Öncelikle merhabalar. İlgi alanlarınız ve eğildiğiniz konulara ayırdığınız zaman; standart hayat süren bir kişi için çok iyimser seviyede bana kalırsa. En önemlisi yaptığınız bilgiler arası senkronize şekli gerçekten etkileyici. Aslında konu başlığınız üzerine ciddi bir bilgi birikim sağlanmış gibi duruyor. Zamanın felsefi ya da bilimsel tanımlarından çok göreceli konumunun üzerinde durmanız ortak bir kanımız. Göreceli ama katılmadığım nokta zamanın tek anda olduğu görüşünüz. An dediğimiz kavram bence daha çok bir köprü. Yaşanan ve yaşanacak olan arasında. Söz konusu durumda anı yaşamak, yerine geçmişte olanı ya da gelecekte olmuş olacak olanı düşünmemek gibi bir tanımınız var anladığım kadarıyla. Olasılık denizinde her şey olası. Yani anı deneyimlerken geçmişi yaratıp geleceğe ilerliyoruz. Bu durum hiç durmadan; sadece göreceli şekilde devam ediyor. Geçmişi düşündüğümüzü varsayalım. Bu durumda algı şeklimiz bunu bir deneyim olarak geliştirmek üzerine olursa anın sürekliliği üzerinde etkili olmama olasılığı yok. Onun dışında anı dediğimiz kavram sizi siz yapan, yarını hazırlayan ve anı da yaşatan kavram oluyor bana kalırsa. Gelecek hakkında düşünürken geçmişin öncüllerini aktardığımız anda bence gerçekten kendi tanrımızı yaratıyoruz. Hatta dozu arttırıyorum : yaratan oluyoruz. Gelecekte olacak anı düşünerek deneyim oluşturuyor ve en azından düşündüğün gibi olursa ne yapacağımızı biliyoruz. Hem yazıyor hem oynuyoruz. Tanrının en belirgin sıfatı bu. Zaman dediğimiz kavram olayları ayıran boyut evrende. Bu yönüyle düşündüğümüzde sadece anda kalacak olursak sadece andaki zamanı deneyimleyebiliriz. Gelecek ve geçmişteki her olay seni var eden, seni sana anlatan bilincin malzemeleri. Geçmişte gelecek zamansız olursa olaylar üst üste biner. Ve yaşamamış hissine kapılabilirsiniz. Anın tadını bence yaşanacakların heyecanıyla birlikte yaşanmış olanın verdiği özgüven birleştiğinde algılayabiliyoruz. Zamansal ve mekansal paradokslar özel olarak ilgilenmekten zevk aldığım alanlar. O yüzden böyle devasa ve kimse tarafından okunmayacak bir parça yazma ihtiyacı duydum :) ama en azından ben başka bir zaman okuduğumda, bu gün ile kendimi karşılaştırabileceğim. Çok uzattım kusura bakmayın. Takipte olacağım sizi. Hayata duyduğunuz heyecan, gözünüzdeki parlak alev hiç bitmez umarım. Merakınız daim olsun :)
neden anda kalamıyorum diye de sormalıyız bence. İhtiyaç duyuyor muyuz veya istiyor muyuz o anı yaşamayı. İkisinden birini karşılamadığında zaten kopup gidiyoruz genelde. Unuttuklarımız ise önemli görmediğimiz ve bizde güçlü duygular uyandırmamış durumlar ve olaylardır çoğu zaman
Öncelikle merhabalar. İlgi alanlarınız ve eğildiğiniz konulara ayırdığınız zaman; standart hayat süren bir kişi için çok iyimser seviyede bana kalırsa. En önemlisi yaptığınız bilgiler arası senkronize şekli gerçekten etkileyici. Aslında konu başlığınız üzerine ciddi bir bilgi birikim sağlanmış gibi duruyor. Zamanın felsefi ya da bilimsel tanımlarından çok göreceli konumunun üzerinde durmanız ortak bir kanımız. Göreceli ama katılmadığım nokta zamanın tek anda olduğu görüşünüz. An dediğimiz kavram bence daha çok bir köprü. Yaşanan ve yaşanacak olan arasında. Söz konusu durumda anı yaşamak, yerine geçmişte olanı ya da gelecekte olmuş olacak olanı düşünmemek gibi bir tanımınız var anladığım kadarıyla. Olasılık denizinde her şey olası. Yani anı deneyimlerken geçmişi yaratıp geleceğe ilerliyoruz. Bu durum hiç durmadan; sadece göreceli şekilde devam ediyor. Geçmişi düşündüğümüzü varsayalım. Bu durumda algı şeklimiz bunu bir deneyim olarak geliştirmek üzerine olursa anın sürekliliği üzerinde etkili olmama olasılığı yok. Onun dışında anı dediğimiz kavram sizi siz yapan, yarını hazırlayan ve anı da yaşatan kavram oluyor bana kalırsa. Gelecek hakkında düşünürken geçmişin öncüllerini aktardığımız anda bence gerçekten kendi tanrımızı yaratıyoruz. Hatta dozu arttırıyorum : yaratan oluyoruz. Gelecekte olacak anı düşünerek deneyim oluşturuyor ve en azından düşündüğün gibi olursa ne yapacağımızı biliyoruz. Hem yazıyor hem oynuyoruz. Tanrının en belirgin sıfatı bu. Zaman dediğimiz kavram olayları ayıran boyut evrende. Bu yönüyle düşündüğümüzde sadece anda kalacak olursak sadece andaki zamanı deneyimleyebiliriz. Gelecek ve geçmişteki her olay seni var eden, seni sana anlatan bilincin malzemeleri. Geçmişte gelecek zamansız olursa olaylar üst üste biner. Ve yaşamamış hissine kapılabilirsiniz. Anın tadını bence yaşanacakların heyecanıyla birlikte yaşanmış olanın verdiği özgüven birleştiğinde algılayabiliyoruz. Zamansal ve mekansal paradokslar özel olarak ilgilenmekten zevk aldığım alanlar. O yüzden böyle devasa ve kimse tarafından okunmayacak bir parça yazma ihtiyacı duydum :) ama en azından ben başka bir zaman okuduğumda, bu gün ile kendimi karşılaştırabileceğim. Çok uzattım kusura bakmayın. Takipte olacağım sizi. Hayata duyduğunuz heyecan, gözünüzdeki parlak alev hiç bitmez umarım. Merakınız daim olsun :)
neden anda kalamıyorum diye de sormalıyız bence. İhtiyaç duyuyor muyuz veya istiyor muyuz o anı yaşamayı. İkisinden birini karşılamadığında zaten kopup gidiyoruz genelde. Unuttuklarımız ise önemli görmediğimiz ve bizde güçlü duygular uyandırmamış durumlar ve olaylardır çoğu zaman
şu an yaşadığım anları yada bu anlardaki duygularımı düşünmek gelecekte anı kaçırmama neden olmaz mı ?
@@tereyagizZ duygulara odaklanmaktan kastim hissetmek zaten bu da daha kalici hale getirir bana gore
Kira ödüyor musun ? Yalnız mı yaşıyorsun ?
Esenlikler , blog tarzı bir şey yazıyor musunuz?
@@vacılanddo maalesef,ama dusunuyorum
@@dinozorlarmi Olurda bir gün açarsanız okumayı isterim.
stoa 🤙