Kısa film çok güzeldi. Sadece son sahnedeki kan fışkırma sesi çok fazla olmuş gibi. Oradaki ses, fışkıran kanın yere dökülmesinden çok bardaktaki suyun yüksek bir yerden mermer gibi bir zemine dökülmesine benziyor. Filmlerde ve oyunlarda ses efektleri en çok ilgilendiğim noktalardan bir tanesi olduğu için dikkatimi çekti, paylaşayım dedim :) Elinize sağlık.
Quentin Tarantino Eightfull da Zenci dayım Bob'ı vururken silahı bacağına sıkıyordu ama kan kalbin oralardan filan fışkırıyordu. Ateistler bunu da açıklasın yani.
Akvaryum Rehberi Yanki degil, sesi olan goruntuyle sadece mikrofonun sesini ust uste koyup salise bazinda bile ayni noktaya denk getirmeniz gerekir Adobe Premier kullananlar da bilir bunu, 1-2 salise 2 layer birbirini tutmazsa(gozle zor gorursunuz yaparken) bu olur. Yankida ikinci ses ayni tonda ve gucte cikmaz, azalir ve dagilir.
Adamın bıcak yediği yerde yan değil de dik saplasaymışsınız daha inandırıcı olurdu sahne. Yandan saplanınca yana düşmesi gerekirdi veya en azından o tarafa esnemeliydi.
Pilot ses ile temiz ses arasında 1 kare fark var. Bu da yankı gibi duyuluyor. Kurgucu hatası. Beni de rahatsız etti. Kolaylıkla düzeltilebilir ama gözden kaçmış belli ki. Her şeye rağmen harika bir iş yapıyorlar.
Hakkaride 2001 yılında İstanbul'la aynı anda Vizontele filmini izledim ve aynı sinema sahnesinde Cem Yılmaz'ın stand-up unu (askerdeydi) izlemiş biriyim. Ayrıca Titanic ve Breavehert vb birçok filmi izledim gösterime girdiği zamanlarda. Sonradan ilgisizlik ve bakımsızlıktan kapandı. Güzel yıllardı vesselam. ABi kadının araya giren sesine alışamadım. Sesin bir bölümü rahatsız etmeyecek derecede yankı gibi bişi yapıyordu. Sizleri seviyorum. Nice videolara.
4 yıldır düzenli bir şekilde senaryo yazıyorum. İnanın türk sinemasına bu tarz içerikler getirmiş olmanız inanılmaz gurur verici. Sizleri çok yakından takip ediyorum ve biz genç sinema severlere gösterdiğiniz farklı bakış açılarınız için kendi adıma teşekkür ederim. Başarılarınız daim olsun..
İlker hocam öncelikle sizi ve kanalınızı beğenerek takip ediyorum. Diyarbakır da sadece 5 alışveriş merkezinde toplamda 35 sinema salonu mevcuttur ve Diyarbakır Türkiye^nin nüfus olarak en yoğun 7 şehrinden biri ve sanılanın aksine sinemaya ve sanata yoğun ilgilidirler. Ayrıca sinemalarda şu kontrast meselesini dile getirdiğiniz için teşekkür ederim zira hafta da en az iki kere sinemaya giden biri olarak her gidişimde sinema müdürleri ile kavga ederim ama yine de şu ana kadar hiçbir sonuç alamadım. Teşekkürler, saygılar.
kesinlikle katılıyorum . öyle ki tiyatroya bilet bulmak bile inanılmaz zor burada. söylemlerim memleketçilik olarak algılanmasın . En batıdan en doğuya birçok yerde bulundum gerçekten sanata ilginin çok yüksek olduğu bir şehir Diyarbakır.
@@hevalcesur5384 Memleketimize olan bu önyargıyı yıkmak gerçekten çok zor. Ayrıca bu kanalı takip eden bi hemşerimi görmek beni mutlu etti. Desteğiniz için teşekkürler
@@mahirboru315 aslında meselenin memleketçiliğe dayandırılmasını istemem. İnsanın seçemediği özelliklerinden dolayı övülmesi ya da gömülmesi ( ki bu sadece mecazen degil ) çok canımı sıkıyor . Ben gerçekten objektif olmaya çalışarak bunu söyledim. Bende memnun oldum bu arada teşekkür ederim 🙃
@@hevalcesur5384 Dediğinize kesinlikle katılıyorum. Fakat ne yazık ki doğduğum ve büyüdüğüm bu mükemmel şehrin hep övülmesi gerekirken (özellikle tarihi açıdan) absürt bir şekilde olumsuz tarafları ile değerlendiriliyor hep. Ayrıca gıyaben de olsa tanıştığımıza bende memnun oldum 😊
@@mahirboru315 biliyorsun bu durumdan muzdarip çok insan ve çok şehir var . İşleyişe etki etmek için güçlü olmak lazım güce sahip insanların keyfi yönetim şekline tabii tutulmuş bizlerin yaptıkları devede kulak bile olmuyor çoğu zman... ona rağmen mutlu umutlu günler görmemiz dileğiyle 🌸
Öğrencilere sağlanan imkanlar ve sınırlamalarla birlikte değerlendirince gayet iyi duruyor.bu programın bana kazandırdığını düşündüğüm bakış açısı eleştirmeden önce filmin içinde bulunduğu şartları göz önünde bulundurarak yapmak. Eskiden filmlere ve dizilere çok sallardım ne bu böyle telefonla çeksem daha güzel olur diye. Detaylarını öğrenince Merih ÖZTAYLAN' ın dediği gibi "sefillikten başka bir şey deği lasla istediğin gibi olmayacak bundan eminsin hatta Nefret etmeyeceğin bir şey yapmışsan mükemmel." başarılar
Süperdi. Sinema-Televizyon öğrencisi oğlumu çağırdım birlikte seyrettik. Ona iyi bir örnek oldu. Bense bir tek şey söyleyeceğim. Bekir'in buzdolabını açtığı sahne bir tık daha uzun ve biraz daha şok! bir oyunla daha iyi olurdu sanki... Selamlar
Film pek güzeldi, başarılarınızın devamını dilerim. Ne yazık ki film çekmekten ve kaliteli filmlerden çok anlamıyorum, isterdim ki daha detaylı bir yorum yapabileyim. Film güzeldi, sonu da beni şaşırttı.
sevgili İlker bu kadar derin ve önemli bilgiyi 30 yılı aşkın kıymetli tecrübeni insanlarla ve gençlerle paylaşman çok güzel ve dayanışmacı bir davranış. İçtenlikle kutluyorum. Öğrencilere her zaman öneriyorum. sevgiyle kal ethem özgüven
Veysi Beyin oyunculuğuna hayran kaldım! o duruş, o bakış, o soğuk ifade ehhehehheheh... ne kısa ne uzun film erbabı değilim, dolayısıyla onayımın hükmü yok ama... ellerinize sağlık. daha fazlasına nail olursunuz da bizler de şahidiniz oluruz inşamin!
İlker hocayı zamanla kendine has ve özel biri olduğunu anlayabilen tek insan değilim diye düşünüyorum. Hoca benim önyargılı bir insan olduğumu tekrar gösterdi. Teşekkür ederim. Bilgi birikimim yok denecek seviyede olsa da ben kendi yaptığım işe yoruyorum hocanın mesajlarını. Açıkçası fayda da sağlıyorum ders alıyorum. Filme gelecek olursak bilgim olmadığı için pek bir yorum yapamam sadece beğendim. Güzel bir kısa film izledim. Hocayı da bu kısa filmi buraya koyduğu için de tebrik ederim. Sağlıcakla hocam.
Sayfanızı takip etmeye başlayalı çok olmadı.İlker Canikligil'in olduğu videoları izliyorum daha çok ve severek takip ediyorum,paylaşım şekliniz bana hitap ediyor ve böyle bir platformda böyle bir durumla karşılaşmak iyi hissettiriyor. Allegrettoyu izlerken de hissettiğim şeyler benzerdi. Filminizle ilgili yüksek perdeden yorum yapmam mümkün değil ancak gerçekten hoşuma gitti ve böyle bir şeyler üretmek üzerine düşünen biri olarak da bana fazlasıyla yardımcı oldu. Emeğinize sağlık genel anlamda,umarım sizleri izlemeye devam ederiz.
4 yıl gecikmeyle izledim. Ellerinize sağlık. Beğendiğim çok fazla unsur var. Beethoven'ın mevzu-i bahis eseri ile filmin senaryosu, görsel ve işitsel atmosferi arasındaki uyuma bayıldım. Müziğin zihnimize girip çıktığı yerler nefis, kadının vokaliyle kuantize olmayışı da nefis. Karakterlerin bedenleri üzerindeki ışığı çok etkileyici buldum, romantik dönem resimleri anımsattı bana. Kadını tıpkı mitolojik kardeşleri gibi erotik, güçlü ve kontrolde görüyoruz, erkeği ise kimliğiyle yüzleştikten sonra titrek ve işlevsiz. Oyunculuklar harika, bedenleriyle de oynuyorlar, epey tiyatral. Prodüksiyondaki makyaj ve temizlik dozu da güzel, rahatsız etmiyor. Filmde gerilim başından sonuna çok güzel ayarlanmış, ahenkle eşlik ettim. Çok kaliteli buldum epey şeyi. Nicelerini izlemeyi diliyorum, tebrikler.
Herhangi bir nick adı altında yapılan eleştiriyi geçerli saymamak, eleştiriye tahammülsüzlüğün açık bir göstergesidir. Kendi ismini ve cismini ortaya koyup koymamak kişinin kendi bileceği iştir. Bu tercihin korkaklıkla hiçbir alakası olmadığı gibi kişinin kendini daha rahat ve özgür hissetmesine, diğer bütün etkenleri ortadan kaldırarak salt fikir üzerinden tartışabilmesine olanak sağladığı için daha adil ve doğru bir yönelim olduğunu söyleyebilirim. Öbür türlü, yapılan eleştirilere "Sen kimsin?", "Sen ne okudun?", "Ne başardın ki bunları söyleyebiliyosun?" gibi tartışılan konu dışında kalan mantıksal safsatalara kayan tartışmalar yaşanacağını kestirmek zor değil. Bu nedenle egoları bir kenara bırakıp, doğru ve haklı eleştirileri ciddiye almak, hatta böyle eleştirileri yapanlardan mutluluk duymak, kişinin yaptığı işte gelişebilmesi için son derece gereklidir.
Teknik açıdan yetersiz olduğum için içerikli bir yorum yapamıyorum lakin lakin oyuncuların sesi etkiledi beni belki de filmin yarattığı psikolojidendir bilemedim ama iki oyuncununda konuşmaları pürüzsüz,sakin ve etkileyiciydi. Asıl olarak en çok beğendiğim yön ise iki oyuncuda oldukça uyumlu ve etkileyiciydi ki erkek olan oyuncunun daha önce ki birçok kısa filmini izlemiştim ama standart geliyordu oyunculuğu bana bu sefer çok daha iyiydi. Emeğin yanında kendi izlediğim kısa filmlerin standartının üzerinde olan kalite içinde ayrıca teşekkür ederim...
Allegretto,güzel olmuş sonuyla birlikte baştaki et sahnesini aklımızda yinelemeyi başardı.(06.25' de kamerada gelen küçük kaymalar dışında,olmuş.)Tebrikler!
Filmdeki boğuşma sahnesi birazcık daha uzun tutulsa kadının gülme tepkisi biraz daha doğal gelebilirdi. Bu haliyle de güzel olmuş elinize sağlık. Eleştirme seviyem bir sinemasever :)
Sıradan bir sinema seyircisi olarak Allegretto oyunculuk ve renklerin kullanımı açısından çok kaliteli olmuş. Sadece konusu sıradan geldi. Ben KUTU yu çok beğendim. KUTU nun incelemesini yapmanızı çok isterdim.Saygılar.
Kadını ilk gördüğüm an ne yaptığını tahmin ettim, parayı buzdolabından al dediğinde de ne görüceğimizi ve onun planını anladım ama bütün film boyunca bunlar dikkatimi hiç dağıtmadı,heyecanla ve zevkle izledim;oyunculuk ve çekim harikaydı.
Dürüst bir yorumla denemenize geri dönüş yapmak istedim. Film başladığında bir gerilim bir huzursuzluk hissettim ve videoyu eğlenme niyeti ile açtığımdan, tadım tuzumun da bi tık kaçık olması nedeniyle filmi geçip videoyu izlemeye devam ettim. Çünkü UA-cam'a girerken beklentim bu değildi. Ama aklımın bi köşesinde de burada böyle bir film olduğu var şuan. Canım bu tip birşeyler izlemek istediğinde gelip bakabilirim. UA-cam birşeyin yeri olsun olmasın daha çok insana ulaşmayı sağlıyor yani.
Femme Fatale karakterleri çok seviyorum bu yüzden filmi ve hikayesini de beğendim. Finalde “kafa” olmasaydı eksik kalırdı. Bir de başlangıç finale göre fazla sönük kalmış gibi. Mesela ilk planda hareket daha büyük olsaydı, yani kadın, eti bıçakla kesmek yerine kaburgayı satırla doğruyor olsaydı, film izleyeciyi direkt içine çekebilirdi.
Filmi beğendim. Şiirsel bir tarafı var. Hayatta en güzel şey sıkı ve iyi öğrencilere sahip olmak. Emek boşa gitmez en başta. Tebrik ediyorum. Her eser, bittikten sonra yeni bir derdi beraberinde getirir: Daha iyisini yapmalıyım. Sorgulamalarınız verimli olsun. Kolay ve keyifli gelsin.
Filmde ve oyundaki gerilimi çok iyi hissettim belki sonunda erkek oyuncu dönüp kadın oyuncuya bir bakış atabilirdi ve buzdolabının içindeki kafa sahnesi yerine kadın oyuncunun buzluga bakış ve ince bir gülümseme ile sonlandırılabilir di emeğinize sağlık.
Filmi izlemedim,Pink Flamingos kadar kötü de olsa The Godfather kadar iyi de olsa benim gözümdeki değerinizi değiştirmez. Ben İFA ekibinin hoşsohbetini seviyorum ayrıca öğrendiklerimde cabası, daha önceden filmlere baktığımı fakat görmediğimi sizin sayenizde farkettim. UA-cam'daki en iyi kanallardan birisiniz bence nice 50 Bin'lere...
Filmi beğendim özellikle kadının şiddete uğradığının kanıtı olan morluğun en sonunda cesete bakarken fazla göze batması çok güzel olmuş. Teşekkürler emeği geçenlere
UA-cam da gala yapan cesur bir kısa filmi seyretmenin bir keyfide özgürce hemen eleştirebilmek belkide. Yapay gala yorumlarıni izlemekle bu yorumlar okumak gündüzle gece gibi.
Kısa film izlerken genelde gerilirim ve içine girmekte biraz zorlanırım. Film ilk sahneden film izlediğimi unutturdu, kendimi kaptırdım. En beğendiğim kısa filmlerden biri. Devamı gelmesi dileğiyle.
Ben filmi beğendim. Ancak, filmi beğenmemin sebebi filmi gerçekten başarılı bulduğum için mi, yoksa İlker Canikligil'in çektiğini bildiğim için mi bilmiyorum! Yani anlatmak istediğim şey şu: Bence bir filme karşı olan algımız o filmin kime ait olduğuyla doğrudan ilişkili bir durum (Hadi konuyu biraz dağıtayım). İlk olarak, burada İlker Canikligil gerçekten cesaret göstermiş. Neden? Çünkü çoğu burnu havada yönetmen filmini, özellikle UA-cam gibi bir mecrada, yayınlamak istemez. O kadar "ustadır" ki benim gibi sinemadan ortalamanın altına anlayan bir klavye beyefendisi tarafından eleştirilmekten korkar. İlker hoca bunu yapmamış (Yani adam o kadar da egoist değil. Dağılın). Bu açıdan , İlker hoca "hoca" olduğundan ve bildiğimiz kalıplaşmış şeyleri her zaman eleştirdiğinden kendisine karşı olan beklenti, kimileri için, her zaman İlker hocanın yapacağı şeyin daha üstünde olacaktır. Bu da söz konusu kişilere eleştirmek için bir "neden" verecektir. Yani yapacağı filmler her zaman kötü olacaktır. Ancak, bunun tam tersi bir durum da söz konusu. Yani, benim gibi İlker Canikligil'in fikirlerine önem veren kişilerde de "İlker Canikligil yaptıysa kesin mükemmel yapmıştır" yanılgısı da oluşabilir. Çünkü filmi istemsizce değerlendirirken, Allegretto filmi olarak değil, "İlker Canikligil'in yaptığı Allegretto filmi" olarak değerlendiriyoruz. Bu durum, çoook büyük efsane yönetmenler için de geçerli bir durum bence. Bu düşünceden hareketle, "filmi beğendim ama benim beğenmem filmin güzel olduğunu gösterir mi ya da filmi gerçekten güzel olduğu için mi beğendim bilemiyorum" diyorum (Evet, çok saçmalamış da olabilirim evet). Ancak buradan hareketle İlker hocaya bir şey sormak istiyorum. M.McLuhan'ın kitle iletişim araçları için söylediği "The medium is the massage" sözü, sinema dünyasında kimi durumlarda "Director is the massage!" olabilir mi? Emeğiniz için bütün ekibe teşekkürler.
Sinemadan falan pek anlamam ama filmi beğendim ben de merak uyandırdı. Aynı zamanda Veysi'nin "Enes Batur'un filmi görmek dahi istemiyorsunuz" lafının cezasını çekmesine de ayrıca sevindim :) Emeğinize sağlık.
İlker hocam ben bu kısa filminizi çok beğendim sizin ve ekibinizin emeğine sağlık 👏 özellikle bayan oyuncu rolünü çok iyi çalışmış ve yapmış ben daha iyisini yaparım diyenler varsa yapsın bizde izliyelim .
Kısa filmden daha çok uzun metrajlı bir filmin sahnesi gibi olmuş. Anladığım kadarıyla kadın şiddet gördüğü kocasını öldürüyor , mesela film bir dayak sahnesi ile başlayabilirdi, bir şeyleri biraz daha açıkça ifade edebilirdi. kadın oyuncu gerçekten çok iyi bu arada.
Özgün senaryosu harika. Bir kısa film için ancak bukadar olur. 10/10 Oyunculuk vasat. Erkek oyuncu 5/10 Kadın oyuncu 6/10 Sıkıntı gerçekçilik hissinde. Yani şimdi adam adrenalinin korkunun bukadar yüksek olduğu bir durumda sanki çay sohbeti gibi bir rahatlik var. 3 boyutlu kafa 9/10 İlker Canikligil 8/10 İlker bey ışık ses gibi teknik konulara çok titiz ama oyunculuk yönetimi zayıf kalıyor sanırım. Elinize sağlık gençler. 😘
İki noktada güzel şaşırtıyorsunuz; 1) kadın yataktayken matrix vari bir ekranın dönmesi.Sanırım burada küçük bir imzamız olsun demişsiniz:) 2) Senaryoda kocasını da kesmiş olması kısmı. Güzeldi, tebrikler.
İlker Hocanın filmini izlemek çok güzeldi. Yorumlarda sesle ilgili bir sorun olduğundan bahsetmişler. Ben izlerken bunu farketmemiştim. Tekrar izleyeyim dedim. Sonra niye 2. kere izlediğimi unuttum gene dikkat etmemişim, gene fark edemedim. :) Umarım yeni filmler de burada paylaşılır.
Filmde alan derinliği, ışık kullanımı ve kamera açıları hoşuma gitti. Oyunculuklar da güzeldi. Senaryo fena değildi, sonda planlanan o şaşırtma duygusunu veriyor izleyiciye. Buradan İlker hocaya sesleniyorum duy beni hocam: Color Grading hakkında teknik bir bölüm çekseniz, yani temel yapılması gereken şeyleri biraz açıklasanız, biz de izleyip bundan faydalansak ne güzel olur.
Uzun zamandır hikaye yazan biri olarak olay örgüsüne, diyaloglara çok dikkat ederim ve bu noktada kopukluklar olduğunu fark ettim. Hikayede ve filmde söylenen her sözün veya film için konuşacak olursak gösterilen her karenin bir amaca hizmet etmesi gerekir. Bu daha sonraki bir sahneye ışık tutmak veya karakteri tanıtmak için olabilir. Karakterler farklı iki dünyada yaşıyor gibiydi, bu yüzden aralarındaki ilişkinin nasıl bir seyirde olduğu havada kaldı. Öte yandan Serpil Özcan'ın oyunculuğu şahaneydi. Renk ayarı konusunda da Veysi Sala'ya katılmıyorum, eğer daha koyu olsaydı olması gerektiğinden çok daha kasvetli olur ve izleyiciyi yorardı. Selim Çobanoğlu'nun da ellerine sağlık buzluktaki kafa şahane olmuş. Ve son olarak, çekim açıları da bir fotoğrafçıya yaraşırdı. Minik bir not: İlker hocam, fikirleriniz en büyük hayali yönetmen olmak ve bu alanda yeni sanatçılar yetiştirmek isteyen hayalperest bir kıza ışık tutuyor. Teşekkürler.
"diyarbakır'da sinema var mı bilmiyorum" demesini yakıştıramadım ilker hocaya. 2017 verilerine göre insanların sinemaya gitme sıklığı oranının en yüksek olduğu il diyarbakır. kendisinin sinemanın bu kadar içinde olup da bu araştırmadan haberdar olmaması çok tuhaf.
hocam teşekkürler güzel sürpriz için :) filmin beğenilmeyecek tarafı yok çok iyi. "medium is the message" sözü çok güzel oturmuş, festivalde çok iyi gitmiştir de ben örneğin allegretto ile bağlantıyı kuracak bilgiye sahip değildim. belki "youtube release" çıkarıp "7. senfoninin 2. bölümünü dinledin mi" den hemen sonra bir iki saniye orkestra girebilirmiş :D
Hikayenin önceki halini bilmiyorum ama bu hali insanın içini ürperten bir hikaye olmuş ve bu hikaye 4 dakikada bu şekilde anlatılabilirdi ancak. Giriş-gelişme-sonucu fark edemeyen arkadaşlar olmuş, katılmıyorum kısa filmin en güzel yanı hikayedeki detayların bize kalmasıdır. Kadının gözündeki morluğun kocasıyla yaşadığı kavgayı anlattığını düşünüyorum. Bu kavga belki de bardağı taşıran son damla olmuş, gözüne aldığı o darbe de onu deliliğe itmiştir. Gelen kardeşinin onların evde olmadığını düşünmesi de "Acaba bu kavga tatile çıkma hazırlıkları sırasında mı oldu?" diye düşündürüyor beni. Filmin sonundaki kesik kafayı gördüğümüzde, filmin başında parçaladığı etin kocasının etinin olduğunu fark etmemiz; klasik, hoş. Işık seçiminiz bana yerinde geldi, tek kafama takılan neden filmin giriş kısımlarında kamera biraz bulanık çekiyor acaba?
6 років тому+16
Bir oyuncu olarak film seyretmenin en tatsız tarafı galiba elde olmadan oyunculuğa gereğinden fazla odaklanmak oluyor. Tabii diğer kısımlar hakkında yorum yapacak yeterliliğe sahip hissetmemek de bu konuda etkili oluyor olabilir :) İki oyuncunun performansları arasında o kadar fark var ki, başka filmlerde oynuyor gibiler. Londra’ya yolunuz düşerse görüşmek isterim. Keyifle takip ediyorum. Sevgiler
Emeğinize sağlık öncelikle...Kişisel olarak sahip olamadığımız imkanlarla çekmiş olmanız bile görüntü yönetimi olarak filmin kurtarılmasına yetmemiş...Eminim ki daha iyi şartlarda görsel olarak daha iyi bir film ortaya çıkabilirdi.Flular ve renkler çok düzeysiz duruyor.Daha iyi imkanlara sahip olacağız zamanların gelmesi dileğiyle...
bu videoda hocanın sesi bir yerden sonra çok tuhaflaşıyor. yankılı değişik bir hale giriyor. şuan 4. dakkadayım yankılı çift ses gibi tuhaf.
6 років тому
Serpil Özcan'nın oyunculuğu çok beğendim. Açılar ve efektler de oldukça tatminkar olmuş. Elinize sağlık.
6 років тому
film şöyle olabilirdi böyle de olabilirdi hatta öyle olsaydı böyle olurdu. Kim çekerse çeksin ışık ile zamana yazı yazmaktır film çekmek, bu yüzden o anın en iyisidir zaten.
Süpermiş ben beğendim. "Seninki kalkmıyordur da." kısmına gelindiğinde kamerayı diğer tarafa koymak (180 derece tersine) gücü arttırabilirdi belki de. Bir de son kısımda , buzdolabının önündeki ritmi biraz daha düşürmeniz duyguyu daha da arttırabilirdi. Plot twist'e hayran kaldım. :D
Filmin başında ablanın gözünün morarmış olması dikkatimi çekti.. Tam abla kocasından intikam alacak derken, ablanın planı tanıdığı erkeklerden intikam almakmış. Güzel gerildim, film güzeldi...
Bir izleyici olarak filmin ilk kez youtube dan yayımlanması benim için bir şey farketmiyor. Nazım benim filmim olsa koymazdım diyor. Ama filmi hiç kimsenin izlememesini herkesin ulaşabileceği bir yerde olmasına yeğlemesini anlayamadım.
İlker hoca, burada eleştirdiği ya da tavsiye ettiği bazı noktaları, kendi filminde uygulamış. 06:08 sıralarında kamera titremiş aşırı belli oluyor. Konu ile ilgili uzman olmasam da ben beğendim.
ben kısa filmi seyrederken ikna oldum, eleştirmek istesem bir çok şey çıkar ama hiç bir şey yapmamaktansa böyle filmler yapmak ilerisi için umut veriyor. En çok beğendiğim kadın oyuncunun hırsızla olan yataktaki konuşması, sanki bana söylüyor gibi hissettim. Teknik çok bilmiyorum ama bayan oyuncu bıçakla salona girerken yüzü aşırı aydınlık sanki orada maske yapılmış bir şey rahatsız ettii ama önemsiz. Ellerinize sağlık hocam, bu ekiple dahada iyisini yapabilceğinize eminim, güvenimiz sonsuz. tebrikler tüm ekibe.
Tan Tolga Demircinin söylediği, Türkiyede horror olmaz, kültürel farklılıklar bizde bunu mümkün kılmıyor. Lafını çok güzel bir şekilde değiştirmişsiniz. Günümüz sorunlarıyla güzel bir korku filmi olmuş.
Bitmiş işi herkes eleştirir, ben bir soru soracağım. Bir anamorphic lensim yok, anamorphic çekilen görüntüler çok hoşuma gidiyor. Bir nebzede olsun anamorphic görüntüye benzesin diye kurguda yukardan ve aşşağıdan kırpmalar yapıyorum ve Optical flares kullanarak lens flare ekliyorum. Sorum şu: Hocam caizmidir? Siz neden yapmıyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Anamorphic lenslere bir bölümde bahsedermisiniz?
Bu kısa film bana eleştiri yapamamayı öğretti. Tam bir sahne hakkında şöyle olsa daha iyi olmaz mıydı? diye yorum yapacakken birden aklımdan şu geliyor; demek ki yönetmen böyle çekmeyi tercih etmiş. Kadrajları İlker Canikligil'in gözünden görmek, senaryodaki hangi kısımlara İlker Hoca'nın müdahale ettiğini tahmin etmeye çalışmak gerçekten keyifliydi. Yorumları okuduğumda yazanların bir çoğu kendi düşüncelerini yapıcı eleştiri olarak belirtmiş. Beklediğimden daha yapıcı yorumların olmasına sevindim açıkçası. Bazı sahnelerin karanlık alanlarında renkli noiseler vardı. UA-cam'dan kaynaklandığını tahmin ediyorum ama bu noiselerin Magic Lantern aracılığı ile çekilen raw dosyalarının color correction aşamasında oluşmuş olabileceğini de düşündüm. Kanın fışkırdığı sahne ve sondaki kafa sahnesi Türkiye'de izlemeye alışık olduğumuz kısa filmler için çok profesyoneldi tebrik ederim. UA-cam gibi bir mecrada, başarılı olduğunuz bir kanal üzerinden bu kadar cesurca filminizi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Takipteyiz!
öncelikle programı izlemeye bir iki gün önce ilk bölümden başlayarak, rüzgar gibi buralara kadar geldim. kanalı da ilker hocanın tedx konuşmasından doğrudan reklamıyla öğrendim. yani davet ettiniz geldim. iyi ki de gelmişim. fakat bir problem var. işi öğretip öğretip sonra hadi filmi izleyelim diyince artık eski gözle bakamaz oluyoruz. hızlı bi şekilde çok güzel şeyler öğrendim. kendi mesleğim de fotoğrafçılık olduğu için özellikle renk ve baskı kısmında bulunduğum düşünülürse ilgimi çekmesi de çok normal tabi. şimdi anlattıklarınızdan öğrendiklerimle naçizane eleştirimi yapmak istiyorum. başkaları bahsetmiş mi bilmiyorum ama yorumlara basitçe baktığımda göremedim. kamera çok titriyordu sallanıyordu. bunu söylemek istedim. onca programda beni öyle bi kafaya soktunuz ki başka şeyler de söyleyebilirim belki ama hocanın bahsettiği geri bildirimleri eminim ki sinemacılardan almak istiycektir. o yüzden bana düşmez ama totalde bir filmin içindeydim ve bu his güzeldi. bu film adına ayrı, kaptığım müthiş tüyolar ve birikimini paylaşması adına ayrı teşekkür ediyorum ilker hocaya. bedavadan şunları izleyebildiğim için çok şanslıyım. harika programınız için de diğer tüm ekibe teşekkür ederim. özellikle veysi ve nazıma diycem sanki mahalleden arkadaşlar gibi :) ha bi de programa seçtiğiniz jenerik müziği ve fonda genellikle çalıyor o aynı küçük melodi. her kimin fikriyse beni başka bi şeye daha uyandırdı. müzik resmen hemen ezberleniyor ve izlemezken kafada çalmaya devam ediyor. müzikle de uğraşıyorum melodi aklımdan çıkmıyor ve dönüp dönüp izlememi izlemeye devam etmemi tetikliyor.. nasıl etkili olabileceğini şimdi daha iyi anlıyorum. istemsizce sonraki bölümü izlemek istiyorsun. bence bu yaptığınız işi diğer youtuberların işlerinden ayıran bir etken oluyor. ve aslında anlattığı şeyi aynı zamanda uygulamış da oluyor. ve iddia ettiği gibi sezon sezon bölüm bölüm takip ediyorum. neyse çok uzattım çok teşekkürler.
Elinize sağlık filmi izlerken 2 kere ters köşe oldum. Birde hatun “sesinden tanıdım” dediğinde Veysi’nin sesindeki/konuşmasındaki defekt geldi aklıma güldürdü. 👍👍👍
Aslında uzun zamandır bu işin (izleme ortamlarının) uyandırdığı hisleri bir çok defa anlattık çevremize. Grafik hazırlarken bile nasıl hangi matbaa hangi malzemeye basacak nasıl görünecek konusunda uyarılarımız oldu. Bu deneysel çalışmanın hangi ekipmanlar ile nasıl çekildiğini ve en önemlisi renk - kurgu aşamasındaki emeği saygı ile alkışlıyorum. Senaryo içinde ; -" burda olduğunu kimse biliyor mu ? " sonu belli etti. :-) Bekir karakterinin kar maskesini çıkardıktan sonra terlemenin devam etmesi, hatta Ali abiye ayıp edilebilme teklifi sırasında bir yutkunma beklerdim. Teşekkürler saygılar
Kadının ilk saniyelerde elmacık kemiğine anca yaklaşan gözündeki morarma, saniyeler sonra elmacık kemiğinin ortasına kadar gelmemiş olsaydı mükemmel diyebilirdim. 9/10 Tebrikler!
"kafa görünmese de olurdu" kafayı görünce aklıma gelen ilk şeydi. kadının manyakça surat ifadeleri, gözündeki morluk, adamın buzdolabını açıncaki tepkisi, bütün bunlar sayesinde kafayı görmeden anladım olayı ve bu da ne kadar iyi çekilmiş ve düşünülmüş olduğunu gösteriyor zaten. hatta kadının buzdolabına bakıp "yanına arkadaş geliyor" falan gibi bişey demesini bekliyodum o psikopat ifadelerden sonra bir de kontrastı ve aydınlık derecesi baya dengeliydi. Ayrıca, şunu unutmayın çünkü sanat ile uğraşan herkes unutuyor. Genellikle insan bişeye bakıp "iyi olmuş" demez. İyi olduğunu düşünüyorsa yorum yapmaz zaten. Yani her hayvani eleştirinin yanında beğenip de susan başkaları var. Beğenmeyen çok konuşur genellikle. "Vocal minority" hep olur.
Film zaten güzeldi ama ben başka bir konuya deyinmek istiyorum bence türkiyedeki üniversitelerde rts okunması yerine IFA gibi mecralarda eğitim görülmesi en azından meslek gereği çevre ve bilgi edinilmesini daha yararlı ve eğitici buluyorum bu soruya ilker beyin cevap vermesi beni mutlu eder. Teşekkürler
Atmosferin tadı damağımda kaldı. Oyuncu yönetimi/oyuncular/ses tasarımı çok iyi tadında. Bekir'in de hakkını vermek lazım, O karakteri oynamak aslında daha riskli (diğer psikopat kadın karaktere göre daha gerçek ve ince bir durum var orada), hakkını vermiş. Elinize sağlık. Daha fazla film istiyoruz hocam, artık bir uzun metraj lütfen!!
6 років тому+1
Film güzeldi beğendim, tek gözüme acayip gelen nokta hırsız koltukta otururken yüzüne vuran ışık ve arka planla adamı ayıran çizginin garipliğiydi.
Ilk aklima gelen keske kadinin mor gozunu en son bicaklama sahnesinde gordeydik. Ayrica kanalinizda ki baska bi filmde de vardi bu sahne babasini olduruyordu sanirsam. Basarilarinizin devamini dilerim
Abiler merhaba, film ve programın konusu hakkında yorum yapmayacağım. İki yıl önce sinema bölümünden mezun oldum. Şu an bir firmada desktop video üretiyorum. Sinema okulunda, ders dışında da sinema muhabbeti çevirmekten çok keyif alırdım. Çevremde sinema muhabbeti yapacağım kimse yok. Televizyondaki sözde sanat sepet programları fragman vermekten öteye geçemiyor. Okulda hocalarımla, arkadaşlarımla çevirdiğimiz muhabbetler kadar güzel tat veriyor sohbetiniz. Haftada bi kez de olsa yayın yapmanız beni mutlu ediyor. Selamlar.
muzikler ve ses kim kurguladiysa sahane olmus ben gozlerimi kapatip dinledim harbiden olmus. goruntuleride cok begendim silah kadinin basina dayandiginda kamera acisi hareketini cok begendim birtek bir genelleme yapacagim su turk tarzi abi abla muhabbetlerini cok sevmiyorum turk filmlerinde. film harika olmus harbiden
sizi izledikçe bu işlerin zorluğunun farkına varıyorum. Cahilliğinin farkına varmak da çok önemli birşey tabii. Birşey için uğraşıp oraya çıkmak, ben de bunu yaptım' demek çok cesaret isteyen birşey. Yalnız benim aklıma hep diyaloglar takılıyor. Konuşma bir yerde oraya gidecek sandım, gitmedi. İnsan anadilinde bir film izlerken en ufak detayları farkediyor. Nedense konuşmalar, Türkçe filmlerde bana hep ama hep yapmacık geliyor. Yapmacık da değil. Bariz çok. Bir makinanın işleyişini görmek gibi. Birşey oturmuyor sanki. BUradan hareketle, bir Iran filmi izleyip 'oooo oyunculuk harika' diyoruz ama, belki de o oyunculuk biraz opak olduğu için bize öyle geliyor. Farsça bilmediğimiz için. Yani sorum şu, acaba kendi dilimizi ekranda görmeye alışkın olmadığımız için mi tuhaf geliyor, yoksa kendi dilimizde henüz oynamaya alışmış olmadığımız için mi tam oynayamıyoruz? Dilin ve algının, oyunculuğun kesiştiği yer çok karmaşık gerçekten.
Cevap vermek istedim haddim olmayarak kusura bakmayın.Bence bahsettiğiniz yapmacıklık,oyuncuların role yaklaşmasıyla ve bu rolü nizami bir şekilde oynamasıyla alakalı.Kendi dilimizi düzgün kullanan bu dilde hikayeler anlatan ana akım medya ya da arthouse filmlerin azlığından kaynaklanıyor.Örneğin house of cards dizisinde kevin spacey de aslında ingilizlere göre düzgün ve kitabi konuşuyor.
tam anlayamadım kusura bakmayın. Örnekten gidersek, izlediğimiz kısa filmde oyuncu Türkçe'yi düzgün kullandığı için ve biz buna alışık olmadığımız için mi tuhaf geliyor diyorsunuz?Yoksa dili toplum olarak iyi kullanmadığımız için (dili düzgün kullanan ana akım ya da sanat filmlerinin azlığı, hikaye anlatmayan bir toplum oluşumuz da buna katkıda bulunuyor)mi oyuncunun konuşması tutuk kalıyor? Kevin spacey House Card's da bir Amerikan başkanını oynuyor, orada yansıttığı şey o duruma gelebilmiş bir insanın konuşmasıyla örtüşüyor bence. İngilizlere göre derken sanırım 'halk'tan bahsediyorsunuz. Tabii onlara göre düzgün konuşması normal (bizde ve ABD''de işler tersine döndü ama neyse). yani düzgün konuşması gerçekçi.
tugce tugran Yani evet.Hikaye ile olan bagimızın azligi en büyük etken.Fakat bir.de oyuncuların aldığı eğitim, yetenekleri yönetmenin oyuncu üzerindeki etkisi bu kısa film ozelinde size yapmacık gelmiş olabilir kevin spacey tabii ki bir başkanı oynuyor ama aksanlı düzgün konusamayan da başkan var hayatta. Sonuçta bu durum aktörün size samimi ve inandırıcı gelip gelmemesiyle alakalı
Serpil abla çok iyi oynamış, spontan ilk yorumum bu oldu. Film bende bir iki hatta üç dört git gel yarattı ki bu kadar kısa zamanda daha ne, en başta kadın yatakta kafasına silah dayanmışken önce bir çaresizlik, arkasından abiyi tanıyınca şimdi siçtum gagana moduna çok iyi geçiyor, oradan seksapele bağlayınca ki çok iyi bağlıyor Serpil abla hakkını bir kere daha verelim, ulan diyorsun Ali'den intikam alacak ama sonra git parayı al dediğinde tekrar bir viraj alıp aha diyorsun başka bir şey var ve abinin şaşkınlığı sonrasında bıçak işi finalize ediyor, orada bitseydi de güzel bir aternatif son olabilirdi, en son kafa bana fazla anlatmak gibi geldi ama Veysi'nin oyunculuğu da görülmeye değerdi :). E bunları düşününce İlker hocaya da iyi helva karmışsın diyorum. Burcuyu anlayamadım ama severim hoş bi ablamızdır, bi de konuştursaydın daha iyi olacaktı hocam... Elinize sağlık hepinizin...
Açıkçası film gayet güzel, oyunculukları çok beğendim özellikle Serpil'in oyunculuğuna bayıldım. Tek eleştirmek istediğim yanı sanırım 5dmark'da kullanılan lensten dolayı çok fazla depth of field efekti var. İlker Hoca biraz mimikleri ön plana çıkarmak istemiş olabilir ama focus distance biraz fazla kısa tutulmuş gibi geldi gözüme, sürekli heryerin dofa düşmesi biraz rahatsız etti. Onun haricinde ışık, ses gayet güzeldi. Elinize sağlık.
Hocam, ses, görüntü, çekim açıları, oyuncular bence gayet iyiydi... Sadece kısa film olmasından kaynaklı, filmin bu kısa süre zarfında, en heyecanlı yer olan adamın kadının kafasına silahı dayayıp, kadının çok hızlı bir şekilde normal tepki vermesi ve öldürmeye meğilli bir insanın bi koltuğun üzerine kedi gibi oturup, kafasındakini çıkarması... :/ Yani filmin en heyecanlı yerinde, gerilip "oyunculuk" görmek yerine aynı ritimde başlayıp aynı ritimde biten bir kısa film gibi... Düşüncem bu, ellerinize sağlık sizleri çok seviyoruz.
Veysi bey bu filme baş koymuş, helal olsun :)
Katıldığım ilk galaydı. İnşallah böyle devam etmez benim için :D
Film bi noktaya kadar heycanlıydı. sonra heycanı geçti ama
Kısa film çok güzeldi. Sadece son sahnedeki kan fışkırma sesi çok fazla olmuş gibi. Oradaki ses, fışkıran kanın yere dökülmesinden çok bardaktaki suyun yüksek bir yerden mermer gibi bir zemine dökülmesine benziyor. Filmlerde ve oyunlarda ses efektleri en çok ilgilendiğim noktalardan bir tanesi olduğu için dikkatimi çekti, paylaşayım dedim :) Elinize sağlık.
Quentin Tarantino Eightfull da Zenci dayım Bob'ı vururken silahı bacağına sıkıyordu ama kan kalbin oralardan filan fışkırıyordu. Ateistler bunu da açıklasın yani.
@@mcbatur :d
@@mcbaturaynı şey aklıma geldi bu kadar denk gelir vay be
@@patlakmartin2573 Aklın yolu bir 😂😂
Seste ciddi bir yankı var.
Akvaryum Rehberi Yanki degil, sesi olan goruntuyle sadece mikrofonun sesini ust uste koyup salise bazinda bile ayni noktaya denk getirmeniz gerekir Adobe Premier kullananlar da bilir bunu, 1-2 salise 2 layer birbirini tutmazsa(gozle zor gorursunuz yaparken) bu olur. Yankida ikinci ses ayni tonda ve gucte cikmaz, azalir ve dagilir.
sesi temizlerlerken eko almış
Adamın bıcak yediği yerde yan değil de dik saplasaymışsınız daha inandırıcı olurdu sahne. Yandan saplanınca yana düşmesi gerekirdi veya en azından o tarafa esnemeliydi.
Pilot ses ile temiz ses arasında 1 kare fark var. Bu da yankı gibi duyuluyor. Kurgucu hatası. Beni de rahatsız etti. Kolaylıkla düzeltilebilir ama gözden kaçmış belli ki. Her şeye rağmen harika bir iş yapıyorlar.
Akvaryumdan çıkınca geçiyor yankı
İlker bey'in double sesi yeni bir albümün habercisi olabilir mi ?
Bilseydik smokinimizi giyer öyle otururduk bilgisayar başına :)
Hocam canon mark 3 e magıc lantter ile raw çektirip canon dan sponsorluk almak 👏👏😂🙃 ve aynı cümlede kullanmak bi tek benim mi ilgimi çekti 😀🤔
mısırı patlattım film bitti
mısır bitmesin de. o önemli.
Hakkaride 2001 yılında İstanbul'la aynı anda Vizontele filmini izledim ve aynı sinema sahnesinde Cem Yılmaz'ın stand-up unu (askerdeydi) izlemiş biriyim. Ayrıca Titanic ve Breavehert vb birçok filmi izledim gösterime girdiği zamanlarda. Sonradan ilgisizlik ve bakımsızlıktan kapandı. Güzel yıllardı vesselam.
ABi kadının araya giren sesine alışamadım. Sesin bir bölümü rahatsız etmeyecek derecede yankı gibi bişi yapıyordu. Sizleri seviyorum. Nice videolara.
4 yıldır düzenli bir şekilde senaryo yazıyorum. İnanın türk sinemasına bu tarz içerikler getirmiş olmanız inanılmaz gurur verici. Sizleri çok yakından takip ediyorum ve biz genç sinema severlere gösterdiğiniz farklı bakış açılarınız için kendi adıma teşekkür ederim. Başarılarınız daim olsun..
Devam ediyor musun hala?
"burda olduğunu kimse biliyor mu?"
finali anlamak için bu cümle yeterliydi. güzel!
İlker hocam öncelikle sizi ve kanalınızı beğenerek takip ediyorum. Diyarbakır da sadece 5 alışveriş merkezinde toplamda 35 sinema salonu mevcuttur ve Diyarbakır Türkiye^nin nüfus olarak en yoğun 7 şehrinden biri ve sanılanın aksine sinemaya ve sanata yoğun ilgilidirler. Ayrıca sinemalarda şu kontrast meselesini dile getirdiğiniz için teşekkür ederim zira hafta da en az iki kere sinemaya giden biri olarak her gidişimde sinema müdürleri ile kavga ederim ama yine de şu ana kadar hiçbir sonuç alamadım. Teşekkürler, saygılar.
kesinlikle katılıyorum . öyle ki tiyatroya bilet bulmak bile inanılmaz zor burada. söylemlerim memleketçilik olarak algılanmasın . En batıdan en doğuya birçok yerde bulundum gerçekten sanata ilginin çok yüksek olduğu bir şehir Diyarbakır.
@@hevalcesur5384 Memleketimize olan bu önyargıyı yıkmak gerçekten çok zor. Ayrıca bu kanalı takip eden bi hemşerimi görmek beni mutlu etti. Desteğiniz için teşekkürler
@@mahirboru315 aslında meselenin memleketçiliğe dayandırılmasını istemem. İnsanın seçemediği özelliklerinden dolayı övülmesi ya da gömülmesi ( ki bu sadece mecazen degil ) çok canımı sıkıyor . Ben gerçekten objektif olmaya çalışarak bunu söyledim. Bende memnun oldum bu arada teşekkür ederim 🙃
@@hevalcesur5384 Dediğinize kesinlikle katılıyorum. Fakat ne yazık ki doğduğum ve büyüdüğüm bu mükemmel şehrin hep övülmesi gerekirken (özellikle tarihi açıdan) absürt bir şekilde olumsuz tarafları ile değerlendiriliyor hep. Ayrıca gıyaben de olsa tanıştığımıza bende memnun oldum 😊
@@mahirboru315 biliyorsun bu durumdan muzdarip çok insan ve çok şehir var . İşleyişe etki etmek için güçlü olmak lazım güce sahip insanların keyfi yönetim şekline tabii tutulmuş bizlerin yaptıkları devede kulak bile olmuyor çoğu zman... ona rağmen mutlu umutlu günler görmemiz dileğiyle 🌸
Öğrencilere sağlanan imkanlar ve sınırlamalarla birlikte değerlendirince gayet iyi duruyor.bu programın bana kazandırdığını düşündüğüm bakış açısı eleştirmeden önce filmin içinde bulunduğu şartları göz önünde bulundurarak yapmak. Eskiden filmlere ve dizilere çok sallardım ne bu böyle telefonla çeksem daha güzel olur diye. Detaylarını öğrenince Merih ÖZTAYLAN' ın dediği gibi "sefillikten başka bir şey deği lasla istediğin gibi olmayacak bundan eminsin hatta Nefret etmeyeceğin bir şey yapmışsan mükemmel." başarılar
Süperdi. Sinema-Televizyon öğrencisi oğlumu çağırdım birlikte seyrettik. Ona iyi bir örnek oldu. Bense bir tek şey söyleyeceğim. Bekir'in buzdolabını açtığı sahne bir tık daha uzun ve biraz daha şok! bir oyunla daha iyi olurdu sanki... Selamlar
Bence de, Bekir Carte D'or kutusunda barbunya bulmuş kadar şaşırıyor.
Film pek güzeldi, başarılarınızın devamını dilerim. Ne yazık ki film çekmekten ve kaliteli filmlerden çok anlamıyorum, isterdim ki daha detaylı bir yorum yapabileyim. Film güzeldi, sonu da beni şaşırttı.
Ahahahahahahahah
Ulan pseudo-science uzmanı da yorum yapmış oha
Vaaay süper adam da buradaymış.
kardeşim en derse o!
Yönetmenler Aramızda
sevgili İlker bu kadar derin ve önemli bilgiyi 30 yılı aşkın kıymetli tecrübeni insanlarla ve gençlerle paylaşman çok güzel ve dayanışmacı bir davranış.
İçtenlikle kutluyorum.
Öğrencilere her zaman öneriyorum.
sevgiyle kal
ethem özgüven
Veysi Beyin oyunculuğuna hayran kaldım! o duruş, o bakış, o soğuk ifade ehhehehheheh...
ne kısa ne uzun film erbabı değilim, dolayısıyla onayımın hükmü yok ama...
ellerinize sağlık. daha fazlasına nail olursunuz da bizler de şahidiniz oluruz inşamin!
İlker hocayı zamanla kendine has ve özel biri olduğunu anlayabilen tek insan değilim diye düşünüyorum. Hoca benim önyargılı bir insan olduğumu tekrar gösterdi. Teşekkür ederim. Bilgi birikimim yok denecek seviyede olsa da ben kendi yaptığım işe yoruyorum hocanın mesajlarını. Açıkçası fayda da sağlıyorum ders alıyorum. Filme gelecek olursak bilgim olmadığı için pek bir yorum yapamam sadece beğendim. Güzel bir kısa film izledim. Hocayı da bu kısa filmi buraya koyduğu için de tebrik ederim. Sağlıcakla hocam.
Serpil Özcan Türk standartlarının çok üstünde.. Tebrikler..
Seste bi gariplik var, 3.15 civarı artıyor
-televizyonumuzun sesini kısalım hattaki dinleyici!
Serpil Özcan'ı radarımıza sokmanız bile yeter. Çok çok iyiydi. Çalışan herkesin emeğine sağlık.
(And the Best Leading Head Oscar goes to Veyşi Şala.)
y=mx+n
Sayfanızı takip etmeye başlayalı çok olmadı.İlker Canikligil'in olduğu videoları izliyorum daha çok ve severek takip ediyorum,paylaşım şekliniz bana hitap ediyor ve böyle bir platformda böyle bir durumla karşılaşmak iyi hissettiriyor. Allegrettoyu izlerken de hissettiğim şeyler benzerdi. Filminizle ilgili yüksek perdeden yorum yapmam mümkün değil ancak gerçekten hoşuma gitti ve böyle bir şeyler üretmek üzerine düşünen biri olarak da bana fazlasıyla yardımcı oldu. Emeğinize sağlık genel anlamda,umarım sizleri izlemeye devam ederiz.
4 yıl gecikmeyle izledim. Ellerinize sağlık. Beğendiğim çok fazla unsur var. Beethoven'ın mevzu-i bahis eseri ile filmin senaryosu, görsel ve işitsel atmosferi arasındaki uyuma bayıldım. Müziğin zihnimize girip çıktığı yerler nefis, kadının vokaliyle kuantize olmayışı da nefis. Karakterlerin bedenleri üzerindeki ışığı çok etkileyici buldum, romantik dönem resimleri anımsattı bana. Kadını tıpkı mitolojik kardeşleri gibi erotik, güçlü ve kontrolde görüyoruz, erkeği ise kimliğiyle yüzleştikten sonra titrek ve işlevsiz. Oyunculuklar harika, bedenleriyle de oynuyorlar, epey tiyatral. Prodüksiyondaki makyaj ve temizlik dozu da güzel, rahatsız etmiyor. Filmde gerilim başından sonuna çok güzel ayarlanmış, ahenkle eşlik ettim. Çok kaliteli buldum epey şeyi. Nicelerini izlemeyi diliyorum, tebrikler.
Herhangi bir nick adı altında yapılan eleştiriyi geçerli saymamak, eleştiriye tahammülsüzlüğün açık bir göstergesidir. Kendi ismini ve cismini ortaya koyup koymamak kişinin kendi bileceği iştir. Bu tercihin korkaklıkla hiçbir alakası olmadığı gibi kişinin kendini daha rahat ve özgür hissetmesine, diğer bütün etkenleri ortadan kaldırarak salt fikir üzerinden tartışabilmesine olanak sağladığı için daha adil ve doğru bir yönelim olduğunu söyleyebilirim. Öbür türlü, yapılan eleştirilere "Sen kimsin?", "Sen ne okudun?", "Ne başardın ki bunları söyleyebiliyosun?" gibi tartışılan konu dışında kalan mantıksal safsatalara kayan tartışmalar yaşanacağını kestirmek zor değil. Bu nedenle egoları bir kenara bırakıp, doğru ve haklı eleştirileri ciddiye almak, hatta böyle eleştirileri yapanlardan mutluluk duymak, kişinin yaptığı işte gelişebilmesi için son derece gereklidir.
Deniz Çakmak Hoca sadece diyorki kimliği belirli olan belirsiz olan eşit değil tahammülsüzlükle alakası yok
Teknik açıdan yetersiz olduğum için içerikli bir yorum yapamıyorum lakin lakin oyuncuların sesi etkiledi beni belki de filmin yarattığı psikolojidendir bilemedim ama iki oyuncununda konuşmaları pürüzsüz,sakin ve etkileyiciydi. Asıl olarak en çok beğendiğim yön ise iki oyuncuda oldukça uyumlu ve etkileyiciydi ki erkek olan oyuncunun daha önce ki birçok kısa filmini izlemiştim ama standart geliyordu oyunculuğu bana bu sefer çok daha iyiydi. Emeğin yanında kendi izlediğim kısa filmlerin standartının üzerinde olan kalite içinde ayrıca teşekkür ederim...
buzluk kapısını açtığında kesik bir baş gören insanın yüzünde daha bir şoke hali, daha bir dehşet emaresi olur gibi geliyor bana.
Allegretto,güzel olmuş sonuyla birlikte baştaki et sahnesini aklımızda yinelemeyi başardı.(06.25' de kamerada gelen küçük kaymalar dışında,olmuş.)Tebrikler!
Filmdeki boğuşma sahnesi birazcık daha uzun tutulsa kadının gülme tepkisi biraz daha doğal gelebilirdi. Bu haliyle de güzel olmuş elinize sağlık. Eleştirme seviyem bir sinemasever :)
Adama ne kadar saygi duyuyorsam, nasil dikkatli dinliyorsam artik, "isiklari kapatin" dediginde yerimden firladim
Sıradan bir sinema seyircisi olarak Allegretto oyunculuk ve renklerin kullanımı açısından çok kaliteli olmuş. Sadece konusu sıradan geldi. Ben KUTU yu çok beğendim. KUTU nun incelemesini yapmanızı çok isterdim.Saygılar.
Kadını ilk gördüğüm an ne yaptığını tahmin ettim, parayı buzdolabından al dediğinde de ne görüceğimizi ve onun planını anladım ama bütün film boyunca bunlar dikkatimi hiç dağıtmadı,heyecanla ve zevkle izledim;oyunculuk ve çekim harikaydı.
Dürüst bir yorumla denemenize geri dönüş yapmak istedim. Film başladığında bir gerilim bir huzursuzluk hissettim ve videoyu eğlenme niyeti ile açtığımdan, tadım tuzumun da bi tık kaçık olması nedeniyle filmi geçip videoyu izlemeye devam ettim. Çünkü UA-cam'a girerken beklentim bu değildi. Ama aklımın bi köşesinde de burada böyle bir film olduğu var şuan. Canım bu tip birşeyler izlemek istediğinde gelip bakabilirim. UA-cam birşeyin yeri olsun olmasın daha çok insana ulaşmayı sağlıyor yani.
Femme Fatale karakterleri çok seviyorum bu yüzden filmi ve hikayesini de beğendim. Finalde “kafa” olmasaydı eksik kalırdı. Bir de başlangıç finale göre fazla sönük kalmış gibi. Mesela ilk planda hareket daha büyük olsaydı, yani kadın, eti bıçakla kesmek yerine kaburgayı satırla doğruyor olsaydı, film izleyeciyi direkt içine çekebilirdi.
Işık,ses,görüntü ve varlık kavramları ifacıların zihnine öyle yer etmiş ki filmin konusunu bile teknik kavramlar sarmış.allegretto..
Filmle ilgili yorum yapmayacağım ama şu kanal dolu dolu zaman geçirmek için harika bir alternatif. Elinize sağlık...
Filmi beğendim. Şiirsel bir tarafı var. Hayatta en güzel şey sıkı ve iyi öğrencilere sahip olmak. Emek boşa gitmez en başta. Tebrik ediyorum. Her eser, bittikten sonra yeni bir derdi beraberinde getirir: Daha iyisini yapmalıyım. Sorgulamalarınız verimli olsun. Kolay ve keyifli gelsin.
Filmde ve oyundaki gerilimi çok iyi hissettim belki sonunda erkek oyuncu dönüp kadın oyuncuya bir bakış atabilirdi ve buzdolabının içindeki kafa sahnesi yerine kadın oyuncunun buzluga bakış ve ince bir gülümseme ile sonlandırılabilir di emeğinize sağlık.
Filmi izlemedim,Pink Flamingos kadar kötü de olsa The Godfather kadar iyi de olsa benim gözümdeki değerinizi değiştirmez. Ben İFA ekibinin hoşsohbetini seviyorum ayrıca öğrendiklerimde cabası, daha önceden filmlere baktığımı fakat görmediğimi sizin sayenizde farkettim. UA-cam'daki en iyi kanallardan birisiniz bence nice 50 Bin'lere...
Filmi beğendim özellikle kadının şiddete uğradığının kanıtı olan morluğun en sonunda cesete bakarken fazla göze batması çok güzel olmuş. Teşekkürler emeği geçenlere
UA-cam da gala yapan cesur bir kısa filmi seyretmenin bir keyfide özgürce hemen eleştirebilmek belkide. Yapay gala yorumlarıni izlemekle bu yorumlar okumak gündüzle gece gibi.
Kısa film izlerken genelde gerilirim ve içine girmekte biraz zorlanırım. Film ilk sahneden film izlediğimi unutturdu, kendimi kaptırdım. En beğendiğim kısa filmlerden biri. Devamı gelmesi dileğiyle.
Ben filmi beğendim. Ancak, filmi beğenmemin sebebi filmi gerçekten başarılı bulduğum için mi, yoksa İlker Canikligil'in çektiğini bildiğim için mi bilmiyorum! Yani anlatmak istediğim şey şu: Bence bir filme karşı olan algımız o filmin kime ait olduğuyla doğrudan ilişkili bir durum (Hadi konuyu biraz dağıtayım). İlk olarak, burada İlker Canikligil gerçekten cesaret göstermiş. Neden? Çünkü çoğu burnu havada yönetmen filmini, özellikle UA-cam gibi bir mecrada, yayınlamak istemez. O kadar "ustadır" ki benim gibi sinemadan ortalamanın altına anlayan bir klavye beyefendisi tarafından eleştirilmekten korkar. İlker hoca bunu yapmamış (Yani adam o kadar da egoist değil. Dağılın).
Bu açıdan , İlker hoca "hoca" olduğundan ve bildiğimiz kalıplaşmış şeyleri her zaman eleştirdiğinden kendisine karşı olan beklenti, kimileri için, her zaman İlker hocanın yapacağı şeyin daha üstünde olacaktır. Bu da söz konusu kişilere eleştirmek için bir "neden" verecektir. Yani yapacağı filmler her zaman kötü olacaktır. Ancak, bunun tam tersi bir durum da söz konusu. Yani, benim gibi İlker Canikligil'in fikirlerine önem veren kişilerde de "İlker Canikligil yaptıysa kesin mükemmel yapmıştır" yanılgısı da oluşabilir. Çünkü filmi istemsizce değerlendirirken, Allegretto filmi olarak değil, "İlker Canikligil'in yaptığı Allegretto filmi" olarak değerlendiriyoruz. Bu durum, çoook büyük efsane yönetmenler için de geçerli bir durum bence. Bu düşünceden hareketle, "filmi beğendim ama benim beğenmem filmin güzel olduğunu gösterir mi ya da filmi gerçekten güzel olduğu için mi beğendim bilemiyorum" diyorum (Evet, çok saçmalamış da olabilirim evet).
Ancak buradan hareketle İlker hocaya bir şey sormak istiyorum. M.McLuhan'ın kitle iletişim araçları için söylediği "The medium is the massage" sözü, sinema dünyasında kimi durumlarda "Director is the massage!" olabilir mi? Emeğiniz için bütün ekibe teşekkürler.
Teşekkür ederim :)
Sinemadan falan pek anlamam ama filmi beğendim ben de merak uyandırdı. Aynı zamanda Veysi'nin "Enes Batur'un filmi görmek dahi istemiyorsunuz" lafının cezasını çekmesine de ayrıca sevindim :)
Emeğinize sağlık.
Film başladı ışığı kapattım ve duyguyu hemen aldım ışığı kapatın dediğinizde ki ayrıntıyı gayet iyi algıladım 😀teşekkürler İlker bey & ifa
İlker hocam ben bu kısa filminizi çok beğendim sizin ve ekibinizin emeğine sağlık 👏 özellikle bayan oyuncu rolünü çok iyi çalışmış ve yapmış ben daha iyisini yaparım diyenler varsa yapsın bizde izliyelim .
film gerçekten etkileyiciydi.
İlker beyin en başarlılı bulduğu film listesi olsa o filmleri sırayla izlerdim.
not:bu bir taleptir
Kısa filmden daha çok uzun metrajlı bir filmin sahnesi gibi olmuş. Anladığım kadarıyla kadın şiddet gördüğü kocasını öldürüyor , mesela film bir dayak sahnesi ile başlayabilirdi, bir şeyleri biraz daha açıkça ifade edebilirdi. kadın oyuncu gerçekten çok iyi bu arada.
Özgün senaryosu harika. Bir kısa film için ancak bukadar olur. 10/10
Oyunculuk vasat. Erkek oyuncu 5/10
Kadın oyuncu 6/10
Sıkıntı gerçekçilik hissinde. Yani şimdi adam adrenalinin korkunun bukadar yüksek olduğu bir durumda sanki çay sohbeti gibi bir rahatlik var.
3 boyutlu kafa 9/10
İlker Canikligil 8/10 İlker bey ışık ses gibi teknik konulara çok titiz ama oyunculuk yönetimi zayıf kalıyor sanırım.
Elinize sağlık gençler. 😘
İki noktada güzel şaşırtıyorsunuz; 1) kadın yataktayken matrix vari bir ekranın dönmesi.Sanırım burada küçük bir imzamız olsun demişsiniz:) 2) Senaryoda kocasını da kesmiş olması kısmı. Güzeldi, tebrikler.
İlker Hocanın filmini izlemek çok güzeldi. Yorumlarda sesle ilgili bir sorun olduğundan bahsetmişler. Ben izlerken bunu farketmemiştim. Tekrar izleyeyim dedim. Sonra niye 2. kere izlediğimi unuttum gene dikkat etmemişim, gene fark edemedim. :)
Umarım yeni filmler de burada paylaşılır.
Filmde alan derinliği, ışık kullanımı ve kamera açıları hoşuma gitti. Oyunculuklar da güzeldi. Senaryo fena değildi, sonda planlanan o şaşırtma duygusunu veriyor izleyiciye.
Buradan İlker hocaya sesleniyorum duy beni hocam: Color Grading hakkında teknik bir bölüm çekseniz, yani temel yapılması gereken şeyleri biraz açıklasanız, biz de izleyip bundan faydalansak ne güzel olur.
Uzun zamandır hikaye yazan biri olarak olay örgüsüne, diyaloglara çok dikkat ederim ve bu noktada kopukluklar olduğunu fark ettim. Hikayede ve filmde söylenen her sözün veya film için konuşacak olursak gösterilen her karenin bir amaca hizmet etmesi gerekir. Bu daha sonraki bir sahneye ışık tutmak veya karakteri tanıtmak için olabilir. Karakterler farklı iki dünyada yaşıyor gibiydi, bu yüzden aralarındaki ilişkinin nasıl bir seyirde olduğu havada kaldı. Öte yandan Serpil Özcan'ın oyunculuğu şahaneydi. Renk ayarı konusunda da Veysi Sala'ya katılmıyorum, eğer daha koyu olsaydı olması gerektiğinden çok daha kasvetli olur ve izleyiciyi yorardı. Selim Çobanoğlu'nun da ellerine sağlık buzluktaki kafa şahane olmuş. Ve son olarak, çekim açıları da bir fotoğrafçıya yaraşırdı.
Minik bir not: İlker hocam, fikirleriniz en büyük hayali yönetmen olmak ve bu alanda yeni sanatçılar yetiştirmek isteyen hayalperest bir kıza ışık tutuyor. Teşekkürler.
"diyarbakır'da sinema var mı bilmiyorum" demesini yakıştıramadım ilker hocaya. 2017 verilerine göre insanların sinemaya gitme sıklığı oranının en yüksek olduğu il diyarbakır. kendisinin sinemanın bu kadar içinde olup da bu araştırmadan haberdar olmaması çok tuhaf.
Aynen Diyarbakır'da da Hakkari'de de sinema var ki Diyarbakır'da sinemaya yoğun ilgi var bu düşünceler üzücü...
Ben bir izleyici olarak yaptığınız kısa filmi beğendim. Senaryo iyi, oyunculuk muntazam ve çekim başarılı. Daha çok çalışma bekliyoruz. Saygılar
hocam teşekkürler güzel sürpriz için :) filmin beğenilmeyecek tarafı yok çok iyi. "medium is the message" sözü çok güzel oturmuş, festivalde çok iyi gitmiştir de ben örneğin allegretto ile bağlantıyı kuracak bilgiye sahip değildim. belki "youtube release" çıkarıp "7. senfoninin 2. bölümünü dinledin mi" den hemen sonra bir iki saniye orkestra girebilirmiş :D
Hikayenin önceki halini bilmiyorum ama bu hali insanın içini ürperten bir hikaye olmuş ve bu hikaye 4 dakikada bu şekilde anlatılabilirdi ancak.
Giriş-gelişme-sonucu fark edemeyen arkadaşlar olmuş, katılmıyorum kısa filmin en güzel yanı hikayedeki detayların bize kalmasıdır.
Kadının gözündeki morluğun kocasıyla yaşadığı kavgayı anlattığını düşünüyorum. Bu kavga belki de bardağı taşıran son damla olmuş, gözüne aldığı o darbe de onu deliliğe itmiştir.
Gelen kardeşinin onların evde olmadığını düşünmesi de "Acaba bu kavga tatile çıkma hazırlıkları sırasında mı oldu?" diye düşündürüyor beni.
Filmin sonundaki kesik kafayı gördüğümüzde, filmin başında parçaladığı etin kocasının etinin olduğunu fark etmemiz; klasik, hoş.
Işık seçiminiz bana yerinde geldi, tek kafama takılan neden filmin giriş kısımlarında kamera biraz bulanık çekiyor acaba?
Bir oyuncu olarak film seyretmenin en tatsız tarafı galiba elde olmadan oyunculuğa gereğinden fazla odaklanmak oluyor. Tabii diğer kısımlar hakkında yorum yapacak yeterliliğe sahip hissetmemek de bu konuda etkili oluyor olabilir :)
İki oyuncunun performansları arasında o kadar fark var ki, başka filmlerde oynuyor gibiler.
Londra’ya yolunuz düşerse görüşmek isterim. Keyifle takip ediyorum. Sevgiler
Emeğinize sağlık öncelikle...Kişisel olarak sahip olamadığımız imkanlarla çekmiş olmanız bile görüntü yönetimi olarak filmin kurtarılmasına yetmemiş...Eminim ki daha iyi şartlarda görsel olarak daha iyi bir film ortaya çıkabilirdi.Flular ve renkler çok düzeysiz duruyor.Daha iyi imkanlara sahip olacağız zamanların gelmesi dileğiyle...
bu videoda hocanın sesi bir yerden sonra çok tuhaflaşıyor. yankılı değişik bir hale giriyor. şuan 4. dakkadayım yankılı çift ses gibi tuhaf.
Serpil Özcan'nın oyunculuğu çok beğendim. Açılar ve efektler de oldukça tatminkar olmuş. Elinize sağlık.
film şöyle olabilirdi böyle de olabilirdi hatta öyle olsaydı böyle olurdu. Kim çekerse çeksin ışık ile zamana yazı yazmaktır film çekmek, bu yüzden o anın en iyisidir zaten.
Süpermiş ben beğendim. "Seninki kalkmıyordur da." kısmına gelindiğinde kamerayı diğer tarafa koymak (180 derece tersine) gücü arttırabilirdi belki de. Bir de son kısımda , buzdolabının önündeki ritmi biraz daha düşürmeniz duyguyu daha da arttırabilirdi. Plot twist'e hayran kaldım. :D
Filmin başında ablanın gözünün morarmış olması dikkatimi çekti.. Tam abla kocasından intikam alacak derken, ablanın planı tanıdığı erkeklerden intikam almakmış. Güzel gerildim, film güzeldi...
Bir izleyici olarak filmin ilk kez youtube dan yayımlanması benim için bir şey farketmiyor. Nazım benim filmim olsa koymazdım diyor. Ama filmi hiç kimsenin izlememesini herkesin ulaşabileceği bir yerde olmasına yeğlemesini anlayamadım.
İzlediğim en iyi kısa filmdi. Sağolun.
İlker hoca, burada eleştirdiği ya da tavsiye ettiği bazı noktaları, kendi filminde uygulamış. 06:08 sıralarında kamera titremiş aşırı belli oluyor. Konu ile ilgili uzman olmasam da ben beğendim.
her hafta düzenli olarak beynimi yakıyorsunuz Teşekkürler
Tam dehşete düşmem gereken yerde veysinin başı sayesinde kahkaha attım 😂😂
Yeni izliyorum, kamera açıları çok güzel, ışıkları kapatınca görsel bir şölen izledim. Kaburga da iyiymiş
ben kısa filmi seyrederken ikna oldum, eleştirmek istesem bir çok şey çıkar ama hiç bir şey yapmamaktansa böyle filmler yapmak ilerisi için umut veriyor. En çok beğendiğim kadın oyuncunun hırsızla olan yataktaki konuşması, sanki bana söylüyor gibi hissettim. Teknik çok bilmiyorum ama bayan oyuncu bıçakla salona girerken yüzü aşırı aydınlık sanki orada maske yapılmış bir şey rahatsız ettii ama önemsiz. Ellerinize sağlık hocam, bu ekiple dahada iyisini yapabilceğinize eminim, güvenimiz sonsuz. tebrikler tüm ekibe.
elinize sağlık.... gayet soru işaretleri ile bizleri 2 dk dahi olsa sonuna kadar merak/heyecan/tetikte tutan bir film olmuş.
Tan Tolga Demircinin söylediği, Türkiyede horror olmaz, kültürel farklılıklar bizde bunu mümkün kılmıyor. Lafını çok güzel bir şekilde değiştirmişsiniz. Günümüz sorunlarıyla güzel bir korku filmi olmuş.
Bitmiş işi herkes eleştirir, ben bir soru soracağım. Bir anamorphic lensim yok, anamorphic çekilen görüntüler çok hoşuma gidiyor. Bir nebzede olsun anamorphic görüntüye benzesin diye kurguda yukardan ve aşşağıdan kırpmalar yapıyorum ve Optical flares kullanarak lens flare ekliyorum. Sorum şu: Hocam caizmidir? Siz neden yapmıyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Anamorphic lenslere bir bölümde bahsedermisiniz?
Bu kısa film bana eleştiri yapamamayı öğretti. Tam bir sahne hakkında şöyle olsa daha iyi olmaz mıydı? diye yorum yapacakken birden aklımdan şu geliyor; demek ki yönetmen böyle çekmeyi tercih etmiş. Kadrajları İlker Canikligil'in gözünden görmek, senaryodaki hangi kısımlara İlker Hoca'nın müdahale ettiğini tahmin etmeye çalışmak gerçekten keyifliydi.
Yorumları okuduğumda yazanların bir çoğu kendi düşüncelerini yapıcı eleştiri olarak belirtmiş. Beklediğimden daha yapıcı yorumların olmasına sevindim açıkçası.
Bazı sahnelerin karanlık alanlarında renkli noiseler vardı. UA-cam'dan kaynaklandığını tahmin ediyorum ama bu noiselerin Magic Lantern aracılığı ile çekilen raw dosyalarının color correction aşamasında oluşmuş olabileceğini de düşündüm.
Kanın fışkırdığı sahne ve sondaki kafa sahnesi Türkiye'de izlemeye alışık olduğumuz kısa filmler için çok profesyoneldi tebrik ederim.
UA-cam gibi bir mecrada, başarılı olduğunuz bir kanal üzerinden bu kadar cesurca filminizi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Takipteyiz!
filminiz güzel bence..şaşırtma korku var..bu kadar malzeme ile bu kadar çıkıyor.. güzel bir bölümdü. her zamanki gibi:D
öncelikle programı izlemeye bir iki gün önce ilk bölümden başlayarak, rüzgar gibi buralara kadar geldim. kanalı da ilker hocanın tedx konuşmasından doğrudan reklamıyla öğrendim. yani davet ettiniz geldim. iyi ki de gelmişim. fakat bir problem var. işi öğretip öğretip sonra hadi filmi izleyelim diyince artık eski gözle bakamaz oluyoruz. hızlı bi şekilde çok güzel şeyler öğrendim. kendi mesleğim de fotoğrafçılık olduğu için özellikle renk ve baskı kısmında bulunduğum düşünülürse ilgimi çekmesi de çok normal tabi. şimdi anlattıklarınızdan öğrendiklerimle naçizane eleştirimi yapmak istiyorum. başkaları bahsetmiş mi bilmiyorum ama yorumlara basitçe baktığımda göremedim. kamera çok titriyordu sallanıyordu. bunu söylemek istedim. onca programda beni öyle bi kafaya soktunuz ki başka şeyler de söyleyebilirim belki ama hocanın bahsettiği geri bildirimleri eminim ki sinemacılardan almak istiycektir. o yüzden bana düşmez ama totalde bir filmin içindeydim ve bu his güzeldi. bu film adına ayrı, kaptığım müthiş tüyolar ve birikimini paylaşması adına ayrı teşekkür ediyorum ilker hocaya. bedavadan şunları izleyebildiğim için çok şanslıyım. harika programınız için de diğer tüm ekibe teşekkür ederim. özellikle veysi ve nazıma diycem sanki mahalleden arkadaşlar gibi :) ha bi de programa seçtiğiniz jenerik müziği ve fonda genellikle çalıyor o aynı küçük melodi. her kimin fikriyse beni başka bi şeye daha uyandırdı. müzik resmen hemen ezberleniyor ve izlemezken kafada çalmaya devam ediyor. müzikle de uğraşıyorum melodi aklımdan çıkmıyor ve dönüp dönüp izlememi izlemeye devam etmemi tetikliyor.. nasıl etkili olabileceğini şimdi daha iyi anlıyorum. istemsizce sonraki bölümü izlemek istiyorsun. bence bu yaptığınız işi diğer youtuberların işlerinden ayıran bir etken oluyor. ve aslında anlattığı şeyi aynı zamanda uygulamış da oluyor. ve iddia ettiği gibi sezon sezon bölüm bölüm takip ediyorum. neyse çok uzattım çok teşekkürler.
Elinize sağlık filmi izlerken 2 kere ters köşe oldum. Birde hatun “sesinden tanıdım” dediğinde Veysi’nin sesindeki/konuşmasındaki defekt geldi aklıma güldürdü. 👍👍👍
Aslında uzun zamandır bu işin (izleme ortamlarının) uyandırdığı hisleri bir çok defa anlattık çevremize.
Grafik hazırlarken bile nasıl hangi matbaa hangi malzemeye basacak nasıl görünecek konusunda uyarılarımız oldu.
Bu deneysel çalışmanın hangi ekipmanlar ile nasıl çekildiğini ve en önemlisi renk - kurgu aşamasındaki emeği saygı ile alkışlıyorum.
Senaryo içinde ;
-" burda olduğunu kimse biliyor mu ? " sonu belli etti. :-)
Bekir karakterinin kar maskesini çıkardıktan sonra terlemenin devam etmesi, hatta Ali abiye ayıp edilebilme teklifi sırasında bir yutkunma beklerdim.
Teşekkürler saygılar
Kadının ilk saniyelerde elmacık kemiğine anca yaklaşan gözündeki morarma, saniyeler sonra elmacık kemiğinin ortasına kadar gelmemiş olsaydı mükemmel diyebilirdim. 9/10 Tebrikler!
''hiç'' değil ''hep'' olun...sizi izlemek çok keyifli....harika......devam
valla hocam giden vaktimi GB'mi koyuyorum bir kenara.Öbür tarafa filminizi koyuyorum.Bence değdi:)ELİNİZE SAĞLIK.
Ellerinize sağlık hocam, Dijital Video ile Sinema kitabında anlattığınız ışıklandırma ve rengi birebir yansıtmışsınız.
"kafa görünmese de olurdu" kafayı görünce aklıma gelen ilk şeydi. kadının manyakça surat ifadeleri, gözündeki morluk, adamın buzdolabını açıncaki tepkisi, bütün bunlar sayesinde kafayı görmeden anladım olayı ve bu da ne kadar iyi çekilmiş ve düşünülmüş olduğunu gösteriyor zaten.
hatta kadının buzdolabına bakıp "yanına arkadaş geliyor" falan gibi bişey demesini bekliyodum o psikopat ifadelerden sonra
bir de kontrastı ve aydınlık derecesi baya dengeliydi.
Ayrıca, şunu unutmayın çünkü sanat ile uğraşan herkes unutuyor. Genellikle insan bişeye bakıp "iyi olmuş" demez. İyi olduğunu düşünüyorsa yorum yapmaz zaten. Yani her hayvani eleştirinin yanında beğenip de susan başkaları var. Beğenmeyen çok konuşur genellikle. "Vocal minority" hep olur.
Film zaten güzeldi ama ben başka bir konuya deyinmek istiyorum bence türkiyedeki üniversitelerde rts okunması yerine IFA gibi mecralarda eğitim görülmesi en azından meslek gereği çevre ve bilgi edinilmesini daha yararlı ve eğitici buluyorum bu soruya ilker beyin cevap vermesi beni mutlu eder. Teşekkürler
Atmosferin tadı damağımda kaldı. Oyuncu yönetimi/oyuncular/ses tasarımı çok iyi tadında. Bekir'in de hakkını vermek lazım, O karakteri oynamak aslında daha riskli (diğer psikopat kadın karaktere göre daha gerçek ve ince bir durum var orada), hakkını vermiş. Elinize sağlık. Daha fazla film istiyoruz hocam, artık bir uzun metraj lütfen!!
Film güzeldi beğendim, tek gözüme acayip gelen nokta hırsız koltukta otururken yüzüne vuran ışık ve arka planla adamı ayıran çizginin garipliğiydi.
Ilk aklima gelen keske kadinin mor gozunu en son bicaklama sahnesinde gordeydik. Ayrica kanalinizda ki baska bi filmde de vardi bu sahne babasini olduruyordu sanirsam. Basarilarinizin devamini dilerim
Ekip olarak emeğinize sağlık. Benim açımdan eksikleri olsa bile; güzel bir filmdi.
Yeni projelerinize de sabırsızlıkla bekliyorum.
bakışlar ve dekor hannibal tadı verdi.
9:15
You can fire your arrows from the Tower of Babel but you can never strike God!
Samsun AVM'lerde hep yapıyorlar ışık oyununu. Bir filmden sonra artık delirdim, sinemaları işleten şirkete mail attım, 3 tane bedava bilet verdiler.
Abiler merhaba, film ve programın konusu hakkında yorum yapmayacağım. İki yıl önce sinema bölümünden mezun oldum. Şu an bir firmada desktop video üretiyorum. Sinema okulunda, ders dışında da sinema muhabbeti çevirmekten çok keyif alırdım. Çevremde sinema muhabbeti yapacağım kimse yok. Televizyondaki sözde sanat sepet programları fragman vermekten öteye geçemiyor. Okulda hocalarımla, arkadaşlarımla çevirdiğimiz muhabbetler kadar güzel tat veriyor sohbetiniz. Haftada bi kez de olsa yayın yapmanız beni mutlu ediyor. Selamlar.
Merhaba, film baya "prestissimo" olmuş. İyi ki varsınız. Tebrikler.
ne güzel herkes beğenmiş filminizi süper.... Düdük makarnaları aferin size.
muzikler ve ses kim kurguladiysa sahane olmus ben gozlerimi kapatip dinledim harbiden olmus. goruntuleride cok begendim silah kadinin basina dayandiginda kamera acisi hareketini cok begendim birtek bir genelleme yapacagim su turk tarzi abi abla muhabbetlerini cok sevmiyorum turk filmlerinde. film harika olmus harbiden
sizi izledikçe bu işlerin zorluğunun farkına varıyorum. Cahilliğinin farkına varmak da çok önemli birşey tabii. Birşey için uğraşıp oraya çıkmak, ben de bunu yaptım' demek çok cesaret isteyen birşey. Yalnız benim aklıma hep diyaloglar takılıyor. Konuşma bir yerde oraya gidecek sandım, gitmedi. İnsan anadilinde bir film izlerken en ufak detayları farkediyor. Nedense konuşmalar, Türkçe filmlerde bana hep ama hep yapmacık geliyor. Yapmacık da değil. Bariz çok. Bir makinanın işleyişini görmek gibi. Birşey oturmuyor sanki. BUradan hareketle, bir Iran filmi izleyip 'oooo oyunculuk harika' diyoruz ama, belki de o oyunculuk biraz opak olduğu için bize öyle geliyor. Farsça bilmediğimiz için. Yani sorum şu, acaba kendi dilimizi ekranda görmeye alışkın olmadığımız için mi tuhaf geliyor, yoksa kendi dilimizde henüz oynamaya alışmış olmadığımız için mi tam oynayamıyoruz? Dilin ve algının, oyunculuğun kesiştiği yer çok karmaşık gerçekten.
Cevap vermek istedim haddim olmayarak kusura bakmayın.Bence bahsettiğiniz yapmacıklık,oyuncuların role yaklaşmasıyla ve bu rolü nizami bir şekilde oynamasıyla alakalı.Kendi dilimizi düzgün kullanan bu dilde hikayeler anlatan ana akım medya ya da arthouse filmlerin azlığından kaynaklanıyor.Örneğin house of cards dizisinde kevin spacey de aslında ingilizlere göre düzgün ve kitabi konuşuyor.
tam anlayamadım kusura bakmayın. Örnekten gidersek, izlediğimiz kısa filmde oyuncu Türkçe'yi düzgün kullandığı için ve biz buna alışık olmadığımız için mi tuhaf geliyor diyorsunuz?Yoksa dili toplum olarak iyi kullanmadığımız için (dili düzgün kullanan ana akım ya da sanat filmlerinin azlığı, hikaye anlatmayan bir toplum oluşumuz da buna katkıda bulunuyor)mi oyuncunun konuşması tutuk kalıyor? Kevin spacey House Card's da bir Amerikan başkanını oynuyor, orada yansıttığı şey o duruma gelebilmiş bir insanın konuşmasıyla örtüşüyor bence. İngilizlere göre derken sanırım 'halk'tan bahsediyorsunuz. Tabii onlara göre düzgün konuşması normal (bizde ve ABD''de işler tersine döndü ama neyse). yani düzgün konuşması gerçekçi.
tugce tugran Yani evet.Hikaye ile olan bagimızın azligi en büyük etken.Fakat bir.de oyuncuların aldığı eğitim, yetenekleri yönetmenin oyuncu üzerindeki etkisi bu kısa film ozelinde size yapmacık gelmiş olabilir kevin spacey tabii ki bir başkanı oynuyor ama aksanlı düzgün konusamayan da başkan var hayatta. Sonuçta bu durum aktörün size samimi ve inandırıcı gelip gelmemesiyle alakalı
Serpil abla çok iyi oynamış, spontan ilk yorumum bu oldu. Film bende bir iki hatta üç dört git gel yarattı ki bu kadar kısa zamanda daha ne, en başta kadın yatakta kafasına silah dayanmışken önce bir çaresizlik, arkasından abiyi tanıyınca şimdi siçtum gagana moduna çok iyi geçiyor, oradan seksapele bağlayınca ki çok iyi bağlıyor Serpil abla hakkını bir kere daha verelim, ulan diyorsun Ali'den intikam alacak ama sonra git parayı al dediğinde tekrar bir viraj alıp aha diyorsun başka bir şey var ve abinin şaşkınlığı sonrasında bıçak işi finalize ediyor, orada bitseydi de güzel bir aternatif son olabilirdi, en son kafa bana fazla anlatmak gibi geldi ama Veysi'nin oyunculuğu da görülmeye değerdi :). E bunları düşününce İlker hocaya da iyi helva karmışsın diyorum. Burcuyu anlayamadım ama severim hoş bi ablamızdır, bi de konuştursaydın daha iyi olacaktı hocam... Elinize sağlık hepinizin...
Açıkçası film gayet güzel, oyunculukları çok beğendim özellikle Serpil'in oyunculuğuna bayıldım. Tek eleştirmek istediğim yanı sanırım 5dmark'da kullanılan lensten dolayı çok fazla depth of field efekti var. İlker Hoca biraz mimikleri ön plana çıkarmak istemiş olabilir ama focus distance biraz fazla kısa tutulmuş gibi geldi gözüme, sürekli heryerin dofa düşmesi biraz rahatsız etti. Onun haricinde ışık, ses gayet güzeldi. Elinize sağlık.
Kırk yıllık sinema severim."OLMAZ ÖYLE SAÇMA ŞEY" i ilgi ile takip ediyorum.
Hocam, ses, görüntü, çekim açıları, oyuncular bence gayet iyiydi... Sadece kısa film olmasından kaynaklı, filmin bu kısa süre zarfında, en heyecanlı yer olan adamın kadının kafasına silahı dayayıp, kadının çok hızlı bir şekilde normal tepki vermesi ve öldürmeye meğilli bir insanın bi koltuğun üzerine kedi gibi oturup, kafasındakini çıkarması... :/ Yani filmin en heyecanlı yerinde, gerilip "oyunculuk" görmek yerine aynı ritimde başlayıp aynı ritimde biten bir kısa film gibi... Düşüncem bu, ellerinize sağlık sizleri çok seviyoruz.