sorun sadece kaliteli yayın yapmakta da değildir, açık konuşalım fen alanının mı bilime, ülkeye katkısı fazladır, sözel bilimlerin mi? Edebiyattaki, tarihteki, ilahiyattaki doç., prof. ile teknik bilimlerdeki aynı kadroların aynı maaşı alması bile doğru değildir. Sorun sadece H indeksinde değildir. Yabancı dil sınavı diye çıkardıkları YÖKDİL bile bir kısım doç. olamayanları doç. yapabilmek içindi, bunu hepimiz gördük, biliyoruz. Eğer siz de hakkaniyet adına konuşacaksanız bence biraz daha bütüncül perspektiften bu konuyu ele almalısınız naçizane. Bütün bunları bilmediğinizi düşünmüyorum. Saygılar kıymetli hocam.
Kesinlikle haklısın sadece Kriter olamaz. Buna eklenmeli. Videoda da belirttiğim gibi ben böyle düşünüyorum diye ortaya attım. Bu düşünceye ekleyecek ve çıkarılacak çok şey olduktan sonra olgunlaşabilir. Einstein gibi olanlar için M indeksi var bu arada onu da bir ara anlatırım. Keşke Einsteinlar çıksa da H indeksleri düşük olsa diyesi geliyor insanların fakat sıradışı olaylar düşünülerek geneli görmezden gelemeyiz diye düşünüyorum 🤗🤗🤗
@@metinaytekin kesinlikle hocam 😊 ama benim söylediklerim de her ne kadar girmek istemeseniz de haklılık payım var dimi :)
@@palio78ful var tabiiki hatta ayrı bir video konusu bence 👍
Hocam cok halisiniz, ancak klinisyen olarak hasta bakarken asïrı bir yuk mevcut, ve bizde bir ay hasta bakarken ne biliyim 2 ayda bir de calismana odaklan rotasyonu yok, almanyada klinik docentlik pprof lik varmis, bunla benzer bir sistemin de tueliye de olmasi gerek,binlerce hasta bakip, hastaya odaklanmislen sıkıntı oliyor .. benim hocamin h indexi 5 ,benim de 5 ama ben akademik kadroda degilim...obninlerce hast baktim, cok da iyi baktim...ama docent degilseniz hicbir degeri yok, sozunuz de gecmiyor, jastayi es hecip sadece docent olmakal igilenen adam egitim sorumlusu vs...ve sbizim docentlik dosymizi incelleyecek konuma geliyorlar
Çok haklısın Goksen, işte bunları çözmek için kfa yormamız gerekiyor. 🤗🤗🤗
Metin Hocam merhaba
Ben fen bilimlerinden 173 puanla ekim döneminde başvuru yaptım (H indexim wos9, scholar 11), ancak bir jüri raporu ile asgari aldım. Başlıca yazar şartını yüksek lisans öğrencileri ile yayın yaparak sağlamıştım. Ancak hakem tez dışı diyerek bunu kabul etmemiş. Tezden çıkma şartı var mı? İtiraz dilekçesi yazacağım. Çok moralim bozuldu. 6 ya 1 azınlıkla kaldım:(((
Serap merhaba, tam anlayamadım başlıca yazar olduğun makale kendi yüksek lisans öğrencinin tezinden üretilmiş bir yayın ve hakem bu yayın tezden çıkmadı mı demiş? Makale içerisinde tezden üretildiğine dair ibare yokmuydu?
ÜAK kiterlerinde tezden çıkma şartı yokki hocam. Öyle bir ibare yok fen bilimlerinde@@metinaytekin
ben öğrenci ile yayın yapsam zaten başlıca yazar olmuyor muyum? Çalışmanın tümü bana ait ve öğrenci öğrenmekte.
hocam üak kriterlerinde tezden türevlenme zorunluluğu yazmıyor. ben mi yanlış anladım@@metinaytekin
birinci yazarım@@metinaytekin
Hocam malesef sadece H-indeksine göre değerlendirme yapmak da adil olmaz. Çünkü sadece ülkemize özgü ve kısıtlı alanlar da var.
Doğru söylüyorsun Sefa, Onu örnek olması için söyledim videoda, Bu ve benzeri ölçekler için kafa yormak gerek, bazılarını kombine kullanmak gerekebilir veya bölümlere göre düşünmek. Bir yerden başlamak lazım 👍
Sistem tamamen Mario gibi puan toplamaktan ibaret ne yazık ki. Siz kaliteli yayın ve proje için emek verirken bir bakıyorsunuz birileri ekip kurmuş. O yayınına birini yazıyor diğeri öbürünü . Sonra yılda 15 makale kabul ettirip doçentlik dosyası hazır ediliyor.
Maalesef işte buna çözümler üretelim, biraz kafa yoralım neler yapılabilir. 👍👍👍
Hocam video için teşekkürler. Geçenlerde neredeyse son zamanlarda hiç çalışma yapmayan prof. bir hocamızla konuştum. Kendisi yurt dışına gitmiş ve sonra geri dönmüş. Şimdi orada olsam kesin şu kadar yayınım şu kadar projem vardı diyordu. Kendimin de gözlemlerim/yaşadıklarım sonucunda ülkemizdeki akademinin kültüründen kaynaklı bir sorun olduğunu düşünüyorum (Şu anda sizin bahsettiğiniz gibi 'hesaplar' yapıp doç. başvurusu yaptım, sonucu bekliyorum). Doçent olmazsan seni adam yerine koymuyorlar algısı etkili. Dolayısıyla bir an önce hazırlanıp o eşiği aşmak gerekir. Eğer doç olursam o zaman sizin dediğiniz gibi gerçek anlamda akademisyen gibi davranacağım. Aslında idealist insanım ama şartlar bunu gerektirdi. Burada şu yapılabilir. Tüm odak doçentliğe kaymış. Tüm akademik titlelar için benzer şartlar olmalı ve bir üst seviyeye ancak ilgili şart sağlanınca geçilmeli. Prof olunca kişinin birşey üretme gereği hissetmemesi garip geliyor. Bir diğer mesele ise kriterler. Şu anda doçentlik için öğrenci yetiştirme, proje yapma, h-index gibi zorunlu şartlar yok - ki bana göre olması gerekiyor- ama jüriler tarafından projesi yok, öğrencisi yok diye başarısız sayılıyorlar. Bence burası bir çelişki.
Harika tespitler, çok teşekkür ederim katkı için. Hele şu her basamakta doçentlik gibi eşik belirlenmesi çok ama çok güzel bir fikir. Düşündükçe biz bulacağız bunun çözümünü çünkü bugün doçentliğe hazırlanıyorsun ama bir bakmışsın kural koyan bir konuma gelmişsin işte o zaman bu düşünceleri aksiyon haline getirebilirsin 👍👍👍👍
Güzel yorumunuz için teşekkürler hocam@@metinaytekin
Metin Hocam verdiğiniz değerli bilgiler için size çok teşekkür ederim. Benim Sağlık Bilimleri alanından doçentlik başvurusu için bazı sorularım olacak,
1- Başlıca yazar tanımında, "Danışmanlığını yaptığı lisansüstü öğrenci(ler) ile birlikte yazılmış makale.. " bu tanım tezden üretilmiş makaleyi kapsar mı?
2- Danışmanı olduğum tezlerden üretilen sci makaleler, doçentlik başvurusunda hangi kısımda puanlanır?
3- Danışmanı olduğum bir tez, hem tez danışmanlığından hem de yayınlanmışsa yayınlar kısmında puanlanır mı? yoksa sadece 1 yerden mi puan alırım?
4- Review article'ın doçentlik başvurusunda bir yeri var mı?
Biraz fazla sorum oldu ama bu soruları sorabileceğim başka bir yer bulamadım. Saygılar
Tavuk yumurta, yumurta tavuk hikayesine çevirmişler olayı. Nitelik kimin umrunda hocam? Yapmış olmak için yapılıyor her şeyler. Kriterler değişmeli. Akademik katkılarımız sadece yayın mı? Kesinlikle değil, yayından ziyade öğrencilerimi yetiştirmeye özen gösteriyorum. Bir araştırma görevlisiyim ama oldukça donanımlıyım, uayınım az. Öğrencilerin yüzüne bakmayan, kriterlere ulaşmak için kendi hesabına çalışan, yayın yapanlarla dolu ortalık.
Sadece öğrencilerle ilgilenip diğer işlerde zayıf olmak ta olmaz sonuçta lise öğretmenliği değil. Hepsinden yeterli kadar yapılmalı. Denge çok önemli 👍
h indeksi yuksek olması için de olması gereken bir laboratuvar, mobingin olmadığı bir ortam lâzım. Birde özel sektörde sorun çözen, ureten biri olarak yaptıklarımı ticari sır olarak yayın yapamam.
👍👍👍
aslında tüm akademi midemi bulandırıyor 1-2 istisna hariç herkes (çalışanlar) akademiyi çiftlik olarak görüyor ondan ne koparırız peşinde.
Bir arkadaş derdi ki siyaset kötü birşey ama üniversiteler siyasetten de kötü 🤐
Merhaba hocam. H indeks konusunda hem haklısınız hem değil. Tabii bu benim eleştirel yaklaşımım. (Bu eleştiriyi yapma cüretini gösteren kişi SCI yayınlar da yapmıştır Q1 dahil, Tübitak projesi de çıkarmıştır). Çünkü gelişmiş ülke standardlarında olsak evet kesinlikle H indeksi 20 kriter olsun. Ama değiliz. Akademinin bilinç seviyesi bile genelde sefalet içinde. Saçma sapan kıskançlıklar, adam kayırnalar, ayağa çelme takmalar vs... Bazı iğrençlikleri yazmaya utanıyorum. Hocam temel bir Türk hastalığı vardır: Elin iyisi olmak. Bu akademide de var zaten. Kimse arkaşının bile makakesine atıfta bulunmaz. Aman tenezzül etmesin diye. Çay-kahve içerler, dedikodu ederler ama ortaklık yapmazlar, dayanışmaya girmezler. Hele atıf asla vermezler. Hemen fitne girer. Bu konuda miliyetçi düşünen adam görmedim ben. Mesela Çinlilerin makalelerine bakın. Referans listesi hep kendi vatandaşlarından. Sanki dünyada tek onlar çalışıyor.
Ayrıca orjinal makale yayınlamanın zorluklarından bir tanesi de ırkçılık. Orjinal olduğuna inanmıyorlar. Çünkü ''Türk''imajı günümüzde nasıl dünyada? Atatürk dönemindeki gibi mi?
Vesselam bu basit bir sorun değil. Yapısal bir sorun.
Saygılarımla
Çok haklısın. Zaten konu açılsın diye sadece bir örnek olarak verdim o ölçeği. Kesinlikle üzerinde düşünülmesi, kafa yorulması ve kaliteyi artıran çözümler getirilmesi gerekiyor. Çok teşekkür ederim değerli katkın için 👍👍👍
Doçent yetersizliği çekiliyor
Üniversite sayısı arttışı ile akademisyen sayısı doğru orantılı artsın diye hızlandırılmış akademisyen yetiştirme döneminden geçiyoruz
Bu bir kalkınma seferberliğidir
Önemli olan doçent olmak bilim yapmak için daha zaman var
🤗🤗
Elektrik-Elektronik Mühendisliği alanında çalışan bir hoca için 15 h indexe ulaşmak gerçekten çok zordur. Bu kritere göre bu alanda çalışan birisi mezarda doçent olabilir. Daha objektif bir kriter belirlemelisiniz. Ya da alana göre farklılık olmalı. Sosyal bölümler anket yaparak, tıbbi bilimler hasta verilerini işleyerek yayın çıkartabilirken mühendislikte bir yayının çıkabilmesi için sağlam bir teori oluşturulması, matematikle ispatlanması ve sayısız deney yapılması gerekiyor. Takdiri size bırakıyorum...
Genelde H indeksi sorunu olan hocalar karşı çıkıyor ve bunu anlıyorum fakat gerçekler maalesef hocam bambaşka. Yurt dışındaki hocalar peki nasıl yüksek H indekse sahip olabiliyor hem de elektrik ve elektronik bölümünde olanlar?? Onlar kadar olmasak bile yaklaşmak gerekmez mi? Türkiye'de Elektirik-Elektronik bölümünde olup hem de doçent olan ama h indeksi 2 olan insanlar biliyorum. Şimdi daha doktora öğrenci olamayacak bu insanlar sizce yerterli mi? Bu arada H indeks 15 düşük bir rakamdır. Tıpçılarda bu 45-50 arasında olması beklenir. Bakın bakalım Türkiye'de buna sahip kaç kişi var. Yok denecek kadar az. Hedefi ve ölçeği doğru belirlemezseniz liyakatsız insanlarla doldurursunuz ki şuanda işte o bahsettiğiniz yetersizlerin h indeksi yine sizin dediğiniz gibi mezarda ancak olabilir. Adam yetersiz çünkü nasıl yapabilsin h indeks 15i. Onlar bunu yapacak kabiliyette değiller. Bu uluslar arası kabul edilmiş bir ölçektir. Tıpta da iyi bir makale 4-5 seneyi alır. Sizin bahsettiğiniz gibi hızlı makale yapanların h indeksi düşük olur maalesef. H indeksi tartışmaya bence kapalı bir ölçek. Çalışan ile çalışmayanı birbirinden ayırıyor. Bu benim savunduğum görüştür ve kimseyi bağlamaz. Ben bu şekilde yetersizlerin temizleneceğine inanıyorum. Ve bunun için olabildiğince her yerde H indeksi anlatıyorum. H indeksi bilmeyen veya anlatılınca rahatsız olan o kadar çok insan var ki. Fakat asıl konu burada Liyakatsızlığın üzerini mi örteceğiz yoksa ölçeklerle gerçekten bu işi hak edenleri mi öne çıkaracağız, asıl takdir sizin 👍
Hocam tabi ki h indeksi yüksek olanlara bir ayrıcalık olması, doçentliğe daha kolay ulaşabilmeleri mantıklı olur. Ya da h indeksi yüksek olan hocalarımızın farklı yollarla desteklenmesi de mantıklı olabilir. Fakat yıllarını bu mesleğe vermiş fakat h index olarak 15 değerine ulaşamamış olmasına rağmen mesleğinde yeterli ve işini severek yapan hocalarımız için bu şekilde bir kriterin haksızlık olacağını düşünüyorum. Naçizane görüşümdür...Zira Avrupa' da da h indeksi 15 olmayan ve doçent olan oldukça fazla hoca bulunmakta.
@@kerimkarabacak Yazdıklarınızın giriş kısmına katılıyorum fakat yıllarını bu işe verip hala h indeksi düşük ise ben o insanların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Akademisyenliği veya akademide kalmayı sevebilirler fakat oraya ait olmadıklarını düşünüyorum. Burada sanırım farklı düşünüyoruz. Belki biliyorsunuzdur 20 seneden fazladır yurt dışında yaşadım ve bu süreç içinde ben Avrupa ve Amerikada h indeksi düşük insanların bir yere gelebildiğini görmedim. Tabiiki Bulgaristan, yunanistan gibi ülkeleri Avrupadan saymıyorum. Bununla birlikte Amerikada bir hocaya (Yard doc düzeyinde) en fazla 2 sene verirler iyi bir proje alması için. İyi proje almazsa kapı önüne koyarlar. İyi proje alıncada iyi makale çıkar. Ben Amerika veya Almanya, Avusturya'da h indeksi 3 veya 5 olan BİR TEK REKTÖR görmedim. hadi REKTÖR ü geçtim, DEKAN yok! varsa lütfen adlarını yazın çünkü çok samimi söylüyorum ben görmedim. Ama Türkiye'deki Rektörlerin DÜŞÜK H indeksini Konu alan bir bilimsel makale yayınlandı maalesef biliyorsunuz. Yani kalitesizliğimiz bilimsel olarak ta tescillendi. Ben bunu aşmanın derdindeyim ve elimde şuanda bu ölçek var. İleride başka ölçekler de geliştirilebilir belki sizin dediğiniz gibi farklı bölümler için farklı ölçekler. Çok ta iyi olur. Önemli olan burada ÖLÇEBİLMEK, şuanda maalesef terazinin şaftı kaymış durumda görüyorum. Umarım düzelir 👍
@@metinaytekin Terazinin şaftının kaydığının ve rektör, dekan vb. gibi konumlar hakkındaki görüşünüze canı gönülden katılıyorum. Ben de sizin kadar uzun süreli olmasa da, İsveç ve Fransa' da bulundum. Oradaki Assoc. veya Full Prof. hocaların çoğunun h indeksi 15 altıydı. Tamam, bulunduğum kurumlar Avrupa' daki sayılı üniversitelerden değillerdi fakat buradaki insanlar doçentlik ya da profesörlük konusunda sıkıntı yaşamadan çalışmalarına odaklanabiliyorlardı. Umarım ülkemizde de bu işlere hakkaniyetli bir çözüm bulunur.
Niye bizden öncekiler tek bir yayın ile doçent oldular. Bizim günahımız ne. Ciddi bir adaletsizlik var.
Böyle gelmiş böyle gitsin ve daha da kalitesiz olsun diyorsunuz yani? Doğru mu anladım 🤷♂️
Bu kriterler uygulanacaksa herkese uygulansın, kalite artacaksa alttan gelenleri sınayarak değil Prof Doç her kimse herkese eşit davranarak herkesin dosyaları tekrar değerlendirilerek yapılsın. Üniversitelerdeki genç akademisyenler niye biz sorusunu soruyorlar? Siz öncelikle herkesi aynı şartlarda değerlendirin ve biz gençlere de eşit şekilde davranın ki motive olalım ve geleceğe umutla bakalım. Anlatmak istediğimi siz de çok iyi anladınız. @@metinaytekin
H indeksi 5 olan Prof. var. Boğaziçi rektörü H index 8. Neden bahsediyoruz.
İşte tam da bundan bahsediyorum. Doktora öğrencisi olamayacak insanlar Prof oluyor. Sanırım daha iyi anlaşılmıştır problem.
Tüm mesele şu an için para. Aradaki ucret farkını kaldırın, performans kriterlerini adaletli yapın bakın nasıl değişir. Kaldı ki ülkemizden çıkan pek uluslararası bilimsel bir deger yok. Var olanlar hep yurt dışında çalışan Türk bilim insanları. Zor, zor.
Haklısınız 👍
Q1 makalesi olmayana, h-index 10 aşağısı olana doçentlik unvanı verilmemelidir. Ayrıca üniversitede ders verme koşulu koymuşlar. Hepsi çok saçma.
@@Dngsz6565 haklısın 👍 rektörlerin h indeks ortalaması 2-3 civarındaymış. Durum vahim
sistem gercekten hak etmeyenlerin cogunu docent yapti, olamayanlar ise sistemden bagimsiz kaliteli isler yapmaya calistikca ve direndikce daha cok bunaldi, yoruldu, engellendi...bu arada hocam bu h index icin de 'ısmarlama atıf' yaptiracaklardir eminim
Özgür çok haklısın kesinlikle katılıyorum fakat H indeks ısmarlama atıf ile imkanı yok çok yükselmez. Gerçekten kaliteli yayınlar yapmak gerekiyor H indeks için
SYSTEM FAILURE
Syntax error
Hocam güzel kriter ama dediğiniz uygulansa bırakın doçentleri Profların %99 u elenir. Profdan beklemediğinizi doçentten beklemeniz çok ilginç. Ben de Profluk için h-indeksin 30 olmasını öneriyorum. Nasıl? En iyi öneriyi ben vermiş oldum heralde. Hocam önce sizde uygulanmasını da öneriyorum.
Prof dan beklemediği doçenttten beklediğimi yazmışsınız. Prof çok önemli bir title değil çünkü Doçentlik sonrası 5 yıl bekleyince alıyorsun. Yani Doçent olan zaten Prof olmuş demektir. Burada Eşik doçentlik. Bu videoda Doçentlik işlediğim için Prof dan bahsetmedim fakat Diğer videolarımda ise zaten Proflar için de neler olması gerektiğinden söz ettim. Ben de zaten uyguluyorlar. Ben unumu elemiş ve eleğimi asmışım 😀😀😀 Bundan sonraki işim danışmanlık yapmak. Siz kendinize odaklanın. Benim gibi ununuzu eledikten sonra tecrübelerinizi aktarırsınız 🤗🤗😀😀😆😆
@@metinaytekinhocam doçent profesör adayıdır. Profluğun doçentlik sonrası 5 yılda kolay olunmasının sebebi de arana şartların yetersizliğidir. Doçentlik için neden h-index 15 olmalı? Yani 15 i neye göre belirlediniz? Dünyada örnekleri nelerdir? Türkiyede mevcut doçentlerin ne kadarı bu şartı sağlıyor. Bir akademisyenin bu hedefe ortalama ulaşma süresi nedir? Bu verilere dayanarak mı önerinizi yaptınız sayın doçent hocam. Teşekkür ederim.
h-endeksi de (artık) çok doğru bir ölçü değil hocam. İlk başlarda anlamlıydı, onun da b.. çıktı. Gruplar arası paslasmalar (çoğu da uluslararası) sonucunda h-endeksler suni olarak yükseliyor.
H indeksi gruplar arası yapılan çalışmalarla anlamlı yükselmesi İMKANSIZDIR. Kaliteli iş yapmadan yükselmez. Ve hala uluslararası geçerliliği olan bir ÖLÇEKTİR: Türkiye'dekiler bunu çok sevmezler çünkü ya H indeksleri çok düşüktür yada aynı bölümde yüksek H indeksi olan varsa işte ona GRUPLAŞTIĞI yaftasını atarak itibarsızlaştırmaya çalışırlar. H indeks HALA iyi ÖLÇEKTİR
@@metinaytekin Gayet de mümkün ve de olmaktadır. Bu arada bağırmanıza hiç gerek yok. Ben bir sürü örneğini biliyorum. Adamlar bu işi öyle ilerlettiler ki dergilerini SCI ya bile soktular geçmişte. Bunlar tabii ki uç örnekler her h-endeksi ortalamanın üzerinde olan bu tür bir tezgaha giriyor anlamını çıkarmamak gerekir. H-endeksi daha iyisi şu an var olmadığı için iyi kabul edilmek zorundadır. Ama mutlak doğru değildir, bu parametreye körü körüne bağlanmak ise hata olur. Olması gereken kriterlerden biridir. Pür matematik yapan birinin h-endeksinin yüksek olması beklenmez; zaten hayatları boyunca beş on makale ancak çıkarırlar. Alana bağlı olarak başka kriterler de olmalıdır. H-perestliğin pek bir anlamı yok.
ÜAK üniversite kadrolarında uzmanı olmadıkları alana kadro olarak yerleştirilmiş kişileri bile kadro aldıkları uzmanı olmadıkları bilim dallarında bile jüri olarak kabul ediyor umurlarında bile değil yeni doçent adaylarını doçentliklerini değerlendiren kişilerin uzmanlık alanları aynı değil buna bile dikkate almıyorlarken neden bahsediyorsunz
Ayse hanım, peki hiç bir şey bahsetmeyelim mi? Oturup seyredelim mi? Bunu mu söylemek istiyorsunuz?
@@metinaytekin bahsedin tabii konuşuldukça belki tepkiler dikkate alınır, eğer kaygı bilim ise
@@ayse-hu1gv bu videoda kaygının bilim olmadığını size ne düşündürttü peki? Diğer tüm videoları da göz önünde bulundurarak değerlendirirseniz ?
@@metinaytekin sizin kaygınızdan değil asıl bu sorunları irdeleyip aslında bunun sorun olduğunu görerek çözebilecek güçte ki merkezlerden söz etmiştim. Doçentlikte para ile kitap yazanlar beyannamelerde 20 puan ile kolaylıkla en az sağlamaları ggereken puanı sağlayabiliyorlardı ancak kitap yazdım diye bu iddialarının bahse konu olan kriterdeki kitap yazma olmadığını komıisyonlarda defalarca dile getirerek en azından indexte taranan yayın evini ekletebildik. Oluyor ama bu arada niteliksiz bir sürü doçentde malesef ortama giriyor.
Hersey zaten zor yaa.Iyice zorlastirmayin
Haklısınız herkese dağıtmalılar bu ünvanları, hak eden ve etmeyen fark etmemeli 😁
....................172
🤗🤗🤗
Doçentlik bir anlamda hocalığın tescilidir. Sözlü sınav yeniden gelmeli. Aday konu ile ilgili ders vermeli.
@@enverbulur3317 peki sözlü sınavı kim yapacak şimdi? Bu şekilde kolay doçent olmuş ve sonrasında profesörlüğe kapağı atmış tipler mi? Bence makül bir çözüm değil ama en azından şu an için
@@metinaytekin hepsi de öyle değil :)
@@enverbulur3317 seçemeyeceğinize göre :)))
@@metinaytekin olduğu kadarıyla artık. Makalelerin detaylarına bakmazsanız (ki çoğu kişi de bakmıyordur) 15- 20 dakika sürüyor değerlendirme şu anki sistemde.
@@enverbulur3317 İşte yine aynı nokta, olduğu kadar ile bu işler OLMAZ!. Ama çözümleri de var, sadece sizin önerdiğiniz çözüm değil.
H indexini yükseltmek kolat adam makalede geçen cihazın adını bilemezken yada cihazın adını sçyleyip o cihazı göster dendiğinde gçsteremezken ben sana kadro verdirtirim ancak sen de bana yayın yap diyerek yayın karşılığı kadro almak ayrıcılığı ile H indexini 12 yapan çetelere ne demeli H indexi bariyeri de çözüm olamaz bence...
H indeksi bahsettiğiniz şekilde KOLAYCA yükselmez. Bunu size kim dediyse yanlış bilgi vermiş. Çeteler makale yapabilirler ama H indeksinizi 12 yapamazlar.
Ayrıca Atıf mafyası var. Ondan bahsetmediniz. Çok atıf her zaman çok kalite demek değildir.
Nerede bu mafya gösterebilir misiniz? BU arada H indeksi anlamamışsınız. Çok atıf almak demek H indeksini yükseltmez. 5 makaleniz olsun her biri 1000 (bin atıf almış olsun) h indeksini en fazla 5 olur. Diğer videolarımda detaylı açıklıyorum onlara bakmanızı tavsiye ederim. Mafya filan ile olacak işler değil bunlar. Mafyalık yaparak iyi işler çıkarıyorlarsa bırakın çıkarsınlar 😁😁😁
@@metinaytekin H indeksinin nasıl hesaplandığını çok iyi biliyorum hocam. H indexi bazı branşlarda doğru değerlendirme yapamıyor. Çok iyi bilim adamısınız ama çok yaygın olmayan nadir bir konuda çalışıyorsunuz. Konu nadir olunca o konuda çalışan bilim insanları doğal olarak fazla olmuyor. Fazla olamayınca üretilen makalelerde diğer yaygın branşlara göre daha az oluyor. Bu durumda siz çok iyi bir adamı olmanıza rağmen makalenize atıf yapacak diğer bilim adamları az olduğundan atıf sayınız az oluyor. Ve budurumda H indeksiniz diğer bilim insanlarına göre düşük kalıyor. Halbuki çok iyi bir bilim insanısınız. Yani demek istediğim H indeksinin zayıf yanları var.
H indeksine bir doğrultma faktörü uygulanmalı. Bu nasıl yapılabilir? H indeksi hesaplanırken o konuda Dünyada kaç bilim insanın çalıştığı dikkate alınmalı. H indeksinin başka bir zayıf yanı çok önemli bir buluşunuz var ve o konudaki herkes sizin makalenizi kullanıyor ama H indeksiniz düşük kalıyor. Örneğin Newton bugün yaşasaydı H indeksi enfazla 3 olurdu. 3 adet fiizik yasasını bulmuş milyonlarca insan ona atıf yapıyor. Bu bakımdan H indeksine gene bir doğrultma yapılmalıdır. Bu nasıl olabilir. Bence bir makale çok atıf alıyorsa bu H indeksine etki etmelidir. Örneğin her bir makaleye yapılan her 50 atıf ekstradan H indeksini bir artırma gibi. Düşünün bir makaleniz var ve 30 bin atıf almış ama H indeksi bu durumu dikkate almıyor. Fazla atıf almanın bir değeri olmalı.
H indeksinin başka bir zayıf yanı. Örneğin 300 adet makale yayınlamışsınız herbiri 50 adet atıf almış H indeksiniz en fazla 50 olur. Başka biri 100 adet makale yayınlamış içlerinden sadece 50 makalesi 50şer atıf almış onun da H indeksi 50. Bunlardan hangisi daha iyi bilim adamı hocam?
Yanlış anlaşılmasın H indeksinin hepten bir işe yaramadığını söylemiyorum. H indeksi 8 olan biri rektör yapılırsa bu şahıs Üniversitesini geliştiremez. Hatta bir şey yapmak isteyenlere takoz koyar. Boğaziçi maalesef budurumda.
@@NT-ds8ic katkın için teşekkür ederim 🙏🏻
@@metinaytekin Atıf mafyası eksik kaldı. Örnek: Bir makale yayınlamısınız ama fazla bir atıf almıyor. Benzer konuda bir arkadaşınız veya tanıdığınız da makale hazırlıyor. Size kıyak olsun diye hiç gereği yokken makalesini öyle düzenliyor ki konuyu sizin makalenize getiriyor ve atıf yapıyor. İş gerçeğinde atıf yapmasına gerek yoktur. Konunun hakimi siz olduğunuzdan bir punduna getirip arkadaşınızın makalesine atıf yapıyorsunuz. Bu şekilde atıf sayınız artıyor. Ama bu şekilde atıflarınızı fazla artıramazsınız. Bilim insanlığına yeni başlıyanların tercih ettiği bir yoldur. H indeksi enfazla 5 - 6 yükslebilir. Herkesi kast etmiyorum yanlış anlaşılmasın. Aynı bölümde olanların birbirine atıf yapması. Diğer Üniverstelerdeki arkadaşlar tanıdıklar v.s.