Hocayı her dinlediğimde kavrayamadığım başka şeyler kavradığımı farkediyorum. Şimdinin Türkiyesinde hocaya ekmek sudan daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum
Ricali Gayb (Görevli Velîler) Hakkında Bu zevâtı kirâm hakkında da birkaç hususu ele alalım. Manevî görevliler diye bilinen “Ricali Gayb” iki guruptur: A. Karar organı B. İcra organı Karar organı “Divan” ya da “Divan-ı Kebir” gibi isimler ile anılır. İki tür toplantısı vardır. Aylık toplantılar. Ki her arabî ayın 14’ünü 15’ine bağlayan gece, çeşitli yerlerde yapılır. Yıllık toplantısı, ki bu da senede bir defa, Efendimiz (aleyhisselâm)’ın Rasûllük görevini almadan evvel inzivaya çekildiği Hıra Dağı’nda olur. Bu “Divan-ı Kebir”e katılanların büyük kısmı ölüm ötesi yaşama intikâl etmiş büyük evliyaullâhtan, üçte bir kadarı da şu anda Dünya üzerinde bilfiil görevli yüksek derecelilerden teşekkül eder. Toplam 66 kişilik Divan ehline Dünya üzerinden, zamanın “Gavs”ı, “Kutb-ul İrşâd” ve “Kutb-ul Aktab” olan iki yardımcısı, dört unsur üzerinde tasarrufu olan dört kutub, yedilerin tamamı “Gavs”ın tasarruf dairesi dışında olan “Müferridûn” namıyla bilinen 11 kişi katılır. Varlık üzerinde, ilâhî ilim gereği alınması gerekli tedbirler hakkında kararlar alınır ve bu kararlar icra organına nakledilir. “Divan-ı Kebir”in tabii başkanı Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem)’dir. Onun gelmediği toplantılarda ise, şayet var ise o devrin “İnsan-ı Kâmil”i, yoksa zamanın “Gavs”ı başkanlık görevini ifa eder. “İnsan-ı Kâmil” her asırda bulunmaz. “Gavs” ise her asırda vardır ve kıyamete kadar sürekli, bir kişi, o görevi ifa eder. “İnsan-ı Kâmil” rütbesi, en üsttür ve birkaç asırda bir o rütbeye nail kılınmış kişi gelir yeryüzüne. “Müceddid-i zaman” yüz yılda bir gelir. Dinin, o günün insanlarının anlayışına göre yenilenmesi görevini ifa eder. O da divan ehlindendir. Son müceddid de “Mehdi” lakabıyla bilinen Zât-ı kirâmdır. Aynı zamanda “İnsan-ı Kâmil”dir, Mehdi!.. Gavs, hem Rasûlullâh (aleyhisselâm) katılmadığı zamanlarda divan başkanlığı yapar, hem de icra organının başıdır. Kutb-ul İrşâd tamamıyla, çeşitli burçlardan, bilinen ve bilinmeyen sayısız yıldızlardan gelen tesirler üzerinde görev yaparak, bunlardaki sayısız mânâların gereğinin yeryüzünde mevcut insanlar ve cinler üzerinde açığa çıkması hususunda çalışır. Kutb-ul Aktab ise, Gavs’tan çıkan emirleri çeşitli ilgili mercilere dağıtır. Divan’a katılan cinlerin evliyası dahi emirleri Kutb-ul Aktab’dan alırlar. İcra Organı ise bir tür Ricali Gayb ordusudur. Divan’ın kararlarının tatbikiyle görevlidirler. Bu ordunun başkumandanı “Gavs”ı zamandır. Tâbiri câiz ise genelkurmay başkanı durumunda olan “Kutb-ul Aktab”dır!.. Sonra 4’ler gelir. Sonra tasarruf sahibi olan 7’ler gelir. Sonra 12’ler gelir. Sonra 40’lar gelir. Sonra 300’ler diye bilinen 313 kişi vardır. Sonra 1200’ler gelir ve daha sonra da yöresel kutuplar iş görürler. Bu evliyaullâhın çok azı, yani “Divan ehli” olanlar ile “icra” organından birkaçı “fetih” sahibidir. Geri kalan bir miktar “keşif” ehlidir. Büyük çoğunluğu da bilinçdışı olarak bu görevleri ifa ederler. Geçmiş evliyaullâh arasında Abdulkâdir Geylânî, “Gavs”iyet göreviyle birlikte “İNSAN-I KÂMIL”lik görevi de kendisinden cem etmiş olduğundan, “Gavs-ı Â’zâm” lakabıyla bilinir. İkinci “İNSAN-I KÂMIL” Abdülkerim Ceylî ya da diğer ifade şekliyle Geylânî ise, çok eserler yazmıştır hakikat bahsinde ve marifetullâh bahsinde; ki bunların içinde en çok bilineni “Geçmişin ve geleceğin ilmini kendinde toplamış olan İnsan-ı Kâmil” adıyla kaleme aldığıdır. Bizde kısaca “İnsan-ı Kâmil” diye bilinir. “Fetih” ehli olan görevliler Dünya üzerinde tüm cereyan eden işlere vâkıftırlar. “Keşif” ehli ise sadece görev alanı ile sınırlıdırlar. Her bir görev düzeyindeki velî, ancak kendi düzeyinde olanı ve altındakini bilir. Üst grubu ise, sadece onunla temasta olan alt grubun başkanı bilir. Bir de “Divan”a katılanlar, kendi üstlerindekileri bu vesile ile bilirler!.. Bunların arasında Endonezyalı, Arab, Pakistanlı, Afganistanlı, Türkiyeli ve daha başka isimli topluluklardan zevât mevcuttur. Bu konudan, bu yazida daha fazla söz etmeyeceğiz!.. Ancak böylesine bir görevin ve böylesine görevlilerin varlığının da bilinmesi yönünden bu kadarıyla söz etmek gereğini duyduk. Bunlardan haberiniz var mi?
@@necmettinozcan8519 Öncelikle bilgi için teşekkürler. Bir sorum olacak size , manevi alemde bir kalenderi dervişi bu ceme girmek için kafanı kazıtman gerek demiştir. Bunun anlamı nedir ? Muhabbetle.
@@necmettinozcan8519 fetö yapılanması gibi maşallah. Bu teröristler böyle böyle kandırılıp örgütleniyor demek ki. elin cahil teröristini görevli sanıyorlarmış :DD
1:27:40 Nesnel tinin bizim kültürümüzde karşılığı: Adab. 1:28:40 Kültür dünyamız delik deşik oldu. 1:30:30 Toplumsallığın birinci ilkesi tanınmak ve tanışmaktır. Görgü bunun en büyük alt yapısını teşkil eder. 1:32:30 Toplumsallık ancak dilde zuhur eder. Heideger boşuna dil varlığın meskenidir demez. 1:32:50 Görgüyü yani toplumsallık yönümüzü kaybetmemizin en önemli musebibi dilin kaybolmasıdır. Buradaki dil , edebli dil. Ağızdan çıkmayan davranışlarla kendini gösteren nesnel tindir. 1:34:00 Gel beraber olsun (ileride canavar olacak :Ddd ) 1:52:00 Dikkat ederseniz çevrenizde irfan sahibi insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. 1:53:00 • Zurefâ=>Urefâ =>Ulemâ. İlim "ilmi" bilmektir, ilim kendini bilmektir (Arif)... 1:55:00 Fransızlar naziktirler lakin ahlaklı değildir. Almanlar kabadır fakat çok ahlaklıdır. 1:56:00 Dürüstlük insana iki vasıf kazandırır: kolay incinme, kolay incitme 1:56:20 Dürüst adamın , içinden geldiği gibi haraket eden adamın irfanı olmaz.(ör : Laz bakkal :D ) 1:56:40 Şehir yaşamı dürüstlüğe elverişli değildir , dolayıma elverişlidir. 1:57:15 Uçanı kaçanı götürüyor:Ddd (Allah korusun hocam çelebi olabiliriz ama dünya bülbüllerinin güllerine hevesimiz yok :) ) 1:58:20 -Kompliman yapmayın -Kompliman değil hakikati söylüyorum :D 1:59:00 Hiç kimse iltifata karşı koyamaz.(Övülmekten kimse rahatsız olmaz.) 1:59:10 Nezaket ve zarafet edeble alakalı incelmiş bir ilişki biçimidir. Ahlak ise daha kalın bir ilişki biçimidir. Ahlakta adalet vardır , Adabta merhamet vardır. 2:00:00 Edeb kültürün içerisinde göre göre kazanır doğa da kazanılmaz. Doğa insanı inceltmez. Doğada senin gibi olmayanla temasın vardır , şehirde ise senin gibi olanlarla. 2:01:33 Alkışlar... Dimağınıza sağlık hocam...
Öz Bilinç: İnsanların arasında susuzluktan ölmek istemeyen biri tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeli; ve insanlar arasında temiz kalmak isteyen biri pis sularla yıkanmasını da bilmeli...
SAYIN DÜCANE CÜNDİOĞLU BU VİDEOYA YAZDIĞIM BAZI SEVİYESİZ YORUMLARDAN DOLAYI BAŞTA SİZDEN, SALONDAKİ KATILIMCILARDAN VE BENİ BU ÖZÜR YAZISINI YAZMAYA İTEN YORUMCU ARKADAŞLAR DA DAHİL OLMAK ÜZERE HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLİYORUM...
İnsan düşünen canlıdır diyoruz peki öldükten sonra insanlığı kayıp mı oluyor öyleyse? Çünkü ölü canlı olmayandır. Diyelim ki Ahmet bir insandı çünkü hem canlıydı hem de düşünendi. Öldükten sonra ise canlı değil. O halde artık insan değil mi?
Dücane Hocanın konuşmasında birçok doğru ve yerinde bilgilerle beraber yanlış ve doğru bilinmeyen bilgiler de vardı. Mesela tasavvufta şeyhe bağlanan ve teslim olan mürid kişiliğinin ilerlemesini durdurmuş veya kişiliğinin gelişmesini engellemiş olmaz aksine eğer şeyh i Kâmil ise intisabla başlanan o yolculuk insanı hakiki kişiliğine ulaşmasına gerçek kendiliğine, özüne ulaşmasına götürür. Daha da önemli ve derin olarak söylenebilir ama şimdilik bu kadar yeterli.
@@anatolianboy34 demişsiniz ve inanmissiniz ki kişilik bireysellikle gelişir. Bunun üzerine ben ne desem size geçmez. Peki o vakit siz kendiniz geliştirin, o hakiki kişilik ve kendilik bilinci mertebesine ulaş (tırıl)mış büyüklerden yardım almadan, onlarla beraber olup,yanlarında bulunup hâl almadan, ulaşın ulaşabiliyorsanız saygı duyarım.
@@bahattinkaplan5615 Cübbeli gibi mi? Okunmuş nal satıyordu en son. Adamın birine seçilmiş insan muamelesi yapıp ululamanın, sana ne katacağını cözemedim dogrusu. Bu tarikat ve cemaatlerin ve onların liderlerinin, kime ne faydası olmuş bu zamana kadar(bağış toplayıp milleti soymaktan başka) Kulların ve itaatkar kölelerin kişiliği olmaz, kendi fikri de olmaz. Bu söylediklerini de biryerden duyduğun yani sana empoze edildiği çok acık. Kalıp gibi aynı şeyi duyuyorum. Kerameti kendinden menkul bir şeyh bozuntusu, bedevadan kendi reklamını yaptırıyor kulllarına.
Hocayı her dinlediğimde kavrayamadığım başka şeyler kavradığımı farkediyorum. Şimdinin Türkiyesinde hocaya ekmek sudan daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum
Ufuk açıcı,vizyon sahibi bir şahıs Dücane
Türkiyənin dəyərini bilmədiyi bir filosof🙏👍👏
Ricali Gayb (Görevli Velîler) Hakkında
Bu zevâtı kirâm hakkında da birkaç hususu ele alalım.
Manevî görevliler diye bilinen “Ricali Gayb” iki guruptur:
A. Karar organı
B. İcra organı
Karar organı “Divan” ya da “Divan-ı Kebir” gibi isimler ile anılır.
İki tür toplantısı vardır. Aylık toplantılar. Ki her arabî ayın 14’ünü 15’ine bağlayan gece, çeşitli yerlerde yapılır.
Yıllık toplantısı, ki bu da senede bir defa, Efendimiz (aleyhisselâm)’ın Rasûllük görevini almadan evvel inzivaya çekildiği Hıra Dağı’nda olur.
Bu “Divan-ı Kebir”e katılanların büyük kısmı ölüm ötesi yaşama intikâl etmiş büyük evliyaullâhtan, üçte bir kadarı da şu anda Dünya üzerinde bilfiil görevli yüksek derecelilerden teşekkül eder. Toplam 66 kişilik Divan ehline Dünya üzerinden, zamanın “Gavs”ı, “Kutb-ul İrşâd” ve “Kutb-ul Aktab” olan iki yardımcısı, dört unsur üzerinde tasarrufu olan dört kutub, yedilerin tamamı “Gavs”ın tasarruf dairesi dışında olan “Müferridûn” namıyla bilinen 11 kişi katılır.
Varlık üzerinde, ilâhî ilim gereği alınması gerekli tedbirler hakkında kararlar alınır ve bu kararlar icra organına nakledilir.
“Divan-ı Kebir”in tabii başkanı Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem)’dir. Onun gelmediği toplantılarda ise, şayet var ise o devrin “İnsan-ı Kâmil”i, yoksa zamanın “Gavs”ı başkanlık görevini ifa eder.
“İnsan-ı Kâmil” her asırda bulunmaz. “Gavs” ise her asırda vardır ve kıyamete kadar sürekli, bir kişi, o görevi ifa eder.
“İnsan-ı Kâmil” rütbesi, en üsttür ve birkaç asırda bir o rütbeye nail kılınmış kişi gelir yeryüzüne.
“Müceddid-i zaman” yüz yılda bir gelir. Dinin, o günün insanlarının anlayışına göre yenilenmesi görevini ifa eder. O da divan ehlindendir. Son müceddid de “Mehdi” lakabıyla bilinen Zât-ı kirâmdır. Aynı zamanda “İnsan-ı Kâmil”dir, Mehdi!..
Gavs, hem Rasûlullâh (aleyhisselâm) katılmadığı zamanlarda divan başkanlığı yapar, hem de icra organının başıdır.
Kutb-ul İrşâd tamamıyla, çeşitli burçlardan, bilinen ve bilinmeyen sayısız yıldızlardan gelen tesirler üzerinde görev yaparak, bunlardaki sayısız mânâların gereğinin yeryüzünde mevcut insanlar ve cinler üzerinde açığa çıkması hususunda çalışır.
Kutb-ul Aktab ise, Gavs’tan çıkan emirleri çeşitli ilgili mercilere dağıtır. Divan’a katılan cinlerin evliyası dahi emirleri Kutb-ul Aktab’dan alırlar.
İcra Organı ise bir tür Ricali Gayb ordusudur.
Divan’ın kararlarının tatbikiyle görevlidirler.
Bu ordunun başkumandanı “Gavs”ı zamandır. Tâbiri câiz ise genelkurmay başkanı durumunda olan “Kutb-ul Aktab”dır!.. Sonra 4’ler gelir. Sonra tasarruf sahibi olan 7’ler gelir. Sonra 12’ler gelir. Sonra 40’lar gelir. Sonra 300’ler diye bilinen 313 kişi vardır. Sonra 1200’ler gelir ve daha sonra da yöresel kutuplar iş görürler.
Bu evliyaullâhın çok azı, yani “Divan ehli” olanlar ile “icra” organından birkaçı “fetih” sahibidir. Geri kalan bir miktar “keşif” ehlidir. Büyük çoğunluğu da bilinçdışı olarak bu görevleri ifa ederler.
Geçmiş evliyaullâh arasında Abdulkâdir Geylânî, “Gavs”iyet göreviyle birlikte “İNSAN-I KÂMIL”lik görevi de kendisinden cem etmiş olduğundan, “Gavs-ı Â’zâm” lakabıyla bilinir.
İkinci “İNSAN-I KÂMIL” Abdülkerim Ceylî ya da diğer ifade şekliyle Geylânî ise, çok eserler yazmıştır hakikat bahsinde ve marifetullâh bahsinde; ki bunların içinde en çok bilineni “Geçmişin ve geleceğin ilmini kendinde toplamış olan İnsan-ı Kâmil” adıyla kaleme aldığıdır. Bizde kısaca “İnsan-ı Kâmil” diye bilinir.
“Fetih” ehli olan görevliler Dünya üzerinde tüm cereyan eden işlere vâkıftırlar. “Keşif” ehli ise sadece görev alanı ile sınırlıdırlar.
Her bir görev düzeyindeki velî, ancak kendi düzeyinde olanı ve altındakini bilir.
Üst grubu ise, sadece onunla temasta olan alt grubun başkanı bilir.
Bir de “Divan”a katılanlar, kendi üstlerindekileri bu vesile ile bilirler!.. Bunların arasında Endonezyalı, Arab, Pakistanlı, Afganistanlı, Türkiyeli ve daha başka isimli topluluklardan zevât mevcuttur.
Bu konudan, bu yazida daha fazla söz etmeyeceğiz!..
Ancak böylesine bir görevin ve böylesine görevlilerin varlığının da bilinmesi yönünden bu kadarıyla söz etmek gereğini duyduk.
Bunlardan haberiniz var mi?
@@necmettinozcan8519 Öncelikle bilgi için teşekkürler. Bir sorum olacak size , manevi alemde bir kalenderi dervişi bu ceme girmek için kafanı kazıtman gerek demiştir. Bunun anlamı nedir ?
Muhabbetle.
@@necmettinozcan8519 fetö yapılanması gibi maşallah. Bu teröristler böyle böyle kandırılıp örgütleniyor demek ki. elin cahil teröristini görevli sanıyorlarmış :DD
Davutoğlu, Öz bilinci Ben idraki diye ifade ederdi. Medeniyetlerin Ben İdraki isimli bir çalışması vardı.
Eyvallah hocam iyiki varsınız.
1:27:40 Nesnel tinin bizim kültürümüzde karşılığı: Adab.
1:28:40 Kültür dünyamız delik deşik oldu.
1:30:30 Toplumsallığın birinci ilkesi tanınmak ve tanışmaktır. Görgü bunun en büyük alt yapısını teşkil eder.
1:32:30 Toplumsallık ancak dilde zuhur eder. Heideger boşuna dil varlığın meskenidir demez.
1:32:50 Görgüyü yani toplumsallık yönümüzü kaybetmemizin en önemli musebibi dilin kaybolmasıdır.
Buradaki dil , edebli dil. Ağızdan çıkmayan davranışlarla kendini gösteren nesnel tindir.
1:34:00 Gel beraber olsun (ileride canavar olacak :Ddd )
1:52:00 Dikkat ederseniz çevrenizde irfan sahibi insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
1:53:00 • Zurefâ=>Urefâ =>Ulemâ.
İlim "ilmi" bilmektir, ilim kendini bilmektir (Arif)...
1:55:00 Fransızlar naziktirler lakin ahlaklı değildir.
Almanlar kabadır fakat çok ahlaklıdır.
1:56:00 Dürüstlük insana iki vasıf kazandırır: kolay incinme, kolay incitme
1:56:20 Dürüst adamın , içinden geldiği gibi haraket eden adamın irfanı olmaz.(ör : Laz bakkal :D )
1:56:40 Şehir yaşamı dürüstlüğe elverişli değildir , dolayıma elverişlidir.
1:57:15 Uçanı kaçanı götürüyor:Ddd (Allah korusun hocam çelebi olabiliriz ama dünya bülbüllerinin güllerine hevesimiz yok :) )
1:58:20 -Kompliman yapmayın
-Kompliman değil hakikati söylüyorum :D
1:59:00 Hiç kimse iltifata karşı koyamaz.(Övülmekten kimse rahatsız olmaz.)
1:59:10 Nezaket ve zarafet edeble alakalı incelmiş bir ilişki biçimidir.
Ahlak ise daha kalın bir ilişki biçimidir.
Ahlakta adalet vardır , Adabta merhamet vardır.
2:00:00 Edeb kültürün içerisinde göre göre kazanır doğa da kazanılmaz. Doğa insanı inceltmez. Doğada senin gibi olmayanla temasın vardır , şehirde ise senin gibi olanlarla.
2:01:33 Alkışlar...
Dimağınıza sağlık hocam...
Notlarınız için teşekkür ederim, :)
@@cengizylmaz8078 rica ederiö :)
Öz Bilinç: İnsanların arasında susuzluktan ölmek istemeyen biri tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeli; ve insanlar arasında temiz kalmak isteyen biri pis sularla yıkanmasını da bilmeli...
SAYIN DÜCANE CÜNDİOĞLU BU VİDEOYA YAZDIĞIM BAZI SEVİYESİZ YORUMLARDAN DOLAYI BAŞTA SİZDEN, SALONDAKİ KATILIMCILARDAN VE BENİ BU ÖZÜR YAZISINI YAZMAYA İTEN YORUMCU ARKADAŞLAR DA DAHİL OLMAK ÜZERE HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLİYORUM...
harika
Hız 1.5 ideal. daha yavaş olunca konsantrasyon dağılıyor.
ses çok kötü..görsel bir şey yok ses iyi olmalı hocamızı daha iyi duymak istiyoruz...
Oynatma hızı 1.25 unutmayın
Yani kişinin anlattıklarını çok hızlı birşekilde anladığınımı söylüyorsun ?
düşünme hızı 0.25
kazandığın 5 10 dakikayla ne yaptın merak ettim
aeıııı deme hocem :)
İnsan düşünen canlıdır diyoruz peki öldükten sonra insanlığı kayıp mı oluyor öyleyse? Çünkü ölü canlı olmayandır. Diyelim ki Ahmet bir insandı çünkü hem canlıydı hem de düşünendi. Öldükten sonra ise canlı değil. O halde artık insan değil mi?
0 Persona insan düşündüğünü bilen ya da bildiğini bilendir sadece düşünen canlıya beşer denir
Dücane Hocanın konuşmasında birçok doğru ve yerinde bilgilerle beraber yanlış ve doğru bilinmeyen bilgiler de vardı. Mesela tasavvufta şeyhe bağlanan ve teslim olan mürid kişiliğinin ilerlemesini durdurmuş veya kişiliğinin gelişmesini engellemiş olmaz aksine eğer şeyh i Kâmil ise intisabla başlanan o yolculuk insanı hakiki kişiliğine ulaşmasına gerçek kendiliğine, özüne ulaşmasına götürür. Daha da önemli ve derin olarak söylenebilir ama şimdilik bu kadar yeterli.
Yanlışınız var, kişilik bireysellikle gelişir, çelişkiniz "intisab" kelimesinde saklı.
Milletin hakiki kişiliğini nereden biliyorsun? Sen en fazla kendini bilebilirsin. Millet oldun da biz mi bilmiyoruz?
@@anatolianboy34 demişsiniz ve inanmissiniz ki kişilik bireysellikle gelişir. Bunun üzerine ben ne desem size geçmez. Peki o vakit siz kendiniz geliştirin, o hakiki kişilik ve kendilik bilinci mertebesine ulaş (tırıl)mış büyüklerden yardım almadan, onlarla beraber olup,yanlarında bulunup hâl almadan, ulaşın ulaşabiliyorsanız saygı duyarım.
@@bahattinkaplan5615 Cübbeli gibi mi? Okunmuş nal satıyordu en son. Adamın birine seçilmiş insan muamelesi yapıp ululamanın, sana ne katacağını cözemedim dogrusu. Bu tarikat ve cemaatlerin ve onların liderlerinin, kime ne faydası olmuş bu zamana kadar(bağış toplayıp milleti soymaktan başka) Kulların ve itaatkar kölelerin kişiliği olmaz, kendi fikri de olmaz. Bu söylediklerini de biryerden duyduğun yani sana empoze edildiği çok acık. Kalıp gibi aynı şeyi duyuyorum. Kerameti kendinden menkul bir şeyh bozuntusu, bedevadan kendi reklamını yaptırıyor kulllarına.
Profda olsa imandan uzak olunca kadini Isa dan sonra yarattirir..😂😂😂 vahh ülkem vahh..seni bunlar mi egtim veriyor..😔😔
Türkçesini yazar mısın