Bugün van yyü'de yuksek lisans sinavina girdim. Ne tesadufse dun aksam bu videoyu dinledim ve sinava girdigim sinifta gozetmenimiz eren rizvanogluydu. 9 sorudan birisi de dil felsefesiyle ilgiliydi ve ben de tabiki dinlediklerimle de hareketle daha onceki bilgilerimi ekleyip bir yazi yazdim. Kagidim eren hocanin dikkatini cekti. Yaziliyi turkce ogretmeni oldugum halde 120 kisinin arasindan 5. Siradan gectim. Mulakatim da cok iyi gecti. Ins yarin yuksek lisansli olacagim bu videonun sayesinde:)
İnanırmı? Kendi ağrısı olduğunu hisseder bilmek le hissetmek arasında fark yokmu. Bir .çaydanlığın sıcak olduğunu biliyorum. fakat dokunmadan ne kadar sıcak olduğunu nasıl bilirim? Bence burada Wittgenstein den alıntı yapayım. Konuşulmuyanlar hakkında susmalı? Neye inanıyorsun?
Wittgenstein'ın İkinci dönem felsefesini anlatan Dil Felsefesi III: İkinci Wittgenstein'da Gramer paradigması adlı 472 sayfalık, Bursa Sentez yayınları kitabımız yayınlandı. Bu videoyu izleyenlerin mutlaka okumaları gerekir. Prof. Dr. Zeki Özcan
Bu Videoda anlatılan Wittgenstein görüşlerini 1929'dan sonra terk etti. Buradaki Wittgenstein ikinciye bir geçiştir. İzleyicinin asıl Wittgenstein'ın İkinci Wittgenstein olduğunu bilmesi gerekir. Bu konuda 470 sayfalık bir kitap yazdım yayınlanmak üzere Prof. Dr. Zeki Özcan
Tractatus'a direkt olarak okumaya başlamak mantıklı bir seçim midir? Ya da ondan önce tavsiye ettiğiniz kitap var mı? Ray Monk'un How to Read Wittgenstein'ı okudum, birkaç video izledim ve yazı da okudum. Başlamak için yeterli midir?
Sizin okuduğunuz kitabı bilmiyorum, okumadım ama Tractatus'a başlamadan önce bu eser üzerine yazılmış yüksek lisans tezi , doktora tezi gibi akademik tezleri internetten bulup okumanız daha faydalı olabilir. Bir tane tezin linkini aşağıya yazdım. Bu tür tezlerde eserlerin zor anlaşılan yanları farklı farklı kaynaklardan referans gösterilip ele alındığından veya başka ek bilgiler de verildiğinden konuya çok yönlü yaklaşabiliyorsunuz. tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=Br_XTptK8CZ70f0JGX9xEnvtw0vJxGHZsxGtgS2brLwSzUrx_66WTv_9K5DHxvfp Ayrıca altta "Anna Dillane" isimli kullanıcın sorusuna verdiğim yanıtlarda analitik felsefe ile ilgili başka isimlerin listesi de var. Analitik felsefe üzerine başka isimlerde okumak faydalı olabilir.Yada genel bilgi olarak yazılmış ders kitapları gibi kitapları.
Merhaba videonuz icin tesekkur ederim. Haftaya felsefe dersinde analitik felsefeyi anlatacagim . Inanin neden bunu seçtim bilmiyorum cok merak ediyordum . Ancak anlaşılmasi tahmin ettigimden de zor geldi bana . Şans dileyin 😁💘
Aşağıdaki videoda Ayhan Çitil felsefe tarihini baştan alıp kısaca özetliyor. Bu arada analitik felsefeye de değiniyor ve klasik felsefe (metafizik) ile analitik felsefe arasındaki farkı da mecburen ele almış oluyor. Klasik felsefeyi yani metafiziği anlam, öz, mana gibi daha subjektif konular gibi düşünün. Yani filozofların iç dünyasından kopup gelen kaynağı belli olamayan düşünceler gibi. Analitik felsefeyi ise doğanın, fiziğin, matematiğin insan zihninde bir yansıması sonucu filozoftan bağımsız olarak, kendiliğinden, otomatik oluşan düşünceler gibi değerlendirin. Yani filozof'un nereden geldiği belli olmayan bir yaratıcılıkla, kendi yarattığı subjektif düşünceler değil doğanın matematiğinin zihninde filozofa ödünç verdiği ama filozofun kendi yaratığı düşünceler sandığı bir zihinsel süreç. Tabi bu süreç dil aracılığı ile gerçekleşiyor. Yani doğa evrensel bir dille konuşuyor (matematik)r ve de filozof bunu insan sesine ve kelimelere çeviriyor. Aşağıda Ayhan Çitili bu bakış açısına göre dinlerseniz belki size yardımcı olacak noktalar yakalayabilirsiniz. Umarım bu size yardımcı olur:) ua-cam.com/video/YdXzKQTRphU/v-deo.html .
Bu sorunun cevabı hem çok basit hem çok zor. Eğer "varlık" denen kavrama direk nesnel şeylerin duyular vasıtasıyla zihindeki yansıması olarak bakarsanız çok basit. Duyularla edinilen verilerin zihinde yeniden kurduğu similasyonlar (temsiller). Şimdi felsefenin en birinci derdi; zihinde oluşan ve ismine imge denilen nesnelerin zihinde yeniden temsil edilmiş hallerinin ne kadar gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusu. Yani duyu organları ve zihin gelen veriyi ne kadar çarpıtıyor ve istem dışı (bilinç dışında) ne kadar otomatik olarak bunları yorumlanıyor tartışma konusu. O yüzden bunlara direk imge diyemiyoruz da imgelem dünyası, imgelem boyutu, imgelemimiz gibi subjektiflik anlamına gelecek bir atıfta bulunuyoruz. Yani klasik felsefe (metafizik) "benim imgelemim seninkinden farklı olabilir" şeklinde bir yargıda bulunmak için , insanların öznel ve bilinemez varlıklar olduğunu vurgulamak için böyle bir kavramlaştırma yapılıyor. Fakat analitik felsefe ve analitik felsefeciler olmasalar da yeni metafizikciler diyebileceğimiz çağdaş felsefeciler nesnelerin zihnimizdeki temsillerin deformasyona uğrasalar da, o anda oluşan geçici özleri diyebileceğimiz (fenomenler) ve de ancak zihnimizin anlayabildiği kavramsal halleri (imgeler) kişiden kişiye farklılık göstermemesi gerekir diyorlar. Yani kısaca imgelem dedikleri zihinde nesneleri (ve duyguları) yeniden canlandırma, hayal etme, düşünme ortamı (smilasyon). İmgede bu ortamdaki nesne temsilleri (nesnelerin zihindeki yansımaları) denilebilir. Ama eğer klasik metafizik gözüyle bakarsanız imgelem; insan dışı dünyanın (tanrısal boyutun) zihindeki tezahürü gibi noktalara gidebilirsiniz. Bilmiyorum anlatabildim mi. En basit böyle anlaşılabilir diye düşünüyorum. Aksi halde felsefe kitapları çok karışık anlatıyor.
Yani tabi bu Wittgenstein'ın bir önermesi , belirtmeyi unutmuşum kusura bakmayın. Ama o kısacık ölüm anı dediğiniz şey bu önermeyi çürütmüyor. Hatta bir kaç ayrı bakış açısından baktıığınızda dahi çürütüyor demek bi hayli zor. Wittgenstein'ın belirttiği şey yaşam denen düzlemle ölüm denen deneyimin ayrıklığı. Yani yine Tractotus'dan cevap vermek gerekirse 2.013 te der ki; "her bir şey, sanki, olanaklı bi olgu bağlamları uzamında bulunur. Bu uzamı boş olarak düşünebilirim ama şeyler uzamsız olarak düşünülemez." Tıpkı iki boyutlu bi düzlemde bi küp ya da küre düşünemeyeceğim gibi, yaşam uzamı da ölüm olgusu için olanaklı değildir. Bu arada o kısacık an dediğiniz şey en az 30 dakikalık bi süreçtir. Umarım cevap olmuştur.
yani zaten 20yy dan beri gelen bilim her şeyi açıklayabilir önermesini ben genel olarak çok sakat buluyorum. bakın yine wittgenstein'dan bir şey söyleyim 2.0211 de kendisi dünyanın bir tözünün olduğunu, eğer olmasaydı her bir önermenin doğruluğunun bir başka önermeye bağlı olması durumunun ortaya çıkacağını savunuyor. Buradan hareketle bilimin mutlak bilgiye ulaşmak açısından bir araç olamayacağını zira bilim dediğiniz şeyin önermelerinin sürekli birbiri ardına sıralandığını ve ilk hareket noktasının hep bir kabul olduğunu ap açıkça görebiliriz. Newton üzerine kurulan fizik Einstein ile beraber çöpe atıldı. Bu çok klişe bi örnek biliyorum ama burada dikkat çekmeye çalıştığım nokta bilim bi "töz" üzerine kurulu değil. Yani bu tamamen benim kişisel fikrim.
Wittgenstein cok kez gördüğü rüya , bir kücük ev camdan iceri bakıyor ve icinde bir seccade görüyor seccadeye gitmek istiyor ama engel var kapı ve pencerelerin önünde yilanlar var.
Bugün van yyü'de yuksek lisans sinavina girdim. Ne tesadufse dun aksam bu videoyu dinledim ve sinava girdigim sinifta gozetmenimiz eren rizvanogluydu. 9 sorudan birisi de dil felsefesiyle ilgiliydi ve ben de tabiki dinlediklerimle de hareketle daha onceki bilgilerimi ekleyip bir yazi yazdim. Kagidim eren hocanin dikkatini cekti. Yaziliyi turkce ogretmeni oldugum halde 120 kisinin arasindan 5. Siradan gectim. Mulakatim da cok iyi gecti. Ins yarin yuksek lisansli olacagim bu videonun sayesinde:)
Yüksek lisansı kazdığınıza göre artık bizi unutmazsınız herhalde... Ses kayıtlarınızı bekliyoruz, burada yayınlarız :)
Şansin yaver gitmiş. Keşke işini şansa birakmasaydin.
"insan, kendi ağrısını bilir; ama başkasının ağrısı olduğuna inanır."
Doğru bir bilgimi? insan kendi ağrısını hisseder: Başkasının ağrısını anlar?
Deneri Etiz anlayamaz, sadece ve sadece inanabilir. ağrı kişisel bir deneyimdir. karşı taraf herhangi bir şekilde bu deneyime dahil edilemez.
Dostum yanıtımı neden sildin?...
İnanırmı? Kendi ağrısı olduğunu hisseder bilmek le hissetmek arasında fark yokmu. Bir .çaydanlığın sıcak olduğunu biliyorum. fakat dokunmadan ne kadar sıcak olduğunu nasıl bilirim? Bence burada Wittgenstein den alıntı yapayım. Konuşulmuyanlar hakkında susmalı? Neye inanıyorsun?
sen dişin ağrınca biliyorum dişim ağrıyormu diyorsun. Evet biliyorum dişim ağrıyor.
Wittgenstein'ın İkinci dönem felsefesini anlatan Dil Felsefesi III: İkinci Wittgenstein'da Gramer paradigması adlı 472 sayfalık, Bursa Sentez yayınları kitabımız yayınlandı. Bu videoyu izleyenlerin mutlaka okumaları gerekir. Prof. Dr. Zeki Özcan
Elinize sağlik. Kitabi alacağim ilk firsatta.
Bu Videoda anlatılan Wittgenstein görüşlerini 1929'dan sonra terk etti. Buradaki Wittgenstein ikinciye bir geçiştir. İzleyicinin asıl Wittgenstein'ın İkinci Wittgenstein olduğunu bilmesi gerekir. Bu konuda 470 sayfalık bir kitap yazdım yayınlanmak üzere Prof. Dr. Zeki Özcan
zeki özcan hocam kitabiniz cikmis hayirli olsun, daha edinemedim ama merakla okumak icin sabirsizlaniyorum.
Evet oldu van yyü felsefe bolumu tezli yuksek lisansi kazandim:)
Tebrikler :)
O nasıl bir gevezelere susun demek hocam, nazikçe :)
Tractatus'a direkt olarak okumaya başlamak mantıklı bir seçim midir? Ya da ondan önce tavsiye ettiğiniz kitap var mı? Ray Monk'un How to Read Wittgenstein'ı okudum, birkaç video izledim ve yazı da okudum. Başlamak için yeterli midir?
Sizin okuduğunuz kitabı bilmiyorum, okumadım ama Tractatus'a başlamadan önce bu eser üzerine yazılmış yüksek lisans tezi , doktora tezi gibi akademik tezleri internetten bulup okumanız daha faydalı olabilir. Bir tane tezin linkini aşağıya yazdım. Bu tür tezlerde eserlerin zor anlaşılan yanları farklı farklı kaynaklardan referans gösterilip ele alındığından veya başka ek bilgiler de verildiğinden konuya çok yönlü yaklaşabiliyorsunuz.
tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=Br_XTptK8CZ70f0JGX9xEnvtw0vJxGHZsxGtgS2brLwSzUrx_66WTv_9K5DHxvfp
Ayrıca altta "Anna Dillane" isimli kullanıcın sorusuna verdiğim yanıtlarda analitik felsefe ile ilgili başka isimlerin listesi de var. Analitik felsefe üzerine başka isimlerde okumak faydalı olabilir.Yada genel bilgi olarak yazılmış ders kitapları gibi kitapları.
Bu müzik hangi büyük ustanın acaba?Çok hoş havalı ve seçkin..
Harika ve çok anlaşılır,samimi bir sunum. Teşekkür ederim. Aysberg örneğinde aysberg kelimesi ile bilinçaltı kast edilmeliydi sanırım.
"Bir şey soyleme riskini goze alıyorum." Diyen filozof kimdi?
Video sorusu haydi bilin...
derida
Merhaba videonuz icin tesekkur ederim. Haftaya felsefe dersinde analitik felsefeyi anlatacagim . Inanin neden bunu seçtim bilmiyorum cok merak ediyordum . Ancak anlaşılmasi tahmin ettigimden de zor geldi bana . Şans dileyin 😁💘
Aşağıdaki videoda Ayhan Çitil felsefe tarihini baştan alıp kısaca özetliyor. Bu arada analitik felsefeye de değiniyor ve klasik felsefe (metafizik) ile analitik felsefe arasındaki farkı da mecburen ele almış oluyor. Klasik felsefeyi yani metafiziği anlam, öz, mana gibi daha subjektif konular gibi düşünün. Yani filozofların iç dünyasından kopup gelen kaynağı belli olamayan düşünceler gibi. Analitik felsefeyi ise doğanın, fiziğin, matematiğin insan zihninde bir yansıması sonucu filozoftan bağımsız olarak, kendiliğinden, otomatik oluşan düşünceler gibi değerlendirin. Yani filozof'un nereden geldiği belli olmayan bir yaratıcılıkla, kendi yarattığı subjektif düşünceler değil doğanın matematiğinin zihninde filozofa ödünç verdiği ama filozofun kendi yaratığı düşünceler sandığı bir zihinsel süreç. Tabi bu süreç dil aracılığı ile gerçekleşiyor. Yani doğa evrensel bir dille konuşuyor (matematik)r ve de filozof bunu insan sesine ve kelimelere çeviriyor.
Aşağıda Ayhan Çitili bu bakış açısına göre dinlerseniz belki size yardımcı olacak noktalar yakalayabilirsiniz. Umarım bu size yardımcı olur:)
ua-cam.com/video/YdXzKQTRphU/v-deo.html
.
PANDORA - FELSEFE coook tesekkur ederim ve yazdiklarinizi anladim 😁💘
PANDORA - FELSEFE size bir sey daha sorabilir miyim ? Imgelem tam olarak ne oluyor bu da sinif odevimiz de 😊
Bu sorunun cevabı hem çok basit hem çok zor. Eğer "varlık" denen kavrama direk nesnel şeylerin duyular vasıtasıyla zihindeki yansıması olarak bakarsanız çok basit. Duyularla edinilen verilerin zihinde yeniden kurduğu similasyonlar (temsiller). Şimdi felsefenin en birinci derdi; zihinde oluşan ve ismine imge denilen nesnelerin zihinde yeniden temsil edilmiş hallerinin ne kadar gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusu. Yani duyu organları ve zihin gelen veriyi ne kadar çarpıtıyor ve istem dışı (bilinç dışında) ne kadar otomatik olarak bunları yorumlanıyor tartışma konusu. O yüzden bunlara direk imge diyemiyoruz da imgelem dünyası, imgelem boyutu, imgelemimiz gibi subjektiflik anlamına gelecek bir atıfta bulunuyoruz.
Yani klasik felsefe (metafizik) "benim imgelemim seninkinden farklı olabilir" şeklinde bir yargıda bulunmak için , insanların öznel ve bilinemez varlıklar olduğunu vurgulamak için böyle bir kavramlaştırma yapılıyor. Fakat analitik felsefe ve analitik felsefeciler olmasalar da yeni metafizikciler diyebileceğimiz çağdaş felsefeciler nesnelerin zihnimizdeki temsillerin deformasyona uğrasalar da, o anda oluşan geçici özleri diyebileceğimiz (fenomenler) ve de ancak zihnimizin anlayabildiği kavramsal halleri (imgeler) kişiden kişiye farklılık göstermemesi gerekir diyorlar.
Yani kısaca imgelem dedikleri zihinde nesneleri (ve duyguları) yeniden canlandırma, hayal etme, düşünme ortamı (smilasyon). İmgede bu ortamdaki nesne temsilleri (nesnelerin zihindeki yansımaları) denilebilir. Ama eğer klasik metafizik gözüyle bakarsanız imgelem; insan dışı dünyanın (tanrısal boyutun) zihindeki tezahürü gibi noktalara gidebilirsiniz. Bilmiyorum anlatabildim mi. En basit böyle anlaşılabilir diye düşünüyorum. Aksi halde felsefe kitapları çok karışık anlatıyor.
PANDORA - FELSEFE Tesekkur ederim 😊❤
Hocam,gerçek kısa bir battaniyedir,asla üstümüzü örtmeyecek sözüne ne dersiniz...
Çok doğru
Ölüm yaşamsal bi olay değildir dolayısıyla onu deneyimleyemeyiz .
Hüseyin Tosun kısacık olan ölme anını nereye koyuyorsunuz?
Yani tabi bu Wittgenstein'ın bir önermesi , belirtmeyi unutmuşum kusura bakmayın. Ama o kısacık ölüm anı dediğiniz şey bu önermeyi çürütmüyor. Hatta bir kaç ayrı bakış açısından baktıığınızda dahi çürütüyor demek bi hayli zor. Wittgenstein'ın belirttiği şey yaşam denen düzlemle ölüm denen deneyimin ayrıklığı. Yani yine Tractotus'dan cevap vermek gerekirse 2.013 te der ki; "her bir şey, sanki, olanaklı bi olgu bağlamları uzamında bulunur. Bu uzamı boş olarak düşünebilirim ama şeyler uzamsız olarak düşünülemez." Tıpkı iki boyutlu bi düzlemde bi küp ya da küre düşünemeyeceğim gibi, yaşam uzamı da ölüm olgusu için olanaklı değildir. Bu arada o kısacık an dediğiniz şey en az 30 dakikalık bi süreçtir. Umarım cevap olmuştur.
Hüseyin Tosun ne kadar guzel anlatdin. bravo. bilim olumu aciklayamaza variriz .
yani zaten 20yy dan beri gelen bilim her şeyi açıklayabilir önermesini ben genel olarak çok sakat buluyorum. bakın yine wittgenstein'dan bir şey söyleyim 2.0211 de kendisi dünyanın bir tözünün olduğunu, eğer olmasaydı her bir önermenin doğruluğunun bir başka önermeye bağlı olması durumunun ortaya çıkacağını savunuyor. Buradan hareketle bilimin mutlak bilgiye ulaşmak açısından bir araç olamayacağını zira bilim dediğiniz şeyin önermelerinin sürekli birbiri ardına sıralandığını ve ilk hareket noktasının hep bir kabul olduğunu ap açıkça görebiliriz. Newton üzerine kurulan fizik Einstein ile beraber çöpe atıldı. Bu çok klişe bi örnek biliyorum ama burada dikkat çekmeye çalıştığım nokta bilim bi "töz" üzerine kurulu değil. Yani bu tamamen benim kişisel fikrim.
Felsefi soruşturmalar diye bir kitap vardı o kitap 1. Ve 2. Diye ayrılıyor
Bahsettiği kitap o mu acaba ?
O kitaptaki Birinci ve İkinci ifadeleri kitabın bölümleridir. Dönemlerle ilgisi yoktur.
Fî Mâ Fîh (İçindeki İçindedir) fasid daire....
Wittgenstein cok kez gördüğü rüya , bir kücük ev camdan iceri bakıyor ve icinde bir seccade görüyor seccadeye gitmek istiyor ama engel var kapı ve pencerelerin önünde yilanlar var.
Kaynak?