İyi geceler.iyi yayınlar hocam .çarsamba akşamları benim ıcincok özel bir akşam oldu.okula başlayacak olan bir çocuk gibi mutlu oluyorum.belki çocuksu bir benzetme ama.böyle hissediyorum.sizin gibi değerli bir üstadi dinleme şansım olduğu için kendimi şanslı adlediyorum.saygilar.
Hocam teşekkürler, sadece tez ve antitez üretmek benim de zaafım. Sentez üretmek üzere çalışmama katkınız için teşekkür ederim. Günlük hayatın kısa yol kullanmaya itmiş olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleşmek iyi geldi. Sağlıcakla kalınız.
Hocam bir dersinizi de “inanmak” ve “bilmek” arasındaki farka -tabi eğer varsa - ayırabilir misiniz? İnanmak nerede bitiyor; bilmek nerede başlıyor...Tanrıya “inananlar” neden “biliyor” larmış gibi davranıyorlar...
Tanrı'ya inanmadığını söyledikleri hâlde, ateistim demeyen o kişiler, ateist değilim demiş mi? Ben tanrı'ya inanmıyorum ama ateist değilim sözünün, ben Müslümanım ama Allah'a inanmıyorum sözünden ne farkı vardır? Ya da ben bekarım ama benimle niķahlı kocam/karım var sözünden ne farkı vardır? Ateizmin tam tanımı nedir ve Tanrı yoktur demekten farkı nedir? Siz ateist değilsiniz. Peki, Allah'a/Tanrı'ya inanıyor musunuz? Yoksa Tanrı'ya inanmıyorum ama ateist değilim mi diyorsunuz? Ateistleri ve deistleri bu kadar küçümsemeniz ve onları önemsizleştirme, yerin dibine geçirme çabanız, üzerinize ateist damgası yapışacak korkusundan olabilir mi?
Aynn kardeşim. Malesef dücane bey gibi bazı düşünürlerimiz tanrı, din, ateizm, inanç, islam, müslümanlık, siyaset vs diyerek hem bir kavgaya girişiyorlar hem de bu kavgada hiç yara bera almak istemiyorlar. Üstüm başım yırtılır gomlegim ceketim pantolonum bozulur derdindeler. Hamama girenin terliyecegini bile bile hamama giriyorlar. Sonra terlemek istemiyorlar. Bunlar böyle yapacak bisey yok.
Hoca doğru söylüyor, Ateizm ve Deizm ,altı boş , basit bir sonuç tespitinden başka birşey değildir, "Diyalektik ve Tarihi Materyalizm" üzerine araştırma yapmanızı öneririm..
@@oguzhan4925 Anlaşılmasını istediğim konu , Ateizm in kendini ifade etmede kullandığı felsefi temel , aslında "Diyalektik Materyalizm" e aittir...Burada anlatması uzun sürer , Ateizm, ancak bu felsefenin sonuç çıkarımları ndan biridir, başka çıkarımlar da vardır..örneğin Hitler de ateist olabilir, ancak Diyalektik materyalist Faşist olamaz.. saygılar..
Sorunuzun cevabi bu adamda ua-cam.com/users/shortsZqN_VrWeOVU?feature=share inanmayan bir bilim insani olarak neden atheist olmadigini kisa ve oz acikliyor.
Selamlar hocam, Ben anlattıklarınızdan hareketle başka bir yere gittim. Şu ki ; Birinin hümanistlik derecesi onun ne kadar materyalist ve rasyonalist olduğuyla doğru orantılı.? (Bunu ateizmden bağımsız olarak söylüyorum)
Ateizm olumlu bir şey öne sürmüyor evet, sadece yadsıyor. Düşünsel olarak anlamlı olmaması bundan kaynaklı. Bunu anlayabiliyorum. Ancak kendi pozisyonunuzu ifade ederken "olabilir de olmayabilir de" tabirini kullandınız. Arkasından da biri doğruysa diğeri yanlıştır ilkesi üzerine uzun bir izahatte bulundunuz. Tanrı ya inanmamanın argümantasyonu nasıl yapılabilir peki? Sizin diğer videolarınızda belirttiğiniz, dinin imgelemi hedef aldığı, insanın imgelemi aşması gerektiği düşünceniz en sonunda yine bir olumsuzlama değil midir? Olumsuzlamadan Tanrı ya inanmamak mümkün mü? Yoksa Tanrı nın yokluğu argümante edilebilir mi?
Benim hocanın konuşmasından çıkardığım ders şu oldu. Tanrı vardır veya yoktur, konuya bunlardan biri ile başlamak yanlış. Felsefe yapacaksanız her hangi bir varsayıma dayanmadan başlamak gerekiyor. Eğer yaptığınız düşünme sonucunda tanrıya ulaşırsanız onu var edersiniz, ulaşamazsanız yoktur. Ama düşünmeye tanrı vardır veya yoktur diye başlamamak gerekiyor.
Arkadaslar tanrı hakkında konustuğunuzun farkında mısınız? Ya vardır ya yoktur. Bu iki seçenekten birini seçerek başlamak gerekir. "Tanrı yoktur" argümantesi zaten "Tanrı vardır" cümlesinin karşılık bulduğu şeydir. Yani materyadır. Fıkıh usulünde asıl ve fer ilişkisi fahvasınca madde asıldır soyut ise ferdir yani değişkendir. Doğru bir şekilde tasdiklenmesi ortadaki illetle olur yani ortak özellikle veya ortak bağla.
Soyut ve somut arasında ilişki tamamen yoktan ibarettir. Çünkü fer olan soyut somutla sabitleyen bir illet yoktur. Mutezileden tutun taa metafiziğe kadar tanrı soyut bir yaklaşımla yani tenzihle ele alındığı için tabiri caizse mâ ba'düden atılmış bir fikirdir.
Dücane hocam benim size bir sorum olacak;varsayalımki tıpta okadar ilerledikki bir insanı önce musevi olarak yetiştirip onu unuttursak.Sonra sırasıyla diğer semavi dinlerin inancıyla yetiştirsek herbirinin öğreniminde diğerine geçerken unuttursak.Son olarakta ateist bilgiyle donattıp buna inansa.Burdaki şartımız bu inançlara gerçekten dibine kadar iman etmiş olması.Bu deneydeki insana bütün unuttuklarını aynı anda beynine geri getirsek.Bütün bu inançları aynı anda hatırlasa bu insanda sizce nasıl bir gelişim bekleriz?Beyni özgürleşirmi?Yoksa delirirmi?
Bir ergen bilinç ve beyin olarak yazıyorum (O'nu dinledikçe başka türlü hissetmek mümkün değil) Çok çok çok iyiydi, çok çok çok teşekkürler Dücane Bey...
Hocam diğer bölümler de güzeldi ama sosyalist kesim üzerine bu yorumlarınız beklentimin dışındaydı. Sosyalist kesime bakış açınızı takdir ettim demek isterdim ama sizi takdir edebilecek seviyede değilim.
Kulübenizi sahipsiz bir arsaya yapma gayretinizi takdir ediyorum., yolculuğunuzun zorluğunun ve yıpratıcılığının Sizi buna zorluyor olması anlaşılabilir ancak çok zorlamayın ve genellemeyin. Bütün arsalar özünde sahipsiz , yaşam çok kısa.
Merhaba, iyi akşamlar. Söyledikleriniz gayet anlaşılır, ifadeleriniz oldukça net. Berrak bir zihnin tercümesi güç olur. Zira anlama ihtimali meçhul kimselere yapılır . Emeğinize, zihninize sağlık. Esen kalın.
2.BÖLÜM Şimdi gelelim öncelik sonralık söyleminize; bunu garipsedim. Önce din vardı, karşıtlığı sonradan ortaya çıktı diyoruz ama insanlığın hiç bilmediğimiz bir tarihi var. Göbeklitepe’den bile çok çok öncesine dayanıyor. Biz göremiyoruz ancak kazılarla, keşiflerle anlıyoruz ki bunun öncesi de var. Bir teoriye göre Neandertal insanlarını Homo sapiens yok etmiştir. Yani bilmediğimiz uzun bir dönem var. İnsanlar bilinçlendiği anda hemen Tanrı da beyinlerinde mi belirdi? Bilinçlendiğimiz anda hemen dindar mı oluyoruz? Yaradılışa göre böyle; peki ya evrime göre böyle mi? Hangisinden yürüyoruz? Ben de diyorum ki insanlar en başta dinsizdi. Din diye bir şey yoktu. Din bilinçsel bir “a priori” değildir, aksiyom değildir (ki bu terimi korkarak kullanıyorum.) İnsanlar mantıklıydı ama din yoktu, din sonradan keşfedildi. Çünkü insanlar doğadan, özellikle de ölümden korkuyordu, korkularına cevap bulamıyorlardı ve boşluğu Tanrı keşfiyle doldurdular. İlk başta hayatı devam ettirmede faydalı olan kişilere tapındı ancak onlar da ölümlüydü. Onların ruhlarını (ki o da bir keşiftir, eskiden ruh kavramının bilindiğini düşünmüyorum) tanrısallaştırdı. Sonra ona tapınma ritüelleri geliştirdi, yetmedi kurbanlar sundu. Acilleus bile çok sevdiği bir kahraman öldükten sonra (ismini anımsayamadım, özür dilerim) semiz Truvalı esirleri kurban ettirmiştir. Din önce mi geliyor? Hayır; din bir ihtiyacın sonucudur. Öncesinde yoktur. Dolayısıyla din karşıtından önce değildir; din kendisinin var olmaması durumunun karşıtıdır. Antitez olan (!) dindir. Siz bilim ile çelişmeyen bir insansınız daha doğrusu felsefe ile çelişmiyorsunuz. Tez antitez söyleminizde evrimi yok sayıyor olabilir misiniz? Yaradılışı baz alırsanız elbette ki din öncedir ancak evrime göre bu kabul doğrudur denilemez. Bebeklerin yüzme bilerek doğup unuttukları gibi Tanrıyı biliyor olarak doğmuş olmaları beklenir. Oysaki büyükler öğretmedikçe hiçbir çocuk kendi başına din uydurmaz. İnsanlık tarihi bir insanın hayatına benzer… Ben Tanrı konusunda çoğu düşünürün aynı paradoksun içine düştüğünü değerlendirmekteyim. Tanrı, felsefi düşünce ile ulaşılmış bir şey midir yoksa bir ön kabul müdür? Bana daha çok bir ön kabul gibi geliyor, tamam, üstteki paragrafta öncelik sonralık kavramını eleştirdim ancak din çok eski bir kavramdır ve bilinen felsefe tarihi oluştuğunda zaten çoktan insanlar tarafından içselleştirilmiş bir kavramdı. Bu yüzden filozoflar bu ön kabulden kaçamazdı. Hepsi de Tanrıyı düşünmek zorundaydı, onlara sunulanı bir yere koymaları gerekiyordu. Bu yüzden felsefe tarihinde tanrı her zaman olacaktır. Acaba ateizm çözümlemenizde siz de bu durumdan kaçamıyor olabilir misiniz? Bu bir yanılgı olabilir mi? Felsefe Tanrıyı hazır buldu, ona ermedi, ulaşmadı. Hazırda vardı ve sonsuz bir büyüklüğe sahipti. Çocuklarda da böyledir, onlar Tanrı bilmez onlara dayatılır. Hatta küçük yaşta din öğretilmeyen çocuk din ile uyuşamaz. Türban mesela; normalde kızlar belli bir olgunluğa gelene kadar türban giymeleri gerekmez ancak aileler daha 4-5 yaşında giydirmeye başlarlar. Çocukluğu istismar ederek saçların üstünde oluşan o türban baskısını edimsel koşullanma ile dayatmaya çalışırlar. Oğlan çocuklarının da ellerinde Kur’an ile fotoğraflarını çektirirler ve duvarlara asarlar. Dolayısıyla böyle büyüterek onların özgür iradelerini yıkarlar. Böyle büyüyen bir çocuk sizce inancı, özgür iradesiyle mi kabul eder? Elbette ki hayır; bir yönlendirme vardır. Acaba felsefe dünyasında da böyle bir yönlendirme var olabilir mi? Muhafazakar ailelerin çocuk yaşta bebelerin saçlarına türban baskısını uyguladığı gibi felsefe dünyasında da bu tür bir baskı oluşmuş olabilir mi? Filozoflar bundan kaçamamış olabilir mi? Siz deizm ve ateizmi böyle küçümserken bu kodların etkisinde kalıyor olabilir misiniz? Çünkü sizi tarafsız göremiyorum. Samimi görüyorum ama tarafsız göremiyorum. Tanrı ön kabulünü yaptıktan sonra vardır veya yoktur demek anlamsızdır çünkü ikisi de dolaylı yoldan Tanrı vardır demektir. Mesela bilime göre Tanrı bir ön kabul olmuştur ama yanlışlanması o kadar hızlı olmuştur ki akıl şaşar. Bilim günümüzde tanrıyı hiçbir bilimsel konuda ön kabul olarak kabul etmez çünkü doğal yapısı bunu gerektirir ancak felsefe biraz tuzağa düşmüş gibi gelir bana… (Ukalalık mı yapıyorum bilmiyorum ki?)
@@suleymanbasgoz1706 yaratılışa göre böyle, peki evrime göre nasıl vs demişsiniz ama, evrim yaratılış karşıtı bir şey değil ki zorunlu olarak... Lütfen bu kadar indirgemeci konuşmayalım. Aslen Charles Darwin, evrimi serdettiği kitaplarında, hemen hemen her fırsatta, "İşte bu olay/durum, Tanrının yaratma sanatının inceliklerini ortaya koyar." kabilinden ifadeler kullanır. Evrimle yaratılışın karşıt olduğu, ülkemize, Kilise vs. Darwinizm şeklindeki bir Avrupa durumundan gelmiştir. Yoksa İslamın, evrime karşıt olduğunu söylediği bir iddiası yoktur. Budizm ile Hinduizm'in de böyle iddiaları çok çok muhtemelen yok. Üstelik, beğensek de bepenmesek de, en ateistleri de daihl olmak üzere, teori veya ilke koyan tüm antropologların ve tarihçilerin kabul ettiği bir yargıdır, "Tarihte tüm kabilelerin/insan topluluklarının dini vardır." yargısı.
@@Dave.Mustaine.Is.Genius Sevgili dostum… Gücenme ama evrim varsa yaradılış yoktur, yaradılış varsa evrim yoktur. Tanrı için süreç veya dönüşüm yoktur. Ol der ve olur. Bildiğim kadarıyla Darwin, evet, bazı yerlerde tanrı ile ilgili yazmıştır ama sonra kendisi onları kaldırmıştır. Çünkü bu teorinin nereye varacağını o da fark etmiştir, bu yüzden arada güzelleme yapmış olabilir ama bunları sonradan kaldırmıştır. O sözü bu şekilde düşünmek bence hatalıdır. Evet her insan topluluğunun dini olmuştur çünkü insanın kolayına gelmiştir. İnanmak düşünmekten önce gelmiştir. Doğru düşünce, inançları yıkarak var olmuştur. Çocukken inanırız Noel Babaya… Büyüdükçe bunun doğru olmadığını anlarız. Anladığım kadarıyla siz hem evrim hem de din birlikte olsun istiyorsunuz. Bu anca laik bir devlette mümkündür. Dinin kolları koparılırsa, camiye mahkum edilirse, başını çıkardı mı ezilirse evet din ve bilim bir arada yaşayabilir. Avrupa bunu yapmıştır. Hıristiyanlığı, kiliseye tıkmıştır. Hıımmm… Ne bileyim öyle işte…
@@suleymanbasgoz1706 Dostum, düşündüğüm şeylere yakın bir metin yazmışsın;güzel de yazmışsın.Dücâne Hoca ateizm'e neredeyse tamamen teizim penceresinden bakmış; ayrıca söylediği bazı şeylerin bilimsel düzlemde hiçbir değeri yok. Örneğin;insanın evrim süreci içerisinde ilk olarak dini olduğuna dair bir bilgi yok. İslam'ın evrim'e karşı olmadığı iddiası ise tamamen yanlış. İslam'ın yaratılış metni ortada, islam evrimi kabul edemez eğer ederse en önemli dayanak noktası olan yaratılış iddiası çöker. İslam'ı evrim ile ilişkilendirmeye çalışan ya cahildir ya da sahtekâr.
Değerli Dücane Cündioğlu, sandığınızdan çok daha fazla insan sizi gayet iyi anlıyor bu konuda endişeniz olmasın. Yine doyumsuz bir çözümleme olmuş emeğiniz için çok teşekkür ederim. İmgeden kavrama geçememiş insanların gereksiz fikirlerini çok fazla önemsemeyiniz Üstat; sevgi ve saygılarımla.
@@ahmett99 Bu vidyonun konusu bu değil ki. Felsefik olarak tanrı vardır ya da tanrı yokru diye düşünmeye başlamak yanlıştır diyor hoca kanımca. Düşünsel olarak tanrının var veya yok olduğunu varsayarak düşünmemek gerekir diyor.
@@ahmett99 Muhammed a.s vahiy aldığını söylüyor. Cebrail ile görüştüğünü söylüyor eğer vahiy aldıysa peygamberdir eğer almadiysa peygamber değildir mantik basit . Burada bakılması gereken Hz Muhammedin iddiasidir. Vahiy aldığını söylüyor ve Eğer hz muhammed vahiy almadiysa günde 5 defa namaz kılmasini, gece kalkıp gece namaz kılmasini, ramazanda oruç tutmasını, veya saatlerce kıyamda durmasını, ömrü boyunca insanlara Allahin varlığını anlatmasını, kuran okudugunda hüngür hüngür ağlamasını ne ile açıklayacağız. Uydurdugu bir din için ,uydurduğu bir ilah h için gece kalkıp namaz kılmak ( İnsan biyolojisine ters olan bir şey gece uykuyu bölmek çok ağır) Her sabah kalkıp namaz kılmak, ramazan ayında 1 ay aç kalmak uydurduğu bir din için bir insan aç kalır diyorsanız bilemeyecegim. Veya amcası Ebu talip öldüğünde hüngür hüngür ağlaması..Aglama nedeni de onun cennete giremeyecegini bilmesi çünkü Allah iman etmediği için cennete girmeyecegeni söylüyor. İnanmadığı cennet için bunları yapar mı ? Ya da kızı hz fatma için iman etmezsen ben senin için bir şey yapamam kızım demiştir. Ama sahte şeyh ,şıklara bakarsan istediklerini cennete sokarlar ama islamda öyle değildir cennete yalnızca Allah rızası ile girebiliriz . Peygamberimiz de bunu bildiği için öyle dedi . Kurandan onlarca ayet sayabiliriz ve daha Hz muhammedin bu davaya samimiyet ile sarılması veya ibadetlerindeki hassasiyeti ve en önemlisi kendisine yapılan teklifleri reddetmesi. Mesela sana kadın verelim ,para verelim ,seni reisimiz yapalım denmesine karşılık güneşi sağ elime ayı da sol elime verseniz ven bu davamdan vazgeçmem demesi de derdinin para ,şöhret, cinsellik olmadığını gösterir. Yani hz muhammed ne bir şarlatandır ne de bir yalancı .. bu soruyu sorarken muhammed şarlatan mı yoksa peygamber mi diyerek net sorman yanlış değil önemli olan bu söylediklerimi bir düşünmen . Bu konu çok mühim bir mesele İslami eğer soruyorsan islam oldukten sonra bir sonsuz hayatin olduğunu söylüyor ve bu her şeyden değerli çünkü 5 yaşındaki çocuğa taciz eden, bebekleri doğrayan zalimler, namussuzlar İslama göre ateşe atılacak. Ve kuran bunu kesin bir dille net bir üslupla savunuyor senden isteğim eğer bu varoluş meselesini merak ediyorsan sana şunu söyleyebilirim: Önce Kurandan kiyamet süresini bir okumanı isterim tesirleri birlikte .. Ducaneye bakarsan ahiret vs hiçliğe gidiyoruz der yani tacizci, katil ,şerefsiz ne kadar insan varsa yok olacak diyor kuran da" HUZURUMUZA GELİP HESAP VERECEKSİNİZ " diyor . Bu konu tamamen senin kurani yani İslamı tanıman ile olacak bir şey . Ve inançla ozguvenle alakalı olduğunu bilmelisin. Eğer bir kitap önereceksem caner taslaman neden muslumanim kitabı ve cem altay meric peygamberligin ispatı kitabını okumanı şiddetle tavsiye ederim Peygamber efendimiz yalancı mı yoksa peygamber mi bu konuyu net bir şekilde ele alıyor iki kitapta sana şöyle söyleyebilirim gözyaşları içinde iman ettiğimi hatırlıyorum.. iman çok farklı bir duygu haaa diğer türlüsü ise ahiret yoktur, Allah bilinemez vs diyip kestirip atılabilir kardeşim top sende ..
Ben, var tezi ile yok tezi arasında bir sentez oluşabileceğini düşünmüyorum. Zıtlar arasında veya kesişim kümeleri bulunmayan kümeler arasında sentez olamayacağını düşünüyorum.
Merhaba Hocam, size doğruları öğrenmek için yazıyorum. Bir süre önce dedemi kaybettim, tıpkı bende her insan gibi çok özlüyorum gidenleri...Hocam bir yorumda ölüm sonrasına bilinçsizlik evresi yazmıştınız, hocam ölen insanlar yok mu oluyor? Artık onlar sonsuza dek yok mu oluyorlar? Yoksa başka bir alemde yaşamlarına devam mı ediyorlar. Her ne kadar üzülsem de doğrusunu öğrenmek istiyorum, hocam sorumu yanıtlar mısınız?
Sevgili kardeşim başın sağolsun. Sana ve ailene sabırlar dilerim. Bu konuda sana kimse net cevap veremez maalesef. Her ikisi de olabilir başka bir ihtimalde olabilir. Neden diye soracak olursan bilim dünyası, bilinç dediğimiz şeyi henüz net olarak tanımlayamadı. Ancak net olarak bildiğim bir şey şu ki senin dedene olan SEVGİN SONSUZ. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla buradaki yaşamımızın anlam ve amacı SEVGİ. Sevgi, var olduğu sürece biz ve sevdiklerimiz var. Bence sonsuz olan şey bu sevgiyle kal.
Merhaba Dücane hocam. Özellikle son sekiz- on senedir kitaplarınızı okuyor, TV ve UA-cam söyleşilerinizi heyecanla takip ediyorum. Fikirsel bir evrim süreci yaşadığımı ve bu sürecin sizinkiyle çok benzediğini düşünmekle beraber bahsettiginiz 'olabilirlik' kavramı bana direk oturdu:))))) Teşekkürler
3.BÖLÜM Belki lafın gelişiydi ancak bir şeye karşıt olmak, onun yerine yeni bir şey koymayı şart koşmaz. Nükleer reaktöre karşı yürüyen insanların, bu tehlikeli enerjiye karşı önerileri vardır. Yenilenebilir enerjiler var, rüzgâr enerjisi, dalga enerjisi vesaire var. Ateistlerin de önerileri var. Dinler bugün yok olsa hedonist bir dünya mı oluşur? Erkekler sokakta önlerine gelen kadına mı saldırır? Hayır; aksine din daha hedonisttir. Erkeğe hedonisttir kadına sadist! Bir erkek olarak sınırsız eş ve cariye fikri her zaman caziptir, beynimden başka yerlerimle düşünürsem… Ateistler kadın dövülmez derken yerine kadın ve erkek eşit olsun der (pozitif ayrımcılık konuları hariç). Ateizm sadece “Tanrı vardır-yoktur” meselesi değildir ki? Çocuk gelinler olmasın demek de ateizmdir ve doğal olarak dini söylemden daha ulvidir. Altında şu vardır: Evlilikte en az 18 yaş olsun. Kadınlar özgür olsun çarşaf veya türban dayatması olmasın ki Mahza’lar ya da Farkhunda’lar ölmesin. Örnekler çoğaltılabilir. Din ile işler yürümüyor çünkü hayatın her alanında beş para etmez adamlara, bilip bilmeden konuşma ve ahkam kesme hakkını tanıyor. Dolayısıyla ateistler sadece olumsuzlayan kişiler değildir, bu olumsuzlamanın kendisi bile çözümün kendisidir. Kadınlar dövülemez dedikten sonra üstüne bir şey koymasanız bile olur çünkü bu söylem bile bir çözümdür; kadın dövülemez, kadının dövülmesi edimi sürdürülemez. Nükleer santral yapılmasın demek bile kendi başına bir çözümdür. Santrali Chernobil’den vukuatlı bir topluma yaptırıyoruz, onun atıkları dert, kendi bir dert… Hala daha Karadeniz’de kanser vakaları sürüyor. Kötü olması muhtemel olan bir şeyi, yerine bir çözüm sunmasanız bile reddetmek ulvi bir anlam ifade eder. Bu örneğiniz lafın gelişi bir örnek olduğu için fazla uzatıp da ayıp etmek istemiyorum. Fazlası belden aşağı vurmaya girer çünkü lafın gelişi verilen örnekler bazen üstünkörü olabilir. Yazımı “parça bütün ilişkisi” bahsi ile bitirmeyi düşünüyorum. Bütün parçadan önde gelir söylemi bana hatalı geliyor. Çünkü nereden baktığınıza göre değişir. Ben bütünün parçadan önde geldiğini düşünmüyorum. Çünkü parça denilen şey kendi başına parçadır ve daha küçük parelere ayrıldığında da ya da üstüne başka bir parça eklendiğinde de o şey parça olma özelliğini yitirmez, sadece bağlı bulunduğu bütünlüğün vasfı değişir. Ancak bütün denilen şey parelere ayrıldığında bütünlüğünü kaybeder. Örneğin bir motor düşünelim. Motor denilen mekanizma yani bütünlük ancak belli parçaların kaynaşması ile bütünlük arz eder. Ondan pistonları çıkarırsanız motor ismi verilen bütünlük yok olur. Parça her anlamda parçadır ama bütün olma hali o parçalara bağımlıdır. Hiçbir bütünlük parçalarından önde gelemez. Parça, her anlamda bütüne bağımlı değildir sadece bir vasfı ona bağımlıdır ancak bütün o parçaya her anlamda bağımlıdır. Motorsuz piston olur, pistonsuz motor olmaz! Bu pistonu bir kesici ile rastgele 30 parçaya ayırdığımızda, yine parçalar elde ederiz ancak bu sefer de piston ismi verilen bütünlük yok olur. O otuz parçadan her biri yeni bir bütünün parçasıdır ancak motor denilen bütünlüğün parçası değildir. Tabi burada o bütünlük içerisindeki o parçayı ancak bütünlüğü oluşturan ana vasıf ile ilişkisi bağlamında düşünmek gereklidir. Mesela toplumun en küçük parçası insandır, kalp değildir, böbrek değildir, saç değildir. İnsan toplumun en küçük yapı taşıdır, bölünemez. Olaya bu boyuttan baktığımda yukarı paragraftaki örneğim biraz eksik kalıyor. Toplum ve insan konusunda baktığımız yön önemlidir. Oluşum bağlamında mı bakıyoruz yoksa oluşmuş olana dışarıdan mı bakıyoruz? Bireyler birleşip aileleri oluşturur, aileler birleşip kabileleri, boyları oluşturur, kabileler ve boylar birleşerek de topluluğu oluşturur. Topluluklar da belirli bir devinim ve süreç sonucu topluma dönüşür. Bu bağlamda ana unsur insandır. Çünkü dili insan oluşturur, geleneği göreneği, soyu insan sürdürür, ihtiyaçları insan giderir. Toplum olma edimini bunlar belirler ve bunlar insanlar tarafından gerçekleştirilir. Yine başka toplumlarla insanlar muhatap olur. Sınırlı bilgimle konuşursam örneğin Alman toplumu mühendislikte iyi bir toplum olarak bilinir, dakiktir, planlıdır, uzun vadeli düşünür. İnsanları da böyledir. İnsanlar böyle olduğu için toplum da böyledir. Yine insanı önceliyorum. Felsefede özellikle sizin konuşmalarınızın çoğunluğu bireyler üzerinedir. Kant şunu söyler, Hegel’e göre bu böyle şu şöyle… Almanlara göre bu böyledir diyemeyiz, Fransız toplumuna göre böyledir demiyoruz. Bireyler toplumdan önce geliyor. Hatta bazen toplumların o zamanki seviyelerinin bile üstüne çıkabiliyorlar bireyler… Bazen bir birey koca bir toplumun yönünü bir anda bataklıktan aydınlığa çıkarabiliyor. Yani bu soruda ben yine oyumu insandan yana kullanıyorum. Şimdi “Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusunu biz insanlar sanırım cevaplayamayız. Benzer şekilde tohum ağaç, insan zigot sorusunu cevaplayamayız çünkü bu edimin gerçekleştiği zamanı, koşulları, olayları bilmiyoruz. Ha civciv cevabını ben kabul etmiyorum çünkü civciv de tam teşekküllü bir tavuktur. Tavuğun bebeklik halidir. İnsanın bebek hali de tam teşekküllü bir insandır. Bu anca bir espri olabilir. Bu soruyu insanlık cevaplayamaz. Çünkü eski çağlardaki hayvanlar ne oldu da yumurta üretmeye başladı, bilmiyoruz. Evrimsel bağlamda kar zarar kolaylık zorluk ve uyum uyumsuzluk gibi olaylar nasıl gerçekleşti bilmiyoruz. Ama kanımca bu soru dine ya da deizme çıkar. O noktaların bir yönlendiricisi olduğunu düşünmek bazen olumlu görünüyor. Bu soru insanın bilgisi dâhilinde çözümsüzdür diye değerlendiriyorum. Yazı beni buraya sürükledi. Haddimi aştıysam beni affedin. Yazmak zorundaydım, yazdım.
Hocam çok teşekkürler ediyorum. Ben Marburg ta yaşıyorum. Burası protestandir. Heideger de zannimca burada fazla kalmadı. Kısa zamanda NS-Regirung onu Stutgart tarafında rektör olarak atadı.
abi bir yolda ilerliyorsun sonra haritayı tam görelim diye her bir yan yola tek tek sapıyorsun, yani bir yere varmak yerine haritayı görmüş oluyoruz; bu bilinçli bir tercih mi?
Hocam bu kadar entellektüel çabayla geçmiş bir ömrün ölümle boşa geçmiş bir ömür olabileceği düşüncesi içinizi ürpertmiyor mu? Geleceğe miras bırakma övüncü mü direnç katıyor size yoksa kabaca koca bir hiçliğin derinliklerinde olabilecek olmanın kaygıları mı var? Bunu gerçekten çok merak ediyorum. Cevaplarsanız çok sevinirim.
@@elifelif6135 Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir asıl hayat ise ahiret hayatıdır . Bir bilselerdi .( Ankebut suresi 64) Sayın, profesör, düşünür, felsefeci vs... ducane beyin ne dediğinden çok Kuranı indiren Allahin ne dediği önemlidir dostum benim .
18 yaşından gün almak ile 18 yaşını doldurmak farklı kavramlar. Çocuk doğduğu gün bir yaşından gün almaya başlar, ancak tam bir yıl sonra bir yaşını tamamlamış (doldurmuş) olur. Hukukî anlamda reşit (ergin) olma yaşı 18 yaşını doldurmaktan geçer, 18 yaşından gün alan biri hukukî anlamda ergin değildir, 17 yaşındadır.
Ben bu sohbeti, Ateizm çözümlemesi değil Ateizm reddiyesi olarak değerlendiriyorum. Zira tamamen ussal düşüncenin bir ürünü olan yada çözümlemesi sonucu ulaşılan ateizm düşüncesini, muhayyile ürünü olan inanç ile aynı kategoriye koymak doğru bir çözümleme olmadı. Ayrıca ateizm, aynı kategoriye aldığınız inançlar gibi eleştiriye tabi tutulmadan kabul edilen bir düşünce değil ki, eleştiriye kapalı bir düşünce sistemi de değil ki.
İlave olarak, şöyle demiştiniz hocam, 30 yılda çok konforlu bir gökdelen inşa etmiştim, ancak baktım ki temeli zayıf/yok yani temelinde akıl yok, hiç tereddüt etmeden bu gökdeleni yıktım ve kendime yeni bir kulübe inşa ettim, etmeye de devam ediyorum, bir gün bu düşüncemde de sorun olursa, hiç tereddüt etmeden yıkar yenisini inşaya koyulurum, ne kadar güzel izah ediyorsunuz zira rasyonel olanda da bu, düşünerek, sorgulayarak, akıl yürüterek inanç dairesi içinde kalamazsınız, fakat kendini Ateist olarak tanımlayanların böyle bir endişesi de yok, korkusu da! zira tartışılmaz mutlak hakikatleri de yok ki, tıpkı sizin yaptığınız gibi, düşüncelerinde yanlışlık varsa yıkar yenisini inşa edebilirler, burada da bir sorun yok ki. Ateist bir düşünür şöyle der, "Benim düşüncelerim edindiğim yeni bilgilerle değişebilir, peki sen aynı şeyi söyleyebilir misin? " Şimdi bunun neresi dogma, neresi inanç?
Üstad, Ateizm ve teizm başı olmayan sonuçtur derken tez ve antiteze vurgu yapar. Varlık ve yokluk Karşıt kutuplardır. Burada çelişki olmaz. Olmadığı için dialektik çalışmaz. Her ikisi de düşüncenin ürünü sonlar değil, alınan ussal olmayan tavırlar/belirlenimlerdir. Vardır diyenin neye var dediği ile, yoktur diyenin neye karşı çıktığı ussal nedenlerle açıklanamaz. Açıklanmaya başlandığında düşüncenin alanına girilmiş olur ki, tanrıtanımazlık düşünsel bir faaliyetken, ateizm ve teizim inançlar bütünü olarak kalır. Yayından anladığım budur benim.
@@muhendisChe Ateizm tanrı tanımazlık inanç değildir. İnancı reddeden bir düşünmedir. Tüm tanrılar insanın korkusunun ürünüdür. İlkel dönemlerde insanlar doğal felaketler afetler karşısında çaresizdi. Felaketleri afetleri gizemli bir gücün kendilerini cezalandırması sanıyorlardı. Bugünkü ibadet ritüelleride bu korkudan doğdu. Bu yüzden afet felaket demediler. Allahın gazabı helakı dediler. Bugün bilim bize doğal afetlerin felaketlerin sebebini açıklıyor. Bu yüzden dinlerin inançların ilahları boşa çıktı. Karınlardakini ben bilirim diyen, kuşları gökte ben tutuyorum diyen, gemiler iznimiz olmadan gidemez diyen, yıldırımla istediğimizi cezalandırırım diyen, gökyüzüne tavan diyen islamın ilahıda fos çıktı. Çünkü bunları hayali varsayım ilahına söyleterek , liderlik diktası kurma siyaseti yürütende muhammeddir.
kanit yokluğu yokluk ispati degilki varlik ispatida degil. e ateizmde net bir yokluk soz konusu teizmdede net bir varlik. bence temelde bir farki yok ateizmin alti bos ergumanlarina inananda teizmin alti bos ergumanlarina inananda ayni mantikta bilim tanriyi calişamaz ve tanri konusunda net bir sekilde yok diyemez e varda diyemez.çunkü netlik maddesel ispat ister. iste ayni mantikta maddesel ispat olmaksizin net bir sekilde var yada yok diyen ayni kafa yapisindaki insanin neye inanacagini belirleyen ne acaba yoksa tanri varmi :)
@@yok4749 ateizmin artmasının nedeni bilimsel gelişmeler kitle iletişimin artmasıdır sığ olmasının nedeni ise basti bir yanlışlama hareketi olasıdır bir doğrunun peşinden koşmadığı için bir öyküye ihtiyacı yoktur sadece anlatılan hikayelerin yanlışlanmasından ibaret bir düşün biçimidir ateist birşeye doğru demez öne sürülen mitlere yanlış der Yayılma örüntüsünün dinlere benzemeai de insanın temel davranış dinamiğinin bu şekilde olmasıdır
Ateizmin yayılması bilimsel veriler ve kitle iletişimi dolayısıyla olduğu kadar, laik dünya ve kapitalist sistemin kaçınılmaz sonuçlarındandır. İnsanlık artık dine ihtiyaç duymuyor çünkü istekleri, arzuları çok çok fazla arttı ve kendisini sınırlayan, bağlayan, engelleyen her türlü şeyi yıkmak istiyor. Doğal olarak dinden çıkıyor çünkü bu daha mutlu yaşamasını engelliyor. Baş ortü tak diyor, namaz kıl diyor, zekat ver diyor vs.. Yayılma örüntüsünün dine benzemesinin nedeni olarak insanlığın temel davranışının bu olduğu şeklindeki teziniz metafizik olarak adlandırılmayı hak ediyor. O zaman ben bilime de aynı dinamikle bakar ve onunda bir inanç olduğunu, matematiğin de bir inanç olduğunu iddia edebilirim. Hayır, ateizm bir inançtır ve bilimsel olgulara dayanmaz. Tanrının var olmadığını söylemek bilimden öte bir alan hakkinda kesin ve ulaşılması imkansız bir yargida bulunmak demektir. Ayrıca bilimsel gelişmeler insanlığın ateist olmasını zaten Thales'ten beri sağlayabilirdi, fakat bu son 2 yüzyılda oldu. Dolayısıyla bunun nedeni bilimsel gelişmeler değil insanlığın kapitalist düzenidir. Bu duzende dine yer yoktur.
@@yok4749 hocam bilimsel veriler ışığında semavi kitapların doğa üzerindeki tezlerinin zırva derecesinde olması anlatılan dinsel öykülerin kopyala yapıştır olması örnek isa ile krişna hikayesi sümerdeki gılgamış hikayesi ile nuh hikayesi insanların ateizme kaymasındaki temel etmenlerdir kişilerin istekleri tarihin herdöneminde çok idi şuan daha çok demek pekde doğru olmaz Dinin yayılma örüntüsü ile futbol takımı taraftarlığının yayılma örüntüsüde birebir aynıdır ama futbol metafizik alan içerisine girmez Ayrıca dinlerin başka bir dine mensup olanları ötekileştirmesi globalleşen dünyada ciddi sorunlar doğurmaktadır yahudi şeriatiyle islam şeriati ufak farklar dışında aynı olmasına rağmen bir birleri tekfir ederler aynı din içindeki tarikatlarda diper tarikatları tekfir eder bu sebeple dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturan bu yapılardan vaz geçilmesi en azından kültürel bir öğe olarak bırakılarak ciddi alınmaması elzemdir
@@yok4749 ayrıca islamın mülk edinme kosundaki Allahın malı istediğime veririm ilmi isteyen demesi ile dünyadaki ekonomik düzene de müdahil olduğunu gösterir dinde kapitalizim yoktur savınız malesefki altı boş bir tezdir
Siz ateizmi çözümlediniz. Biz de sizin çözümlemenizi çözümleyelim: 1- "Ateizm bir inançtır " diyorsunuz. TDK'ya göre 'inanç'ın 4 anlamı var. İlk anlamı; bir düşünceye gönülden bağlı olma; 2. Güvenme duygusu; 3. Öğreti/görüş ve 4. anlamı da Tanrıya, bir dine inanma. Metafizik konular konuşulurken 'inanç' denilince sadece 4.anlamı yani Tanrıya veya bir dine inanma anlamında kullanılır. Özetlersek; "Atheism bir inançtır" diyorsanız bu yalnızca 'inanç' göstergesinin 3. anlamı olan 'görüş' demek istiyor olmalısınız. Evet 'atheism bir görüştür' önermesi doğrudur.Eğer farklı bir anlamda kullandıysaniz önermeniz korkarım geçersizdir. Şundan da %100 eminim ki "Atheism bir inançtır " dediğinizde sizi dinleyenlerin %99.99'u "Atheism de - diğer dinler gibi - bir inançtır " şeklinde anlamaktadirlar. 2- "Atheism Tanrıyı yadsimaktir" diyorsunuz. TDK'ya göre 'yadsimak'ın 3 anlamı var. İlki 'yaptığını saklamak/inkar etmek'; ikinci anlamı 'bağlı bulunduğu bir şeye yabancı olmak'; son anlamı da 'var olan bir şeyi yok saymak'. "Atheism Tanrıyı yadsımaktir" dediğinizde- şayet İstanbul Türkçesi kullaniyorsaniz- TDK'nın 3 anlamından birini kullanmış olmalısınız. Ancak ; bu 3 anlamın hepsi de önermenizi 'geçersiz' kılmaktadır. Çünkü 'atheism'in inkar/yokumsamak/bağlı bulunduğu bir şeye yabancı olmak gibi anlamları yoktur. 3- Bence asıl problem 'atheism' göstergesinin a) dogru düzgün bir şekilde betimlenmemiş olması b) toplumun bilinçaltında pejoratif bir sözcük olması c) hiçbir dindar kendine theistim demezken, metafizik konulara ilgi duymayanların atheistim demek zorunda kalması. Kimse kendisine "ateist" denmesini istemez günün sonunda. O yüzden tarihe baktığınızda kolay kolay 'atheist' filozof/düşünce adamı göremezsiniz...
Katılıyorum, hatta üstat bir miktar sofizme kayıyor burada. Bir tür saman adam inşa edip ona saldırıyor. Ateizm bir görüştür, ateist insan da bir nevi dindardır denemez zira teolojik manadaki inançlı olma tanımına uymuyor. Hocamız kilden bir kukla yapıp, içini samanla doldurup istediği şekli verebilir ama ona ruh üflemeye muktedir değil. Farz ettiği ateist, üstadın zihni dışında yaşayamıyor.
Hocamın söyledikleri hususlarda merakları uyananlar, araştırmak, derinleşmek isteyenler için hegel'in küçük mantık eserini tavsiye ederim. Neden! Şundan; "İlkin tasarımlarımızın içeriğini oluşturan nesnelerin geldiklerini, ve bunu izleyen öznel etkinliğimizin daha önce sözü edilen soyutlama işlemi yoluyla ve nesnelerin ortaklaşa taşıdıkları öğelerin biraraya gelmeleri yoluyla bu nesnelerin Kavramlarını oluşturduğunu düşünmek yanlış olacaktır. Tersine, Kavram gerçek ilktir, ve şeyler ne iseler onlara içkin olan ve kendini onlarda açığa seren Kavram yoluyla öyledirler. Bu durum dinsel bilincimizde de anlatımını bulur ve buna göre Tanrının dünyayı yokluktan yarattığı, ya da başka türlü anlatılırsa, dünyanın ve sonlu şeylerin tanrısal düşüncenin ve tanrısal buyrukların doluluğundan ortaya çıktıkları söylenir. Bununla kabul edilen şey düşüncenin ve daha da tam olarak Kavramın sonsuz biçim ya da özgür, yaratıcı etkinlik olduğudur ki, kendini olgusallaştırmak için dışında bulunan bir gerece gereksinim duymaz." 163-küçük mantık-hegel
Ömrünce uğraştığın Gökdeleni, içindeyken yıkıp kulübe yapmak Gökdelende hakikat arayışında yanlışlarla deneyim sahibi olmak ve asıl olanın kulübe olduğunu görmek. Kulübe yapmaya baslamak Sonra asıl olanın kulübeyi yapmak olduğunu fark etmek Kucuk bir kulübe Bizim benliğimizde nasil tanimlanir ne icin soylenir Yaşamanın kendisinin, kulübe yapmak olması
Söylemlerinizi ben de uzun süredir kendi içimde tartışmaya çalışırım. her hangi bir referans vermeden nacizane düşüncem şudur. Tanrı-yaratıcının bir varlık yada kavram olarak varlığı veya ispatını ben de mümkün görmüyorum veya görmüyordum. bütün bu karşılaştırmalar üzerine, -evet- ateizm daha çok yeni- ve var olan bir bilgiyle veya karşıt görüşü ile sürekli bir tartışma içinde yeni bir tez haline gelecek yeterlilikte değil. Bununla beraber bilinmezcilikten sıyrıldığımız anda insanlığın varlığının yok sayıldığı bir durumda, "doğanın tanrıya nasıl ihtiyacı yoksa", insan bilincininde tanrı inancına-varlığına gereksiniminin olmadığı ortaya çıkıyor gibi. Tanrının varlığı kabul edilirse şayet, tanrının insana ihtiyacı, insanın tanrıya ihtiyacından daha fazla olur. yoksa bu doğayla canı çok sıkılır. )
Söylediklerinizin bir grup takipçiniz tarafından gerçekten pek de anlaşılmadığını, sizi ilk defa canlı olarak görüp dinlemek için geldiğim Mehmet Emin Ağa Yalısı'nda beklediğimden çok fazla başörtülü kadın arkadaşı görünce anlamış oldum ben de. Öyle standart, klasik bir tesettür giyimi içerisindeydiler ki; bir sorgulama içinde olmadıkları, sizin geldiğiniz noktayı, yayınlarınızdaki onca çözümlemelere rağmen kavrayamadıkları ya da anlamak, kavramak istemedikleri sonucu doğal olarak ortaya çıktı benim için. Size bir inançla bağlı oldukları için sözlerinizi anlamak istedikleri gibi anlamayı, eğip büküp inançlarına mal etmeyi başarabiliyorlar diye düşündüm. Bilmiyorum, benim durduğum yere söyledikleriniz çok açık, anlaşılır geliyor fakat bazıları için belki daha da açık söylemeniz gerekiyor olabilir. Kendilerini kandırarak böyle oyalanıp durmaları biraz rahatsız ediyor.. Ya da belki bir gün bir kıvılcım, daha çok kıvılcım, bir alev... Herkes, hepimiz için dilenebilir.
Dediğimden bu anlamın çıktığını sanmıyorum. Fakat evet, Bazen standardın biraz olsun sapması bile bir bocalama bir sorgu göstergesi olabiliyor. O insanlarla uzun yıllar birlikte bulunduğum ve hatta bizzat onlardan biri olduğum için bunu kendi hesabıma rahatlıkla teşhis edebiliyorum. Sizse lütfen öncelikle üslubunuza çekidüzen verin.
@@betelgeuse.337 Benim üslubum sizin kafa yapınız kadar problemli değil. Siz hocayı çok çok iyi anladığınıza kendinizi inandırmış yetmemiş başkalarının hocayı anlayıp/anlamadığına karar verecek pozisyona oturtmuşsunuz. Hele bir de şu var ya Kapalı oldukları için sorgulamanın kıyısından dahi geçmediği düşünülen insanlar. 1 tane elle tutulur mantıklı cümleniz yok!!!
@@betelgeuse.337 ha yani sorgulama sonucu standartta (olması gerekene) ulaşmış kişi anlamamış oluyor ama ilgi çekmek için kendini yırtan marjinal kalıplar sorgulamış oluyor.Siz kendi problemli hayatınıza ilişkin teşhisleri kendinize saklayın bunu tümele yaymayın.
Genelliyorum evet. Genelleyecek ve kendi adıma bir sonuç elde edebilecek kadar çok tanıyorum bu insanları. Problemli hayatımdan da bir şikayetim yok. “Olması gereken”i yaşadığına inananlar düşünsün asıl, onlar yansın derdine.
Dücane hocam çoğu zaman meseleleri tespit ediyor..Şu şöyledir bu böyledir diye. Aslında doğru veya yanlış da demiyor yani "Durum"u tespit edip özetliyor.. lakin anlatımında ki bazı ironik tavırlardan izleyen bu doğru, şu yanlış sonucu çıkarıyor.. örneğin, tanrıya inanma insanın önemsizliğini doğurur diyor.. Fakat Bunu söyleyiş tarzı o düşünceyi olumsuzladığını belirtiyor, sonra da o düşünce yanlış oluyor..! Halbuki bir şeyi ispat etmiş değil..! Tanrıya inanma insanın önemsizliği doğurur düşüncesi belki de doğru bir düşünce..! İnsanın düşüncesi hep eğilimleri yönünde şekillenir.! bunu unutmamak lazım.
Arkadaşlar yaklaşık bir aydır ara ara deniyorum üyeliğimi yenilemek için ama sürekli sistem hata veriyor(satın alma işlemi sırasında nir hata oluştu ) yazısı geliyor.Satın alma işlemi için ininal kart kullanıyorum, müşteri hizmetlerini aradım bizden kaynaklı değil dediler acaba yardımcı olabilecek var mı
Üstada bir kaç noktada itirazım olacak. Öncelikle, ateizmi sadece isimlendirme olarak alıp, 17. yüzyıldan başlatmak ne kadar doğru olur? Doğru, ateizm bir ideoloji ya da bir dünya görüşü değil, ateizm size bir yaşam tarzı sunmaz. Ama böyle diye, ateizmi küçümsemek ve önemsememek de çok doğru değil. Ateizmi, tarihi materyalizm bağlamında ele almak en doğrusu kanımca. Bu açıdan ele alacak olursak, ateizmin ya da inançsızlığın tarihini çok daha eskilere götüremez miyiz? Bu anlamda, üstadın da sık sık vurguladığı gibi, Platonun, cezalandırılmasını(dövülerek(!)) istediği kesim kimdi ya da kimlerdi acaba? Üstad, bir yerde de deistler ya da ateistleri de "inançlı" olarak gördüğünü belirtti..Üstadım, size saygım sonsuz ama ateistlerle inancı yanyana getirmemenizi tercih ederim. Sanki bir diyanet işleri başkanı da benzer bir ifade de bulunmuştu.."Bizim ateistlerimiz de aslında inançlı". Ateistleri lütfen rahat bırakınız..:)) Ateizm, sadece dinleri yadsımaz. Dinlerin yanısıra doğaüstü ifade, kavram ve tutumları da reddeder: Tutarlı bir ateist, burçları, falı, gaipten mesaj getirip götürenleri, peygamberleri, kutsal metinleri, Buda'yı, Tao'yu , Ying Yangı vs vs hepsini toptan reddeder.
diyelim ki materyalistim, neutral monistim, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmiyorum ve buna göre kurduğum sistematik bir ontolojim var. şimdi yoktan var eden akıllı bir tasarımcıya inanmadığımı söyleyerek kendimi ateist ilan etme şerefine erişebilir miyim mesela? ne anlattığınızı hiç anlamadım. gökte uçan bir motorlu taşıta uçak diyen adamın karşısına çıkıp "bak onun adı uçku. uçak dediğin şey ise onun indiği yer tamam mı? bu kelimeler böyle kullanalım diye oluşturdu." desek mesela en azından mevcut uzlaşının dışında bir alternatif sunabiliriz. siz bu videoda 2.5 saat boyunca teizmi ve ateizmi, tez ve antitez olarak gördüğünüzü belirtmek dışında kayda değer tek bir şey açıklamadınız. ne mevcut kavramları gösterip yerine yeni tanımlamalar ile örnekler sunabildiniz ne de teizm ve ateizmin verdiği cevapları, cevap verdikleri soruyu tahlil etmeye çalışıp üzerine bir şey koyabildiniz. argümantatif ilerlerse anlaşılmayacağını veya kitlelerin okumayacağını söylüyorsunuz. yahu şu anda da zaten yorumlarda gül emojisi atıp sizi yere göğe sığdıramadan öven orta yaş insanlar dolu burası. yani bu şekilde istediğiniz kitleye demek istediklerinizi ulaştırabildiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Önceden ateistleri anlamazdım şimdi anlıyorum.Bu bir yol ama çıkmaz sokakta bitiyor.İnsan bulamasa bile yolculuğa devam etmek istiyor.Ne kadar giderse o kadar az gittiğini farkediyor.Sezen Aksu'nun dediği gibi:Ne kadar az yol almışım ne kadar yolun başındaymışım meğer...Bir ateist kardeşim sohbet bana iyi geldi demiş.Bir teist olarak bana da cok iyi geldi.Hocamızın aynasında herkes kendini görebiliyor demek ki...Bu gizemi çözebilmek ne zor .Aristo üstada selam olsun ne demişti: Güneşe bakan göz yorulur.Tanrıya bakan akıl yorulur.Yorgunlara selam...
@@mustafadagdeviren6072 Tamam peki gölün bundan haberi varmı sence? Aslanın ne gördüğünü veya kedinin ne gördüğünü sen bilebilirmisin. Aslan ben aslanım dermi. Ona ismi koyanda sensin. Aslanı ve kediyi çürüttüm. Şimdi sırada göl var. Bunları inandığım hatta bildiğim içinde söylemeyeceğim. Ah nasıldı sıkılıyoruz bir müddet sonra tüm beylik laflardan. Tüm laf ebeliklerinden. En nihayet kendimizden.Ama yinede vazgeçemeyiz. Hiç bir şey bilmesek bile değilmi? Aynaları kır. Göle bakma ona balıklama atla....
@@mustafadagdeviren6072 Eminim öyledir. Öğrenilmiş sözlerle kendinizi dövmeye devam edin. Hoş hepimiz böyle yapmıyormuyuz.Tanrının bile şeytan metaforuna ihtiyacı var. Umarım sizde ihtiyaç duymazsınız.
Bu işi öğrenmem için bayağı uğraşmam gerekecek.. Öğrendiklerimin hepsi çorba oldu.. Ama olsun.. Aklımda bir kaç (anektod deniyor sanırım?) kaldı: Doğa-tanrı-insan.. Hiç hocanın anlattığı şekilde düşünmemiştim!?.. Çok mantıklı geldi!!?!.. : Derslerden para kazanma kaygım yok. Bu nedenle filozofları birbirine karıştırsam da;derslerden 1 şey öğrensem kardır..
Ateizm, bir inanç, ideoloji değildir. Ateistler arasında farklı ideolojilere inanan, politik ve apolitik insanlar var. Ateizm komünistlerin tekelinde değildir. Din dogmadır, inançlı insanlar dogmacıdır Yani ateistler'i bu kalıplara koymanızı yanlış buluyorum.
Bence mesele hocanın ne düşündüğü değil, önemli olan kayide alınmayacak istisnaları kenara koyduğumuzda ateist olduğunu söyleyenlerin salt çoğunluğunun bu kalıplarda varolmasıdır.
Baştan bir daha izleyin. İzlediğinizi ve duyduğunuzu anlayamayacak olursanız daha zeki birine izletin
2 роки тому+1
Olumsuz yorum yapan arkadaşlar; Hoca, islam inancını değil islam düşüncesini eleştiriyorum diyor ve biz müslümanlar olarak bundan bir feyz alabiliyorsak … sizin içinde Ateizm inancını değil Ateizm düşüncesini eleştiriyor değerlendiriyor olduğunu fark ederek feyz alamaya istifade etmeye bakın derim.. Dücane Hocam Hürmet Selam
Hocanın ifade etmek istediği şu, Dinler, inançlar eleştirilebilir, ancak insanlar inançlarından yada düşüncelerinden dolayı aşağılanamaz hatta eleştirilemez.
ateist konusuna farklı pencerelerden bakış çok farklı görüşlere neden olmuş yorumlarda..bilimsel pencereden bakış ile son tahlilde penceresinden bakış farklı..kavram kargaşaları var..bir de " inanç " aşağılama ifadesi olmuş yine bir çok yorumlarda : )))
1. BÖLÜM (UZUN YAZMIŞIM 3'E BÖLMEM GEREKTİ) Dücane Hocam, şans eseri denk geldiğim bir Facebook paylaşımı sonrası sizi tanıdım ve hala daha takip ediyorum. Uzun süre de severek takip edeceğimi düşünüyorum. Sizden çok şey öğrendim. Mahalle polemiğinin bir parçası değilim. Felsefe ile çok fazlaca aram yoktur ancak bu videonuz ile ilgili bazı konular aklıma takıldı ve bir yazı yazmak istedim. Bakalım yazı nereye gidecek. Ha, ateist ya da deist değilim ama inancım tartışılır. Öncelikle deizm ve ateizm konusunda bakışınızın biraz yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Başına “A” öneki getirilen şeyler bir şeyin tersi olarak düşünülür. Metal ametal… Teist ateist… Burada ateizmi sırf adlandırma bağlamında düşünerek din tezinin antitezi olarak düşünüp küçümsediğinizi değerlendiriyorum. Bu size yakışmıyor bence… Ateizmi, teizmin antitezi şeklinde dar bir kalıba sığdıramazsınız. Dinsizlik her zaman vardı, çoğu filozof da dinsizdi. Söylenmese de bu vardı. Ancak din öyle bir şeydir ki ona karşı çıkmak için belirli bir tarihsel ve zihinsel ortamın oluşması gereklidir. Günümüzde ateizmin bu kadar rahat konuşulmasının daha doğrusu ateizmin çok yeni bir kavram gibi görünmesinin sebebi eskiden dine laf edenin hatta bırakın laf etmeyi soru soranın bile katlediliyor ya da dışlanıyor olmasıdır. İnsanlar bazı şeyleri konuşmak için belirli bir özgürlük düşüncesine ermelidir. Bu rahatlık özellikle Avrupa’da kilisenin güç kaybetmesi ile ortaya çıkmıştır. Dinin Avrupa’yı orta çağa sürüklemesinin getirdiği büyük nefret son 300-400 yıla rastlar ve bu da gelişim ile koşut gider. Ateizmin son yüzyıllarda öne çıkması tarihin doğal bir sürecinin sonucudur. Bunu bir komplo teorisi gibi algıladığınızı hissediyorum. Osmanlı’da ateizm hakkında konuşulabilir miydi? Hayır! Türkiye’de bu eğilim son 100 yıldadır. Ve özellikle de son yüzyılın ikinci yarısındadır çünkü Atatürk ve sonrası, belli bir süre boyunca din bir düşman değildi, başı ezilmişti. Ne zaman ki küflü defterler açıldı, küresel güçler onları palazlandırdı ondan sonra ateizm de celallendi. Özellikle son 40 sene… Sosyal medya da buna eklenince ateizm daha çok gündeme geldi çünkü ihtiyaç doğdu. İnsanların iğrençliklere karşı çıkmaması düşünülemez; işe yarasın yaramasın. Ki dine karşı çıkan herkesin de ateist olduğunu söylemek yanlış olur. Dine karşı çıkmakla dinsel görünen çarpıklıklara karşı çıkmak da aynı şey değildir. Uğur Mumcu ateist miydi? Fetullah’ın ne halt olduğunu ilk yazan kişidir diye biliyorum mütevazı bilgimle… Ama adamı öldürdüler çünkü din için bir tehditti. Aptal insanlara yol açmak için aydın insanlar katledildi. Din gibi bir kavramın antitezi gibi görünmesi dinin olumlu bir etki yaratmamış olmasındandır. İşe yarayan bir şeye karşı neden tepki oluşsun? Din uygarlık yolunda bir işe yaramıştır ancak modern toplumda işe yaramamakta, daha büyük sorunları tetiklemektedir. Üstelik din bir inanç olarak tez değildir. Tez denilen kavram bu kadar basit değildir. Ateizm bir tez olması bağlamında, bir antitez olarak düşünülebilir çünkü analitik düşünceyi ve mantığı barındırma olasılığı dinden yüksektir; yüksek olmak zorundadır. Dinin bir mantık içermesi gerekmiyor ancak ateizm bir mantık içermelidir. Örneğin Allah bir kitap gönderdi ve kadını dövün diyor; bunun bir mantığı var mıdır? Antitezi nedir? “Arkadaş kadınlarımız bizim eşeğimiz midir ki dövelim?” Gökten bir koç indi sözü bir tez midir ki antitezi olsun. Bakınız birisi metafiziğe dayanıyor ancak verilen cevap ya da sorulan karşıt soru bilime, sosyolojiye, insanlığa dayanıyor. Üstelik antitezler tezleri öncelikle doğru kabul ederek çürütmeye çalışır ki tartışmanın da gereği budur. Yanlışlama öncelikle tezleri doğru kabul ederek yapılır. Dindar der ki “Tanrı vardır!” ateist ya da dinsiz ya da karşıt kişi her ne ise der ki “Tanrı vardır diyorsun, doğru kabul ediyorum; peki bu tanrıyı bana tanımlayabilir misin? (önceki videonuzdan alıntı…)” Bakınız dinin bir tez olma özelliği var mıdır? Dindar kişi her şeyi söylemekte özgürdür; bilime uyması gerekmez, felsefeye uyması gerekmez, mantığa uyması da gerekmez, analitik olması bile gerekmez. Ancak antitez üreten kişinin bunların hepsine uyması istenir. Buradan aslında ateizmin bir tez olduğunu düşünmeyi mantıklı buluyorum. Başına “A” öneki konularak ateist denmesi onun dinin karşıtı olarak, dar bir alana sıkıştırılmasını mümkün kılmaz. Çünkü tez aslında ateizmdir. Burada “A” önekinin veya Türkçedeki gibi “siz” sonekinin kullanılması aslında hatalıdır. Dost-düşman benzeri bir isim üretilmeliydi. Ateist ya da dinsiz kelimesi bence durumu karşılamıyor fakat yerleşmiş artık… Süperman’in yani süper adamın karşıtı süper olmayan adam olmalıdır ancak böyle değildir. Superman’ın karşıtı güç bağlamında ona denk bir düşmanı gerekli kılar. Kim olabilir Thor olabilir, Hulk olabilir mesela… Ben Süperman’in karşıtı olamam çünkü süper gücüm yok. Ateizm de böyledir diye değerlendiriyorum.
Öncelikle, Dücane hocanın Ateizmi "dine karşıtlık" olarak tanımlamasında bir mahsur yoktur. Bu hem sosyolojik anlamda ya da psikolojik anlamda var olan bir hakikattir hem de gülünç ve etkileyici bir biçimde, yorumunuzda bile çok açıkça ortada olan bir hakikattir. A-teizmin özü din karşıtlığıdır. Ayrıca Dücane hocanın ateizmi sadece din karşıtlığı olarak tanımlayıp, bir yadsıma ve reddetme hareketinden ibaret gördüğü ve tüm eleştirilerini bu şekilde yönelttiği şeklindeki tespitiniz de ayrıca absürttür. "A-teizmin teizmin karşıtlığı şeklinde bir dar kalıba sığdırılamaz" olduğu yönündeki cümlenizin altını dolduramamanız bir yana, bunun hemen ardından "dinsizlik her zaman vardı, çoğu filozof da dinsizdi" cümleniz nedendir bilinmez bende muazzam bir öfke uyandırdı. Yahu çoğu filozof dinsizdi ne demek lan? Thales'ten başlayarak, Herakleitos, atomcu Demokritos, Aristoteles, ortaçağdaki neredeyse tüm filozoflar, modern felsefenin kurucuları, Spinoza, Descartes, Leibniz, bunların ardından Kant, Hegel... Hepsi tanrıya inanıyordu ve kendince dinî öğretileri, inançları da vardı. Nietzsche'nin itirazları bile babasının rahip olmasıyla alakalıdır ve her ne kadar Nietzsche muazzam bir din eleştirmeni (hatta en büyük din eleştirmeni) olsa da bilindiği üzere kendisi de adeta bir din ortaya atmıştır. Çünkü Heidegger'in, Descartes'in ağacına yönelttiği soruda bahsettiği gibi: Bu felsefe ağacı, köklerini hangi toprağa salmaktadır? Metafiziğin toprağına. Metafiziğin yani ister istemez inancın, sanatın, müzlerin, ilhamların... Dolayısıyla filozofların çoğunun dinsiz veya din-dışı, Non-teist, A-teist olduğu şeklindeki itham son derece cahilce olmakla kalmayıp psikolojik nedenlere dayanmaktadır. A-teizmin günümüzde bu kadar konuşulması ya da insanların ateizme meyletmesi konusunda yaptığınız "analiz" ise, Dücane hocaya komplo teorisi ithamında bulunurken kendinizin bir komplo teorisyeni olmanıza neden olmaktan öteye gitmemiştir. Evet batıda kilisenin, doğuda ulemanın ve şeriatın bitmesi, laik bir dünya görüşünün ortaya çıkması, ateizmin yayılması için elzemdir, şarttır. Evet son yüzyıl, türkiye bağlamında "laik" bir devletin sağladığı yollar ortadadır. Fakat dünya açısından da kapitalist-burjuva-liberal bir bakış açısının sağladığı araçlar, avantajlar, yollar sonucunda insanlığın ateizme meyletmesine zorunlu olarak ve kacinilmaz olarak neden olmuştur. İnsanların ihtiyaçları ve arzuları arttıkça, istediği şeylere ulaşmasını engelleyen ve onu sınırlayan, hem bedensel hem de zihinsel anlamda onu sınırlayan bir şeye, dine olan isteklerinin azalmasında şaşılacak bir yan yoktur. Fakat burada esas olan, asıl kritik soru bunun düşünsel bir boyut arz edip etmediğidir. Yani kapitalist ve modern çağda yaşayan ortalama bir insanın, baş örtü takmayı, oruç tutmayı, namaz kılmayı ve dünyaya dair aşırı isteklerini, arzularını bastırmayı emreden, onun adeta bir melek olmasını isteyen bir kuruma karşı, bir dine karşı tutum alması ve onu reddetmesi kaçınılmazdır. Ama bunu yaparken, arzularını daha fazla tatmin etmek dışında bir amacı veya niyetinin olup olmadığı, dine karşı çıkışının düşünsel bir boyut arz edip etmediği sorusu ya da sorunu ortaya çıkmakta ve gördüğüm kadarıyla ateistlerin büyük çoğunluğu, sadece ve sadece "daha iyi yaşamak için ateist" olmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla ateizmin bu yanı, düşünsel bir boyuta sahip olmayıp, sadece yadsıma, reddetme, olumsuzlamaya dayanmaktadır. Ülkemizde 14-17 yaş arasında ateistlerin sayısının artması da yine düşünsel olmayan, psikolojik ve "çıkarcı" nedenlere dayanmaktadır. Tabii ki bu yazdıklarım ateizmin yayılması için özgür bir dünyanın gerekliliği şeklindeki tezinizi yadsımaz. Ama Dücane hocanın bazen vurguladığı bir noktadır bu: İnsanlar düşünsel nedenlerden değil psikolojik nedenlerden ateist olurlar çoğunlukla. Üçüncü olarak dinin bir tez olmadığı, ateizmin bir antitez olması hasebiyle tez olduğu şeklindeki yorumunuz... Burada yine psikolojik diyebileceğim bir savunma, kayırma anlayışıyla, basit çelişkiyi fark edemiyorsunuz. Bir antitezin varlığı için bir tezin varlığı gereklidir. Din eğer bir tez değilse, ateizmin bir antitez olduğu şeklindeki kabulünüz de yanlıştır. Ayrıca dini bir tez olarak kabul edemez miyiz? Yani "Tanrı vardır" önermesi bir tez, ya da sav, iddia değil midir? 2000 yıla yakındır insanlığı meşgul eden bu soru ya da sorunun, bir "tez" olmadığını söylemek haksızlık olmuyor mu? Bu bir tez değilse başta Augustinus olmak üzere ortaçağ filozofları ne yapmaya çalışmaktadır? "Birincisi metafiziğe dayanıyor, ikincisi sosyolojiye, bilime "insanlığa" dayanıyor" şeklindeki cümleniz de yine absürt. Yahu metafizik bir önermeye karşı bilimsel bir cevap verilebilir mi? Kant'ın kavramlarıyla söylersem, numen alanına ait bir varlık ya da inanışa, fenomen alanından bir cevap vermek mantıklı mıdır? Dolayısıyla, "dinin metafiziğe, ateizmin bilime" dayandığı şeklindeki cümleniz de yine absürt. Çünkü bilimsel olarak, "Tanrı yoktur" önermesi "Tanrı vardır" onermesiyle epistemolojide aynı değeri taşır ve kanıtlanması imkansızdır. Bu kanıtlanamazlık, ikisinin de bilimsel olmadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca bilimden çıkıp, felsefî anlamda (çünkü sosyoloji bilimi benim bu söylediklerimi reddedecektir) şu noktaya değinmek istiyorum: Kadını dövmenin veya herhangi bir cinayet, suç, tecavüz, kısaca hak ihlali yapmanın "kötü" olduğu şeklindeki itham sadece bir inançtan ibarettir. Ben ahlakî nihilizmi benimsediğimden dolayı, herhangi bir kötülüğü sadece 'yasa' ve cezalar bağlamında algılıyorum. "Kadını dövün" şeklindeki ayet (ayrıca bu da bir tartisma konusu, veda hutbesinde Muhammed kadınları dövmemekten bahsediyor ve farklı tefsir seçenekleri de mevcut), "arkadaş kadın bizim eşşeğimiz mi dövelim" şeklinde cevaplandırıldığında aslında yine psikolojik bir temele oturtulmuş olur. Yani mesela kadının erkeği aldatması durumunda, erkeğin kadını dövme hakkına sahip olması tamamen ahlakî bir emirdir ve doğruluğu-yanlışlığı sınanamaz, kanıtlanamaz. Dolayısıyla buradaki antitezin felsefî anlamda hiç bir değeri yoktur. Not: Nihilistim ve yazdıklarım bir din savunusu şeklinde anlaşılmamalıdır. Fakat yorumda dine hücum edildiğinden dolayı, ister istemez din savunusu yapılmıştır.
@@yok4749 Öncelikle iki şeyi karıştırıyorsunuz. Teizm ve A-teizm ikilemenizde sıkıntı şudur. Terimsel hata yapılıyor. Ateizmin tezimden türetilmesi hatalı… Yazdığınız o düşünürlerin hiçbiri dine inanmaz, inansalardı onları anımsamazdık bile… Ancak bu kişiler A-teist değil… Belirli bir seviyeden sonraki düşünürler, din ile zincirlenemiyorlar. Dücane Hoca, ateist değil deist değil A-deist sözüyle bir şey anlatmaya çalışıyor. Aynı şekilde diğer düşünürlere de ateist denilmiyor. Fakat onlara özel bir terim olmadığı için biz onlara ateist desek olmuyor demesek bir türlü… Goethe örneği boşa değil. Adam dine inanmıyor ama Peygambere yapılan hakaret dolu yazıyı içine sindiremiyor adam… Ona özel şiir yazıyor. Adam Müslüman değil, Katolik değil… Adama ateist diyemem ayıptır, dinsiz desem de karşılamıyor. Oraya bir terim lazım ki kullanabilelim. “Aşkınlık, ermişlik” diyebiliriz. Ateist ya da dinsizden başka elimde terim yok. Ama dindardı söyleminizi kesinlikle kabul edemem. Bu adamlar din bağlamında düşünülemez. Bakınız bu terimin olmaması beni zora sokuyor. Spinoza dindar mıdır? Hayır ama ateist miydi? Kesinlikle hayır! Örneğin “Spinoza Ermişliği ya da Aşkınlığı” diyebiliriz. Dindar olsaydı biz bugün bu adamı tanımazdık, cemaati içinde yaşar gider keyfine bakardı. Şu psikoloji söylemine de karşıyım. Tamam atarlı ergenler de var bu işin içinde… Yalan değil. Gençler, gençliğin etkisiyle atarlı olabiliyor, kırıcı olabiliyor, akılsızca da davranabiliyor. Belki onlar için ergenlik psikolojisi denilebilir ama benim böyle bir derdim yok. Çoğu ermişte de (!) ateistte de böyle bir problem yok. Turan Dursun şizofren değildi, ben de değilim. Psikolojik olarak var olup olmadığı belli olmayan şeyleri görenler için psikoloji kullanılır. Can sıkıntısına yazmıyorum bu yazdıklarımı… Üstelik hiç kimse psikolojik bir sebeple “Kadına şiddete hayır!” demez. Ki bu konuyu Dücane hoca tartışmıyor; kendisi de “Orada kadını dövün (iki tokat patlatın) yazıyor” diyor ve Kur’an’ın bazı sıkıntıları çözmek için bir şey yapmamasını eleştiriyor (yanlış anlamadıysam). Ancak dikkat ediniz, bu soruların çoğu modern erkeğin soracağı cinsten sorular; geçen yüzyıla kadar gündeme bile gelmemiş konulardır. Üstelik ben diyorum ki bir erkek karısını başka adamla yatarken yakalamış olsa bile ona şiddet uygulayamaz. Dine göre iki tokat patlatırken karısının boynunu kırıp öldürürse ne olacak? Bakınız o kadının yaptığı ayıptır, kabahattir ve boşanma hukukuna göre suçtur ancak başka hiçbir anlamda suç değildir ama cinayet suçunu yok edecek nitelikte olamaz! Çıkarcılık konusunda sizinle aynı fikirde değilim. Dinin özellikle erkeklere sunduğu imtiyazları reddeden kişiye ergen dedik diyelim ama çıkarcı demek bence hoş değil… Üstelik güçlü bir cemaatte isen sana özel bir konfor alanı var, bir gelecek var, hatun bile ayarlanıyor yani… Hazır bir kimlik mevcut; yeter ki biz ne dersek onu yap! Dine yakın olmakla bir memuriyet edinebildiğiniz bir ülkede yaşıyorsunuz. Kafanızın çalışması bile şart değil. Oysaki ateist çocuklardan çok eşliliği savunan ben hiç görmedim. Bakınız tez-antitez ikilisinin birbirleriyle ilişkisi vardır ki tez antitez olurlar. Bilimsel tezin cevabı bilimsel olur, sanatsal tezin antitezi de sanatsal olur. Peki Metafizik söylemlerin karşılığı ne olur? Tanrı vardır sözünün bir antitezi olmaz ki? Tanrı bilime mantığa hatta insan algısına bile uymaz ki? Bu söz ya kabul edilir ya da yadsınır! Tanrı vardır sözünün daha doğrusu pek çok dini söylemin sahibi olan kişilerin bir mantığa ya da analitik düşünceye uyma zorunluluğu yokken karşıtı bunlara uymak zorundadır. Tez antitez korelasyonu oluşmaz ki? O İlişki yok. Çünkü Tanrının bir tanımı yok, ispatı yok, etkisi yok, şekli, şemali yok, sınırı yok… Yani mantığı bile yok. Tez olamaz ki bu; antitezi olsun. 2, 2 daha 5 eder diyen bir kişi bir tez sunmuştur. Antitezi de 2, 2 daha 3 olur’dur (ya da bu çözüm yanlış…) Matematiğin içinde iki adet hatalı tez… Ancak ispat edilen 2, 2 daha 4 eder’dir. Alırsın iki elmayı yanına iki daha ekler sayarsın ve 4 cevabını bulursun. Bakın ispat gerçekleştikten sonra tüm tezler de antitezler de buhar olup uçar. Artık kural vardır, matematiksel hakikat vardır. Burada dikkat edin tezler de antitezler de matematik içerisinde… Tanrı vardır sözü ile tanrı yoktur sözü aynı düzlem içerisinde değildir. Ancak düşünce var mıdır? Varlık var mıdır? Varlık nedir? Hiçlik nedir? İdealar nerededir? Bunlar metafiziktir. Tartışılır. Ancak “Tanrı var mıdır?” sorusu metafizik gibi görünen dini bir sorudur. Süperman var mıdır sorusu ile aynı mahiyettedir. Gökten koç inemez ki antitez üretelim. Hatta soru bile değildir. Müslüman isen kabul edeceksin. Daldan dala atlar gibiyim özür dilerim ama dine olan isteğin azalması, kapitalist liberal hayata yöneliş savınıza da katılamam. Sınırsız eş ve cariye vaadi varken hiçbir erkek tek eşliliğe yönelmez. Bakınız din, modern hayat karşısında dökülüyor. Kadın hakları, çocuk hakları, miras hukuku, idam ya da el kol kesmeler çünkü Kur’an o dönemin insanına indirilmiş, geleceğe bakmıyor ki? Geçmişe bakıyor ve muhafaza edilmesi gerekiyor. Bu yüzden üstün milletleri bugünkü sefil hallerine getirmiştir. Persler, bu hallere düşecek toplum muydu? Bizler böyle mi olmalıydık? Din ile pek çok şey yürümüyor ve karşı çıkmak artık kaçınılmaz oluyor. Sürdürülemiyor. Din insan etimolojisinde tarihinde bir yere sahiptir ama artık geride bırakılması gerekiyor. Kaldırıp atamayız ancak sınırlamamız lazım... Düzeltmemiz lazım. Çünkü ilk insan inançsızdı, inanç nedir bilmezdi fakat korkuları bilgeliğinden üstündü. Şimdi bilgeliğimiz inancımızdan üstün… Her gün daha üstün geliyor. İsterseniz, bu yazılarımı karşılıklı atışmaya döndürmeyelim. Siz, isterseniz bir cevap yazın ve öyle bırakalım. İsterseniz sürdürürüz size bırakıyorum. (Not: Dücane Hocayı komplo teorisi üretmekle itham etmedim son videolarından ateizmin son yüzyıllarda öne çıkışını bir komplo teorisi gibi gördüğü yolunda bir zanna kapıldım. Yoksa ona bir suçlama haddim olamaz.)
Analizlerinizde altını çizdiğiniz kavramlar çok yerinde. Ancak; en basit kesitte kalan "düşünebilmek" olgusunda 'kritik nokta' olan 'neden-sonuç ilişkilerinin boyutları' o kadar derin ve çetrefilli ki, bunu idrak edebilmek gerçekten zor bir süreç. Örneğin; Dünyada insanlığın yaşadığı son 'pandemi olayında' #EVUK Hazretlerinin tezgahlamış olduğu kompleks ilişkilerdeki gelişmelerde, herkes yıllardır kafa patlamasına rağmen, olay aydınlanıp çözülemedi VE bu konuda sağlık bakanı ile derin çalışmalara giren Dr.SerdarSAVAŞ'in siyaset ortamında geliştirdiği yenilikçi çağdaş çözümlerin de, yerli ve milli siyaset erbabı tarafından inatla görmeden geliniyor! Tüm Dünyada 'mazlum milletlere ilk ve tek kez Atatürk sayesinde örnek olan' Türkiye'nin tekrar UYANMASI ise, sürekli olarak geleceğe havale ediliyor? Bkz-WEB: serdarsavas.org
* Adem-i kabûl, kabûl-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabûl; adem-i delil-i sübût, onun delilidir. Kabûl-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır. * Amma inkâr ise; o adem-i kabûl değil, belki o kabûl-ü ademdir; bir hükümdür. Onun aklı, hareket etmeye mecburdur. Said Nursi
2 buçuk saatlik kaydınızda iki defa o da son 10 dakikada, bilim insanı lafı geçti.. Felsefe, bilenen ile bilinmeyen arasında köprüler tasarlamaktır, o köprüyü inşa eden de bilim insanıdır. Bertrand Russell
İnsanlar hemen bir şeylere inanmak veya reddetmek için fırsat kolluyorlar, tek bir video ile aydınlanandan, yolundan dönenden geçilmiyor yorumlar. Yahu kendiniz düşünüp kafa yormaya çalışın, başkalarının hazır düşünülmüş fikirlerine tutunmayın. Üstat zihin jimnastiği yapıyor, konuştukça aklına farklı şeyler geliyor, bir oradan bir buradan ilerliyor. Bazen bağlamdan kopuyor, duygusallaşıyor. Bir miktar sofizme kayıyor. Bir tür saman adam inşa edip ona saldırıyor. Ateizm bir görüştür, ateist insan, bir nevi dindardır da denemez, zira teolojik manadaki, aşkın inançlı olma tanımına uymuyor. Kilden bir kukla yapıp, içini samanla doldurup istediği şekli verebilir ama ona ruh üflemeye muktedir değil. Farz ettiği ateist, üstadın zihni dışında yaşayamıyor. Fakat dindar bilinç tastamam, hazır ruh üflenmiş bir biçimde sarsılmadan yerinde duruyor zira kendi aydınlanması dışında onu yıkmaya yetecek bir güç yok, beslendiği kaynağı kendi üreten kolektif bilinçler söz konusu...
Aşağılayıcı da bir tavrı var çoğu zaman. Zaman dilimi vermeden ateist filozoflardan örnekler soruyor, sonra da "bazı BİLMİŞ ABİLER şimdi filanca filozof (verdiği örneğin adını unuttum şimdi) derler" diyor ve o filozofun çook sonraki bir dönemde yaşadığını söyleyip sözümona bir çürütme yapıyor. Önyargıya kurgulu ve fazla eleştirel. Açığı, yanlışı belirtirken de iştahla yeni bir beden, yüz diline soyunuyor. Niye bizim bilenlerimiz hep böyle! Aynı üslup İlber Ortaylı'da da var.
İbrahim Tatlıses bir keresinde *"Urfa'da Oxford vardı da, biz mi okumadık ?"* demişti... Haklıydı... Bu düşüncenin Ateistlerin dile getireceği versiyonu : *"BİR İLAH VARDI DA, BİZ Mİ İNANMADIK?"*
Bazıları olduğuna inanır, bazıları olmadığına. Ne de olsa yanıtlar ikna olmakla veya ikna etmekle sınırlıdır. İkna olmak için de adı üstünde usa gerek yoktur, çünkü ikisi de inanç olarak kaldıkça bu aşama "ya ya da"dan öteye geçmez, bu nedenle de daima bir eksiklik (yetersizlik) olarak kalır. İnanmak mı iyidir, inanmamak mı sorusuna verilen yanıtlar ister istemez daima tek yanlı (öznel ve kişisel) olarak kalacaktır. Oysa bizim yanıtını aradığımız soru şuydu: İnanmak mı doğrudur, inanmamak mı? Teistlerin ve ateistlerin bu soruya verdiği yanıtlar incelenirse, son çözümlemede hiçbirinin iyi-kötü aşamasını geçip doğru-yanlış aşamasına ulaştığı görülmemiştir. Bu olumsuz sonuç agnostisizmi bir yanıt olarak ortaya çıkarmış, sonunda da "arkadaş, bu işler bilinemez" denilmiştir. Deizm de bu süreçte ister istemez teizmin çıkarcı yoldaşı olarak bir orta yolculuk biçimine dönüşmüştür. Herkesin anlaşılma olanağı yok. Nitekim benim de anlamadığım husus, Tatlıses kıvamında bu işlere bulaşanların bu kanalda ne işinin olduğu? Öyle ya, bu yaşamda yapılacak başka güzel şeyler de var.
Sayın @@DucaneCundiogluResmiKanal... Geçmiş videolarınızdan birinde Deizmin 'dışgüçlerin bir oyunundan ibaret olduğunu' söylediğinizde küçük dilimi yutacak gibi olmuştum.. Zira sizden bile bu dereke'de bir tahlil beklemediğimi itiraf etmeliyim (Not : 'derece' kelimesi yerine 'dereke' kasıtlı kullanılmıştır). İbrahim Tatlıses'in önemli bir ses sanatçısı olduğunu kabul etsem, fakat icra ettiği müzik beğenilerime katiyyen hitap etmese de; adamın beyanı milyonlarca insanın binlerce yılda ürettiği *lakırdıları* bir çırpıda boşa çıkarıyor. Bu vesileyle 2017 yılında Ankara Palas'ta yaptığınız konuşmayı ve Yunus Emre'nin dizelerini de hatırlatmak isterim : *_“Bir sinek, bir kartalı salladı vurdu yere_* *_Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu.”_* Saygılarımla, sevgilerimle...
İşte tipik dindar bilinç! Hemen bel altından saldırı ve kendini kötü hissettiği an karşı tarafı ahlaksızlıkla suçlama. Dogmatik kafa böyledir, kutsallarının tartışılmasına, yeniden-gözden geçirilmesine asla izin vermez. Kavrayış yetersizliğini dogmalarının mutlaklığıyla telafi etmeye çalışır. Şaşırıyor muyuz? Hayır.
@@yesimalbayrak3397 yazdığınız tanım metni tam da, tanımınıza uyan kesin hüküm veren, bilinç. Bende gördüğünüzü sandığınız hatayı yapmaktasınız. Dogmatik düşünce içe işlediğinden, aynı onlar gibi tepkileriniz.
@@pardonat bey ,”onlar”dan ne kastettiğinizi bilemiyorum lakin belirtmek isterim,”dindar bilinç”i ben olumsuz anlamıyla kullanmadım.Bence “bilinç” yekpare,bölünmez bir yapı değil.İnsan bilincinin her yönüyle değil,lakin mutlaka bazı yönleriyle “dindar”olması gerektiğini düşünüyorum.Sürekli tereddütlü bir bilinç haliyle dolaşan varlıklarda değiliz.Olmayalım da zaten
Dücane Cündioğlu, çok fazla yorum attım ama birşey daha sölemeden geçemiyeceğim: Bir kaç kez, din'in, inancın, inançlıların çok aşşağılandığını söylediğinize şahit oldum. İnançsızlığın, inançlılar arasında bir hakaret öznesi olarak kullanıldığını bilmemenize imkân yok, bundan eminim. Cuma namazından çıkıp, katliam yapanlar, oruç tutmuyor diye insanları linç edenler, inanmıyor diye "katli vaciptir" diye fetva verenler kimler? Biz kimseyi, inancından dolayı öldürmüyoruz. İnançsızlar'a günde beş kere ezan dinletmek bile, tek başına bir zul'dür. Ateistler günde beş kere kulelere çıkıp, "Allah yoktur, din yalandır" diye bağırsalar ne olur hiç düşündünüzmü? Asıl aşşağılanan, horlanıp, katledilen bizleriz. İnaçsızlar'ın çoğunluğu, inançsız olduğunu söylemeye korkuyor. Sesimizi duyuramıyoruz. Diyanet İşleri Bakanlığı diye birşey var bu devirde. Meselâ bizim de, Ateizm İşleri Bakanlığı'mız olsa, inançlı insanlardan alınan vergilerden, hatırı sayılır bir bütçe ayrılsa bakanlığımıza ne olurdu?
Hocam, vücudumuzun ( başımızın) konumunu belirlemeye yarayan kulak denge organı da bir çeşit duyusal sistem yada duyu organı değil mi? Neden hep 5 duyudan söz ediyoruz?
5 temel duyu organından söz ediliyor. Toplam duyu organı ve duyu çok daha fazla. Mesela gözünüzü kapatsanız bile elinizi burnunuzun ucuna dokundurabilirsiniz. Hiç görmeden de burnunuzun ucunun nerede olduğunu bilir ve elinizi ona götürebilirsiniz. Bu da bir duyudur.
Kıymetli hocam ateist olarak sizi dinleyip sizinle sohbet ediyor gibi sorularınıza cevap vermek çok keyifli oldu 😄
İyi geceler.iyi yayınlar hocam .çarsamba akşamları benim ıcincok özel bir akşam oldu.okula başlayacak olan bir çocuk gibi mutlu oluyorum.belki çocuksu bir benzetme ama.böyle hissediyorum.sizin gibi değerli bir üstadi dinleme şansım olduğu için kendimi şanslı adlediyorum.saygilar.
Sayenizde müthiş bir zihinsel yolculuk yaptım. Sağ olun, var olun. İyi ki varsınız!
çok öğretici bir dersti çok teşekkür ederim üstadım eksik olmayın lütfen.
Samimiyetinizi şapka çıkartıyorum.olus içinde dönüşebilmek. Benim Mükemmelim oluş içinde olmak.
Hocam teşekkürler, sadece tez ve antitez üretmek benim de zaafım. Sentez üretmek üzere çalışmama katkınız için teşekkür ederim.
Günlük hayatın kısa yol kullanmaya itmiş olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleşmek iyi geldi. Sağlıcakla kalınız.
Hocam sizin verdiğiniz bilgilere her dinlediğim de hayran oluyorum nefesiniz daim olsun sağlıkla kalın❤
goruldugu gibi toplumda ki musilaj sohbetin sonunda densizlerin yazdiklari yorumla bas gosterdi. Emeginize saglik hocam.Harika bir anlatimdi.
Dücane Hocam, Soru-cevap gününü iple çekiyoruz. Çok teşekkürler
Yağmuru kim yağdırdı... bilim bunu sormaz... @16:35 bravo hocam, harika tespit... zeus'un gözleri yaşlı şu an.. 🎉🎉🎉
Hocam bir dersinizi de “inanmak” ve “bilmek” arasındaki farka -tabi eğer varsa - ayırabilir misiniz? İnanmak nerede bitiyor; bilmek nerede başlıyor...Tanrıya “inananlar” neden “biliyor” larmış gibi davranıyorlar...
Hem nahiv hemde asil bir yolculuk kafilesinde gibiyim. Şahit olduklarımız için Sonsuz teşekkürler hocam.
Tanrı'ya inanmadığını söyledikleri hâlde, ateistim demeyen o kişiler, ateist değilim demiş mi? Ben tanrı'ya inanmıyorum ama ateist değilim sözünün, ben Müslümanım ama Allah'a inanmıyorum sözünden ne farkı vardır? Ya da ben bekarım ama benimle niķahlı kocam/karım var sözünden ne farkı vardır? Ateizmin tam tanımı nedir ve Tanrı yoktur demekten farkı nedir? Siz ateist değilsiniz. Peki, Allah'a/Tanrı'ya inanıyor musunuz? Yoksa Tanrı'ya inanmıyorum ama ateist değilim mi diyorsunuz? Ateistleri ve deistleri bu kadar küçümsemeniz ve onları önemsizleştirme, yerin dibine geçirme çabanız, üzerinize ateist damgası yapışacak korkusundan olabilir mi?
Aynn kardeşim. Malesef dücane bey gibi bazı düşünürlerimiz tanrı, din, ateizm, inanç, islam, müslümanlık, siyaset vs diyerek hem bir kavgaya girişiyorlar hem de bu kavgada hiç yara bera almak istemiyorlar. Üstüm başım yırtılır gomlegim ceketim pantolonum bozulur derdindeler. Hamama girenin terliyecegini bile bile hamama giriyorlar. Sonra terlemek istemiyorlar. Bunlar böyle yapacak bisey yok.
@@kibirensevdigimgunah6117 Hocada kesin inançlı desenize.)
Hoca doğru söylüyor, Ateizm ve Deizm ,altı boş , basit bir sonuç tespitinden başka birşey değildir, "Diyalektik ve Tarihi Materyalizm" üzerine araştırma yapmanızı öneririm..
@@oguzhan4925
Anlaşılmasını istediğim konu , Ateizm in kendini ifade etmede kullandığı felsefi temel , aslında "Diyalektik Materyalizm" e aittir...Burada anlatması uzun sürer , Ateizm, ancak bu felsefenin sonuç çıkarımları
ndan biridir, başka çıkarımlar da vardır..örneğin Hitler de ateist olabilir, ancak Diyalektik materyalist Faşist olamaz.. saygılar..
Sorunuzun cevabi bu adamda ua-cam.com/users/shortsZqN_VrWeOVU?feature=share inanmayan bir bilim insani olarak neden atheist olmadigini kisa ve oz acikliyor.
hocam dil ile tarifi imkansız öyle bir ruh haliyle içten
hürmetler sunuyorum minnet şükran ile 🙏💐
Selamlar hocam,
Ben anlattıklarınızdan hareketle başka bir yere gittim.
Şu ki ; Birinin hümanistlik derecesi onun ne kadar materyalist ve rasyonalist olduğuyla doğru orantılı.? (Bunu ateizmden bağımsız olarak söylüyorum)
Ateizm olumlu bir şey öne sürmüyor evet, sadece yadsıyor. Düşünsel olarak anlamlı olmaması bundan kaynaklı. Bunu anlayabiliyorum. Ancak kendi pozisyonunuzu ifade ederken "olabilir de olmayabilir de" tabirini kullandınız. Arkasından da biri doğruysa diğeri yanlıştır ilkesi üzerine uzun bir izahatte bulundunuz. Tanrı ya inanmamanın argümantasyonu nasıl yapılabilir peki? Sizin diğer videolarınızda belirttiğiniz, dinin imgelemi hedef aldığı, insanın imgelemi aşması gerektiği düşünceniz en sonunda yine bir olumsuzlama değil midir? Olumsuzlamadan Tanrı ya inanmamak mümkün mü? Yoksa Tanrı nın yokluğu argümante edilebilir mi?
Benim hocanın konuşmasından çıkardığım ders şu oldu. Tanrı vardır veya yoktur, konuya bunlardan biri ile başlamak yanlış. Felsefe yapacaksanız her hangi bir varsayıma dayanmadan başlamak gerekiyor. Eğer yaptığınız düşünme sonucunda tanrıya ulaşırsanız onu var edersiniz, ulaşamazsanız yoktur. Ama düşünmeye tanrı vardır veya yoktur diye başlamamak gerekiyor.
@@sumeyyehabibe2859peki nasil baslamak gerekiyor?
@@theronin999 olabilir de olmayabilir de diye bşlamak gerekiyor
Arkadaslar tanrı hakkında konustuğunuzun farkında mısınız? Ya vardır ya yoktur. Bu iki seçenekten birini seçerek başlamak gerekir. "Tanrı yoktur" argümantesi zaten "Tanrı vardır" cümlesinin karşılık bulduğu şeydir. Yani materyadır. Fıkıh usulünde asıl ve fer ilişkisi fahvasınca madde asıldır soyut ise ferdir yani değişkendir. Doğru bir şekilde tasdiklenmesi ortadaki illetle olur yani ortak özellikle veya ortak bağla.
Soyut ve somut arasında ilişki tamamen yoktan ibarettir. Çünkü fer olan soyut somutla sabitleyen bir illet yoktur. Mutezileden tutun taa metafiziğe kadar tanrı soyut bir yaklaşımla yani tenzihle ele alındığı için tabiri caizse mâ ba'düden atılmış bir fikirdir.
Dücane hocam benim size bir sorum olacak;varsayalımki tıpta okadar ilerledikki bir insanı önce musevi olarak yetiştirip onu unuttursak.Sonra sırasıyla diğer semavi dinlerin inancıyla yetiştirsek herbirinin öğreniminde diğerine geçerken unuttursak.Son olarakta ateist bilgiyle donattıp buna inansa.Burdaki şartımız bu inançlara gerçekten dibine kadar iman etmiş olması.Bu deneydeki insana bütün unuttuklarını aynı anda beynine geri getirsek.Bütün bu inançları aynı anda hatırlasa bu insanda sizce nasıl bir gelişim bekleriz?Beyni özgürleşirmi?Yoksa delirirmi?
Bir ergen bilinç ve beyin olarak yazıyorum (O'nu dinledikçe başka türlü hissetmek mümkün değil) Çok çok çok iyiydi, çok çok çok teşekkürler Dücane Bey...
Ducane abi ellerinizden öpüyorum anlatldiklarinizda ne vardayım nede yoldayım fakat secdedeyim her şey için çok teşekkür ederim.selamlar
Sayın Hocam. harika anlatıyorsunuz. ben anlıyorum. teşekkürler.
Hocam diğer bölümler de güzeldi ama sosyalist kesim üzerine bu yorumlarınız beklentimin dışındaydı. Sosyalist kesime bakış açınızı takdir ettim demek isterdim ama sizi takdir edebilecek seviyede değilim.
Hocam, çok teşekkürler yüreğine ve dimağına sağlık diliyorum
Kulübenizi sahipsiz bir arsaya yapma gayretinizi takdir ediyorum., yolculuğunuzun zorluğunun ve yıpratıcılığının Sizi buna zorluyor olması anlaşılabilir ancak çok zorlamayın ve genellemeyin. Bütün arsalar özünde sahipsiz , yaşam çok kısa.
Merhaba, iyi akşamlar. Söyledikleriniz gayet anlaşılır, ifadeleriniz oldukça net. Berrak bir zihnin tercümesi güç olur. Zira anlama ihtimali meçhul kimselere yapılır . Emeğinize, zihninize sağlık. Esen kalın.
2.BÖLÜM
Şimdi gelelim öncelik sonralık söyleminize; bunu garipsedim. Önce din vardı, karşıtlığı sonradan ortaya çıktı diyoruz ama insanlığın hiç bilmediğimiz bir tarihi var. Göbeklitepe’den bile çok çok öncesine dayanıyor. Biz göremiyoruz ancak kazılarla, keşiflerle anlıyoruz ki bunun öncesi de var. Bir teoriye göre Neandertal insanlarını Homo sapiens yok etmiştir. Yani bilmediğimiz uzun bir dönem var. İnsanlar bilinçlendiği anda hemen Tanrı da beyinlerinde mi belirdi? Bilinçlendiğimiz anda hemen dindar mı oluyoruz? Yaradılışa göre böyle; peki ya evrime göre böyle mi? Hangisinden yürüyoruz? Ben de diyorum ki insanlar en başta dinsizdi. Din diye bir şey yoktu. Din bilinçsel bir “a priori” değildir, aksiyom değildir (ki bu terimi korkarak kullanıyorum.) İnsanlar mantıklıydı ama din yoktu, din sonradan keşfedildi. Çünkü insanlar doğadan, özellikle de ölümden korkuyordu, korkularına cevap bulamıyorlardı ve boşluğu Tanrı keşfiyle doldurdular. İlk başta hayatı devam ettirmede faydalı olan kişilere tapındı ancak onlar da ölümlüydü. Onların ruhlarını (ki o da bir keşiftir, eskiden ruh kavramının bilindiğini düşünmüyorum) tanrısallaştırdı. Sonra ona tapınma ritüelleri geliştirdi, yetmedi kurbanlar sundu. Acilleus bile çok sevdiği bir kahraman öldükten sonra (ismini anımsayamadım, özür dilerim) semiz Truvalı esirleri kurban ettirmiştir. Din önce mi geliyor? Hayır; din bir ihtiyacın sonucudur. Öncesinde yoktur. Dolayısıyla din karşıtından önce değildir; din kendisinin var olmaması durumunun karşıtıdır. Antitez olan (!) dindir. Siz bilim ile çelişmeyen bir insansınız daha doğrusu felsefe ile çelişmiyorsunuz. Tez antitez söyleminizde evrimi yok sayıyor olabilir misiniz? Yaradılışı baz alırsanız elbette ki din öncedir ancak evrime göre bu kabul doğrudur denilemez. Bebeklerin yüzme bilerek doğup unuttukları gibi Tanrıyı biliyor olarak doğmuş olmaları beklenir. Oysaki büyükler öğretmedikçe hiçbir çocuk kendi başına din uydurmaz. İnsanlık tarihi bir insanın hayatına benzer…
Ben Tanrı konusunda çoğu düşünürün aynı paradoksun içine düştüğünü değerlendirmekteyim. Tanrı, felsefi düşünce ile ulaşılmış bir şey midir yoksa bir ön kabul müdür? Bana daha çok bir ön kabul gibi geliyor, tamam, üstteki paragrafta öncelik sonralık kavramını eleştirdim ancak din çok eski bir kavramdır ve bilinen felsefe tarihi oluştuğunda zaten çoktan insanlar tarafından içselleştirilmiş bir kavramdı. Bu yüzden filozoflar bu ön kabulden kaçamazdı. Hepsi de Tanrıyı düşünmek zorundaydı, onlara sunulanı bir yere koymaları gerekiyordu. Bu yüzden felsefe tarihinde tanrı her zaman olacaktır. Acaba ateizm çözümlemenizde siz de bu durumdan kaçamıyor olabilir misiniz? Bu bir yanılgı olabilir mi? Felsefe Tanrıyı hazır buldu, ona ermedi, ulaşmadı. Hazırda vardı ve sonsuz bir büyüklüğe sahipti. Çocuklarda da böyledir, onlar Tanrı bilmez onlara dayatılır. Hatta küçük yaşta din öğretilmeyen çocuk din ile uyuşamaz. Türban mesela; normalde kızlar belli bir olgunluğa gelene kadar türban giymeleri gerekmez ancak aileler daha 4-5 yaşında giydirmeye başlarlar. Çocukluğu istismar ederek saçların üstünde oluşan o türban baskısını edimsel koşullanma ile dayatmaya çalışırlar. Oğlan çocuklarının da ellerinde Kur’an ile fotoğraflarını çektirirler ve duvarlara asarlar. Dolayısıyla böyle büyüterek onların özgür iradelerini yıkarlar. Böyle büyüyen bir çocuk sizce inancı, özgür iradesiyle mi kabul eder? Elbette ki hayır; bir yönlendirme vardır. Acaba felsefe dünyasında da böyle bir yönlendirme var olabilir mi? Muhafazakar ailelerin çocuk yaşta bebelerin saçlarına türban baskısını uyguladığı gibi felsefe dünyasında da bu tür bir baskı oluşmuş olabilir mi? Filozoflar bundan kaçamamış olabilir mi? Siz deizm ve ateizmi böyle küçümserken bu kodların etkisinde kalıyor olabilir misiniz? Çünkü sizi tarafsız göremiyorum. Samimi görüyorum ama tarafsız göremiyorum. Tanrı ön kabulünü yaptıktan sonra vardır veya yoktur demek anlamsızdır çünkü ikisi de dolaylı yoldan Tanrı vardır demektir. Mesela bilime göre Tanrı bir ön kabul olmuştur ama yanlışlanması o kadar hızlı olmuştur ki akıl şaşar. Bilim günümüzde tanrıyı hiçbir bilimsel konuda ön kabul olarak kabul etmez çünkü doğal yapısı bunu gerektirir ancak felsefe biraz tuzağa düşmüş gibi gelir bana… (Ukalalık mı yapıyorum bilmiyorum ki?)
Yorumunuz çok hoşuma gitti.Bu yorum bile bilgi ve felsefe dolu tebrik ediyorum.
@@crazysedatcrazy4083
Teveccühünüz… Sağolun…
((Çok bilgili değilimdir ama sağolun.))
@@suleymanbasgoz1706 yaratılışa göre böyle, peki evrime göre nasıl vs demişsiniz ama, evrim yaratılış karşıtı bir şey değil ki zorunlu olarak... Lütfen bu kadar indirgemeci konuşmayalım. Aslen Charles Darwin, evrimi serdettiği kitaplarında, hemen hemen her fırsatta, "İşte bu olay/durum, Tanrının yaratma sanatının inceliklerini ortaya koyar." kabilinden ifadeler kullanır. Evrimle yaratılışın karşıt olduğu, ülkemize, Kilise vs. Darwinizm şeklindeki bir Avrupa durumundan gelmiştir. Yoksa İslamın, evrime karşıt olduğunu söylediği bir iddiası yoktur. Budizm ile Hinduizm'in de böyle iddiaları çok çok muhtemelen yok. Üstelik, beğensek de bepenmesek de, en ateistleri de daihl olmak üzere, teori veya ilke koyan tüm antropologların ve tarihçilerin kabul ettiği bir yargıdır, "Tarihte tüm kabilelerin/insan topluluklarının dini vardır." yargısı.
@@Dave.Mustaine.Is.Genius
Sevgili dostum… Gücenme ama evrim varsa yaradılış yoktur, yaradılış varsa evrim yoktur. Tanrı için süreç veya dönüşüm yoktur. Ol der ve olur.
Bildiğim kadarıyla Darwin, evet, bazı yerlerde tanrı ile ilgili yazmıştır ama sonra kendisi onları kaldırmıştır. Çünkü bu teorinin nereye varacağını o da fark etmiştir, bu yüzden arada güzelleme yapmış olabilir ama bunları sonradan kaldırmıştır. O sözü bu şekilde düşünmek bence hatalıdır.
Evet her insan topluluğunun dini olmuştur çünkü insanın kolayına gelmiştir. İnanmak düşünmekten önce gelmiştir. Doğru düşünce, inançları yıkarak var olmuştur. Çocukken inanırız Noel Babaya… Büyüdükçe bunun doğru olmadığını anlarız.
Anladığım kadarıyla siz hem evrim hem de din birlikte olsun istiyorsunuz. Bu anca laik bir devlette mümkündür. Dinin kolları koparılırsa, camiye mahkum edilirse, başını çıkardı mı ezilirse evet din ve bilim bir arada yaşayabilir. Avrupa bunu yapmıştır. Hıristiyanlığı, kiliseye tıkmıştır. Hıımmm… Ne bileyim öyle işte…
@@suleymanbasgoz1706 Dostum, düşündüğüm şeylere yakın bir metin yazmışsın;güzel de yazmışsın.Dücâne Hoca ateizm'e neredeyse tamamen teizim penceresinden bakmış; ayrıca söylediği bazı şeylerin bilimsel düzlemde hiçbir değeri yok.
Örneğin;insanın evrim süreci içerisinde ilk olarak dini olduğuna dair bir bilgi yok.
İslam'ın evrim'e karşı olmadığı iddiası ise tamamen yanlış. İslam'ın yaratılış metni ortada, islam evrimi kabul edemez eğer ederse en önemli dayanak noktası olan yaratılış iddiası çöker. İslam'ı evrim ile ilişkilendirmeye çalışan ya cahildir ya da sahtekâr.
Yine çok iyiydi, teşekkür ederim..... İyiki....
Dücane Hocam, emeğinize, ağzınıza sağlık, saygılar,
Değerli Dücane Cündioğlu, sandığınızdan çok daha fazla insan sizi gayet iyi anlıyor bu konuda endişeniz olmasın. Yine doyumsuz bir çözümleme olmuş emeğiniz için çok teşekkür ederim. İmgeden kavrama geçememiş insanların gereksiz fikirlerini çok fazla önemsemeyiniz Üstat; sevgi ve saygılarımla.
Peki o zaman Tanrı var mı yok mu? Muhammed şarlatan mi yoksa peygamber mi?
@@ahmett99 Bu vidyonun konusu bu değil ki. Felsefik olarak tanrı vardır ya da tanrı yokru diye düşünmeye başlamak yanlıştır diyor hoca kanımca. Düşünsel olarak tanrının var veya yok olduğunu varsayarak düşünmemek gerekir diyor.
@@sumeyyehabibe2859 Konu bizzat bu Muhammed a.s peygamber ise gerçek İslamdır . İSLAMIN dedikleri doğrudur demektir dostum ..
@@ahmett99 Muhammed a.s vahiy aldığını söylüyor. Cebrail ile görüştüğünü söylüyor eğer vahiy aldıysa peygamberdir eğer almadiysa peygamber değildir mantik basit . Burada bakılması gereken Hz Muhammedin iddiasidir. Vahiy aldığını söylüyor ve Eğer hz muhammed vahiy almadiysa günde 5 defa namaz kılmasini, gece kalkıp gece namaz kılmasini, ramazanda oruç tutmasını, veya saatlerce kıyamda durmasını, ömrü boyunca insanlara Allahin varlığını anlatmasını, kuran okudugunda hüngür hüngür ağlamasını ne ile açıklayacağız. Uydurdugu bir din için ,uydurduğu bir ilah h için gece kalkıp namaz kılmak ( İnsan biyolojisine ters olan bir şey gece uykuyu bölmek çok ağır) Her sabah kalkıp namaz kılmak, ramazan ayında 1 ay aç kalmak uydurduğu bir din için bir insan aç kalır diyorsanız bilemeyecegim. Veya amcası Ebu talip öldüğünde hüngür hüngür ağlaması..Aglama nedeni de onun cennete giremeyecegini bilmesi çünkü Allah iman etmediği için cennete girmeyecegeni söylüyor. İnanmadığı cennet için bunları yapar mı ? Ya da kızı hz fatma için iman etmezsen ben senin için bir şey yapamam kızım demiştir. Ama sahte şeyh ,şıklara bakarsan istediklerini cennete sokarlar ama islamda öyle değildir cennete yalnızca Allah rızası ile girebiliriz . Peygamberimiz de bunu bildiği için öyle dedi . Kurandan onlarca ayet sayabiliriz ve daha Hz muhammedin bu davaya samimiyet ile sarılması veya ibadetlerindeki hassasiyeti ve en önemlisi kendisine yapılan teklifleri reddetmesi. Mesela sana kadın verelim ,para verelim ,seni reisimiz yapalım denmesine karşılık güneşi sağ elime ayı da sol elime verseniz ven bu davamdan vazgeçmem demesi de derdinin para ,şöhret, cinsellik olmadığını gösterir. Yani hz muhammed ne bir şarlatandır ne de bir yalancı .. bu soruyu sorarken muhammed şarlatan mı yoksa peygamber mi diyerek net sorman yanlış değil önemli olan bu söylediklerimi bir düşünmen . Bu konu çok mühim bir mesele İslami eğer soruyorsan islam oldukten sonra bir sonsuz hayatin olduğunu söylüyor ve bu her şeyden değerli çünkü 5 yaşındaki çocuğa taciz eden, bebekleri doğrayan zalimler, namussuzlar İslama göre ateşe atılacak. Ve kuran bunu kesin bir dille net bir üslupla savunuyor senden isteğim eğer bu varoluş meselesini merak ediyorsan sana şunu söyleyebilirim: Önce Kurandan kiyamet süresini bir okumanı isterim tesirleri birlikte .. Ducaneye bakarsan ahiret vs hiçliğe gidiyoruz der yani tacizci, katil ,şerefsiz ne kadar insan varsa yok olacak diyor kuran da" HUZURUMUZA GELİP HESAP VERECEKSİNİZ " diyor . Bu konu tamamen senin kurani yani İslamı tanıman ile olacak bir şey . Ve inançla ozguvenle alakalı olduğunu bilmelisin. Eğer bir kitap önereceksem caner taslaman neden muslumanim kitabı ve cem altay meric peygamberligin ispatı kitabını okumanı şiddetle tavsiye ederim Peygamber efendimiz yalancı mı yoksa peygamber mi bu konuyu net bir şekilde ele alıyor iki kitapta sana şöyle söyleyebilirim gözyaşları içinde iman ettiğimi hatırlıyorum.. iman çok farklı bir duygu haaa diğer türlüsü ise ahiret yoktur, Allah bilinemez vs diyip kestirip atılabilir kardeşim top sende ..
Ben, var tezi ile yok tezi arasında bir sentez oluşabileceğini düşünmüyorum. Zıtlar arasında veya kesişim kümeleri bulunmayan kümeler arasında sentez olamayacağını düşünüyorum.
Hocam siz konuşun ben dinlerim anlamadigimi sayenizde anlıyorum iyi ki varsınız sevgiyle sağlıkla kalın
Merhaba Hocam, size doğruları öğrenmek için yazıyorum. Bir süre önce dedemi kaybettim, tıpkı bende her insan gibi çok özlüyorum gidenleri...Hocam bir yorumda ölüm sonrasına bilinçsizlik evresi yazmıştınız, hocam ölen insanlar yok mu oluyor? Artık onlar sonsuza dek yok mu oluyorlar? Yoksa başka bir alemde yaşamlarına devam mı ediyorlar. Her ne kadar üzülsem de doğrusunu öğrenmek istiyorum, hocam sorumu yanıtlar mısınız?
Sevgili kardeşim başın sağolsun. Sana ve ailene sabırlar dilerim. Bu konuda sana kimse net cevap veremez maalesef. Her ikisi de olabilir başka bir ihtimalde olabilir. Neden diye soracak olursan bilim dünyası, bilinç dediğimiz şeyi henüz net olarak tanımlayamadı. Ancak net olarak bildiğim bir şey şu ki senin dedene olan SEVGİN SONSUZ. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla buradaki yaşamımızın anlam ve amacı SEVGİ. Sevgi, var olduğu sürece biz ve sevdiklerimiz var. Bence sonsuz olan şey bu sevgiyle kal.
Tavuk-yumurta meselesini çözmek için, evrimleşmenin başlangıcına gitmek lâzım. Tavuk, ne yumurta, ne de tavuk'tu, tek hüreli canlı idi.
Sayın Dücane Hocam Azerbaycandan sayglıar.düşünceleriniz benim için çok deyerli.Emeğinize sağlık
Eytişimsel Özdekçilik ,
Felsefe budur 🙂
Türkçeleştirilmiş hali biraz garip geliyor..
Merhaba Dücane hocam. Özellikle son sekiz- on senedir kitaplarınızı okuyor, TV ve UA-cam söyleşilerinizi heyecanla takip ediyorum. Fikirsel bir evrim süreci yaşadığımı ve bu sürecin sizinkiyle çok benzediğini düşünmekle beraber bahsettiginiz 'olabilirlik' kavramı bana direk oturdu:))))) Teşekkürler
Hocam lütfen kitap yazın Konuşmaları çok zevkle takip ediyoruz ama lütfen üzerinde çalıştığınız kitabı merakla bekliyoruz 🎉
Akil ve Bali konusunu her vidyoda duyuyorum artık oraları geçmeye başlasam iyi olacak sanırım
3.BÖLÜM
Belki lafın gelişiydi ancak bir şeye karşıt olmak, onun yerine yeni bir şey koymayı şart koşmaz. Nükleer reaktöre karşı yürüyen insanların, bu tehlikeli enerjiye karşı önerileri vardır. Yenilenebilir enerjiler var, rüzgâr enerjisi, dalga enerjisi vesaire var. Ateistlerin de önerileri var. Dinler bugün yok olsa hedonist bir dünya mı oluşur? Erkekler sokakta önlerine gelen kadına mı saldırır? Hayır; aksine din daha hedonisttir. Erkeğe hedonisttir kadına sadist! Bir erkek olarak sınırsız eş ve cariye fikri her zaman caziptir, beynimden başka yerlerimle düşünürsem… Ateistler kadın dövülmez derken yerine kadın ve erkek eşit olsun der (pozitif ayrımcılık konuları hariç). Ateizm sadece “Tanrı vardır-yoktur” meselesi değildir ki? Çocuk gelinler olmasın demek de ateizmdir ve doğal olarak dini söylemden daha ulvidir. Altında şu vardır: Evlilikte en az 18 yaş olsun. Kadınlar özgür olsun çarşaf veya türban dayatması olmasın ki Mahza’lar ya da Farkhunda’lar ölmesin. Örnekler çoğaltılabilir. Din ile işler yürümüyor çünkü hayatın her alanında beş para etmez adamlara, bilip bilmeden konuşma ve ahkam kesme hakkını tanıyor. Dolayısıyla ateistler sadece olumsuzlayan kişiler değildir, bu olumsuzlamanın kendisi bile çözümün kendisidir. Kadınlar dövülemez dedikten sonra üstüne bir şey koymasanız bile olur çünkü bu söylem bile bir çözümdür; kadın dövülemez, kadının dövülmesi edimi sürdürülemez. Nükleer santral yapılmasın demek bile kendi başına bir çözümdür. Santrali Chernobil’den vukuatlı bir topluma yaptırıyoruz, onun atıkları dert, kendi bir dert… Hala daha Karadeniz’de kanser vakaları sürüyor. Kötü olması muhtemel olan bir şeyi, yerine bir çözüm sunmasanız bile reddetmek ulvi bir anlam ifade eder. Bu örneğiniz lafın gelişi bir örnek olduğu için fazla uzatıp da ayıp etmek istemiyorum. Fazlası belden aşağı vurmaya girer çünkü lafın gelişi verilen örnekler bazen üstünkörü olabilir.
Yazımı “parça bütün ilişkisi” bahsi ile bitirmeyi düşünüyorum. Bütün parçadan önde gelir söylemi bana hatalı geliyor. Çünkü nereden baktığınıza göre değişir. Ben bütünün parçadan önde geldiğini düşünmüyorum. Çünkü parça denilen şey kendi başına parçadır ve daha küçük parelere ayrıldığında da ya da üstüne başka bir parça eklendiğinde de o şey parça olma özelliğini yitirmez, sadece bağlı bulunduğu bütünlüğün vasfı değişir. Ancak bütün denilen şey parelere ayrıldığında bütünlüğünü kaybeder. Örneğin bir motor düşünelim. Motor denilen mekanizma yani bütünlük ancak belli parçaların kaynaşması ile bütünlük arz eder. Ondan pistonları çıkarırsanız motor ismi verilen bütünlük yok olur. Parça her anlamda parçadır ama bütün olma hali o parçalara bağımlıdır. Hiçbir bütünlük parçalarından önde gelemez. Parça, her anlamda bütüne bağımlı değildir sadece bir vasfı ona bağımlıdır ancak bütün o parçaya her anlamda bağımlıdır. Motorsuz piston olur, pistonsuz motor olmaz! Bu pistonu bir kesici ile rastgele 30 parçaya ayırdığımızda, yine parçalar elde ederiz ancak bu sefer de piston ismi verilen bütünlük yok olur. O otuz parçadan her biri yeni bir bütünün parçasıdır ancak motor denilen bütünlüğün parçası değildir.
Tabi burada o bütünlük içerisindeki o parçayı ancak bütünlüğü oluşturan ana vasıf ile ilişkisi bağlamında düşünmek gereklidir. Mesela toplumun en küçük parçası insandır, kalp değildir, böbrek değildir, saç değildir. İnsan toplumun en küçük yapı taşıdır, bölünemez. Olaya bu boyuttan baktığımda yukarı paragraftaki örneğim biraz eksik kalıyor. Toplum ve insan konusunda baktığımız yön önemlidir. Oluşum bağlamında mı bakıyoruz yoksa oluşmuş olana dışarıdan mı bakıyoruz? Bireyler birleşip aileleri oluşturur, aileler birleşip kabileleri, boyları oluşturur, kabileler ve boylar birleşerek de topluluğu oluşturur. Topluluklar da belirli bir devinim ve süreç sonucu topluma dönüşür. Bu bağlamda ana unsur insandır. Çünkü dili insan oluşturur, geleneği göreneği, soyu insan sürdürür, ihtiyaçları insan giderir. Toplum olma edimini bunlar belirler ve bunlar insanlar tarafından gerçekleştirilir. Yine başka toplumlarla insanlar muhatap olur. Sınırlı bilgimle konuşursam örneğin Alman toplumu mühendislikte iyi bir toplum olarak bilinir, dakiktir, planlıdır, uzun vadeli düşünür. İnsanları da böyledir. İnsanlar böyle olduğu için toplum da böyledir. Yine insanı önceliyorum. Felsefede özellikle sizin konuşmalarınızın çoğunluğu bireyler üzerinedir. Kant şunu söyler, Hegel’e göre bu böyle şu şöyle… Almanlara göre bu böyledir diyemeyiz, Fransız toplumuna göre böyledir demiyoruz. Bireyler toplumdan önce geliyor. Hatta bazen toplumların o zamanki seviyelerinin bile üstüne çıkabiliyorlar bireyler… Bazen bir birey koca bir toplumun yönünü bir anda bataklıktan aydınlığa çıkarabiliyor. Yani bu soruda ben yine oyumu insandan yana kullanıyorum.
Şimdi “Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusunu biz insanlar sanırım cevaplayamayız. Benzer şekilde tohum ağaç, insan zigot sorusunu cevaplayamayız çünkü bu edimin gerçekleştiği zamanı, koşulları, olayları bilmiyoruz. Ha civciv cevabını ben kabul etmiyorum çünkü civciv de tam teşekküllü bir tavuktur. Tavuğun bebeklik halidir. İnsanın bebek hali de tam teşekküllü bir insandır. Bu anca bir espri olabilir. Bu soruyu insanlık cevaplayamaz. Çünkü eski çağlardaki hayvanlar ne oldu da yumurta üretmeye başladı, bilmiyoruz. Evrimsel bağlamda kar zarar kolaylık zorluk ve uyum uyumsuzluk gibi olaylar nasıl gerçekleşti bilmiyoruz. Ama kanımca bu soru dine ya da deizme çıkar. O noktaların bir yönlendiricisi olduğunu düşünmek bazen olumlu görünüyor. Bu soru insanın bilgisi dâhilinde çözümsüzdür diye değerlendiriyorum.
Yazı beni buraya sürükledi. Haddimi aştıysam beni affedin. Yazmak zorundaydım, yazdım.
Hocam çok teşekkürler ediyorum. Ben Marburg ta yaşıyorum. Burası protestandir. Heideger de zannimca burada fazla kalmadı. Kısa zamanda NS-Regirung onu Stutgart tarafında rektör olarak atadı.
46 yaşındayım ben tabutum dan söktüm civileri
Ne uykusuz geceler ne kapa patlamalar..
Ama güzel oldu...
Sizi çok iyi anlıyorum..
Saygılar
abi bir yolda ilerliyorsun sonra haritayı tam görelim diye her bir yan yola tek tek sapıyorsun, yani bir yere varmak yerine haritayı görmüş oluyoruz; bu bilinçli bir tercih mi?
Periferik anlatım yöntemi oluyor bu sanır
Hocam bu kadar entellektüel çabayla geçmiş bir ömrün ölümle boşa geçmiş bir ömür olabileceği düşüncesi içinizi ürpertmiyor mu? Geleceğe miras bırakma övüncü mü direnç katıyor size yoksa kabaca koca bir hiçliğin derinliklerinde olabilecek olmanın kaygıları mı var? Bunu gerçekten çok merak ediyorum. Cevaplarsanız çok sevinirim.
Düşünme çabası ölüm öncesi (bilinç evresi) içindir, ölüm sonrası (bilinçsizlik evresi) için değil.
Doğmadan önce ne isen öldükten sonrada o olacaksın, ruh dediğimiz şey zihnimizin, beynimizin bir ediminden başka nedir ki?
Bir şey soracaktım, Dücane Hoca ölümden sonra yok olucaz mı diyor acaba?
@@DucaneCundiogluResmiKanal Merhaba hocam, bu yorumunuzu konu alan bir söyleşi yapabilir misiniz?
@@elifelif6135 Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir asıl hayat ise ahiret hayatıdır . Bir bilselerdi .( Ankebut suresi 64) Sayın, profesör, düşünür, felsefeci vs... ducane beyin ne dediğinden çok Kuranı indiren Allahin ne dediği önemlidir dostum benim .
Sadece merak için soruyorum. Ateizm parmak izini nasıl açıklıyor?
Ayak izi gibi.
Çok, çok, çok teşekkür ederim!
Dogmatik felsefe olur mu?
Hocam kime göre,kim cennete gidecek diyorsunuz ya,cennet var mı peki?..
Emeğinize sağlık Hocam çok teşekkür ederim
⚘️🍃.
Saygıyla.
18 yaşından gün almak ile 18 yaşını doldurmak farklı kavramlar. Çocuk doğduğu gün bir yaşından gün almaya başlar, ancak tam bir yıl sonra bir yaşını tamamlamış (doldurmuş) olur. Hukukî anlamda reşit (ergin) olma yaşı 18 yaşını doldurmaktan geçer, 18 yaşından gün alan biri hukukî anlamda ergin değildir, 17 yaşındadır.
Yokluk, varlığa katılamaz, oluş ancak Varlık sayesinde olur, fail olmadan fiil olmaz.
Teist ilkeler üzerine hukuk anlayışı ne kadar mantıklı?
Bir dayanak olmaktan çıkınca özgürleşir ruh ancak. Franz Kafka (Aforizmalar, 78.)
Ben bu sohbeti, Ateizm çözümlemesi değil Ateizm reddiyesi olarak değerlendiriyorum.
Zira tamamen ussal düşüncenin bir ürünü olan yada çözümlemesi sonucu ulaşılan ateizm düşüncesini, muhayyile ürünü olan inanç ile aynı kategoriye koymak doğru bir çözümleme olmadı.
Ayrıca ateizm, aynı kategoriye aldığınız inançlar gibi eleştiriye tabi tutulmadan kabul edilen bir düşünce değil ki, eleştiriye kapalı bir düşünce sistemi de değil ki.
İlave olarak, şöyle demiştiniz hocam, 30 yılda çok konforlu bir gökdelen inşa etmiştim, ancak baktım ki temeli zayıf/yok yani temelinde akıl yok, hiç tereddüt etmeden bu gökdeleni yıktım ve kendime yeni bir kulübe inşa ettim, etmeye de devam ediyorum, bir gün bu düşüncemde de sorun olursa, hiç tereddüt etmeden yıkar yenisini inşaya koyulurum, ne kadar güzel izah ediyorsunuz zira rasyonel olanda da bu, düşünerek, sorgulayarak, akıl yürüterek inanç dairesi içinde kalamazsınız, fakat kendini Ateist olarak tanımlayanların böyle bir endişesi de yok, korkusu da! zira tartışılmaz mutlak hakikatleri de yok ki, tıpkı sizin yaptığınız gibi, düşüncelerinde yanlışlık varsa yıkar yenisini inşa edebilirler, burada da bir sorun yok ki.
Ateist bir düşünür şöyle der, "Benim düşüncelerim edindiğim yeni bilgilerle değişebilir, peki sen aynı şeyi söyleyebilir misin? " Şimdi bunun neresi dogma, neresi inanç?
Üstad, Ateizm ve teizm başı olmayan sonuçtur derken tez ve antiteze vurgu yapar. Varlık ve yokluk Karşıt kutuplardır. Burada çelişki olmaz. Olmadığı için dialektik çalışmaz. Her ikisi de düşüncenin ürünü sonlar değil, alınan ussal olmayan tavırlar/belirlenimlerdir. Vardır diyenin neye var dediği ile, yoktur diyenin neye karşı çıktığı ussal nedenlerle açıklanamaz. Açıklanmaya başlandığında düşüncenin alanına girilmiş olur ki, tanrıtanımazlık düşünsel bir faaliyetken, ateizm ve teizim inançlar bütünü olarak kalır. Yayından anladığım budur benim.
@@muhendisChe Ateizm tanrı tanımazlık inanç değildir.
İnancı reddeden bir düşünmedir.
Tüm tanrılar insanın korkusunun ürünüdür.
İlkel dönemlerde insanlar doğal felaketler afetler karşısında çaresizdi.
Felaketleri afetleri gizemli bir gücün kendilerini cezalandırması sanıyorlardı.
Bugünkü ibadet ritüelleride bu korkudan doğdu.
Bu yüzden afet felaket demediler.
Allahın gazabı helakı dediler.
Bugün bilim bize doğal afetlerin felaketlerin sebebini açıklıyor.
Bu yüzden dinlerin inançların ilahları boşa çıktı.
Karınlardakini ben bilirim diyen, kuşları gökte ben tutuyorum diyen, gemiler iznimiz olmadan gidemez diyen, yıldırımla istediğimizi cezalandırırım diyen, gökyüzüne tavan diyen islamın ilahıda fos çıktı.
Çünkü bunları hayali varsayım ilahına söyleterek , liderlik diktası kurma siyaseti yürütende muhammeddir.
kanit yokluğu yokluk ispati degilki varlik ispatida degil. e ateizmde net bir yokluk soz konusu teizmdede net bir varlik. bence temelde bir farki yok ateizmin alti bos ergumanlarina inananda teizmin alti bos ergumanlarina inananda ayni mantikta bilim tanriyi calişamaz ve tanri konusunda net bir sekilde yok diyemez e varda diyemez.çunkü netlik maddesel ispat ister. iste ayni mantikta maddesel ispat olmaksizin net bir sekilde var yada yok diyen ayni kafa yapisindaki insanin neye inanacagini belirleyen ne acaba yoksa tanri varmi :)
Hocamsizin hatrınız için ateizimden çıktım tanrıya inanamazlar sınıfına geçtim
Güzel bir sohbeti dilinize sağlık saygılar hörmetler
Aga ateizmin bir inanç olduğunun ve sığlığının belki de en güzel kanıtı, 14-17 yaştaki ateist sayısının artması...
@@yok4749 ateizmin artmasının nedeni bilimsel gelişmeler kitle iletişimin artmasıdır sığ olmasının nedeni ise basti bir yanlışlama hareketi olasıdır bir doğrunun peşinden koşmadığı için bir öyküye ihtiyacı yoktur sadece anlatılan hikayelerin yanlışlanmasından ibaret bir düşün biçimidir ateist birşeye doğru demez öne sürülen mitlere yanlış der
Yayılma örüntüsünün dinlere benzemeai de insanın temel davranış dinamiğinin bu şekilde olmasıdır
Ateizmin yayılması bilimsel veriler ve kitle iletişimi dolayısıyla olduğu kadar, laik dünya ve kapitalist sistemin kaçınılmaz sonuçlarındandır. İnsanlık artık dine ihtiyaç duymuyor çünkü istekleri, arzuları çok çok fazla arttı ve kendisini sınırlayan, bağlayan, engelleyen her türlü şeyi yıkmak istiyor. Doğal olarak dinden çıkıyor çünkü bu daha mutlu yaşamasını engelliyor. Baş ortü tak diyor, namaz kıl diyor, zekat ver diyor vs..
Yayılma örüntüsünün dine benzemesinin nedeni olarak insanlığın temel davranışının bu olduğu şeklindeki teziniz metafizik olarak adlandırılmayı hak ediyor. O zaman ben bilime de aynı dinamikle bakar ve onunda bir inanç olduğunu, matematiğin de bir inanç olduğunu iddia edebilirim. Hayır, ateizm bir inançtır ve bilimsel olgulara dayanmaz. Tanrının var olmadığını söylemek bilimden öte bir alan hakkinda kesin ve ulaşılması imkansız bir yargida bulunmak demektir. Ayrıca bilimsel gelişmeler insanlığın ateist olmasını zaten Thales'ten beri sağlayabilirdi, fakat bu son 2 yüzyılda oldu. Dolayısıyla bunun nedeni bilimsel gelişmeler değil insanlığın kapitalist düzenidir. Bu duzende dine yer yoktur.
@@yok4749 hocam bilimsel veriler ışığında semavi kitapların doğa üzerindeki tezlerinin zırva derecesinde olması anlatılan dinsel öykülerin kopyala yapıştır olması örnek isa ile krişna hikayesi sümerdeki gılgamış hikayesi ile nuh hikayesi insanların ateizme kaymasındaki temel etmenlerdir kişilerin istekleri tarihin herdöneminde çok idi şuan daha çok demek pekde doğru olmaz
Dinin yayılma örüntüsü ile futbol takımı taraftarlığının yayılma örüntüsüde birebir aynıdır ama futbol metafizik alan içerisine girmez
Ayrıca dinlerin başka bir dine mensup olanları ötekileştirmesi globalleşen dünyada ciddi sorunlar doğurmaktadır yahudi şeriatiyle islam şeriati ufak farklar dışında aynı olmasına rağmen bir birleri tekfir ederler aynı din içindeki tarikatlarda diper tarikatları tekfir eder bu sebeple dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturan bu yapılardan vaz geçilmesi en azından kültürel bir öğe olarak bırakılarak ciddi alınmaması elzemdir
@@yok4749 ayrıca islamın mülk edinme kosundaki Allahın malı istediğime veririm ilmi isteyen demesi ile dünyadaki ekonomik düzene de müdahil olduğunu gösterir dinde kapitalizim yoktur savınız malesefki altı boş bir tezdir
Siz ateizmi çözümlediniz. Biz de sizin çözümlemenizi çözümleyelim:
1- "Ateizm bir inançtır " diyorsunuz. TDK'ya göre 'inanç'ın 4 anlamı var. İlk anlamı; bir düşünceye gönülden bağlı olma; 2. Güvenme duygusu; 3. Öğreti/görüş ve 4. anlamı da Tanrıya, bir dine inanma. Metafizik konular konuşulurken 'inanç' denilince sadece 4.anlamı yani Tanrıya veya bir dine inanma anlamında kullanılır. Özetlersek; "Atheism bir inançtır" diyorsanız bu yalnızca 'inanç' göstergesinin 3. anlamı olan 'görüş' demek istiyor olmalısınız. Evet 'atheism bir görüştür' önermesi doğrudur.Eğer farklı bir anlamda kullandıysaniz önermeniz korkarım geçersizdir. Şundan da %100 eminim ki "Atheism bir inançtır " dediğinizde sizi dinleyenlerin %99.99'u "Atheism de - diğer dinler gibi - bir inançtır " şeklinde anlamaktadirlar.
2- "Atheism Tanrıyı yadsimaktir" diyorsunuz. TDK'ya göre 'yadsimak'ın 3 anlamı var. İlki 'yaptığını saklamak/inkar etmek'; ikinci anlamı 'bağlı bulunduğu bir şeye yabancı olmak'; son anlamı da 'var olan bir şeyi yok saymak'. "Atheism Tanrıyı yadsımaktir" dediğinizde- şayet İstanbul Türkçesi kullaniyorsaniz- TDK'nın 3 anlamından birini kullanmış olmalısınız. Ancak ; bu 3 anlamın hepsi de önermenizi 'geçersiz' kılmaktadır. Çünkü 'atheism'in inkar/yokumsamak/bağlı bulunduğu bir şeye yabancı olmak gibi anlamları yoktur.
3- Bence asıl problem 'atheism' göstergesinin a) dogru düzgün bir şekilde betimlenmemiş olması b) toplumun bilinçaltında pejoratif bir sözcük olması c) hiçbir dindar kendine theistim demezken, metafizik konulara ilgi duymayanların atheistim demek zorunda kalması. Kimse kendisine "ateist" denmesini istemez günün sonunda. O yüzden tarihe baktığınızda kolay kolay 'atheist' filozof/düşünce adamı göremezsiniz...
Katılıyorum, hatta üstat bir miktar sofizme kayıyor burada. Bir tür saman adam inşa edip ona saldırıyor. Ateizm bir görüştür, ateist insan da bir nevi dindardır denemez zira teolojik manadaki inançlı olma tanımına uymuyor. Hocamız kilden bir kukla yapıp, içini samanla doldurup istediği şekli verebilir ama ona ruh üflemeye muktedir değil. Farz ettiği ateist, üstadın zihni dışında yaşayamıyor.
🌺🌸💮🌼Teşekkür ederim.🌺🌸💮🌼
Hocamın söyledikleri hususlarda merakları uyananlar, araştırmak, derinleşmek isteyenler için hegel'in küçük mantık eserini tavsiye ederim. Neden! Şundan; "İlkin tasarımlarımızın içeriğini oluşturan nesnelerin geldiklerini, ve bunu izleyen öznel etkinliğimizin daha önce sözü edilen soyutlama işlemi yoluyla ve nesnelerin ortaklaşa taşıdıkları öğelerin biraraya gelmeleri yoluyla bu nesnelerin Kavramlarını oluşturduğunu düşünmek yanlış olacaktır.
Tersine, Kavram gerçek ilktir, ve şeyler ne iseler onlara içkin olan ve kendini onlarda açığa seren Kavram yoluyla öyledirler. Bu durum dinsel bilincimizde de anlatımını bulur ve buna göre Tanrının dünyayı yokluktan yarattığı, ya da başka türlü anlatılırsa, dünyanın ve sonlu şeylerin tanrısal düşüncenin ve tanrısal buyrukların doluluğundan ortaya çıktıkları söylenir. Bununla kabul edilen şey düşüncenin ve daha da tam olarak Kavramın sonsuz biçim ya da özgür, yaratıcı etkinlik olduğudur ki, kendini olgusallaştırmak için dışında bulunan bir gerece gereksinim duymaz." 163-küçük mantık-hegel
Ömrünce uğraştığın Gökdeleni, içindeyken yıkıp kulübe yapmak
Gökdelende hakikat arayışında yanlışlarla deneyim sahibi olmak
ve asıl olanın kulübe olduğunu görmek.
Kulübe yapmaya baslamak
Sonra asıl olanın kulübeyi yapmak olduğunu fark etmek
Kucuk bir kulübe
Bizim benliğimizde nasil tanimlanir ne icin soylenir
Yaşamanın kendisinin, kulübe yapmak olması
Dini sorgulama uçurum dibinde ateizm
Korku sorgulamadan uzak durma
ateizmden korku = tanrı dan korku
(Ben kulumun zannı gibiyim* arastırma konu)
Heidegger hümanizm
Goethe şiir ve hakikat
Açıklamanın ilk paragrafındaki "inanan" "inanmayan" olacak galiba. Yazım hatası olsa gerek.
Devam eden pasaj bu yazımın hatalı olmadığını göstermeye yetecek niteliktedir.
Cevap için teşekkürler Hocam. Ben üzerinde tekrar düşüneyim. 😇@@DucaneCundiogluResmiKanal
Söylemlerinizi ben de uzun süredir kendi içimde tartışmaya çalışırım. her hangi bir referans vermeden nacizane düşüncem şudur. Tanrı-yaratıcının bir varlık yada kavram olarak varlığı veya ispatını ben de mümkün görmüyorum veya görmüyordum. bütün bu karşılaştırmalar üzerine, -evet- ateizm daha çok yeni- ve var olan bir bilgiyle veya karşıt görüşü ile sürekli bir tartışma içinde yeni bir tez haline gelecek yeterlilikte değil. Bununla beraber bilinmezcilikten sıyrıldığımız anda insanlığın varlığının yok sayıldığı bir durumda, "doğanın tanrıya nasıl ihtiyacı yoksa", insan bilincininde tanrı inancına-varlığına gereksiniminin olmadığı ortaya çıkıyor gibi. Tanrının varlığı kabul edilirse şayet, tanrının insana ihtiyacı, insanın tanrıya ihtiyacından daha fazla olur. yoksa bu doğayla canı çok sıkılır. )
Sorun bu toplumum libidosu
Tanrıya inandığımız için dua etmiyoruz, dua ettiğimiz için tanrıya inanıyoruz. Pascal
Söylediklerinizin bir grup takipçiniz tarafından gerçekten pek de anlaşılmadığını, sizi ilk defa canlı olarak görüp dinlemek için geldiğim Mehmet Emin Ağa Yalısı'nda beklediğimden çok fazla başörtülü kadın arkadaşı görünce anlamış oldum ben de. Öyle standart, klasik bir tesettür giyimi içerisindeydiler ki; bir sorgulama içinde olmadıkları, sizin geldiğiniz noktayı, yayınlarınızdaki onca çözümlemelere rağmen kavrayamadıkları ya da anlamak, kavramak istemedikleri sonucu doğal olarak ortaya çıktı benim için. Size bir inançla bağlı oldukları için sözlerinizi anlamak istedikleri gibi anlamayı, eğip büküp inançlarına mal etmeyi başarabiliyorlar diye düşündüm. Bilmiyorum, benim durduğum yere söyledikleriniz çok açık, anlaşılır geliyor fakat bazıları için belki daha da açık söylemeniz gerekiyor olabilir. Kendilerini kandırarak böyle oyalanıp durmaları biraz rahatsız ediyor..
Ya da belki bir gün bir kıvılcım, daha çok kıvılcım, bir alev... Herkes, hepimiz için dilenebilir.
Haaa demek klasik ve standart tesettür giyimi için de olmasalardı hocayı anlamış olacaklardır. Vay öküzüm vayyy
Dediğimden bu anlamın çıktığını sanmıyorum. Fakat evet, Bazen standardın biraz olsun sapması bile bir bocalama bir sorgu göstergesi olabiliyor. O insanlarla uzun yıllar birlikte bulunduğum ve hatta bizzat onlardan biri olduğum için bunu kendi hesabıma rahatlıkla teşhis edebiliyorum. Sizse lütfen öncelikle üslubunuza çekidüzen verin.
@@betelgeuse.337 Benim üslubum sizin kafa yapınız kadar problemli değil. Siz hocayı çok çok iyi anladığınıza kendinizi inandırmış yetmemiş başkalarının hocayı anlayıp/anlamadığına karar verecek pozisyona oturtmuşsunuz. Hele bir de şu var ya Kapalı oldukları için sorgulamanın kıyısından dahi geçmediği düşünülen insanlar. 1 tane elle tutulur mantıklı cümleniz yok!!!
@@betelgeuse.337 ha yani sorgulama sonucu standartta (olması gerekene) ulaşmış kişi anlamamış oluyor ama ilgi çekmek için kendini yırtan marjinal kalıplar sorgulamış oluyor.Siz kendi problemli hayatınıza ilişkin teşhisleri kendinize saklayın bunu tümele yaymayın.
Genelliyorum evet. Genelleyecek ve kendi adıma bir sonuç elde edebilecek kadar çok tanıyorum bu insanları. Problemli hayatımdan da bir şikayetim yok. “Olması gereken”i yaşadığına inananlar düşünsün asıl, onlar yansın derdine.
Dücane hocam çoğu zaman meseleleri tespit ediyor..Şu şöyledir bu böyledir diye. Aslında doğru veya yanlış da demiyor yani "Durum"u tespit edip özetliyor.. lakin anlatımında ki bazı ironik tavırlardan izleyen bu doğru, şu yanlış sonucu çıkarıyor.. örneğin, tanrıya inanma insanın önemsizliğini doğurur diyor.. Fakat Bunu söyleyiş tarzı o düşünceyi olumsuzladığını belirtiyor, sonra da o düşünce yanlış oluyor..! Halbuki bir şeyi ispat etmiş değil..! Tanrıya inanma insanın önemsizliği doğurur düşüncesi belki de doğru bir düşünce..! İnsanın düşüncesi hep eğilimleri yönünde şekillenir.! bunu unutmamak lazım.
Arkadaşlar yaklaşık bir aydır ara ara deniyorum üyeliğimi yenilemek için ama sürekli sistem hata veriyor(satın alma işlemi sırasında nir hata oluştu ) yazısı geliyor.Satın alma işlemi için ininal kart kullanıyorum, müşteri hizmetlerini aradım bizden kaynaklı değil dediler acaba yardımcı olabilecek var mı
Ben Kredi Kartı ile yapıyorum ödemeleri.
Üstada bir kaç noktada itirazım olacak. Öncelikle, ateizmi sadece isimlendirme olarak alıp, 17. yüzyıldan başlatmak ne kadar doğru olur? Doğru, ateizm bir ideoloji ya da bir dünya görüşü değil, ateizm size bir yaşam tarzı sunmaz. Ama böyle diye, ateizmi küçümsemek ve önemsememek de çok doğru değil. Ateizmi, tarihi materyalizm bağlamında ele almak en doğrusu kanımca. Bu açıdan ele alacak olursak, ateizmin ya da inançsızlığın tarihini çok daha eskilere götüremez miyiz? Bu anlamda, üstadın da sık sık vurguladığı gibi, Platonun, cezalandırılmasını(dövülerek(!)) istediği kesim kimdi ya da kimlerdi acaba? Üstad, bir yerde de deistler ya da ateistleri de "inançlı" olarak gördüğünü belirtti..Üstadım, size saygım sonsuz ama ateistlerle inancı yanyana getirmemenizi tercih ederim. Sanki bir diyanet işleri başkanı da benzer bir ifade de bulunmuştu.."Bizim ateistlerimiz de aslında inançlı". Ateistleri lütfen rahat bırakınız..:))
Ateizm, sadece dinleri yadsımaz. Dinlerin yanısıra doğaüstü ifade, kavram ve tutumları da reddeder: Tutarlı bir ateist, burçları, falı, gaipten mesaj getirip götürenleri, peygamberleri, kutsal metinleri, Buda'yı, Tao'yu , Ying Yangı vs vs hepsini toptan reddeder.
Hocam çok çok teşekkür ederim 🌹
diyelim ki materyalistim, neutral monistim, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmiyorum ve buna göre kurduğum sistematik bir ontolojim var. şimdi yoktan var eden akıllı bir tasarımcıya inanmadığımı söyleyerek kendimi ateist ilan etme şerefine erişebilir miyim mesela? ne anlattığınızı hiç anlamadım. gökte uçan bir motorlu taşıta uçak diyen adamın karşısına çıkıp "bak onun adı uçku. uçak dediğin şey ise onun indiği yer tamam mı? bu kelimeler böyle kullanalım diye oluşturdu." desek mesela en azından mevcut uzlaşının dışında bir alternatif sunabiliriz. siz bu videoda 2.5 saat boyunca teizmi ve ateizmi, tez ve antitez olarak gördüğünüzü belirtmek dışında kayda değer tek bir şey açıklamadınız. ne mevcut kavramları gösterip yerine yeni tanımlamalar ile örnekler sunabildiniz ne de teizm ve ateizmin verdiği cevapları, cevap verdikleri soruyu tahlil etmeye çalışıp üzerine bir şey koyabildiniz. argümantatif ilerlerse anlaşılmayacağını veya kitlelerin okumayacağını söylüyorsunuz. yahu şu anda da zaten yorumlarda gül emojisi atıp sizi yere göğe sığdıramadan öven orta yaş insanlar dolu burası. yani bu şekilde istediğiniz kitleye demek istediklerinizi ulaştırabildiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Lütfen bu yaşlı adamın kusuruna bakmayın, ama bu ergen tripleri beni öldürüyor.
Önceden ateistleri anlamazdım şimdi anlıyorum.Bu bir yol ama çıkmaz sokakta bitiyor.İnsan bulamasa bile yolculuğa devam etmek istiyor.Ne kadar giderse o kadar az gittiğini farkediyor.Sezen Aksu'nun dediği gibi:Ne kadar az yol almışım ne kadar yolun başındaymışım meğer...Bir ateist kardeşim sohbet bana iyi geldi demiş.Bir teist olarak bana da cok iyi geldi.Hocamızın aynasında herkes kendini görebiliyor demek ki...Bu gizemi çözebilmek ne zor .Aristo üstada selam olsun ne demişti:
Güneşe bakan göz yorulur.Tanrıya bakan akıl yorulur.Yorgunlara selam...
Anlayışınıza sığınarak şunu söylemek zorundayım ki bir şey herkese iyi geliyorsa orda çok ama çok büyük bir anlama sorunu vardır.
@@erdincgulegdim2668 Olabilirde.Lakin çerçevede büyük.Göle bakan aslan aslan görür.Kedi kedi görür.
@@mustafadagdeviren6072 Tamam peki gölün bundan haberi varmı sence? Aslanın ne gördüğünü veya kedinin ne gördüğünü sen bilebilirmisin. Aslan ben aslanım dermi. Ona ismi koyanda sensin. Aslanı ve kediyi çürüttüm. Şimdi sırada göl var. Bunları inandığım hatta bildiğim içinde söylemeyeceğim. Ah nasıldı sıkılıyoruz bir müddet sonra tüm beylik laflardan. Tüm laf ebeliklerinden. En nihayet kendimizden.Ama yinede vazgeçemeyiz. Hiç bir şey bilmesek bile değilmi? Aynaları kır. Göle bakma ona balıklama atla....
@@erdincgulegdim2668 Göle değil biz bakana nispet ederiz.
@@mustafadagdeviren6072 Eminim öyledir. Öğrenilmiş sözlerle kendinizi dövmeye devam edin. Hoş hepimiz böyle yapmıyormuyuz.Tanrının bile şeytan metaforuna ihtiyacı var. Umarım sizde ihtiyaç duymazsınız.
Ateist olarak bu video iyi geldi.
çalma hızı 1.25 oldukça iyi oluyor. Sağlıcakla düşünün.
Konunun özü 2. saatten sonra netleşiyor hocam. Emeğinize sağlık. Çok faydalandım. Selamlar, saygılar...
Bu işi öğrenmem için bayağı uğraşmam gerekecek.. Öğrendiklerimin hepsi çorba oldu.. Ama olsun..
Aklımda bir kaç (anektod deniyor sanırım?) kaldı:
Doğa-tanrı-insan.. Hiç hocanın anlattığı şekilde düşünmemiştim!?.. Çok mantıklı geldi!!?!.. :
Derslerden para kazanma kaygım yok. Bu nedenle filozofları birbirine karıştırsam da;derslerden 1 şey öğrensem kardır..
Cok tesekkurler hocam
cok tesekkurler hocam 🙏
Bir şey yanlışsa, milyonlarca kişi o yanlışa inanmış olsa da, o şey yine yanlıştır. Bertrand Russell
Ateizm, bir inanç, ideoloji değildir. Ateistler arasında farklı ideolojilere inanan, politik ve apolitik insanlar var. Ateizm komünistlerin tekelinde değildir. Din dogmadır, inançlı insanlar dogmacıdır Yani ateistler'i bu kalıplara koymanızı yanlış buluyorum.
Bence mesele hocanın ne düşündüğü değil, önemli olan kayide alınmayacak istisnaları kenara koyduğumuzda ateist olduğunu söyleyenlerin salt çoğunluğunun bu kalıplarda varolmasıdır.
Baştan bir daha izleyin. İzlediğinizi ve duyduğunuzu anlayamayacak olursanız daha zeki birine izletin
Olumsuz yorum yapan arkadaşlar; Hoca, islam inancını değil islam düşüncesini eleştiriyorum diyor ve biz müslümanlar olarak bundan bir feyz alabiliyorsak …
sizin içinde Ateizm inancını değil Ateizm düşüncesini eleştiriyor değerlendiriyor olduğunu fark ederek feyz alamaya istifade etmeye bakın derim..
Dücane Hocam Hürmet Selam
Hocanın ifade etmek istediği şu, Dinler, inançlar eleştirilebilir, ancak insanlar inançlarından yada düşüncelerinden dolayı aşağılanamaz hatta eleştirilemez.
ateist konusuna farklı pencerelerden bakış çok farklı görüşlere neden olmuş yorumlarda..bilimsel pencereden bakış ile son tahlilde penceresinden bakış farklı..kavram kargaşaları var..bir de " inanç " aşağılama ifadesi olmuş yine bir çok yorumlarda : )))
1. BÖLÜM (UZUN YAZMIŞIM 3'E BÖLMEM GEREKTİ)
Dücane Hocam, şans eseri denk geldiğim bir Facebook paylaşımı sonrası sizi tanıdım ve hala daha takip ediyorum. Uzun süre de severek takip edeceğimi düşünüyorum. Sizden çok şey öğrendim. Mahalle polemiğinin bir parçası değilim. Felsefe ile çok fazlaca aram yoktur ancak bu videonuz ile ilgili bazı konular aklıma takıldı ve bir yazı yazmak istedim. Bakalım yazı nereye gidecek. Ha, ateist ya da deist değilim ama inancım tartışılır.
Öncelikle deizm ve ateizm konusunda bakışınızın biraz yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Başına “A” öneki getirilen şeyler bir şeyin tersi olarak düşünülür. Metal ametal… Teist ateist… Burada ateizmi sırf adlandırma bağlamında düşünerek din tezinin antitezi olarak düşünüp küçümsediğinizi değerlendiriyorum. Bu size yakışmıyor bence… Ateizmi, teizmin antitezi şeklinde dar bir kalıba sığdıramazsınız. Dinsizlik her zaman vardı, çoğu filozof da dinsizdi. Söylenmese de bu vardı. Ancak din öyle bir şeydir ki ona karşı çıkmak için belirli bir tarihsel ve zihinsel ortamın oluşması gereklidir. Günümüzde ateizmin bu kadar rahat konuşulmasının daha doğrusu ateizmin çok yeni bir kavram gibi görünmesinin sebebi eskiden dine laf edenin hatta bırakın laf etmeyi soru soranın bile katlediliyor ya da dışlanıyor olmasıdır. İnsanlar bazı şeyleri konuşmak için belirli bir özgürlük düşüncesine ermelidir. Bu rahatlık özellikle Avrupa’da kilisenin güç kaybetmesi ile ortaya çıkmıştır. Dinin Avrupa’yı orta çağa sürüklemesinin getirdiği büyük nefret son 300-400 yıla rastlar ve bu da gelişim ile koşut gider. Ateizmin son yüzyıllarda öne çıkması tarihin doğal bir sürecinin sonucudur. Bunu bir komplo teorisi gibi algıladığınızı hissediyorum. Osmanlı’da ateizm hakkında konuşulabilir miydi? Hayır! Türkiye’de bu eğilim son 100 yıldadır. Ve özellikle de son yüzyılın ikinci yarısındadır çünkü Atatürk ve sonrası, belli bir süre boyunca din bir düşman değildi, başı ezilmişti. Ne zaman ki küflü defterler açıldı, küresel güçler onları palazlandırdı ondan sonra ateizm de celallendi. Özellikle son 40 sene… Sosyal medya da buna eklenince ateizm daha çok gündeme geldi çünkü ihtiyaç doğdu. İnsanların iğrençliklere karşı çıkmaması düşünülemez; işe yarasın yaramasın. Ki dine karşı çıkan herkesin de ateist olduğunu söylemek yanlış olur. Dine karşı çıkmakla dinsel görünen çarpıklıklara karşı çıkmak da aynı şey değildir. Uğur Mumcu ateist miydi? Fetullah’ın ne halt olduğunu ilk yazan kişidir diye biliyorum mütevazı bilgimle… Ama adamı öldürdüler çünkü din için bir tehditti. Aptal insanlara yol açmak için aydın insanlar katledildi.
Din gibi bir kavramın antitezi gibi görünmesi dinin olumlu bir etki yaratmamış olmasındandır. İşe yarayan bir şeye karşı neden tepki oluşsun? Din uygarlık yolunda bir işe yaramıştır ancak modern toplumda işe yaramamakta, daha büyük sorunları tetiklemektedir. Üstelik din bir inanç olarak tez değildir. Tez denilen kavram bu kadar basit değildir. Ateizm bir tez olması bağlamında, bir antitez olarak düşünülebilir çünkü analitik düşünceyi ve mantığı barındırma olasılığı dinden yüksektir; yüksek olmak zorundadır. Dinin bir mantık içermesi gerekmiyor ancak ateizm bir mantık içermelidir. Örneğin Allah bir kitap gönderdi ve kadını dövün diyor; bunun bir mantığı var mıdır? Antitezi nedir? “Arkadaş kadınlarımız bizim eşeğimiz midir ki dövelim?” Gökten bir koç indi sözü bir tez midir ki antitezi olsun. Bakınız birisi metafiziğe dayanıyor ancak verilen cevap ya da sorulan karşıt soru bilime, sosyolojiye, insanlığa dayanıyor. Üstelik antitezler tezleri öncelikle doğru kabul ederek çürütmeye çalışır ki tartışmanın da gereği budur. Yanlışlama öncelikle tezleri doğru kabul ederek yapılır. Dindar der ki “Tanrı vardır!” ateist ya da dinsiz ya da karşıt kişi her ne ise der ki “Tanrı vardır diyorsun, doğru kabul ediyorum; peki bu tanrıyı bana tanımlayabilir misin? (önceki videonuzdan alıntı…)” Bakınız dinin bir tez olma özelliği var mıdır? Dindar kişi her şeyi söylemekte özgürdür; bilime uyması gerekmez, felsefeye uyması gerekmez, mantığa uyması da gerekmez, analitik olması bile gerekmez. Ancak antitez üreten kişinin bunların hepsine uyması istenir. Buradan aslında ateizmin bir tez olduğunu düşünmeyi mantıklı buluyorum. Başına “A” öneki konularak ateist denmesi onun dinin karşıtı olarak, dar bir alana sıkıştırılmasını mümkün kılmaz. Çünkü tez aslında ateizmdir. Burada “A” önekinin veya Türkçedeki gibi “siz” sonekinin kullanılması aslında hatalıdır. Dost-düşman benzeri bir isim üretilmeliydi. Ateist ya da dinsiz kelimesi bence durumu karşılamıyor fakat yerleşmiş artık… Süperman’in yani süper adamın karşıtı süper olmayan adam olmalıdır ancak böyle değildir. Superman’ın karşıtı güç bağlamında ona denk bir düşmanı gerekli kılar. Kim olabilir Thor olabilir, Hulk olabilir mesela… Ben Süperman’in karşıtı olamam çünkü süper gücüm yok. Ateizm de böyledir diye değerlendiriyorum.
@@yok4749
Bu felsefe değil, iki videodan edindiğin izlenim…
Öncelikle, Dücane hocanın Ateizmi "dine karşıtlık" olarak tanımlamasında bir mahsur yoktur. Bu hem sosyolojik anlamda ya da psikolojik anlamda var olan bir hakikattir hem de gülünç ve etkileyici bir biçimde, yorumunuzda bile çok açıkça ortada olan bir hakikattir. A-teizmin özü din karşıtlığıdır. Ayrıca Dücane hocanın ateizmi sadece din karşıtlığı olarak tanımlayıp, bir yadsıma ve reddetme hareketinden ibaret gördüğü ve tüm eleştirilerini bu şekilde yönelttiği şeklindeki tespitiniz de ayrıca absürttür. "A-teizmin teizmin karşıtlığı şeklinde bir dar kalıba sığdırılamaz" olduğu yönündeki cümlenizin altını dolduramamanız bir yana, bunun hemen ardından "dinsizlik her zaman vardı, çoğu filozof da dinsizdi" cümleniz nedendir bilinmez bende muazzam bir öfke uyandırdı. Yahu çoğu filozof dinsizdi ne demek lan? Thales'ten başlayarak, Herakleitos, atomcu Demokritos, Aristoteles, ortaçağdaki neredeyse tüm filozoflar, modern felsefenin kurucuları, Spinoza, Descartes, Leibniz, bunların ardından Kant, Hegel... Hepsi tanrıya inanıyordu ve kendince dinî öğretileri, inançları da vardı. Nietzsche'nin itirazları bile babasının rahip olmasıyla alakalıdır ve her ne kadar Nietzsche muazzam bir din eleştirmeni (hatta en büyük din eleştirmeni) olsa da bilindiği üzere kendisi de adeta bir din ortaya atmıştır. Çünkü Heidegger'in, Descartes'in ağacına yönelttiği soruda bahsettiği gibi: Bu felsefe ağacı, köklerini hangi toprağa salmaktadır? Metafiziğin toprağına. Metafiziğin yani ister istemez inancın, sanatın, müzlerin, ilhamların... Dolayısıyla filozofların çoğunun dinsiz veya din-dışı, Non-teist, A-teist olduğu şeklindeki itham son derece cahilce olmakla kalmayıp psikolojik nedenlere dayanmaktadır.
A-teizmin günümüzde bu kadar konuşulması ya da insanların ateizme meyletmesi konusunda yaptığınız "analiz" ise, Dücane hocaya komplo teorisi ithamında bulunurken kendinizin bir komplo teorisyeni olmanıza neden olmaktan öteye gitmemiştir. Evet batıda kilisenin, doğuda ulemanın ve şeriatın bitmesi, laik bir dünya görüşünün ortaya çıkması, ateizmin yayılması için elzemdir, şarttır. Evet son yüzyıl, türkiye bağlamında "laik" bir devletin sağladığı yollar ortadadır. Fakat dünya açısından da kapitalist-burjuva-liberal bir bakış açısının sağladığı araçlar, avantajlar, yollar sonucunda insanlığın ateizme meyletmesine zorunlu olarak ve kacinilmaz olarak neden olmuştur. İnsanların ihtiyaçları ve arzuları arttıkça, istediği şeylere ulaşmasını engelleyen ve onu sınırlayan, hem bedensel hem de zihinsel anlamda onu sınırlayan bir şeye, dine olan isteklerinin azalmasında şaşılacak bir yan yoktur. Fakat burada esas olan, asıl kritik soru bunun düşünsel bir boyut arz edip etmediğidir. Yani kapitalist ve modern çağda yaşayan ortalama bir insanın, baş örtü takmayı, oruç tutmayı, namaz kılmayı ve dünyaya dair aşırı isteklerini, arzularını bastırmayı emreden, onun adeta bir melek olmasını isteyen bir kuruma karşı, bir dine karşı tutum alması ve onu reddetmesi kaçınılmazdır. Ama bunu yaparken, arzularını daha fazla tatmin etmek dışında bir amacı veya niyetinin olup olmadığı, dine karşı çıkışının düşünsel bir boyut arz edip etmediği sorusu ya da sorunu ortaya çıkmakta ve gördüğüm kadarıyla ateistlerin büyük çoğunluğu, sadece ve sadece "daha iyi yaşamak için ateist" olmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla ateizmin bu yanı, düşünsel bir boyuta sahip olmayıp, sadece yadsıma, reddetme, olumsuzlamaya dayanmaktadır. Ülkemizde 14-17 yaş arasında ateistlerin sayısının artması da yine düşünsel olmayan, psikolojik ve "çıkarcı" nedenlere dayanmaktadır. Tabii ki bu yazdıklarım ateizmin yayılması için özgür bir dünyanın gerekliliği şeklindeki tezinizi yadsımaz. Ama Dücane hocanın bazen vurguladığı bir noktadır bu: İnsanlar düşünsel nedenlerden değil psikolojik nedenlerden ateist olurlar çoğunlukla.
Üçüncü olarak dinin bir tez olmadığı, ateizmin bir antitez olması hasebiyle tez olduğu şeklindeki yorumunuz... Burada yine psikolojik diyebileceğim bir savunma, kayırma anlayışıyla, basit çelişkiyi fark edemiyorsunuz. Bir antitezin varlığı için bir tezin varlığı gereklidir. Din eğer bir tez değilse, ateizmin bir antitez olduğu şeklindeki kabulünüz de yanlıştır. Ayrıca dini bir tez olarak kabul edemez miyiz? Yani "Tanrı vardır" önermesi bir tez, ya da sav, iddia değil midir? 2000 yıla yakındır insanlığı meşgul eden bu soru ya da sorunun, bir "tez" olmadığını söylemek haksızlık olmuyor mu? Bu bir tez değilse başta Augustinus olmak üzere ortaçağ filozofları ne yapmaya çalışmaktadır? "Birincisi metafiziğe dayanıyor, ikincisi sosyolojiye, bilime "insanlığa" dayanıyor" şeklindeki cümleniz de yine absürt. Yahu metafizik bir önermeye karşı bilimsel bir cevap verilebilir mi? Kant'ın kavramlarıyla söylersem, numen alanına ait bir varlık ya da inanışa, fenomen alanından bir cevap vermek mantıklı mıdır? Dolayısıyla, "dinin metafiziğe, ateizmin bilime" dayandığı şeklindeki cümleniz de yine absürt. Çünkü bilimsel olarak, "Tanrı yoktur" önermesi "Tanrı vardır" onermesiyle epistemolojide aynı değeri taşır ve kanıtlanması imkansızdır. Bu kanıtlanamazlık, ikisinin de bilimsel olmadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca bilimden çıkıp, felsefî anlamda (çünkü sosyoloji bilimi benim bu söylediklerimi reddedecektir) şu noktaya değinmek istiyorum: Kadını dövmenin veya herhangi bir cinayet, suç, tecavüz, kısaca hak ihlali yapmanın "kötü" olduğu şeklindeki itham sadece bir inançtan ibarettir. Ben ahlakî nihilizmi benimsediğimden dolayı, herhangi bir kötülüğü sadece 'yasa' ve cezalar bağlamında algılıyorum. "Kadını dövün" şeklindeki ayet (ayrıca bu da bir tartisma konusu, veda hutbesinde Muhammed kadınları dövmemekten bahsediyor ve farklı tefsir seçenekleri de mevcut), "arkadaş kadın bizim eşşeğimiz mi dövelim" şeklinde cevaplandırıldığında aslında yine psikolojik bir temele oturtulmuş olur. Yani mesela kadının erkeği aldatması durumunda, erkeğin kadını dövme hakkına sahip olması tamamen ahlakî bir emirdir ve doğruluğu-yanlışlığı sınanamaz, kanıtlanamaz. Dolayısıyla buradaki antitezin felsefî anlamda hiç bir değeri yoktur.
Not: Nihilistim ve yazdıklarım bir din savunusu şeklinde anlaşılmamalıdır. Fakat yorumda dine hücum edildiğinden dolayı, ister istemez din savunusu yapılmıştır.
@@yok4749 Öncelikle iki şeyi karıştırıyorsunuz. Teizm ve A-teizm ikilemenizde sıkıntı şudur. Terimsel hata yapılıyor. Ateizmin tezimden türetilmesi hatalı… Yazdığınız o düşünürlerin hiçbiri dine inanmaz, inansalardı onları anımsamazdık bile… Ancak bu kişiler A-teist değil… Belirli bir seviyeden sonraki düşünürler, din ile zincirlenemiyorlar. Dücane Hoca, ateist değil deist değil A-deist sözüyle bir şey anlatmaya çalışıyor. Aynı şekilde diğer düşünürlere de ateist denilmiyor. Fakat onlara özel bir terim olmadığı için biz onlara ateist desek olmuyor demesek bir türlü… Goethe örneği boşa değil. Adam dine inanmıyor ama Peygambere yapılan hakaret dolu yazıyı içine sindiremiyor adam… Ona özel şiir yazıyor. Adam Müslüman değil, Katolik değil… Adama ateist diyemem ayıptır, dinsiz desem de karşılamıyor. Oraya bir terim lazım ki kullanabilelim. “Aşkınlık, ermişlik” diyebiliriz. Ateist ya da dinsizden başka elimde terim yok. Ama dindardı söyleminizi kesinlikle kabul edemem. Bu adamlar din bağlamında düşünülemez. Bakınız bu terimin olmaması beni zora sokuyor. Spinoza dindar mıdır? Hayır ama ateist miydi? Kesinlikle hayır! Örneğin “Spinoza Ermişliği ya da Aşkınlığı” diyebiliriz. Dindar olsaydı biz bugün bu adamı tanımazdık, cemaati içinde yaşar gider keyfine bakardı.
Şu psikoloji söylemine de karşıyım. Tamam atarlı ergenler de var bu işin içinde… Yalan değil. Gençler, gençliğin etkisiyle atarlı olabiliyor, kırıcı olabiliyor, akılsızca da davranabiliyor. Belki onlar için ergenlik psikolojisi denilebilir ama benim böyle bir derdim yok. Çoğu ermişte de (!) ateistte de böyle bir problem yok. Turan Dursun şizofren değildi, ben de değilim. Psikolojik olarak var olup olmadığı belli olmayan şeyleri görenler için psikoloji kullanılır. Can sıkıntısına yazmıyorum bu yazdıklarımı… Üstelik hiç kimse psikolojik bir sebeple “Kadına şiddete hayır!” demez. Ki bu konuyu Dücane hoca tartışmıyor; kendisi de “Orada kadını dövün (iki tokat patlatın) yazıyor” diyor ve Kur’an’ın bazı sıkıntıları çözmek için bir şey yapmamasını eleştiriyor (yanlış anlamadıysam). Ancak dikkat ediniz, bu soruların çoğu modern erkeğin soracağı cinsten sorular; geçen yüzyıla kadar gündeme bile gelmemiş konulardır. Üstelik ben diyorum ki bir erkek karısını başka adamla yatarken yakalamış olsa bile ona şiddet uygulayamaz. Dine göre iki tokat patlatırken karısının boynunu kırıp öldürürse ne olacak? Bakınız o kadının yaptığı ayıptır, kabahattir ve boşanma hukukuna göre suçtur ancak başka hiçbir anlamda suç değildir ama cinayet suçunu yok edecek nitelikte olamaz!
Çıkarcılık konusunda sizinle aynı fikirde değilim. Dinin özellikle erkeklere sunduğu imtiyazları reddeden kişiye ergen dedik diyelim ama çıkarcı demek bence hoş değil… Üstelik güçlü bir cemaatte isen sana özel bir konfor alanı var, bir gelecek var, hatun bile ayarlanıyor yani… Hazır bir kimlik mevcut; yeter ki biz ne dersek onu yap! Dine yakın olmakla bir memuriyet edinebildiğiniz bir ülkede yaşıyorsunuz. Kafanızın çalışması bile şart değil. Oysaki ateist çocuklardan çok eşliliği savunan ben hiç görmedim.
Bakınız tez-antitez ikilisinin birbirleriyle ilişkisi vardır ki tez antitez olurlar. Bilimsel tezin cevabı bilimsel olur, sanatsal tezin antitezi de sanatsal olur. Peki Metafizik söylemlerin karşılığı ne olur? Tanrı vardır sözünün bir antitezi olmaz ki? Tanrı bilime mantığa hatta insan algısına bile uymaz ki? Bu söz ya kabul edilir ya da yadsınır! Tanrı vardır sözünün daha doğrusu pek çok dini söylemin sahibi olan kişilerin bir mantığa ya da analitik düşünceye uyma zorunluluğu yokken karşıtı bunlara uymak zorundadır. Tez antitez korelasyonu oluşmaz ki? O İlişki yok. Çünkü Tanrının bir tanımı yok, ispatı yok, etkisi yok, şekli, şemali yok, sınırı yok… Yani mantığı bile yok. Tez olamaz ki bu; antitezi olsun. 2, 2 daha 5 eder diyen bir kişi bir tez sunmuştur. Antitezi de 2, 2 daha 3 olur’dur (ya da bu çözüm yanlış…) Matematiğin içinde iki adet hatalı tez… Ancak ispat edilen 2, 2 daha 4 eder’dir. Alırsın iki elmayı yanına iki daha ekler sayarsın ve 4 cevabını bulursun. Bakın ispat gerçekleştikten sonra tüm tezler de antitezler de buhar olup uçar. Artık kural vardır, matematiksel hakikat vardır. Burada dikkat edin tezler de antitezler de matematik içerisinde… Tanrı vardır sözü ile tanrı yoktur sözü aynı düzlem içerisinde değildir. Ancak düşünce var mıdır? Varlık var mıdır? Varlık nedir? Hiçlik nedir? İdealar nerededir? Bunlar metafiziktir. Tartışılır. Ancak “Tanrı var mıdır?” sorusu metafizik gibi görünen dini bir sorudur. Süperman var mıdır sorusu ile aynı mahiyettedir. Gökten koç inemez ki antitez üretelim. Hatta soru bile değildir. Müslüman isen kabul edeceksin.
Daldan dala atlar gibiyim özür dilerim ama dine olan isteğin azalması, kapitalist liberal hayata yöneliş savınıza da katılamam. Sınırsız eş ve cariye vaadi varken hiçbir erkek tek eşliliğe yönelmez. Bakınız din, modern hayat karşısında dökülüyor. Kadın hakları, çocuk hakları, miras hukuku, idam ya da el kol kesmeler çünkü Kur’an o dönemin insanına indirilmiş, geleceğe bakmıyor ki? Geçmişe bakıyor ve muhafaza edilmesi gerekiyor. Bu yüzden üstün milletleri bugünkü sefil hallerine getirmiştir. Persler, bu hallere düşecek toplum muydu? Bizler böyle mi olmalıydık? Din ile pek çok şey yürümüyor ve karşı çıkmak artık kaçınılmaz oluyor. Sürdürülemiyor. Din insan etimolojisinde tarihinde bir yere sahiptir ama artık geride bırakılması gerekiyor. Kaldırıp atamayız ancak sınırlamamız lazım... Düzeltmemiz lazım. Çünkü ilk insan inançsızdı, inanç nedir bilmezdi fakat korkuları bilgeliğinden üstündü. Şimdi bilgeliğimiz inancımızdan üstün… Her gün daha üstün geliyor.
İsterseniz, bu yazılarımı karşılıklı atışmaya döndürmeyelim. Siz, isterseniz bir cevap yazın ve öyle bırakalım. İsterseniz sürdürürüz size bırakıyorum.
(Not: Dücane Hocayı komplo teorisi üretmekle itham etmedim son videolarından ateizmin son yüzyıllarda öne çıkışını bir komplo teorisi gibi gördüğü yolunda bir zanna kapıldım. Yoksa ona bir suçlama haddim olamaz.)
Birinci olarak bahsi geçen filozoflara dindardı demedim. Okuma becerinizi geliştirin ondan sonra yorum yapın.
İkinci olarak ahlakın felsefedeki konumunu anlattım ama yine yanlış anlamışsınız. Ahlakın belli bir ölçütü yoktur
Analizlerinizde altını çizdiğiniz kavramlar çok yerinde. Ancak; en basit kesitte kalan "düşünebilmek" olgusunda 'kritik nokta' olan 'neden-sonuç ilişkilerinin boyutları' o kadar derin ve çetrefilli ki, bunu idrak edebilmek gerçekten zor bir süreç. Örneğin; Dünyada insanlığın yaşadığı son 'pandemi olayında' #EVUK Hazretlerinin tezgahlamış olduğu kompleks ilişkilerdeki gelişmelerde, herkes yıllardır kafa patlamasına rağmen, olay aydınlanıp çözülemedi VE bu konuda sağlık bakanı ile derin çalışmalara giren Dr.SerdarSAVAŞ'in siyaset ortamında geliştirdiği yenilikçi çağdaş çözümlerin de, yerli ve milli siyaset erbabı tarafından inatla görmeden geliniyor! Tüm Dünyada 'mazlum milletlere ilk ve tek kez Atatürk sayesinde örnek olan' Türkiye'nin tekrar UYANMASI ise, sürekli olarak geleceğe havale ediliyor? Bkz-WEB: serdarsavas.org
Bu dersi anlayamadim tekrar izlemem gerekiyor.
Düşünmenin karşıtı inanmaktır diyebiliriz sanırım
Düşünmenin karşıtı iman olabilir mi?
* Adem-i kabûl, kabûl-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabûl; adem-i delil-i sübût, onun delilidir. Kabûl-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.
* Amma inkâr ise; o adem-i kabûl değil, belki o kabûl-ü ademdir; bir hükümdür. Onun aklı, hareket etmeye mecburdur.
Said Nursi
Teşekkür ederim
Varsa şayet bizler tanrının eğlence aracıyız.
Her zaman insan vardı,tanrı sadece insanın arkasına saklandığı bir masal kahramanıydı.
Teşekkürler.
Hocam bence sizin havarilere ihtiyacınız var
2 buçuk saatlik kaydınızda iki defa o da son 10 dakikada, bilim insanı lafı geçti..
Felsefe, bilenen ile bilinmeyen arasında köprüler tasarlamaktır, o köprüyü inşa eden de bilim insanıdır.
Bertrand Russell
Varlığı düşünerek kanıta nasıl ulaşabiliriz?
Bir varlık, benim düşüncemde var, başkasının düşüncesinde yok. Bu varlığı karşımdakine ispat etmem gerekiyor. Nasıl yapabilirim?
İnsanlar hemen bir şeylere inanmak veya reddetmek için fırsat kolluyorlar, tek bir video ile aydınlanandan, yolundan dönenden geçilmiyor yorumlar. Yahu kendiniz düşünüp kafa yormaya çalışın, başkalarının hazır düşünülmüş fikirlerine tutunmayın. Üstat zihin jimnastiği yapıyor, konuştukça aklına farklı şeyler geliyor, bir oradan bir buradan ilerliyor. Bazen bağlamdan kopuyor, duygusallaşıyor. Bir miktar sofizme kayıyor. Bir tür saman adam inşa edip ona saldırıyor.
Ateizm bir görüştür, ateist insan, bir nevi dindardır da denemez, zira teolojik manadaki, aşkın inançlı olma tanımına uymuyor. Kilden bir kukla yapıp, içini samanla doldurup istediği şekli verebilir ama ona ruh üflemeye muktedir değil. Farz ettiği ateist, üstadın zihni dışında yaşayamıyor. Fakat dindar bilinç tastamam, hazır ruh üflenmiş bir biçimde sarsılmadan yerinde duruyor zira kendi aydınlanması dışında onu yıkmaya yetecek bir güç yok, beslendiği kaynağı kendi üreten kolektif bilinçler söz konusu...
Aşağılayıcı da bir tavrı var çoğu zaman. Zaman dilimi vermeden ateist filozoflardan örnekler soruyor, sonra da "bazı BİLMİŞ ABİLER şimdi filanca filozof (verdiği örneğin adını unuttum şimdi) derler" diyor ve o filozofun çook sonraki bir dönemde yaşadığını söyleyip sözümona bir çürütme yapıyor. Önyargıya kurgulu ve fazla eleştirel. Açığı, yanlışı belirtirken de iştahla yeni bir beden, yüz diline soyunuyor. Niye bizim bilenlerimiz hep böyle! Aynı üslup İlber Ortaylı'da da var.
Us anlaşılabilmek hissedilebilmektir gibi.
Teşekkür ederim.
Parça her zaman bütünden önce gelir.
müthiş.
İbrahim Tatlıses bir keresinde *"Urfa'da Oxford vardı da, biz mi okumadık ?"* demişti... Haklıydı...
Bu düşüncenin Ateistlerin dile getireceği versiyonu : *"BİR İLAH VARDI DA, BİZ Mİ İNANMADIK?"*
Bazıları olduğuna inanır, bazıları olmadığına. Ne de olsa yanıtlar ikna olmakla veya ikna etmekle sınırlıdır. İkna olmak için de adı üstünde usa gerek yoktur, çünkü ikisi de inanç olarak kaldıkça bu aşama "ya ya da"dan öteye geçmez, bu nedenle de daima bir eksiklik (yetersizlik) olarak kalır.
İnanmak mı iyidir, inanmamak mı sorusuna verilen yanıtlar ister istemez daima tek yanlı (öznel ve kişisel) olarak kalacaktır. Oysa bizim yanıtını aradığımız soru şuydu: İnanmak mı doğrudur, inanmamak mı?
Teistlerin ve ateistlerin bu soruya verdiği yanıtlar incelenirse, son çözümlemede hiçbirinin iyi-kötü aşamasını geçip doğru-yanlış aşamasına ulaştığı görülmemiştir. Bu olumsuz sonuç agnostisizmi bir yanıt olarak ortaya çıkarmış, sonunda da "arkadaş, bu işler bilinemez" denilmiştir. Deizm de bu süreçte ister istemez teizmin çıkarcı yoldaşı olarak bir orta yolculuk biçimine dönüşmüştür.
Herkesin anlaşılma olanağı yok. Nitekim benim de anlamadığım husus, Tatlıses kıvamında bu işlere bulaşanların bu kanalda ne işinin olduğu? Öyle ya, bu yaşamda yapılacak başka güzel şeyler de var.
Emin ol olsaydı da okul Urfa’da,
okumazdı Tatlıses’in yine o kafa 😂
Sayın @@DucaneCundiogluResmiKanal... Geçmiş videolarınızdan birinde Deizmin 'dışgüçlerin bir oyunundan ibaret olduğunu' söylediğinizde küçük dilimi yutacak gibi olmuştum.. Zira sizden bile bu dereke'de bir tahlil beklemediğimi itiraf etmeliyim (Not : 'derece' kelimesi yerine 'dereke' kasıtlı kullanılmıştır).
İbrahim Tatlıses'in önemli bir ses sanatçısı olduğunu kabul etsem, fakat icra ettiği müzik beğenilerime katiyyen hitap etmese de; adamın beyanı milyonlarca insanın binlerce yılda ürettiği *lakırdıları* bir çırpıda boşa çıkarıyor.
Bu vesileyle 2017 yılında Ankara Palas'ta yaptığınız konuşmayı ve Yunus Emre'nin dizelerini de hatırlatmak isterim :
*_“Bir sinek, bir kartalı salladı vurdu yere_*
*_Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu.”_*
Saygılarımla, sevgilerimle...
Tanrıya inanmıyorum demenin kaybettireceklerini görüp, saatlerce bunu söyleyememesini olumlama ve temellendirmeye çalışmış.
İşte tipik dindar bilinç! Hemen bel altından saldırı ve kendini kötü hissettiği an karşı tarafı ahlaksızlıkla suçlama. Dogmatik kafa böyledir, kutsallarının tartışılmasına, yeniden-gözden geçirilmesine asla izin vermez. Kavrayış yetersizliğini dogmalarının mutlaklığıyla telafi etmeye çalışır. Şaşırıyor muyuz? Hayır.
@@DucaneCundiogluResmiKanal dindar bilinç mi? Etiketleme ilkel bir düşünüş biçimi, hele de tutturulamıyorsa.
Tanım
Dindar Bilinç;kesin hüküm veren,kuşkuya ve duraksamaya hiç yer bırakmayan,geri dönülemeyecek bir biçimde,değişmez olan bilinç.
@@yesimalbayrak3397 yazdığınız tanım metni tam da, tanımınıza uyan kesin hüküm veren, bilinç. Bende gördüğünüzü sandığınız hatayı yapmaktasınız. Dogmatik düşünce içe işlediğinden, aynı onlar gibi tepkileriniz.
@@pardonat bey ,”onlar”dan ne kastettiğinizi bilemiyorum lakin belirtmek isterim,”dindar bilinç”i ben olumsuz anlamıyla kullanmadım.Bence “bilinç” yekpare,bölünmez bir yapı değil.İnsan bilincinin her yönüyle değil,lakin mutlaka bazı yönleriyle “dindar”olması gerektiğini düşünüyorum.Sürekli tereddütlü bir bilinç haliyle dolaşan varlıklarda değiliz.Olmayalım da zaten
Dücane Cündioğlu, çok fazla yorum attım ama birşey daha sölemeden geçemiyeceğim: Bir kaç kez, din'in, inancın, inançlıların çok aşşağılandığını söylediğinize şahit oldum.
İnançsızlığın, inançlılar arasında bir hakaret öznesi olarak kullanıldığını bilmemenize imkân yok, bundan eminim. Cuma namazından çıkıp, katliam yapanlar, oruç tutmuyor diye insanları linç edenler, inanmıyor diye "katli vaciptir" diye fetva verenler kimler? Biz kimseyi, inancından dolayı öldürmüyoruz. İnançsızlar'a günde beş kere ezan dinletmek bile, tek başına bir zul'dür. Ateistler günde beş kere kulelere çıkıp, "Allah yoktur, din yalandır" diye bağırsalar ne olur hiç düşündünüzmü? Asıl aşşağılanan, horlanıp, katledilen bizleriz. İnaçsızlar'ın çoğunluğu, inançsız olduğunu söylemeye korkuyor. Sesimizi duyuramıyoruz. Diyanet İşleri Bakanlığı diye birşey var bu devirde. Meselâ bizim de, Ateizm İşleri Bakanlığı'mız olsa, inançlı insanlardan alınan vergilerden, hatırı sayılır bir bütçe ayrılsa bakanlığımıza ne olurdu?
Hocam, vücudumuzun ( başımızın) konumunu belirlemeye yarayan kulak denge organı da bir çeşit duyusal sistem yada duyu organı değil mi? Neden hep 5 duyudan söz ediyoruz?
5 temel duyu organından söz ediliyor. Toplam duyu organı ve duyu çok daha fazla. Mesela gözünüzü kapatsanız bile elinizi burnunuzun ucuna dokundurabilirsiniz. Hiç görmeden de burnunuzun ucunun nerede olduğunu bilir ve elinizi ona götürebilirsiniz. Bu da bir duyudur.