İşte bu anlatmak istediğim şeyi anlatırken bakliyat kuru meyve şeker kuru yemiş misali herturlu konuyu başlığa birbirine karıştırıp bağlayıp anlatma calsiirken ortaya aşure çıkıyor insanlar anlamıyor oysa tadına baksa eşsiz bir tatlı ne sütlü ne şerbetli özgün 🥰 Tadı bana göre mükemmel olan aşuremin tarifini veren aşçı gibisinin mübarek 🌼
İnanç, içeriğinden bağımsız olarak, PRAGMATİK katkısıyla (kesinlik, amaç ve motivasyon sağlamasıyla) işlev gören bir şey. Ama elbette içeriğinin doğruluğuna sizin kesin olarak inanıyor, güveniyor olmanız şartıyla! Boşluk ve tereddüt içermeyen bir inanç, kişiyi güçlü ve cesur kılar.
Şimdi "dini bir inancı" olan da olmayan da kendine göre güzel paylar çıkarmıştır eminim bu videodan 😊 Ağzınıza sağlık her zamanki gibi düşündürücü arttırıcı bir video olmuş 👍
Ben dini inancı olmayan biriyim ve çok işe yarar bir içerik olduğunu düşündüm. Tamamen tarafsızım :) bu videonun insanlara şunu katacağına inanıyorum ama ; kimse inandığının hakikat olduğunu sanmasın. İnançlarınız kişisel görüşlerinizden öte değildir. Hakikatin inandığı şey olmadığını anlarsa insan bir boşluğa düşebilir tabi ama sonuç herzamankinden daha iyi olacaktır bence.
@@vuralcabuk3238 güzel söylüyorsun. sezgiyi inanç zannetmek ve inanç olarak pazarlamak, dincilerin özelliğidir. eğer dinsiz kimse aynı söylemi yaparsa dindarınkinden farkı yoktur. sorun burada. sezgiyi inanç zannetmek. sezginin tarifini henüz yapamayan felsefe de bu karmaşayı yaşamaktadır.
@@vuralcabuk3238 sen işin hakikat tarafını boşver. kelimede, kendinde veya çevrende kal. mesela birisi, onun o işi başaracağına inanıyorum dediyse, o başarı olmayacaktır.
Sindirilmiş inanç ne kadar güzel açıkladınız hocam. Ben tek etken siz değilsiniz tabi ama sizinle birlikte inançlara olan bakış açımı değiştirdim, ben Allah'a inanıyorum ama bunu toplum dayatmaları yüzünden değil inanmayı tercih ettiğim için inanıyorum. Çünkü inanmak beni rahatlatıyor. Cennet cehennem bunlar çok karmaşık şeyler. Ben bir yaratıcıya inanıyorum bir ilahi adalete inanıyorum ve buna da Allah dedim.
Sizin videolarınızı açarken bir şu önyargı ile açarım. Daha fazla bana ne katabilir ki bu kadar çok farkındalık katamaz. Bir insan bir çok konuda hakkında bu kadar ileri farkındalığı olup bana aktaramaz gibi... Ama video ortalarına gelmeden o inanç yıkılır ve bir şey öğrenirim. Sonlara yaklaşırkende aynı şey gene oluşur. Demek istenilen zaten verildi daha fazla ileri gidemicek... Fakat gene bir şeyler öğrenir farkındalık edinirim şaşkınlıkla. Gerçekten değerlendirilmesi gereken bir insansınız. Bir de izlerken şunu hissediyorum. Resmen zihninizi kendiniz inşa etmişsiniz ve hala ediyorsunuz. Titizlikle. Güçlü çok bağlantıları olan bir sinirsel ağ sistemi. Bilgi ile donatılmış. Her gün güncelleniyor ve her bilgi zihni tazeleyip özenle inşa edilmiş yapıda en uygun yere yerleştiriliyor ki sistem doğru çalışsın. Düşünce doğru bir şekilde üretilsin. Güzel bir fabrikanız var :)
İnançsız insan olamaz.İnançsızlıkta bir inançtır.Bir şeyin varlığına inanmak veya inanmamak ta bir inançtır.İnançsızlığın temelinde yine inanç vardır.İnanmayaya inanmak, inançtır.
Şuanda 11. Sınıflarda din kültürü dersi 4. Ünite bu konuyla ilgili. Okulda öğrencilerime izlemiyorum. Çok faydalı bir video olmuş kıymetli hocam. Devamını bekliyoruz
Okudum ,dinledim ve kitaplarınızı alıp çok değer verdim bir dostuma set halinde hediye ettim. Sonra dostumu darladım oku ve anlatmasını istedim “ abi üniversite sınavına hazırlanırken ailem bile bu kadar darlamadı” demişti .
Yaradan, kendisine inanmayı kolaylaştırmak için "inanma ihtiyacını" fıtratımızda var etmiş. Aslında O'nun böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey bizim için...
Gerçekten bizi düşünüyor olsaydı fıtratımıza inanma ihtiyacı yerleştirmek yerine kendisini bize gösterirdi. Demek ki bir şekilde "inanılma" ihtiyacı var. Bizim ona hiçbir şekilde muhtaçlığımız yok. Yaratmasaydı zaten varolmazdık. Ama yarattı. Bundan sonra da yok etmediği veya bir şekilde hayatımızo zorlaştırmadığı sürece kendi başımızın çaresine bakabiliyoruz. Ama bir şekilde o bizim ona inanmamıza muhtaç ki hem içimize inanma ihtiyacı veriyor, hem de bizi bunu yapmak zorunda bırakmak için cenneti cehennemi yaratıyor ve yolladığı peygamberlerle inanmazsak olacaklar konusunda bizi korkutuyor ve inanırsak ödüllendirileceğimizi söylüyor. İnanmamız veya ibadet etmemiz ona nasıl bir fayda sağlıyor bilmiyorum ama bu hikayede yanan biziz o kesin 😅 en iyisi önünde secdeye kapanıp bi şekilde götü kurtarmak başka bi çare yok
Hocam süpersin. Dini inançlı biri olduğunuzu biliyorum. bu konuyu bu kadar tarafsız ve açıklayıcı anlatmanız insanlık için muazzam bir katkı. Teşekürler. Umarım etrafınızda sizi anlayan insanlar olur herzaman.👏🏼
Anne ve babanız çok şanslı hocam sizin gibi bir çocukları olduğu için bu konulardaki farkındalığım zayıfmış çok teşekkür ederim öyle ihtiyacım olan bilgiler verdiniz ki…
Hocam sizi çok seviyorum, size minnettarım. Sorgulamama yıllar önce sizin Tedx konuşmanızın da etkisi vardı ve bu videonun da vesilesi ile değiştim. Zor, hala alışmaya çalışıyorum ama değiştim. Teşekkürler, her şey için. Minnettarım...
İnanmak ilkel bir ihtiyaçtır.. Ama ilkel olması, onun içinin boş olduğu anlamına gelmez... Her ihtiyaç gibi, tatmin edilmediğinde büyük bir yoksunluk yaratması doğaldır...
s.a. fatiha süresinde biz ifadesini bilirsiniz farkında olan canlının canlılarla kendini ortak noktada görmesidir .....(ya ben tek kılıyorum bu biz ne? dememek için kendini ve çevresini okuması gerekliki yaratanın farkına varsın gibi) Bize fayda veren herkese ne mutlu
Mən, Allah - u təala ya Mələklərinə, Kitablarına, Rəsul ( Peygamber ) lərinə, Axirət gününə, Qədər ( təqdir edilən şeylərin ) Xeyirlisi və şərlisi ( yaradılmaq yönündən ) Allah - u təala dan, olduğuna inandım. Öldükdən sonra dirilmək də Haqdır, Mən Şəhadət edirəm ki, Allah - u təala dan, başqa heç bir ilah yoxdur, və yenə, Şəhadət edirəm ki, Muhamməd ( Sallallahu aleyhi və Səlləm ) Allah - u təala nın, qulu və Rasulu dur.
İNANMaya ihtiyacımız var...çünkü ölüm var..(korku mu olabilir.ama üzerine tartışmasız herkesin kabul edebileceği duygu-durum-konum perkspektifi) .ama neye inanmalıyız.veya ne zaman....inanç ekosistemi... .herkesi peşinden sürükleyen korkulu rüyamıza hazırlık için :)..bu ekosistemde kendimize seçtiğimiz rolün kendisine bile ihtiyacımız var:::)hangi eko sistemi referans aldığımız önemli olsa gerek...i
Akışa direnmek çok insani bir tepki olabiliyor, hayatın bizi sürüklediği noktaya şu veya bu sebeple direnebiliriz; ancak akışı tümden reddetmek ve hayatın sabit durduğunu iddia ederek, değişimi, yolculuğu kökünden reddetmek oldukça akıldan uzak bir yorumdur. Demem o ki istesek de ismesek de bu hayat denizinde belirli yönlere doğru ilerliyoruz ve bu akışı durdurmamız mümkün değil. O HALDE NEDEN GEMİNİN DÜMENİ BİZİM ELİMİZDE OLMASIN?! İnkar, ancak zaman kaybıdır, ama etraflıca değerlendirip kendi inancına yön vermek, işte akıllı insan bunun peşinde olmalıdır. Sonuçta kulaktan dolma inananlar da, inanmadığını iddia edenler de bir hikayeye tav olup birilerinin gemisine binmiş, ilerlemekte... Dümenimizin hakimiyeti bizde olsun derim😉 Açık beyinlere saygı ve selamlar🌷
İnsan ihtiyaçları sadece fizyolojik değildir.inanmak,beğenilmek gibi manevi ihtiyaçlarımızda vardır.O yüzden insan ilk zamanlardan itibaren bu ihtiyaçlarını karşılamak istemiştir.Sanat beğenme ihtiyacıyla ortaya çıktı.En ilkel olan evrim gibi inançlarda bu ihtiyacı karşılamak için ortaya çıkmıştır.Doğruyu bulmak ve doğruya inanmak akıl ve bilim işi...Bilimin kanıtladığı aklın onayladığı en modern inanç tek tanrılı hristiyan,musevi,müslümanlardır.Onlar da tekamülünü müslümanlıkla tamamlamıştır . Bir masa,sandalyenin yapanı var.Sizin hücrenizi yapan yok mu? Elbette yaratıcı var!
'' Emin olmak '' vardır = İman etmek... Kuranda da ey iman edenler diye geçer, ey inananlar diye değil... Bu emin olma durumuna''' akıl ile deney gözlem ile sezgi ile içe doğma ve bilirkişi yolu ile vee diğer özellikler ile ulaşılabilir
Hocam ses çok kötü geliyor ve sohbetiniz ne kadar hoş olsa da ses dinlerken yoruyor. Buna bir çare bulsanız tadından yenmez. Sizi ilgiyle takip ediyoruz. Saygılarımla..
söze başlamadan belirtmek isterim ki tamamen bir münazara olması amacıyla gayet muhabbetşinas tavırlarla yazıyorum. yermek, tu kaka yapmak amacı güdmüyorum. somutlaştırmada ince bir hata gördüğümü belirtmek isterim. taş ile sopayı birleştirmek ile hiç var olmayan bir taşı ortaya çıkarmak farklı şeyler. yani insan ben bunu yapıyorsam bu diğerlerini kim yaptı sorusunu baltadan yola çıkarak soramaz. çünkü bu bilişsel sürecin gelişimini izah eden bir örnek olur. inanç ise tamamen bunun tersi olan bilişsel düzeyin hiç bulunamayacağı bir düzlemde ortaya çıkacaktır. yani beni yaratan doğadaki diğer materyallerin montajından değil doğrudan atomlardan yaptığına göre tıpkı taşın kendi bütünselliği gibi insanın da bütünselliğini göz ardı etmemek gerekiyor burada bir hata oluşuyor. yani bir örnekte hammaddeden diğerinde ise ara malından söz ediliyor örneklemek gerekirse. Ayrıca böyle fikirlerden yola çıkılarak inanç anlaşılmaya çalışılacaksa en başta bilinemeyenin inaç olduğunu yani bir iddiada bulunulamayacağını çünkü iddianın bilinenin bir sonucu olarak var olabileceğini düşünmemiz gerekiyor. Yani tanrı fikrinin ortaya atılması tamamen farklı otoritelerden, güneşten, kraldan, kişinin kendinden daha muktedir olandan gibi tanrıdan daha eski öğrendiği beşeriyata dair otorite fikrinin en uç örneklemesi olarak gelişiyor. Kaldı ki bunu konuşmanız içinde siz nakletmiş oluyorsunuz aslında. (ya demek bunları da biri ya da bir şey yapıyor) diyerek ilk tasarımı insanın yaptığını dile getirmiş oluyorsunuz ona atıfta bulunuyorum. öte yandan mantıken bu doğru Tanrı inanç hususunda düşünülen ilk şey olamadığı gibi kendisi bir tasarımdır. detaylarına baktığınızda tanrının insanın diğer şeylerden öğrendiklerini atfettiği bir tasarım olarak ortaya çıktığını göreceksiniz. Fakat bu demek değil ki ben tanrı yoktur diyorum. İnanmak bunu bilmediğini ve var olduğunu ümit ederek böyle bir arayışa girdiğini hissetme halidir. Söyleme hali bile değil ki kalsın bunu iddia etmek... Ancak kesin olduğunu bildiğiniz bir şeyi iddia edebilirsiniz. Tanrı vardır demek tanrıyı bilmek demektir. ona inanmak bambaşka bir şeydir. Bir şeyin bilinmesi ise onun ne olduğunun nasıl davranacağının da bilinmesi anlamına gelmektedir. örneğin cama sert bir biçimde vurursanız kırılacaktır. bu bilgidir. cam vardır ve ıspatı böylelikle mümkündür. illa somut olması gerekmez soyutluklar da vardır. Örneğin müziğin ahengi vardır ve nasıl davranacağını en çok da nörolojiyi de ilgilendirdiği için siz bileceksiniz. fikirler vardır mesela öyle ki kitleleri harekete geçirebilecek ya da bir nesneyi geliştirebilecek idealler bunu ıspatlayacaktır. Ancak tanrının varlığı ıspatlanamazdır. Tam da bu nedenden inanmak gerekir. Ancak siz inancı anlatırken doğrudan tanrıyı betimler ve bunu tam konunun ortasına koyarsanız. bu inancı değil de bilgimsileştirilmiş anlatının kabulüne katkı sağlamaya çalışıyor olursunuz. maalesef bir bilim insanı olarak katılacaksınızdır ki yalnızca söylemle ve daha fazla söylemle bir şeyi var etmek mümkün değildir. O şeyin edebiyatını, külliyatını var etmek mümkündür ancak bu yolla. Ayrıca bununla yetinmeyenler için: Bilgiyi bilinirliği işaret eden varlık meselesi. yani inancı değil de bilmeyi sağlayan şey sınırları tanımlamak zorundadır. ancak o sayede bir şeyin varlığını iddia etmek mümkün olabilir. Tanrının varlığının iddiası ise yanında sınırsızlığıyla paket halinde gelmektedir. Sonsuz, hudutsuz denilen bir sürü şey vardır. bu bir dil yanılgısıdır. sonsuzluk tekildir. bir sonsuzluktan bahsedildiğinde başka bir sonsuzluktan söz etmek mümkün değildir çünkü birinin bir yerde bitip diğerinin başlaması gerekiyor ki bunlar iki ayrı şeydir diyelim. ancak sonsuzluk çizgisel de değildir. paralel sonsuzluklar kesişen sonsuzluklar olamaz olursa bu paralel ya da kesişen geçişlerde sonları görünüyor olacaktır. dolayısıyla her şey tek bir sonsuz içinde devinmektedir. en güzel sıfatlar ve en çirkin sıfatlar aynı sonsuzun içindedir. bilgi ve inanç aynı sonsuzun içindedir. Daha çok uzun anlatılabilecek detaylar var elbette ancak inanmak ile bilmek ve bilgi kaynaklı iddia etmek apayrı şeyler. İnanmak tanrının varlığını düşlemek gibidir. Din ise bunların hiç biriyle ilgili değildir. Din her iki ana kaynağın nimetlerini edebiyatla harmanlayan bir takım ahlak arayışı bir yaşam biçimidir. sevene güzeldir esasları bellidir yaşarsınız. "Aklımızın yetmediği" gibi bir şey söylemişsiniz. Bence aklınızın yetmediği bir şey sizin için değildir. ama din bunca katman arasında oldukça basittir. inanç ile din karıştırılmamalıdır. din ile ahlak da öyle. inanç ile ahlak ya da bilgi ile ahlak da öyle. İnanç konuşurken "Bunu kim yaptı?" ya gelmek çok çok uzun diyaloglar ister. halbu ki siz hemen oraya geçmişsiniz. Bunu inanç değil de "tanrı inancı nedir" olarak güncelleseniz daha hoş olur gibi. Ancak yine sadece yanlı bir anlatım. bir misyonerlik uğraşı gibi algılanabilir. Toparlamak gerekirse, inanç nedir gibi bir başlığın altında hem inancın mekanik yönünden yani işleyişinden hem de inanmanın edimlerinden, bize kalanından, neviinden ve neliğinden ayrı ayrı bahsetmek gerekiyor gibi. İşin içinde "bu çok net ya" minvalinde ifadelere yer vermekten ziyade inancı daha tasavvufi düzeyde ele almak gerek. Ben din karşıtı filan da değilim herhangi bir etiketim yoktur. Tabii olduğum bir akım filan da yoktur. Dinleri de çok gerekli bulurum. Din güzel şeydir. Hatta öyle ki tüm bu düşünüşlerin ilerleyen felsefenin bence bel kemiği dinlerdir. Bu anlamda çok kıymetli buluyorum. Ve benim nasıl yaşadığım tabi ki bana kalmak şartıyla inandığı dinin insana kötü bir şey yaptırmayacağını ancak insanların bazen onun dışına çıkıp çıkmamış gibi davranarak bu kötülükleri yapabileceğini düşünüyorum burada suçu çoğunlukla insanın özüne bulurum. Bunun yanında... Bakınız göreceksiniz ki inançlıyım diyen devasa milyarlarca insandan oluşan bir güruh sadece literatürel ve kültürel anlatılardaki bilgiselleşmiş yapıyı öğrendiği kadarıyla ya da muazzam öğrenmiş olsun tüm bilinebilir detaylarıyla öğrenmiş kabul etmiş ve bilgi olarak taşımakta ve yaşamaktadır. Onların içinde inancın sıcaklığı yoktur. Çünkü aslında yaptıkları şey inanmak değil bilmektir. Ancak tüm bu öğretilere rağmen bunun böyle olduğunu iddia edemediği yerde inanç başlar ve orada kişinin kendi tasavvufunu kurması, yapılandırması gerekir. İlkel bir dürtü olan şey ise bahse konu skolastik gibi ilerleyen sistematik inanç değil inançlarla oluşturulan tasavvurdur. yani yadsınamaz inanç ihtiyacının anlamlandırdığı nokta kişisel tasavvuftur. Her inanan tasavvuf ehli olmalıdır. Allah inancı ancak bununla mümkündür. Diğeri ise Allah bilgisi olur. Bu Allah bilgisi, ya da din bilgisi ya da din yetkinliği, ya da dine tabii olma meseline verilen genel ismin inanç olması bir dil yetersizliğinden ileri gelmektedir. Bunun asıl ismi yol tutmak gibidir. Yaşam tarzı da eksik kalıyor ama denilebilir. Aslında mesele eksik kalmaz da Yaşam tarzı ifadesi o kadar yozlaştırılmış ki anlamı düşük bir hale gelmiştir. Evet din mensubu olmayı tanımlarken kullanılabilecek ifadelerin özenle seçilmesini iyice zorunlu hale getiren bu political correct meselesi de ne diyeyim olmaz olaydı. Ama özeti şu ki ben Dine inanıyorum ben hristiyanım filan dendiği esnada aslında denilen şey ben hristiyan öğretiyi kabul ediyorum. ya da ben dinin söylediklerini kabul ediyorum. Bunu dağarcığıma aldım ve bu ön kabulle yaşamımı şekillendiriyorum. Anlamına gelmektedir. Bu da inançtan çok bilişselliğe işaret etmektedir. Neyse mevzu çok karışmadan... Çok düzgün anlatamamış olabilirim. Zaten böyle bir yorumda çözülünebilecek uzlaşılabilecek mevzular değil elbette ancak belki yorum okumayı seven birilerine bir şeyler ifade eder. Bir fikir uyandırır diye düşünüyorum. Amacımız münazara etmek , muhabbet etmektir bunun ötesinde aşırılıklara lüzum yoktur. İnsanca konuşabileceğini insanca değerlendirebileceğini tartımlayabileceğini düşündüğüm bir kitlenin buralara bakacağını düşünerek yazdım. Durum bundan ibarettir. Ayrıca elimden Geldiğince Sinan hocanın videolarını izlemeye gayret ediyorum içerikler için çok teşekkürler.
12:28 Sinan Bey verdiğiniz örnekte bi eksiklik var. (inançlı olmama rağmen) bence herhangi bir şeyin varlığını da yokluğunu da kanıtlamak eşit derecede zor şu şekilde: eğer fare yok diyorsanız eve haklısınız tüm odayı santim santim aramanız gerekir fakar fare var diyorsanız da odayı aynı şekilde santim santim aramanız gerekir ki fareyi bulasınız
Farenin bıraktığı herhangi bir iz illaki olur ve bunu rahatlıkla bulabiliriz. Ayak izi, artıkları, atıkları, sesi, parmak izi, nefesinin sesi vs. Yani var olan şey kendini belli ediyor varlığıyla.
@@Sunflowersshines Sana bu bilgiyi verenler daha önce fareyi görmüş kişiler, oysa ki daha önce dini inanç konusundaki tanrıyı kimse görmedi.Şimdi soruyorum sana Tanrı var mı yok mu ? Eğer var diyorsan arayıp bulman gerekir,eğer yok diyorsan her yeri arayıpta bulamaman gerekir.
@@Sunflowersshines Daha önce fare gördüğün,veya görenler sana anlattığı için bir tüyü,kokusu ve sesi olduğunu biliyorsun. Ki o ortamda fare olduğunu bilmesen de kokudan sesten ya da tüyünden onun orada olduğu bilgisini beynin sana yoktan var edebilir.Ama tanrı için aynı şeyi söyleyebilir miyiz ?
İnanç ya da inanmak, bir söylemi doğru kabul etmektir. Sürekli değişim gösteren Evrenin belli bir düzende olduğunu söylemek doğru olmadığı gibi Dünya da dahil Evrenin varlığını “birbirine bağlanmış taşla tahta” örneğiyle bir yaratıcıya bağlamak sonsuzluk içinde hayal kurmaktan öte bir şey değil. Hele de buna yaratıcının elçisi olduğunu iddia edenleri ve o elçinin elçiliğine soyunanları da ilave ettiğinizde durum hepten karışıyor. “İnanmak değil, bilmek istiyorum” Carl Sagan
Ya birader şimdi deniz kenarında yürüdüğünde bir sandal görürsen bu kendiliğinden mi olmuştur yoksa bir marangoz mu yapmıştır? sandalın marangozu varsa bu dunyanında bir sanatçısı vardır! Adamlardaki kafa bu kadar işte 🙂
@@zabuzamomochi4536 Evrenin oluşumunun sandal-usta örneklemesi çok zavallıca, biri var olan malzemeyle yapıyor, Tanrıysa savununuza göre yoktan var ediyor. Bu durumda eğer bir varlık yoktan var edilebiliyorsa, o maddenin kendiliğinden oluşma olasılığı da var demektir ki öyle olmadığı kesin. İnançlarla bilim alanına girince Güneşi bataklığa batırır, yıldızları da yağı bitmeyen kandil sanırsınız. Yaratma konusunda Arabın El’lah’ının ne kadar haklılığı varsa, Amerikan yerlilerinin Ulu Manitularının da o kadar haklılığı vardır. Birbirleriyle hiçbir benzerliği olmamasına rağmen her ikisinin de söylemleri inanç temellidir ve bu söylemlerin inananları vardır, tıpkı diğer inançlarda olduğu gibi ve tıpkı senin inandığın gibi.
@@suleymanerhan9184 bu pilot kalem, sandal örneklerindeki saçmalık şu;pilot kalemi fizik kuralları gereği maddenin oluşturma olasılığı yok evrende ise maddenin oluşturamayacağı ama oluşmuş birşey göremeyiz zaten buna örnek olarak insanı veriyorlar basit kalemi yapamıyor insanı mı yapıyor? Ever birader insanı yapıyor insan doğanın yapabileceği birşey. Gerçi bu gerzekler evrim kanunuda reddediyor çünkü en büyük argümanları resim-ressamı evrim çürütüyor sonuçta madde insanı direk oluşturamaz ve evrim bize zaten 4,5milyar yılda çok basit yapılardan evrildi diyor.
Varlık yokluk yorumunuza tam olarak katılmıyorum. Dediğiniz gibi yokluğun kanıtlanması zor, varlığın kanıtlanması kolay. Bu nedenle varlığı/yokluğu kanıtlamayan bir şeyin bu durumda yok olarak kabul edilmesinin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.
Know-Bilmek; gözlem, sorgulama veya bilginin (information) deneyimlenmesi yoluyla farkında olmak. deneyim ile elde edilen bilginin (information) farkında olmak. örnek; "ben bir sandalyede oturuyorum." bu cümlenin ifade ettiği bilgiyi (knowledge) ben biliyorum! (yani bildiğim bu bilgiye inanmam gerekmez) ancak siz okuyucuların "inanmak/inanmamak"tan başka bir çaresi yoktur. ve inanmanız/inanmamanız durumunda bu cümlenin ifade ettiği gerçeği (bilgiyi (knowledge)) bilemezsiniz. Bilgi (Knowledge) türkçede tek bir kelime olarak her yerde kullanılır ancak deneyiminiz yoluyla elde ettiğiniz bilgi (information) artık sizin bilginiz (knowledge) olur. ve bildiğiniz (know) bir şeye, inanmanız/inanmamanız (belief) (yada daha da derinde iman(faith) etmeniz/etmemeniz) söz konusu olamaz. ancak benim sandalyede oturduğuma inanmanız/inanmamanız (hatta iman etmeniz/etmemeniz) size sadece vakit kaybettirir. sadece bilmiyor olursunuz (you don't know! but you may/can (or not) believe/faith!). inanmak/inanmamak gerçek bilgi (knowledge) içeremez. nesnel bir kanıt varsa eğer bu zaten inanç olmaz, bu bilmek (know) olur. inanç için bir nesnel kanıta gerek yoktur, öznel olarak güvendiğiniz herhangi bir şeylerin sizi ikna etmesi yeterlidir. ha derseniz "her şey bir rüya ve aslında tüm bu deneyimlediklerimiz zaten göreceli yorumlardır", o zaman orada da hataya düşeriz; zira öznel algılarımız görecelidir ve "ortak noktalarda" buluşulan "daha az göreceli" gibi algılanan "*fikirler" yada "*gerçeklik" vardır; örnek: iş yerinde ofisteki masada çalışan 3 arkadaş, "önlerinde duran masaların" gerçekliği konusunda ortak bir bilgiye (knowledge) sahiptir. işte bu örnekteki ortak noktalarda buluştuğumuz "daha az göreceli" olarak algıladıklarımız (gözlem, ölçüm, vb..) bizim gerçekliğimiz olmaktadır. *fikirler: "deneyimlenebilen fikirler" (test,gözlem, ölçüm vb) *gerçeklik: "dünya düz değildir", ... aradaki farkı gayet net açıklayan bu videoya bir bakmanızı umarım; ua-cam.com/video/QXQsPj56NvI/v-deo.html TDK sözlüklerinde İnanç ve bilmek kelimeleri anlam olarak aşağıdaki gibi açıklanmış; bilmek; BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ Ruhbilim Terimleri Sözlüğü - 1974 bilmek Türkçe: haberdar olmak, İngilizce: know Herhangi bir şeyi, başka şeylerden ayırmaya yarayacak biçimde öğrenmiş olmak. inanç; BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981 inanç Türkçe: itikat, iman, İngilizce: belief Kişiliğin derinliğine sızmış ve tüm öteki süreçlerde yansıması olan en süreğen biliş ve inanışlardan her biri. Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975 inanç Türkçe: itikat, İngilizce: belief, Fransızca: croyance, Almanca: Glaube Bir şeyi güvenle doğru sayma tutumu. Bu anlamda: 1. Yeterince gerekçesi bulunmayan, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us (akıl) yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama. 2. Öznel olarak yeterli olan, ama nesnel olarak yeterli olmayan gerekçelerden ötürü bir şeyi doğru sayma. Bu: a. usa uygun, b. duygulara uygun, c. istemeye uygun bir kanı ve onaylama olabilir. 3. Bütün yapıp etmelerimizin temelinde bulunan yaşamadan gelen zorunlulukla dış dünyanın (nesnelerin, başka benlerin, Tanrı'nın) var olduğunu kabul etme; bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizikötesi açıklamalarda, önermelerin doğruluğunu onaylama. 4. (Hume'da) Alışkanlık kavramı ile bağlılık içinde temel kavramlardan biri: Bir algı ya da anıya bağlı duygu ; Hume'a göre var olma, algılanmış olma ile aynı şey olduğundan var olma algılanmadan edinilen bir inançtır. 5. Kişisel düşünmeye dayanmayan, ortaklaşa düşüncenin yansısı olan onaylama ve inanış. (Sanı olarak inanç.) 6. Yabancı bir yetkenin etkisiyle bir şeyi doğru sayma; bu anlamda inanç, inanılan, özellikle dinsel alanda doğru sayılan şeydir. Hemşirelik Terimleri Sözlüğü - 2015 inanç İngilizce: belief 1. Kararlı ve güçlü yargı, (önkabul). 2. Doğruluğuna ilişkin yeterli bilgi olmadan bir önermenin doğruluğunu ve gerçekliğini benimseyici yahut reddedici (öntavır). 3. Bir düşünceye gönülden bağlı olma. -------------------------------------------- ve dolayısı ile inanmak yerine bilmeyi tercih etmek, bilmenin (know) inanç gerektirmesini kapsamaz aksine deneyiminizin (gözlem, ölçüm, test, tecrübe vb) sonucudur!
Bilgi kelimesinin anlamı için bir kavram karmaşası var ancak bu durum "bilgi" için "inanç" gerekir SAFSATASINI bu kadar zayıf bir temele bağlamak karmaşayı daha da arttırmaktadır. elbette gerçeğe (bilmeye - to know) yaklaşmak için bir önermenin doğru olduğunu (yada yanlış olduğunu) temel alarak (belief) yola çıkabilirsiniz, ancak bunu deneyimlemedikçe (test,gözlem,ölçüm,algı, vb) bilmekten (know) bahsedemezsiniz! zira "bilgi" (knowledge) sizin "öğrenme, araştırma, test, ölçüm, deneyim veya gözlem yoluyla" elde ettiğiniz bilgilerin (information) size ait kazanımları olmakta. oysaki "inanç"; "önkabuller/öntavırlar" bütünüdür, zamanla elde ettiğiniz çıkarımların ağırlıklı ortalamasına benzer (bias). doğruya/yanlışa yapılan bir "yakınsama" girişimidir. bu bilgi (knowledge) haline gelmeden önce inancınız, gözleminiz/deneyiminiz sonucuna göre teğit edilmiş olur (test/ölçüm, vb) ve bu teğit inancınızı doğrulamış/yanlışlamış olur. bu sürecin sonunda elde ettiğiniz deneyime ait kazanım, işte bu bilgi (knowledge) olmakta! ve dolayısı ile inanmak yerine bilmeyi tercih etmek, bilmenin (know) inanç gerektirmesini kapsamaz aksine deneyiminizin (gözlem, ölçüm, test, tecrübe, algı vb) sonucudur! ek olarak aradaki farkı gayet net açıklayan ve önemine dikkat çeken bu videoya bir bakmanızı umarım; ua-cam.com/video/QXQsPj56NvI/v-deo.html bilgi kelimesi tdk'nın çeşitli sözlüklerinde aşağıdaki gibi açıklanmış; Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975 bilgi Türkçe: marifet, malumat, İngilizce: knowledge, congnition, Fransızca: connaissance, Almanca: Erkenntnis, Latin: cognitio I. (Genellikle) 1- Bilme edimi. 2- Bilinen şey; bilme edimi sonunda ulaşılan şey. II. (Felsefede) Bir şeyin bir şey olarak kavranması. Burada tasarımlamadan ayrı olarak bilme eğilimi vardır. Bilgi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir: 1. İnsandaki ruhsal bir olay olarak. 2. Kavrama edimi, asalt bilinç edimi, yönelme (eğilim, intention) olarak. 3. Özne (bilen) ve nesne (bilinen) arasındaki ilişki olarak (= bilgi bağlantısı). 4. Nesnenin öznedeki imgesi, tasarımı, izdüşümü olarak (= bilgi oluşumu). 5. Tasarım imgesinin nesneyle uyuşması olarak. 6. Bilgimizin ve bilgi imgemizin nesnenin tüm içeriğine yaklaşma eğilimi olarak (= bilgi süreci, bilgi ilerlemesi). 7. Bilginin başkasına ulaştırılabilir, aktarılabilir sonucu olarak; bilgi ürünü, bilgi sonucu. ------------- Hemşirelik Terimleri Sözlüğü - 2015 bilgi İngilizce: knowledge 1. İnsan aklının kavrayabileceği ilke, kavram, olgu ve gerçeklerin tümü. 2. Öğrenme, araştırma veya gözlem yoluyla edinilen kazanımlar. 3. İnsanların gerçekle kurduğu bağların her biri ve bütünü. ------------- Eğitim Terimleri Sözlüğü - 1974 bilgi Türkçe: malumat, vukuf, marifet, İngilizce: knowledge, Fransızca: connaissance, notion 1. İnsan usunun kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne verilen ad. 2. İnsan anlığının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel ürün. 3-Genel olarak ve ilksezi biçiminde zihnin kavradığı temel düşünceler. 4- Bir yargılamada bulunabilmek için bilinmesi gereken öğelerin her birine verilen ad. 5- Bir şeyi bilme hali. ------------- Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981 bilgi Türkçe: malumat, İngilizce: knowledge Bilme, öğrenme süreci ve işleminin konusu ya da nesne ve olaylara yüklemler vererek varılan yargı. ------------- Uygulayım Terimleri Sözlüğü - 1980 bilgi Türkçe: enformasyon, data, İngilizce: information, data, Fransızca: information 1. bilişim: Öğeleri genellikle özdevimsel yollardan işlenmeye elverişli olan yazılı bölge. 2. güdümbilim: Bir dizgenin durumunu, buna bağlı olarak bu dizgenin başka bir dizgeye ilettiği durumu anlatan nitel etken. ------------- Fizik Terimleri Sözlüğü - 1983 bilgi Türkçe: malumatı, İngilizce: information, Fransızca: information, Almanca: Kenntnis Doğanın nesne ve olayları üzerinde kuramsal ya da görgül yoldan öğrenilen şey. İktisat Terimleri Sözlüğü - 2004 bilgi İngilizce: knowledge, information 1. (knowledge) Bireylerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba sarfederek elde ettiği olgular. 2. (information) Bireylerin herhangi bir çaba sarfetmeksizin ulaştığı dışardan verilen olgular.
Carl Jung'a şu an Tanrı'ya inaniyor musunuz? Sorusu sorulduğunda verdiği cevap:" İnanmama gerek yok,biliyorum" diyor. Sinan Bey bu cevabı nasıl açıklarsınız?
Neye inandığımızdan ziyade inancın önemine inanıyorum ve inançlara kanıt aramanın saçma olduğunu düşünüyorum çünkü zaten kanıtlanamadığı için o inanmayı gerektiren bir olgudur. Hiç bir inancın doğruluğu belirlenemez kaldı ki önemli olan da bu değildir. Önemli olan inancınız sizin hayatınızdaki motivasyonunuza, yaşamınıza ve çevrenize kattığı olumluluktur. Not: inançtan kasıt sadece din değildir. Yaşamı değerli kılacak her şeydir.
Hayatta birşeye inanıyoruz, birşeyin doğru olduğunu varsayıyoruz ve öyle yaşıyoruz. Kesin bilgi hiçbir yerde yoktur. Yani inanç hayatın temelidir, bilim de inanç üzerine kuruludur. Mesela bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yaşıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
İşte bu!... İnanç, içeriğinden bağımsız olarak, PRAGMATİK katkısıyla (kesinlik, amaç ve motivasyon sağlamasıyla) işlev gören bir şey. Ama elbette içeriğinin doğruluğuna sizin kesin olarak inanıyor, güveniyor olmanız şartıyla! Boşluk ve tereddüt içermeyen bir inanç, kişiyi güçlü ve cesur kılar.
Sinan Bey selam, Bambaşka bağlamlardaki inanmaları aynı şeymiş gibi ele almışsınız ve ayrı durması gereken şeyler karışmış sanki. Videonun içinde konu inançsızlığa geldiğinde hemen ateizmden bahsetmişsiniz, çeşitli noktalarda dini inançtan bahsedildiği anlaşılacak şekilde cümleler var ama sonda "şu ana kadar inanç dediğimde hepinizin aklına din geldi di mi köftehorlar; ben aslında dini kastetmiyordum, inanma fonksiyonunu genel kastediyordum" demişsiniz. Her neyse, tartışmaya gerek olmayacak biçimde, tabii ki, hayatta kesin olarak bilmediğimiz birçok konuda, yaşamaya devam edebilmek için bazı kabullerde bulunuyoruz ve zorlarsanız bunlara inanç diyebilirsiniz. Kanı/kanaat de diyebilirsiniz. Annenizin sizi sevdiğini %100 kesinlikte bilmiyorsanız, "güçlü kanaatim odur ki annem beni seviyor" diyebilirsiniz. Bunun "annemin beni sevdiğine inanıyorum" demekten temelde bir farkı yok. Özetle, kesinlik olmasa da çeşitli bilgilerle güçlü biçimde desteklenen bir "hipotez" var. Annenizin beynine fMRI'la bakıp "Güzin Hanım, oğlu Sinan'ı seviyor" teorisini ilan edebilirsiniz muhtemelen... Şimdi yukarıdaki gibi bir örnekle, "Bir üst varlığın olduğuna, kainatı onun yarattığına ve işlettiğine inanıyorum. Özelliklerinin tam olarak şunlar şunlar olduğuna inanıyorum. Yüzlerce yıl önce yaşamış X kişisine uçucu Y varlıkları aracılığıyla kitap gönderdiğine inanıyorum. O kişinin bunları kusursuz doğrulukta diğer insanlara aktardığına inanıyorum. O aktarılanların hepsinin tam olarak doğru olduğuna inanıyorum. Onlara uygun yaşamazsam ve kendim gibi olmayanları da kendime benzetmeye çalışmazsam, o kitapta bulunduğu için inandığım ölüm sonrası sonsuz yaşamda halimin kötü olacağına, uygun yaşarsam da nehir kenarında ağaç gölgesinde hurilerle sevişip sevişip ananas ve çarkıfelek meyvesi yiyip sonsuza kadar mutlu olacağıma inanıyorum." demek, bayağı farklı şeyler. Bunları demekle, "Bu inandığınız varlığı ve anlatınızın geri kalanındaki gerçeklik tanımlayıcı dev iddiaları destekleyecek kanıtlarınız varsa görmeyi çok isterim. Yoksa, kusura bakmayın, ben almayayım." demek de bayağı farklı şeyler. "Biri siyahsa, diğeri beyaz gibi farklı" demek bile yetersiz kalıyor çünkü birinde varken diğerinde yok. Ne? Tek bir kanıt yokken dev bir alternatif gerçeklik kurgusunun doğruluğuna inanmak... Farkı yaratan anahtar kavram: Kanıtsız alternatif bir gerçekliğin geçerliliğine inanma. Bunu insanlar tekil olarak farklı hikayelerle yaptığında psikiyatride nasıl ele alınıyor biliyorsunuz... (Dini inancın varlığıyla yokluğunu denkleştirmek, ilginçtir (belki de değildir), sadece muhafazakar çevrelerde yetişmiş insanların yaptığı bir şey. İstisnasını görmedim... Sanıyorum güvensizlik kaynaklı. Derinlerde o işin dikiş tutmayacağı biliniyor ve karşı taraf da dikiş tutmasın isteniyor sanki...) Özetle, kanaatsiz insan olmaz, yani "kanaatim odur ki annem beni seviyor" gibi kabullerde bulunmadan yaşayan insan olmaz ama kanıtsız gerçeklik kabullerine inanmayan, "inançsız" insanlar milyarlar düzeyinde var... Zeki bir varlık olan insanın aile ve toplumca endoktrine edilmeden önceki fabrika ayarı da zaten bu... Kanıtsız garip gerçeklik kurguları yapmamak... Rasyonalite ≠ İrrasyonalite Rasyonalite ≢ İrrasyonalite
içeride cereyan edenlerin enginliği ama aktarılanın muhakkak yetersizliği hissini çok iyi biliyorum. O nedenle selam niteliğinde olsun yanıt. Güzel anlatmışsınız. Bir ekleme yapmak da istedim. "İnsan" hep tek çıkış noktası olarak alınıyor ancak bu motifin nirengi noktası insan değil. Yani inanç-kanaat-ön kabul-biliş gibi kavramların tek filizlendiği nokta insan değil gibi. doku düzeyinde de atom düzeyinde de ya da yukarı çıkarsak aile ya da toplum ya da kitleler düzeyinde de ya da yaşamın bunların üstünde ya da altındaki katmanlarında da aynı motifler var. Yani sadece insan özelinde değil yaşamın her katmanında inancın kavramsal bir karşılığı var her şeyden önce. İnanmak nedir? inanmanın mümkünatı nedir? sorularının cevabı bu videoda anlatılanlarla sınırlı değil. Ya da dinlerle sınırlı değil. Benim söyleyeceklerim de sizinkilerle aynı düzlemde belki biraz farklı cümlelerle. Bilme arzusu gibi bir şey. Ve bilgi taşıma gibi bir şey var. Belli ki örneğin hücrenin bir bilgisi var. Ve buna göre hareket ediyor bunlar bir araya gelip doku oluşturduğunda bu dokunun da bir kolektif bilinci var o da ona göre. dokular bir araya gelip insanı oluşturduğunda örneğin onun bir dağarcığı. insanların bir araya gelip oluşan o yapının bir kolektif bilinci var. Böyle bu motif her katmanda mevcut gibi. Tabi bayağı bir örnek bu. Haliyle bunu baz alarak bu yaşam için zorunlu gibi görünen anlamı oluşturan o bilgiye bir şekilde ihtiyaç var ve buradan hareketle bu ihtiyaç duyulan bilgi olmadığında onun yerini dolduracak bir şeyler var devam edebilmek için. İnanç burada devreye giriyor gibi. Bunların da kendi içinde kademeleri oluşuyor elbette. Mesela inanca göre hareket edildiğinde edinilen deneyimden, deneyimler sonucu varılan kanaatten söz edebiliriz. Daha mistik gibi geliyor kulağa açıklanması zor olup da tinsel bir şey gibi algılanıyor ama halbu ki sadece belki de bilişsel düzeyimizin açıklamaya yetmediği edinilmiş bilgi gibi de arada katmanlar var. Örnekse Faziletin faydalı olduğu iddiası sadece metafiziksel bir şeymiş gibi geliyor ama bunun gerçek olacağını da hissediyor gibiyiz. Düşünüldüğünde öyle metafiziksel bir şey değil milyarlarca kişinin o günü iyilik günü ilan ettiği bir gün uydurulduğunu ve herkesin özveriyle bir iyilik yapmak istediğini düşünelim. siz faziletli bir şey yaptınız diye sizi de bir iyilik bulmuş gibi olacaktır. halbu ki o bir başkasının kendi adına fayda bulmak için yaptığı faziletin size denk düşmesinden ibarettir. gibi... Bunun sonunda bak inanç böyle bir şeydir demek absürt olur. Bu bilimseldir. Yani demem o ki; inanç söz konusu olduğunda dinlerden tanrıdan vs çok daha önce konuşmamız gereken bir kavramsallık var. İnanç neymiş onu daha anlamış değil gibiyiz. Bunu anlamadan da inanmak sanıldığı gibi inanmak değil aslında. Birilerinin tasfiriyle ortaya bırakılmış bir tanrı güzellemesinin detaylarını öğrenmeyi ve kabullenmeyi inanç sayageliyoruz. ve bunun aslında inanmakla bir ilgisi olmadığını anlamak için inancın ne olduğunu anlamamız yeterli olacak ama sanki bir yasak varmış gibi bunu irdeleme hususunda. E daha oradan bir sağlam zemin oluşturulmadığı için üzerine bina edilen tüm argümanlar da yanlışa çıkıyor haliyle. Dindar insanlar tarafından "e peki ama bunu açıkla o zaman" diyerek başlanan bir çok sorunun eksikliği burada yatıyor aslında. Bu tip soruların bir çoğu tamamen afaki yani en başından yanlıştan geliyor olduğu için öncüllerini konuşmak gerekiyor, bazen de "işte bak şöyle de bir gerçeklik var" denilen şeyin aslında inancın ötesinde, açıklayamasak da bilginin safına geçtiği durumlar da az da olsa var. yukarıdaki örnekte olduğu gibi. Sadece şurada size katılmayabilirim. İnanmayı somutlaştırmak için "güçlü kanaat" gibi bir ifade kullandınız. Ben daha çok Umut etmek derdim. Yani "kanaatim odur ki annem beni sever" daha bilgiye yakın. Ama "umudum odur ki annem beni seviyordur ve bu umudumu esas alacağım" demek gibi daha çok olmalı sanki. Yani sevip sevmediğini MR da da göremeyeceğimiz durumu ancak inanmaya somut örnek yapabilirim. Yani "Allahın varlığı umuduyla dindarım" demek gibi bir şey olmalı din bağlamında inanmak bence. Ki bunun anlamı da aslında "aslında allah ortada yok ama ben yine de var olduğunu umut ederek hareket edeceğim bu bir kanaat de değil çünkü yokluğundan emin olmasam yerine bir umut koymama gerek olmayacağı için bilgi ya da kanaat anlamında yok olduğuna hükmettim ancak var olduğunu düşleyeceğim ve onu bu bu bu şekilde düşleyeceğim bunu nasıl desteklerim diye de diğer tüm her şeyi bu cetvele vuracağım. hatta ve hatta cetvele uymayan bir şey çıkarsa onu da başka yerden dolandırıp yine bu cetvele uyduracağım" inanç aslında buna yakın gibi. Siz değil ama inanıyorum diyenlerin aslında bu paradoksa düştüklerinden haberleri bile yok gibi. "İnanıyorum çünkü var" paradokstur. "İnanıyorum çünkü yok ya da var mı yok mu bilmiyorum " daha doğrudur. Burada size yanıt üzerinden diğer okuyanlara bir şey söylemek istiyorum. İnancın zıt anlamlısı İnanmamak ya da inançsızlık değil arkadaşlar. İnanmanın zıt anlamlısı bilmek. Daha doğrusu bilmek esas. Bunun tersi inanmak (bilememekten). İnanmamak ise başka bir biçime inanmak demek ya da bahsedilen inancın yanlış olduğunu bilmek, ya da işin doğrusunu bilgi anlamında bilmek bu nedenle inanmaya gerek olmaması demek. Bu nedenle ben inançsızım diyen kimseleri "hee ateistmiş" diye yaftalamak çok basit oluyor. Ya da diğer izmler farketmez. Neyse bu da böyle bir dipnotmuş. yine kimsenin okumak istemeyeceği kadar uzun oldu. haydi olsun bakalım.
Sinan Beyin anlatmaya çalıştıklarını tam olarak anlamaya çalıştığınızı sanmıyorum. Anlamaya çalıştığınızı sanmıyorum çünkü video içeriğinin konusu iki "inanç" türünün birbiri arasındaki farktan çok daha bağımsız. Kendisi zaten sizin "Bambaşka" olarak nitelediğiniz bağlamdaki inançların arasındaki farkın, bu inançları birbirinden bambaşka yapmadığı ele alıyor. Tartışmaya gerek olacak bir şekilde, gelecek için kesin olmamakla birlikte, hayatta kesin olarak bildiğimiz bir "şey" yoktur ve zorlasanız (ki bu zorlamanın sebebi canlı olmamız da olabilir) bunları kesin olarak bildiğimizi kabul ederiz çünkü elimizdeki bu veriler mevcut gerçekliğimizde canlılığımıza avantaj sağlıyor. Bir verinin deneyler ve duyu organları ile gözlemlenerek pozitif sonuca ulaştırılması o verinin kesin doğru olma ihtimalini arttırmaz. Bu insan aklının tüm evreni anlamlandırabilecek kapasitede olduğuna inanmanın getirdiği bir diğer inançtır zaten. Yani insan egosunun getirdiği yorumdan biraz ayrılırsak doğrulanmamış bir inancın üzerine koyulan inancın örnek verdiğiniz kanıtsız gerçeklik kabullerinden çok da farkı yok.Bizim bu inanca daha gerçekçi olarak bakmamızın nedeni "kendimizce" deneylenebilir olması ve yine faydalı olması. Sorgulanabilirlik herhangi bir veri için vardır ve sorgulanan veri ise mutlak gerçek olamaz. Olsa olsa insan algılayışındaki kurallara uyum sağlayan veri olur. Sinan Bey sorgulanabilirlik konusuna değinmek için Decartes isimli filozoftan bahsetti hatta. Zaten Sinan Bey bu söylediklerim ile pararel olmasa dahi söylemek istediği iki inanç türünün tamamen aynı olduğu değil. Gerçek olarak kabul ettiğimiz her şeyin içinde bir miktar var sayım ve inanç olmasıydı. Değinmek istediğim şey din inancının diğer inançlardan farkını burada yorumlarda belirtmekten daha derin konuştu Sinan Bey. Bu yorumunuz da, şahsen, kendisinin "tüm bu muhabbeti din inancıyla alakalı sandınız değil mi?" Cümlesini doğrular nitelikte. Dini inancın varlığıyla yokluğunu denkleştiren, direkt olarak yokluğunu veya varlığını savunan, muhafazakar veya muhafazakar olmayan ailelerde yetişmiş pek çok örneğe gayet basit bir şekilde ulaşabiliyoruz aslında. Yine de bu tikel ve toplumbilimci vari düşüncenizi parantezler ve parantezler içinde dile getirmeye değer bulduğunuz için bu kısıtlı deneyiminize bir katkı sağlamak istiyorum (bu deneyimlerinizin sonucunun doğruluğu hakkında hiçbir bilgi vermez) ben de muhafazakar bir ailede yetiştim ve herhangi bir durumun veya verinin varlığı ile yokluğunu denkleştiriyorum. Bir de, rasyonel kelimesini akılcılık olarak değil de gerçekçilik olarak kullandığınızı tahmin ederekten; sizin rasyonel olarak kabul ettiğiniz çoğu şeyin irrasyonellik kümesinde olduğunu düşünüyorum. Rasyonelliğin mutlak gerçeği henüz getirmediğinin açıklamasına ulaşmak isterseniz Sextus Empiricus isimli filozofu okuyabilirsiniz.
Biseyin ikisi arasinda kalmak kadar mantiksiz birsey yok birseye inanirsin bilmessin niye adi bilinmezcilik saniyorsun inanilmazcilik degilde. onlar bilinemez diyo bilmiyorlarki zaten insanlar bilmiyor inaniyor.ama bazilari bilir.agnostik hicbirzaman bilemez cunku bilinemeyecegine inanir inanmistir artik
Çıkış noktası konusunda hem fikirim. İnsanın inanç konusunda oluşturduğu yapılar olduğunun da farkındayız. Fakat bunların hepsi bizim belirli ihtiyaçlardan dolayı uydurduğumuz ve “mış” gibi yaptığımız şeyler. Hayatın çıplak haliyle anlamsız oluşunu insan sizin de belirttiğiniz sebeplerden dolayı kabullenemiyor. Ancak bir yaratıcı vs. var mıdır sorusunun cevabını ise ne yaparsak yapalım bilemeyeceğimizi düşünüyorum. İnanç da bazı insanlar açısından burada devreye giriyor. Bazıları açısından ise girmiyor.
Hücreye, atoma baktığınızda bunun tesadüf olduğunu söyleyemezsiniz. Sistem koyucu ve karmaşa aynı kategoride degerlendirilemez. Ötekileştirmeyelim derken bulanıklaştirmaya da gerek yok. Ateistlere tolerans Islamda bunun için var. Hem sen ben ayrımı yapıyorsun, hem beraber yaşayabiliyorsun. Herkese yaraniyim derken kaba hatalar yapıyorsunuz.
Azərbaycandan🇦🇿 selamlar , hocam bir kaç sorum olacak . "Kanıt" nedir ? Konusunu anlatırmısınız ? Mesela siz söylədiniz ki ,sizin anenizin Guzin olduğunu "biliyorsunuz" . Bunun kanıtı var mı? Yani ginetik test falan yaptırdızmı ?(eyer bu "kanıt " için yeterliyse) Inanç bilgi boşluklarını kapamak için bir ihtimaller zenciri mi? Yoksa mutlak bir şey mi? Ey iman edenler - ey inanlar mı yoksa ey emin olanlar mı aslında? Korelasiyon ve mutlak sebep arasında fark neler? Hep olan şeylerin bi kanun değil de bir korelasiyon olduğunu nasıl anlıcaz? Təşəkkürlər,Sinan hoca
Allaha inandığını söyleyenlerin Allah tasavvurlarıda yine kendi zihinlerinde kugulayarak yaptıklarında, var ettikleri Allaha dublaj yaparak istediklerini söyletiyorlar. Oysa ondan geldiği iddia edilen kitabın okunup anlaşılması gerekir diye düşünüyorum. Video güzeldi teşekkür ederim
@@hcn8753 senin bu söylediğin taa sümerlere kadar dayanıyor nazar boncuğu dediğin şey bir puttur put nedir kişiyi haşa Allaha ulaştıracak olan maddi obje dir insanladın doğduğu zamanda Allaha geleneksel olarak inanmalarıda doğruyu bulmanın zorluğundan kaynaklanır ve ana babaya olan güvendendir zaten ana babasına güvenmeyen insan illaki sorgular ve doğru yolu bulur bunun için doğru bir çok derin araştırma gerekir insanlığın başındsn sorgulanan sorgulama biçimi insanı doğru yola iletir inanç dediğin şey görecelidir bir kesinlik yoktur ama doğrudur islam doğrudur kur'wnı kerimde bir insana gerekli olan her şey yazmamasına rağmen bugün mezhepler ortaya çıkmıştır fakat görüyoruzki bu mezhepler kuranı kerime vakarak oluşturulmuştur buda kuranı öyle yüce bir kitab yapar ki zaten doğruluğunu görürsün insanlar bu kargaşada bir şeyin bütünlüğüne (kurana) rağmen ayrılığını (mezhepleri )gördükleri zaman doğruluğunu kendince ispat ediyorlar ben mesela tahkiki imana ilulaştığimı düşünüyorum beni şimdi hiç bir ateist dinden çıkartamaz ona öyle şeyler söylerimki tartışmayı aynen bırakır ve bir daha yazmaz
İnanç sadece din değildir. İnanç kelimesi kullanıldığında, aklımıza din gelmesi normaldir. Dinler yüzünden, bir çok saçmalığın ve vahşetin olduğu bir gerçektir. Günümüzde ise durum, biraz da olsa farklıdır. Verilen örnek de olduğu gibi paraya tapıyoruz. Kendi yaptığımız şeylere tapıyoruz. İnanç konusunda kendimce kafa yordum. İnanmak bir çok şey için, açıklama aramayı kolaylaştırıyor. Aramak yerine bazılarımız ben şuna inanıyorum diyebilir. İnanç kontrol ve manipüle etmek için de kullanılabilir. İnanmak istediğinizi şeyi dikkatli seçin.
Inanmayı sadcee Din olarak hiç düşünmedim.herhangi bir şeye inanmıyorum diyen de inanmama sebebine inanır. Oyle zannediyorum Bu sebepten dolayı inanmayan kişi yoktur öyle yada böyle brsekilde inançları ile hayattadir . Diye dusunmekte ve inanmaktayım🤭
Yokluk İspatı bölümü: "Yokluğu ispat çok zor bir şey". Öncelikle bu bir felsefe değil, matematik sorusudur. İkinci husus ise, ben bu cümleyi dinibütün UA-camr'lerden çok duydum. O kişiler, bu iş çok zor olduğu için zaten ispatlanmaya çalışılmaz diye bağlıyorlar. Ama Onlara nazaran, siz daha kötü bağlamışsnız. "...inanç ihtiyacından kurtulduğunu düşünmek..." 'İnanç ihtiyacı' diye tanımladığınız şeyin kendisi bizzat inanç. Yokluk İspatı bölümünün sonunda izlemeyi bıraktım...
Yokluğun ıspatı zaten kendisidir. Birileri kafasından bir varlık uyduruyor gerçekte var olduğunu iddia ediyor sonra var olduğuna kanıt isteyenlere olmadığını kanıtlandiyor beynim yandı.
Yokluğu ispatlamaya gerek yok, eğer yokluğu ispatlanamıyor diye tanrıya inanıyorsan bu kafayla herşeye inanırsın, mesela seni ben yarattım ve yaratmadığımı kanıtlayamazsın, hadi inan bakalım.
Peki ya hepsi bir simülasyonsa, 3 boyutu ve 5 duyuyu da simüle ediyorsak? Hatta bizi dünyaya getiren annemiz bile zihnin bir simülasyonu ise? 13,8 milyar yıllık bir simülasyonu yaşıyor olabilir miyiz? Acaba dışarıda çok fazla şey mi arıyoruz?
@ Bir şey ya gerçektir ya da sahte değil midir? Sahte olan kısmı sanal olarak ele alırsak bu evren ya gerçektir ya da sanaldır diyebiliriz. Ben genel pencereden bakıyorum. Benim için bir şey ya sahtedir ya da gerçektir. Algıladıklarımız farklı olabilir ama bu yine de o maddenin gerçek olmadığı anlamına gelmez, bizdeki aletler farklıdır, o maddeyi farklı biçimde görüyoruzdur. Gerçekten kastettiğim şeyi umarım aktarabilmişimdir.
Bu kadar sacma bir soru yoktur ne dememizi bekliyosun onun tanrisimi bir yaraticinin yaraticisi olmasi sence ne kadar mantikli sen bir canli yaratamadigine gore yaratilmissin o yaratabildiğine göre yaratilmadi o sonsuz ışık ve enerjidir evren onu goremez canli demiyorum bak evren diyorum eger gorse erir
Ateistim ve herşey kendi kendine oluyor o yüzden tanrı yok demiyorum, evet herşey fizik kurallarına göre işliyor ama ben tanrı yok bigbangin öncesinide bilmiyorum diyorum. Hatta bence tahmin bile edemeyeceğimiz birşey bigbangin sebebi.
Hayatta birşeye inanıyoruz, birşeyin doğru olduğunu varsayıyoruz ve öyle yaşıyoruz. Kesin bilgi hiçbir yerde yoktur. Yani inanç hayatın temelidir, bilim de inanç üzerine kuruludur. Mesela bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yaşıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
@@omerhatipoglu5661 tanrıyı nasıl gözlemsel veriye dayandırdın anlamadım ama, ben çoklu evrenler var, evren ebedi vb. hiçbir teoriden bahsetmedim biz muazzam evrende o kadar küçüğüz ki bunu öğrenemeyiz dedim birşeyler olmuşsa olmuştur ama beni ilgilendirmez evrendeki nerdeyse yer kaplamayan değersiz varlıkları üst ırklar ödüllendirecek değil ya. Bigbangde neyin hassas ayarı var çok merak ettim dünyada diyeni çok gördüm de bigbangi nerden çıkardın. Ve olasılık diye birşey yok bilim inanca falan dayanmaz bilim yetersizse ortaya inanç girer hastalıkların nerden geldiğine bilim henüz cevap veremediyse inanç devreye girer ve tanrının gazabı vb. şeyler ortaya çıkar yada senin verdiğin örnekte hangi ilacın etkili olacağı bilinmiyosa birinin daha etkili olacağına inanılır ama bu inancın bilimle alakası olmadığını gösterir. Son olarak bilimde tesadüf diye birşey yoktur dolayısıyla var olan hiçbirşeyde hassas ayar falan yok birşey olduysa o şey zaten kesin olacaktır herşey tekillikte genişlediyse herşey tekillikte genişleyecektir, yakıtları bir araya gelince yıldızlar oluluyorsa yakıtları bir araya gelince yıldızlar oluşacaktır, bi parayı havaya atınca tura geldiyse tura gelmiştir başka ihtimali yoktur aynı şartlarda hep aynı şeyler olacaktır çünkü fizik kuralları vardır havaya attığın şişe yere düşecektir çünkü kütleçekim onu çekecektir başka olasılık yoktur, olasılık diye birşey yoktur olasılık sadece bizim cahilliğimizdir eğer herşeyi bilseydik önümüzdeki herneyse hesaplar kesin sonucunu söylerdik paranın atıldığı yerdeki herşeyi hesaplayınca ne bulduysan o sonucun gelmesi gibi kısacası tesadüfen oluşmadık evreni baştan aynı şekilde başlatsan yine oluluruz.
La kuranda yaziyorya peki kuranı niye reddediyon reddetmek nedir yani bigbangin oncesini bilmene ne gerek var sen Allahı bilebileceğinimi sanıyorsun o görünmezdir kiyamete yakin gelecektir kesinlikle yani neden tahmin bile edemiyecegimiz birsey diyip kendini kandiriyorsun ne olabilir bi dusun millet neden boyle olacagini bilmiyor cunku ortada kutsal kitap var tamam kutsal kitaplar olmasa haklisin ama var yani sen sadece reddediyorsun buda çok mantıksız daha sonra bir paradoksa düşüyorsunuz her şeyin sadece o şekilde olduğunu biliyorsunuz ama nedenini bilmiyorsunuz mesela ışık hızı 299 bin yazdilar ama burda bir yalan var tamı tamina 300000 km neyse bu hız neden 300000 km daha sonra diyosunuzki sundan dolayi o neden oyle sundan dolayi o neden oyle sundan dolayi en son takilip kaliyosun kendi kendine oldu daha sonra diyorsunki hayir kendi kendine olmadi oyle olmasi lazimdi lan niye lazimdi iste iste tanri bu yuzden vardir
@@yotubefast6909 sence sonsuz cennete inanmak mı kendini kandırmaktır inanmamak mı? Sonsuz cenneti keyfimizden reddettiğimizi sanıyorsunuz ama bu masallara inancak kadar aptal olamıyoruz, bu arada o kuranı okuyon biri eğer birazcık aklı varsa dinden çıkar benim gibi.
@@yotubefast6909 fizik kurallarından bahsetmişsinde, fizik kuralları için tanrıya ihtiyaç yok nasıl evren bigbangle olduysa fizik kurallarıda öyle oldu farklı şekildede olabilirdi.
yokluğun ispatı konusunda oldukça basit ve yanlış bir söylemde bulunmuşsunuz. bir şeye yok diyebilmeniz için evrenin tamamını araştırma görüşü oldukça mantıksız ve hatalı bir görüşyür. zira aradığınız şey metafizik bir şey ise evrenin neresini arayıp bulmayı düşünüyorsunuz? yani bir nevi bulunması imkânsızı bulamadık diye "yok diyemezsin" diyorsunuz! burda ciddi hatanız var. mesela şöyle bir örnekleme de yapalım: sizin kâzım isminde bir kardeşinizin olmadığı ispatmamam için tüm evreni gezmemi ve bakmamı beklermisiniz? sizin kâzım isminde bir kardeşinizin olduğuna dair herhanki bir reel veri, somut delil yoksa rasyoel akıl gerçekte kâzım isminde bir kardeşiniz olsa bile ona "yok" der ve demelidir de. çünkü doğru olan tepki odur. ne zaman elimize kâzım isminde bir kardeşinizin olduğuna dair veri geçerse o zaman vardır demeliyiz. yani evrenin her noktasını turlamamıza gerek yoktur. aklınız varsa ve rasyonel işliyorsa gerçeği gösterir mi bilmem ama doğruyu yaptırır size. tüm bunlara rağmen siz çıkıp da benim evrenin herhangi bir yerinde kâzım isminde bir kardeşimin olduğuna inanıyorum diyebilirsiniz. bunda hiçbir sorun yok. ama bu sadece bir inançtır. rasyonalite ile, us ile ilgili bir durum değildir bu. bu yüzden us ile ifade etmeye çaşmayın. durum sadece psikolojiktir.
Bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta herşeyi bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yapıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
Saçma ve basit bir yorumlama olmuş. Bir kere temel argümanınız yanlış. Her insan bir şeye inanmak veya inanmamak zorunda değil. Bir şeyin varlığına inanmamak yokluğuna inanmak anlamina gelmez. Yorumlariniz bu varsayim üzerinden gitmiş ki genel bir yanılgıdır bu... bir şeye inanmiyorsam o konuyu düşünmeye değer bir konu görmediğim içindir. Ateist ve agnostiklerin çoğu da bu şekildedir yani din konusu gündemlerinde yoktur. Mesela afrikada bir yerde 8 bacaklı pembe bir fil olduğuna ya da uzayda uçan spagetti canavarı olduğuna inandığınızı söylerseniz sizi onun da yokluğuna ikna etmeye çalışmaz hiçkimse. Isterseniz var olduklarina inanabilirsiniz ama karşıdaki varlığına da yokluğuna da inanmak zorunda değildir bunların.
Aneler bablar ne zorluklarla buter eflatlarlnl aneye uv bile deyilmez cenet ane ayak altlda aneyin de sahibi far alah babalnda sahibi far alah inzan dljarda aramazl gerek anaml
O kadar değerli bir şey yapıyorsunuz ki.. Şahsım adına size çok teşekkür ederim 👏👍
İnanç, güven ve cesarettir. İnanç, özünde cesaretin MENTAL boyutudur.
İşte bu anlatmak istediğim şeyi anlatırken bakliyat kuru meyve şeker kuru yemiş misali herturlu konuyu başlığa birbirine karıştırıp bağlayıp anlatma calsiirken ortaya aşure çıkıyor insanlar anlamıyor oysa tadına baksa eşsiz bir tatlı ne sütlü ne şerbetli özgün 🥰
Tadı bana göre mükemmel olan aşuremin tarifini veren aşçı gibisinin mübarek 🌼
İnanç, içeriğinden bağımsız olarak, PRAGMATİK katkısıyla (kesinlik, amaç ve motivasyon sağlamasıyla) işlev gören bir şey. Ama elbette içeriğinin doğruluğuna sizin kesin olarak inanıyor, güveniyor olmanız şartıyla! Boşluk ve tereddüt içermeyen bir inanç, kişiyi güçlü ve cesur kılar.
Sanırım bu yüzden güçsüzüm
Müthiş bir konu ve müthiş bir anlatım olmuş. The Village diye bir film var. Orada insanların nasıl inandırıldıklarına çok güzel bir örnek var.
Şimdi "dini bir inancı" olan da olmayan da kendine göre güzel paylar çıkarmıştır eminim bu videodan 😊 Ağzınıza sağlık her zamanki gibi düşündürücü arttırıcı bir video olmuş 👍
Ben dini inancı olmayan biriyim ve çok işe yarar bir içerik olduğunu düşündüm. Tamamen tarafsızım :) bu videonun insanlara şunu katacağına inanıyorum ama ; kimse inandığının hakikat olduğunu sanmasın. İnançlarınız kişisel görüşlerinizden öte değildir. Hakikatin inandığı şey olmadığını anlarsa insan bir boşluğa düşebilir tabi ama sonuç herzamankinden daha iyi olacaktır bence.
@@vuralcabuk3238 cahilsin kardeşim
@@vuralcabuk3238 güzel söylüyorsun. sezgiyi inanç zannetmek ve inanç olarak pazarlamak, dincilerin özelliğidir. eğer dinsiz kimse aynı söylemi yaparsa dindarınkinden farkı yoktur. sorun burada. sezgiyi inanç zannetmek. sezginin tarifini henüz yapamayan felsefe de bu karmaşayı yaşamaktadır.
Ama senin hedef kitlen inanmayanlar değilmi.
@@vuralcabuk3238 sen işin hakikat tarafını boşver. kelimede, kendinde veya çevrende kal. mesela birisi, onun o işi başaracağına inanıyorum dediyse, o başarı olmayacaktır.
Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar, Muhteşem bir sohbet ✌🏼✌🏼✌🏼
Sindirilmiş inanç ne kadar güzel açıkladınız hocam. Ben tek etken siz değilsiniz tabi ama sizinle birlikte inançlara olan bakış açımı değiştirdim, ben Allah'a inanıyorum ama bunu toplum dayatmaları yüzünden değil inanmayı tercih ettiğim için inanıyorum. Çünkü inanmak beni rahatlatıyor. Cennet cehennem bunlar çok karmaşık şeyler. Ben bir yaratıcıya inanıyorum bir ilahi adalete inanıyorum ve buna da Allah dedim.
Sizin videolarınızı açarken bir şu önyargı ile açarım. Daha fazla bana ne katabilir ki bu kadar çok farkındalık katamaz. Bir insan bir çok konuda hakkında bu kadar ileri farkındalığı olup bana aktaramaz gibi... Ama video ortalarına gelmeden o inanç yıkılır ve bir şey öğrenirim. Sonlara yaklaşırkende aynı şey gene oluşur. Demek istenilen zaten verildi daha fazla ileri gidemicek... Fakat gene bir şeyler öğrenir farkındalık edinirim şaşkınlıkla. Gerçekten değerlendirilmesi gereken bir insansınız. Bir de izlerken şunu hissediyorum. Resmen zihninizi kendiniz inşa etmişsiniz ve hala ediyorsunuz. Titizlikle. Güçlü çok bağlantıları olan bir sinirsel ağ sistemi. Bilgi ile donatılmış. Her gün güncelleniyor ve her bilgi zihni tazeleyip özenle inşa edilmiş yapıda en uygun yere yerleştiriliyor ki sistem doğru çalışsın. Düşünce doğru bir şekilde üretilsin. Güzel bir fabrikanız var :)
İnançsız insan olamaz.İnançsızlıkta bir inançtır.Bir şeyin varlığına inanmak veya inanmamak ta bir inançtır.İnançsızlığın temelinde yine inanç vardır.İnanmayaya inanmak, inançtır.
Hocam , türkçe aksanıza ve teleffuzunuzu çok seviyorum. Yorumlarınız biz z kuşağını aydınlatıyo
Şuanda 11. Sınıflarda din kültürü dersi 4. Ünite bu konuyla ilgili. Okulda öğrencilerime izlemiyorum. Çok faydalı bir video olmuş kıymetli hocam. Devamını bekliyoruz
Okudum ,dinledim ve kitaplarınızı alıp çok değer verdim bir dostuma set halinde hediye ettim. Sonra dostumu darladım oku ve anlatmasını istedim “ abi üniversite sınavına hazırlanırken ailem bile bu kadar darlamadı” demişti .
Ne kadar kıymetli bir dostsunuz . 🙂
Bence o dostunuzdan alıp benim gibi okumak için içi giden ama alıp okuyamayan birilerine verinde içimizde çiçekler açsın...
@@fatmazehraarslan9349 Sinan cananın kitaplarını bende almadım ama UA-cam'dan takip ediyorum.
Şansa bak bize de kitap okumayı dahi sevmeyen zevksizler denk gelir
@@richvenus kitap okuyan bilge insanlar ile karşılaşsın yolunuz. 🙂
Yaradan, kendisine inanmayı kolaylaştırmak için "inanma ihtiyacını" fıtratımızda var etmiş. Aslında O'nun böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey bizim için...
Gerçekten bizi düşünüyor olsaydı fıtratımıza inanma ihtiyacı yerleştirmek yerine kendisini bize gösterirdi. Demek ki bir şekilde "inanılma" ihtiyacı var.
Bizim ona hiçbir şekilde muhtaçlığımız yok. Yaratmasaydı zaten varolmazdık. Ama yarattı. Bundan sonra da yok etmediği veya bir şekilde hayatımızo zorlaştırmadığı sürece kendi başımızın çaresine bakabiliyoruz.
Ama bir şekilde o bizim ona inanmamıza muhtaç ki hem içimize inanma ihtiyacı veriyor, hem de bizi bunu yapmak zorunda bırakmak için cenneti cehennemi yaratıyor ve yolladığı peygamberlerle inanmazsak olacaklar konusunda bizi korkutuyor ve inanırsak ödüllendirileceğimizi söylüyor.
İnanmamız veya ibadet etmemiz ona nasıl bir fayda sağlıyor bilmiyorum ama bu hikayede yanan biziz o kesin 😅 en iyisi önünde secdeye kapanıp bi şekilde götü kurtarmak başka bi çare yok
Hocam allah razı olsun muhteşşem dinb
Hocam süpersin. Dini inançlı biri olduğunuzu biliyorum. bu konuyu bu kadar tarafsız ve açıklayıcı anlatmanız insanlık için muazzam bir katkı. Teşekürler. Umarım etrafınızda sizi anlayan insanlar olur herzaman.👏🏼
Anne ve babanız çok şanslı hocam sizin gibi bir çocukları olduğu için bu konulardaki farkındalığım zayıfmış çok teşekkür ederim öyle ihtiyacım olan bilgiler verdiniz ki…
Hocam sizi çok seviyorum, size minnettarım. Sorgulamama yıllar önce sizin Tedx konuşmanızın da etkisi vardı ve bu videonun da vesilesi ile değiştim. Zor, hala alışmaya çalışıyorum ama değiştim. Teşekkürler, her şey için. Minnettarım...
İhtiyacımız olan herşey vardır. Tanrıya ihtiyaç duyuyorsak bu ihtiyaç tanrının varlığının ispatı.
mükemmel anlatım 👏🏻
kapsayıcılığın ne olduğunu, ve bir ilerleme yöntemi oldığunu fark ettrtti. teşekkür ederim.
İnanmak ilkel bir ihtiyaçtır.. Ama ilkel olması, onun içinin boş olduğu anlamına gelmez... Her ihtiyaç gibi, tatmin edilmediğinde büyük bir yoksunluk yaratması doğaldır...
İnançsızlık da bir çeşit inanç değil midir peki?
Sinan hocam yine dokturmus, cevabi onda
@@youtubeseslikitapdunyasi İnançsızlık, tüm inançları reddetmektir. Bir inanç değildir
Bi dusunelim?
Ben sinan canani bi dinliyim de once🤗
s.a. fatiha süresinde biz ifadesini bilirsiniz farkında olan canlının canlılarla kendini ortak noktada görmesidir .....(ya ben tek kılıyorum bu biz ne? dememek için kendini ve çevresini okuması gerekliki yaratanın farkına varsın gibi) Bize fayda veren herkese ne mutlu
inanç tarifinden başka herşeyi söyledin hocam.
Kim yaptı, neden yaptı??..Çok derin sorular ..Harikasınız Sinan Hocam❤❤🌹🌹
Mən, Allah - u təala ya Mələklərinə, Kitablarına, Rəsul ( Peygamber ) lərinə, Axirət gününə, Qədər ( təqdir edilən şeylərin ) Xeyirlisi və şərlisi ( yaradılmaq yönündən ) Allah - u təala dan, olduğuna inandım. Öldükdən sonra dirilmək də Haqdır, Mən Şəhadət edirəm ki, Allah - u təala dan, başqa heç bir ilah yoxdur, və yenə, Şəhadət edirəm ki, Muhamməd ( Sallallahu aleyhi və Səlləm ) Allah - u təala nın, qulu və Rasulu dur.
Çok teşekkür ederim hocam aydınlatıcı bilgilerinizden dolayı
Sinan Canan hocamız videolarını genellik izlenmeye çalışıyorum 😄🤩
Sinan Canan=Zor konulari anlasilmasi kolay kılan
emeginize saglik hocam, yine muthis bir anlatim oldu.
Sağolasın hocam. Selamlar saygılar
Çok güzel konuları ele alıyorsunuz
İNANMaya ihtiyacımız var...çünkü ölüm var..(korku mu olabilir.ama üzerine tartışmasız herkesin kabul edebileceği duygu-durum-konum perkspektifi) .ama neye inanmalıyız.veya ne zaman....inanç ekosistemi... .herkesi peşinden sürükleyen korkulu rüyamıza hazırlık için :)..bu ekosistemde kendimize seçtiğimiz rolün kendisine bile ihtiyacımız var:::)hangi eko sistemi referans aldığımız önemli olsa gerek...i
Son replikte vurdunuz gerçeği inanç sadece din değil insanın beyninin çalışmasını gazliyan en üst noktalardan birincisi tesekurlerrr
Müthişsin hocam. Bu söyledikleriniz bir kitap olsaydı, hepsinin altını çizerdim. Teşekkürler
ben de bu sözün altını çiziyorum
Teşekkür ederim hocam 💞💞💞
Zırvalardan kurtulali çok oldu
Benim açımdan inanç anlam ve amaçtır anlamda İstemi’n ürünüdür
Sizi çok seviyorum ❤️teşekkür ederim 🙏
Akışa direnmek çok insani bir tepki olabiliyor, hayatın bizi sürüklediği noktaya şu veya bu sebeple direnebiliriz; ancak akışı tümden reddetmek ve hayatın sabit durduğunu iddia ederek, değişimi, yolculuğu kökünden reddetmek oldukça akıldan uzak bir yorumdur.
Demem o ki istesek de ismesek de bu hayat denizinde belirli yönlere doğru ilerliyoruz ve bu akışı durdurmamız mümkün değil. O HALDE NEDEN GEMİNİN DÜMENİ BİZİM ELİMİZDE OLMASIN?!
İnkar, ancak zaman kaybıdır, ama etraflıca değerlendirip kendi inancına yön vermek, işte akıllı insan bunun peşinde olmalıdır. Sonuçta kulaktan dolma inananlar da, inanmadığını iddia edenler de bir hikayeye tav olup birilerinin gemisine binmiş, ilerlemekte... Dümenimizin hakimiyeti bizde olsun derim😉
Açık beyinlere saygı ve selamlar🌷
La ilaha illAllah ♥️
İnsan ihtiyaçları sadece fizyolojik değildir.inanmak,beğenilmek gibi manevi ihtiyaçlarımızda vardır.O yüzden insan ilk zamanlardan itibaren bu ihtiyaçlarını karşılamak istemiştir.Sanat beğenme ihtiyacıyla ortaya çıktı.En ilkel olan evrim gibi inançlarda bu ihtiyacı karşılamak için ortaya çıkmıştır.Doğruyu bulmak ve doğruya inanmak akıl ve bilim işi...Bilimin kanıtladığı aklın onayladığı en modern inanç tek tanrılı hristiyan,musevi,müslümanlardır.Onlar da tekamülünü müslümanlıkla tamamlamıştır . Bir masa,sandalyenin yapanı var.Sizin hücrenizi yapan yok mu? Elbette yaratıcı var!
Çok çok güzel bir bilgilendirme, değerlendirme olmuş. 👏👏👏 Dilinize, zihninize sağlık 👌👌👌
bilinç boşuna değil akıl zeka şuur yoksa neye yarar:)
insan rengi seçmemek, inanç değil, bilinçtir.
Çok güzel bi kıyas👍
Ya hocam seviliyosunuz ağzınıza sağlık
Kitlenerek dinlemek.
Izletiyorum olacaktı:))
Müthiş bir anlatım. Emeğinize sağlık.Tesekkurler.
Mükemmel💗
Inancsiz bi dünya insana uygun bi dünya degil ama inanclaru gelismeyen insanlarin ildugu bi dünya cehennemden farksiz degil
'' Emin olmak '' vardır = İman etmek... Kuranda da ey iman edenler diye geçer, ey inananlar diye değil... Bu emin olma durumuna''' akıl ile deney gözlem ile sezgi ile içe doğma ve bilirkişi yolu ile vee diğer özellikler ile ulaşılabilir
Hocam ses çok kötü geliyor ve sohbetiniz ne kadar hoş olsa da ses dinlerken yoruyor. Buna bir çare bulsanız tadından yenmez. Sizi ilgiyle takip ediyoruz.
Saygılarımla..
Hocam sesiniz hasta çıkıyo geçmiş olsun
söze başlamadan belirtmek isterim ki tamamen bir münazara olması amacıyla gayet muhabbetşinas tavırlarla yazıyorum. yermek, tu kaka yapmak amacı güdmüyorum.
somutlaştırmada ince bir hata gördüğümü belirtmek isterim. taş ile sopayı birleştirmek ile hiç var olmayan bir taşı ortaya çıkarmak farklı şeyler. yani insan ben bunu yapıyorsam bu diğerlerini kim yaptı sorusunu baltadan yola çıkarak soramaz. çünkü bu bilişsel sürecin gelişimini izah eden bir örnek olur. inanç ise tamamen bunun tersi olan bilişsel düzeyin hiç bulunamayacağı bir düzlemde ortaya çıkacaktır. yani beni yaratan doğadaki diğer materyallerin montajından değil doğrudan atomlardan yaptığına göre tıpkı taşın kendi bütünselliği gibi insanın da bütünselliğini göz ardı etmemek gerekiyor burada bir hata oluşuyor. yani bir örnekte hammaddeden diğerinde ise ara malından söz ediliyor örneklemek gerekirse. Ayrıca böyle fikirlerden yola çıkılarak inanç anlaşılmaya çalışılacaksa en başta bilinemeyenin inaç olduğunu yani bir iddiada bulunulamayacağını çünkü iddianın bilinenin bir sonucu olarak var olabileceğini düşünmemiz gerekiyor. Yani tanrı fikrinin ortaya atılması tamamen farklı otoritelerden, güneşten, kraldan, kişinin kendinden daha muktedir olandan gibi tanrıdan daha eski öğrendiği beşeriyata dair otorite fikrinin en uç örneklemesi olarak gelişiyor. Kaldı ki bunu konuşmanız içinde siz nakletmiş oluyorsunuz aslında. (ya demek bunları da biri ya da bir şey yapıyor) diyerek ilk tasarımı insanın yaptığını dile getirmiş oluyorsunuz ona atıfta bulunuyorum. öte yandan mantıken bu doğru Tanrı inanç hususunda düşünülen ilk şey olamadığı gibi kendisi bir tasarımdır. detaylarına baktığınızda tanrının insanın diğer şeylerden öğrendiklerini atfettiği bir tasarım olarak ortaya çıktığını göreceksiniz. Fakat bu demek değil ki ben tanrı yoktur diyorum. İnanmak bunu bilmediğini ve var olduğunu ümit ederek böyle bir arayışa girdiğini hissetme halidir. Söyleme hali bile değil ki kalsın bunu iddia etmek... Ancak kesin olduğunu bildiğiniz bir şeyi iddia edebilirsiniz. Tanrı vardır demek tanrıyı bilmek demektir. ona inanmak bambaşka bir şeydir. Bir şeyin bilinmesi ise onun ne olduğunun nasıl davranacağının da bilinmesi anlamına gelmektedir. örneğin cama sert bir biçimde vurursanız kırılacaktır. bu bilgidir. cam vardır ve ıspatı böylelikle mümkündür. illa somut olması gerekmez soyutluklar da vardır. Örneğin müziğin ahengi vardır ve nasıl davranacağını en çok da nörolojiyi de ilgilendirdiği için siz bileceksiniz. fikirler vardır mesela öyle ki kitleleri harekete geçirebilecek ya da bir nesneyi geliştirebilecek idealler bunu ıspatlayacaktır. Ancak tanrının varlığı ıspatlanamazdır. Tam da bu nedenden inanmak gerekir. Ancak siz inancı anlatırken doğrudan tanrıyı betimler ve bunu tam konunun ortasına koyarsanız. bu inancı değil de bilgimsileştirilmiş anlatının kabulüne katkı sağlamaya çalışıyor olursunuz. maalesef bir bilim insanı olarak katılacaksınızdır ki yalnızca söylemle ve daha fazla söylemle bir şeyi var etmek mümkün değildir. O şeyin edebiyatını, külliyatını var etmek mümkündür ancak bu yolla.
Ayrıca bununla yetinmeyenler için:
Bilgiyi bilinirliği işaret eden varlık meselesi. yani inancı değil de bilmeyi sağlayan şey sınırları tanımlamak zorundadır. ancak o sayede bir şeyin varlığını iddia etmek mümkün olabilir. Tanrının varlığının iddiası ise yanında sınırsızlığıyla paket halinde gelmektedir. Sonsuz, hudutsuz denilen bir sürü şey vardır. bu bir dil yanılgısıdır. sonsuzluk tekildir. bir sonsuzluktan bahsedildiğinde başka bir sonsuzluktan söz etmek mümkün değildir çünkü birinin bir yerde bitip diğerinin başlaması gerekiyor ki bunlar iki ayrı şeydir diyelim. ancak sonsuzluk çizgisel de değildir. paralel sonsuzluklar kesişen sonsuzluklar olamaz olursa bu paralel ya da kesişen geçişlerde sonları görünüyor olacaktır. dolayısıyla her şey tek bir sonsuz içinde devinmektedir. en güzel sıfatlar ve en çirkin sıfatlar aynı sonsuzun içindedir. bilgi ve inanç aynı sonsuzun içindedir. Daha çok uzun anlatılabilecek detaylar var elbette ancak inanmak ile bilmek ve bilgi kaynaklı iddia etmek apayrı şeyler. İnanmak tanrının varlığını düşlemek gibidir. Din ise bunların hiç biriyle ilgili değildir. Din her iki ana kaynağın nimetlerini edebiyatla harmanlayan bir takım ahlak arayışı bir yaşam biçimidir. sevene güzeldir esasları bellidir yaşarsınız. "Aklımızın yetmediği" gibi bir şey söylemişsiniz. Bence aklınızın yetmediği bir şey sizin için değildir. ama din bunca katman arasında oldukça basittir. inanç ile din karıştırılmamalıdır. din ile ahlak da öyle. inanç ile ahlak ya da bilgi ile ahlak da öyle. İnanç konuşurken "Bunu kim yaptı?" ya gelmek çok çok uzun diyaloglar ister. halbu ki siz hemen oraya geçmişsiniz. Bunu inanç değil de "tanrı inancı nedir" olarak güncelleseniz daha hoş olur gibi. Ancak yine sadece yanlı bir anlatım. bir misyonerlik uğraşı gibi algılanabilir.
Toparlamak gerekirse, inanç nedir gibi bir başlığın altında hem inancın mekanik yönünden yani işleyişinden hem de inanmanın edimlerinden, bize kalanından, neviinden ve neliğinden ayrı ayrı bahsetmek gerekiyor gibi. İşin içinde "bu çok net ya" minvalinde ifadelere yer vermekten ziyade inancı daha tasavvufi düzeyde ele almak gerek. Ben din karşıtı filan da değilim herhangi bir etiketim yoktur. Tabii olduğum bir akım filan da yoktur. Dinleri de çok gerekli bulurum. Din güzel şeydir. Hatta öyle ki tüm bu düşünüşlerin ilerleyen felsefenin bence bel kemiği dinlerdir. Bu anlamda çok kıymetli buluyorum. Ve benim nasıl yaşadığım tabi ki bana kalmak şartıyla inandığı dinin insana kötü bir şey yaptırmayacağını ancak insanların bazen onun dışına çıkıp çıkmamış gibi davranarak bu kötülükleri yapabileceğini düşünüyorum burada suçu çoğunlukla insanın özüne bulurum. Bunun yanında... Bakınız göreceksiniz ki inançlıyım diyen devasa milyarlarca insandan oluşan bir güruh sadece literatürel ve kültürel anlatılardaki bilgiselleşmiş yapıyı öğrendiği kadarıyla ya da muazzam öğrenmiş olsun tüm bilinebilir detaylarıyla öğrenmiş kabul etmiş ve bilgi olarak taşımakta ve yaşamaktadır. Onların içinde inancın sıcaklığı yoktur. Çünkü aslında yaptıkları şey inanmak değil bilmektir. Ancak tüm bu öğretilere rağmen bunun böyle olduğunu iddia edemediği yerde inanç başlar ve orada kişinin kendi tasavvufunu kurması, yapılandırması gerekir. İlkel bir dürtü olan şey ise bahse konu skolastik gibi ilerleyen sistematik inanç değil inançlarla oluşturulan tasavvurdur. yani yadsınamaz inanç ihtiyacının anlamlandırdığı nokta kişisel tasavvuftur. Her inanan tasavvuf ehli olmalıdır. Allah inancı ancak bununla mümkündür. Diğeri ise Allah bilgisi olur. Bu Allah bilgisi, ya da din bilgisi ya da din yetkinliği, ya da dine tabii olma meseline verilen genel ismin inanç olması bir dil yetersizliğinden ileri gelmektedir. Bunun asıl ismi yol tutmak gibidir. Yaşam tarzı da eksik kalıyor ama denilebilir. Aslında mesele eksik kalmaz da Yaşam tarzı ifadesi o kadar yozlaştırılmış ki anlamı düşük bir hale gelmiştir. Evet din mensubu olmayı tanımlarken kullanılabilecek ifadelerin özenle seçilmesini iyice zorunlu hale getiren bu political correct meselesi de ne diyeyim olmaz olaydı. Ama özeti şu ki ben Dine inanıyorum ben hristiyanım filan dendiği esnada aslında denilen şey ben hristiyan öğretiyi kabul ediyorum. ya da ben dinin söylediklerini kabul ediyorum. Bunu dağarcığıma aldım ve bu ön kabulle yaşamımı şekillendiriyorum. Anlamına gelmektedir. Bu da inançtan çok bilişselliğe işaret etmektedir. Neyse mevzu çok karışmadan...
Çok düzgün anlatamamış olabilirim. Zaten böyle bir yorumda çözülünebilecek uzlaşılabilecek mevzular değil elbette ancak belki yorum okumayı seven birilerine bir şeyler ifade eder. Bir fikir uyandırır diye düşünüyorum. Amacımız münazara etmek , muhabbet etmektir bunun ötesinde aşırılıklara lüzum yoktur. İnsanca konuşabileceğini insanca değerlendirebileceğini tartımlayabileceğini düşündüğüm bir kitlenin buralara bakacağını düşünerek yazdım. Durum bundan ibarettir.
Ayrıca elimden Geldiğince Sinan hocanın videolarını izlemeye gayret ediyorum içerikler için çok teşekkürler.
Sonuna kadar okudum, yorumunuz farklı bakış açıları kazandırdı bana emin olun…
@@binart2837 bunu duyduğuma sevindim. Boşa gitmemiş oldu.
sizi yeni izledim beğendim biraz baktım araştırdım bişeylerle uğraşıyorsunuz. karizma iyi ama saç ektirseniz süper olabilir .
İnançsız olmak iyidir.... Teşekkürler.... SAĞLIKLA.....
Diline sağlık hocam
12:28 Sinan Bey verdiğiniz örnekte bi eksiklik var. (inançlı olmama rağmen) bence herhangi bir şeyin varlığını da yokluğunu da kanıtlamak eşit derecede zor şu şekilde: eğer fare yok diyorsanız eve haklısınız tüm odayı santim santim aramanız gerekir fakar fare var diyorsanız da odayı aynı şekilde santim santim aramanız gerekir ki fareyi bulasınız
Farenin bıraktığı herhangi bir iz illaki olur ve bunu rahatlıkla bulabiliriz. Ayak izi, artıkları, atıkları, sesi, parmak izi, nefesinin sesi vs. Yani var olan şey kendini belli ediyor varlığıyla.
@@Sunflowersshines haklısın fakat aradığının bir fare olduğunu biliyorsun
@@samet_pdf evet çünkü fare olan bir odaya konduğum bilgisi verildi 😊
@@Sunflowersshines Sana bu bilgiyi verenler daha önce fareyi görmüş kişiler, oysa ki daha önce dini inanç konusundaki tanrıyı kimse görmedi.Şimdi soruyorum sana Tanrı var mı yok mu ? Eğer var diyorsan arayıp bulman gerekir,eğer yok diyorsan her yeri arayıpta bulamaman gerekir.
@@Sunflowersshines Daha önce fare gördüğün,veya görenler sana anlattığı için bir tüyü,kokusu ve sesi olduğunu biliyorsun. Ki o ortamda fare olduğunu bilmesen de kokudan sesten ya da tüyünden onun orada olduğu bilgisini beynin sana yoktan var edebilir.Ama tanrı için aynı şeyi söyleyebilir miyiz ?
İnanç ya da inanmak, bir söylemi doğru kabul etmektir.
Sürekli değişim gösteren Evrenin belli bir düzende olduğunu söylemek doğru olmadığı gibi Dünya da dahil Evrenin varlığını “birbirine bağlanmış taşla tahta” örneğiyle bir yaratıcıya bağlamak sonsuzluk içinde hayal kurmaktan öte bir şey değil. Hele de buna yaratıcının elçisi olduğunu iddia edenleri ve o elçinin elçiliğine soyunanları da ilave ettiğinizde durum hepten karışıyor.
“İnanmak değil, bilmek istiyorum” Carl Sagan
Ya birader şimdi deniz kenarında yürüdüğünde bir sandal görürsen bu kendiliğinden mi olmuştur yoksa bir marangoz mu yapmıştır? sandalın marangozu varsa bu dunyanında bir sanatçısı vardır! Adamlardaki kafa bu kadar işte 🙂
@@zabuzamomochi4536 Evrenin oluşumunun sandal-usta örneklemesi çok zavallıca, biri var olan malzemeyle yapıyor, Tanrıysa savununuza göre yoktan var ediyor. Bu durumda eğer bir varlık yoktan var edilebiliyorsa, o maddenin kendiliğinden oluşma olasılığı da var demektir ki öyle olmadığı kesin.
İnançlarla bilim alanına girince Güneşi bataklığa batırır, yıldızları da yağı bitmeyen kandil sanırsınız.
Yaratma konusunda Arabın El’lah’ının ne kadar haklılığı varsa, Amerikan yerlilerinin Ulu Manitularının da o kadar haklılığı vardır. Birbirleriyle hiçbir benzerliği olmamasına rağmen her ikisinin de söylemleri inanç temellidir ve bu söylemlerin inananları vardır, tıpkı diğer inançlarda olduğu gibi ve tıpkı senin inandığın gibi.
@@suleymanerhan9184 mübarek ben allah var demedim zaten ironi yaptım anlamadın mı?
@@zabuzamomochi4536 Ünlem işaretinin farkına varamadığım için ofsayda düşmüşüm, affola. :)
@@suleymanerhan9184 bu pilot kalem, sandal örneklerindeki saçmalık şu;pilot kalemi fizik kuralları gereği maddenin oluşturma olasılığı yok evrende ise maddenin oluşturamayacağı ama oluşmuş birşey göremeyiz zaten buna örnek olarak insanı veriyorlar basit kalemi yapamıyor insanı mı yapıyor? Ever birader insanı yapıyor insan doğanın yapabileceği birşey. Gerçi bu gerzekler evrim kanunuda reddediyor çünkü en büyük argümanları resim-ressamı evrim çürütüyor sonuçta madde insanı direk oluşturamaz ve evrim bize zaten 4,5milyar yılda çok basit yapılardan evrildi diyor.
#Soruyorum
Neden solak ya da sağlak oluruz , solak ya da sağlak olmak bı tercih mi, yoksa doğuştan mı gelir ?
Varlık yokluk yorumunuza tam olarak katılmıyorum. Dediğiniz gibi yokluğun kanıtlanması zor, varlığın kanıtlanması kolay. Bu nedenle varlığı/yokluğu kanıtlamayan bir şeyin bu durumda yok olarak kabul edilmesinin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.
Know-Bilmek;
gözlem, sorgulama veya bilginin (information) deneyimlenmesi yoluyla farkında olmak.
deneyim ile elde edilen bilginin (information) farkında olmak.
örnek; "ben bir sandalyede oturuyorum." bu cümlenin ifade ettiği bilgiyi (knowledge) ben biliyorum! (yani bildiğim bu bilgiye inanmam gerekmez) ancak siz okuyucuların "inanmak/inanmamak"tan başka bir çaresi yoktur.
ve inanmanız/inanmamanız durumunda bu cümlenin ifade ettiği gerçeği (bilgiyi (knowledge)) bilemezsiniz.
Bilgi (Knowledge) türkçede tek bir kelime olarak her yerde kullanılır ancak deneyiminiz yoluyla elde ettiğiniz bilgi (information) artık sizin bilginiz (knowledge) olur.
ve bildiğiniz (know) bir şeye, inanmanız/inanmamanız (belief) (yada daha da derinde iman(faith) etmeniz/etmemeniz) söz konusu olamaz.
ancak benim sandalyede oturduğuma inanmanız/inanmamanız (hatta iman etmeniz/etmemeniz) size sadece vakit kaybettirir. sadece bilmiyor olursunuz (you don't know! but you may/can (or not) believe/faith!).
inanmak/inanmamak gerçek bilgi (knowledge) içeremez.
nesnel bir kanıt varsa eğer bu zaten inanç olmaz, bu bilmek (know) olur.
inanç için bir nesnel kanıta gerek yoktur, öznel olarak güvendiğiniz herhangi bir şeylerin sizi ikna etmesi yeterlidir.
ha derseniz "her şey bir rüya ve aslında tüm bu deneyimlediklerimiz zaten göreceli yorumlardır", o zaman orada da hataya düşeriz;
zira öznel algılarımız görecelidir ve "ortak noktalarda" buluşulan "daha az göreceli" gibi algılanan "*fikirler" yada "*gerçeklik" vardır;
örnek: iş yerinde ofisteki masada çalışan 3 arkadaş, "önlerinde duran masaların" gerçekliği konusunda ortak bir bilgiye (knowledge) sahiptir. işte bu örnekteki ortak noktalarda buluştuğumuz "daha az göreceli" olarak algıladıklarımız (gözlem, ölçüm, vb..) bizim gerçekliğimiz olmaktadır.
*fikirler: "deneyimlenebilen fikirler" (test,gözlem, ölçüm vb)
*gerçeklik: "dünya düz değildir", ...
aradaki farkı gayet net açıklayan bu videoya bir bakmanızı umarım;
ua-cam.com/video/QXQsPj56NvI/v-deo.html
TDK sözlüklerinde İnanç ve bilmek kelimeleri anlam olarak aşağıdaki gibi açıklanmış;
bilmek;
BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Ruhbilim Terimleri Sözlüğü - 1974
bilmek
Türkçe: haberdar olmak, İngilizce: know
Herhangi bir şeyi, başka şeylerden ayırmaya yarayacak biçimde öğrenmiş olmak.
inanç;
BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981
inanç
Türkçe: itikat, iman, İngilizce: belief
Kişiliğin derinliğine sızmış ve tüm öteki süreçlerde yansıması olan en süreğen biliş ve inanışlardan her biri.
Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975
inanç
Türkçe: itikat, İngilizce: belief, Fransızca: croyance, Almanca: Glaube
Bir şeyi güvenle doğru sayma tutumu. Bu anlamda:
1. Yeterince gerekçesi bulunmayan, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us (akıl) yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama.
2. Öznel olarak yeterli olan, ama nesnel olarak yeterli olmayan gerekçelerden ötürü bir şeyi doğru sayma. Bu:
a. usa uygun,
b. duygulara uygun,
c. istemeye uygun bir kanı ve onaylama olabilir.
3. Bütün yapıp etmelerimizin temelinde bulunan yaşamadan gelen zorunlulukla dış dünyanın (nesnelerin, başka benlerin, Tanrı'nın) var olduğunu kabul etme; bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizikötesi açıklamalarda, önermelerin doğruluğunu onaylama.
4. (Hume'da) Alışkanlık kavramı ile bağlılık içinde temel kavramlardan biri: Bir algı ya da anıya bağlı duygu ; Hume'a göre var olma, algılanmış olma ile aynı şey olduğundan var olma algılanmadan edinilen bir inançtır.
5. Kişisel düşünmeye dayanmayan, ortaklaşa düşüncenin yansısı olan onaylama ve inanış. (Sanı olarak inanç.)
6. Yabancı bir yetkenin etkisiyle bir şeyi doğru sayma; bu anlamda inanç, inanılan, özellikle dinsel alanda doğru sayılan şeydir.
Hemşirelik Terimleri Sözlüğü - 2015
inanç
İngilizce: belief
1. Kararlı ve güçlü yargı, (önkabul).
2. Doğruluğuna ilişkin yeterli bilgi olmadan bir önermenin doğruluğunu ve gerçekliğini benimseyici yahut reddedici (öntavır).
3. Bir düşünceye gönülden bağlı olma.
--------------------------------------------
ve dolayısı ile inanmak yerine bilmeyi tercih etmek, bilmenin (know) inanç gerektirmesini kapsamaz aksine deneyiminizin (gözlem, ölçüm, test, tecrübe vb) sonucudur!
Bilgi kelimesinin anlamı için bir kavram karmaşası var ancak bu durum "bilgi" için "inanç" gerekir SAFSATASINI bu kadar zayıf bir temele bağlamak karmaşayı daha da arttırmaktadır.
elbette gerçeğe (bilmeye - to know) yaklaşmak için bir önermenin doğru olduğunu (yada yanlış olduğunu) temel alarak (belief) yola çıkabilirsiniz, ancak bunu deneyimlemedikçe (test,gözlem,ölçüm,algı, vb) bilmekten (know) bahsedemezsiniz!
zira "bilgi" (knowledge) sizin "öğrenme, araştırma, test, ölçüm, deneyim veya gözlem yoluyla" elde ettiğiniz bilgilerin (information) size ait kazanımları olmakta.
oysaki "inanç"; "önkabuller/öntavırlar" bütünüdür, zamanla elde ettiğiniz çıkarımların ağırlıklı ortalamasına benzer (bias). doğruya/yanlışa yapılan bir "yakınsama" girişimidir. bu bilgi (knowledge) haline gelmeden önce inancınız, gözleminiz/deneyiminiz sonucuna göre teğit edilmiş olur (test/ölçüm, vb) ve bu teğit inancınızı doğrulamış/yanlışlamış olur. bu sürecin sonunda elde ettiğiniz deneyime ait kazanım, işte bu bilgi (knowledge) olmakta!
ve dolayısı ile inanmak yerine bilmeyi tercih etmek, bilmenin (know) inanç gerektirmesini kapsamaz aksine deneyiminizin (gözlem, ölçüm, test, tecrübe, algı vb) sonucudur!
ek olarak aradaki farkı gayet net açıklayan ve önemine dikkat çeken bu videoya bir bakmanızı umarım;
ua-cam.com/video/QXQsPj56NvI/v-deo.html
bilgi kelimesi tdk'nın çeşitli sözlüklerinde aşağıdaki gibi açıklanmış;
Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975
bilgi
Türkçe: marifet, malumat, İngilizce: knowledge, congnition, Fransızca: connaissance, Almanca: Erkenntnis, Latin: cognitio
I. (Genellikle)
1- Bilme edimi.
2- Bilinen şey; bilme edimi sonunda ulaşılan şey.
II. (Felsefede) Bir şeyin bir şey olarak kavranması.
Burada tasarımlamadan ayrı olarak bilme eğilimi vardır.
Bilgi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir:
1. İnsandaki ruhsal bir olay olarak.
2. Kavrama edimi, asalt bilinç edimi, yönelme (eğilim, intention) olarak.
3. Özne (bilen) ve nesne (bilinen) arasındaki ilişki olarak (= bilgi bağlantısı).
4. Nesnenin öznedeki imgesi, tasarımı, izdüşümü olarak (= bilgi oluşumu).
5. Tasarım imgesinin nesneyle uyuşması olarak.
6. Bilgimizin ve bilgi imgemizin nesnenin tüm içeriğine yaklaşma eğilimi olarak (= bilgi süreci, bilgi ilerlemesi).
7. Bilginin başkasına ulaştırılabilir, aktarılabilir sonucu olarak; bilgi ürünü, bilgi sonucu.
-------------
Hemşirelik Terimleri Sözlüğü - 2015
bilgi
İngilizce: knowledge
1. İnsan aklının kavrayabileceği ilke, kavram, olgu ve gerçeklerin tümü.
2. Öğrenme, araştırma veya gözlem yoluyla edinilen kazanımlar.
3. İnsanların gerçekle kurduğu bağların her biri ve bütünü.
-------------
Eğitim Terimleri Sözlüğü - 1974
bilgi
Türkçe: malumat, vukuf, marifet, İngilizce: knowledge, Fransızca: connaissance, notion
1. İnsan usunun kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne verilen ad. 2. İnsan anlığının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel ürün. 3-Genel olarak ve ilksezi biçiminde zihnin kavradığı temel düşünceler. 4- Bir yargılamada bulunabilmek için bilinmesi gereken öğelerin her birine verilen ad. 5- Bir şeyi bilme hali.
-------------
Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981
bilgi
Türkçe: malumat, İngilizce: knowledge
Bilme, öğrenme süreci ve işleminin konusu ya da nesne ve olaylara yüklemler vererek varılan yargı.
-------------
Uygulayım Terimleri Sözlüğü - 1980
bilgi
Türkçe: enformasyon, data, İngilizce: information, data, Fransızca: information
1. bilişim: Öğeleri genellikle özdevimsel yollardan işlenmeye elverişli olan yazılı bölge. 2. güdümbilim: Bir dizgenin durumunu, buna bağlı olarak bu dizgenin başka bir dizgeye ilettiği durumu anlatan nitel etken.
-------------
Fizik Terimleri Sözlüğü - 1983
bilgi
Türkçe: malumatı, İngilizce: information, Fransızca: information, Almanca: Kenntnis
Doğanın nesne ve olayları üzerinde kuramsal ya da görgül yoldan öğrenilen şey.
İktisat Terimleri Sözlüğü - 2004
bilgi
İngilizce: knowledge, information
1. (knowledge) Bireylerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba sarfederek elde ettiği olgular. 2. (information) Bireylerin herhangi bir çaba sarfetmeksizin ulaştığı dışardan verilen olgular.
Sindirsen de oluşamaz mı ötekileştirme? Pekâlâ mümkündür bence.
Carl Jung'a şu an Tanrı'ya inaniyor musunuz? Sorusu sorulduğunda verdiği cevap:" İnanmama gerek yok,biliyorum" diyor.
Sinan Bey bu cevabı nasıl açıklarsınız?
İnanmanın da dereceleri vardır.Adam demek ki öyle bir inanıyor ki gözüyle görüyor gibi kesin emin.
olmadığını bildiğini ifade ediyor ve sorunun saçmalığına dem vuruyor aslında
@@megolamal Jung 'un Kırmızı Kitap ini okuduktan sonra belki bu konuda daha farklı bir yorum getirebilirsiniz.
13:34 Ötekileştirme ve Sindirilmemiş İnançlar
Neye inandığımızdan ziyade inancın önemine inanıyorum ve inançlara kanıt aramanın saçma olduğunu düşünüyorum çünkü zaten kanıtlanamadığı için o inanmayı gerektiren bir olgudur. Hiç bir inancın doğruluğu belirlenemez kaldı ki önemli olan da bu değildir. Önemli olan inancınız sizin hayatınızdaki motivasyonunuza, yaşamınıza ve çevrenize kattığı olumluluktur.
Not: inançtan kasıt sadece din değildir. Yaşamı değerli kılacak her şeydir.
Güzel açıklamışsın teşekkürler
İnanç başkalarına dayatılmadığı ve rahatsız edilmediği sürece bir sorun yok.
Hayatta birşeye inanıyoruz, birşeyin doğru olduğunu varsayıyoruz ve öyle yaşıyoruz. Kesin bilgi hiçbir yerde yoktur. Yani inanç hayatın temelidir, bilim de inanç üzerine kuruludur. Mesela bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yaşıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
👍👍👍👍 dayatılmadığı sürece
İşte bu!... İnanç, içeriğinden bağımsız olarak, PRAGMATİK katkısıyla (kesinlik, amaç ve motivasyon sağlamasıyla) işlev gören bir şey. Ama elbette içeriğinin doğruluğuna sizin kesin olarak inanıyor, güveniyor olmanız şartıyla! Boşluk ve tereddüt içermeyen bir inanç, kişiyi güçlü ve cesur kılar.
Sinan Bey selam,
Bambaşka bağlamlardaki inanmaları aynı şeymiş gibi ele almışsınız ve ayrı durması gereken şeyler karışmış sanki. Videonun içinde konu inançsızlığa geldiğinde hemen ateizmden bahsetmişsiniz, çeşitli noktalarda dini inançtan bahsedildiği anlaşılacak şekilde cümleler var ama sonda "şu ana kadar inanç dediğimde hepinizin aklına din geldi di mi köftehorlar; ben aslında dini kastetmiyordum, inanma fonksiyonunu genel kastediyordum" demişsiniz.
Her neyse, tartışmaya gerek olmayacak biçimde, tabii ki, hayatta kesin olarak bilmediğimiz birçok konuda, yaşamaya devam edebilmek için bazı kabullerde bulunuyoruz ve zorlarsanız bunlara inanç diyebilirsiniz. Kanı/kanaat de diyebilirsiniz. Annenizin sizi sevdiğini %100 kesinlikte bilmiyorsanız, "güçlü kanaatim odur ki annem beni seviyor" diyebilirsiniz. Bunun "annemin beni sevdiğine inanıyorum" demekten temelde bir farkı yok. Özetle, kesinlik olmasa da çeşitli bilgilerle güçlü biçimde desteklenen bir "hipotez" var. Annenizin beynine fMRI'la bakıp "Güzin Hanım, oğlu Sinan'ı seviyor" teorisini ilan edebilirsiniz muhtemelen...
Şimdi yukarıdaki gibi bir örnekle, "Bir üst varlığın olduğuna, kainatı onun yarattığına ve işlettiğine inanıyorum. Özelliklerinin tam olarak şunlar şunlar olduğuna inanıyorum. Yüzlerce yıl önce yaşamış X kişisine uçucu Y varlıkları aracılığıyla kitap gönderdiğine inanıyorum. O kişinin bunları kusursuz doğrulukta diğer insanlara aktardığına inanıyorum. O aktarılanların hepsinin tam olarak doğru olduğuna inanıyorum. Onlara uygun yaşamazsam ve kendim gibi olmayanları da kendime benzetmeye çalışmazsam, o kitapta bulunduğu için inandığım ölüm sonrası sonsuz yaşamda halimin kötü olacağına, uygun yaşarsam da nehir kenarında ağaç gölgesinde hurilerle sevişip sevişip ananas ve çarkıfelek meyvesi yiyip sonsuza kadar mutlu olacağıma inanıyorum." demek, bayağı farklı şeyler.
Bunları demekle, "Bu inandığınız varlığı ve anlatınızın geri kalanındaki gerçeklik tanımlayıcı dev iddiaları destekleyecek kanıtlarınız varsa görmeyi çok isterim. Yoksa, kusura bakmayın, ben almayayım." demek de bayağı farklı şeyler. "Biri siyahsa, diğeri beyaz gibi farklı" demek bile yetersiz kalıyor çünkü birinde varken diğerinde yok. Ne? Tek bir kanıt yokken dev bir alternatif gerçeklik kurgusunun doğruluğuna inanmak... Farkı yaratan anahtar kavram: Kanıtsız alternatif bir gerçekliğin geçerliliğine inanma. Bunu insanlar tekil olarak farklı hikayelerle yaptığında psikiyatride nasıl ele alınıyor biliyorsunuz...
(Dini inancın varlığıyla yokluğunu denkleştirmek, ilginçtir (belki de değildir), sadece muhafazakar çevrelerde yetişmiş insanların yaptığı bir şey. İstisnasını görmedim... Sanıyorum güvensizlik kaynaklı. Derinlerde o işin dikiş tutmayacağı biliniyor ve karşı taraf da dikiş tutmasın isteniyor sanki...)
Özetle, kanaatsiz insan olmaz, yani "kanaatim odur ki annem beni seviyor" gibi kabullerde bulunmadan yaşayan insan olmaz ama kanıtsız gerçeklik kabullerine inanmayan, "inançsız" insanlar milyarlar düzeyinde var... Zeki bir varlık olan insanın aile ve toplumca endoktrine edilmeden önceki fabrika ayarı da zaten bu... Kanıtsız garip gerçeklik kurguları yapmamak...
Rasyonalite ≠ İrrasyonalite
Rasyonalite ≢ İrrasyonalite
içeride cereyan edenlerin enginliği ama aktarılanın muhakkak yetersizliği hissini çok iyi biliyorum. O nedenle selam niteliğinde olsun yanıt. Güzel anlatmışsınız. Bir ekleme yapmak da istedim. "İnsan" hep tek çıkış noktası olarak alınıyor ancak bu motifin nirengi noktası insan değil. Yani inanç-kanaat-ön kabul-biliş gibi kavramların tek filizlendiği nokta insan değil gibi. doku düzeyinde de atom düzeyinde de ya da yukarı çıkarsak aile ya da toplum ya da kitleler düzeyinde de ya da yaşamın bunların üstünde ya da altındaki katmanlarında da aynı motifler var. Yani sadece insan özelinde değil yaşamın her katmanında inancın kavramsal bir karşılığı var her şeyden önce. İnanmak nedir? inanmanın mümkünatı nedir? sorularının cevabı bu videoda anlatılanlarla sınırlı değil. Ya da dinlerle sınırlı değil. Benim söyleyeceklerim de sizinkilerle aynı düzlemde belki biraz farklı cümlelerle.
Bilme arzusu gibi bir şey. Ve bilgi taşıma gibi bir şey var. Belli ki örneğin hücrenin bir bilgisi var. Ve buna göre hareket ediyor bunlar bir araya gelip doku oluşturduğunda bu dokunun da bir kolektif bilinci var o da ona göre. dokular bir araya gelip insanı oluşturduğunda örneğin onun bir dağarcığı. insanların bir araya gelip oluşan o yapının bir kolektif bilinci var. Böyle bu motif her katmanda mevcut gibi. Tabi bayağı bir örnek bu. Haliyle bunu baz alarak bu yaşam için zorunlu gibi görünen anlamı oluşturan o bilgiye bir şekilde ihtiyaç var ve buradan hareketle bu ihtiyaç duyulan bilgi olmadığında onun yerini dolduracak bir şeyler var devam edebilmek için.
İnanç burada devreye giriyor gibi. Bunların da kendi içinde kademeleri oluşuyor elbette. Mesela inanca göre hareket edildiğinde edinilen deneyimden, deneyimler sonucu varılan kanaatten söz edebiliriz. Daha mistik gibi geliyor kulağa açıklanması zor olup da tinsel bir şey gibi algılanıyor ama halbu ki sadece belki de bilişsel düzeyimizin açıklamaya yetmediği edinilmiş bilgi gibi de arada katmanlar var. Örnekse Faziletin faydalı olduğu iddiası sadece metafiziksel bir şeymiş gibi geliyor ama bunun gerçek olacağını da hissediyor gibiyiz. Düşünüldüğünde öyle metafiziksel bir şey değil milyarlarca kişinin o günü iyilik günü ilan ettiği bir gün uydurulduğunu ve herkesin özveriyle bir iyilik yapmak istediğini düşünelim. siz faziletli bir şey yaptınız diye sizi de bir iyilik bulmuş gibi olacaktır. halbu ki o bir başkasının kendi adına fayda bulmak için yaptığı faziletin size denk düşmesinden ibarettir. gibi... Bunun sonunda bak inanç böyle bir şeydir demek absürt olur. Bu bilimseldir.
Yani demem o ki; inanç söz konusu olduğunda dinlerden tanrıdan vs çok daha önce konuşmamız gereken bir kavramsallık var. İnanç neymiş onu daha anlamış değil gibiyiz. Bunu anlamadan da inanmak sanıldığı gibi inanmak değil aslında. Birilerinin tasfiriyle ortaya bırakılmış bir tanrı güzellemesinin detaylarını öğrenmeyi ve kabullenmeyi inanç sayageliyoruz. ve bunun aslında inanmakla bir ilgisi olmadığını anlamak için inancın ne olduğunu anlamamız yeterli olacak ama sanki bir yasak varmış gibi bunu irdeleme hususunda. E daha oradan bir sağlam zemin oluşturulmadığı için üzerine bina edilen tüm argümanlar da yanlışa çıkıyor haliyle. Dindar insanlar tarafından "e peki ama bunu açıkla o zaman" diyerek başlanan bir çok sorunun eksikliği burada yatıyor aslında. Bu tip soruların bir çoğu tamamen afaki yani en başından yanlıştan geliyor olduğu için öncüllerini konuşmak gerekiyor, bazen de "işte bak şöyle de bir gerçeklik var" denilen şeyin aslında inancın ötesinde, açıklayamasak da bilginin safına geçtiği durumlar da az da olsa var. yukarıdaki örnekte olduğu gibi.
Sadece şurada size katılmayabilirim. İnanmayı somutlaştırmak için "güçlü kanaat" gibi bir ifade kullandınız. Ben daha çok Umut etmek derdim. Yani "kanaatim odur ki annem beni sever" daha bilgiye yakın. Ama "umudum odur ki annem beni seviyordur ve bu umudumu esas alacağım" demek gibi daha çok olmalı sanki. Yani sevip sevmediğini MR da da göremeyeceğimiz durumu ancak inanmaya somut örnek yapabilirim. Yani "Allahın varlığı umuduyla dindarım" demek gibi bir şey olmalı din bağlamında inanmak bence. Ki bunun anlamı da aslında "aslında allah ortada yok ama ben yine de var olduğunu umut ederek hareket edeceğim bu bir kanaat de değil çünkü yokluğundan emin olmasam yerine bir umut koymama gerek olmayacağı için bilgi ya da kanaat anlamında yok olduğuna hükmettim ancak var olduğunu düşleyeceğim ve onu bu bu bu şekilde düşleyeceğim bunu nasıl desteklerim diye de diğer tüm her şeyi bu cetvele vuracağım. hatta ve hatta cetvele uymayan bir şey çıkarsa onu da başka yerden dolandırıp yine bu cetvele uyduracağım" inanç aslında buna yakın gibi. Siz değil ama inanıyorum diyenlerin aslında bu paradoksa düştüklerinden haberleri bile yok gibi. "İnanıyorum çünkü var" paradokstur. "İnanıyorum çünkü yok ya da var mı yok mu bilmiyorum " daha doğrudur.
Burada size yanıt üzerinden diğer okuyanlara bir şey söylemek istiyorum. İnancın zıt anlamlısı İnanmamak ya da inançsızlık değil arkadaşlar. İnanmanın zıt anlamlısı bilmek. Daha doğrusu bilmek esas. Bunun tersi inanmak (bilememekten). İnanmamak ise başka bir biçime inanmak demek ya da bahsedilen inancın yanlış olduğunu bilmek, ya da işin doğrusunu bilgi anlamında bilmek bu nedenle inanmaya gerek olmaması demek. Bu nedenle ben inançsızım diyen kimseleri "hee ateistmiş" diye yaftalamak çok basit oluyor. Ya da diğer izmler farketmez. Neyse bu da böyle bir dipnotmuş. yine kimsenin okumak istemeyeceği kadar uzun oldu. haydi olsun bakalım.
Sinan Beyin anlatmaya çalıştıklarını tam olarak anlamaya çalıştığınızı sanmıyorum. Anlamaya çalıştığınızı sanmıyorum çünkü video içeriğinin konusu iki "inanç" türünün birbiri arasındaki farktan çok daha bağımsız. Kendisi zaten sizin "Bambaşka" olarak nitelediğiniz bağlamdaki inançların arasındaki farkın, bu inançları birbirinden bambaşka yapmadığı ele alıyor. Tartışmaya gerek olacak bir şekilde, gelecek için kesin olmamakla birlikte, hayatta kesin olarak bildiğimiz bir "şey" yoktur ve zorlasanız (ki bu zorlamanın sebebi canlı olmamız da olabilir) bunları kesin olarak bildiğimizi kabul ederiz çünkü elimizdeki bu veriler mevcut gerçekliğimizde canlılığımıza avantaj sağlıyor. Bir verinin deneyler ve duyu organları ile gözlemlenerek pozitif sonuca ulaştırılması o verinin kesin doğru olma ihtimalini arttırmaz. Bu insan aklının tüm evreni anlamlandırabilecek kapasitede olduğuna inanmanın getirdiği bir diğer inançtır zaten. Yani insan egosunun getirdiği yorumdan biraz ayrılırsak doğrulanmamış bir inancın üzerine koyulan inancın örnek verdiğiniz kanıtsız gerçeklik kabullerinden çok da farkı yok.Bizim bu inanca daha gerçekçi olarak bakmamızın nedeni "kendimizce" deneylenebilir olması ve yine faydalı olması. Sorgulanabilirlik herhangi bir veri için vardır ve sorgulanan veri ise mutlak gerçek olamaz. Olsa olsa insan algılayışındaki kurallara uyum sağlayan veri olur. Sinan Bey sorgulanabilirlik konusuna değinmek için Decartes isimli filozoftan bahsetti hatta. Zaten Sinan Bey bu söylediklerim ile pararel olmasa dahi söylemek istediği iki inanç türünün tamamen aynı olduğu değil. Gerçek olarak kabul ettiğimiz her şeyin içinde bir miktar var sayım ve inanç olmasıydı. Değinmek istediğim şey din inancının diğer inançlardan farkını burada yorumlarda belirtmekten daha derin konuştu Sinan Bey. Bu yorumunuz da, şahsen, kendisinin "tüm bu muhabbeti din inancıyla alakalı sandınız değil mi?" Cümlesini doğrular nitelikte.
Dini inancın varlığıyla yokluğunu denkleştiren, direkt olarak yokluğunu veya varlığını savunan, muhafazakar veya muhafazakar olmayan ailelerde yetişmiş pek çok örneğe gayet basit bir şekilde ulaşabiliyoruz aslında. Yine de bu tikel ve toplumbilimci vari düşüncenizi parantezler ve parantezler içinde dile getirmeye değer bulduğunuz için bu kısıtlı deneyiminize bir katkı sağlamak istiyorum (bu deneyimlerinizin sonucunun doğruluğu hakkında hiçbir bilgi vermez) ben de muhafazakar bir ailede yetiştim ve herhangi bir durumun veya verinin varlığı ile yokluğunu denkleştiriyorum. Bir de, rasyonel kelimesini akılcılık olarak değil de gerçekçilik olarak kullandığınızı tahmin ederekten; sizin rasyonel olarak kabul ettiğiniz çoğu şeyin irrasyonellik kümesinde olduğunu düşünüyorum. Rasyonelliğin mutlak gerçeği henüz getirmediğinin açıklamasına ulaşmak isterseniz Sextus Empiricus isimli filozofu okuyabilirsiniz.
👌💖
👍🏻
Hocam mikrofon da bi sıkıntı var kaç videodur kulak tırmalayan bir ses var 🙃
Agnostisizm en zeki yaklaşımdır inanç konusuna.
Biseyin ikisi arasinda kalmak kadar mantiksiz birsey yok birseye inanirsin bilmessin niye adi bilinmezcilik saniyorsun inanilmazcilik degilde. onlar bilinemez diyo bilmiyorlarki zaten insanlar bilmiyor inaniyor.ama bazilari bilir.agnostik hicbirzaman bilemez cunku bilinemeyecegine inanir inanmistir artik
annemin beni sevdiğini seziyorum denir. eğer inanıyorum dersen biz, annenin seni sevmediğini biliriz (fark ederiz).
Çıkış noktası konusunda hem fikirim. İnsanın inanç konusunda oluşturduğu yapılar olduğunun da farkındayız. Fakat bunların hepsi bizim belirli ihtiyaçlardan dolayı uydurduğumuz ve “mış” gibi yaptığımız şeyler. Hayatın çıplak haliyle anlamsız oluşunu insan sizin de belirttiğiniz sebeplerden dolayı kabullenemiyor. Ancak bir yaratıcı vs. var mıdır sorusunun cevabını ise ne yaparsak yapalım bilemeyeceğimizi düşünüyorum. İnanç da bazı insanlar açısından burada devreye giriyor. Bazıları açısından ise girmiyor.
yaa hacı bilmiyorum diye bir kelime var hiç duymadınmı bil mi yo rum
Hücreye, atoma baktığınızda bunun tesadüf olduğunu söyleyemezsiniz. Sistem koyucu ve karmaşa aynı kategoride degerlendirilemez. Ötekileştirmeyelim derken bulanıklaştirmaya da gerek yok. Ateistlere tolerans Islamda bunun için var. Hem sen ben ayrımı yapıyorsun, hem beraber yaşayabiliyorsun. Herkese yaraniyim derken kaba hatalar yapıyorsunuz.
İNANÇ NEDİR ?
SORU GÜZEL...
Azərbaycandan🇦🇿 selamlar , hocam bir kaç sorum olacak . "Kanıt" nedir ? Konusunu anlatırmısınız ?
Mesela siz söylədiniz ki ,sizin anenizin Guzin olduğunu "biliyorsunuz" . Bunun kanıtı var mı? Yani ginetik test falan yaptırdızmı ?(eyer bu "kanıt " için yeterliyse)
Inanç bilgi boşluklarını kapamak için bir ihtimaller zenciri mi? Yoksa mutlak bir şey mi?
Ey iman edenler - ey inanlar mı yoksa ey emin olanlar mı aslında?
Korelasiyon ve mutlak sebep arasında fark neler?
Hep olan şeylerin bi kanun değil de bir korelasiyon olduğunu nasıl anlıcaz?
Təşəkkürlər,Sinan hoca
💝.
İnanan beyin ismli kitapı okursanız aydınlanma yaşarsınız
İnanmak ihtiyaç mıdır?
Peki hocam insanları hayvanlardan ayıran şey beynimiz yada diğer teknik gelişmişliklerimizin dışında sadece ruhumuz ile bağlantılı bir durumsa 🤔
Alahlnlzln birline inanmak melek lere inamak pegaderlere inanmak alahln kitaplarlna inanmak kadere inanma haylr ve jere inanmak
Allaha inandığını söyleyenlerin
Allah tasavvurlarıda yine kendi zihinlerinde kugulayarak yaptıklarında, var ettikleri Allaha dublaj yaparak istediklerini söyletiyorlar. Oysa ondan geldiği iddia edilen kitabın okunup anlaşılması gerekir diye düşünüyorum. Video güzeldi teşekkür ederim
Anlasiliyor zaten
@@hcn8753 senin bu söylediğin taa sümerlere kadar dayanıyor nazar boncuğu dediğin şey bir puttur put nedir kişiyi haşa Allaha ulaştıracak olan maddi obje dir insanladın doğduğu zamanda Allaha geleneksel olarak inanmalarıda doğruyu bulmanın zorluğundan kaynaklanır ve ana babaya olan güvendendir zaten ana babasına güvenmeyen insan illaki sorgular ve doğru yolu bulur bunun için doğru bir çok derin araştırma gerekir insanlığın başındsn sorgulanan sorgulama biçimi insanı doğru yola iletir inanç dediğin şey görecelidir bir kesinlik yoktur ama doğrudur islam doğrudur kur'wnı kerimde bir insana gerekli olan her şey yazmamasına rağmen bugün mezhepler ortaya çıkmıştır fakat görüyoruzki bu mezhepler kuranı kerime vakarak oluşturulmuştur buda kuranı öyle yüce bir kitab yapar ki zaten doğruluğunu görürsün insanlar bu kargaşada bir şeyin bütünlüğüne (kurana) rağmen ayrılığını (mezhepleri )gördükleri zaman doğruluğunu kendince ispat ediyorlar ben mesela tahkiki imana ilulaştığimı düşünüyorum beni şimdi hiç bir ateist dinden çıkartamaz ona öyle şeyler söylerimki tartışmayı aynen bırakır ve bir daha yazmaz
İnanç sadece din değildir. İnanç kelimesi kullanıldığında, aklımıza din gelmesi normaldir. Dinler yüzünden, bir çok saçmalığın ve vahşetin olduğu bir gerçektir. Günümüzde ise durum, biraz da olsa farklıdır. Verilen örnek de olduğu gibi paraya tapıyoruz. Kendi yaptığımız şeylere tapıyoruz. İnanç konusunda kendimce kafa yordum. İnanmak bir çok şey için, açıklama aramayı kolaylaştırıyor. Aramak yerine bazılarımız ben şuna inanıyorum diyebilir. İnanç kontrol ve manipüle etmek için de kullanılabilir. İnanmak istediğinizi şeyi dikkatli seçin.
Bilmemeye dayanamıyoruz, o yüzden birşeyler uydurup yerine koyuyoruz.
Inanmayı sadcee Din olarak hiç düşünmedim.herhangi bir şeye inanmıyorum diyen de inanmama sebebine inanır. Oyle zannediyorum Bu sebepten dolayı inanmayan kişi yoktur öyle yada böyle brsekilde inançları ile hayattadir .
Diye dusunmekte ve inanmaktayım🤭
Yokluk İspatı bölümü:
"Yokluğu ispat çok zor bir şey".
Öncelikle bu bir felsefe değil, matematik sorusudur.
İkinci husus ise, ben bu cümleyi dinibütün UA-camr'lerden çok duydum. O kişiler, bu iş çok zor olduğu için zaten ispatlanmaya çalışılmaz diye bağlıyorlar. Ama Onlara nazaran, siz daha kötü bağlamışsnız.
"...inanç ihtiyacından kurtulduğunu düşünmek..."
'İnanç ihtiyacı' diye tanımladığınız şeyin kendisi bizzat inanç.
Yokluk İspatı bölümünün sonunda izlemeyi bıraktım...
Yokluğun ıspatı zaten kendisidir. Birileri kafasından bir varlık uyduruyor gerçekte var olduğunu iddia ediyor sonra var olduğuna kanıt isteyenlere olmadığını kanıtlandiyor beynim yandı.
Dünya düzdürcülerden farksızsın.
Yokluğu ispatlamaya gerek yok, eğer yokluğu ispatlanamıyor diye tanrıya inanıyorsan bu kafayla herşeye inanırsın, mesela seni ben yarattım ve yaratmadığımı kanıtlayamazsın, hadi inan bakalım.
@@zabuzamomochi4536 Evet, ben de öyle diyorum.
@@winston6939 Bunu bana mı söyledin?
Peki ya hepsi bir simülasyonsa, 3 boyutu ve 5 duyuyu da simüle ediyorsak? Hatta bizi dünyaya getiren annemiz bile zihnin bir simülasyonu ise? 13,8 milyar yıllık bir simülasyonu yaşıyor olabilir miyiz?
Acaba dışarıda çok fazla şey mi arıyoruz?
Ya bütün bu olanlar gerçekse?
@@ismailyilmaz3048 Matrix’ten alıntıyla cevap vereyim. Gerçek nedir? Dokunduğumuz, gördüğümüz hatta hisettiğimiz mi?
@ Bir şey ya gerçektir ya da sahte değil midir? Sahte olan kısmı sanal olarak ele alırsak bu evren ya gerçektir ya da sanaldır diyebiliriz. Ben genel pencereden bakıyorum. Benim için bir şey ya sahtedir ya da gerçektir. Algıladıklarımız farklı olabilir ama bu yine de o maddenin gerçek olmadığı anlamına gelmez, bizdeki aletler farklıdır, o maddeyi farklı biçimde görüyoruzdur. Gerçekten kastettiğim şeyi umarım aktarabilmişimdir.
e tanrıyı kim yarattı o zaman sizin mantığınıza göre
Bu kadar sacma bir soru yoktur ne dememizi bekliyosun onun tanrisimi bir yaraticinin yaraticisi olmasi sence ne kadar mantikli sen bir canli yaratamadigine gore yaratilmissin o yaratabildiğine göre yaratilmadi o sonsuz ışık ve enerjidir evren onu goremez canli demiyorum bak evren diyorum eger gorse erir
İnsanlar
İnanın birine gitsin diyen birinin inanç konusunu konuşmasını samimi karşılayamıyorum
Ateistim ve herşey kendi kendine oluyor o yüzden tanrı yok demiyorum, evet herşey fizik kurallarına göre işliyor ama ben tanrı yok bigbangin öncesinide bilmiyorum diyorum. Hatta bence tahmin bile edemeyeceğimiz birşey bigbangin sebebi.
Hayatta birşeye inanıyoruz, birşeyin doğru olduğunu varsayıyoruz ve öyle yaşıyoruz. Kesin bilgi hiçbir yerde yoktur. Yani inanç hayatın temelidir, bilim de inanç üzerine kuruludur. Mesela bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yaşıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
@@omerhatipoglu5661 tanrıyı nasıl gözlemsel veriye dayandırdın anlamadım ama, ben çoklu evrenler var, evren ebedi vb. hiçbir teoriden bahsetmedim biz muazzam evrende o kadar küçüğüz ki bunu öğrenemeyiz dedim birşeyler olmuşsa olmuştur ama beni ilgilendirmez evrendeki nerdeyse yer kaplamayan değersiz varlıkları üst ırklar ödüllendirecek değil ya. Bigbangde neyin hassas ayarı var çok merak ettim dünyada diyeni çok gördüm de bigbangi nerden çıkardın. Ve olasılık diye birşey yok bilim inanca falan dayanmaz bilim yetersizse ortaya inanç girer hastalıkların nerden geldiğine bilim henüz cevap veremediyse inanç devreye girer ve tanrının gazabı vb. şeyler ortaya çıkar yada senin verdiğin örnekte hangi ilacın etkili olacağı bilinmiyosa birinin daha etkili olacağına inanılır ama bu inancın bilimle alakası olmadığını gösterir. Son olarak bilimde tesadüf diye birşey yoktur dolayısıyla var olan hiçbirşeyde hassas ayar falan yok birşey olduysa o şey zaten kesin olacaktır herşey tekillikte genişlediyse herşey tekillikte genişleyecektir, yakıtları bir araya gelince yıldızlar oluluyorsa yakıtları bir araya gelince yıldızlar oluşacaktır, bi parayı havaya atınca tura geldiyse tura gelmiştir başka ihtimali yoktur aynı şartlarda hep aynı şeyler olacaktır çünkü fizik kuralları vardır havaya attığın şişe yere düşecektir çünkü kütleçekim onu çekecektir başka olasılık yoktur, olasılık diye birşey yoktur olasılık sadece bizim cahilliğimizdir eğer herşeyi bilseydik önümüzdeki herneyse hesaplar kesin sonucunu söylerdik paranın atıldığı yerdeki herşeyi hesaplayınca ne bulduysan o sonucun gelmesi gibi kısacası tesadüfen oluşmadık evreni baştan aynı şekilde başlatsan yine oluluruz.
La kuranda yaziyorya peki kuranı niye reddediyon reddetmek nedir yani bigbangin oncesini bilmene ne gerek var sen Allahı bilebileceğinimi sanıyorsun o görünmezdir kiyamete yakin gelecektir kesinlikle yani neden tahmin bile edemiyecegimiz birsey diyip kendini kandiriyorsun ne olabilir bi dusun millet neden boyle olacagini bilmiyor cunku ortada kutsal kitap var tamam kutsal kitaplar olmasa haklisin ama var yani sen sadece reddediyorsun buda çok mantıksız daha sonra bir paradoksa düşüyorsunuz her şeyin sadece o şekilde olduğunu biliyorsunuz ama nedenini bilmiyorsunuz mesela ışık hızı 299 bin yazdilar ama burda bir yalan var tamı tamina 300000 km neyse bu hız neden 300000 km daha sonra diyosunuzki sundan dolayi o neden oyle sundan dolayi o neden oyle sundan dolayi en son takilip kaliyosun kendi kendine oldu daha sonra diyorsunki hayir kendi kendine olmadi oyle olmasi lazimdi lan niye lazimdi iste iste tanri bu yuzden vardir
@@yotubefast6909 sence sonsuz cennete inanmak mı kendini kandırmaktır inanmamak mı? Sonsuz cenneti keyfimizden reddettiğimizi sanıyorsunuz ama bu masallara inancak kadar aptal olamıyoruz, bu arada o kuranı okuyon biri eğer birazcık aklı varsa dinden çıkar benim gibi.
@@yotubefast6909 fizik kurallarından bahsetmişsinde, fizik kuralları için tanrıya ihtiyaç yok nasıl evren bigbangle olduysa fizik kurallarıda öyle oldu farklı şekildede olabilirdi.
Papal inzanla konujur uredirzin konujur dunaya akllermez ijine
Bilgecan Dede
yokluğun ispatı konusunda oldukça basit ve yanlış bir söylemde bulunmuşsunuz. bir şeye yok diyebilmeniz için evrenin tamamını araştırma görüşü oldukça mantıksız ve hatalı bir görüşyür. zira aradığınız şey metafizik bir şey ise evrenin neresini arayıp bulmayı düşünüyorsunuz? yani bir nevi bulunması imkânsızı bulamadık diye "yok diyemezsin" diyorsunuz! burda ciddi hatanız var.
mesela şöyle bir örnekleme de yapalım: sizin kâzım isminde bir kardeşinizin olmadığı ispatmamam için tüm evreni gezmemi ve bakmamı beklermisiniz? sizin kâzım isminde bir kardeşinizin olduğuna dair herhanki bir reel veri, somut delil yoksa rasyoel akıl gerçekte kâzım isminde bir kardeşiniz olsa bile ona "yok" der ve demelidir de. çünkü doğru olan tepki odur. ne zaman elimize kâzım isminde bir kardeşinizin olduğuna dair veri geçerse o zaman vardır demeliyiz. yani evrenin her noktasını turlamamıza gerek yoktur. aklınız varsa ve rasyonel işliyorsa gerçeği gösterir mi bilmem ama doğruyu yaptırır size. tüm bunlara rağmen siz çıkıp da benim evrenin herhangi bir yerinde kâzım isminde bir kardeşimin olduğuna inanıyorum diyebilirsiniz. bunda hiçbir sorun yok. ama bu sadece bir inançtır. rasyonalite ile, us ile ilgili bir durum değildir bu. bu yüzden us ile ifade etmeye çaşmayın. durum sadece psikolojiktir.
Bilimden elde ettiğimiz herşey birşeyin tesadüfen olamayacağı üzerine kuruludur. Örnek verirssek mesela bir ilacın etkinliğini ölçüyorsun, iki grup oluşturdun birine ilaç verdin diğerine placebo verdin. İlaç verdiğinde etki %75, placebo'da %25 ise ve bu istatistiksel anlamlı ise, yani tesadüfen olması çok zor dediğinde o ilacın etkin olduğunu kabul edersin. Tüm bilim bunun üzerine kuruludur, birşey tesadüften saptığı ölçüde anlamlı etki kabul edilir. Ama biri şunu diyemez mi "Bu tesadüfen denk gelmiş olabilir", diyebilir ve bu mümkün müdür mümkündür. Teyit etmek için bir daha test yaparsın yine tesadüften çok sapma var ise daha çok inanırsın ve bu ilacı kullanırsın. Ama ne kadar test yaparsan yap bunun tesadüfen denk gelmiş olma ihtimali hep olacaktır ve kesin ve mutlak bilgiye ulaşılamaz ama tesadüften uzaklık inancını kuvvetlendirir ve ilacı kullanmanı sağlar. Agnostizm noktasında bu ilacı da kullanmaman gerekir çünkü kesin bilgi yoktur, hala verilerin tesadüf olma ihtimali vardır. Yani hayatta herşeyi bir şeyin doğru olduğuna inanarak veya varsayarak yapıyoruz. Bunu dini inanca getirirsek bigbang'deki hassas ayarda o kadar güçlü istatistiksel anlamlılık var ki dünyadaki şimdiye kadar tüm bilimsel deneylerde elde edilen istatistiksel anlamlılıkların toplamından kat be kat güçlü. Bu veriyi elde edip hala tesadüfen olma ihtimali var bilemeyiz demek, deney sonucu ilacın etkinliğine inanmayıp kesin bilgi yok deyip kullanmayı reddetmek gibi. Yani kesin bilgi olmaması, inanmaya engel değildir, zaten kainatta kesin bilgi hiçbir yerde yoktur, gözümüz ile gördüğümüz şeyin bilgisi de beyinde oluşuyor ve beyinde oluşan bu görüntünün gerçek olduğunu varsayıp inanıyoruz. Din açısından da mutlak kesin bilgiye sahip olunamaz, fakat tesadüften sapma o kadar fazla ki, istatistiksel anlamlılık o kadar güçlü ki yaratıcı olması lazım ve inanıyoruz denir. Eğer big-bangdeki hassas ayarı çoklu evrenler teorisi ile egale etmeye çalışanlar varsa da birincisi big-bang deki hassas ayar gözlemsel veridir ve ispatlıdır, çoklu evrenler ise bunu açıklama getirme zorunluluğu olan bilimin mecburen ortaya koyduğu teoridir ve gözlemsel bir veri yoktur. Zaten olamaz çünkü galaksi ışık hızından hızlı genişliyor big-bang öncesi ne varsa insanlık için hep muamma kalacak. Bilim bu teoriyi ortaya koymazsa otomatikman yaratıcıyı kabul etmesi gerekecek, çünkü natüralizmin dayandığı nokta sonsuz evrendir. Bu şeye benziyor deney yapıyorsun yapıyorsun bir ilaç milyonlarca deney sonunda hala anlamlılık veriyor ve bunun olamayacağını düşündüğün için bunun nasıl tesadüfen denk geldiğini açıklamaya çalışarak teori ortaya koyuyorsun. Burada rasyonel olan gözlemsel veri ile elde ettiğin veri midir, yoksa bunun tesadüfen olduğunu açıklamaya çalışan teoriyi destekleyerek hayır ya bu ilaç etki etmiyor iyileşecek denekler hep tesadüfen ilaç verilen gruba denk geldi demek midir? Ha diyelim çoklu evrenler var bir şey değişmiyor yukarı çıktıkça hassas ayar artıyor, big-bang deki hassas ayar nasıl dünyanın hassas ayarından kat be kat fazla ise, çoklu evreni oluşturan bi üst aşamaya geldiğinde kat be kat yüksek hassas ayar gerekecek. Felsefi olarak da sonu olan ama başı sonsuz olan bir sonsuzluk mümkün değildir, evrenin sonunun entropi artışı ile gerçekleşeceği tartışma götürmez bir gerçekken sonu olan ama başlangıcı sonsuz olan bir sonsuz kavramı üretmeye çalışmak aptallık oluyor. Bunu da şöyle diyorlar sonsuzluğun içinde sonlu evren, eee peki gözlemsel bir verin var mı yok, peki niye öyle eee ne yapalım evren dışına atıf mı yapalım mecburen böyle denecek. Hangi inanç rasyonel siz karar verin, gözlemsel veriye dayanan mı, dayan mayan mı?
Evrende Sitemin olması insanı yaratıcı inancına götürüyor... zaten insan 5 duyu organı ile algılasa idi bunun adı inanç olmazdı...
Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir.
Saçma ve basit bir yorumlama olmuş. Bir kere temel argümanınız yanlış. Her insan bir şeye inanmak veya inanmamak zorunda değil. Bir şeyin varlığına inanmamak yokluğuna inanmak anlamina gelmez. Yorumlariniz bu varsayim üzerinden gitmiş ki genel bir yanılgıdır bu... bir şeye inanmiyorsam o konuyu düşünmeye değer bir konu görmediğim içindir. Ateist ve agnostiklerin çoğu da bu şekildedir yani din konusu gündemlerinde yoktur. Mesela afrikada bir yerde 8 bacaklı pembe bir fil olduğuna ya da uzayda uçan spagetti canavarı olduğuna inandığınızı söylerseniz sizi onun da yokluğuna ikna etmeye çalışmaz hiçkimse. Isterseniz var olduklarina inanabilirsiniz ama karşıdaki varlığına da yokluğuna da inanmak zorunda değildir bunların.
SİZİ KEYİFLE DİNLEDİM...
Aneler bablar ne zorluklarla buter eflatlarlnl aneye uv bile deyilmez cenet ane ayak altlda aneyin de sahibi far alah babalnda sahibi far alah inzan dljarda aramazl gerek anaml
kişi odada bir fare olduğunu idda ediyorsa zaten önceden görmüştür.