Hocam mütevazi ve magruru ne güzel anlatınız bütün dersi hiç ara vermeden hayretle ve hoş bir lezzetle dinledim teşekkür ediyorum binler selam ve dua ile.
Uzun zamandır aklımdan geçiyordu, şöyle Külliyatı baştan sona anlatan bi kanal olsa ne güzel olur diye. Bu Mübarek Ramazan gecesi tevafuk oldu UA-cam ana sayfada karşıma çıktı Allah razı olsun hocam, Rabbim nasip ederse inşallah baştan sona dinlemeyi çok istiyorum.
Hocam 15 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Bu yayınınız vesilesi ile yeniden onunla tanışmış gibi oldum. Bildiğim yerler dediğim yerlerde meğer daha ne cevherler varmış. Risale-i Nur Kur'an'ı daha iyi anlamama vesile olmuştu, siz de Risale-i Nur'u daha iyi anlamama vesile oldunuz/inşallah olmaya devam edeceksiniz. Allah size ifade nimetini bize de istifade nimetini devam ettirsin.😊
Allah razı olsun hocam. Yeni yıla Besmele bahsi ile başlamak çok isabetli olmuş. Hem öğrenen hem öğreten talebeniz olarak çok teşekkür ediyorum. Dersleriniz den çok istifade ediyorum.
Nefer analogisine bir kac ekleme yapyamak istiyorum. Mesale Su H_2O. H_2 Patlayici, O_2 yakici. Bunun ikisinden abi hayat ve bir söndürücü olmasi bize gösteriyor ki, orda harekete gecen elektron, proton, neutron ve onlarin altindaki zerreler, kendi hesabina calismiyor, devlet namina, kendi kuvvetlerin fevkinde isler ceviriyorlar. Veya baska bir analogi daha acik bir sekilde anlasilir. Na Cl yani tuz. Na bizim icin zehirli, Cl de bzim icin zehirli. NaCl tam tersi sifali ve zehirli degil. Tek farki ne biliyormusunuz Na + Cl we NaCl arasinda? Na nin en üst elektrono gitmis birkac femto metre veya nanometre veya birkac angström Cl'e yaklasmis. Bu kadar. Ayni o Nefer hikayesinde gibi. O Adam gidiyor köy ahalesine evinize gidin diyor. Burda elektron bir kac femto metre gidiyor ve diyer zerrelere ilzan ediyor ki, insanlara zehirli olmamaya baslayin. evet elektron hareketiyke bunu onun alt parcacik olan zerrelere diyor, ve ne oluyor? Anlasiliyor ki elektron Devlet namina, Padisah namina Allah namina hareket eder, ordan kuvvetine alir
1:46:52 Necm 27, meleklere dişi isim takılmasından bahsediyor. "Tabiat ana" mevhumu da bu kapıya çıkmaz mı zaten. Dişilik= doğurganlık. Sekülerlere göre, haşa, yaratmakla doğurmak aynı şey olduğu için tabiata dişilik atfediyorlar.
Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, Risale-i Nur-Sözler/5. Elhasıl: Âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah'a asker olmaktadır. Risale-i Nur-Sözler/21
Allah razı olsun hocam sizden. Bi ricam olacak sizden bu dersleri 45 dk lık bölümlerlerle yapabilme imkanı var mı? Risaleler bi derya bunları 2 saat lik sohbetlerle hazmetmek zor oluyor malum benim için...
Hocam ders icin Allah ebeden razı olsun. 1. Soze bu sekilde bakmamıştım hiç. Ancak kafama takilan bir soru var cevap verirseniz cok mutlu olurum. ... Öyle ise Allah namına vermeyenden almamaliyiz... kısmıni bir Mülteci olarak nasıl anlamali ve uygulamaliyim? Yani bulunduğum devlette aldığım sosyal yardımı Allah namına vermedikleri yuksek ihtimal ben bu durumda ne yapmalıyım. Bu durumu zaruret cercevesinde mi yorumlamaliyim ya da onlar vermesede Allah namına ben alirken besmele ile Allah namına mı almalıyım?
"O halde, hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli. Eğer o Bismillâh demiyor, fakat sen de almaya muhtaçsan, sen Bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i İlâhiyenin elini gör, şükürle öp, ondan al. Yani, nimetten in'âma bak, in'amdan Mün'im-i Hakikîyi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür. Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et; çünkü o nimet onun eliyle size gönderildi." 17. Lema
3:49 “Kur’an’ın özeti Fatiha’dır” denir. Risale-i Nur’un manevî Fatiha tefsiri, Küçük Sözlerdir. Küçük Sözler’de karşımıza çıkan; nasıl sırat-ı mustakîm*de gidebiliriz? Mağdub ve dâllîn** olmaktan nasıl muhafaza olunabiliriz? En temel derslerdir. *(Fâtiha Sûresi (1) 6. Ayet) ** (Fâtiha Sûresi (1) 7. Ayet) Ey kardeş!: 6:06 “Mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer.” (İhlâs Risalesi) Benden birkaç nasihat istedin.: 7:35 Birisi talep etmiyorsa, ona bir şey anlatmanız mümkün değil. Mü’minin durumu talebelik. Devamlı talebelik. Yani “şöyle hocalık makamına geçeyim de insanları irşad edeyim” değil. Nefsimle beraber dinle… nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum… biraz uzunca nefsime demiştim… kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.: 13:33 Demek ki burada muhatap nefis. Okurken birilerine anlatma gayesi ile değil, yani “delilleri sıralayayım, kafasına vurayım, onu ikna edeyim veya ilzam edeyim” diye değil de, kendi nefsimizi ikna etmek için okumak.. Nefsimle beraber dinle: 14:46 İşitmek kulağa ait fonksiyondur. Dinlemek ise kalbin amelidir. Burada meselemiz dinlemek. Dinlemek ise susmayı gerektirir. Konuşan bir kalp dinleyemez. İç konuşmayı bırakmalı. Beraber: 16:17 Birlikte okuma da anlaşılabilir. Ancak onun ötesinde manevî rabıtalar da anlaşılabilir. “Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşinle ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin.” (B.L.) “Kardeşini sabah akşam dergâh-ı İlâhîde, mânen ve hayâlen, o seni duayla gördüğü gibi, sen de onu o suretle görebilirsin.” (B.L.) Rabıtanın kuvvetlenmesi için sabah ve akşam dualarında (ki bu dualar manevî feyizlerin kanalıdır) Üstad’a ismen dua etmek gerek. Himmeti kıyamete kadar açık bir zâttır. Ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum: 19:49 Risale-i Nur’dan istifade etmek, ihlâs ile mümkün. 21:45 İhlâsın şartı nefse okumak. Başkalarına okuduğunuz zaman ihlaslı olmanız mümkün değil. Nefse okumanın şartı da kendini muhtaç görmek (fakr-ı mutlak). Kim isterse beraber dinlesin: 25:50 Risale-i Nur’dan tam istifadenin şartları; (1) istemek (talebe olmak, talep etmek) [“Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı.” (Emirdağ Lâhikası)], (2) dinlemek (kendini nasihata muhtaç gören kalbin sâfi bir ameliyesidir.) (3) beraberlik (hem beraber okumak hem de kalben Üstad’a müteveccih olmak. “Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur'ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.”(Kastamonu Lâhikası))
Bismillâh her hayrın başıdır: 29:45 Hayır iki türlüdür. Ya bizzat hayırdır, ya dolayısıyla hayırdır. Varlık, ademe nisbetle umumen hayırdır. Bu sebeple “Her varlığın başıdır” diye de anlaşılabilir. “Nur Derslerine Giriş” kitabından: “Hilkat-i âlemde maksud-u bizzat ve galib-i mutlak, yalnız hüsün ve hayır ve hak ve kemâl” (Muhakemat, s.28) olduğu görülmektedir. “Vücûd ise hâlis hayırdır, nurdur.” (Lem’alar, s.267) denmesi cihetiyle, “Bismillâh, her hayrın başıdır” cümlesinden anlaşılan, “Bismillâh, her şeyin başıdır.” mânâsıdır. 30:09 “Başındadır” değil de “başıdır” demiş. Yani evvelindedir anlamındadır. Çekirdek ağacın başıdır, evvelini teşkil eder. 31:02 Hakikat-i eşya, esmâ-i ilâhiyedir. Sonuç yine esmâ-i ilâhiyedir. Hem çekirdek hem meyve odur. “Hakikî hakâik-i eşya, esmâ-yı ilâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakâikin gölgeleridir.” (Sözler, s. 683) 31:32 Bu kâinat ağacının hem çekirdeği, hem en kâmil meyvesi hakikat-ı Muhammediye’dir (aleyhissalatü vesselam). “İlk yaratılan benim nurumdur.” Varlığın ille-i gayesi وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyât (51) 56. Ayet) “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (Acluni, Keşfü'l-Hafa, II, 132) Bilinmek, hakikat-ı Muhammediye (aleyhissalatü vesselam) ile gerçekleşiyor. Biz dahi başta ona başlarız.: 34:15 Kâinatın özeti dünyadır, dünyanın özeti insandır. Kur’an’ın özeti Fatihâ’dır, Fatihâ’nın özeti Besmele’dir. Besmele hem kendisi ayettir, hem de diğer ayetlerin okunmasına vesiledir. İnsan da hem (enfüs itibarıyla) kendisi ayettir, hem de (afâk itibarıyla) diğer varlıkların anlamının açılmasına ve anlaşılmasına vesile olur. Yani okur ve okutur*. Bu sebeple insan Besmele’ye mukabil geliyor diyebiliriz. Yani Birinci Söz bir yönüyle insanı tefsir ediyor. * “Eğer nur-u iman, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar, o ışıkla okunur. O mü'min, şuurla okur ve o intisapla okutur.” (23. Söz) Bil, ey nefsim!: 39:03 Aklen bilmek yeterli olmuyor. Nefsi de ikna etmek gerek. Haramları biliyoruz; ama girebiliyoruz. “Risaletü'n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir.” İslâm nişanı olduğu gibi: 40:10 “gibiden” önceki malum olandır, benzetilendir. “Aynı bu netlikte bil ki” diye devam edebilir. Bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır: 42:40 Sen bunu lisan-ı kavlî ile işitemeyebilirsin; fakat lisan-ı haliyle görebilirsin. وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ “Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin.” (İsrâ (17) 44. Ayet) Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğu: 43:28 Tükenmez bir kuvvet = kudret-i mutlaka. O’nun sahibi ise Kadîr-i Mutlak. Bitmez bir bereket = rahmet-i mutlaka. O’nun sahibi de Rahim-i Mutlak. 44:14 Kadîr’i, Üstad hazretleri Hâlık olarak kullanır. Rahîm’i de Rezzak manasında kullanır. Kadîr olmayan, Hâlık olamaz. Yaratmış olabilir; ancak varlığın devamı var. Bunu da Rahîm ile anlıyoruz. Kadîr-Rahîm, Hâlık-Rezzak, Hayy-Kayyum, Adl-Hakem, Ehad-Samed. İlkleri ulûhiyet, ikincileri rubûbiyet şen’leridir. Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adam: 49:26 Bizim durumumuz seyyah. “Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” (Hadis). Bu dünya çıkarıldığın cennete nispeten çöl gibidir. Bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin: 50:16 İman intisaptır, İslam ittibadır. 51:05 İsmini almak, gücünü almak demek (acz-Kadîr). Himayesine girmek, korumasına girmek demek (fakr-Rahîm). Hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı: 51:46 Düşmana karşı Kadîr, ihtiyaca karşı Rahîm esması...
İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazı idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı: 52:18 Mü’min ile kâfir arasındaki ayırıcı sıfatlar; mütevazi ile mağrur. فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ “Âdem Rabb'indan birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti).” (Bakara (2) - 37. Ayet). Malum fıtrî günaha tövbe ediyor, nefsini kınıyor. رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا “Ey Rabbimiz! Biz kendi nefislerimize zulmettik.” (A’râf Sûresi (7) - 23. Ayet) Şeytan ise diyor ki, اَغْوَيْتَن۪ي “sen beni azdırdın” (A’râf Suresi (7) - 16. Ayet). Cebrî bir paradigma ortaya koyuyor, Cenâb-ı Hakk’ın onu buna ittiğini iddia ediyor. فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ “İblis hâriç, hemen secde ettiler. O ise büyüklük tasladı,” (Bakara (2) - 34. Ayet) Yani onu secdeden alıkoyan şey mağrur olmasıydı. قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۜ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ İblis, “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” dedi. (Sâd (38) 76. Ayet) Üstünlüğünü materyal bir şeye isnat etmiş. “Beyaz insan” der gibi. Biz ateşoğulları, bunlar çamuroğulları. Hem kendisini üstün görme, hem de bu üstünlüğünü cemaatine de yayma. Yani ilk ırkçılığı şeytan yapmıştır. “Nereden çıkardın ateşin topraktan üstün olduğunu? İlk diyalektiği yapan şeytandır.” 57:00 Felsefe beşer aklının her şeyi anlamada kâfi olduğunu iddia eder. Nübüvvet ise, aklın gelen vahyi anlamakla, hikmetini öğrenmekle, marifetine ermekle vazifesini yapacağını kabul eder. Nebevî bilgiye teslim olmayan akıl mağrurdur, teslim olan akıl mütevazidir. İman ancak tevazu ile ittiba makamına gelebilir. Aksi halde isyan bayrağını açmış olur. 58:40 Şeytan kendisinin halife olacağını bekliyordu. Halifelik Hz. Adem’e verilince gurur ve tepkime ortaya çıktı. Peygamberlere de benzer tepki verilmiş. Yani “neden biz değil de o”? وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا “Sen de ancak bizim gibi bir insansın.” (Şuarâ Sûresi (26) - 186. Ayet) Bu sebeple insan-ı kâmil bir yandan Cenab-ı Hakk’ı bildirme hususunda en büyük vesiledir, diğer yandan en büyük imtihandır. Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir kàtıu't-tarîke rast gelse, der: "Ben filân reisin ismiyle gezerim." Şakî defolur gider, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. 1:00:21 İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.” (A'râf Sûresi/16-17) ayetinden anlaşılacağı gibi, kàtıu't-tarîk şeytandır. Risale-i Nur’daki pek çok cümle ayet veya hadis referanslıdır. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür: 1:04:23 (…) "Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!" Farklı meratib-i vücuda, farklı makamlara giriyor, oralarda farklı iltifatlara mazhar oluyor. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu. 1:05:40 23. Söz’de gemiye binen adamın başındaki yük: var oluşsal kaygı, “nereden geldim, nereye gideceğim, ne için geldim?”. Sırtındaki yük: derd-i maişet, yani var oluşunu devam ettirme kaygısı. Aczin, fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. 1:10:10 Suya ihtiyacın var, bu senin fakirliğindir. Onu yapamıyorsun, bu da senin acizliğin. Yapamaman noktasında acizsin, ihtiyaç halinde olma noktasında fakirsin. Allah ise hem yapıyor, hem veriyor. Hem Kadîr, hem Rahîm. 1:11:48 “Allah en güçlü” değil; “Allah’ın kudreti gücün ta kendisi”. Güç adına ne görüyorsan O’nun gücü. Mahlûkatta sadece o gücün yansımaları var. Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, 1:20:58 Üstad rahmet ile ilgili “hazine” tabirini kullanır. Hikmet ile ilgili ise “define”yi kullanır. “Tefekkür bir eşeleme ameliyesidir”, bu sebeple define kelimesi daha layık. Rahmette öyle değil, hazine doğrudan önündedir, istifade edersin. Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der: 1:28:40 Allah’a ittiba eden mü’min, muvaffakiyetlerini yine Allah’ın koyduğu kanunlara tebaiyette arıyor. Takvanın iki buudu; biri tekvini diğeri teşrii kanunlara tebaiyet. Hatta keramet verilse, uçma kaçma verilse, edebin gereği olarak adetullah ve sünnetullah çerçevesinde hareket etmeyi tercih eder (mü’minlerin imanlarını takviye etmek ve kafirlerin inadını kırmak gayesi dışında…). her işi yapar, her şeye karşı dayanır: Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım dileriz. Birinci kısmı müsbet ibadet, ikinci kısmı menfî ibadet.
Başta demiştik: Bütün mevcudat lisan-ı hâl ile "Bismillâh" der. Öyle mi? 1:33:48 Materyalizmin izah edemediği şeylerden iki şey: Birisi ilimdir, diğeri irade. Yani madde ve enerjinin öncesinde bir ilim ve iradenin olmadığının mutlak kabulüdür materyalizm. Her şey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. 1:38:27 İnsan-ı kâmil: Öyle insanlar var ki, tüm insanların kuvve-i maneviyelerini taşır. اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا İbrâhim başlı başına bir ümmetti. (Nahl/120) Çünkü (birincisi) himmeti millet, (ikincisi) bütün mahlukatın ubudiyetini içini alacak (abd-i küllî mertebesinde) bir ubudiyet ortaya koyuyor, (üçüncüsü) bir ümmetin taşıdığı tüm vasıfları taşıyabilecek bir hususiyet ortaya koyuyor. Demek bu çekirdek konusunu sosyolojik anlamda da değerlendirebiliriz. Zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Nasıl kaldırıyorlar? Allah kaldırıyor. Onun için “Şu zât şunu yaptı” değil, “Allah onunla onu yaptı”. Hatta “Onlara bunu yaptırdı” da değil. وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ “Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” (Enfal/17) Tohumları Üstad atmadı, onun eliyle Allah attı. يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ “Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.” (Fetih/10) “Gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyâr ve iktidarımız hâricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam ediliyoruz” (Emirdağ Lâhikası, 1/22)
Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar "Bismillâh" der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. 1:49:42 Kâmil bir âlim koyun gibi süt verir. Yani rivayet âlimi değildir, dirayet (yetenek) âlimidir. “Yaz keçeli” der. Süt ilmi temsil eder (rüyalarda da öyle). Sütten başka ürünler yapıldığı gibi, bu eserler de şerh ve izâhlarla yeni eserlere kaynaklık eder. Bizlere Rezzak namına: 1:52:45 “Said yoktur. Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur.” … “Ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum.” âb-ı hayat gibi: 1:53:11 Risale-i Nur en hayatî mesele olan îman meselesi üzerinde. Sen Risale dersi yaparken kendini satarsan, Üstad hazretlerinin ilmini gasbetmiş olursun. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert taş ve toprağı deler, geçer. "Allah namına, Rahmân namına" der; her şey ona musahhar olur. 1:55:40 Kırar geçer değil, deler geçer. Soft power. Müsbet hareket. İpek gibi yumuşak, nazik, kırılgan kök ve damarlar sabır ve devamlılıkla çok sert olan şeyleri delip geçiyor (dua ve zikirlerde de böyledir). Az dahi olsa. Tefekkürde de öyledir. Varlığın delip geçilmesi için sabır ve devamlılık. Hizmet ve ubudiyet de öyle. قَوْلًا لَيِّنًا “Ona yumuşak ve gönül alıcı sözler söyle” (TâHâ/44) فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmrân/159) yeraltında yemiş vermesi: 2:00:37 “İmâm-ı Ali (r.a.) iki defa “sırren, sırren” demesi işaret eder ki, perde altında daha ziyade feyiz ve nur verir.” şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması: 2:01:29 Risale-i Nur şakirtlerinin, ahirzamanın günahlarının yakıcılığına rağmen imanlarını muhafaza etmesi… hatta içinde bulundukları ortamı hizmet meydanına çevirmeleri… velayete ermeleri…
ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar..: 2:03:04 Salâbet ve hararet, madde ve enerji diye çevrilebilir. Materyalizmin güvendiği iki şeydir. ateş saçan hararete karşı: 2:07:00 “Ateş yakıyordu, Allah müdahale etti ve yaktırmadı düşüncesi” mutezilî bir düşüncedir. Ehl-i Sünnet bunu demez. Bu mucizenin bize öğrettiği şey, ateşe yaktırmayanın ateşe yaktıranın ta kendisi olduğudur. Sırr-ı ehadiyetten nur-u tevhide geçeceğiz. Yani hususî muamele (def’an yapması), umumî muameleyi yapanın (yani her an yapanın) da Allah olduğunu bize bildirir. Biz buna intikal etmediğimiz zaman mucizenin asıl öğrettiği şeye ulaşamamış oluruz. Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? 2:11:10 Üç şey anladık: Sen tablacısın, bir şey değilsin. Asıl mal sahibi Allah. Allah bir fiyat istiyor. 2:12:18 Zikir (Bismillah) kalbin gıdası, fikir (Tefekkür) aklın gıdası, şükür (Elhamdülillah) nefsin gıdası. bu kıymettar harika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek Çok kapsamlı bir tefekkürdür. 2:13:08 Sebepler perdedir. Sebepleri bulmak, perdelerle uğraşmaktır, tefekkür değildir. Tefekkür sebeplerin ardındaki eli doğrudan görmek içindir. Yani perdeyi açmak için verilmiştir. Biz kelime-i tevhidi bunun için çekeriz. Her an her şeyi Allah’ın yaptığını duymak, hissetmek, zevketmek için… Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adam 2:16:00 Sebepler işte bu miskin adam gibidir. Ateşte yakma yok, o miskin. Cenâb-ı Hak her an bunu ona veriyor.
Hocam Allah razı olsun ama kullandığınız Osmanlıca kelimeleri ve tasavufi kelimleri açıklayabilirmisiniz? derslerinizde çok zorlanıyorum anlamakta, 2 saatlik bir videoyu anlamına bakmaktan yada tekar geri sarmaktan daha uzun sürede bitiriyorum ve bu beni yoruyor benim gibi Tam lugate hakim olmayan kişiler için en azından açıklasınız olurmu? Yada daha basit bir türkçe kullansanız? Çok güzel dersleriniz var ama benim gibi ilk defa başlayanlar için sanki biraz zor oluyor. Allah razı olsun. Dualarım sizinle İnşAllah hepimize dua eden birileri olur
@@SeyidNurFethiErkalHocam birde 37:14 te İlmel yakin aynel yakin hakkal yakin kavramları vardı. Orayı çok anlatmadınız ama eski derslerinizde ve videolarınizda olduğunu söylediniz acaba o videoların isimlerini yada linklerini gönderebilirmisiniz konuyu daha iyi anlamak açısından
Bütün külliyatı sizden sizin tefekkürünüzle dinlemek nasip olur inşallah. Rabbim imkanlarınızı ziyade eylesin hocam
Amin amin amin
❤❤❤ @@SeyidNurFethiErkal
Allah razı olsun hocam.İlminize bereket.
Allah razı olsun.
Cümlemizden
Hocam ilk girişe 45 dakika ayırdınız, sizin ilk 45 dakikanızın idraki günler sürdü aynı zamanda lezzeti.
Allah razı olsun
Allah razı olsun
Bilmukabele kardeşim
Rabbim ebeden razı olsun.Gerçek manada anlamayı ve hayata geçirmeyi nasip etsin.
Çok selam ve muhabbetle
Hocam mütevazi ve magruru ne güzel anlatınız bütün dersi hiç ara vermeden hayretle ve hoş bir lezzetle dinledim teşekkür ediyorum binler selam ve dua ile.
Bilmukabele
Seyid bey büyük iş yapıyorsunuz... o kadar risale videosu var, ancak sizde ilim ve samimiyet birarada.. farklı bir risale yorumu...
Hüsn-ü zanlarınız dua olur inşallah
Sizi ilk defa dinliyorum.Daha önce hic duymadığım açılımlar, bağlantılar ve yorumlar var. Allah kolaylık versin, muvaffak etsin.
Muhabbetle...
Cok güzel , hepsini bu sekilde toplu bulabilsek cok guzel olacak. Cok istifade ediyorum derslerinizden Allah razi olsun.
Abi sürpriz oldu bu ders. Devamını rica ederim. Allah razı olsun şimdiden.
Allah razı olsun inşaallah İşaratü-l İ'caz derslerini sizden dinlemek isteriz.
Uzun zamandır aklımdan geçiyordu, şöyle Külliyatı baştan sona anlatan bi kanal olsa ne güzel olur diye. Bu Mübarek Ramazan gecesi tevafuk oldu UA-cam ana sayfada karşıma çıktı Allah razı olsun hocam, Rabbim nasip ederse inşallah baştan sona dinlemeyi çok istiyorum.
Henüz başındayız. Rabbim muvaffak kılsın inşallah
Amin
Cenabı Hak sayu gayretinizi nezdinde makbul ve meşkûr eylesin, amin! Çok çok teşekkürler Seyid abi, dinledim ve çok istifade ettim..
Amin amin amin
Hocam 15 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Bu yayınınız vesilesi ile yeniden onunla tanışmış gibi oldum. Bildiğim yerler dediğim yerlerde meğer daha ne cevherler varmış. Risale-i Nur Kur'an'ı daha iyi anlamama vesile olmuştu, siz de Risale-i Nur'u daha iyi anlamama vesile oldunuz/inşallah olmaya devam edeceksiniz.
Allah size ifade nimetini bize de istifade nimetini devam ettirsin.😊
Rabbim bizleri hakikati konuştursun, ihlasa muvaffak kılsın kardeşim.
@@SeyidNurFethiErkal Amin abim benim. Allah razı olsun.
Allah razı olsun hocam yeni bir başlangıç oldu.
Allah c.c sizden ebeden razı olsun güzel abim.Emeginize, yüreğinize sağlık...
Cümlemizden kardeşim
Allah razı olsun hocam.
Yeni yıla Besmele bahsi ile başlamak çok isabetli olmuş.
Hem öğrenen hem öğreten talebeniz olarak çok teşekkür ediyorum. Dersleriniz den çok istifade ediyorum.
Allah razı olsun.Nur u tevhid içinde Sırrı Ehadiyet meselesi bin izahı çok güzeldi
Okuyucu cemaatinde pek çok abiden ders dinlemişimdir ama Seyit Nurfethi Erkal Bey en donanımlısı en iyisi Risale konusunda
Yok böyle bi sohbet! Allah razı olsun…
Allah razı olsun kıymetli Hocam
Allah razı olsun..Gönlünüze sağlık…
Birinci söz dersini eski yayınlarınızdan toparlamada zorlanmıştım.hepsi bir arada Allah razı olsun çok faydalı olur inşaalah
İnşallah kardeşim
Allah ebedlere kadar razı olsun can hocam
Allah ebeden razı olsun 🤲
Allah ebeden razı olsun
Teşekkür hocam,devamini bekliyrz İnşAllah
Abi çok sağolun Allah razı olsun sizden şimdiden çok faydalandık
Allah razi olsun ❤
Allah razı olsun
2:3:18 Baha Tevfik & Ahmed Nebil. Üstad Hazretleri'nin "Muhakemat"ı, bu kitaptaki tezlere cevaptı sanırım.
2:6:29 iktiran..
Déğerli Hocâm,Emeğinize Sâğlık,teşekkür ederim.
Allah ebeden razı olsun hocam.
Cümlemizden kardeşim
Çok faydalı, Allah razı olsun
Hocam Risale i Nurlara bakisim sizinle çok farklı bi derinlik kazandı. Sanki Üstad yazmış Siz de anlatıyorsunuz. Rabbim Risaleyi size şefaatçi eylesin
Ne güzel bir dua. Amin amin amin
2:13:50 zamanında bazı "zeki"lerin/zekaların atmış olduğu düğümleri "akıl"la çözüyor Allah'ın izniyle..
1:26:44 fiilsiz fiil. terkler = takva
Allah razı olsun hocam
Allah hakkıyla ilim öğrenmeyi nasip etsin, amin
Amin amin ecmain
🙏
Hocam Allah razı olsun
Gönlünüze ve dilinize sağlık
Nefer analogisine bir kac ekleme yapyamak istiyorum. Mesale Su H_2O. H_2 Patlayici, O_2 yakici. Bunun ikisinden abi hayat ve bir söndürücü olmasi bize gösteriyor ki, orda harekete gecen elektron, proton, neutron ve onlarin altindaki zerreler, kendi hesabina calismiyor, devlet namina, kendi kuvvetlerin fevkinde isler ceviriyorlar. Veya baska bir analogi daha acik bir sekilde anlasilir. Na Cl yani tuz. Na bizim icin zehirli, Cl de bzim icin zehirli. NaCl tam tersi sifali ve zehirli degil. Tek farki ne biliyormusunuz Na + Cl we NaCl arasinda? Na nin en üst elektrono gitmis birkac femto metre veya nanometre veya birkac angström Cl'e yaklasmis. Bu kadar. Ayni o Nefer hikayesinde gibi. O Adam gidiyor köy ahalesine evinize gidin diyor. Burda elektron bir kac femto metre gidiyor ve diyer zerrelere ilzan ediyor ki, insanlara zehirli olmamaya baslayin. evet elektron hareketiyke bunu onun alt parcacik olan zerrelere diyor, ve ne oluyor? Anlasiliyor ki elektron Devlet namina, Padisah namina Allah namina hareket eder, ordan kuvvetine alir
kardesim cok isabetlir bir yorum olmuş. Maşallah
Çok istifade ettim.Yazarak tekrar dinleyeceğim inşallah.
Hocam bahsettiğiniz Üstad ı müjdeleyen mektubu bulamadım.Çok merak ettim.Nasıl ulaşabilirim?
1:46:52 Necm 27, meleklere dişi isim takılmasından bahsediyor. "Tabiat ana" mevhumu da bu kapıya çıkmaz mı zaten. Dişilik= doğurganlık. Sekülerlere göre, haşa, yaratmakla doğurmak aynı şey olduğu için tabiata dişilik atfediyorlar.
💙💙💙
🤲🤲🤲
Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla,
Risale-i Nur-Sözler/5.
Elhasıl: Âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah'a asker olmaktadır.
Risale-i Nur-Sözler/21
Dibace: başlangıç, önsöz,giriş
Cenabı Hak ilminizi artırsın.
Amin amin amin
2:03:24 madde ve kuvvet kitabını tercüme eden ateist Beşîr Fuâd’dır
💐💐💐
Sağolun hocam
Sizler de kardeşim
🤲💚
Allah razı olsun hocam sizden.
Bi ricam olacak sizden bu dersleri 45 dk lık bölümlerlerle yapabilme imkanı var mı? Risaleler bi derya bunları 2 saat lik sohbetlerle hazmetmek zor oluyor malum benim için...
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍❤❤❤❤❤❤❤❤❤
🌷📖✨💖✨✨✨...
🤲🏻🤲🏻🤲🏻
❤
Hocam ders icin Allah ebeden razı olsun. 1. Soze bu sekilde bakmamıştım hiç. Ancak kafama takilan bir soru var cevap verirseniz cok mutlu olurum.
... Öyle ise Allah namına vermeyenden almamaliyiz... kısmıni bir Mülteci olarak nasıl anlamali ve uygulamaliyim? Yani bulunduğum devlette aldığım sosyal yardımı Allah namına vermedikleri yuksek ihtimal ben bu durumda ne yapmalıyım. Bu durumu zaruret cercevesinde mi yorumlamaliyim ya da onlar vermesede Allah namına ben alirken besmele ile Allah namına mı almalıyım?
"O halde, hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli. Eğer o Bismillâh demiyor, fakat sen de almaya muhtaçsan, sen Bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i İlâhiyenin elini gör, şükürle öp, ondan al. Yani, nimetten in'âma bak, in'amdan Mün'im-i Hakikîyi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür. Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et; çünkü o nimet onun eliyle size gönderildi." 17. Lema
👍🌈🙏
Patreona 1. Sözü geniş şekilde yüklediğiniz gibi diğer derslerinizide yüklemeyi düşünüyor musunuz biz çok istifade ediyoruz
Bugün patrona başka kitaplar ve notlar yükleyeceğim inşallah.
Basra'dan selamlar. Derslere nasıl dahil olabiliriz...
Abi önceki videolarınıza ve kitabınıza ilave bir ders mi
3:49 “Kur’an’ın özeti Fatiha’dır” denir. Risale-i Nur’un manevî Fatiha tefsiri, Küçük Sözlerdir.
Küçük Sözler’de karşımıza çıkan; nasıl sırat-ı mustakîm*de gidebiliriz? Mağdub ve dâllîn** olmaktan nasıl muhafaza olunabiliriz? En temel derslerdir.
*(Fâtiha Sûresi (1) 6. Ayet)
** (Fâtiha Sûresi (1) 7. Ayet)
Ey kardeş!:
6:06 “Mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer.” (İhlâs Risalesi)
Benden birkaç nasihat istedin.:
7:35 Birisi talep etmiyorsa, ona bir şey anlatmanız mümkün değil. Mü’minin durumu talebelik. Devamlı talebelik. Yani “şöyle hocalık makamına geçeyim de insanları irşad edeyim” değil.
Nefsimle beraber dinle… nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum… biraz uzunca nefsime demiştim… kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.:
13:33 Demek ki burada muhatap nefis. Okurken birilerine anlatma gayesi ile değil, yani “delilleri sıralayayım, kafasına vurayım, onu ikna edeyim veya ilzam edeyim” diye değil de, kendi nefsimizi ikna etmek için okumak..
Nefsimle beraber dinle:
14:46 İşitmek kulağa ait fonksiyondur. Dinlemek ise kalbin amelidir. Burada meselemiz dinlemek. Dinlemek ise susmayı gerektirir. Konuşan bir kalp dinleyemez. İç konuşmayı bırakmalı.
Beraber:
16:17 Birlikte okuma da anlaşılabilir. Ancak onun ötesinde manevî rabıtalar da anlaşılabilir.
“Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşinle ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin.” (B.L.)
“Kardeşini sabah akşam dergâh-ı İlâhîde, mânen ve hayâlen, o seni duayla gördüğü gibi, sen de onu o suretle görebilirsin.” (B.L.)
Rabıtanın kuvvetlenmesi için sabah ve akşam dualarında (ki bu dualar manevî feyizlerin kanalıdır) Üstad’a ismen dua etmek gerek. Himmeti kıyamete kadar açık bir zâttır.
Ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum:
19:49 Risale-i Nur’dan istifade etmek, ihlâs ile mümkün.
21:45 İhlâsın şartı nefse okumak. Başkalarına okuduğunuz zaman ihlaslı olmanız mümkün değil. Nefse okumanın şartı da kendini muhtaç görmek (fakr-ı mutlak).
Kim isterse beraber dinlesin:
25:50 Risale-i Nur’dan tam istifadenin şartları;
(1) istemek (talebe olmak, talep etmek) [“Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı.” (Emirdağ Lâhikası)],
(2) dinlemek (kendini nasihata muhtaç gören kalbin sâfi bir ameliyesidir.)
(3) beraberlik (hem beraber okumak hem de kalben Üstad’a müteveccih olmak.
“Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur'ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.”(Kastamonu Lâhikası))
Bismillâh her hayrın başıdır:
29:45 Hayır iki türlüdür. Ya bizzat hayırdır, ya dolayısıyla hayırdır. Varlık, ademe nisbetle umumen hayırdır. Bu sebeple “Her varlığın başıdır” diye de anlaşılabilir.
“Nur Derslerine Giriş” kitabından: “Hilkat-i âlemde maksud-u bizzat ve galib-i mutlak, yalnız hüsün ve hayır ve hak ve kemâl” (Muhakemat, s.28) olduğu görülmektedir. “Vücûd ise hâlis hayırdır, nurdur.” (Lem’alar, s.267) denmesi cihetiyle, “Bismillâh, her hayrın başıdır” cümlesinden anlaşılan, “Bismillâh, her şeyin başıdır.” mânâsıdır.
30:09 “Başındadır” değil de “başıdır” demiş. Yani evvelindedir anlamındadır. Çekirdek ağacın başıdır, evvelini teşkil eder.
31:02 Hakikat-i eşya, esmâ-i ilâhiyedir. Sonuç yine esmâ-i ilâhiyedir. Hem çekirdek hem meyve odur.
“Hakikî hakâik-i eşya, esmâ-yı ilâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakâikin gölgeleridir.” (Sözler, s. 683)
31:32 Bu kâinat ağacının hem çekirdeği, hem en kâmil meyvesi hakikat-ı Muhammediye’dir (aleyhissalatü vesselam). “İlk yaratılan benim nurumdur.”
Varlığın ille-i gayesi
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyât (51) 56. Ayet)
“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (Acluni, Keşfü'l-Hafa, II, 132)
Bilinmek, hakikat-ı Muhammediye (aleyhissalatü vesselam) ile gerçekleşiyor.
Biz dahi başta ona başlarız.:
34:15 Kâinatın özeti dünyadır, dünyanın özeti insandır. Kur’an’ın özeti Fatihâ’dır, Fatihâ’nın özeti Besmele’dir. Besmele hem kendisi ayettir, hem de diğer ayetlerin okunmasına vesiledir. İnsan da hem (enfüs itibarıyla) kendisi ayettir, hem de (afâk itibarıyla) diğer varlıkların anlamının açılmasına ve anlaşılmasına vesile olur. Yani okur ve okutur*. Bu sebeple insan Besmele’ye mukabil geliyor diyebiliriz. Yani Birinci Söz bir yönüyle insanı tefsir ediyor.
* “Eğer nur-u iman, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar, o ışıkla okunur. O mü'min, şuurla okur ve o intisapla okutur.” (23. Söz)
Bil, ey nefsim!:
39:03 Aklen bilmek yeterli olmuyor. Nefsi de ikna etmek gerek. Haramları biliyoruz; ama girebiliyoruz.
“Risaletü'n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir.”
İslâm nişanı olduğu gibi:
40:10 “gibiden” önceki malum olandır, benzetilendir. “Aynı bu netlikte bil ki” diye devam edebilir.
Bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır:
42:40 Sen bunu lisan-ı kavlî ile işitemeyebilirsin; fakat lisan-ı haliyle görebilirsin.
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ
“Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin.” (İsrâ (17) 44. Ayet)
Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğu:
43:28 Tükenmez bir kuvvet = kudret-i mutlaka. O’nun sahibi ise Kadîr-i Mutlak.
Bitmez bir bereket = rahmet-i mutlaka. O’nun sahibi de Rahim-i Mutlak.
44:14 Kadîr’i, Üstad hazretleri Hâlık olarak kullanır. Rahîm’i de Rezzak manasında kullanır. Kadîr olmayan, Hâlık olamaz.
Yaratmış olabilir; ancak varlığın devamı var. Bunu da Rahîm ile anlıyoruz. Kadîr-Rahîm, Hâlık-Rezzak, Hayy-Kayyum, Adl-Hakem, Ehad-Samed. İlkleri ulûhiyet, ikincileri rubûbiyet şen’leridir.
Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adam:
49:26 Bizim durumumuz seyyah.
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” (Hadis).
Bu dünya çıkarıldığın cennete nispeten çöl gibidir.
Bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin:
50:16 İman intisaptır, İslam ittibadır.
51:05 İsmini almak, gücünü almak demek (acz-Kadîr). Himayesine girmek, korumasına girmek demek (fakr-Rahîm).
Hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı:
51:46 Düşmana karşı Kadîr, ihtiyaca karşı Rahîm esması...
İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazı idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı:
52:18 Mü’min ile kâfir arasındaki ayırıcı sıfatlar; mütevazi ile mağrur.
فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ
“Âdem Rabb'indan birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti).” (Bakara (2) - 37. Ayet). Malum fıtrî günaha tövbe ediyor, nefsini kınıyor.
رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا
“Ey Rabbimiz! Biz kendi nefislerimize zulmettik.” (A’râf Sûresi (7) - 23. Ayet)
Şeytan ise diyor ki,
اَغْوَيْتَن۪ي
“sen beni azdırdın” (A’râf Suresi (7) - 16. Ayet).
Cebrî bir paradigma ortaya koyuyor, Cenâb-ı Hakk’ın onu buna ittiğini iddia ediyor.
فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ
“İblis hâriç, hemen secde ettiler. O ise büyüklük tasladı,” (Bakara (2) - 34. Ayet)
Yani onu secdeden alıkoyan şey mağrur olmasıydı.
قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۜ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ
İblis, “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” dedi. (Sâd (38) 76. Ayet)
Üstünlüğünü materyal bir şeye isnat etmiş. “Beyaz insan” der gibi. Biz ateşoğulları, bunlar çamuroğulları. Hem kendisini üstün görme, hem de bu üstünlüğünü cemaatine de yayma. Yani ilk ırkçılığı şeytan yapmıştır. “Nereden çıkardın ateşin topraktan üstün olduğunu? İlk diyalektiği yapan şeytandır.”
57:00 Felsefe beşer aklının her şeyi anlamada kâfi olduğunu iddia eder. Nübüvvet ise, aklın gelen vahyi anlamakla, hikmetini öğrenmekle, marifetine ermekle vazifesini yapacağını kabul eder. Nebevî bilgiye teslim olmayan akıl mağrurdur, teslim olan akıl mütevazidir. İman ancak tevazu ile ittiba makamına gelebilir. Aksi halde isyan bayrağını açmış olur.
58:40 Şeytan kendisinin halife olacağını bekliyordu. Halifelik Hz. Adem’e verilince gurur ve tepkime ortaya çıktı. Peygamberlere de benzer tepki verilmiş. Yani “neden biz değil de o”?
وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا
“Sen de ancak bizim gibi bir insansın.” (Şuarâ Sûresi (26) - 186. Ayet)
Bu sebeple insan-ı kâmil bir yandan Cenab-ı Hakk’ı bildirme hususunda en büyük vesiledir, diğer yandan en büyük imtihandır.
Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir kàtıu't-tarîke rast gelse, der: "Ben filân reisin ismiyle gezerim." Şakî defolur gider, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür.
1:00:21 İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.” (A'râf Sûresi/16-17) ayetinden anlaşılacağı gibi, kàtıu't-tarîk şeytandır.
Risale-i Nur’daki pek çok cümle ayet veya hadis referanslıdır.
Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür:
1:04:23 (…) "Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!"
Farklı meratib-i vücuda, farklı makamlara giriyor, oralarda farklı iltifatlara mazhar oluyor.
Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.
1:05:40 23. Söz’de gemiye binen adamın başındaki yük: var oluşsal kaygı, “nereden geldim, nereye gideceğim, ne için geldim?”. Sırtındaki yük: derd-i maişet, yani var oluşunu devam ettirme kaygısı.
Aczin, fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir.
1:10:10 Suya ihtiyacın var, bu senin fakirliğindir. Onu yapamıyorsun, bu da senin acizliğin. Yapamaman noktasında acizsin, ihtiyaç halinde olma noktasında fakirsin. Allah ise hem yapıyor, hem veriyor. Hem Kadîr, hem Rahîm.
1:11:48 “Allah en güçlü” değil; “Allah’ın kudreti gücün ta kendisi”. Güç adına ne görüyorsan O’nun gücü. Mahlûkatta sadece o gücün yansımaları var.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki,
1:20:58 Üstad rahmet ile ilgili “hazine” tabirini kullanır. Hikmet ile ilgili ise “define”yi kullanır. “Tefekkür bir eşeleme ameliyesidir”, bu sebeple define kelimesi daha layık. Rahmette öyle değil, hazine doğrudan önündedir, istifade edersin.
Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der:
1:28:40 Allah’a ittiba eden mü’min, muvaffakiyetlerini yine Allah’ın koyduğu kanunlara tebaiyette arıyor. Takvanın iki buudu; biri tekvini diğeri teşrii kanunlara tebaiyet. Hatta keramet verilse, uçma kaçma verilse, edebin gereği olarak adetullah ve sünnetullah çerçevesinde hareket etmeyi tercih eder (mü’minlerin imanlarını takviye etmek ve kafirlerin inadını kırmak gayesi dışında…).
her işi yapar, her şeye karşı dayanır: Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım dileriz. Birinci kısmı müsbet ibadet, ikinci kısmı menfî ibadet.
Başta demiştik: Bütün mevcudat lisan-ı hâl ile "Bismillâh" der. Öyle mi?
1:33:48 Materyalizmin izah edemediği şeylerden iki şey: Birisi ilimdir, diğeri irade. Yani madde ve enerjinin öncesinde bir ilim ve iradenin olmadığının mutlak kabulüdür materyalizm.
Her şey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar.
1:38:27 İnsan-ı kâmil: Öyle insanlar var ki, tüm insanların kuvve-i maneviyelerini taşır.
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا
İbrâhim başlı başına bir ümmetti. (Nahl/120)
Çünkü (birincisi) himmeti millet, (ikincisi) bütün mahlukatın ubudiyetini içini alacak (abd-i küllî mertebesinde) bir ubudiyet ortaya koyuyor, (üçüncüsü) bir ümmetin taşıdığı tüm vasıfları taşıyabilecek bir hususiyet ortaya koyuyor.
Demek bu çekirdek konusunu sosyolojik anlamda da değerlendirebiliriz. Zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Nasıl kaldırıyorlar? Allah kaldırıyor. Onun için “Şu zât şunu yaptı” değil, “Allah onunla onu yaptı”. Hatta “Onlara bunu yaptırdı” da değil.
وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ
“Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” (Enfal/17)
Tohumları Üstad atmadı, onun eliyle Allah attı.
يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ
“Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.” (Fetih/10)
“Gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyâr ve iktidarımız hâricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam ediliyoruz” (Emirdağ Lâhikası, 1/22)
Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar "Bismillâh" der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur.
1:49:42 Kâmil bir âlim koyun gibi süt verir. Yani rivayet âlimi değildir, dirayet (yetenek) âlimidir. “Yaz keçeli” der. Süt ilmi temsil eder (rüyalarda da öyle). Sütten başka ürünler yapıldığı gibi, bu eserler de şerh ve izâhlarla yeni eserlere kaynaklık eder.
Bizlere Rezzak namına:
1:52:45 “Said yoktur. Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur.” … “Ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum.”
âb-ı hayat gibi:
1:53:11 Risale-i Nur en hayatî mesele olan îman meselesi üzerinde. Sen Risale dersi yaparken kendini satarsan, Üstad hazretlerinin ilmini gasbetmiş olursun.
Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert taş ve toprağı deler, geçer. "Allah namına, Rahmân namına" der; her şey ona musahhar olur.
1:55:40 Kırar geçer değil, deler geçer. Soft power. Müsbet hareket. İpek gibi yumuşak, nazik, kırılgan kök ve damarlar sabır ve devamlılıkla çok sert olan şeyleri delip geçiyor (dua ve zikirlerde de böyledir). Az dahi olsa. Tefekkürde de öyledir. Varlığın delip geçilmesi için sabır ve devamlılık. Hizmet ve ubudiyet de öyle.
قَوْلًا لَيِّنًا
“Ona yumuşak ve gönül alıcı sözler söyle” (TâHâ/44)
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmrân/159)
yeraltında yemiş vermesi:
2:00:37 “İmâm-ı Ali (r.a.) iki defa “sırren, sırren” demesi işaret eder ki, perde altında daha ziyade feyiz ve nur verir.”
şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması:
2:01:29 Risale-i Nur şakirtlerinin, ahirzamanın günahlarının yakıcılığına rağmen imanlarını muhafaza etmesi… hatta içinde bulundukları ortamı hizmet meydanına çevirmeleri… velayete ermeleri…
ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar..:
2:03:04 Salâbet ve hararet, madde ve enerji diye çevrilebilir. Materyalizmin güvendiği iki şeydir.
ateş saçan hararete karşı:
2:07:00 “Ateş yakıyordu, Allah müdahale etti ve yaktırmadı düşüncesi” mutezilî bir düşüncedir. Ehl-i Sünnet bunu demez. Bu mucizenin bize öğrettiği şey, ateşe yaktırmayanın ateşe yaktıranın ta kendisi olduğudur. Sırr-ı ehadiyetten nur-u tevhide geçeceğiz. Yani hususî muamele (def’an yapması), umumî muameleyi yapanın (yani her an yapanın) da Allah olduğunu bize bildirir. Biz buna intikal etmediğimiz zaman mucizenin asıl öğrettiği şeye ulaşamamış oluruz.
Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?
2:11:10 Üç şey anladık: Sen tablacısın, bir şey değilsin. Asıl mal sahibi Allah. Allah bir fiyat istiyor.
2:12:18 Zikir (Bismillah) kalbin gıdası, fikir (Tefekkür) aklın gıdası, şükür (Elhamdülillah) nefsin gıdası.
bu kıymettar harika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek
Çok kapsamlı bir tefekkürdür.
2:13:08 Sebepler perdedir. Sebepleri bulmak, perdelerle uğraşmaktır, tefekkür değildir. Tefekkür sebeplerin ardındaki eli doğrudan görmek içindir. Yani perdeyi açmak için verilmiştir. Biz kelime-i tevhidi bunun için çekeriz. Her an her şeyi Allah’ın yaptığını duymak, hissetmek, zevketmek için…
Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adam
2:16:00 Sebepler işte bu miskin adam gibidir. Ateşte yakma yok, o miskin. Cenâb-ı Hak her an bunu ona veriyor.
Lemaat....
Hocam Allah razı olsun ama kullandığınız Osmanlıca kelimeleri ve tasavufi kelimleri açıklayabilirmisiniz? derslerinizde çok zorlanıyorum anlamakta, 2 saatlik bir videoyu anlamına bakmaktan yada tekar geri sarmaktan daha uzun sürede bitiriyorum ve bu beni yoruyor benim gibi Tam lugate hakim olmayan kişiler için en azından açıklasınız olurmu? Yada daha basit bir türkçe kullansanız? Çok güzel dersleriniz var ama benim gibi ilk defa başlayanlar için sanki biraz zor oluyor. Allah razı olsun. Dualarım sizinle İnşAllah hepimize dua eden birileri olur
Nazik uyarınız ve sabrınız için teşekkür ederim. Yapacağımız yeni derslerde bu ricanızı aklımda tutacağım inşallah.
@@SeyidNurFethiErkalHocam birde 37:14 te İlmel yakin aynel yakin hakkal yakin kavramları vardı. Orayı çok anlatmadınız ama eski derslerinizde ve videolarınizda olduğunu söylediniz acaba o videoların isimlerini yada linklerini gönderebilirmisiniz konuyu daha iyi anlamak açısından
Allah razı olsun
Allah razı olsun
🙏
Allah razı olsun
Cümlemizden