Hocam ben 48 yaşında ilk okul mezunu bir bakkalım, bende izliyorum hem de hiç bir konuşmanızı kaçırmadan. Hakikate gitmek için illa ilahiyatçı yada doktor olmak gerekmiyor, belki de hakikatin yolu bizim gibi okur yazarlarla yürünecek bir yoldur. Bana ve benim gibi olanların hakikat yolunda ilerlemesine bir ışık yaktığınız için teşekkür ederim. Sağ olun var olun.
Maalesef, Hocamız sağ duyuya hitab edemiyor. Kuranı anlamak için Arapça bilmek gerek diyor, felsefeye yaklaşmak için felsefe tarihini bilmek gerek diyor. Ele aldığı konularda bilgi sdahibi olmak başka, fikir sahibi olmak başka. izlerken bilgi alıyorum, ki bilgi zaten tartışılmaz, fikirler için ise, eşit platformumuz yok ne yazık ki, sevgiyle kalın
@@enigmaenigma6701 son 5 yılımı hocayı takip etmekle geçti evet ilk zamanlar anlamakta zorluk çekiyordum,anlamak için bir videoyu defalarca dinledim artık anlayabiliyorum.
Abi doktor ortamının ne kadar leş olduğunu bilsen keşke.o kadar büyütme bu tür sosyal kimlikler sandığın gibi değil.oturup anatomi fizyoloji farmakoloji insan biyolojisi metabolizması öğreniyorsun o kadar.dusunsel ruhsal zihinsel bir katkısı yok yani bu tür eğitimlerin.ben tespihciye saygı duyan profesör de gördüm çünkü tespihci doluydu derya denizdi.👍
Dücane abi hayatım o kadar boş, o kadar paramparça olmuş ve yalnızlık öyle bir dibine vurmuş ki; evde tek başıma günlerdir tek yaptığım uyumak, yemek yemek ve sizi dinlemek. Sadece nefes alıp veren bir et parçası halini aldım. Değersiz, aldatılmış ve bir dala tutunamamış şu halimde kafamı her kaldırışımda kimsenin beni umursamadığına bir kez daha şahit olup, odanın ve yaşamın sessizliğinde kafayı üşütmemek için tekrar tekrar aynı derslerinizi dinliyorum. İntiharın çekiciliğinde güç bulup ama bir o kadar da zorluğundan: ölümü isteyip ama aynı zamanda bir hiçlikte yok olmaktan çok korkan biri olarak, kısacası her anlamda her şeyde sıkışmış, bir şeylerin ortasında kalmış olarak varlığıma tek katabildiğim anlam şu an sizi dinlemeye devam etmek. Sayenizde gönül yaralarıma biraz merhem bulabiliyorum kanalınızda. Benden olan, beni anlayabilecek birileri yaşıyormuş hala diyebiliyorum seviniyorum. Özel mesaj yazma yerini bulamadım kusura bakmayın. Sadece teşekkür etmek istedim.
@@lime9405 size göre öyle. Hem böyle söyleyerek muhattabı suçlu hissettirmekten başka bişey yapmıyorsunuz. Tedavi ve iyi gelebilmek için insan psikolojisinde uzmanlaşmak gerek. Tıp ın en önemli kurallarından biri 'önce zarar verme' dir. Siz fayda saglayayim derken zarar vermişsiniz. Selamlar
Hocam çocukken rüyalarımda hep uçuyordum. Yaş ilerledikçe uçma işide kayıplara karışıverdi. Sizi tanımaya başladıktan sonra beni yine çocukluğumdaki gördüğüm rüyalarıma kavuşturdunuz. Sadece rüyada değil bu uçuş uyanık olduğum zamanda uçuyorum. İçim içime sığmıyor. Paraşütten atlamış kişinin hissettiği adrenalini artık hayatımın her anında yaşıyor gibiyim. İsteyipte bir türlü elde edemediği oyuncağına kavuşmuş bir çocuk gibiyim. Çok ama çok müteşekkirim değerli hocam. Ömrünüz bereketli olsun🙏
ders notları: 9:45 düşünmek doğaldır ama "düşünmek" üzerine düşünmek eğitim gerektirir. (türkçe konuşmak- türkçe üzerine konuşmak) 11:01 haiz, dair, teşrif kelimelerinin doğru kullanımı 11:46 malumu -ilan değil- ilam etmek.. tenasül kelimesi nesil kökünden gelir. 1:02:01 Kuranda zikedilen "kalbin akletmesi" dönemin tıp bilgisiydi. 1:22:08 -arzu gücü (celbi menfaat: aslanın ceylanı avlaması), - öfke gücü (defi mazarrat: aslanın çakallara karşı savunması) 1:30:04 kahvenin geldiği an :) 1:35:00 sonradan görmeler neden abartılı giyinir, abartılı makyaj yapar? çünkü insan geç elde ettiği şeylerin kendisinde olup olmadığından süphe eder. başkalarının onu o kadar görmesi, beğenmesi, "vaay" demesi gerekir, ki sahip olduğunun değerine inanabilsin, hatta kendisinin varlığına inanabilsin.. bu ruhun küçüklüğünün alametidir. 1:57:48 tab: basmak, intiba: basılmak izlenim: dışarıda olup biten bir şeyin ruhta bıraktığı iz. 2:02:14 her kızma aynı zamanda bir kızdırılmadır. bir etkilenimdir. 2:16:30 övenden de sövenden de etkilenmemeye çalışmak 2:18:19 baba hatırası: "evladım, sen pireye kalaşnikofla ateş ediyorsun, şöyle parmağınla bastır, tamamdır" yani küçük hedeflere büyük enerji harcama. problemleri gözünde büyütme. onlar seni değil, sen onları ham yap. 22:28:04 kıskançlık: kendisinde olanı başkasıyla paylaşmama, kısma. -ne güzel saatin var, nereden aldın? -hatırlamıyorum (çünkü söylese o da gider alır) 2:29:03 Yağmurlu havada arabasıyla giden adam örneği: bu adam dışarda ıslanan biri için "ıslansın hıyar" demesi kıskançlıktır. ıslanan kişinin zayıflığından ötürü kendisini daha iyi hisseder. dışarıdakinde arabanın olmaması ona ahz verir. ıslanan adam da "bir kaza yap da gör" derse bu da hased (çekemezlik) olur. - hasetteki yıkıcı yan, ikit araf için de olumsuz sonuçlanması. "bende yok onda da olmasın". bu hınç ile aynı şeydir ve bir hastalıktır. 2:35:54 baba hatırası: "kambura sormuşlar. -senin kamburunu mu düzeltelim yoksa herkesi kambur mu yapalım? - herkesi kambur yapın, demiş. 2:36:50 dindar bilincin haset hastalığı sınıfta önde oturan, 10 alamayıp 9 aldığı halde ağlayan ve 2-3 alanlardan nefret eden çocuk örneği 2:39:20 hatıra: günahkar bir gencin ölümü üzerine cenaze namazına gitmeme hk diyalog. - hınçlı, hased eden; ancak başkasının zarar görmesiyle tatmin olur. çünkü o, başarı için, 9 alabilmek için öylesine acı çekmiştir ki 2-3 alanları kıskanır. kınskandığı kişilerin büyük bedel ödemeleri halinde kendi acısı hafifleyecektir.
Mimarlık bitirdim, felsefeye ilgi duymamı sağladınız sayenizde mimarlığın üstüne felsefe okuyacağım hem de annemle (o da doktor) birlikte .Bize böyle bir ortak alan verdiğiniz için teşekkür ederim
Hocam bir felsefe öğretmeni olarak sizin tüm sohbetlerinizi ilgiyle dinliyorum. Yaşayan bir filozofu dinlememek felsefe öğretmenlerinin eksiği olabilir...İyiki varsınız.
2 роки тому+1
Ne muhteşem bir Öğretmen...Allah Sağlıklı Uzun Ömürler Versin. ..
Ah hocam nasıl samimi nasıl içtensin güzel insan öylede güzel anlatırsın ki dinlemeye doyulmaz aklımda öyle yer ediyor ki anlatıkarınız inanın şu üç saat boyunca zevkle dinliyorum sizi ve deli gibi merak ettiğim konular hepsi ağzınıza yüreğinize sağlık çok teşekkü ederim emekleriniz için 🥰😍🙏
Gercekten inanilmaz, felsefe tarihine dair okunulan her konu bu anlatimlarınızla daha net hale geliyor. Tarifi yok, sizi dinlerken aldiğim keyfin. Bizim coğrafyamıza aynı döneme, anadilimizle dinleme şansına eriştik.
- "benim var, onun da olsun!" (özgecilik) - "onun yok, yine de benim olsun!" (bencillik) - "benim yok, bari onun olsun!" (geniş yüreklilik) - "onun yok, varsın benim de olmasın!" (olmuşluk)
Her cümlesini pür dikkat dinlediğim çok akıcı çok bilgi verici bir söyleşiydi (Eczacı olduğumdan olsa gerek ).Bazı ilaç isimlerinin felsefe terimlerinden gelmiş olması da ayrıca hoşuma gitti (atarax,akineton gibi)
Bir felsefe öğretmeni olarak size teşekkür ediyorum ve "sizi dinliyorum" her ne kadar "felsefeciler birbirini pek dinlemez" önermeniz olsa da ben dinlemeyi seçenlerdenim.
Türkçeyi doğru kullanmaya çalışan, etimolojiye de çok meraklı biri olarak paylaşmadan edemeyeceğim: içeriğinizin mükemmelliği bir tarafa; -dile-, -dolayisiyla anlayışa- katkınız azımsanacak gibi değil. 🙏🏻🙏🏻🙏🏻
Küplüce manzarası ve demli çay eşliğinde Dücane keyfi..Daha ne isterim. Zahmet sizde, keyif bizde. Mahcup olarak, özür diliyorum ve içten teşekkür ediyorum .
bu kez de ben notlarımı paylaştım. Ejder kardeşiminki kadar tertipli değil ama olsun. onun notlarında hep eksikliğini hissettiğim bir hususu kendim ikmal ettim: ilgili mevzunun geçtiği saat ve dakikaya götürecek noktalar bırakmak.
Sekiz yıldan sonra işsiz kaldım... Hayatıma adanan zaman ne kadar uzun bilmiyorum ancak gerek kendimin gerekse işverenin hırsına yenik düşen ruhum bu gün kuyunun dibinden ufacık görünen aydınlığa bakmakta.... Oysaki düşünebiliyorken gelen mutluluğu nasıl da unuttum... Lisede en sevdiğim derslerden biri olan Felsefeyi niçin seviyor muşum bunu bile unuttum..... Oysaki ne güzelmiş düşünmek... Hatırlattınız, değerlisiniz... Zaman harcıyorsunuz, Teşekkür ederim
Engin bilgilerinizle bizleri de analitik düşünceye sevk eden ve ufkumuzu açmaya yönelik gayretlerinizin uzun vadede karşılık bulacağına inanmak istiyorum. Akıl esastır, Evrenin selameti, insanlığın tekamülü için kahir ekseriyetle akılcı edimlere ihtiyaç vardır.
Gösteriş ve makyajla ilgili olan kısımdaki yorumlarınıza çok güldüm Allah da sizi güldürsün ☺️ Alışık olmadığımız için bu tür hayattan yorumlarınıza en azından kendi adıma 😃
Ben mimarım ve özel olarak mimarlık, felsefe ve sosyoloji-psikoloji ilişkilerini inceliyorum.. Mimarlık, ölçek bağlamı üzerinden kendini konumladırır, şehir ölçeği ve insan ölçeği gibi bir aralıkta alırız tasarı ve organizasyon şemalarını.. tabiren, taşla ilgilenen mimarlık türü gibi doğal referanslar ile uyumluluk ve malzeme bilgisi üzerinden çalışılan bir farkındalık alanımız da var .Tabi modernitenin, doğal referanslara meydan okuyan 5 temel ilkede şekillenmiş yapisal farkındalığı da mevcut.. Dahası olan, bir bütün mimarlık olgusunu insan ve medeniyeti kapsayacak bir derinlikte algılamaya çalışyorum.. Sizden, kitaplar ve söyleşiler yoluyla çok istifade ettiğimi bundan ötürü teşekkürü size borç bildiğimi ifade etmek isterim.. Saygılarımla, iyiki varsınız, sevgilerle hocam..
@@MuratAvcı64 bunu tabii ki kabul ediyorum ama insanların benim anlamadığımı ya da görmediğimi sanarak yaptıkları riyakarlıkları ben kabak gibi görüp anlıyorum. Toplum içinde yaşamak için hep susmak hep içine atmak beni artık çok yoruyor.
Hocam ben sizi ilk izlemeye başladığım zaman,Dücane Cündioğlu gerçekten yalancı ve sahtekar demiştim ve şuan farkediyorum ki tek taraflı düşünce yöntemi ile yetiştirilmem yüzündenmiş.Ama zamanla gerçekten beni kendinize hayran bıraktınız ve düşüncelerimi hatta yaşayış tarzımı değiştirdiniz.Bir tıbbiyeli olarak size gerçekten minnettarım zekanız keskin ömrünüz uzun olsun.
Arkadaşlar ben finanscı oldum felsefeye merak salmışken. Artık benim ne vaktim kalıyo ne kafa kaldırıyo:/ Siz iyi dinleyin bakın not alın sevin ki şu dünya daha güzel olsun. Sonra gelin karşılaşalım kredi mredi işleri kolay o bende, siz bu derslerden anlatın konuşalım:))
2010 yılından beri sizi mütemadiyen takip ediyorum. Simurg grubunun hazırladığı bütün blog yazılarınızı (köşe yazılarınızı) okudum. Kitaplarınızı biliyorum, ama bir türlü nasip olmadı okumak. Sadede gelirsem; yazılarınızla tanışma anlarımdan itibaren (daha çok yazılarınızdaki üslupla) zihin dünyamda öylesine bir etkide bulunmuştunuz ki romanlar, kısa öyküler ve düz yazılar yazma cesareti gösterebilmiştim. Hala yazıyorum. Ben buna daha çok derine kazmak diyorum. Uzun süredir sizi takip ettiğimden sizin buradaki varlığınızı bazen hoca, bazen abi, bazen arkadaş gibi görmemi sebep oluyor. İyi ki varsınız, hep olun!
Sesinize soluğunuza, beyninize sağlık. Zaman zaman ipin ucu kaçsa da kolaylıkla yakaladım. :) Özellikle kelimelerin kökenlerine inerek açıklama yapmanız en sevdiğim bölümler. Bu arada bir düğün anımı yazmak istiyorum. 2-3 sene önce mecburen bir tanıdığın düğününe gitmek zorunda kaldım. Girişten itibaren çoğu kadını tanıyamıyordum ve yanımdaki arkadaşıma sordum. "Aaa tanımadın mı, o filanca" "Peki şu kırmızı elbiseli?" "Aaa o da falanca", beni ayıplamaya başlamıştı arkadaş. Neredeyse hiç kimseyi tanıyamadım. Zira hepsi aynı abartılı göz makyajını yapmıştı, mor, lacivert, mavi .. Kısaca bütün kadınlar birbirine benziyordu, benim tanıdıklarım dahil, sanki aynı maskeyi takmışlar gibi. Dehşet içinde düğün süresince onları izledim. Kişiliksiz yüzler. O akşamı unutmam mümkün değil. ... İnşallah yarın akşam canlı yayında görüşmek dileğiyle.
“Tanrılar bizi kıskanıyor, Kıskanıyorlar çünkü ölümlüyüz Çünkü her an son anımız olabilir Ölümlü olduğumuz için Her şey daha güzel." Achilles; Briseis'le konuşurken..
4 роки тому+12
Gözüm Ejder Turan Notlarını aradı durdu. Sevgili hocam biz felsefe olayına biraz yabancıyız. Alışmaya çalışıyoruz. Videoları 2, bazen 3 tekrar ediyoruz artık. Aman hocam bizim cahil sozlerimize pek kulak asmayın.
Hocam çok teşekkürler, acaba son bıraktığınız yerde ve sözünü ettiğiniz var-yok onda-bende kombinasyonlarindan oluşan duyguların bedensel mekanizmalarını daha detaylı inceleme şansı bulabilirmiyiz Birde bedensel anlamdaki arazlar bu duygulanimlarin nedeni olduğu gibi duygulanimlarda bedensel arazlara sebebiyet verebilir mi yani haset biri giderek bedenini cürütebilir mi ve bu bozukluk tersine hasetlik hastalığını arttırabilir mi tıp tarihinin bu duruma bakışı tedaviye başlangıç noktasını nasil etkilemektedir. Selamlar. Saygılar.
Hocam merhabalar. Öncelikle size bütün bu dersler için teşekkür ederim. Sonra da ufak bir sorum olacak. Bir dersinizde bilim aydınlatır, din ısıtır demiştiniz. Aydınlanma arttıkça ısınma ihtiyacımız azalır mı? Tekrar teşekkür eder, iyi akşamlar dilerim.
İnsan bu, ışığa da ısıya da ihtiyacı var. Isınırsa karanlıkta yaşamayı umursamaz, oysa aydınlıkta bile olsa üşümeye dayanamaz, yani ısınmak ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur bile denilebilir. Sorun şu ki bu ısınma ihtiyacını karşılamanın binbir yolu var. Kadim inançlar ve dinler en eski ısıtıcılar arasında, hatta bir tür kuzine ve fırın. Yalnızca çağdaş (ve eğitimli) insanlar açısından bakıldığında bugün kullanılması oldukça zor ve masraflı görünüyor. O nedenle birkaç asırdır eskinin inançlarının yerini "sanat" aldı desek, sanırım abartmış olmayız. Bilim ve Felsefe günümüzde eğitimli insanının aydınlanma, sanatsa ısınma gereksinimini karşılıyor.
@@hilalfayiz7058 dindar bilincin hoca, şeyh vb küçük tanrıcıklar üretmesi ve onlar ile ısınmaya çalışması ile modern insanın sanatçılar vasıtası ile aynı şeyi yapmaya çalışması arasında pek bir fark göremiyorum.
Hocam bahsettiğiniz kategorizasyonların benzerine Aristo'nun "Retorik'inde rastlamıştım. Gıpta, kıskançlık, cömertlik falan gibi giden açıklamalar vardı. Ancak sizin bahsettiğiniz "benim yok, onun da olmasın" diye örneklendirdiğiniz yazılarınıza denk gelmek dilegimle...
SES SORUNU YAŞAYANLARA ANLAM VEREMEYEN TEK KİŞİYİM SANIRIM, İNANIN SES KAPASİTEMİN %60’INI KULLANIYORUM VE ÇOK RAHAT DUYABİLİYORUM. YAŞANAN SORUNUN VİDEOYLA DEĞİL İZLEYEN KİŞİLERİN TEK TEK CİHAZLARIYLA İLGİLİ OLDUĞUNA EMİNİM
hocam sizden marx'ı dinlemeyi çok isterim. ortaya koyduğu fikirler halen geçerliliğini koruyor mu? çağımızın sorunlarına marx'ı tekrar değerlendirerek çözümler üretebilir miyiz? hegel'e hakim biri olduğunuzu biliyorum dolayısıyla marx konusunda da söyleyeceğiniz epey fazla şey olduğunu düşünüyorum. umarım bu arzum içimde bir ukte olarak kalmaz.
Dücane hocam merhaba. Bir konuşmanızda müzik ve ruh ilişkisini anlatmıştınız. Bİ'E idi sanırım. İnsan bir müziği gerçek anlamda dinlerse ruh bedeni terk eder. ( mızrap, ızdırap, titreşim meselesi). Uzun zamandır arıyorum ve bulamıyorum, hangi konuşma olduğu konusunda yardımcı olabilirseniz çok mutlu olurum. Güzel günler..
Dücane hocam selamlar, sorum ruh ve usun birbiriyle ilişkisi üzerine, canlıda us olursa mı ruh olur, yoksa ruh olursa mı us olur yani ruhu olan canlının mı usu olur, yoksa usu olan canlının mı ruhu olur?
"Hased" Arapça bir sözcük, bu sözcüğün Türkçesi de (Elmalılı Hamdi Yazır'ın tercihine istinaden) "çeke(me)mezlik". Bu arada "Herkesin ihtiyacı kadar olması" da adalet filan değildir, hani çaba nerede, liyakat nerede? Hakkın tahakkuku için liyakat da gerekir. Bütün sınıfın ihtiyacı sınıfı geçmek olsun, o halde layık olan olmayan herkese 5 vermek "adalet" midir? Tembele de 5, çalışkana da 5 vermek adalet değildir. (Bence bu konuda biraz daha düşünmelisiniz.)
@@DucaneCundiogluResmiKanal ihtiyaç ve istek karıştı gibi geldi. tüm sınıf istiyor diye eşitçe herkese 5 vermek değildi kastım. hak etmesi ve gerçekten ihtiyacına göre doğru paylaşım yapılması idi. yani çalışmış hak etmiş ama karşılığında ihtiyacı olmayan bir şey alıyorsa bu adil olur mu? adaletin eşitlik olmadığını aksine ihtiyacı olmayan şeylere herkes alıyor diye sahip olunmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. haset (hased) açıklamanız için teşekkür ederim. ilgiyle takip ediyor ve bol bol not alıyorum. sevgiler
Hocam öncelikle saygılarımı sunuyorum . Şu ana kadar hiçbir videonuzu kaçırmadan dinlemeye çalışıyorum büyük bir heyecan ve keyifle. Sormak istediğim şu ki ;Bu akşam “din olmadan felsefe olmaz, ama felsefe olmadan din olur” dediniz. Din olmadan felsefenin olamayacağı konusunu açarsanız çok müteşekkir olurum 🙏🏻🙏🏻😊
Ülkemizde Recep İvedik filmlerinde alay konusu olsa ve neredeyse herkes önyargı ile baksa da, anlattığınız çoğu şeyi yoga biliminde buldum. Yazılı geçmişi 5.000, hocadan öğrenciye aktarım şeklindeki tarihi 10.000 yıla dayanan bu kadim öğreti, birden çok bedenimiz olduğunu söyler. Fiziki beden, enerji bedeni, duygu bedeni, zihin bedeni birbiri ile ilişkilidir. Bir ya da birkaçının sağlıksız olması, insanın sağlıksız olması demektir. Epifiz bezi çok önemli işleve sahiptir. Ruhani olana yükselmek için iyi çalışması gerekir. Yeri iki kaşın ortası olarak tarif edilir ve üçüncü göz olarak adlandırılır. Yüksek farkındalık seviyesine ulaşmanın en önemli adımı nefs terbiyesi, bunun yolu ise bedeni ve zihni eğitmek ve kontrol etmektir. Bunun için kullanılacak en etkili vasıta Prana (bizi yaşatan can)’dır. Prana’ya hakim olan her şeye hakim olur. Ayrıca yoga, bizi aşağı çeken ve öz benliğimizden uzaklaştıran ilk ve temel edimin şiddet olduğunu söyler. Bu nedenle ilk adım herkese, her şeye (başta kendine) şiddetsiz yaklaşmaktır. Anlattıklarınızla örtüşen çok nokta var. Hint felsefesi ilgi alanınıza giriyor mu bilmiyorum. Giriyorsa ve uygun görürseniz bu konuyu ele almak ilginç olabilir. Ders için çok teşekkürler 🙏
كتب على نفسه الرحمة Hocam ayeti kerimenın yansımalarını dediğiniz gibi hadislerde de görüyoruz. Bu kaziyeden Allahın da kendisini belirli durumlarla sınırlandırdığını söyleyebilir miyiz ? Fiil bu harfi cerle فرض manasından gayri bir manaya hamledilebilir mı? Bir sorum daha var ama o güzel vaktinizi almak istemiyorum iyi çalışmalar .
Hocam ağzınıza sağlık. En çok keyif alarak ve not tutarak izlediğim söyleşinizdi :). Ve muhtemelen en çok istifade ettiğim.Ben 28 yaşında bir nöroloji doktoruyum. Sizin çok güzel ifade ettiğiniz gibi kendimi, toplumu,hayatı anlamak için psikoloji nörobiyoloji felsefe vs. her yere saldırıyorum. Daha önce dine de saldırmıştım diğer yüzünü çevirmekle yetindi :).Hınçla ilgili konular yeraltı ve ahlat ağacı filmlerinden beri (kendimi başrollerle özdeşleştirdigim için) ilgimi çekiyor. Bazı sorularım olacak 1)üçleme konusunda id-ego-süper egoyu, baba-ogul-kutsal ruhu, anne-baba-çocugu nasıl yerleştirebiliriz? Yerleştirebilir miyiz? 2)Daha önceki derste söylediğiniz "felsefe eskiden bu işi görüyordu şimdi psikolog psikiyatr olmadan insanın kendini tanıması zor." Bunun için psikologa gitmeli miyiz? Felsefi danışmanlık konusuna nasıl bakıyorsunuz? Ve hangi psikologa gitmeliyiz? :)( Felsefe bilmeyen psikologla psikojik ve felsefi açmazlarımı konuşmam dogru olur mu? 3)Sokaklarda dolaşıp insanlara soru sorarak ve anlattıkları ile insanları huzursuz eden Sokrates in durumuna hınç açısından nasıl bakabiliriz? Farklılıkları nedir? 4) Neden nasıl düşünürüz kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum. "Darwin i izleyerek, insan tarafından geliştirilen ve insan toplulukları içinde yayılan ahlaki normların kökenlerini türlerin evriminde bulunan "sosyal sempati içgüdülerinin" uzantısı ve öğrenme yoluyla genişlemesi olduğunu öneren bir yeni etik geliştirilebilir mı?"
Ders için teşekkür ediyorum, Dücane hocam. Bildiğim kadarıyla kalp ameliyatı geçirdiniz (sağlıklı bir ömür dilerim) ve ameliyat esnasında bir süre anestezi etkisinde kaldınız. Bu konuya Anestezi ve rüyaları dahil etmeniz mümkün olabilir mi hocam ?
Hocam çok çok teşekkürler. Siz yaşlıların reaksiyonlarını gençlerle kıyaslarken meseleyi kanın (deli) akışına bağladınız. Başka bir açıdan, yaş ilerledikçe benzer duygulanımların nöronlarda bir izlek takip etmesinden dolayı kalın sinir ağları oluşturmasıyla da konuya yaklaşabilir miyiz? Sizi dinlerken sıklıkla aklımda şu soru döndü, dünya dillerinde pek karşılığını bulamadığımız gönül sözcüğü acaba bizim kültürümüzde psyche ve ruh sözcüklerini ortak olarak nitelemek üzere mi ortaya çıkmıştır? Son olarak ilgilenen olursa iki kitap önerisinde bulunmak isterim: 1-Ruh ve beden arasındaki ilişkiyi ana akım tıp litaratürünün (belki de hakim paradigma demeliyim) biraz dışında tartışan bir kitap: Gabor Mate- Vücudunuz Hayır Diyorsa/Duygusal Stresin Bedelleri- İletişim Yayınları, 2-Damarlar ve sinirler bahsini hormon açısından destekleyecek bir kitap: Mustafa Atasoy- Hormon- Destek Yayınları
Akıl önceden karanlık olan bir alanı aydınlatınca muhayyile hala karanlıkta kalan yerlere doğru kaçıyor. Sinirbilim ilerledikçe de ruh aynı refleksi sergiliyor. Yakın bir gelecekte ruh dediğimiz şeyin formülü çıkacak ortaya sinapslar ve nörotransmitterler olarak. Hatta kimilerine göre çoktan çıktı bile. Ruh deşifre oldugunda Tanrı dediğimiz sey de deşifre olacak. Ama bu bizi mutlu etmeyecek muhtemelen. Hep söylediğiniz gibi bilim bizi aydınlattı ama kalplerimizi ısıtamadı hocam.
Hocam saygılar... Birincil önemde genlerin, ikincil önemde deneyim ve çevrenin insan karakter ve davranışlarında ne derecede etkin olduğunu bildiğinize eminim. Peki hased eden, şunu yapan bunu yapan insanları yermek ne derecede adil veya vicdani sizce ? Size göre, insanın veya insan davranışının iyi olanı kötü olanı var mıdır ? Diğer bir deyişle, kendisi veya herhangi bir davranışı hakkında iyi denen insan marifetli, kötü denen insan mücrim midir ? Sürünün ortalama eğilimini / kabulünü merkeze koyarsak olumlu veya olumsuz anlamda bu grafiğe sığ(a)mayanları kurban mı, mağdur mu kabul edicez ? Ruhun bilimin şahitliğinde topyekün buharlaştığı günümüzde sanık sandalyesi boş kaldı. Gerek bedeni, gerekse çevreyi kendisi seçmemiş olmasına rağmen, insan / beden o sandalyeye nasıl oturacak ? Geçmişe değindiğiniz gibi biraz da olası geleceğe değinseniz, her gün falanca genin filanca meselede etkin olduğunun keşfedilmekte olduğu dünyada gelecekte hukuk felsefesi, suç, ceza gibi kavramlar yeni bilinç seviyesine nasıl uyumlaştırılacak, bu gibi sorunlar hakkındaki görüşlerinizi de paylaşsanız çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Esenlik dilerim.
@@mehmetmenay9701 Yanıtın için teşekkür ederim. Ruh diye bir şeye inanıldığında, sanık sandalyesine ruh oturtuluyor, insanlar ve davranışları iyi ve kötü diye nitelendirilebiliyordu. Şimdi ruh ortadan kalkınca geriye bir tek beden kaldı. İşler karıştı... Ruh gidince herkes seçmediği bir bedenle başbaşa kaldı..
hocam çok magazinsel bir soru olacak ama ? biliyorum.. Çoğu akademik sıfatlar sizin bilginiz öğrenme aşkınız yanında yetersiz kalir. Ord. prof doc ne derseniz artık.. Hocam liseyi bitirdikten sonra o siyasi depdebe durumundan çıktıktan sonra açıköğretimden falan eğitiminize devam edebildiniz mi? Yani halı hazırda bir lisans on lisans bölüm bitirdiniz mi ?? Yoksa tamamen çalışmalar felsefe üzerine olduğu için ihtiyaç duymadınız mi ?? soruyu sorduğum için özür dilerim hocam.. Merak duygusu diyelim biraz magazinsel ama....
Hocam, zaten doğrusu "görmezlikten gelme"dir. "görMEmezlikten gelme"deki ikinci -me hatalıdır. Yıllardır düzeltmeye çalıştığımız şeyi siz zaten doğru kullanıyormuşsunuz. gör-me-z+lik (fiil-olumsuz eki-geniş zaman+yapım eki). Burada kullanılan ikinci ek, ilk olumsuzluk ekinin işlevini dil kullanıcısı yetersiz gördüğü veya başka bir şey ile (mstar eki ile olması güçlü ihtimal) karıştırdığı için iki defa kullanır. Çekemezlikte de aynı durum söz kunusudur: Çek-e-Ø-me-z+lik (fiil-zarf-fiil-"Ø= umak yeterlilik fiili"-fiil olumsuzluk-geniş zaman+yapım eki) doğru kullanımdır.
Dilde doğru olanı nasıl tesbit edebiliriz? Halka rağmen mi? Oysa dilin mucidi ve kullanıcısı halktır. Dilde herhangi bir yapının "mantığının" doğru ve yanlış olması pek önemli değildir, önemli olan halkın o yapıyı nasıl kullandığıdır. Masa başında oturup hangi yapının doğru hangi yapının yanlış olduğuna karar verecek bir hakemi dil ne yapsın? Halk nasıl kullanıyorsa uzmanların işi onu tesbit etmektir. O nedenle dilsel yapıların bize göre yanlış olan tarafı en çok "mantığı" olabilir, "kendisi" değil. Halka nasıl konuşacağını biz mi öğreteceğiz? Öğretebilir miyiz? Hayır halk yine kendi mantığı kadarıyla dilin mantığını üretebilir. Belki zamanla bazı konularda düzeltmeler gerçekleşebilir ama çok nadirdir. (Bu mesele çok derindir, birgün ele alınmayı bekliyor.)
@@DucaneCundiogluResmiKanal Hocam, söylemek istediğim, sizin videonuzun 9.53 dakikasından itibaren yaptığınız ile aynı şey aslında. Mesajınızdaki bazı konularda sizden farklı düşünüyorum. Bunu uzun uzun ifade edecek bir mesaj ile cevap vermeye niyetlendim ama yarım sayfa yazdıktan sonra söylemek isteğimin yarısını bile olmadığını fark ettim. Sizi, yazdıklarımı okuma eziyetinden kurtarmak ve vaktiniz çalmamak için vazgeçip sizden farklı düşündüğümü ifade etmekle yetiniyorum. Saygı ve selamlarımla.
Hocam ben 48 yaşında ilk okul mezunu bir bakkalım, bende izliyorum hem de hiç bir konuşmanızı kaçırmadan. Hakikate gitmek için illa ilahiyatçı yada doktor olmak gerekmiyor, belki de hakikatin yolu bizim gibi okur yazarlarla yürünecek bir yoldur. Bana ve benim gibi olanların hakikat yolunda ilerlemesine bir ışık yaktığınız için teşekkür ederim. Sağ olun var olun.
👍🏻🍃
Maalesef, Hocamız sağ duyuya hitab edemiyor. Kuranı anlamak için Arapça bilmek gerek diyor, felsefeye yaklaşmak için felsefe tarihini bilmek gerek diyor. Ele aldığı konularda bilgi sdahibi olmak başka, fikir sahibi olmak başka. izlerken bilgi alıyorum, ki bilgi zaten tartışılmaz, fikirler için ise, eşit platformumuz yok ne yazık ki, sevgiyle kalın
👏🏻👏🏻👏🏻
@@enigmaenigma6701 son 5 yılımı hocayı takip etmekle geçti evet ilk zamanlar anlamakta zorluk çekiyordum,anlamak için bir videoyu defalarca dinledim artık anlayabiliyorum.
Abi doktor ortamının ne kadar leş olduğunu bilsen keşke.o kadar büyütme bu tür sosyal kimlikler sandığın gibi değil.oturup anatomi fizyoloji farmakoloji insan biyolojisi metabolizması öğreniyorsun o kadar.dusunsel ruhsal zihinsel bir katkısı yok yani bu tür eğitimlerin.ben tespihciye saygı duyan profesör de gördüm çünkü tespihci doluydu derya denizdi.👍
Dücane abi hayatım o kadar boş, o kadar paramparça olmuş ve yalnızlık öyle bir dibine vurmuş ki; evde tek başıma günlerdir tek yaptığım uyumak, yemek yemek ve sizi dinlemek. Sadece nefes alıp veren bir et parçası halini aldım. Değersiz, aldatılmış ve bir dala tutunamamış şu halimde kafamı her kaldırışımda kimsenin beni umursamadığına bir kez daha şahit olup, odanın ve yaşamın sessizliğinde kafayı üşütmemek için tekrar tekrar aynı derslerinizi dinliyorum. İntiharın çekiciliğinde güç bulup ama bir o kadar da zorluğundan: ölümü isteyip ama aynı zamanda bir hiçlikte yok olmaktan çok korkan biri olarak, kısacası her anlamda her şeyde sıkışmış, bir şeylerin ortasında kalmış olarak varlığıma tek katabildiğim anlam şu an sizi dinlemeye devam etmek. Sayenizde gönül yaralarıma biraz merhem bulabiliyorum kanalınızda. Benden olan, beni anlayabilecek birileri yaşıyormuş hala diyebiliyorum seviniyorum. Özel mesaj yazma yerini bulamadım kusura bakmayın. Sadece teşekkür etmek istedim.
intihar edeyim deme bir işe yaramıyor
@@cezayirkokten3397 :)
sıkılırsan yazışabilir konuşabiliriz :) yaşam anlamsız gelse de yaşamaya değerdir. :)
@@lime9405 size göre öyle. Hem böyle söyleyerek muhattabı suçlu hissettirmekten başka bişey yapmıyorsunuz. Tedavi ve iyi gelebilmek için insan psikolojisinde uzmanlaşmak gerek. Tıp ın en önemli kurallarından biri 'önce zarar verme' dir. Siz fayda saglayayim derken zarar vermişsiniz. Selamlar
İstersen numaramı verebilirim sancı çektiğinde arayabilirsin.tedavi ya da terapi edeceğim demiyorum sadece konuşuruz
"Bir dem âbid, bir dem zahid, bir dem asi, bir dem muti
Bir dem gelir ki ey gönül, ne dinde, ne imandasın"
Yunus Emre
Hocam çocukken rüyalarımda hep uçuyordum. Yaş ilerledikçe uçma işide kayıplara karışıverdi. Sizi tanımaya başladıktan sonra beni yine çocukluğumdaki gördüğüm rüyalarıma kavuşturdunuz. Sadece rüyada değil bu uçuş uyanık olduğum zamanda uçuyorum. İçim içime sığmıyor. Paraşütten atlamış kişinin hissettiği adrenalini artık hayatımın her anında yaşıyor gibiyim. İsteyipte bir türlü elde edemediği oyuncağına kavuşmuş bir çocuk gibiyim. Çok ama çok müteşekkirim değerli hocam. Ömrünüz bereketli olsun🙏
ders notları:
9:45 düşünmek doğaldır ama "düşünmek" üzerine düşünmek eğitim gerektirir. (türkçe konuşmak- türkçe üzerine konuşmak)
11:01 haiz, dair, teşrif kelimelerinin doğru kullanımı
11:46 malumu -ilan değil- ilam etmek.. tenasül kelimesi nesil kökünden gelir.
1:02:01 Kuranda zikedilen "kalbin akletmesi" dönemin tıp bilgisiydi.
1:22:08 -arzu gücü (celbi menfaat: aslanın ceylanı avlaması),
- öfke gücü (defi mazarrat: aslanın çakallara karşı savunması)
1:30:04 kahvenin geldiği an :)
1:35:00 sonradan görmeler neden abartılı giyinir, abartılı makyaj yapar? çünkü insan geç elde ettiği şeylerin kendisinde olup olmadığından süphe eder. başkalarının onu o kadar görmesi, beğenmesi, "vaay" demesi gerekir, ki sahip olduğunun değerine inanabilsin, hatta kendisinin varlığına inanabilsin.. bu ruhun küçüklüğünün alametidir.
1:57:48 tab: basmak, intiba: basılmak
izlenim: dışarıda olup biten bir şeyin ruhta bıraktığı iz.
2:02:14 her kızma aynı zamanda bir kızdırılmadır. bir etkilenimdir.
2:16:30 övenden de sövenden de etkilenmemeye çalışmak
2:18:19 baba hatırası: "evladım, sen pireye kalaşnikofla ateş ediyorsun, şöyle parmağınla bastır, tamamdır" yani küçük hedeflere büyük enerji harcama. problemleri gözünde büyütme. onlar seni değil, sen onları ham yap.
22:28:04 kıskançlık: kendisinde olanı başkasıyla paylaşmama, kısma.
-ne güzel saatin var, nereden aldın?
-hatırlamıyorum (çünkü söylese o da gider alır)
2:29:03 Yağmurlu havada arabasıyla giden adam örneği: bu adam dışarda ıslanan biri için "ıslansın hıyar" demesi kıskançlıktır. ıslanan kişinin zayıflığından ötürü kendisini daha iyi hisseder. dışarıdakinde arabanın olmaması ona ahz verir.
ıslanan adam da "bir kaza yap da gör" derse bu da hased (çekemezlik) olur.
- hasetteki yıkıcı yan, ikit araf için de olumsuz sonuçlanması. "bende yok onda da olmasın". bu hınç ile aynı şeydir ve bir hastalıktır.
2:35:54 baba hatırası: "kambura sormuşlar.
-senin kamburunu mu düzeltelim yoksa herkesi kambur mu yapalım?
- herkesi kambur yapın, demiş.
2:36:50 dindar bilincin haset hastalığı
sınıfta önde oturan, 10 alamayıp 9 aldığı halde ağlayan ve 2-3 alanlardan nefret eden çocuk örneği
2:39:20 hatıra: günahkar bir gencin ölümü üzerine cenaze namazına gitmeme hk diyalog.
- hınçlı, hased eden; ancak başkasının zarar görmesiyle tatmin olur. çünkü o, başarı için, 9 alabilmek için öylesine acı çekmiştir ki 2-3 alanları kıskanır. kınskandığı kişilerin büyük bedel ödemeleri halinde kendi acısı hafifleyecektir.
Bu nasıl bir cömertlik! Sizden o kadar çok şey alıyorumki buradan size teşekkür edemeden geçemiyorum, çok teşekkür ederim🙏🏻🙏🏻❤️
Mimarlık bitirdim, felsefeye ilgi duymamı sağladınız sayenizde mimarlığın üstüne felsefe okuyacağım hem de annemle (o da doktor) birlikte .Bize böyle bir ortak alan verdiğiniz için teşekkür ederim
sevdirenler,soğutanlar.iki tip insan var,diğer vasıflar detay kalıyor
Hocam bir felsefe öğretmeni olarak sizin tüm sohbetlerinizi ilgiyle dinliyorum. Yaşayan bir filozofu dinlememek felsefe öğretmenlerinin eksiği olabilir...İyiki varsınız.
Ne muhteşem bir Öğretmen...Allah Sağlıklı Uzun Ömürler Versin. ..
Ah hocam nasıl samimi nasıl içtensin güzel insan öylede güzel anlatırsın ki dinlemeye doyulmaz aklımda öyle yer ediyor ki anlatıkarınız inanın şu üç saat boyunca zevkle dinliyorum sizi ve deli gibi merak ettiğim konular hepsi ağzınıza yüreğinize sağlık çok teşekkü ederim emekleriniz için 🥰😍🙏
Ne kadar güzel, ne kadar içten yazmışsınız.
Gercekten inanilmaz, felsefe tarihine dair okunulan her konu bu anlatimlarınızla daha net hale geliyor. Tarifi yok, sizi dinlerken aldiğim keyfin. Bizim coğrafyamıza aynı döneme, anadilimizle dinleme şansına eriştik.
- "benim var, onun da olsun!" (özgecilik)
- "onun yok, yine de benim olsun!" (bencillik)
- "benim yok, bari onun olsun!" (geniş yüreklilik)
- "onun yok, varsın benim de olmasın!" (olmuşluk)
Hocam sizi dinledikten sonraki birkaç gün dinlediğim ve okuduğum herşey çok yavan geliyor.
video ilerledikçe keyif aldığım bir sunumdu teşekkür ederim
Hocam çok keyifliydi söyleşiniz, çok teşekkür ederim, emeğinize, kalbinize, karaciğerinize, dimağınıza sağlık... saygılar sevgiler hocam 🙏🙏
Ömrünüzü bereketli ve sağlıklı yaşayınız.Bu bilgileri bizimle karşılıksız paylaştığınız için çoooook teşekkürler.🙏🌹❤
Her cümlesini pür dikkat dinlediğim çok akıcı çok bilgi verici bir söyleşiydi (Eczacı olduğumdan olsa gerek ).Bazı ilaç isimlerinin felsefe terimlerinden gelmiş olması da ayrıca hoşuma gitti (atarax,akineton gibi)
Bir felsefe öğretmeni olarak size teşekkür ediyorum ve "sizi dinliyorum" her ne kadar "felsefeciler birbirini pek dinlemez" önermeniz olsa da ben dinlemeyi seçenlerdenim.
İnsanı kendine getiren ve bulduran gücün teşekkür devam et lütfen.
Türkçeyi doğru kullanmaya çalışan, etimolojiye de çok meraklı biri olarak paylaşmadan edemeyeceğim: içeriğinizin mükemmelliği bir tarafa; -dile-, -dolayisiyla anlayışa- katkınız azımsanacak gibi değil. 🙏🏻🙏🏻🙏🏻
Çok güzel bir sohbetti. Sağ olun hocam.
Hayranlıkla dinledim. Teşekkür ederim. Saygılar.
Küplüce manzarası ve demli çay eşliğinde Dücane keyfi..Daha ne isterim. Zahmet sizde, keyif bizde. Mahcup olarak, özür diliyorum ve içten teşekkür ediyorum .
Çok keyif aldım , zihnimdeki bir çok soru işareti cevap buldu sanki.Şimdi her şey yerli yerine oturmaya başladı. Keyifle izliyoruz hocam.
bu kez de ben notlarımı paylaştım. Ejder kardeşiminki kadar tertipli değil ama olsun. onun notlarında hep eksikliğini hissettiğim bir hususu kendim ikmal ettim: ilgili mevzunun geçtiği saat ve dakikaya götürecek noktalar bırakmak.
Sekiz yıldan sonra işsiz kaldım...
Hayatıma adanan zaman ne kadar uzun bilmiyorum ancak gerek kendimin gerekse işverenin hırsına yenik düşen ruhum bu gün kuyunun dibinden ufacık görünen aydınlığa bakmakta....
Oysaki düşünebiliyorken gelen mutluluğu nasıl da unuttum...
Lisede en sevdiğim derslerden biri olan Felsefeyi niçin seviyor muşum bunu bile unuttum.....
Oysaki ne güzelmiş düşünmek...
Hatırlattınız, değerlisiniz...
Zaman harcıyorsunuz,
Teşekkür ederim
Hocam emeğinize saglik sizin sayenizde felsefeyi sevmeye başladım Allah razı olsun
Hoca Düşündürmeye çalışıyor, Düşünme sonucunda, yani Anladığınızda, Allahın razı olmayacaktır.😄
Çok teşekkür ediyorum hocam .
Engin bilgilerinizle bizleri de analitik düşünceye sevk eden ve ufkumuzu açmaya yönelik gayretlerinizin uzun vadede karşılık bulacağına inanmak istiyorum. Akıl esastır, Evrenin selameti, insanlığın tekamülü için kahir ekseriyetle akılcı edimlere ihtiyaç vardır.
Emeğinize sağlık hocam. Faydalı bir söyleşi oldu bizler için.
Gösteriş ve makyajla ilgili olan kısımdaki yorumlarınıza çok güldüm Allah da sizi güldürsün ☺️ Alışık olmadığımız için bu tür hayattan yorumlarınıza en azından kendi adıma 😃
Ben mimarım ve özel olarak mimarlık, felsefe ve sosyoloji-psikoloji ilişkilerini inceliyorum.. Mimarlık, ölçek bağlamı üzerinden kendini konumladırır, şehir ölçeği ve insan ölçeği gibi bir aralıkta alırız tasarı ve organizasyon şemalarını.. tabiren, taşla ilgilenen mimarlık türü gibi doğal referanslar ile uyumluluk ve malzeme bilgisi üzerinden çalışılan bir farkındalık alanımız da var .Tabi modernitenin, doğal referanslara meydan okuyan 5 temel ilkede şekillenmiş yapisal farkındalığı da mevcut.. Dahası olan, bir bütün mimarlık olgusunu insan ve medeniyeti kapsayacak bir derinlikte algılamaya çalışyorum.. Sizden, kitaplar ve söyleşiler yoluyla çok istifade ettiğimi bundan ötürü teşekkürü size borç bildiğimi ifade etmek isterim..
Saygılarımla, iyiki varsınız, sevgilerle hocam..
Emeklerinize sağlık hocam çok teşekkür ederim.
Sizi dinleyip anladıkça içimde hep “ne işim var benim bu insanlar arasında?” duygum kabarıyor, sonra da neyse yalnız değilim diyorum. 🙏🏻
İnsanla işimiz hep olacak olmak zorun da her türe de insanla ...insan kalacaksak.
@@MuratAvcı64 bunu tabii ki kabul ediyorum ama insanların benim anlamadığımı ya da görmediğimi sanarak yaptıkları riyakarlıkları ben kabak gibi görüp anlıyorum. Toplum içinde yaşamak için hep susmak hep içine atmak beni artık çok yoruyor.
Hocam ben sizi ilk izlemeye başladığım zaman,Dücane Cündioğlu gerçekten yalancı ve sahtekar demiştim ve şuan farkediyorum ki tek taraflı düşünce yöntemi ile yetiştirilmem yüzündenmiş.Ama zamanla gerçekten beni kendinize hayran bıraktınız ve düşüncelerimi hatta yaşayış tarzımı değiştirdiniz.Bir tıbbiyeli olarak size gerçekten minnettarım zekanız keskin ömrünüz uzun olsun.
Sevgiler Hocam❤️İyi geceler💐
Müthiş bir dersti . Teşekkürler Hocam🙏
Çok teşekkür ederim hocam, var olun. 😊
Teşekkürler 🎀
Birgün yabancı dil öğrenme serüveninizi de paylaşırsanız (parantez içinde olsa da) sevinirim.
Ne katacak bize?
@@serkangul1366 öğrenmeyi öğrenmek
Teşekkürler 💙
Emeğine yüreğine ve dimağına sağlık.
Arkadaşlar ben finanscı oldum felsefeye merak salmışken. Artık benim ne vaktim kalıyo ne kafa kaldırıyo:/ Siz iyi dinleyin bakın not alın sevin ki şu dünya daha güzel olsun. Sonra gelin karşılaşalım kredi mredi işleri kolay o bende, siz bu derslerden anlatın konuşalım:))
Bu yayını 3. kez izliyorum hala idrak edemediğim yerler var. Bir matematikçi olarak kendimi anlamak için felsefeye merakım zaten. Üsküdar'dan selamlar
Sevgili hocam severek dinliyorus almanyadan selamlar
Hocam Bu yaşta (75) bana çok şey kattınız.Teşekkürler.
2010 yılından beri sizi mütemadiyen takip ediyorum. Simurg grubunun hazırladığı bütün blog yazılarınızı (köşe yazılarınızı) okudum. Kitaplarınızı biliyorum, ama bir türlü nasip olmadı okumak. Sadede gelirsem; yazılarınızla tanışma anlarımdan itibaren (daha çok yazılarınızdaki üslupla) zihin dünyamda öylesine bir etkide bulunmuştunuz ki romanlar, kısa öyküler ve düz yazılar yazma cesareti gösterebilmiştim. Hala yazıyorum. Ben buna daha çok derine kazmak diyorum. Uzun süredir sizi takip ettiğimden sizin buradaki varlığınızı bazen hoca, bazen abi, bazen arkadaş gibi görmemi sebep oluyor. İyi ki varsınız, hep olun!
İkinci kez dinlemek için açtım. Etkileyici ve ezberbozan bir bölümdü.
Sesinize soluğunuza, beyninize sağlık. Zaman zaman ipin ucu kaçsa da kolaylıkla yakaladım. :) Özellikle kelimelerin kökenlerine inerek açıklama yapmanız en sevdiğim bölümler. Bu arada bir düğün anımı yazmak istiyorum. 2-3 sene önce mecburen bir tanıdığın düğününe gitmek zorunda kaldım. Girişten itibaren çoğu kadını tanıyamıyordum ve yanımdaki arkadaşıma sordum. "Aaa tanımadın mı, o filanca" "Peki şu kırmızı elbiseli?" "Aaa o da falanca", beni ayıplamaya başlamıştı arkadaş. Neredeyse hiç kimseyi tanıyamadım. Zira hepsi aynı abartılı göz makyajını yapmıştı, mor, lacivert, mavi .. Kısaca bütün kadınlar birbirine benziyordu, benim tanıdıklarım dahil, sanki aynı maskeyi takmışlar gibi. Dehşet içinde düğün süresince onları izledim. Kişiliksiz yüzler. O akşamı unutmam mümkün değil. ... İnşallah yarın akşam canlı yayında görüşmek dileğiyle.
Emeğinize sağlık . Teşekkürler
Teşekkür ediyorum.
Hocam dönercilerde dinliyor.
Teşekkür ederim Dücane bey
Hocam sizi izleyince cok okumam gerektigini düșünüyorum. 1.5 hızda baștan sona bütün konușmalarınızı izliyorum :)
“Tanrılar bizi kıskanıyor,
Kıskanıyorlar çünkü ölümlüyüz
Çünkü her an son anımız olabilir
Ölümlü olduğumuz için
Her şey daha güzel."
Achilles; Briseis'le konuşurken..
Gözüm Ejder Turan Notlarını aradı durdu. Sevgili hocam biz felsefe olayına biraz yabancıyız. Alışmaya çalışıyoruz. Videoları 2, bazen 3 tekrar ediyoruz artık. Aman hocam bizim cahil sozlerimize pek kulak asmayın.
Hocam çok teşekkürler, acaba son bıraktığınız yerde ve sözünü ettiğiniz var-yok onda-bende kombinasyonlarindan oluşan duyguların bedensel mekanizmalarını daha detaylı inceleme şansı bulabilirmiyiz Birde bedensel anlamdaki arazlar bu duygulanimlarin nedeni olduğu gibi duygulanimlarda bedensel arazlara sebebiyet verebilir mi yani haset biri giderek bedenini cürütebilir mi ve bu bozukluk tersine hasetlik hastalığını arttırabilir mi tıp tarihinin bu duruma bakışı tedaviye başlangıç noktasını nasil etkilemektedir. Selamlar. Saygılar.
Hocam merhabalar. Öncelikle size bütün bu dersler için teşekkür ederim.
Sonra da ufak bir sorum olacak. Bir dersinizde bilim aydınlatır, din ısıtır demiştiniz. Aydınlanma arttıkça ısınma ihtiyacımız azalır mı?
Tekrar teşekkür eder, iyi akşamlar dilerim.
İnsan bu, ışığa da ısıya da ihtiyacı var. Isınırsa karanlıkta yaşamayı umursamaz, oysa aydınlıkta bile olsa üşümeye dayanamaz, yani ısınmak ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur bile denilebilir. Sorun şu ki bu ısınma ihtiyacını karşılamanın binbir yolu var. Kadim inançlar ve dinler en eski ısıtıcılar arasında, hatta bir tür kuzine ve fırın. Yalnızca çağdaş (ve eğitimli) insanlar açısından bakıldığında bugün kullanılması oldukça zor ve masraflı görünüyor. O nedenle birkaç asırdır eskinin inançlarının yerini "sanat" aldı desek, sanırım abartmış olmayız. Bilim ve Felsefe günümüzde eğitimli insanının aydınlanma, sanatsa ısınma gereksinimini karşılıyor.
@@hilalfayiz7058 dindar bilincin hoca, şeyh vb küçük tanrıcıklar üretmesi ve onlar ile ısınmaya çalışması ile modern insanın sanatçılar vasıtası ile aynı şeyi yapmaya çalışması arasında pek bir fark göremiyorum.
Hocam bahsettiğiniz kategorizasyonların benzerine Aristo'nun "Retorik'inde rastlamıştım. Gıpta, kıskançlık, cömertlik falan gibi giden açıklamalar vardı. Ancak sizin bahsettiğiniz "benim yok, onun da olmasın" diye örneklendirdiğiniz yazılarınıza denk gelmek dilegimle...
Emeğinize sağlık Hocam teşekkür ederim
Gözlerimiz Ejder'in yollarını gözlemekte..
SES SORUNU YAŞAYANLARA ANLAM VEREMEYEN TEK KİŞİYİM SANIRIM, İNANIN SES KAPASİTEMİN %60’INI KULLANIYORUM VE ÇOK RAHAT DUYABİLİYORUM. YAŞANAN SORUNUN VİDEOYLA DEĞİL İZLEYEN KİŞİLERİN TEK TEK CİHAZLARIYLA İLGİLİ OLDUĞUNA EMİNİM
hocam çok teşekkürler.
Dücane bey rahmeti nefsime yazdım hadisi Kutsi değil, ayettir.6.12 ve 54 ayetlere bakılabilir.
Düzelttiğiniz için teşekkür ederim, sürç-i lisan yahut sehven hata etmişim.
EJDER KARDEŞ notlarini ariyoruz
hocam sizden marx'ı dinlemeyi çok isterim. ortaya koyduğu fikirler halen geçerliliğini koruyor mu? çağımızın sorunlarına marx'ı tekrar değerlendirerek çözümler üretebilir miyiz? hegel'e hakim biri olduğunuzu biliyorum dolayısıyla marx konusunda da söyleyeceğiniz epey fazla şey olduğunu düşünüyorum. umarım bu arzum içimde bir ukte olarak kalmaz.
Çok teşekkürler.
Dücane hocam merhaba. Bir konuşmanızda müzik ve ruh ilişkisini anlatmıştınız. Bİ'E idi sanırım. İnsan bir müziği gerçek anlamda dinlerse ruh bedeni terk eder. ( mızrap, ızdırap, titreşim meselesi). Uzun zamandır arıyorum ve bulamıyorum, hangi konuşma olduğu konusunda yardımcı olabilirseniz çok mutlu olurum. Güzel günler..
HOCAM SAĞ OLUN VAR OLUN
Dücane hocam selamlar, sorum ruh ve usun birbiriyle ilişkisi üzerine, canlıda us olursa mı ruh olur, yoksa ruh olursa mı us olur yani ruhu olan canlının mı usu olur, yoksa usu olan canlının mı ruhu olur?
benim yok onun da olmasın çekememezlik den çok haset değil mi hocam? Herkesin ihtiyacı kadar olsun adalet diye de eklemek istedim. iyi yayınlar.
"Hased" Arapça bir sözcük, bu sözcüğün Türkçesi de (Elmalılı Hamdi Yazır'ın tercihine istinaden) "çeke(me)mezlik".
Bu arada "Herkesin ihtiyacı kadar olması" da adalet filan değildir, hani çaba nerede, liyakat nerede? Hakkın tahakkuku için liyakat da gerekir. Bütün sınıfın ihtiyacı sınıfı geçmek olsun, o halde layık olan olmayan herkese 5 vermek "adalet" midir? Tembele de 5, çalışkana da 5 vermek adalet değildir. (Bence bu konuda biraz daha düşünmelisiniz.)
@@DucaneCundiogluResmiKanal ihtiyaç ve istek karıştı gibi geldi. tüm sınıf istiyor diye eşitçe herkese 5 vermek değildi kastım. hak etmesi ve gerçekten ihtiyacına göre doğru paylaşım yapılması idi. yani çalışmış hak etmiş ama karşılığında ihtiyacı olmayan bir şey alıyorsa bu adil olur mu? adaletin eşitlik olmadığını aksine ihtiyacı olmayan şeylere herkes alıyor diye sahip olunmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. haset (hased) açıklamanız için teşekkür ederim. ilgiyle takip ediyor ve bol bol not alıyorum. sevgiler
Müzisyenim üniversitede ders veriyorum sizi düzenli dinliyorum teşekkürler piyanist im mantık ve felsefeye ihtiyacım var
Hocam, sizi dinleyenler arasında yönetim ve organizasyon alanında çalışanlar da var. Çok geniş bir kesime hitap ediyorsunuz
çok neşeli bir dersti, çok sağolun hocam
Hocam öncelikle saygılarımı sunuyorum . Şu ana kadar hiçbir videonuzu kaçırmadan dinlemeye çalışıyorum büyük bir heyecan ve keyifle. Sormak istediğim şu ki ;Bu akşam “din olmadan felsefe olmaz, ama felsefe olmadan din olur” dediniz. Din olmadan felsefenin olamayacağı konusunu açarsanız çok müteşekkir olurum 🙏🏻🙏🏻😊
Ülkemizde Recep İvedik filmlerinde alay konusu olsa ve neredeyse herkes önyargı ile baksa da, anlattığınız çoğu şeyi yoga biliminde buldum. Yazılı geçmişi 5.000, hocadan öğrenciye aktarım şeklindeki tarihi 10.000 yıla dayanan bu kadim öğreti, birden çok bedenimiz olduğunu söyler. Fiziki beden, enerji bedeni, duygu bedeni, zihin bedeni birbiri ile ilişkilidir. Bir ya da birkaçının sağlıksız olması, insanın sağlıksız olması demektir. Epifiz bezi çok önemli işleve sahiptir. Ruhani olana yükselmek için iyi çalışması gerekir. Yeri iki kaşın ortası olarak tarif edilir ve üçüncü göz olarak adlandırılır. Yüksek farkındalık seviyesine ulaşmanın en önemli adımı nefs terbiyesi, bunun yolu ise bedeni ve zihni eğitmek ve kontrol etmektir. Bunun için kullanılacak en etkili vasıta Prana (bizi yaşatan can)’dır. Prana’ya hakim olan her şeye hakim olur. Ayrıca yoga, bizi aşağı çeken ve öz benliğimizden uzaklaştıran ilk ve temel edimin şiddet olduğunu söyler. Bu nedenle ilk adım herkese, her şeye (başta kendine) şiddetsiz yaklaşmaktır.
Anlattıklarınızla örtüşen çok nokta var. Hint felsefesi ilgi alanınıza giriyor mu bilmiyorum. Giriyorsa ve uygun görürseniz bu konuyu ele almak ilginç olabilir.
Ders için çok teşekkürler 🙏
Teşekkürler..
Mekanizma, duygulanımlar sinirsistemi ,ağ ve bellek güçlü tutmak ve tanıma,
Anlamakta zorlanıyorum. Ama siz harikasınız
Hocam çay mı içiyorsunuz kahve mi?
Hocam felsefe bölümüne kayıt yaptırdım umarım sizden dinlediğimiz gibi keyiflidir
كتب على نفسه الرحمة
Hocam ayeti kerimenın yansımalarını dediğiniz gibi hadislerde de görüyoruz. Bu kaziyeden Allahın da kendisini belirli durumlarla sınırlandırdığını söyleyebilir miyiz ? Fiil bu harfi cerle فرض manasından gayri bir manaya hamledilebilir mı? Bir sorum daha var ama o güzel vaktinizi almak istemiyorum iyi çalışmalar .
teşekkürler
Çok önemliydi, başarılıydı... çok tşk.ler..
Ne önemliydi?
@@MuratAvcı64 sizin sikayetiniz mi var!
01:05:10
02:36:50 - 02:41:52
Geist ve gaz için Melisa çayı öneriyorum. ;-)
Hocam ağzınıza sağlık. En çok keyif alarak ve not tutarak izlediğim söyleşinizdi :). Ve muhtemelen en çok istifade ettiğim.Ben 28 yaşında bir nöroloji doktoruyum. Sizin çok güzel ifade ettiğiniz gibi kendimi, toplumu,hayatı anlamak için psikoloji nörobiyoloji felsefe vs. her yere saldırıyorum. Daha önce dine de saldırmıştım diğer yüzünü çevirmekle yetindi :).Hınçla ilgili konular yeraltı ve ahlat ağacı filmlerinden beri (kendimi başrollerle özdeşleştirdigim için) ilgimi çekiyor.
Bazı sorularım olacak 1)üçleme konusunda id-ego-süper egoyu, baba-ogul-kutsal ruhu, anne-baba-çocugu nasıl yerleştirebiliriz? Yerleştirebilir miyiz?
2)Daha önceki derste söylediğiniz "felsefe eskiden bu işi görüyordu şimdi psikolog psikiyatr olmadan insanın kendini tanıması zor."
Bunun için psikologa gitmeli miyiz? Felsefi danışmanlık konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Ve hangi psikologa gitmeliyiz? :)( Felsefe bilmeyen psikologla psikojik ve felsefi açmazlarımı konuşmam dogru olur mu?
3)Sokaklarda dolaşıp insanlara soru sorarak ve anlattıkları ile insanları huzursuz eden Sokrates in durumuna hınç açısından nasıl bakabiliriz? Farklılıkları nedir?
4) Neden nasıl düşünürüz kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum. "Darwin i izleyerek, insan tarafından geliştirilen ve insan toplulukları içinde yayılan ahlaki normların kökenlerini türlerin evriminde bulunan "sosyal sempati içgüdülerinin" uzantısı ve öğrenme yoluyla genişlemesi olduğunu öneren bir yeni etik geliştirilebilir mı?"
Bu kadar süre zarfında bu kadar bilgi sunup, merak uyandırıp bir de zamanı iyi kullanamamaktan dertleniyorsunuz ya, niye demeden edemiyorum.
Ders için teşekkür ediyorum, Dücane hocam. Bildiğim kadarıyla kalp ameliyatı geçirdiniz (sağlıklı bir ömür dilerim) ve ameliyat esnasında bir süre anestezi etkisinde kaldınız. Bu konuya Anestezi ve rüyaları dahil etmeniz mümkün olabilir mi hocam ?
Usta sesini duyamıyoruz ya acı cektim
Sizi dinleyipte ufuk çizgisine bakmayana yazıklar olsun! İyikivarsınız değerli Hocam.
Hocam çok çok teşekkürler. Siz yaşlıların reaksiyonlarını gençlerle kıyaslarken meseleyi kanın (deli) akışına bağladınız. Başka bir açıdan, yaş ilerledikçe benzer duygulanımların nöronlarda bir izlek takip etmesinden dolayı kalın sinir ağları oluşturmasıyla da konuya yaklaşabilir miyiz?
Sizi dinlerken sıklıkla aklımda şu soru döndü, dünya dillerinde pek karşılığını bulamadığımız gönül sözcüğü acaba bizim kültürümüzde psyche ve ruh sözcüklerini ortak olarak nitelemek üzere mi ortaya çıkmıştır?
Son olarak ilgilenen olursa iki kitap önerisinde bulunmak isterim: 1-Ruh ve beden arasındaki ilişkiyi ana akım tıp litaratürünün (belki de hakim paradigma demeliyim) biraz dışında tartışan bir kitap: Gabor Mate- Vücudunuz Hayır Diyorsa/Duygusal Stresin Bedelleri- İletişim Yayınları,
2-Damarlar ve sinirler bahsini hormon açısından destekleyecek bir kitap: Mustafa Atasoy- Hormon- Destek Yayınları
Teşekkürler hocam...
Akıl önceden karanlık olan bir alanı aydınlatınca muhayyile hala karanlıkta kalan yerlere doğru kaçıyor. Sinirbilim ilerledikçe de ruh aynı refleksi sergiliyor. Yakın bir gelecekte ruh dediğimiz şeyin formülü çıkacak ortaya sinapslar ve nörotransmitterler olarak. Hatta kimilerine göre çoktan çıktı bile. Ruh deşifre oldugunda Tanrı dediğimiz sey de deşifre olacak. Ama bu bizi mutlu etmeyecek muhtemelen. Hep söylediğiniz gibi bilim bizi aydınlattı ama kalplerimizi ısıtamadı hocam.
Hocam saygılar... Birincil önemde genlerin, ikincil önemde deneyim ve çevrenin insan karakter ve davranışlarında ne derecede etkin olduğunu bildiğinize eminim. Peki hased eden, şunu yapan bunu yapan insanları yermek ne derecede adil veya vicdani sizce ? Size göre, insanın veya insan davranışının iyi olanı kötü olanı var mıdır ? Diğer bir deyişle, kendisi veya herhangi bir davranışı hakkında iyi denen insan marifetli, kötü denen insan mücrim midir ? Sürünün ortalama eğilimini / kabulünü merkeze koyarsak olumlu veya olumsuz anlamda bu grafiğe sığ(a)mayanları kurban mı, mağdur mu kabul edicez ? Ruhun bilimin şahitliğinde topyekün buharlaştığı günümüzde sanık sandalyesi boş kaldı. Gerek bedeni, gerekse çevreyi kendisi seçmemiş olmasına rağmen, insan / beden o sandalyeye nasıl oturacak ? Geçmişe değindiğiniz gibi biraz da olası geleceğe değinseniz, her gün falanca genin filanca meselede etkin olduğunun keşfedilmekte olduğu dünyada gelecekte hukuk felsefesi, suç, ceza gibi kavramlar yeni bilinç seviyesine nasıl uyumlaştırılacak, bu gibi sorunlar hakkındaki görüşlerinizi de paylaşsanız çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Esenlik dilerim.
Dostum soyutun konforunu bırakalımmı diyorsun😂Şakası bir yana genetik bilimden bakarsak mağdur diyebiliriz.
@@mehmetmenay9701 Yanıtın için teşekkür ederim. Ruh diye bir şeye inanıldığında, sanık sandalyesine ruh oturtuluyor, insanlar ve davranışları iyi ve kötü diye nitelendirilebiliyordu. Şimdi ruh ortadan kalkınca geriye bir tek beden kaldı. İşler karıştı... Ruh gidince herkes seçmediği bir bedenle başbaşa kaldı..
Yoruldum ...
Ama mükemmeldi
🙏🏻
hocam çok magazinsel bir soru olacak ama ? biliyorum..
Çoğu akademik sıfatlar sizin bilginiz öğrenme aşkınız yanında yetersiz kalir. Ord. prof doc ne derseniz artık..
Hocam liseyi bitirdikten sonra o siyasi depdebe durumundan çıktıktan sonra açıköğretimden falan eğitiminize devam edebildiniz mi?
Yani halı hazırda bir lisans on lisans bölüm bitirdiniz mi ??
Yoksa tamamen çalışmalar felsefe üzerine olduğu için ihtiyaç duymadınız mi ??
soruyu sorduğum için özür dilerim hocam..
Merak duygusu diyelim biraz magazinsel ama....
Çok benziyoruz hoca adamsın
Hocam, zaten doğrusu "görmezlikten gelme"dir. "görMEmezlikten gelme"deki ikinci -me hatalıdır. Yıllardır düzeltmeye çalıştığımız şeyi siz zaten doğru kullanıyormuşsunuz. gör-me-z+lik (fiil-olumsuz eki-geniş zaman+yapım eki). Burada kullanılan ikinci ek, ilk olumsuzluk ekinin işlevini dil kullanıcısı yetersiz gördüğü veya başka bir şey ile (mstar eki ile olması güçlü ihtimal) karıştırdığı için iki defa kullanır. Çekemezlikte de aynı durum söz kunusudur: Çek-e-Ø-me-z+lik (fiil-zarf-fiil-"Ø= umak yeterlilik fiili"-fiil olumsuzluk-geniş zaman+yapım eki) doğru kullanımdır.
Dilde doğru olanı nasıl tesbit edebiliriz? Halka rağmen mi? Oysa dilin mucidi ve kullanıcısı halktır. Dilde herhangi bir yapının "mantığının" doğru ve yanlış olması pek önemli değildir, önemli olan halkın o yapıyı nasıl kullandığıdır. Masa başında oturup hangi yapının doğru hangi yapının yanlış olduğuna karar verecek bir hakemi dil ne yapsın? Halk nasıl kullanıyorsa uzmanların işi onu tesbit etmektir. O nedenle dilsel yapıların bize göre yanlış olan tarafı en çok "mantığı" olabilir, "kendisi" değil. Halka nasıl konuşacağını biz mi öğreteceğiz? Öğretebilir miyiz? Hayır halk yine kendi mantığı kadarıyla dilin mantığını üretebilir. Belki zamanla bazı konularda düzeltmeler gerçekleşebilir ama çok nadirdir. (Bu mesele çok derindir, birgün ele alınmayı bekliyor.)
@@DucaneCundiogluResmiKanal Hocam, söylemek istediğim, sizin videonuzun 9.53 dakikasından itibaren yaptığınız ile aynı şey aslında. Mesajınızdaki bazı konularda sizden farklı düşünüyorum. Bunu uzun uzun ifade edecek bir mesaj ile cevap vermeye niyetlendim ama yarım sayfa yazdıktan sonra söylemek isteğimin yarısını bile olmadığını fark ettim. Sizi, yazdıklarımı okuma eziyetinden kurtarmak ve vaktiniz çalmamak için vazgeçip sizden farklı düşündüğümü ifade etmekle yetiniyorum. Saygı ve selamlarımla.