Bu konu benim de her zaman merakımda olan bir konuydu, hala da öyle. Neden çocuğa çocuk deriz de araba demeyiz... Roland Barthes’in Dilin Çalışma Sesi, Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik ayrıca Metnin Hazzı gibi kitaplar kelimelerin neden o kelimeler olduğu üzerine göstergebilimsel yönden de doyurucu kanıtlar sunuyor. Senin dediğin toplumsal uzlaşı da aynı şekilde etkisi olan konulardan. Ayrıca 10:11’de demiş olduğun çocukların sorduğu her sorunun felsefe olması kısmı çok hoştu, buralara geri dönmene sevindim. Umarım her zaman içeriklerini görmeye devam ederiz Dilozof. 🥳
''Konuştuklarınızın çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir . Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz. Yürekleriniz sessizce bilir günlerin ve gecelerin gizlerini .Fakat yüreğinizdeki bilginin sesine susamıştır kulaklarınız. Düşüncenizde hep bilmiş olduğunuz şeyi kelimelerle de bilmek istersiniz. Düşlerinizin çıplak bedenine parmaklarınızla dokunmak istersiniz. Doğrusu da bunu yapmanızdır.'' Halil Cibran- Ermiş
@@pelindilaracolak şimdi yanlış anlasa da tam olarak anlamış mı oluyor ? anlamadım. Yani doğrunun da yanlışında %100 anlaşılabilirliğini baz alarak sordum
"Karşındaki insan konuşurken kendini yok say, kendin konuşurken karşındaki insanı yok say." Kendi oluşturduğum ancak henüz uygulamaya koyamadığım etkili iletişim dinamiği.
Dilin icadı ile iletişim yeteneğimiz arttı. Böylece daha zeki olduk. Yazının icadı ile nesilden nesile bilgimizi aktarmaya başladık. Felsefe ile soru sormanın metadolojisini geliştirdik. Bilim ile rasyonel düsünmeye başladık. Ama hala "gerçek nedir?"sorusuna tam cevabı veremiyoruz. Dil gibi, yazı gibi yeni araçlar icat ettikçe gerçegi bulmaya daha da yakinlasacagimiza inaniyorum.
Bayılıyorum !!! Konunun her yanı ile ilgili söz edilmesi gereken ne varsa anlatıyor.Hata payı hiç yok gibi.Verilen örnekler anlaşılır ,gündelik ve akıcı olduğu için,enine boyuna bir öğrenme yaşıyor izleyici.Dönmenize çok sevindim.
Anlam mefhumu üzerindeki derlemenizi ve görüşlerinizi dinlerken şöyle bir izlenime kapılabilir dinleyenler “ Herkes, herkesi tam anlamıyla anlasa ve düşüncelerini tam anlamıyla aktarsa dünya, daha kolay ve güzel olur” işte burda ürperiyorum !!! Zihnimde böylesi bir ütopyayı hayal ettiğimde herkesin her şeyi aynı anlayabildiği ve aynı anladığı bir dünya tahammül etmek korkunç derecede bireyselliği, çatışmayı gelişimi, değişik olanı, çeşitliliği ortadan kaldıran adeta topluluktan oluşan bir tek metabolizmayı canlandırıyor gözümde. Böylesi bir iletişim öznelliği yok edip tek bir düşüncenin, anlamın tahakkümü anlamına gelir. Kaldıki insanlık tarihinin gelişime bakınca; global, küresellik kavramı altında insanların düşünüş, yaşayış, kavrayış ve anlam çeşitliliğinin milyonlarca yıl boyunca mükemmel çeşitliliğine son yy. vurduğu darbeyi görmek gerekir. Nedir!!! Bizi bu farklı olandan, ötekinden, değişik olandan korkutan. Hepimiz anı şeyi anlayıp aynı düşündüğümüzde aynı hatayı ya da aynı doğruları yaptığımızda doğacak sonucları düşünün, ekolojik sistemi doğru analiz edebilenler ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaktır. Anlamayanlar lütfen anlamadıkları gibi kendi anladıkları şekilde anlamaya ve başka yolların varlığı için düşünmeye devam etsinler. Hep birlikte uçurumdan atlamaktansa bu kargaşa içinde kendi anlamımla yaşamayı daha değerli buluyorum.
'-n' nin uzerindeki isaret o sesin burun yardimiyla cikartilacagina isaret eder. Buna "nazal - n" deniyor. Tesekkur ederim anlam uzerine yaptiginiz bu calisma için.
Anlam yani "bütün" zaman ve mekanın üzerindedir. Dil anlaşmamız için kullandığımız araç tanımlama açısından ancak bu zaman ve mekan ile karşıya tam olarak iletilebiliyor. Yani "anlam" anlamın içinde 'ki anlamın içi yoktur' olmakla bir nebze anlaşılabilir. Aslında anlam "olmaktır" olmak ise "var olmadığını" anlamaktır. O zaman olanla anlaşılan olan "anlam" bir nebze fark edilebilir. Ama anlaşılamaz!
@@pelindilaracolak bir tutam kant katıyorsun sonra parmanides de fermante edilmiş platon hafif eflatunlaşınca karıştır, üzerine iki çay kaşığı nietzsche ondan sonra bunun için içi ferudidin attar ile kalaylanmış ibnul arabi tenceresine atıp mevlana ateşinde iyice aristovari renk alınca safran niyetine sadi şirazi kattınmı yemek oldu!
"Añ" derken oradaki "ñ" Osmanlıca'da "Nazal Nun" u olarak bilinir ve Arap alfabesindeki "Kef" in üzerine üç nokta konularak yapılır. Okunurken de tam olarak "n" okunmaz, ses genizden gelir. Köyde yetişenler varsa muhakkak bilir ve kullanırlar :)
bu konuyu epistemoloji bağlamında (bilgi aktarılamaz sonucuna,şüphe ile birlikte, varıldı.) çokça irdelemiştim lakin anlam felsefesi açısından hiç düşünmemiştim ve dikkatle bakıldığında konunun asıl bağlamının anlam felsefesi olduğu görülür. düşünce dünyama farklı bir bakış açısı kattığın için teşekkürler ve geçmiş olsun.
Şimdi ben seni ne kadar anladım? Belki anlatmak istediklerinden daha az, belki yakın belki de anlatmak istediklerinin çok daha fazlasını anladım.. elimizde bundan daha iyi bir seçenek yok. Böyle böyle anlaşacağız. 👏👏
Dilaracım , güzel anlattın , anlayış farkımızın nedenleri ? A..kavramlarla nesnelerin farklı oluşundan , B..Üslüplerinin farklı oluşundan , C..İnsanların anlalma yetilerinin farklı oluşundan , D..Din inançlarının farklı oluşundan , E..Zihin yapılanmalarının farklı oluşundan , F..Zeka seviyelerinin farklı oluşundan , G..Bilgi ve kültür donanımlarının farklı oluşundan , H..Duygusal yapılarının farklı oluşundan , I..öğrenme arzularının farklı oluşundan , İ..Istek ve ihtiyaçlarının farklı oluşundan , J..Eğitim düzeylerinin farklı oluşundan, Vs , vs , vs , gibi etkenlerden kaynaklanır . Bununla beraber, insanlar arasında bir konuda derece derece farklı anlaşmalar gerçekleşir . Seni tebrik ederim brantaşım, sana başarılar dilerim..
Tam olarak anlamak mümkün değildir olması için iki insanın aynı kişi olması gerekir böyle bir şey de mümkün olamayacağı için. Çünkü insanların fikirleri ,düşünce yapısı ,hayat koşulları, olaylara bakışı ,geçmişi ,kişisel özellikleri her şeyi birbirlerinden farklı olduğu için anlaşamazlar ya kendi yorumunu katarak ya da düşünceleriyle birleştirerek anlamaya çalışır. Bence kişi de kendi düşüncelerini ne istediğini ya da anlatmak istediğini tam olarak aktaramaz çünkü kendi beynindeki düşünceleri kopyala yapıştır şeklinde dile dökemez düşünür ve uygun kelimeleri bildikleriyle elde olanları kullanarak aktarır bu zaten bir eksidir karşı tarafa aktarırken o da kendi düşünceleriyle birleştirerek (ister istemez olur az da olsa) anlar bu da bir eksi. Yani aktarmak istediği şeyi git gide azalarak ya da anlam değişerek karşıya geçer doğal olarak yanlış anlaşılmalara neden olur
Harika bir anlatım olmuş. Teşekkürler. Bu arada ben de çocukken hep eşyaların isimlerinin neden öyle olduklarını merak ederdim. Ya da , misal elma neden elma, diğeri neden armut ve.s.:) Bir nevi cevabı almış oldum. Bence dille kendimizi tam ifade edemediğimiz zaman sanat yardım ediyor. Evet o da, tam değil amma kelimelerden daha başarılı diğe düşünüyorum :)
Karavandaki adam ‘ın soru cevap videosunda bir izleyicinin hanki kanalı beğeniyorsunuz sorusuna vermiş olduğu cevapta sizin kalanızı seyircilerine önerdiği için izledim ve üye oldum. Sizi beğenerek izliyorum. Başarılarınızın devamı diliyorum.
İyi geceler Dilara hanım .Lisede mecburi felsefe almıştım.Aklımda tek kalan sofistler:).Çok güzel anlatıyorsunuz severek takip ediyorum.Eliniz kolunuz ağrımasın.bu video aklıma Osman Çakmakçının Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine isimli kitabını getirdi.okumadıysanız bir göz atın bence.
bu videoya ve kanala çok manidar bir zamanda rastladım. kastettiğim şeyi yanlış anladım cümlesini duyunca kafayı yiyecek gibi oldum. çünkü tam olarak böyle hissediyorum.
Dilara 40 yaşında ve kendimi bildim bileli okuyan biriyim ama 2-3 aydır seni takip ediyorum ve çok şey öğrendim. Gazali ve İbn rüşt okumama rağmen felsefeye şu an duyduğum ilgiye hiç sahip olmadım. Emeklerin için kutlarım seni. Umarım çok başarılı olursun ve aktardığın bilgiler herkese ulaşır.
Bir insan bir insanı neden anlamaz?? Çünkü herkes bildiği kadar görür ve insanlar genel olarak kişisel çıkar ve savunmalarla hayatlarını idame ettirdikleri için anlamlar farklılaşabiliyor......
Çok güzeldi izlemeye kıyamadım şimdi bir daha dinleyeceğim tam istediğim konuydu Dilozof senden bir şey rica edebilir miyim Eğitiminin ve bireysel çabanın etkisini oldukça görüyorum çok güzel örnekler veriyorsun bilgi siyaset ahlak din .... vs felsefe disiplinlerini de anlatır mısın kavramları çok güzel örnekliyorsun Böylelikle bir çok lise öğrencisine rehberlik etmiş olursun çoğu felsefeyi sevmiyor
Aslında insan kendini bile tam olarak anlayamıyor değil ki karşıdaki insan bunu nasıl yapsın ..boşuna tapınak girişinde 'kendini bil ' yazmıyor.bende anlaşılmayı beklemeyi bıraktım ☺️günümüzde de bu dediğin konunun en göze batan kısmı bence " kavram karmaşası " netlik bozulup kişisel yorumlar devreye girince ortalık karışıyor. O yüzden bir tanımın insan sayısı kadar varyasyonu olabilir bunu kabul etmek işimizi kolaylastirir diye düşünüyorum.
''Masa'' denildiğinde neden hepimizin aklına benzer bir nesne geliyor?(tam olarak aynı masa gelmese de). Bu durumu dilin nesnel yanının da bulunmasıyla açıklıyorum. Masa bir nesnedir, kelime de o nesneye işaret eder. Dolayısıyla nesnel bir dayanağı var. Dil ne kadar öznel olsa da nesnel bir yanı da bu sebeple var. Dillerin birbirine çevrilebilmesi de nesnel yönünden dolayı.
Teşekkürler emeğiniz için sabırsızlıkla bekliyoruz devamını, videoda değindiğiniz gibi hatıralar, anlamanın yada anlaşılmanın önemli bir parçası kabul, erdemler de anlaşmanın anahtarı olabilir mi? Biraz açmak gerekirse merhametli biriyle merhametsiz birinin anlaşması ne kadar olası, anlaşmak yada anlaşılmak için erdemler herşeyden öte sanki Hatta hayatta üzerine biraz düşünüldüğünde anlamsızlaşmayan tek şey erdemler değilmi..
Emeğinize sağlık kardeşim. Çok net ve anlaşılır kılmışsınız. Günümüzün modern zihin manipülasyonlarinin farkına varmak ve aldanmamak için heidegger (faşist demek insafsızca olur) Husserl okumak şart. Bazen ahh keşke almanca bilseydim diyorum.
Dilaracim harikasın yine tebrikler 🎉❤ Hata bulmak gibi olmasın ama sen soylerken kafam karistigi icin baktim. Okul Geçidi İşareti: Konulduğu yerde çocukların geçebileceğini ve sürücülerin bu kesimden geçerken daha dikkatli davranmaları, okul geçidinden geçen çocuk ve yayalara ilk geçiş hakkını vermeleri gerektiğini bildirir.
Sana bol başarılar diliyor seni örnek alıyor ve sizi çok seviyorum. Daha ne kadar özne türetilirse o kadar da takdir ediyor destekliyorum. Sizi daha çok insan keşfetsin bilinçlensin istiyorum. İyi ki varsınız istikrar ve hevesinizin kaçmaması dileğiyle ,yeni ve daha nefis videolarınızı hep bekleyen bir tabandan sesleniyorum bu işi hiç bırakmayın olur mu?
8:45 levhanın anlamı, okul geçidi (sürücü için dikkat et) anlamında. anlam için gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkinin yorumlanması bazen yanlış da olabilir. :D
Takriben yüz civarında bu dünyada felsefe alanında filozof olarak kabul edilmiş kişiler var bence tek tek bunların açıklayıcı videolarını yapmanız lazım.
Eğer dil düşüncenin bir göstergesiyse dil olmadan düşünce mümkün olur. Ama bu şu anki düzeyde bir düşünme olmaz gibi geliyor. İnsanın kafasından bütün kelimeleri atsak acaba insan nasıl olurdu? Diğer hayvanlardaki iletişim şekillerini - mesela bir aslanın kükremesi - dilden saymazsak insanda buna benzer bir iletişim mekanizması olan şu anki gelişmişliğinden çok uzakta bir hayvan olurdu. Düşünme düzeyide tabii diğer hayvanlardakinden pek farklı olmazdı. Bu yüzden dilin insanı insan yapan en önemli araçlardan olduğunu düşünüyorum. Ve de bir gösterge olsa da gösterdiği şeyi çoğunlukla oluşturanda dilin kendisi oluyor bu şekilde.
Ömer ama diyelim ki bir insan kör sağır ve dilsiz yine düşünür ve medeni bir şekilde yaşayabilir ki bence düşüncelerimizin özü dil değil (Beren saat’in kör sağır ve dilsiz bir kadını oymadığı bir filmi var tavsiye ederim. :)
Hoşgeldiniz tekrar Hocam, geçmiş olsun. Sormak istediğim bazı şeyler var: 1. Peki inanların ortak bir sözleşme yapıp eşyaya masa demiş olmaları sizce ne kadar mantıklı? 2. İlkine bağlı olarak eğer bir sözleşme varsa farklı diller neden ve niçin oluşmuş olabilir?
Çünkü , 1..kavrama yetekleri farklı , 2..kelimelere yükledikleri anlamlar farklı , 3..Düşünce motifleri farklı , 4..Bilgi ve kültür donanımları farklı , 5..Dini inançları farklı , 6..kavrama ve yeteneklani farklı , 7..Arzu ve niyetleri farklı , 8..İlgi alanları farklı , 9..Duyum ve algı kapasitelari farklı , 10..Konuşma üslüp ve tarzları farklı, 11..ihtiyaçlaı farklı , 12..Anlatabelme ve anlayabelme kapasitelari farklı vs .vs. vs...
*01:11** "insanlar beni anlamıyor"* buradaki sıkıntı, insanın kendi ile alakalı olan kısımları da "kendileştirmesi" yada "öznelleştirmesidir". insanlar beni anlamıyor derken, aslında oradaki "ben" , asıl olan özne değil. oradaki "ben", düşüncelerdir. yani düşüncelerimizi öznelleştirdiğimiz için, ister istemez düşüncelerimiz karakterize olur. ana karakter "biz"ken , bize dair bir parçamız da "bizmiş gibi bir anlama sahip olur". ben bedenim değilim, yada ben sözlerim değilim. yada ben düşüncelerim değilim ki. dolayısıyla "insanlar beni anlamıyor " cümlesinde sıkıntıyı yaratan şey, ben yerine asıl konunun muhattabının konulmaması. "insanlar beni anlamıyor" yerine "insanlar düşüncelerimi anlamıyor" şeklinde ifade etmek gerekirken, bu yapılmaz. çünkü asıl olan özne yada asıl olan "benlik" arka plana atılır. çünkü ,dikkati genelde ön plandaki figürler çeker. ben dediğim şey bir zemin iken, ben'e dair olan düşüncelerim ise figür konumundadır. ancak zaten ortada olan figürleri parlatmak için, figürleri "ben" diye nitelendiririz. düşüncelerimiz biz değiliz. bedenimiz biz değiliz. duygularımız anılarımız hafızalarımız yada zihnimiz biz değiliz. bize dair olanları biz gibi kabul etmek ,sıkıntının ana kaynağıdır. "insanlar beni anlamıyor" . insanlar beni anlamaz. çünkü insan , kendi benliğini anlayamaz. kendi benliğini , kendine dair olanlarla karıştırdığı için , adeta kendini kendine dair olanların arasında kaybeder. "düşünüyorum öyleyse varım" diyen bir kişi, düşünüyor olanın "ben" olduğunu, düşünenin "asıl özne" olduğunu vurgular. ancak düşünce ben değildir. fakat, düşüncelere benlik verme alışkanlığına sahibiz. birisi düşüncelerimize laf söylese, eleştirse, doğru yada yanlış diye nitelendirse ; doğru yada yanlış olan şey "ben" olmam. ama benmişim gibi savunurum düşüncelerimi. çünkü, düşüncelerimi sahiplenmişimdir yada çok "benimsemişimdir". bana dair olanları "benimsemek" , benle ilgili olanları "özümsemek" , kendim ile kendim olmayanları birbirine karıştırmaktır. bu da yanılgıyı doğurur. "insanlar beni anlamıyor". insanlar senin neyini anlamıyor ? ben denilen yapı , bir parça değil. dolayısıyla bir insan bir insanı "tam" olarak anlayamaz. tam olarak anlama, bütünüyle anlamak, eksiksiz, noksansız , bütünüyle anlamak diye birşey söz konusu olamaz. bu tarz kelimelerden kaynaklı olan anlamsal karmaşalar zihni bulandırır. çünkü zihin, kelimelerle kavramlarla şekillenir. *02:30** "bir başkasının düşüncelerine ulaşmak"* bir başkasının düşünceleri = değildir ; bir başkasının "kendisine" . dolayısıyla "beni kimse anlamıyor" diyen birisi aslında , beni anlamıyor demek yerine "düşüncelerimi" kimse anlamıyor demek ister. fakat buradaki "demek istediğini" dile getirirken, kendi öznesi ile düşüncesini yer değiştirir. dolayısıyla kişi kendini çelişkiye yada karmaşa içine sokar. "beni kimse anlamıyor " .. anlamayacakta. çünkü seni değil senin düşüncelerini anlama yada anlamama durumu var. benliğin anlaşılması yada anlaşılmaması durumu değil . *07:45** "siz kendinizit tam olarak ifade edemezsini"* ne kadar da belli bir alışkanlık olduğu. insanın kendisi , düşünceleri değildir. " siz kendinizi tam olarak ifade edemezsiniz " değil , "siz kendinize ait düşüncelerinizi tam olarak ifade edemezsiniz" şeklinde olmalıdır. bu basit durumdan çıkar bütün karmaşa ve kargaşa . *08:15 "sen masa dediğinde benim gözüme ağaç gelmiyor" sen masa dediğinde benim gözüme masa gelir ama hangi masa ? masa, isim olarak tekil iken tür olarak çoğuldur. dolayısıyla sen masadan bahsederken yemek masasından mı , yoksa müdürün masasından mı , yoksa oturma odasının ortasında duran masadan mı bahsettiğini belirtmez isen," tam olarak anlaşılmama durumun" ortaya çıkar. daha doğrusu , senin anlaşılmaman değil, senin aklındakinin anlaşılmaması durumu ortaya çıkar. sonuç olarak "senin anlaşılma durumun " bir ifade hatasıdır. "benim anlaşılma durumum" da benzer şekilde ifade olarak hatalıdır. çünkü eksik ifade var. gerek masanın hangi masa olduğu konusunda ifade eksikliği , gerekse "benim anlaşılma durumum" cümlesindeki "ben" yerine "düşüncemin" konulmaması da anlaşılmamayı ortaya çıkarır. *10:14** "bir nesnenin isminin neden o isim olduğu sorusu"* masa bir isimdir. masa bir nesnenin ismidir. mustafa benim ismimdir. masaya neden masa denmiş ? bana neden mustafa denmiş ? masayı ilk yapan kişi masaya masa demiş.babam da bana mustafa demiş. bana isim verirken, insanların kullandığı isimlerden bir tanesini seçmiş. sonuçta bana nesnel bir isim de verilebilirdi. mesela bazılarının ismi güneş, gün, gül'dür. masayı ilk yapan kişi masaya masa ismini vermiş olsa da , tabi masayı bir türk yapmamış. television 'un televizyon şeklinde olması gibi, masa isminin de orjinali ile birebir bir ilişkisi olacak değil. dolayısıyla nesne isimlerinin nereden geldiğine bakılarak biryere ulaşılmaz. çekyat ismi nesnenin kendinden değil , nesnenin bir özelliğinden gelmekte. sonuç olarak çekyat 'ın kendisi bir yatak. ama yatak genel bir isim. çekyatı diğer yataklardan ayırmak için ona özgü bir isim vermişler ve ona özgü olan ismini, yine onun niteliklerine bakarak vermişler. örneğin arkadaş kelimesinin arkataş kelimesinden çıktığı söylenmekte. eskiden savaşçılar birbirini korumak için sırt sırta verirlermiş ve arkasını kollayan , kendini başkasının sırtına dayayan kişi adeta bir zırh gibi görev yaptığından ,arkadaki kişiye arkataş denmiş ve günümüze gelene kadar arkadaş olarak değişmiş derler. mantıken de bakılacak olursa , arkadaş dediğimiz kişiler bizim ardımızda olan ve bize destek olan kişiler olması, arkataş fikrini inandırıcı hale soksa da , arkadaş isminin arkataştan geldiği muallak. eskiden isimler , verildiği yere göre bir manası olurken , artık rastgele isimler verilmekte.
Tam da bu konuyla ilgili aklımda takıntıya yakın bir düşünce bulutu dolaşıyordu ki bu videoya denk geldim. Henüz üsturuplu bir şekilde başlamış olmasam da sanırım en çok ilgimi çeken alanlar dil ve zihin felsefesi olacak gibi duruyor.
Biz bu birbirini anlama sorununu çözebilmek için arkadaşımla çok büyük bir resim kağıdı ve kalemler alıp, kağıdın başına oturmuştuk. ( Promiller yüksekti tabi. ) Daha sonra her birimiz, konuşmaya başladığı zaman anlatmak istediği şey için kullandığı anahtar kelimeleri oraya yazarak, yanlarına şekiller çizerek ve birbirlerinin arasında oklar çizerek konuşmaya devam etmiştik. Bu şekilde; hem dialoğu ses ve mimiklere ek olarak, kağıt üzerindeki sembollerle zenginleştiriyor, hem de sohbetin akışı kesilse, ya da ara versek de, sonradan okları takip ederek kaldığımız yeri buluyorduk. Herkes, iki sarhoşun sohbetin orta yerinde, abi neden bahsediyorduk, diye beyninin yandığı anlar olduğunu ve başka bir konuya atlayabildiklerini bilir. Bununla birlikte, en yaratıcı sohbetlerden bazılarının da, bu tür zamanlarda yapıldığını da görmüşsünüzdür. Aslında konuşmak çok büyük bir zaman kaybı. Gökyüzünde uçan yüzlerce kuş, aynı anda ve aniden yer değiştirebiliyor. Büyük bir balık sürüsü, ya da bufalo sürüsü örneklerini de verebiliriz. Bu saydığım hayvanlar birbirlerini anlamak için beş duyularını birden kullanıyorlar ve çoğu zaman amaçları ortak oluyor. Aynı anda su içmeye gidip, aynı anda besleniyorlar. Aynı zamanda çiftleşme sezonu açılıyor, aynı zamanlarda bebekleri oluyor. Bizlerin ise, maaş günlerimiz, kredi taksitlerimiz, kahvaltı alışkanlıklarımız, o sırada kullandığımız ilaçlar, kimyasallar, kanımızdaki şeker miktarı, karnımızdaki yağ miktarına kadar hepsi farklı. Üstelik, ya kulaklarımız karşımızdaki insanın ses tonundaki küçük farklılıklardan ruh halini anlayamayacak kadar duyarsız, ya da beynimiz bunu göz ardı ediyor. ( Ki kayıt edilip incelendiğinde hormon miktarlarına kadar anlaşılabiliyor. ) Biraz daha devam edersem doğal seleksiyona, oradan da başka yerlere gireceğim o yüzden burada kesiyorum. Kompozisyon diye bir şey de kalmadı zaten.:D Konuşmak isteyen olursa yorumlardan devam edebiliriz.
Anlam krizi yaşayan ve bugün bizim ülkemizde de yeterince tanınmayan iki isim geldi videoyu izlerken ; Rilke ve Fernando Pessoa.. Rilke "insanlar yalnızları anlarlar sanıyoruz ama hayır sadece veremli gibi toplum yalnızları ötekileştirir" derken bana göre bugüne kadar en fazla yalnızlık buhranina girmiş kişi Fernando Pessoa, Portekiz'in en meşhur yazarı yaşarken sadece bir kitabı yayınlandı ölünce sandıkta binlerce sayfa yazıları çıktı, biraz uzun bir yorum olacak kusura bakmayın fakat sizi dinlerken sürekli Pessoa aklıma geldi, Alvaro de Campos, Ricardo Reis ve daha 2 takma isim daha kullanarak yazmış eserlerini yani her eserinde farklı bir isim ve bu isimlerin her birisi farklı karakterler, adeta ruhunu yüzlerce parçaya bölmüş Pessoa ve her eserinde birbirinden dünya görüşleri farklı isimleri kullanmış.. Bugün edebi ortamlarda bu anlam krizi suyu çıkartılıyor ama gerçekten bunu iliklerine kadar yaşamış Pessoa gibi insanlar yazdıkları şeylerde kelimeler ile adeta cinayet işliyorlar yani vurucu demek yetersiz kalıyor "Ben hiçbir şeyim hiçbir şey olmak isteyemem öte yandan dünyanın bütün hayalleri benim içimdedir" :)
Merhaba sen gel çocuklugunda sordugun sorularin cevaplarini burada, bu yaşında, bu kadar okumalardan sonra bulan, adina Dilara denilen muhtesemsin.Derslerime inanilmaz katki oluyor.Tesekkùrler.
N'nin üzerinde bulunan işaret N sesinin ağızın gerisinden okunmasına sebep oluyor. Harfin adı ''Nazal N'' Eski Türkçe de, Doğu Oğuzca da ve Anadolu Türkçesinde kullanılır. Neşet Ertaş'ın ''Gönül'' dediğinde çıkardığı N sesi bu sestir.
7:20 dilin niteliklerine ve tanımlarına da bakmak gerekir aşk daha çok bir insan duyulurken sevgi kelimesi ise onu işe bir mesleğe bir alana yönlendirir sevda dediğimiz üst nokta olan fütürsuzca aşk beslemek kelimeleri yerine getiriyor kelime dağarcığı genişliği ile alakası var
Düşünmenin ve İnsan olmanın ifade edebileceği en önemli şey bize öğretilegelen herşeyi yıkabilme gücüdür ve bize öğretilen hiçbirşey doğru değildir diye bir söz duymuştum sonra bu video geldi ilginç
İnsan’lar , ruhu var ; ruhsuz olmayan diye ayrışır..! Olmayan yoktur ..! Yok olan , yani olmayan şey , var’ı ( olanı ) anlayamaz..! O bizi neden anlamıyor..? O zaten yok , sayın Dilozofum , yok olan şey’den , sizi anlamasını bekleyemezsiniz...!
Hmm. An-lamak. Birşeyi an-lamamız için an-ı yakalamamız yani sonsuz hızda güçte vs olmamız gerekiyor. ... Aklıma şu soru gelmişti. Yaratıcı cehennemde acı var, oradakiler çok acı içindedir(elem verici azap) diyor. Peki o acıyı nasıl anlayabiliyor? ... Cvp şöyle bulmuştum: Bu soru yaratıcı için sorulamaz? Yaratılmışlar ise asla birbiri gibi olamaz.
Yaratıcılık, kusurdan çıkarmış gibi gözüküyor... Çaba ve hayal kırıklıgından kaynaklanıyor sanki... ve bence dil de buradan dogdu.. Yani, yalıtılmışlığımızı aşma arzusundan ve bir başkasıyla bir çeşit bağlantı kurma durumundan. Sadece bir hayatta kalma sorunu olsaydı kolay olurdu. Bilirsin işte, "su" dediğimizde bir ses çıkarırız. ya da "sivri dişli kaplan arkanda!" dediğimizde yine bir ses çıkarırız. Ama galiba gerçekten de ilginç olan şu: Yaşadıgımız tüm soyut ve kavranamaz şeylerde iletişim kurmak için aynı simgeler sistemini kullanıyoruz. Ne demek "hayal kırıklıgı" "öfke" ya da "aşk"?.. "Aşk" dediğimde, ses ağzımdan çıkar sonra diğer kişinin kulagına çarpar, beyninin kıvrımlı kanallarında yolculugunu yapar. Yani, sevginin bulundugu ya da bulunmadıgı anılardan geçerek, dediğimi kaydederler, sonra "evet" derler, anlamışlardır. Peki ama anladıklarını nasıl bilebilirim? Çünkü sözcükler uyuşuktur. Sadece simgedirler, ölüdürler, anlıyor musun? ve deneyimlerimiz o kadar kavranamazdır ki. Algıladıgımız pek çok şey anlatılamaz, dile getirilemez.. Dahası, yani biz bir başkasıyla iletişim kurdugumuzda, ve bir bağlantı kurdugumuzu hissettigimizde, anlaşıldıgımızı düşündügümüzde, zannedersem manevi bir birlik hissetmiş oluruz. Ve bu duygu geçici olabilir ama galiba da bunun için yaşıyoruz. Waking Life (2001)
Simdi benim sana tutkulu duygularimin kelimelerle ifadesi hislerimi sana anlatamayacaksa ve bende sana aşık olduysam; o zaman bu kendi basima yasadigim bir delilik hali. Mana yoksa hayal kirikligida yok. Bu nasil bir acı
Kelimeleri açıklamak, bilinmeyeni bilinmeyenle izah. Anlamı sabitleştirmenin en basit anlamlara isim vermekten komplekse doğru gitmesiyle mümkün olabilir diye düşünüyorum. Mesela baktığımızda makale tarzı çalışmalardan herkes aynı şeyi anlar zira müphem kelimeler yoktur, bu öznelliğin yansıtıldığı alan daha çok edebiyat...
En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.....’ Herman Amato’ya ait olan ve Can Yücel’in Türkçeye çevirdiği bu dizeler bir öğüt gibidir aslında.
Bu konu benim de her zaman merakımda olan bir konuydu, hala da öyle. Neden çocuğa çocuk deriz de araba demeyiz...
Roland Barthes’in Dilin Çalışma Sesi, Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik ayrıca Metnin Hazzı gibi kitaplar kelimelerin neden o kelimeler olduğu üzerine göstergebilimsel yönden de doyurucu kanıtlar sunuyor. Senin dediğin toplumsal uzlaşı da aynı şekilde etkisi olan konulardan.
Ayrıca 10:11’de demiş olduğun çocukların sorduğu her sorunun felsefe olması kısmı çok hoştu, buralara geri dönmene sevindim. Umarım her zaman içeriklerini görmeye devam ederiz Dilozof. 🥳
Dönmene çok sevindim hocam, her zaman bizi aydınlatmaya devam etmen dileğiyle, başarılar)
''Konuştuklarınızın çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir . Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.
Yürekleriniz sessizce bilir günlerin ve gecelerin gizlerini .Fakat yüreğinizdeki bilginin sesine susamıştır kulaklarınız.
Düşüncenizde hep bilmiş olduğunuz şeyi kelimelerle de bilmek istersiniz. Düşlerinizin çıplak bedenine parmaklarınızla dokunmak istersiniz.
Doğrusu da bunu yapmanızdır.'' Halil Cibran- Ermiş
seni anladım ama yanlış anladım.
Ali Bekir Gürbüz 😊😊
@@pelindilaracolak şimdi yanlış anlasa da tam olarak anlamış mı oluyor ? anlamadım.
Yani doğrunun da yanlışında %100 anlaşılabilirliğini baz alarak sordum
Ne?
@@naxsis_1Ki1game bence yüzdesel ve tam bir netlikten söz edemeyiz
@@Undesignedd nice one)
Dilin sınırlarını dil ile anlatmaya çalışmak kendi içinde bir ironi. Emeğinize sağlık, çok güzel bir video olmuş yine...
İroni değildir bir usüldür. Bir dilin imkansızlıkları o dilin imkanlarıyla halledilir.
"Karşındaki insan konuşurken kendini yok say, kendin konuşurken karşındaki insanı yok say." Kendi oluşturduğum ancak henüz uygulamaya koyamadığım etkili iletişim dinamiği.
Olmayan varlik, dinleme ve anlama islemlerini nasil gerceklestirecek?
Seni henüz yeni keşfettim. Dinledikçe daha fazla dinleme isteği uyandırıyorsun.
Dilin icadı ile iletişim yeteneğimiz arttı. Böylece daha zeki olduk. Yazının icadı ile nesilden nesile bilgimizi aktarmaya başladık. Felsefe ile soru sormanın metadolojisini geliştirdik. Bilim ile rasyonel düsünmeye başladık. Ama hala "gerçek nedir?"sorusuna tam cevabı veremiyoruz. Dil gibi, yazı gibi yeni araçlar icat ettikçe gerçegi bulmaya daha da yakinlasacagimiza inaniyorum.
Bayılıyorum !!! Konunun her yanı ile ilgili söz edilmesi gereken ne varsa anlatıyor.Hata payı hiç yok gibi.Verilen örnekler anlaşılır ,gündelik ve akıcı olduğu için,enine boyuna bir öğrenme yaşıyor izleyici.Dönmenize çok sevindim.
İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir?
-Ahmet Hamdi Tanpınar
Tanpınar muazzam bir yazar
Dönmenize çok sevindim. Tekrar geçmiş olsun. Bu ve bundan önceki bütün videolar için de teşekkürler. Sizinle beraber nice güzel videolara...
çok ayrıntılı anlatımlarınızı beğenerek dinliyorum. çok da yararlanıyorum. sağolun.
Anlam mefhumu üzerindeki derlemenizi ve görüşlerinizi dinlerken şöyle bir izlenime kapılabilir dinleyenler “ Herkes, herkesi tam anlamıyla anlasa ve düşüncelerini tam anlamıyla aktarsa dünya, daha kolay ve güzel olur” işte burda ürperiyorum !!! Zihnimde böylesi bir ütopyayı hayal ettiğimde herkesin her şeyi aynı anlayabildiği ve aynı anladığı bir dünya tahammül etmek korkunç derecede bireyselliği, çatışmayı gelişimi, değişik olanı, çeşitliliği ortadan kaldıran adeta topluluktan oluşan bir tek metabolizmayı canlandırıyor gözümde. Böylesi bir iletişim öznelliği yok edip tek bir düşüncenin, anlamın tahakkümü anlamına gelir. Kaldıki insanlık tarihinin gelişime bakınca; global, küresellik kavramı altında insanların düşünüş, yaşayış, kavrayış ve anlam çeşitliliğinin milyonlarca yıl boyunca mükemmel çeşitliliğine son yy. vurduğu darbeyi görmek gerekir. Nedir!!! Bizi bu farklı olandan, ötekinden, değişik olandan korkutan. Hepimiz anı şeyi anlayıp aynı düşündüğümüzde aynı hatayı ya da aynı doğruları yaptığımızda doğacak sonucları düşünün, ekolojik sistemi doğru analiz edebilenler ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaktır. Anlamayanlar lütfen anlamadıkları gibi kendi anladıkları şekilde anlamaya ve başka yolların varlığı için düşünmeye devam etsinler. Hep birlikte uçurumdan atlamaktansa bu kargaşa içinde kendi anlamımla yaşamayı daha değerli buluyorum.
'-n' nin uzerindeki isaret o sesin burun yardimiyla cikartilacagina isaret eder. Buna "nazal - n" deniyor. Tesekkur ederim anlam uzerine yaptiginiz bu calisma için.
En anlamlı anlatıcısın. Çekirdek çitleyerek seni seyredip dinlemek alışkanlık yaratacak keder keyifli ve anlamlı. Bıngıldak gıdıklayıcı derinliğini sömürmeye çalışıyorum. Emeklerin için teşekkürler.
Anlam yani "bütün" zaman ve mekanın üzerindedir. Dil anlaşmamız için kullandığımız araç tanımlama açısından ancak bu zaman ve mekan ile karşıya tam olarak iletilebiliyor. Yani "anlam" anlamın içinde 'ki anlamın içi yoktur' olmakla bir nebze anlaşılabilir. Aslında anlam "olmaktır" olmak ise "var olmadığını" anlamaktır. O zaman olanla anlaşılan olan "anlam" bir nebze fark edilebilir. Ama anlaşılamaz!
@@pelindilaracolak bir tutam kant katıyorsun sonra parmanides de fermante edilmiş platon hafif eflatunlaşınca karıştır, üzerine iki çay kaşığı nietzsche ondan sonra bunun için içi ferudidin attar ile kalaylanmış ibnul arabi tenceresine atıp mevlana ateşinde iyice aristovari renk alınca safran niyetine sadi şirazi kattınmı yemek oldu!
Olmak nasıl var olmadığını anlamaktır 😱 dilozof lütfen bununla ilgili bir video çek 🙏🏻
Anlayamıyorum
"Añ" derken oradaki "ñ" Osmanlıca'da "Nazal Nun" u olarak bilinir ve Arap alfabesindeki "Kef" in üzerine üç nokta konularak yapılır. Okunurken de tam olarak "n" okunmaz, ses genizden gelir. Köyde yetişenler varsa muhakkak bilir ve kullanırlar :)
bu konuyu epistemoloji bağlamında (bilgi aktarılamaz sonucuna,şüphe ile birlikte, varıldı.) çokça irdelemiştim lakin anlam felsefesi açısından hiç düşünmemiştim ve dikkatle bakıldığında konunun asıl bağlamının anlam felsefesi olduğu görülür. düşünce dünyama farklı bir bakış açısı kattığın için teşekkürler ve geçmiş olsun.
Şimdi ben seni ne kadar anladım? Belki anlatmak istediklerinden daha az, belki yakın belki de anlatmak istediklerinin çok daha fazlasını anladım.. elimizde bundan daha iyi bir seçenek yok. Böyle böyle anlaşacağız. 👏👏
Podcast’lere başlamalısın Zeki kadın ❤️😘
İyi bir felsefeci ve araştırmacı olduğunu açıkça belli ediyorsun meslektaş💎📑💫
Dilaracım , güzel anlattın , anlayış farkımızın nedenleri ?
A..kavramlarla nesnelerin farklı oluşundan ,
B..Üslüplerinin farklı oluşundan ,
C..İnsanların anlalma yetilerinin farklı oluşundan ,
D..Din inançlarının farklı oluşundan ,
E..Zihin yapılanmalarının farklı oluşundan ,
F..Zeka seviyelerinin farklı oluşundan ,
G..Bilgi ve kültür donanımlarının farklı oluşundan ,
H..Duygusal yapılarının farklı oluşundan ,
I..öğrenme arzularının farklı oluşundan ,
İ..Istek ve ihtiyaçlarının farklı oluşundan ,
J..Eğitim düzeylerinin farklı oluşundan,
Vs , vs , vs , gibi etkenlerden kaynaklanır .
Bununla beraber, insanlar arasında bir konuda derece derece farklı anlaşmalar gerçekleşir . Seni tebrik ederim brantaşım, sana başarılar dilerim..
Tam olarak anlamak mümkün değildir olması için iki insanın aynı kişi olması gerekir böyle bir şey de mümkün olamayacağı için. Çünkü insanların fikirleri ,düşünce yapısı ,hayat koşulları, olaylara bakışı ,geçmişi ,kişisel özellikleri her şeyi birbirlerinden farklı olduğu için anlaşamazlar ya kendi yorumunu katarak ya da düşünceleriyle birleştirerek anlamaya çalışır. Bence kişi de kendi düşüncelerini ne istediğini ya da anlatmak istediğini tam olarak aktaramaz çünkü kendi beynindeki düşünceleri kopyala yapıştır şeklinde dile dökemez düşünür ve uygun kelimeleri bildikleriyle elde olanları kullanarak aktarır bu zaten bir eksidir karşı tarafa aktarırken o da kendi düşünceleriyle birleştirerek (ister istemez olur az da olsa) anlar bu da bir eksi. Yani aktarmak istediği şeyi git gide azalarak ya da anlam değişerek karşıya geçer doğal olarak yanlış anlaşılmalara neden olur
Videoda anlatmak istediğin şeyler Daha net anlaşılsın diye öncesinde iki hazırlık videosu mu hazırladın sen mükemmel bir şeysin ❤️
Harika bir anlatım olmuş. Teşekkürler. Bu arada ben de çocukken hep eşyaların isimlerinin neden öyle olduklarını merak ederdim. Ya da , misal elma neden elma, diğeri neden armut ve.s.:) Bir nevi cevabı almış oldum. Bence dille kendimizi tam ifade edemediğimiz zaman sanat yardım ediyor. Evet o da, tam değil amma kelimelerden daha başarılı diğe düşünüyorum :)
Karavandaki adam ‘ın soru cevap videosunda bir izleyicinin hanki kanalı beğeniyorsunuz sorusuna vermiş olduğu cevapta sizin kalanızı seyircilerine önerdiği için izledim ve üye oldum. Sizi beğenerek izliyorum. Başarılarınızın devamı diliyorum.
Ben seni dinlerken daha da anlam kazanıyorum benim lugatima daha da anlam kazandiriyorsun.sen anlat ben seni her zaman büyük bir zevkle dinleyim.🌹
İyi geceler Dilara hanım .Lisede mecburi felsefe almıştım.Aklımda tek kalan sofistler:).Çok güzel anlatıyorsunuz severek takip ediyorum.Eliniz kolunuz ağrımasın.bu video aklıma Osman Çakmakçının Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine isimli kitabını getirdi.okumadıysanız bir göz atın bence.
bu videoya ve kanala çok manidar bir zamanda rastladım. kastettiğim şeyi yanlış anladım cümlesini duyunca kafayı yiyecek gibi oldum. çünkü tam olarak böyle hissediyorum.
Mükemmel video. Konudan çok sapmadan ama çok da sıkmadan farklı alanlarla ilişkilendirmişsin, bu da videoyu zengin yapıyor. Tebrikler.
uzun zamandır bunu düşünüyorum ve şu anda bu konuda benzer fikirlere sahip birini görmek çok hoş :)
Dilara 40 yaşında ve kendimi bildim bileli okuyan biriyim ama 2-3 aydır seni takip ediyorum ve çok şey öğrendim. Gazali ve İbn rüşt okumama rağmen felsefeye şu an duyduğum ilgiye hiç sahip olmadım. Emeklerin için kutlarım seni. Umarım çok başarılı olursun ve aktardığın bilgiler herkese ulaşır.
Geçmiş olsun! Tekrar hoş geldin
Geçmiş olsun Dilara keyifle takip ediyorum nadiren yazıyorum o yüzden tüm videolar için tek tek teşekkürler emeğine sağlık...
Harika bir video olmuş. Bir haftadır fenomenolojiyi anlamaya çalışıyordum. Harika oldu.
Düşünmeyi de düşünmek, tam bir filozof üslubu...☺
Seni düşünüyordum, uzun süre video yayınlamadı diyordum kendi kendime ve video geldi emeğine sağlık. 👏❤️👏
Bir dil öğretmeni olarak bu detayları hatırlamak iyi geldi 🌸
Geçmiş olsun hocam sizi iyi görmek güzel, Türkiyemizin size ve felsefeye çok ama çok ihtiyacı var.başarılar.
Bir insan bir insanı neden anlamaz??
Çünkü herkes bildiği kadar görür ve insanlar genel olarak kişisel çıkar ve savunmalarla hayatlarını idame ettirdikleri için anlamlar farklılaşabiliyor......
Emeğinize sağlık keşke sizin gibi rasyonel düşünme biçimini ve yolunu açmaya çalışan insanlar cogalsa bu sayede her sorun süreç içerisinde çözülür
Çok güzel bir videoyla geri dönüş, teşekkürler ve sevgiler.
"Var olmak algılanmaktır" demiş Berkeley. Dilozof bunu başardı. Beynimde sonsuz sorular...
9:45 ben de deli gibi takılırdım buna küçükken. anneme sorunca boş boş bakardı suratıma
Çok güzeldi izlemeye kıyamadım şimdi bir daha dinleyeceğim tam istediğim konuydu
Dilozof senden bir şey rica edebilir miyim Eğitiminin ve bireysel çabanın etkisini oldukça görüyorum çok güzel örnekler veriyorsun bilgi siyaset ahlak din .... vs felsefe disiplinlerini de anlatır mısın kavramları çok güzel örnekliyorsun
Böylelikle bir çok lise öğrencisine rehberlik etmiş olursun çoğu felsefeyi sevmiyor
Aslında insan kendini bile tam olarak anlayamıyor değil ki karşıdaki insan bunu nasıl yapsın ..boşuna tapınak girişinde 'kendini bil ' yazmıyor.bende anlaşılmayı beklemeyi bıraktım ☺️günümüzde de bu dediğin konunun en göze batan kısmı bence " kavram karmaşası " netlik bozulup kişisel yorumlar devreye girince ortalık karışıyor. O yüzden bir tanımın insan sayısı kadar varyasyonu olabilir bunu kabul etmek işimizi kolaylastirir diye düşünüyorum.
''Masa'' denildiğinde neden hepimizin aklına benzer bir nesne geliyor?(tam olarak aynı masa gelmese de). Bu durumu dilin nesnel yanının da bulunmasıyla açıklıyorum. Masa bir nesnedir, kelime de o nesneye işaret eder. Dolayısıyla nesnel bir dayanağı var. Dil ne kadar öznel olsa da nesnel bir yanı da bu sebeple var. Dillerin birbirine çevrilebilmesi de nesnel yönünden dolayı.
Teşekkürler emeğiniz için sabırsızlıkla bekliyoruz devamını, videoda değindiğiniz gibi hatıralar, anlamanın yada anlaşılmanın önemli bir parçası kabul, erdemler de anlaşmanın anahtarı olabilir mi? Biraz açmak gerekirse merhametli biriyle merhametsiz birinin anlaşması ne kadar olası, anlaşmak yada anlaşılmak için erdemler herşeyden öte sanki
Hatta hayatta üzerine biraz düşünüldüğünde anlamsızlaşmayan tek şey erdemler değilmi..
Sokrates felsefesini calisyordum ben de ve bu tanim olayini tam anlayamamistim. Bu video cok faydali oldu. Tesekkurler
Teşekkür ederim, anlattıklarınız ve anlatımınız benim için çok kıymetli. Zamanınıza ve varlığınıza sağlık dilerim.
Emeğinize sağlık kardeşim. Çok net ve anlaşılır kılmışsınız. Günümüzün modern zihin manipülasyonlarinin farkına varmak ve aldanmamak için heidegger (faşist demek insafsızca olur) Husserl okumak şart. Bazen ahh keşke almanca bilseydim diyorum.
'Beni bir tek kişi anladı o da yanlış anladı.' Sözü doğruymuş demekki.
Belki de ilk defa güzel bir kızın güzellik yerine düşünce üretip sattığını görüyorum. Hem de el değmemiş konular hakkında.. Tebrikler çok başarılı.
Dilaracim harikasın yine tebrikler 🎉❤ Hata bulmak gibi olmasın ama sen soylerken kafam karistigi icin baktim. Okul Geçidi İşareti: Konulduğu yerde çocukların geçebileceğini ve sürücülerin bu kesimden geçerken daha dikkatli davranmaları, okul geçidinden geçen çocuk ve yayalara ilk geçiş hakkını vermeleri gerektiğini bildirir.
Gelecek videoları “ 👀 👀 “ ile bekliyorum 💁🏻♀️😜💖
Sana bol başarılar diliyor seni örnek alıyor ve sizi çok seviyorum. Daha ne kadar özne türetilirse o kadar da takdir ediyor destekliyorum. Sizi daha çok insan keşfetsin bilinçlensin istiyorum. İyi ki varsınız istikrar ve hevesinizin kaçmaması dileğiyle ,yeni ve daha nefis videolarınızı hep bekleyen bir tabandan sesleniyorum bu işi hiç bırakmayın olur mu?
8:45 levhanın anlamı, okul geçidi (sürücü için dikkat et) anlamında. anlam için gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkinin yorumlanması bazen yanlış da olabilir. :D
Takriben yüz civarında bu dünyada felsefe alanında filozof olarak kabul edilmiş kişiler var bence tek tek bunların açıklayıcı videolarını yapmanız lazım.
anlamın anlamı sonsuz imadır - Derrida
bazen gerçekler , bazen imgeler uğruna ölürüz - Enzo Pelone
Eğer dil düşüncenin bir göstergesiyse dil olmadan düşünce mümkün olur. Ama bu şu anki düzeyde bir düşünme olmaz gibi geliyor. İnsanın kafasından bütün kelimeleri atsak acaba insan nasıl olurdu? Diğer hayvanlardaki iletişim şekillerini - mesela bir aslanın kükremesi - dilden saymazsak insanda buna benzer bir iletişim mekanizması olan şu anki gelişmişliğinden çok uzakta bir hayvan olurdu. Düşünme düzeyide tabii diğer hayvanlardakinden pek farklı olmazdı. Bu yüzden dilin insanı insan yapan en önemli araçlardan olduğunu düşünüyorum. Ve de bir gösterge olsa da gösterdiği şeyi çoğunlukla oluşturanda dilin kendisi oluyor bu şekilde.
Ömer ama diyelim ki bir insan kör sağır ve dilsiz yine düşünür ve medeni bir şekilde yaşayabilir ki bence düşüncelerimizin özü dil değil (Beren saat’in kör sağır ve dilsiz bir kadını oymadığı bir filmi var tavsiye ederim. :)
Çok güzelsiniz efenim sadece yüz güzelliğiniz değil... 👍❤️
Felsefe "ders"inden nefret ederim ama sen bir saat konuşsan dinlerim🤗
Hoşgeldiniz tekrar Hocam, geçmiş olsun. Sormak istediğim bazı şeyler var:
1. Peki inanların ortak bir sözleşme yapıp eşyaya masa demiş olmaları sizce ne kadar mantıklı?
2. İlkine bağlı olarak eğer bir sözleşme varsa farklı diller neden ve niçin oluşmuş olabilir?
Dünya benim tasarımımdır.
Schophenaur
Bende üretenlerin tasarımı sanıyordum
Çünkü , 1..kavrama yetekleri farklı ,
2..kelimelere yükledikleri anlamlar farklı ,
3..Düşünce motifleri farklı ,
4..Bilgi ve kültür donanımları farklı ,
5..Dini inançları farklı ,
6..kavrama ve yeteneklani farklı ,
7..Arzu ve niyetleri farklı ,
8..İlgi alanları farklı ,
9..Duyum ve algı kapasitelari farklı ,
10..Konuşma üslüp ve tarzları farklı,
11..ihtiyaçlaı farklı ,
12..Anlatabelme ve anlayabelme kapasitelari
farklı vs .vs. vs...
*01:11** "insanlar beni anlamıyor"*
buradaki sıkıntı, insanın kendi ile alakalı olan kısımları da "kendileştirmesi" yada "öznelleştirmesidir". insanlar beni anlamıyor derken, aslında oradaki "ben" , asıl olan özne değil. oradaki "ben", düşüncelerdir. yani düşüncelerimizi öznelleştirdiğimiz için, ister istemez düşüncelerimiz karakterize olur. ana karakter "biz"ken , bize dair bir parçamız da "bizmiş gibi bir anlama sahip olur". ben bedenim değilim, yada ben sözlerim değilim. yada ben düşüncelerim değilim ki.
dolayısıyla "insanlar beni anlamıyor " cümlesinde sıkıntıyı yaratan şey, ben yerine asıl konunun muhattabının konulmaması. "insanlar beni anlamıyor" yerine "insanlar düşüncelerimi anlamıyor" şeklinde ifade etmek gerekirken, bu yapılmaz. çünkü asıl olan özne yada asıl olan "benlik" arka plana atılır. çünkü ,dikkati genelde ön plandaki figürler çeker. ben dediğim şey bir zemin iken, ben'e dair olan düşüncelerim ise figür konumundadır. ancak zaten ortada olan figürleri parlatmak için, figürleri "ben" diye nitelendiririz. düşüncelerimiz biz değiliz. bedenimiz biz değiliz. duygularımız anılarımız hafızalarımız yada zihnimiz biz değiliz. bize dair olanları biz gibi kabul etmek ,sıkıntının ana kaynağıdır.
"insanlar beni anlamıyor" . insanlar beni anlamaz. çünkü insan , kendi benliğini anlayamaz. kendi benliğini , kendine dair olanlarla karıştırdığı için , adeta kendini kendine dair olanların arasında kaybeder. "düşünüyorum öyleyse varım" diyen bir kişi, düşünüyor olanın "ben" olduğunu, düşünenin "asıl özne" olduğunu vurgular. ancak düşünce ben değildir. fakat, düşüncelere benlik verme alışkanlığına sahibiz. birisi düşüncelerimize laf söylese, eleştirse, doğru yada yanlış diye nitelendirse ; doğru yada yanlış olan şey "ben" olmam. ama benmişim gibi savunurum düşüncelerimi. çünkü, düşüncelerimi sahiplenmişimdir yada çok "benimsemişimdir". bana dair olanları "benimsemek" , benle ilgili olanları "özümsemek" , kendim ile kendim olmayanları birbirine karıştırmaktır. bu da yanılgıyı doğurur.
"insanlar beni anlamıyor". insanlar senin neyini anlamıyor ? ben denilen yapı , bir parça değil. dolayısıyla bir insan bir insanı "tam" olarak anlayamaz. tam olarak anlama, bütünüyle anlamak, eksiksiz, noksansız , bütünüyle anlamak diye birşey söz konusu olamaz. bu tarz kelimelerden kaynaklı olan anlamsal karmaşalar zihni bulandırır. çünkü zihin, kelimelerle kavramlarla şekillenir.
*02:30** "bir başkasının düşüncelerine ulaşmak"*
bir başkasının düşünceleri = değildir ; bir başkasının "kendisine" . dolayısıyla "beni kimse anlamıyor" diyen birisi aslında , beni anlamıyor demek yerine "düşüncelerimi" kimse anlamıyor demek ister. fakat buradaki "demek istediğini" dile getirirken, kendi öznesi ile düşüncesini yer değiştirir. dolayısıyla kişi kendini çelişkiye yada karmaşa içine sokar. "beni kimse anlamıyor " .. anlamayacakta. çünkü seni değil senin düşüncelerini anlama yada anlamama durumu var. benliğin anlaşılması yada anlaşılmaması durumu değil .
*07:45** "siz kendinizit tam olarak ifade edemezsini"*
ne kadar da belli bir alışkanlık olduğu. insanın kendisi , düşünceleri değildir. " siz kendinizi tam olarak ifade edemezsiniz " değil , "siz kendinize ait düşüncelerinizi tam olarak ifade edemezsiniz" şeklinde olmalıdır. bu basit durumdan çıkar bütün karmaşa ve kargaşa .
*08:15 "sen masa dediğinde benim gözüme ağaç gelmiyor"
sen masa dediğinde benim gözüme masa gelir ama hangi masa ? masa, isim olarak tekil iken tür olarak çoğuldur. dolayısıyla sen masadan bahsederken yemek masasından mı , yoksa müdürün masasından mı , yoksa oturma odasının ortasında duran masadan mı bahsettiğini belirtmez isen," tam olarak anlaşılmama durumun" ortaya çıkar. daha doğrusu , senin anlaşılmaman değil, senin aklındakinin anlaşılmaması durumu ortaya çıkar. sonuç olarak "senin anlaşılma durumun " bir ifade hatasıdır. "benim anlaşılma durumum" da benzer şekilde ifade olarak hatalıdır. çünkü eksik ifade var. gerek masanın hangi masa olduğu konusunda ifade eksikliği , gerekse "benim anlaşılma durumum" cümlesindeki "ben" yerine "düşüncemin" konulmaması da anlaşılmamayı ortaya çıkarır.
*10:14** "bir nesnenin isminin neden o isim olduğu sorusu"*
masa bir isimdir. masa bir nesnenin ismidir. mustafa benim ismimdir. masaya neden masa denmiş ? bana neden mustafa denmiş ? masayı ilk yapan kişi masaya masa demiş.babam da bana mustafa demiş. bana isim verirken, insanların kullandığı isimlerden bir tanesini seçmiş. sonuçta bana nesnel bir isim de verilebilirdi. mesela bazılarının ismi güneş, gün, gül'dür. masayı ilk yapan kişi masaya masa ismini vermiş olsa da , tabi masayı bir türk yapmamış. television 'un televizyon şeklinde olması gibi, masa isminin de orjinali ile birebir bir ilişkisi olacak değil. dolayısıyla nesne isimlerinin nereden geldiğine bakılarak biryere ulaşılmaz. çekyat ismi nesnenin kendinden değil , nesnenin bir özelliğinden gelmekte. sonuç olarak çekyat 'ın kendisi bir yatak. ama yatak genel bir isim. çekyatı diğer yataklardan ayırmak için ona özgü bir isim vermişler ve ona özgü olan ismini, yine onun niteliklerine bakarak vermişler. örneğin arkadaş kelimesinin arkataş kelimesinden çıktığı söylenmekte. eskiden savaşçılar birbirini korumak için sırt sırta verirlermiş ve arkasını kollayan , kendini başkasının sırtına dayayan kişi adeta bir zırh gibi görev yaptığından ,arkadaki kişiye arkataş denmiş ve günümüze gelene kadar arkadaş olarak değişmiş derler. mantıken de bakılacak olursa , arkadaş dediğimiz kişiler bizim ardımızda olan ve bize destek olan kişiler olması, arkataş fikrini inandırıcı hale soksa da , arkadaş isminin arkataştan geldiği muallak. eskiden isimler , verildiği yere göre bir manası olurken , artık rastgele isimler verilmekte.
Tam da bu konuyla ilgili aklımda takıntıya yakın bir düşünce bulutu dolaşıyordu ki bu videoya denk geldim. Henüz üsturuplu bir şekilde başlamış olmasam da sanırım en çok ilgimi çeken alanlar dil ve zihin felsefesi olacak gibi duruyor.
Hoşgeldin Dilara 💜
Çok Güzel 😍👍
Hiçbir şey yoktur; bir şey olsaydı bile biz onu bilemezdik; bildiğimizi var saysak bile başkalarına bildiremezdik. Demiş gorgias hocamız.
Biz bu birbirini anlama sorununu çözebilmek için arkadaşımla çok büyük bir resim kağıdı ve kalemler alıp, kağıdın başına oturmuştuk. ( Promiller yüksekti tabi. ) Daha sonra her birimiz, konuşmaya başladığı zaman anlatmak istediği şey için kullandığı anahtar kelimeleri oraya yazarak, yanlarına şekiller çizerek ve birbirlerinin arasında oklar çizerek konuşmaya devam etmiştik. Bu şekilde; hem dialoğu ses ve mimiklere ek olarak, kağıt üzerindeki sembollerle zenginleştiriyor, hem de sohbetin akışı kesilse, ya da ara versek de, sonradan okları takip ederek kaldığımız yeri buluyorduk. Herkes, iki sarhoşun sohbetin orta yerinde, abi neden bahsediyorduk, diye beyninin yandığı anlar olduğunu ve başka bir konuya atlayabildiklerini bilir. Bununla birlikte, en yaratıcı sohbetlerden bazılarının da, bu tür zamanlarda yapıldığını da görmüşsünüzdür.
Aslında konuşmak çok büyük bir zaman kaybı. Gökyüzünde uçan yüzlerce kuş, aynı anda ve aniden yer değiştirebiliyor. Büyük bir balık sürüsü, ya da bufalo sürüsü örneklerini de verebiliriz. Bu saydığım hayvanlar birbirlerini anlamak için beş duyularını birden kullanıyorlar ve çoğu zaman amaçları ortak oluyor. Aynı anda su içmeye gidip, aynı anda besleniyorlar. Aynı zamanda çiftleşme sezonu açılıyor, aynı zamanlarda bebekleri oluyor. Bizlerin ise, maaş günlerimiz, kredi taksitlerimiz, kahvaltı alışkanlıklarımız, o sırada kullandığımız ilaçlar, kimyasallar, kanımızdaki şeker miktarı, karnımızdaki yağ miktarına kadar hepsi farklı. Üstelik, ya kulaklarımız karşımızdaki insanın ses tonundaki küçük farklılıklardan ruh halini anlayamayacak kadar duyarsız, ya da beynimiz bunu göz ardı ediyor. ( Ki kayıt edilip incelendiğinde hormon miktarlarına kadar anlaşılabiliyor. ) Biraz daha devam edersem doğal seleksiyona, oradan da başka yerlere gireceğim o yüzden burada kesiyorum. Kompozisyon diye bir şey de kalmadı zaten.:D Konuşmak isteyen olursa yorumlardan devam edebiliriz.
Aslında yaptığınız etkinlik çok mantıklı. İkinci paragrafta da iyi bağlamışsın bence. İlginç fikrin için teşekkürler.
Felsefeyi bize sevdirdiğin teşekkürler hocam.
Merhaba, "için" eksik kalmış sanırım.
@@serkannkeser haha teşekkürler.
dil toplumun bilincidir dilini kaybetmiş bir toplum bilincini kaybetmiştir.
harf inkilabı hakkında ne düşünüyorunuz?
Anlam krizi yaşayan ve bugün bizim ülkemizde de yeterince tanınmayan iki isim geldi videoyu izlerken ; Rilke ve Fernando Pessoa.. Rilke "insanlar yalnızları anlarlar sanıyoruz ama hayır sadece veremli gibi toplum yalnızları ötekileştirir" derken bana göre bugüne kadar en fazla yalnızlık buhranina girmiş kişi Fernando Pessoa, Portekiz'in en meşhur yazarı yaşarken sadece bir kitabı yayınlandı ölünce sandıkta binlerce sayfa yazıları çıktı, biraz uzun bir yorum olacak kusura bakmayın fakat sizi dinlerken sürekli Pessoa aklıma geldi, Alvaro de Campos, Ricardo Reis ve daha 2 takma isim daha kullanarak yazmış eserlerini yani her eserinde farklı bir isim ve bu isimlerin her birisi farklı karakterler, adeta ruhunu yüzlerce parçaya bölmüş Pessoa ve her eserinde birbirinden dünya görüşleri farklı isimleri kullanmış.. Bugün edebi ortamlarda bu anlam krizi suyu çıkartılıyor ama gerçekten bunu iliklerine kadar yaşamış Pessoa gibi insanlar yazdıkları şeylerde kelimeler ile adeta cinayet işliyorlar yani vurucu demek yetersiz kalıyor "Ben hiçbir şeyim hiçbir şey olmak isteyemem öte yandan dünyanın bütün hayalleri benim içimdedir" :)
Merhaba sen gel çocuklugunda sordugun sorularin cevaplarini burada, bu yaşında, bu kadar okumalardan sonra bulan, adina Dilara denilen muhtesemsin.Derslerime inanilmaz katki oluyor.Tesekkùrler.
İnsanlar neden birbirlerini tam olarak anlayamaz anlayamadım bu videoyu izledim ve beynimi yanıma bıraktım galiba kafam dolu olduğundan :D
N'nin üzerinde bulunan işaret N sesinin ağızın gerisinden okunmasına sebep oluyor. Harfin adı ''Nazal N'' Eski Türkçe de, Doğu Oğuzca da ve Anadolu Türkçesinde kullanılır. Neşet Ertaş'ın ''Gönül'' dediğinde çıkardığı N sesi bu sestir.
Teşekkürler, felsefeyi sevdiren insan :)
7:20 dilin niteliklerine ve tanımlarına da bakmak gerekir aşk daha çok bir insan duyulurken sevgi kelimesi ise onu işe bir mesleğe bir alana yönlendirir sevda dediğimiz üst nokta olan fütürsuzca aşk beslemek kelimeleri yerine getiriyor kelime dağarcığı genişliği ile alakası var
Düşünmenin ve İnsan olmanın ifade edebileceği en önemli şey bize öğretilegelen herşeyi yıkabilme gücüdür ve bize öğretilen hiçbirşey doğru değildir
diye bir söz duymuştum sonra bu video geldi ilginç
İnsan’lar , ruhu var ; ruhsuz olmayan diye ayrışır..!
Olmayan yoktur ..! Yok olan , yani olmayan şey , var’ı ( olanı ) anlayamaz..!
O bizi neden anlamıyor..?
O zaten yok , sayın Dilozofum , yok olan şey’den , sizi anlamasını bekleyemezsiniz...!
Canım çok tatlısın. Seni tebrik ediyorum. Çalışmalarında başarılar diliyorum.😗
04:52 "dil , hakikati ıskalar.o şeye tam olarak yaklaşamaz"
Hmm. An-lamak. Birşeyi an-lamamız için an-ı yakalamamız yani sonsuz hızda güçte vs olmamız gerekiyor.
...
Aklıma şu soru gelmişti. Yaratıcı cehennemde acı var, oradakiler çok acı içindedir(elem verici azap) diyor. Peki o acıyı nasıl anlayabiliyor?
...
Cvp şöyle bulmuştum: Bu soru yaratıcı için sorulamaz? Yaratılmışlar ise asla birbiri gibi olamaz.
'Dünyadaki en uzak mesafe, iki zihin arasındaki mesafedir.' Türkiye'deki iki zıt kutbu anlamak için yeter de artar bir iddia.
Yaratıcılık, kusurdan çıkarmış gibi gözüküyor...
Çaba ve hayal kırıklıgından kaynaklanıyor sanki...
ve bence dil de buradan dogdu..
Yani, yalıtılmışlığımızı aşma arzusundan ve bir başkasıyla bir çeşit bağlantı kurma durumundan. Sadece bir hayatta kalma sorunu olsaydı kolay olurdu.
Bilirsin işte, "su" dediğimizde bir ses çıkarırız. ya da "sivri dişli kaplan arkanda!" dediğimizde yine bir ses çıkarırız.
Ama galiba gerçekten de ilginç olan şu: Yaşadıgımız tüm soyut ve kavranamaz şeylerde iletişim kurmak için aynı simgeler sistemini kullanıyoruz.
Ne demek "hayal kırıklıgı" "öfke" ya da "aşk"?..
"Aşk" dediğimde, ses ağzımdan çıkar sonra diğer kişinin kulagına çarpar, beyninin kıvrımlı kanallarında yolculugunu yapar.
Yani, sevginin bulundugu ya da bulunmadıgı anılardan geçerek, dediğimi kaydederler, sonra "evet" derler, anlamışlardır.
Peki ama anladıklarını nasıl bilebilirim?
Çünkü sözcükler uyuşuktur.
Sadece simgedirler, ölüdürler, anlıyor musun? ve deneyimlerimiz o kadar kavranamazdır ki. Algıladıgımız pek çok şey anlatılamaz, dile getirilemez.. Dahası, yani biz bir başkasıyla iletişim kurdugumuzda, ve bir bağlantı kurdugumuzu hissettigimizde, anlaşıldıgımızı düşündügümüzde, zannedersem manevi bir birlik hissetmiş oluruz. Ve bu duygu geçici olabilir ama galiba da bunun için yaşıyoruz.
Waking Life (2001)
Sizi yeni kesfettim. Harikasiniz cok tesekkur ederim kaliteli icerikler icin. Bu video serisinin devami nerede yardimci olabilir misiniz?♥️
Video çok güzel olmuş. Acaba açıklama kısmında bazı makale linkleri paylaşma şansınız var mı? teşekkürler...
UA-cam videolarında başarılar diliyorum.
Çok sevgiler, Dilozof 💙
Simdi benim sana tutkulu duygularimin kelimelerle ifadesi hislerimi sana anlatamayacaksa ve bende sana aşık olduysam; o zaman bu kendi basima yasadigim bir delilik hali. Mana yoksa hayal kirikligida yok. Bu nasil bir acı
Videolara Podcasts şeklinde yüklerseniz çok iyi olur
Kelimeleri açıklamak, bilinmeyeni bilinmeyenle izah. Anlamı sabitleştirmenin en basit anlamlara isim vermekten komplekse doğru gitmesiyle mümkün olabilir diye düşünüyorum. Mesela baktığımızda makale tarzı çalışmalardan herkes aynı şeyi anlar zira müphem kelimeler yoktur, bu öznelliğin yansıtıldığı alan daha çok edebiyat...
Hocam özlettiniz lütfen devame edin👍
Dil gerçeklikle ,duygularla ,seslerle ve hislerle alakalı ve bundan dolayı toplumsal uzlaşma olmuştur diye düşünüyorum.
Bu video üzerine Kırmızı Asa 6.bölüm videosu daha bi anlamlandı benim için. Sen bir Kırmızı Asa 6 eleştirisi yapar mısın?
En uzak mesafe
ne Afrika'dır,
ne Çin,
ne Hindistan,
ne seyyareler,
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe
iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan.....’
Herman Amato’ya ait olan ve Can Yücel’in Türkçeye çevirdiği bu dizeler bir öğüt gibidir aslında.
Tekrar hosgeldin
Bir yer var ,biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım,duyuyorum
Anlatamıyorum.