İyi ki aklınızın peşine düşüp okumuşsunuz hocam. Beyniniz güneş gibi aydınlatıyor. Sayenizde Descartes ın çürük elma sepetini yere döktük. Yavaş yavaş dolduruyoruz. Çok teşekkürler .
Dücane Hocam ismi gibi iki can; birincisi kendinde var oluyor, ikincisi onu dinleyenler olarak bizde can oluyor. Çok değerli bir insan. Dinlerken insanın okumaya, araştırmaya şevki artıyor.
Hayretle binlerce kere izlenmesi gereken bir program. Yüzlerce yıl ders olarak okutulması lazım geliyor zannediyorum ki. Asırlarca aşılabileceğini sanmıyorum. Öyle bir kuşattınız ki İbn Rüşd ve yerle bir ettiği ortaçağa gelemediniz bile. Daimonu İbn Rüşt’e ne diyordu hocam? ne zaman buraya geleceksiniz diye uzun zamandır bekliyordum. Hürmetler. Çırak
Telekomun aziziliğine uğradık. 29 Ekimde oluşan bir arızayı 3 Kasıma kadar gidermeye çalışıyorlarmış. Neyse ki mobilde icat edildi :) Teşekkür ederiz hocam söyleşi için.
Laiklik tartışmasına girmek için öncelikle dinin ne olduğunu ele almak gerekir. Din, yaşam tarzı, yönetim şekli, rejim gibi kavramlarla tanımlanabilir. Toplum olarak nasıl yaşayacağımıza, hak ve görev sınırlarımıza dair kararlar alırız. Bu kararlar kim tarafından, nerede ve nasıl alınacak, bunlar kaç kişi olacak ve nasıl seçilecekler, bu başka bir meseledir. Karar alma sürecinde hangi araçlar kullanılır? Laikliğin devreye girdiği yer burasıdır. Bazıları, bir veya birden fazla tanrıya inandıklarını ve bu tanrıların kendilerine en doğru yaşam yolunu gösterdiğini (hatta emrettiğini) ve bu yolu öğrenmek için belirli kaynakların olduğunu iddia eder. Laiklik, kim olursa olsun, bu iddiaları ve yaklaşımları reddetmektir. Kanunlarımızı hep birlikte veya belirli bir yönetim tarafından, akıl, tarih, dünyada olan bitenler, bilgilerimiz ve deneyimlerimize dayanarak serbestçe oluşturacağız. Eğer bu süreçte iddia sahipleriyle aynı noktada buluşursak bu iyidir; ancak eğer bir gün kanunlarımız tanrısal olduğu iddia edilen emirlerle çelişirse, sadece bu iddia nedeniyle kanunları yürürlükten kaldırmayız. Elbette kanunları yeniden gözden geçiririz, ancak değişiklik için akla, bilime, deneyime ve hedeflerimize uygun nedenlerin olmasını bekleriz. Evet, hedefler de bir ayrım noktasıdır ve en karmaşık konu da budur. Ölümden sonra diriliş vaat eden bir dinin üyelerini bireysel hukuka nasıl ikna edebiliriz? Onların bizi kendilerine dönüştürme arzularından nasıl korunabiliriz? Bu arzularını şiddete dökmelerinin önüne nasıl geçebiliriz? Bu soruları cevaplamadan din savaşlarından kurtulamayız.
Demokrasi, hazırlıklı ya da hazırlıksız herkesin görüşlerini bildirdiği bir referandum rejimi olmak zorunda değildir. İnsanların bir araya gelerek, ilgili herkesin bilgi ve deneyimlerini kullanarak karar vermeye çalıştığı bir sistem olabilir. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için "bilmiyorum" diyebilme erdemini öğrenmeli ve yaymalıyız. Katılım ne kadar yüksek olursa, sonuçlar o kadar rasgele olabilir. "Ben bilmem beyim bilir", "efendimizin bir bildiği vardır" insanlarıyla demokrasi olmaz, başka bir şey olur.
Dücane bey yakın bir zamana dek ki ; bir kaç video öncesi 😅 sizi sadece replika olarak biliyordum eskilerin masalını anlatan bir vaiz lobisi olarak 😮😮 size karşı şahsım adına büyük bir. " OZUR " borcuyum !!! Dahada saygımı artırmak adına koyu bir fanatiginiz olmaya söz verdim kendime. Herkese selam olsun hoş bulduk diyelim 😢😂
Osmanlı'nın Fransız devrimine bakışı ve Osmanlıda şeriat ve akıl karşıtlığı konularındaki fikirlerinizi kendi nezdimle oldukça önemli buluyorum. Birçok insan için ilgi çekici olmayabilir ama benim için oldukça aydınlatıcıydı. En iyi bildiğiniz konular üzerinde konuşun; bugün veya yarın büyük kitlelerce fikirleriniz ilgi çekici, anlaşılabilir olmayabilir ama biliyorum ki tekil bireylerin düşünce hayatına katkınız çok büyük.
Üstünlük üzerine laik bir bakış. İnsanın en vazgeçemediği duyguların başında gelen bir dürtü,kendini güçlü hissetme,değerli görme ve bunun çok yönlü arayışı. Fakat kanıksanmamış ve özümsenmemiş hiç bir şey gerçek manada bir gücü ve yüksekliği sağlamaz insana. Çünkü gerçekte güçlü olanın onu saklamaya meyli vardır. Değerli olan şeyler, adetten paylaşılamaz ve saklanır. Bu şeylere kişi sahip olmasa bile onların değerini bilebilir ve kendisini bu hususta ezdirmeyerek yükselme yoluna girebilir ve böylelikle değerli şeylere sahip olanların yada mış gibi davrananların üstünlük iddialarını boşa çıkarır. Çok azdır böyle insanlar ve bunun çok dil bilmeyle pekte alakası yoktur. Çünkü şayet tüm insanlardan bahsediyorsak, hiç bir dil evrensel olamaz. Olmaya çalışabilir. Evrensel insanlar olabilir ve hatta bir insan sadece susarak bile evrensel olabilir.Güdüler büyük olasılkla en evrensel şeydir. Aklında evrensel olduğunu düşünürsek şayet,eh bununda dille pek alakası yoktur. Dil bir araçtır. Önemlidir ve tıpkı para gibi. İnsanın araçları amaç haline getirme gibi bir huyu vardır. Kendisini yükseltebilen şeylerle alçaltabilirde. Geçen ve işin doğrusu pekte hoşlandığım söylenemeyecek olan feminist tavırlara sahip ama yaşadığı dönem ve gelişmeler göz önüne kalındığında onun maruz kalışına en doğal tepkisi olduğunu anladığımız Virginia Woolfun youtube uygulamasına okunmuş bir kitabını dinliyordum. Pek hoşuma gitmez benim kitap dinlemek ama nadirde olsa bazen yapıyorum bunu. Kendine ait bir odada dünyaya bir kadının gözlerinden bakarken, orada bir kütüphanede kadınlar üzerine söylenen kitapları araştırıyor ve hepsi kötü şeyler. Buna çok kafa yoruyor. Fakat orda ki bir cümlesi hoşuma gitti, erkekler kadınları hep güçsüz gördü ve bu doğuştan kazanılmış bir özellik.(Orda kitap çokluğundan gözü korktuğunda,bir zamanlar benimde kapıldığım duygulanıma kapılıyor ve sadece kitap isimlerinden o kitabın içindekileri anlayabileceği hayaline kapılıyor. Ben daha da ileri gidip, sadece elimi üstüne koymamın yeteceğini düşünürdüm. Saçma olduğu için inanıyorum değilmiydi şu ünlü motto) Bir erkek bilinçdışında şöyle düşünebilir,dünyanın yarısından fazlasından üstünüm,yada bir kafede ortamda, doğal olarak çabasızca belirli insanlardan üstünüm. Doğuştan kazandım bu hakkı. Yazar bunu yazarken eğlenmiş olmalı,bana çok ironik geldi. Tüm söylediklerine katılmıyorum ama psikoloji gözlemi yerindedir. Ben bir dil biliyorum,tüm dil bilmeyenlerden üstünüm,mesela böyle bir şey elbet kimse düşünmez. İki dil biliyorum. Öyleyse baya baya üstünüm. Bunuysa hiç düşünemez diye düşünüyorum. Ben felsefeyle ilgileniyorum,öyleyse sıradan şeylerle ilgilenenlerden, ben vücut yaptım, öyleyse vücut yapmayanlardan, benim iyi bir ailem var, öyleyse iyi ailesi olmayanlardan, zenginim, öyleyse tüm parası olmayanlardan, inananım, öyleyse inanmayanlardan üstünüm,yada tersi. Elbette kimse böyle düşünmez ama bilinç dışı senin düşünüp düşünmediğinle ilgilienmez. Rüya gibidir. Gerçek hayatta bir ülkenin kralısındır ama rüyanda kendini sefil bulursun ve tersi. Bilnçdışına maruz kalırız. Peki bunun pan zehiri ne. Bu hususu iyi düşünmek gerekir. Benim bir Fransız yazarı anlamak için fransızca Nietzscheyi anlamak içinse Almanca bilmeye ihtiyacım yok. Elbette çevirmenlere ve iyilerine ihtiyaç var muhakkak.(Kollektivizm metadan çok düşüncede yaygındır)Burda ne demek istediğim çok iyi anlaşılmalı. Paradigmaya farklı bakmaktır maharet. Yoksa şöylede konuşabiliriz. Dil bilmek iyidir. İyi insan ol. Öğren, oku. Dil öğren. Gez, dünyayı gör. Tamamda olay bumu gerçekten. Kişi nereye giderse gitsin,kendisinide götürür. Sokratesin sözüdür bu ve bu söz ve elbette bu güdüdür sokratese ölümünü hazırlayan. Kendinden kaçamazdı..Ama büyüklüğü burdandı. Kaçtı dedirtmedi kendine..Sohbet için teşekkür. . Her varlığın ilk yasası,kendini korumak ve yaşamaktır. Siz baldıran ekiyor ve başakların olgunlaştığını görmek istiyorsunuz. Machiavel
Giorgio Del Vecchio’ dan bahsedip bir kitap önermiştiniz . İsmini hatırlayamadım tekrar edebilir misiniz? Suut Kemal Yetkin’ in Hukuk Felsefesi dersleri miydi? Teşekkürler 🙏
Hocam, Türkiyede olan bütün layiq ve moderin partilerin yapdığı iş, sizin programlardan cılızdır.) Hatta bizim Azerbaycanın da siyasi partilerin buna eklemek olar.)
Hocam gereklilik- zorunluluk ilişkisinde gerekliliği izah ettiniz; ama zorunluluk'tan bahsetmediniz. Notlarımız eksik kaldı. Keşke " zorunluluktan" da bahsetseniz bir sonraki programda.
Dünya hayatının işlerini inanç işlerinden ayırarak İnançta özgürlük sağlamak . Laiklikten ben bunu anlarım. Ayrıca hukuk ta ortak yasa etrafında birleşmek
Teşekkür ederim ülkemizde ki siyasi yapılanmayı toplumdaki iktidar mantığını daha iyi anladım ama yine de oğlumun ve gençlerimizin geleceği açısından kızgınlığım hafiflemedi
"Laiklik, Devletin dine/dinlere kayıtsız kalmasıdır." Sanırım bu tanımı, Ahmet Arslan' dan duymuştum.. Şu ana kadar daha iyi bir laiklik tanımı duymadım.
Hocam entellektüel yayınlarınız ilgi çekmez, çünkü maalesef milletimiz sürekli güncel aksiyonlar peşinde. Gündemden bahsetseydiniz, bayağı ilgi çekerdi. Zaten yeterince sosyal medyada kirli gündemle boğuşuyoruz.
Laiklik, butun dinlere esit mesafede olmak yani dinlere karismamak, dinlerle araya mesafe koymak anlamina gelir. Yani devletin dinsiz olmasidir. Laiklik kavramini kisisel almamak iyidir. Bireysel degil toplumsal bir kavram olarak ele alinmalidir. Ornegin ben kisisel olarak "dinsizim"diyebilirim ama "laik bir insanim" demem yanlis olur
Analizlerinizde, sosyal, ekonomik, kültürel etkenleri çok fazla dikkate almadığınızı görüyorum. Bunun bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Mesela "doğu" tabirini kullanıyorsunuz. Peki, "doğu" nedir? Tek bir "doğu" mu var? Çin, Hint, İran, Ortadoğu kültürleri arasında benzeyen/ayrışan unsurlar nedir? Hâkim ekonomik faaliyetin hayvancılık olduğu bozkır toplumları ile hâkim ekonomik faaliyetin toprağa bağlı tarım olduğu toplumlarda, düşünce yapıları bakımından farklılık olabilir mi, neden? Toprağa bağlı yapılar, genellikle köleci anlayışa daha yatkındır. Zira, zenginliğin kaynağı toprak ve emektir. Toprak sınırlı olduğuna göre, gelirini artırabilmek için, başkalarının topraklarına el koymayı gerektirir. Bu toprakları işlemek içinse, ucuz emeğe ihtiyaç vardır, dolayısıyla kölelik sistemine ihtiyaç duyar. Bu nedenle, köleci anlayışın baskın olduğu toplumlar, -hangi din olursa olsun- mensup oldukları dinin ilkelerini bu doğrultuda yorumlamışlardır. Coğrafî keşiflerden sonra, ticaretin öneminin artmasıyla, protestanlığın aynı dönemde gündeme gelmesi, tesadüf eseri olabilir mi? Türkler, bozkırda, ağırlıklı olarak hayvancılık ile iştigal etmekteydiler. Hayvancılık, tarımdan farklı olarak, servet artırımına daha müsait bir ekonomik faaliyettir. Toprak miktarını artırmak mümkün değildir. Buna karşılık, hayvan sayısı yıldan yıla artırılabilir. Bu sene 10 koyunu olan birisi, olağan şartlarda, 10 yıl sonra 1000 koyuna sahip olabilir. Türk Devletleri, bu süreci yaşatabilir kılmak için, bozkırın/meraların/otlakların (yani, en önemli üretim faktörünün) mülkiyetinin özelleşmesine izin vermemişler, devlete ait tutmuşlardır. Aynı zamanda, hür insanların köleleştirilmesine de izin verilmemiştir. Bu durumun, köleci olmayan Türklerin ve köleci olan İranlıların ve Arapların, İslam dininin ilkelerini farklı yorumladıklarını göstermektedir. Bu analiz, genişletilebilir. Sözün özü, toplumun sosyo-ekonomik yapısını dikkate almadan yapılacak yorumların bizi sonuca götürmesi beklenemez. Saygılarımla....
Dini lafzindan ama sadecee lafzindan agzını düşürmeyen, dine ait kitabını bir satır dahi okumamış insanların laiklik ile ilgili hatta din ile ilgilide herhangi bişey bilmeyen adamların sadece gözünün ve kulaklarının içi boş alışkanlıkları sebebiyle bize toplum olarak öyle yada böyle yarayacak düşünme ve yönetilme bicimine karsi cikan yığınlarla uğraşıyoruz. Dinin toplumsal yaşantıdaki yerine dair cok bilgim var. Kayseride yaşıyorum öncelikle. Bunun dışında kurani kerimi uzun uzadıya belirli bir süre okudum. Tarikatciyi din bezirganını, dindarı azda olsa seküler yasamaya çalışan insanları vs 39 yillik ömrümde kıyasıya gördüm. Hakeza zihnimi aydınlatmak adına felsefi, dini, şiir kitaplarıda okudum. Hayatı okumayı insanların davranışlarınıda incelemeyi hep sevmişimdir. Bu toplumda ne dini ne laikliği ne onu ne bunu anlamışlık algılamışlık var(hatta bütün savas alimallah anlarım ve değişirim diye ortalığı yıkan sürüngen beyinlilerle dolu ortalık) Sadece küçük çıkarları hayatlarının en büyük gerçeği olmuş durumda. Dinleride diyanetleri küçük menfaatleri ve çakallıkları. Tabana yayılmış hırsızlık bu toplumun en büyük inancı durumunda, en iyi anladıkları o (herkesi kastetmiyorum çoğu insandan bahsediyorum) Mesele dinsizlikse kurana uyan %1 bile bulamayız. Önce dinini durduğu yeri anlasın bu toplumdakilerin çoğu. Din pazarlayan tarikatlar elbette elindeki cahil kitleyi kaçırmak istemiyor. Ne din hakkında topluma doğruya ve düşünceye sevkediyorlar ne de laikligi toplumsal yaşayış içinde devlet partiler vb'leri hakiki sekilde yaşatıyorlar. Bu yoz yobaz toplumu oldugu gibi gelismeden ve daha fazla talep etmesinler diye gütmeye devam ediyorlar. Zaten bur nebze gözünü acsa bu halk herhangi bir cepheden, istemeye başlayacak. Yeterki istemesin diye öğrettilmeden aydırmadan güdüyorlar toplumu. Biseyin biseyden ayrıldıgıda yok bu toplumda. Donkisotlarla dolu bir tımarhane gibi.
Bir insan hiç mi boş konuşmaz. Her kelimeyi iştahla dinliyorum. Varolun üstadım
üstadım saat dörtte uyandım ve sizi hem izliyor hem de dinliyorum. yani işitiyorum işittikçe de ''görüyorum''. çok sağ olunuz emekleriniz için.
Ufuk açıcı bilgiler öğrendiğim, çok kıymetli bir yayındı. Var olun hocam!
Ömrünüz bereketli afiyetli sıhhatli olsun hocam.
Sizi cok seviyoruz.
Gamze hanım izdivacınıza talibim efenim
Sizi çok seviyoruz hocam, çok yaşayın, size ihtiyacımız var ❤
Dimagimi gelistirmeme yardim ettiginiz icin tesekkur ederim. Saglik ve afiyet diliyorum.
Geceleri uyumak için dinlerken uyandiğimı farkettim...
Valla hergün dinliyorum, müzik yok intro yok. Hem uyutucu hem ögretici
Yalnız değilmişim xF
dinlemeden uyuyamıyorum aylardır
...nedir? ile biten videolar hariç bende öyle takılıyorum
Aynı durumdayım artık kuşağımda kulaklık birileri bişi söylemeden uyuyamıyorum
İyi ki aklınızın peşine düşüp okumuşsunuz hocam. Beyniniz güneş gibi aydınlatıyor. Sayenizde Descartes ın çürük elma sepetini yere döktük. Yavaş yavaş dolduruyoruz. Çok teşekkürler .
İnsanın konuşamaması ne kadar acı
Değer üretmek
Anlaşılmak
Emekleriniz için teşekkürler
Gün içinde bir güzellik varsa. O da sizsiniz.
daha çok kişiye ulaşabilmesi ve daha çok insanın sorgulayabilmesi dileğiyle.
Dücane Hocam ismi gibi iki can; birincisi kendinde var oluyor, ikincisi onu dinleyenler olarak bizde can oluyor.
Çok değerli bir insan. Dinlerken insanın okumaya, araştırmaya şevki artıyor.
Devamı olmasını çok isterim , farklı pencereler açılıyor her videonuzda inanın, emeğinize sağlık🌼
Muhteşem bir video. Dücane bey çok teşekkürler.
Çok güzel bir sunum oldu emeğinize sağlık Düccane Bey, bu konun ikinçi bölümü olsa harika olur, bu konu ülkenin temel sorunlarından biri!
Esenlikler hocam
sağlıklı ve bolluk içinde huzurlu günleriniz olsun üstad
Tarihi bir yayın olmuş hocam. Teşekkürler
Doğudaki liderlik ve siyaset anlayışına devam etmek bugünü anlamak için çok önemli, çok teşekkürler🌿
Müthiş olmuş hocam.....Şu platformda tek bir başlık ve NET AÇIKLAMAN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...
Hayretle binlerce kere izlenmesi gereken bir program. Yüzlerce yıl ders olarak okutulması lazım geliyor zannediyorum ki. Asırlarca aşılabileceğini sanmıyorum.
Öyle bir kuşattınız ki İbn Rüşd ve yerle bir ettiği ortaçağa gelemediniz bile. Daimonu İbn Rüşt’e ne diyordu hocam? ne zaman buraya geleceksiniz diye uzun zamandır bekliyordum.
Hürmetler.
Çırak
Telekomun aziziliğine uğradık. 29 Ekimde oluşan bir arızayı 3 Kasıma kadar gidermeye çalışıyorlarmış. Neyse ki mobilde icat edildi :)
Teşekkür ederiz hocam söyleşi için.
İnançlara ve inaçsızlıklara eşit mesafede olmak
Teşekkürler hocam. Saygılar.
Laiklik tartışmasına girmek için öncelikle dinin ne olduğunu ele almak gerekir. Din, yaşam tarzı, yönetim şekli, rejim gibi kavramlarla tanımlanabilir. Toplum olarak nasıl yaşayacağımıza, hak ve görev sınırlarımıza dair kararlar alırız. Bu kararlar kim tarafından, nerede ve nasıl alınacak, bunlar kaç kişi olacak ve nasıl seçilecekler, bu başka bir meseledir. Karar alma sürecinde hangi araçlar kullanılır? Laikliğin devreye girdiği yer burasıdır. Bazıları, bir veya birden fazla tanrıya inandıklarını ve bu tanrıların kendilerine en doğru yaşam yolunu gösterdiğini (hatta emrettiğini) ve bu yolu öğrenmek için belirli kaynakların olduğunu iddia eder. Laiklik, kim olursa olsun, bu iddiaları ve yaklaşımları reddetmektir. Kanunlarımızı hep birlikte veya belirli bir yönetim tarafından, akıl, tarih, dünyada olan bitenler, bilgilerimiz ve deneyimlerimize dayanarak serbestçe oluşturacağız. Eğer bu süreçte iddia sahipleriyle aynı noktada buluşursak bu iyidir; ancak eğer bir gün kanunlarımız tanrısal olduğu iddia edilen emirlerle çelişirse, sadece bu iddia nedeniyle kanunları yürürlükten kaldırmayız. Elbette kanunları yeniden gözden geçiririz, ancak değişiklik için akla, bilime, deneyime ve hedeflerimize uygun nedenlerin olmasını bekleriz. Evet, hedefler de bir ayrım noktasıdır ve en karmaşık konu da budur. Ölümden sonra diriliş vaat eden bir dinin üyelerini bireysel hukuka nasıl ikna edebiliriz? Onların bizi kendilerine dönüştürme arzularından nasıl korunabiliriz? Bu arzularını şiddete dökmelerinin önüne nasıl geçebiliriz? Bu soruları cevaplamadan din savaşlarından kurtulamayız.
Hocam teşekkür ederim . Allah size sağlık versin.
Ne sabretmesi hocam, keşke 5 saat sürse yayınlarınız.
Beyin çapı önemli. Hocam Saygılar...
Hocam iyi i varsınız, iyi ki sizinle tanıştım. Ben Samsun'dan Harun
Hocam sizi severek izliyorum saygilar
Şimdi başlıyorum❤❤❤
Teşekkürler. 🌸🕊
Teşekkürler.
Ağzınıza sağlık hocam ❤
🌸🌺💮🌼🌺🌸💮
53:30 Kişi kültü, karizmatik lider!
Eric Berne “Hayat Denen Oyun” çocuk kalmış kişilikler ve ebeveyn arayışı hk.
İskender'in Zulkarneyn olması kesln midir hocam?
İyi geceler...
Teşekkürler ❤
Hoca sen var ya bi tanesin
İyi ki varsın hocam.
Koltuk çok ses yapıyor hocam. Değiştirseniz mi?
❤❤❤❤❤
🇹🇷🇹🇷🇹🇷💐🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Demokrasi, hazırlıklı ya da hazırlıksız herkesin görüşlerini bildirdiği bir referandum rejimi olmak zorunda değildir. İnsanların bir araya gelerek, ilgili herkesin bilgi ve deneyimlerini kullanarak karar vermeye çalıştığı bir sistem olabilir. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için "bilmiyorum" diyebilme erdemini öğrenmeli ve yaymalıyız. Katılım ne kadar yüksek olursa, sonuçlar o kadar rasgele olabilir.
"Ben bilmem beyim bilir", "efendimizin bir bildiği vardır" insanlarıyla demokrasi olmaz, başka bir şey olur.
Hocam akışa içerik ve dakikasını koymanız mümkün mu acaba?
Canım hocam benim ülkemi ( İran) benden daha iyi bilirsiniz. Emeğinize sağlık. Hep var olun
Dücane bey yakın bir zamana dek ki ; bir kaç video öncesi 😅 sizi sadece replika olarak biliyordum eskilerin masalını anlatan bir vaiz lobisi olarak 😮😮 size karşı şahsım adına büyük bir. " OZUR " borcuyum !!! Dahada saygımı artırmak adına koyu bir fanatiginiz olmaya söz verdim kendime. Herkese selam olsun hoş bulduk diyelim 😢😂
Aynen ben de sizin gibi düşündüm, sonuna kadar katılıyorum.
Teşekkür ederim
🌺
❤❤❤
Hocam. Program boyunca arkadaki bir çift göz dikkatimi dağıttı. Dikizliyor gibi bakmış. 😅
Kolay gelsin.
Teşekkür ederim..
Teşekkürler
Osmanlı'nın Fransız devrimine bakışı ve Osmanlıda şeriat ve akıl karşıtlığı konularındaki fikirlerinizi kendi nezdimle oldukça önemli buluyorum. Birçok insan için ilgi çekici olmayabilir ama benim için oldukça aydınlatıcıydı. En iyi bildiğiniz konular üzerinde konuşun; bugün veya yarın büyük kitlelerce fikirleriniz ilgi çekici, anlaşılabilir olmayabilir ama biliyorum ki tekil bireylerin düşünce hayatına katkınız çok büyük.
İyi akşamlar ..dücane hocanın bu sezon ilk bölüm programının başlığı neydi?
Üstünlük üzerine laik bir bakış.
İnsanın en vazgeçemediği duyguların başında gelen bir dürtü,kendini güçlü hissetme,değerli görme ve bunun çok yönlü arayışı. Fakat kanıksanmamış ve özümsenmemiş hiç bir şey gerçek manada bir gücü ve yüksekliği sağlamaz insana. Çünkü gerçekte güçlü olanın onu saklamaya meyli vardır. Değerli olan şeyler, adetten paylaşılamaz ve saklanır. Bu şeylere kişi sahip olmasa bile onların değerini bilebilir ve kendisini bu hususta ezdirmeyerek yükselme yoluna girebilir ve böylelikle değerli şeylere sahip olanların yada mış gibi davrananların üstünlük iddialarını boşa çıkarır. Çok azdır böyle insanlar ve bunun çok dil bilmeyle pekte alakası yoktur. Çünkü şayet tüm insanlardan bahsediyorsak, hiç bir dil evrensel olamaz. Olmaya çalışabilir. Evrensel insanlar olabilir ve hatta bir insan sadece susarak bile evrensel olabilir.Güdüler büyük olasılkla en evrensel şeydir. Aklında evrensel olduğunu düşünürsek şayet,eh bununda dille pek alakası yoktur. Dil bir araçtır. Önemlidir ve tıpkı para gibi. İnsanın araçları amaç haline getirme gibi bir huyu vardır. Kendisini yükseltebilen şeylerle alçaltabilirde.
Geçen ve işin doğrusu pekte hoşlandığım söylenemeyecek olan feminist tavırlara sahip ama yaşadığı dönem ve gelişmeler göz önüne kalındığında onun maruz kalışına en doğal tepkisi olduğunu anladığımız Virginia Woolfun youtube uygulamasına okunmuş bir kitabını dinliyordum. Pek hoşuma gitmez benim kitap dinlemek ama nadirde olsa bazen yapıyorum bunu. Kendine ait bir odada dünyaya bir kadının gözlerinden bakarken, orada bir kütüphanede kadınlar üzerine söylenen kitapları araştırıyor ve hepsi kötü şeyler. Buna çok kafa yoruyor. Fakat orda ki bir cümlesi hoşuma gitti, erkekler kadınları hep güçsüz gördü ve bu doğuştan kazanılmış bir özellik.(Orda kitap çokluğundan gözü korktuğunda,bir zamanlar benimde kapıldığım duygulanıma kapılıyor ve sadece kitap isimlerinden o kitabın içindekileri anlayabileceği hayaline kapılıyor. Ben daha da ileri gidip, sadece elimi üstüne koymamın yeteceğini düşünürdüm. Saçma olduğu için inanıyorum değilmiydi şu ünlü motto) Bir erkek bilinçdışında şöyle düşünebilir,dünyanın yarısından fazlasından üstünüm,yada bir kafede ortamda, doğal olarak çabasızca belirli insanlardan üstünüm. Doğuştan kazandım bu hakkı. Yazar bunu yazarken eğlenmiş olmalı,bana çok ironik geldi. Tüm söylediklerine katılmıyorum ama psikoloji gözlemi yerindedir. Ben bir dil biliyorum,tüm dil bilmeyenlerden üstünüm,mesela böyle bir şey elbet kimse düşünmez. İki dil biliyorum. Öyleyse baya baya üstünüm. Bunuysa hiç düşünemez diye düşünüyorum. Ben felsefeyle ilgileniyorum,öyleyse sıradan şeylerle ilgilenenlerden, ben vücut yaptım, öyleyse vücut yapmayanlardan, benim iyi bir ailem var, öyleyse iyi ailesi olmayanlardan, zenginim, öyleyse tüm parası olmayanlardan, inananım, öyleyse inanmayanlardan üstünüm,yada tersi. Elbette kimse böyle düşünmez ama bilinç dışı senin düşünüp düşünmediğinle ilgilienmez. Rüya gibidir. Gerçek hayatta bir ülkenin kralısındır ama rüyanda kendini sefil bulursun ve tersi.
Bilnçdışına maruz kalırız. Peki bunun pan zehiri ne. Bu hususu iyi düşünmek gerekir. Benim bir Fransız yazarı anlamak için fransızca Nietzscheyi anlamak içinse Almanca bilmeye ihtiyacım yok. Elbette çevirmenlere ve iyilerine ihtiyaç var muhakkak.(Kollektivizm metadan çok düşüncede yaygındır)Burda ne demek istediğim çok iyi anlaşılmalı. Paradigmaya farklı bakmaktır maharet. Yoksa şöylede konuşabiliriz. Dil bilmek iyidir. İyi insan ol. Öğren, oku. Dil öğren. Gez, dünyayı gör. Tamamda olay bumu gerçekten. Kişi nereye giderse gitsin,kendisinide götürür. Sokratesin sözüdür bu ve bu söz ve elbette bu güdüdür sokratese ölümünü hazırlayan. Kendinden kaçamazdı..Ama büyüklüğü burdandı. Kaçtı dedirtmedi kendine..Sohbet için teşekkür.
. Her varlığın ilk yasası,kendini korumak ve yaşamaktır. Siz baldıran ekiyor ve başakların olgunlaştığını görmek istiyorsunuz. Machiavel
Giorgio Del Vecchio’ dan bahsedip bir kitap önermiştiniz . İsmini hatırlayamadım tekrar edebilir misiniz? Suut Kemal Yetkin’ in Hukuk Felsefesi dersleri miydi? Teşekkürler 🙏
Hocam son kısımda İran’ın daha önce aydınlanacağını söylediniz. Burayı anlayamadım çok kısa yazabilir misiniz?
Hocam, Türkiyede olan bütün layiq ve moderin partilerin yapdığı iş, sizin programlardan cılızdır.) Hatta bizim Azerbaycanın da siyasi partilerin buna eklemek olar.)
Hâmân la hamaney haham etimolojik olarak aynı köktenmi acaba
Hayır ama hakhamanesh e yakındır. Yani ahameniş in farscasi.
Khamenei
Ha-khamanesh
Hocam gereklilik- zorunluluk ilişkisinde gerekliliği izah ettiniz; ama zorunluluk'tan bahsetmediniz. Notlarımız eksik kaldı. Keşke " zorunluluktan" da bahsetseniz bir sonraki programda.
Mantık derslerinde ayrıntılı bahsediliyor.
Vacibul vücud mümkin ül vücud bahsinde kısaca değindi.
Dünya hayatının işlerini inanç işlerinden ayırarak İnançta özgürlük sağlamak . Laiklikten ben bunu anlarım. Ayrıca hukuk ta ortak yasa etrafında birleşmek
Hocam iki cilt Zagor var elimde. Emin ol okuyunca insan bi rahatlıyor ki. Göndereyim istersen
Teşekkür ederim ülkemizde ki siyasi yapılanmayı toplumdaki iktidar mantığını daha iyi anladım ama yine de oğlumun ve gençlerimizin geleceği açısından kızgınlığım hafiflemedi
🙋🏻♂️🍷🌈
❤❤😅
"Laiklik, Devletin dine/dinlere kayıtsız kalmasıdır."
Sanırım bu tanımı, Ahmet Arslan' dan duymuştum..
Şu ana kadar daha iyi bir laiklik tanımı duymadım.
bilinç yok problem de yok 😁
Saygıdeğer Hocam papa 'dan ilk tacı alıp başına koyan 14.LUİ.
Popüler sohbet tarafı sizi dinliyor mu? Dinlese bile anlıyor mu? Yazıları bir kere okuyacak oldum çok üzüldüm.
🤍
Hiç bu kadar reklem izlememiştim
İnanç özgürlüğüdür devletin benim inancıma müdahale edememesidir
Çünkü İslam dini siyasidir. Devlet siyasi bir organizasyon olduğu için ikisini ayrı düşünülemez sanıyor vatandaş.
Hocam entellektüel yayınlarınız ilgi çekmez, çünkü maalesef milletimiz sürekli güncel aksiyonlar peşinde. Gündemden bahsetseydiniz, bayağı ilgi çekerdi. Zaten yeterince sosyal medyada kirli gündemle boğuşuyoruz.
Laiklik, butun dinlere esit mesafede olmak yani dinlere karismamak, dinlerle araya mesafe koymak anlamina gelir. Yani devletin dinsiz olmasidir. Laiklik kavramini kisisel almamak iyidir. Bireysel degil toplumsal bir kavram olarak ele alinmalidir. Ornegin ben kisisel olarak "dinsizim"diyebilirim ama "laik bir insanim" demem yanlis olur
Analizlerinizde, sosyal, ekonomik, kültürel etkenleri çok fazla dikkate almadığınızı görüyorum. Bunun bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Mesela "doğu" tabirini kullanıyorsunuz. Peki, "doğu" nedir? Tek bir "doğu" mu var? Çin, Hint, İran, Ortadoğu kültürleri arasında benzeyen/ayrışan unsurlar nedir? Hâkim ekonomik faaliyetin hayvancılık olduğu bozkır toplumları ile hâkim ekonomik faaliyetin toprağa bağlı tarım olduğu toplumlarda, düşünce yapıları bakımından farklılık olabilir mi, neden? Toprağa bağlı yapılar, genellikle köleci anlayışa daha yatkındır. Zira, zenginliğin kaynağı toprak ve emektir. Toprak sınırlı olduğuna göre, gelirini artırabilmek için, başkalarının topraklarına el koymayı gerektirir. Bu toprakları işlemek içinse, ucuz emeğe ihtiyaç vardır, dolayısıyla kölelik sistemine ihtiyaç duyar. Bu nedenle, köleci anlayışın baskın olduğu toplumlar, -hangi din olursa olsun- mensup oldukları dinin ilkelerini bu doğrultuda yorumlamışlardır. Coğrafî keşiflerden sonra, ticaretin öneminin artmasıyla, protestanlığın aynı dönemde gündeme gelmesi, tesadüf eseri olabilir mi? Türkler, bozkırda, ağırlıklı olarak hayvancılık ile iştigal etmekteydiler. Hayvancılık, tarımdan farklı olarak, servet artırımına daha müsait bir ekonomik faaliyettir. Toprak miktarını artırmak mümkün değildir. Buna karşılık, hayvan sayısı yıldan yıla artırılabilir. Bu sene 10 koyunu olan birisi, olağan şartlarda, 10 yıl sonra 1000 koyuna sahip olabilir. Türk Devletleri, bu süreci yaşatabilir kılmak için, bozkırın/meraların/otlakların (yani, en önemli üretim faktörünün) mülkiyetinin özelleşmesine izin vermemişler, devlete ait tutmuşlardır. Aynı zamanda, hür insanların köleleştirilmesine de izin verilmemiştir. Bu durumun, köleci olmayan Türklerin ve köleci olan İranlıların ve Arapların, İslam dininin ilkelerini farklı yorumladıklarını göstermektedir. Bu analiz, genişletilebilir. Sözün özü, toplumun sosyo-ekonomik yapısını dikkate almadan yapılacak yorumların bizi sonuca götürmesi beklenemez. Saygılarımla....
Dini lafzindan ama sadecee lafzindan agzını düşürmeyen, dine ait kitabını bir satır dahi okumamış insanların laiklik ile ilgili hatta din ile ilgilide herhangi bişey bilmeyen adamların sadece gözünün ve kulaklarının içi boş alışkanlıkları sebebiyle bize toplum olarak öyle yada böyle yarayacak düşünme ve yönetilme bicimine karsi cikan yığınlarla uğraşıyoruz. Dinin toplumsal yaşantıdaki yerine dair cok bilgim var. Kayseride yaşıyorum öncelikle. Bunun dışında kurani kerimi uzun uzadıya belirli bir süre okudum. Tarikatciyi din bezirganını, dindarı azda olsa seküler yasamaya çalışan insanları vs 39 yillik ömrümde kıyasıya gördüm. Hakeza zihnimi aydınlatmak adına felsefi, dini, şiir kitaplarıda okudum. Hayatı okumayı insanların davranışlarınıda incelemeyi hep sevmişimdir. Bu toplumda ne dini ne laikliği ne onu ne bunu anlamışlık algılamışlık var(hatta bütün savas alimallah anlarım ve değişirim diye ortalığı yıkan sürüngen beyinlilerle dolu ortalık) Sadece küçük çıkarları hayatlarının en büyük gerçeği olmuş durumda. Dinleride diyanetleri küçük menfaatleri ve çakallıkları. Tabana yayılmış hırsızlık bu toplumun en büyük inancı durumunda, en iyi anladıkları o (herkesi kastetmiyorum çoğu insandan bahsediyorum) Mesele dinsizlikse kurana uyan %1 bile bulamayız. Önce dinini durduğu yeri anlasın bu toplumdakilerin çoğu. Din pazarlayan tarikatlar elbette elindeki cahil kitleyi kaçırmak istemiyor. Ne din hakkında topluma doğruya ve düşünceye sevkediyorlar ne de laikligi toplumsal yaşayış içinde devlet partiler vb'leri hakiki sekilde yaşatıyorlar. Bu yoz yobaz toplumu oldugu gibi gelismeden ve daha fazla talep etmesinler diye gütmeye devam ediyorlar. Zaten bur nebze gözünü acsa bu halk herhangi bir cepheden, istemeye başlayacak. Yeterki istemesin diye öğrettilmeden aydırmadan güdüyorlar toplumu. Biseyin biseyden ayrıldıgıda yok bu toplumda. Donkisotlarla dolu bir tımarhane gibi.
Teşekkürler.
Teşekkürler
Teşekkürler.
Teşekkürler