Söyleşinin ana hatlarının bir özeti: 1. Konuşmacı, Hz. Ayşe'nin (r.a.) evlilik yaşı tartışmasının siyasi arka planı olabileceğini düşünüyor. 2. İslam'ın temel inanç esasları (tevhid, nübüvvet, ahiret) ve pratik yönleri (ibadet, muamelat, ukubat) kısaca açıklanıyor. 3. Hz. Ayşe'nin (r.a.) evlilik yaşı meselesinin itikadi değil, muamelat (toplumsal ilişkiler) konusu olduğu vurgulanıyor. 4. Konuşmacı, bu tartışmanın günümüzdeki çocuk evlilikleri sorunu ile bağlantılı olduğunu belirtiyor. 5. Evrensel ve tarihsel olanın dindeki yeri sorgulanıyor, değişen toplumsal koşullara rağmen değişmeyen kuralların olup olamayacağı tartışılıyor. 6. 6-7. yüzyıl Arap yarımadasının coğrafi, kültürel ve siyasi yapısı hakkında bilgiler veriliyor. 7. Yemen'in o dönemde Hicaz bölgesi için kültürel ve ticari önemi vurgulanıyor. 8. Yahudi ve Hristiyan nüfusun bölgedeki varlığı ve etkisinden bahsediliyor. 9. Dönemin büyük güçleri (Bizans, Sasani İmparatorluğu) hakkında kısa bilgiler veriliyor. 10. Konuşmacı, o dönemin Mekke ve Medine'sinin fiziksel yapısı, mimarisi ve günlük yaşamı hakkında dinleyicileri düşünmeye teşvik ediyor. 11. Bölgenin iklim koşulları, tarım imkanları ve yaşam tarzı (göçebelik, deve kullanımı) hakkında bilgiler veriliyor. 12. Siyasi yapının kabile şefliklerine dayandığı, merkezi bir krallık olmadığı belirtiliyor. 13. Dönemin kıyafetleri (sarık vs.) hakkında kısa bilgiler veriliyor. 14. İslam öncesi Arap toplumunun yapısı ve kültürü anlatılıyor: - Göçebe, kabile temelli bir yaşam tarzı - Erkek egemen aile yapısı - Çok eşlilik ve erken yaşta evlilikler yaygın - Kadınların haklarının sınırlı olması - Okuma yazma oranının düşük olması 15. İslam'ın gelişiyle birlikte Arap kültüründe meydana gelen değişimler ve devamlılıklar tartışılıyor. 16. İslam'ın evrensel mesajı ile yerel Arap kültürü arasındaki ilişki sorgulanıyor. 17. Çağdaş Müslüman bilincinin, İslam'daki evrensel unsurları yerel/kültürel unsurlardan ayırt etme ihtiyacı vurgulanıyor. 18. Modernleşme sürecinde İslam toplumlarının yaşadığı çatışmalar ve gerilimler ele alınıyor: - Geleneksel yaşam tarzı ile modern yaşam arasındaki çatışma - Bilimsel bilgi ile dini inançlar arasındaki gerilim 19. Türkiye özelinde modernleşme sürecinin yaşandığı zorluklar ve çelişkiler anlatılıyor. 20. Değişime direnen kesimler ile değişimi benimseyen kesimler arasındaki gerilim vurgulanıyor. 21. Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi'nin dünya üzerindeki kalıcı etkileri hatırlatılıyor. 22. Değişimin kaçınılmazlığı vurgulanarak, değişime direnmenin toplumun geleceğini olumsuz etkileyeceği savunuluyor. 23. Modern bilimsel bilginin reddedilmesinin ve geleneksel anlatılara sıkı sıkıya bağlı kalmanın zararları belirtiliyor.
"Konuşmacı" yerine Dücane hoca deseniz çok daha sahimi olurdu. Kaç kişiyiz ki burada. Kendisi de söyledi, derdi yüzbinlerce takipçisi olan bir influencer değil, yani, avama hitabet etmediğini..
Hocam iyi ki varsınız bizleri, toplumu anlayabileceğimiz bir dil ve üslupla aydınlatıyorsunuz. Allah size sağlıklı uzun ömürler nasip etsin. Bazılarımız için değişim zor bir doğum gibi olacaktır fakat kaçınılmazdır.
Emeklerinize sağlık hocam. Paylaşımınızı üç defa dinledim çok çok kıymetli. En büyük teşekkürü size bir miktarını da konunun gündeme gelmesine ve paylaşım yapmanıza vesile olan gençlere yapalım😊 Paylaşımınız sekteye uğratılan değişim sürecine katkıda bulunacaktır. İyiki varsınız
Hocam ağzınıza sağlık, sonuna kadar dinledim ve konuyu o kadar iyi bağladınız ki dinlerken pek cok konuda aydınlanma yaşadım. Meğer hicbir sey sandığım gibi değilmiş. Bundan sonraki yayınlarınızı da sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Emeğinizi, enerjinizi, engin bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için minnettarım. Sağlıcakla kalın, iyi geceler ✨🙏🩷
Yaşadığı hayat, çektikleri, gördükleri ve hatta hataları bile boşa gitmemesi bi fayda sağlaması topluma bir insan için ne mutlu kutlu birşey olsa gerek..🙏
Değerli hocam, bir konuşmanizda prangalar kendiliğinden dökülecek, demiştiniz. O gün bugündür değişim için zorlamıyorum kendimi, yaptığım şey, yola devam etmek ve yoldaslara kulak vermek . Düşe kalka gidiyorum, dediğiniz gibi prangalar döküluyor, beni tutan, bağlayan şeyler , kendiliğinden çözülüyor . Selamlar 🤍
Sayın hocam bu kapsamlı konuşmanız için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sonuç, din, inanç ya da sizi iyi hissettiren bir ritüeliniz her neyse sizi daha iyi bir insan yapıyorsa devam edin, yok değilse kurtulun ondan. En önemlisi de inancınızla içiçe geçmiş kültürel unsurlari farkedecek kadar da aklınızı kullanın demek isterdim kafası karışık herkese. Saygilar💐
Dücane bey merhaba , benim eşim Trakyalı seküler bir ailenin oğlu . İçkide içer oruçta tutardı . 10 yıl önce ümreye gitti kendisi . Birdaha hiç oruç tutmadı ve namazda kılmadı . Herkes çok şaşırmıştı . Tam tersinin olacağını sanan aile bireyleri . Aklında kalan dilenci olarak yetiştirilen onlarca çocuk . Ama çok güzel fotoğraflar çekti , kendisi zaten çok ilgilidir fotoğrafla .
Günümüzde yaşayan müslüman, okumuş, eğitimli birinin şunu yapması gerekir; “ inançlarında herhangi bir zaman, zemin, bölge ayırt etmeden, tüm insanlık için değerli olabilecek ne var elimde? “ bunlara bakacak.. (1.39.18 saniyeden itibaren) Muhteşem bir yaşam düsturu👏🏻 İyi ki varsınız hocam🍀
Merhaba..Dücane hocayı dinlerken ilk zamanlarda konuşmanın ertesi gününü ben de 1×5 Hızlandırarak izliyordum fakat işin zevkinin hocanın konuşmasını normal akışında izlemek olduğunu anladım.Düşünerek sindirerek hissedrrek izlemek için normal hızla dinleyin hocayla beraber düşünür anlattığını daha iyi özümser ve hissedersiniz. öyle ne demiş bakıyım deyip hıxlıca izlerseniz bikaç cümle ile özetlenebilecek anafikri almaktan başka bişey elde edemezsiniz oysa işin büyüsü hocanın ağır konuşmasında ruha dolan bişey var.ifade edebildim mi bilmiyorum.Normal hızla dinlemeyi sevenler beni anlamıştır
Herkes aynı değil. Bazılarının beyni yavaş işleyen konuşmalara tahammül edemez. Frekansı tutturmak için karşı tarafı daha iyi anlamak için hızlandırmak gayet normaldir. Duygusal tepkilerden de etkilenmeden karşı tarafın ne anlattığı daha iyi olabilir. Dücane Bey’in mantık kurma biçimi hoşuma gittiği için izliyorum. Çoğu fikrine katılmadığım halde.
Dücane hocanın da sürekli tekrar ettiği bir güzel söz vardır, insan hareket halinde iken düşünemez, durarak düşünür, elbette bunun fizyolojik nedenleri vardır. Dücane hoca öyle x2 ile falan izlenmez, burası bir haber, spor değil düşünce kanalı, düşünmek emek ister.. Ayrıca insan beyni, bilgileri bağlantısallık içinde algılar, idrak eder, kaydeder, recall yapar, hoca tüm bunları x1 hızında yapabiliyorsa bizde aynı hızda senkronize olmaya gayret edelim derim..
@@muhendisChe Hoca’nın konuşması hızı problem değil zaten. Biz Z kuşağı gençlerin hızlı tüketmeye alışık olması, şahsen ben 1.5x hızda izliyorum. Diğer türlü sıkılıyorum ve uykum geliyor istemsizce.
Bazen Videolariniza ara vermek zorunda kaliyorum. Aklima ilk gelen acaba SAYGISIZLIKMI yapiyorum diye. Saygilar cok tesekür ederim SIZDEN okadar COK ögreniyorumki.
Kişinin ön bilgileri (ön yargıları) şerefli olmaya uyum sağlayamama sıkıntısı .. Zaman içinde insanın ne kadar değiştiği yada gelişme yada akletme becerisi kazanması..
ilk izlediğimde birkaç yorum yazdım sildim fakat içime sinmedi hocam zamanın adetleri böyleydi denilip kapanacak konu değil semavi dinler yok etti kendi kendini milyarlarca inananı olması bunları örtmüyor artık.
Hocam bir programınızda; 6.yüzyıl Mekke' sinde yaşayan Haneflerden söz etseniz? Muhammed nasıl bir sosyolojide yaşadı, kimlerden nasıl etkilendi?. 40 yaşına gelinceye kadarki hayat hikâyesi nedir? Bu dönem neden karanlıkta bırakılmıştır?
Iyi de hocam bu kültürel bir olay diye cocuk evliliğini doğal mi karşılayacagiz.Bunu eleştirmek ve kotu bir uygulama oldugunu haykirmayacakmiyiz.Cocuk yasta hamile kalıp olen bunca sabiyi görmezden mi geleceğiz.
Kültürel derken Arap kültürüne ait, dinsel değil, demek istiyor. Yani siz Türk kültürüne ait ve kültürel değerlerinize ters bir durum ise, eleştirip reddetme hakkınız var. Dini bir kesin hüküm olsaydı, ve ait olduğunuz mesebiniz de bunu kabul ediyorsa, bir Müslüman olarak size de bağlardı. Belirli coğrafyadaki Arap kabile kültürüne ait bir durum olduğu için sizi bağlamaz ve uygulamasınız.
Ayrıca Türk Medeni kanunu ve Ceza kanunu 18 yaş altı evliliklere izin vermez, cezaya da tabidir. Hukuk normalde kültürden de üstündür, tabi sağlam bir hukuk devletiniz var ve muz cumhuriyetine dönüşmediyse.
@@lalekonus2436 o zaman size Kant'i okumanizi tavsiye ederim.Evrensel ahlak diye bir şey var.Cocugun Arabi ,Turku,Almani olmaz.Komsuda ki kötüluk beni bağlamaz derseniz, o kotuluk gun gelir sizede sirayet eder.
@@lalekonus2436burada temel sorun peygamberin bu kültürü sürdürmesi .. şimdi takipçileri o bir zamanların Arap örfüne ait bir uygulama demiyor ki tam aksine sünnet kabul edip uygulanabilir görüyor ..
@@lalekonus2436bu durumda da yorum kişilere ve onların kendi değerlerine kalıyor. toplum el birliğiyle yorumlayacağı bir şey değil. Kimisi bu yüzden sırf sakal uzatır diğerı de bunun önemsiz olduğuna kanat getirip ona göre yaşar. Karşılıklı fikirlere saygı göstermeyı, olayların farklı sekilde yorumlanabileceğeni, yeri geldiğınde eleştirilebileceğini ve bunun senin inancına saldırı olmayabileceği bilincine ulaşsak her şey daha güzel olabilirdi. Ama bu imkansız sanırım. Batıda yaşanan değişim ve toplumumuzda olan değişim düşünce hayatımda kucuk bir parcasıda olsa yaşandı. Ama toplumsal olarak bunun yaşanması çok uzun yıllar alıcak. 100 yıl sonra bilim ön planda olucak belki dindarların hepsine geri kafalı gibi bakacaklar belki de ama o da bir bağnazlık olucak. Sadece çok yüzeysel ve duygusal düşünüyoruz. Mantıklı düşündüm dediğim şeyler bile aslında düşünmeden yapılan duygusal bir hareket ve refleksden ibaretmiş. Hocanın bakış açısıyla bakınca aslında tüm tartışmalar ne kadar saçma boş. Kedi köpek dövüşü gibi. Daha önce dinlemiştim ama hoca yavaş ve karışık konuşuyor diye takip etmemiştim. Ama takip etmek lazımmış
konunun, tarihsel olarak "bu olay oldu mu, olduysa nasil oldu "boyutundan ziyade ,gunumuzde peygamberimizin sunnetidir diyerek benzer tutumla cocuk yas kiz cocuklarinin ,dini akt ile kendilerinden yasli yetiskin erkekler,baba yasinda erkeklerle evlendirilme tutumunun surmesinin onu nasil alinacak, konunun hukuki suc boyutu konusulmalidir.
Şimdi hocam bir yerde dediniz ki. Nasıl ki Atatürk'e laf söylendiği zaman zoruna giden insanlar var ise Peygambere de laf söylerseniz tabi tepki verecek insanlar olacak. O yüzden empati yapmamızı istediniz. Bende bu sözünüz üzrine düşündüm ve empati yapmaya çalıştım ama yine olmadı. Çünkü sordum kendime ya 1500 yıl önce yaşamış bir Arap bedevi benim hayatıma ne kazandırdı, yani onun benim hayatıma ve geçmişime olumlu ne katkısı olmuş. Cevap yok. Ama diğer taraftan Atatürk dediniz adam bu topraklarda hala özgür şekile yaşamamızı sağlamış ve benim hayatıma etki etmiş milyonların geleceğini olumlu yönde değiştirmiş biri. Kısaca Peygamber 1500 yıl önce kendi topluluğunun ilerici bir lideri olabilir ama bu beni Türk olarak şuan zerre ilgilendirmiyor. O yüzden sağlıklı düşünen her insanı da ilgilendirmemesi gerekiyor. Çöl araplarının yüzlerce yıl önceki geneleklerini din diye sünnet diye insanların gözüne sokuluyor. Bu şekilde ayakta kalmaya çalışan dinde peygamberi de eleştirilir. Bu kaçınılmaz İslam dini sadece ahlakı temelli bir pozisyona çekilmeden bu çatışmalar bitmeyecek ve artarak devam edecek.
Öncelikle sohbetiniz yorumlarınız verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Benim bütün bunlardan anladığım başka bir iki yorumdaki gibi Ortadoğu ve Arap toplumlarının kültürlerine göre inmiş ayetler (veya yazılmış) Küçük yaşta evlilik eski dönemlerde pek çok toplumda yaşanmış ve hala yaşanmakta. Sebebi paranın veya gücün evliliklerle garantilenmesi elde tutulması. Yanlız üzücü kısım kız çocuklarının kadınların mal ya da bedel olarak görülmesi. Bazen bir peygamberin kızı güç için, bazen filanca kontun kızı ünvan için, bazen bir köylü kızı birkaç koyun için kurban edilmiş. Lazım değilse de diri diri gömülmüş. Bu yanlış her nerede başladıysa ve devam ediyorsa karşısında durmak gerekir. Tartışmak gerekir. Anlatmak gerekir.
Dücane hocam; görünen o ki bazı toplumlarda ve bazı dönemlerde evlilik anlaşması iki erkek arasında yapılıyor. Evlilik damat ve kayınpeder arasında yapılan anlaşmayla gerçekleşiyor.
Sevgili hocam , kafamdaki deli sorulara bir cevap bulabilir miyim diye sonuna kadar dinledim. Belki cok basit gelebilir ama șunu sormak istiyorum. Allah yasanilan olaylar uzerine ayet indiriyor ,yasaklar koyuyor : icki icmeyin , giybet etmeyin vb. Peki kiz cocuklari icin cok aci olan bu konuda neden bir tavsiyede bulunmamiş. Anladigima gore peygamberde olsa , halifede olsa neticede bir erkek . Kizin, cocuk falan olmasi farketmiyor işine geliyor , hosuna gidiyor. Peki benim guzel Allahim, zulmu yasaklayan, merhametli Allahim bu kiz cocuklarina yapilanlari neden gormezden gelmis😢
Bakın bizlere tuhaf gelsede, coğrafi farklılıkları görmek zorundayız, Afrika'da ki bir kız 8 yaşında buluğa ererken İskandinav ülkelerinde 17 18 olabiliyor, yaani olay göreceli olduğu için ölçü hayız görmeye başlaması ve vücut gelişimi. Allah kızları neden korumadi vs , farklı bakarsak tam tersi kota koymamakla korumuş gibi, zira özellikle kırsal yerlerde kız çocukları tehlikede, bazen komşu veya kuzen olan akranları tarafından her an tehlikede, biran önce baş göz edilme telaşı var, hâlbuki asıl tehlike günümüzde, kızlar 25 30 yaşına kadar evlenmiyor, ileri yaşlara kadar başından neler geçiyor bilmiyoruz, o kadar çok gençlere rastliyorumki, meydanlarda dakikalarca af buyrun sarılıp öpüşüyorlar, günümüzde normal olan bu durum, geçmiş dönemlerde tam bir felaket, şimdi siz söyleyin, kızları korumayan geçmişe bakınca Tanrımı, günümüze bakınca bizlermi ?
Aslında ayet her şeyi çok iyi özetliyor. "Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır." anlaşılıyor ki insanlar Hz. peygamberin vefatından sonra hala soru sormaya devam ettiler. ve bu sorulara cevap vermek isteyen alimler!! dinin içini boşalttılar yerine başka şeyler koydular. oysa Kuranda Allah " dininizi kemale erdirdim" buyurduğu halde
peygamberlik diye bir şey mümkün mü? belki oda kültürel? önüne gelen kendisini peygamber ilan etmiş. Tarihi kazananlar yazıyor ama nesnel bir okuma yapmak lazım
Suçun hep insanlara atılmasını sevmiyorum. “Kuranı yanlış anladık / anlamayı beceremedik, kafirler iman etmedi, alimler içini boşalttı, şunlar şöyle yapmadı bunlar böyle yapmadı” gibi söylemlerin inandırıcılığı yoktur. İnançla ilgili bir sorun olduğunda suç hep insana atılır. İnanç, kitap mükemmeldir ama insanlar bir türlü doğru anlamaz, iman etmez, uymaz falan filan. Söylem yüzyıllardır böyledir ve çok ucuz bir numaradır.
@@randomhuman5525 Bir gün haksız bir iftiraya uğrarsan o gün çok güvendiğin insanlardan çoğunu yanında göremezsin. Yolda karşılaşsan kafasını eğip görmezden gelirler. Telefonlarına dahi çıkmazlar. Bu insanlar daha düne kadar sürekli yanında olan insanlardı. Onlara o kadar güvenmiştin ki seninle aynı karede görünmekten korkarlar. Sana atılan suç bir de vatan haini gibi bir yafta ise insanların senden bir cüzzamlı gibi kaçtığını görürsün. Oysa senin suçsuz olduğunu böyle bir şey yapmayacağını çok iyi biliyorlardır. Lakin gerçeği dile getirmekten korkarlar. Diyelim ki bir futbolcusun. Takımın en iyi oyuncususun. Taraftarlar sana her maçta tezahürat yaparlar. Hatta hakkında şarkılar, şiirler yazarlar. Fatih, kral gibi lakaplar takarlar. Sonra yıllar geçer eski formunu kaybetmeye başladığında bu defa aynı taraftarların sana ıslık çaldığını, yuhaladıklarını işitirsin. Hatta bazılarının sana ve sevdiklerine küfrettiğini duyarsın. Bu durum başka bir takıma transfer olmanda da geçerlidir. Artık onların gözünde bir değerin yoktur. Bir arkadaşım anlatmıştı. Köyde kışın bazı eşekler sahipsiz, aç, orda burada gezinirlermiş. Kimse bu hayvanlara ne saman ne de yem verirmiş. sonra yaz gelince bu eşekleri bazı insanlar sahiplenirmiş. Yazın işlerini bu hayvanlarla görürlermiş. Yemini, samanını verirlermiş. Ahırlarına alırlarmış. Sonra kış gelince bu hayvanları tekrar sokaklara bırakırlarmış. Sen insanları tanımamışsın. Hele bir düş, o zaman görürsün
Hocam; kültür ve zaman farkını algılamak için ORTAÇAĞDA veya anlattığınız dönemde AVRUPADA KADIN konulu bir sunum yaparsanız çok değerli olur ... teşekkürler....
Hocam size nasıl ulaşabilirim. Yenişafak gazetesinden , kitaplarınızdan ve videolarınızdan takip ediyorum. Kafam da büyük soruları size nasıl sorabilirim..
Dücane bey, bilgi teorisi serisi yapmanız mümkün mü? Ernst Fon Asterin bilgi teorisi ve mantık ve Sara Çelikin ilk çağdan yeni çağa bilgi felsefesi kitabını okudum geçmişte fakat benim için pek faydalı bir okuma olduğunu söyleyemem. Düşünce tarihi içinde düşünürler bilgiyi nasıl anlamış kavram nasıl değişmiş ve günümüzde bilimsel çercevenin sunduğu bilgi anlayışı nedir, bilmenin inançtan varsa farkı nedir gibi konuları içeren bir seriyi topluma armağan etseniz ve istifede etsek mutlu oluruz. Bir de yapay zeka teknolojisinin bilgi teorisi açısından nasıl yorumlanıyor buna değinebilirsmisiniz?
Burdaki sorun sosyoloji değil ki Hocam.. O sosyolojide birçok konu ayetlerle değiştirilmiş, birçoğuna neşter vurulmuş, ters yüz edilmiş olmasına rağmen, Allah’ın çocuk yaştaki evliliklere ilişkin fizyolojiye, psikolojiye bu kadar ters bir uygulamaya neden müdahale etmediği.. Mesela neden 15 yaştan öncesine ruhsat verdiği.. Ya da bu konuya değinmediği..
Konuşurken bu konudan bahsedildi. Fizyolojik olarak hangi yaşta doğurganliga ulaşıldığı değil akıl balig olduğudur. İslam sonrası bir çocuğun akıl balig olma yaşı 15 kabul edilmiştir.
@@M.R.E06Islamin hicbir kaynaginda boyle bir yas sinirlamasi yoktur. Hicbir hadis ve Kuran ayetinde yas sinirlamasi yok. Lutfen iskembeden sallamak yerinde arastirip yorum yapin Mine Hanim.
@@Ozcem2016 kim iskembeden atıyormuş bakalım."Akil bağli yaşı ise; Ebû Hanîfe'ye göre erkek on sekiz, kız on yedi yaşını tamamlayınca, İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre ise erkek-kız ayırımı olmaksızın çocuk on beş yaşını tamamlayınca fiilen erip ermediğine bakılmaksızın hükmen bulûğa ermiş sayılır.".
@@Ozcem2016 kim diyor. İslam hukukculari diyor."Akil bağli yaşı ise; Ebû Hanîfe'ye göre erkek on sekiz, kız on yedi yaşını tamamlayınca, İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre ise erkek-kız ayırımı olmaksızın çocuk on beş yaşını tamamlayınca fiilen erip ermediğine bakılmaksızın hükmen bulûğa ermiş sayılır.". İskembeden kim sallıyor belli oluyor.
Hocam 16.12.2022 tarihli çocuk yaşta evlilik ile ilgili diyanetin hutbesinde erken yaşta evliliğin İslam'a aykırı olduğu ifade edilmektedir. Yani söylediğinizin aksine bu konuda diyanet sessiz kalmayıp benzer tartışmalarda 2 yıl önce cevabını vermiştir. 17:30
2 saat dinledim ama antropolojik çözümleme duyamadım :((( biraz daha metodik (akış belirleyip alt başlıklar halinde) yapmalısınız Dücane hocam bu konuşmaları
Yapılması gereken birçok öncelik var. Sokaklarda başıboş gezen, yer yer çeteleşen, hiç kısırlaştırma yapılmadığı için sürekli üreyen afedersinz arap göçmenlerin toplatılması, Esad'la görüşülüp geri dönüş sağlandığı takdirde onlar için yeterli barınaklaarın inşası gibi çalışmalara öncelik verip, sosyolojik ve ekonomik rahatlama, sokakların, bakteri, virüs ve çeşitli hastalıklardan arındırılması gerekiyor.
Dücane Hocam, daha önceden "Antik Mısırda Rahip Sınıfı" adlı eserin bahsi geçmesinden etkilenerek kitabı alıp okudum. Bu vesileyle "Ankara Okulu Yayınları" ile tanışmış bulundum. Aynı yayınevi'nin antik Araplarla ilgili bir çok kitabı mevcut, bu videoda da bahsettiğiniz konuyla alakalı o döneme ışık tutması bakımından bu eserler hakkında bir bilginiz var mıdır, varsa başka yayınevleri de dahil hangi kitapları (türkçe ve ingilizce) önerirsiniz ? Hepsini almak nasip olmayabilir çünkü; kitaplar biraz tuzlu.
İzninizle burada da konular açıklanmış: Culture Club TV’de İntikamın Tarihi başlıklı; Nevzat Kaya da çok güzel anlatmıştı! Nebuch kanalında “Bahsedilenler Şehirlerdir” serisinde farklı bir bakış açısı veriyor!
Hocam, siz bu konuyla hic alakasi olmayan bir yayininizda, Zeki-Metin tiyatrosunda yer alan ve Metin Akpinar tarafindan gerceklestirilmis bir kurban kesme ritüelinden bahsetmistiniz. Hocam hala ayni hikaye donmuyorsa ben de ben degilim. Yasaklar, yasaklar, yasaklar... cok huzunlu...
Otoritenin Diamond Tema ya yönelik tavrı hakkında görüşünüzü öğrenebilir miyiz? Linç kampanyası, İşidin olum listesine konması, eleştiri yapanların sonu mu olacak?Diamond Tema günümüzün sarı öküzü ise,tavrımız ne olmalı!?
Hocam,saf din olanla Arap kültürünü ayıkladığımızda elimizde kalanlar insan aklının ve tecrübesinin ulaşamayacağı şeyler mi? İnsan aklı ve tecrübelerimiz, birikimlerimiz tanrıdan geldiği iddia edilen o saf din olan şeyleri bulabiliyorsa insan neden bir dine ihtiyaç duysun? İçimizdeki inanma ihtiyacını karşılamak için mi? Ya varsa deyip gazabından emin olmak için mi?
Merhabalar. Hz Muhammed'in peygamber olduğunu göz önünde bulundurunca, peygamberin millete iyiyi doğruyu söylemesi ve uygulaması gerektiğine inanırsak, o var olan uygulamanın yanlış olduğunu söyleyip, olması gerekeni yapmasını beklemek gerekmez mi. O da herkes gibi yaparsa, geliş amacına ters düşmez mi ki bi çok yanlışı düzeltmek için uğraştığını biliyoruz. Ne dersiniz sevgili hocam.
@@yusufsarac6117 samimi söylüyorum iki tane lüferim var, ben kendi hakkımı sana veriyorum. Keşke denk gelsek, ben rakıdan da vazgeçtim, hoca konuşsun yeter.
Arapçanın ve tabi Aramice ve İbranicenin atası Akadça, Sümer ve Babil uygarlıkları ile çok zenginleşiyor. Akadlar bu uygarlıkların mirası üzerine konuyor.
Dilbilimciler Arapça'nın son 3000 yıllık gelişimini çeşitli açılardan açıklamaktadırlar. Arapça'nın bu uzun süreçteki evrimi, dilin ses yapısı, gramer özellikleri, kelime dağarcığı, yazı sistemleri ve kültürel etkileşimleri üzerinden incelenir. İşte bu süreçte dikkate alınan bazı önemli faktörler: Kökenler ve Erken Dönemler: Arapça, Semitik dil ailesine aittir ve MÖ 6. yüzyıldan itibaren Arap Yarımadası'nda konuşulmaya başlanmıştır. İlk dönemlerde, Arap kabileleri arasında farklı lehçeler ve ağızlar kullanılmaktaydı. Kur'an ve Standartlaşma: İslam'ın yayılmasıyla birlikte Arapça, Kur'an'ın kutsal metni olarak önem kazandı. Kur'an'ın etkisiyle Arapça, standart bir yazı dili olarak gelişti ve geniş bir coğrafyada yayıldı. Bu dönemde Arapça'nın grameri ve dilbilgisi standartlaştırıldı. Ortaçağ ve Edebiyat Dili: Ortaçağ boyunca Arap dünyasında edebiyat, felsefe, bilim ve hukuk alanlarında Arapça kullanıldı. Bu dönemde Arapça, zengin bir edebi ve bilimsel terminolojiye sahip oldu. Özellikle Abbasiler döneminde Arapça'nın gelişimi büyük ölçüde teşvik edildi. Dil Değişimleri ve Dialektler: Arapça, zaman içinde farklı coğrafi bölgelerde ve topluluklar arasında değişiklik gösteren lehçe ve ağızlar geliştirdi. Modern Arapça'nın dağişik lehçeleri ve standart Arapça arasındaki ilişki, dilbilimciler için önemli bir araştırma konusudur. Modernleşme ve Standart Arapça: 19. yüzyıldan itibaren Arap dünyasında modernleşme hareketleri ve ulusal bağımsızlık mücadeleleri, dilin modern standartlaşmasını ve dilbilimsel tartışmaları tetikledi. Bu süreçte standart Arapça'nın geliştirilmesi ve modern Arap edebiyatının yükselişi önem kazandı. Günümüzdeki Durum: Günümüzde Arapça, 22 resmi dilin kullanıldığı Arap Birliği ülkelerinde resmi dil olarak kabul edilmekte ve çeşitli topluluklar arasında konuşulmaktadır. Modern Arapça'nın yazı dili ve standart formu, medya, eğitim, hukuk ve iş dünyasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Dilbilimciler, Arapça'nın bu uzun tarihî süreçteki gelişimini bu ve benzeri faktörlerin etkileşimi üzerinden analiz ederek anlamaya çalışırlar. Bu analizler, dilin evrimini, kültürel etkileşimlerini ve dilbilimsel yapısını anlamak için önemli ipuçları sağlar.
Arap kelimesi Asurca ve batılı demek (Kufe ve Ur şehrinin batısı) Arapça; asurca, aramice, süryanice,kufe dili, farsça, ibranice toplama bir dil. Arap milleti anlamında ilk kez Emeviler kullanıyor. Emevilerden önce böyle bir millet yok, 12-16 arası kabile var! Sesli harfler ve harekeler olmadığı için en zengin değil en fakir sözlü dil iken 9.yüzyılda yazı diline dönüşmüştür! İlk yazılı Arapça kitap, "Müsteşriklerin Müverrihleri" olarak bilinen ve genellikle 9. yüzyıla tarihlenen "Kitab al-Ayn"dir (El-Halil ibn Ahmed el-Farahidi ) Arap alfabesi 9.yüzyılda: [Tehẕîbü’l-luġa (Ezherî) MS.895 el-Muḥkem (İbn Sîde) MS.1066 eş-Ṣıḥâḥ (Cevherî) MS.1090’dan önce et-Tenbîh ve’l-îżâḥ ʿammâ vaḳaʿa fi’ṣ-Ṣıḥâḥ (İbn Berrî) MS.1187 en-Nihâye (Mecdüddin İbnü’l-Esîr) MS.1210 İbn Manzûr Lisânü’l-ʿArab 1290 ( üstteki tarihsel tüm isimlerin kitaplarını derlemiştir.) Muhammed B.Abdülvehhab Kitab-ül Tevhid MS.1792 ( vehhabiliğin kurucusu; kitabında ayetten başka hiç bir yorum yok!Yorumsuz!)] Kitapta toplam 1980 kelime var Varsh ve Nash olmak üzere yazılış ve anlamları farklı ~26 farklı kitap var! Metinler ve yardımcı metinler ~200 yıl sonra yazılmış gözüküyor.
Sn. Dücane, o vakitlerde kullanılan paralarla ilgili bilginiz var mı? Ticarette takas usulü mü veya altın, gümüş vb. paralar mı kullanılıyordu? Veya yerine göre farklı bir alış-veriş mi yapılıyordu?
Arapların “dinar” dediği para birimi adının Romalıların para birimi “denaryus” sözcüğünden geldiğini biliyorum. Araplar diğer toplumlarla ticaret yaptığından para kullanımını biliyor olmalı.
@@randomhuman5525 "O vakitlerde" diye sorgularken Araplar dinar kullanıyordu gibi bir ifade çok geniş kalıyor. Dinar(o vakit dinar kullanıyorsa) parasını kim basıyordu, kim yapıyordu? Bu işin ustaları o vakitlerde vardı di mi?
@@rekaajans130 O vakitlerde dinar kullanıyorlardı demiyorum. O vakitlerde Roma denaryusu kullanıp sonraları devlet olup kendi paralarını basınca bu para birimine eskiden gelen alışkanlıkla “dinar” demiş olabilirler. Denaryus kendi zamanının bir nevi dolarıydı. Diğer toplumları etkilemiştir.
Bu konuyu aciklayan en iyi ifade "anakronizm". Diamond Tema'nın tek hatası bugünün ahlâkî ve modern kültür değerleriyle geçmişte ve belirli bir coğrafya/ırk tabanlı kültürel bir uygulamayı(geleneği de diyebiliriz) değerlendirmesidir. Bu durum pek çok insana etik/ahlâkî gorunmese de o dönemin normaliymiş. İslam'ı Arap kültürünün iyisiyle kötüsüyle, moderni veya köhnesiyle yaşam biçimi haline getirmek olarak servis edenler yüzünden bu tür sorunlar çıkıyor bence. Ben din âlimi değilim o yuzden bu konularda ahkâm kesmek haddim değil. Ama sünnet meselesinde dış görünüş ve geleneksel(,Arap geleneği) gibi konulardan ziyade paylasmak, iyilik, suçları yüze vurmama , gönül kazanma gibi davranışsal sünnetler takip edils3 daha iyi olur bence. Sol elle iş görmek gibi bir konuyu rüşvet, yetim ve kul hakkı, vergisiz kazanç gibi konulardan daha cok konuşan din adamları olduğu müddetçe bizim dinimizin özünü kavrayamayiz. Bir de hep bel altı konuşan sözde din âlimleri var. Önce onların sayısını azaltmak lazım.
Peki şöyle düşünelim. Peygamber islama aykırı bir iş yapamayacağına göre söz konusu olaya islam onay veriyor (çirkin görmüyor, yasaklamıyor) demektir. İslamın bu tutumu evrensel midir tarihsel midir? Anakronizm yapan kim?
Çoğu insan konuyu anlamamış! Gelenekselciler; laiklik kalksın, ş*r*at gelsin! diyor ve “çocuk gelinler” devam etsin, s*nn*t diyor, anayasamıza göre bu “suçtur”! Tartışma bu noktada başlıyor! “21.yüzyılda, günümüzde sizce ahlaklı mı bunu devam ettirmek “ diye soruyorlar! Konu çarpıtılıyor! Hatırladığım kadarı ile; Geçen sene s*nn*t diye 6 yaşında çocuğunu şeyhe verince kıyamet kopmuştu! 30 yıl ceza aldı! S.Arabistan, son ~5-6 yıldır güncelleme başlattı! 24 Aralık 2019’da yasa değişti ve 18 yaş altına yaptırım getirdi!
Çoğu insan konuyu anlamamış; Agnostikler, deistler, apateistler, ateistler, panteistler, tengriciler, modernistler (tarihselciler) vb Laik Kanunlara, evrensel hukuka uyun diyor! Burası Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Şeriat gelecek biz ne dersek O olacak dendiği için konu buraya geliyor ki, anayasamıza göre bu “suçtur”! “21.yüzyılda, günümüzde sizce ahlaklı mı bunu devam ettirmek “ diye soruyorlar! Konu çarpıtılıyor! Gelenekselciler; laiklik kalksın, şr..t gelsin diyor ve “çocuk gelinler” devam etsin, snnt diyor! Tartışma bu noktada başlıyor! Herkes inancında özgür; evrensel hukuka, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan haklarına ve toplum sözleşmesine uyduğu sürece! 21.yüzyılda çocuk gelinler “suçtur”! 7.yüzyıl örfü 21.yüzyılda devam ettirilemez! Çünkü antropolojik gelişim evreleri sözkonusu. Metinler, tefsirler evrensel hukuka göre güncellenmelidir! Bu tartışma aynı zamanda güncellensin diyenlerle güncellenmesin diyenlerin tartışması! Hatırladığım kadarı ile; Geçen sene snnt diye 6 yaşında çocuğunu şeyhe verince kıyamet kopmuştu! 30 yıl ceza aldı! S.Arabistan, son ~5-6 yıldır güncelleme başlattı! 24 Aralık 2019’da yasa değişti ve 18 yaş altına yaptırım getirdi! Tüm inanç ekolleri konferans vb yapıp akla, vicdana ve evrensel hukuka aykırı kısımları, insanlık onuruna uygun hale getirmeli!
@@barahirdunedain22 Uygulamayı devam ettiren kitle çağın gerisinde kalarak ters anakronizm yapıyor aslinda. Eski Arap kavimlerinin geleneğini çağımıza taşımaları böyle açıklanabilir. Peygamberimiz bu çağda yaşasaydı böyle yapmazdı aksi halde cahiliye döneminin kızları diri diri toprağa gömen geleneğini devam ettirdi.
Hiç bir din , felsefe ya da ekol içine doğduğu toplumun sosyolojisinden ve çağının özelliklerinden bağımsız değerlendirilemez. Tarihte yalnız arap cografyasında değil , dünyada başka toplumlarda da çocukluk çağı evlilikleri vardı. İnsanlık serüveninde, çocuk evlilikleri tarihin tozlu raflarında kalmıştır. Önemli olan bu olguların kutsanmadan geride bırakılabilmesidir.
Kesinlikle katiliyorum. Tarih bilimi zaten bunu elestirmez elestiremez. Mesele butun bunlarin evrensel oldugu iddia eden ve zorla herkese kabul ettirmeye calisan yobaz insanlara anlatmakta.
Objektif olarak adım adım sorgulayacak olursam: Din ve kültür, etle tırnak gibi, ayrılması oldukça güç. Hz. Peygamberin bir çocukla evlilik yapmasını da( diğer pek çok davranışları gibi) pekala kültüre bağlayabiliriz. (Hz aişeyle çok genç yaşta evlenmesinin faziletlerini sayanlar da var. Fakat 9 yaşında zifafa girme kısmında olay tıkanıyor şahsen bende. ) Kültürüyle uyumlu olanı yapmış diyelim... Günümüzde apaçık ahlaksız ve o çocuğun psikolojisine bir hayli zararlı olarak görülen bu eylem; haydi ahlaksızlık tarafını bir kenara atalım, ahlak ve kültür subjektiftir çünkü. Psikiyatri biliminde bireyin gelişim aşamaları adım adım kuramcılar tarafından ortaya konuldu. 9 yaş kesinlikle cinsellik yaşanacak yaş değil, çocukta psikolojik olarak derin yaralar açabilecek, karakterinde bozulmalara sebep olabilecek bir şeyden bahsediyoruz. Çoğu kız çocuğu o yaşta henüz daha adet bile görmemiş oluyor. Bu durumda benim aklımı kurcalayan kısım şu: Tanrı neden yasakladığı diğer zararlı şeyler gibi bunu da yasaklamadı? Helal ve haramlara baktığımda, tanrının genelde iyileri teşvik ettiğini, zararlı ve kötü şeyleri yasakladığını görüyorum. Fakat çocukla evliliği yasaklamadı? Bu durumda tanrı, kız çocuğunun psikolojisini, iyiliğini yeterince önemsemiyor muydu? Gerçi o zaman bireyin pek de bir önemi yoktu, insanlar kim kime dum duma bir şekilde yaşıyorlardı da... Tanrı, peygamber eşlerinden bir şey isteneceği zaman perde arkasından istenmesini, peygamber hanımlarıyla evlenilmemesi gerektiğini emredecek kadar ince düşünceliydi ama. O halde Tanrı kızları önemsemedi. Ayrıca, dinin kültürle iç içe olduğunu, peygamberin bu davranışının 1500 yıl sonra bile onun takipçileri tarafından örnek alınabileneceğini Tanrı şüphesiz ki biliyordu. Neden tanrı, dininde çok fazla muğlak ve controversial alan bırakıyor? İmtihan amaçlı olduğunu düşünmüyorum. Din, bizi doğru yola iletmek için gelmedi mi? Doğru yol belli olmalı ki ulaşalım. Doğru yol esnek bir şey belki de, zamanla değişen bir şey. O halde zaman değiştikçe din de güncellenseydi ne iyi olurdu.
Çok güzel noktalara değinmişsiniz. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum. Kuran'da cennetin mevzu bahis geçtiği bir ayette "tomurcuk m*emeli kızlardan bahsediyor. Bahsedilen bu nitelikteki kızlar ise yine bluğ çağındaki kızlara işaret ediyor. Yani ben buradan şu sonucu çıkarıyorum, Kur'an Arapların geleneklerinin kitabıdır, dinin değil. Bir de Kuran'da her nedense Ortadoğu dışındaki hiçbir kavimden bahsedilmez. Bu da çok dikkat çekici. Kuran'da yer aldığı kadarıyla bahsedilen peygamberler Ortadoğulu, felaketler- helaklar (Lut ve Semud kavimleri) Ortadoğudaki olayları konu edinmiş, peki ya dünyanın geri kalanı için hiç mi bir bilgi, işaret, hikaye, peygamber olmaz. Orta Asya'dan, Afrika'dan, Amerika'dan, oradaki topluluklardan, oralara gönderilen herhangi bir peygamberden hiç mi bir bilgi olmaz. İşte benim için dananın kuyruğu burada koptu aslında.
Sadece tomurcuk memelerden bahsetmez, kaba ifadeyle Yumuşak erkek çocuklarından da bahseder. Bu da sanırım o toplum için çok anormal bir durum değilmiş.
Sorulması gereken teğet geçiliyor gibi. Evet evlenme yaşı kültürel olabilir ve bu dönemin insanlarına normal gelebilir. Asıl soru ve üzerine düşünülmesi gereken tanrısal olduğu düşünülen temsiliyetin(mutlak doğrunun) bu olguyla çelişip çelişmediği
Yaşadığı kültür ve coğrafyadan bağımsız tanrısal temsil mümkün mü... Eskiden sadece din adamlarına özgü gibi görülüyordu tanrı ile iletişim. Hz Muhammed ve diğer peygamberler din adamı olmayan birinin de, sıradan insanın da bu iletişimi kurabileceğini göstermek adına iyi örneklerdir. Mükemmel olmak gerekmiyor... Her kararın isabetli olması gerekmiyor, her kararın uhrevi kutsallığı da gerekmiyor. Hayat yaşıyoruz, yaşadılar... Güzeli görüp alıp yola devam etmek varken mükemmeli ararken yoldan kalmanın anlamı yok bence... İki tarafta da aşırı dogmatik bakmanın zihni kilitlemesi dışında birşey görmüyorum.
@@rsquared454Budizmdeki iyilikleri görün onları alın. Tek bir dine bağlı kalmayalım çeşitlilik olsun. Heybemizi diğer dinlerin iyiliklerine de açalım. Kendimizi tek dine bağlı kalacağız diye dogmatikleştirmeyelim. Sadece sinlerle de sınırlı kalmayalım. Platon, Aristoteles, Kant, Hegel vb. ne varsa ne alabiliyorsak alalım.
Diomond hadis okudu hakaret etmedi diyenler için 1.18-1.28 arasına bakmalarını tavsiye ederim gayet hakaret var , sırf dinsiz diye korumanız gerekmez adaletli olun
İnsanlık tarihinde toplumların kadına biçtiği roller, uygarlıklara göre değişiklik gösterse de en büyük etkinin “inançlar,” daha doğrusu inançlar üzerinden insanların yaptıkları yorumlar olduğu söylenebilirdi. Diğer yandan kadının inançlara göre konumu, tek bir dönem veya coğrafya ile açıklanamayacak kadar karmaşıktı. Kadınlar, tarihin ilk çağlarında, erkeklerle ortak bir yaşamı paylaşırken tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışıyla genel anlamda “günah” unsuru olarak kabul edilmeye ve gizlenmesi gereken bir varlık olarak görülmeye başlanmıştı. Eski Yahudi hukukunda koca, kadının mutlak efendisi olarak görülürken hiçbir sınır olmaksızın çok sayıda kadınla evlilik caiz sayılmıştı. Ancak daha sonraki devirlerde, sınırlama getirilerek bu sayı dörde indirilmişti. Hıristiyanlıkta ise biri “büyük günahın” müsebbibi olan Havva, diğeri bakirelik ve iffeti ifade eden Meryem olmak üzere iki klasik kadın, sembol olarak kabul edilmiş, bütün kötülüklerin sebebinin kadın olduğu düşüncesi, asırlar boyunca Hıristiyan dünyasında egemen olmuştu. Papazlar, sürekli kadının “pislik ve şeytanın silahı” olduğunu söylemişlerdi. Her iki dindeki bu yaklaşım aklın egemenliğinde, toplumun din baskısından kurtulmasıyla değişmişti. Diğer yandan kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömen veya kadını cinsel arzuları tatmin için alınıp satılabilen bir mal olarak gören Cahiliye devri Araplarında, İslamiyet’in kabulü, kadınlar için büyük bir devrim olarak kabul edilebilirdi. Böylesi bir toplumda, İslam’ın etkisiyle kadına “hayatta kalma” gibi bir hak verilirken toplum içindeki konumu da eskiye nazaran iyileşmişti. Kuran’ı Kerim’e dayanan ve Hz. Muhammed’le yaşanan bu iyileşme, kadınlara karşı yasakçı uygulamalarla, kötü ve fıkıh yorumlarla kesintiye uğramış, İslamiyet’in kabulüyle yükselen kadının statüsü, Cahiliye devri kadar olmasa da oldukça aşağıya çekilmişti. Tarihte yaşanan bu süreç göz ardı edilerek kadını erkek karşısında ikincilleştiren Arap geleneği, dinin bir parçası haline getirilmişti. Bu anlayışla şekillendirilmeye çalışılan Müslüman kadın, hem kültürlerde, yine İslamiyet’e dayandırılarak sosyal olarak sınırlandırılmaya çalışılmış ve asırlarca görünmez kılınmıştı. Diğer yandan Orta Asya’dan İspanya’ya kadar geniş bir coğrafyaya ve farklı kültürlere nüfuz eden İslamiyet’in her toplumda farklı algılanabileceği ve her toplumda bu algıya göre kadının konumlandırılabileceği bir gerçekti. Türklerde İslamiyet öncesi Şamanizm inancıyla şekillenen kadın, ortak yaşam anlayışıyla erkekle birlikte hareket etmiş, bu birliktelikte biri diğerine üstün veya bastırılması gereken bir varlık olarak görülmemişti. Erkek Şamanlar olduğu gibi kadın şamanlar da olmuş, kadın ikinci plana itilmemişti. Kadınlar da erkekler gibi at binmiş, ok atmış, ava gitmiş ve savaşmıştı. Türkler, çağdaşı uygarlıkların aksine Şamanizm’den kaynaklanan bu anlayış ve göçebe yaşam gereği, asırlarca kadınla erkeği neredeyse eşit kabul etmiş, kadın-erkek ortak bir sosyal hayatı paylaşmıştı. Erkek egemenliğini pekiştiren bir inanç olarak algılanan İslamiyet’in kabulüyle Arap ve İran kültürünün etkisinde kalınmış, ancak uzunca bir süre kendine özgü yapısını korumuştu. İslamiyet’e göre kadın algısı, her ne kadar Arap geleneği ile harmanlandıysa, Türkler de İslamiyet’i kendi kültürel motifleriyle uygulamaya koymuşlar, tarikatlara göre kadın algısı, çeşitlilik göstermişti. Selçuklu kültüründe kadın, eşiyle beraber, arkadaş gruplarıyla veya tek başlarına tasvir edilmiş, birey olarak değerini korumuştu. Kadının bu statüsünün korunmasında erkeklerin de bu yöndeki tutumlarının rol oynadığına dikkat çekilmişti. Faslı bir Müslüman seyyah olan İbn-i Batuta seyahat notlarında bu durumu şöyle açıklamıştı: “Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan davranışlar arasında, burada erkeklerin kadınlara gösterdikleri aşırı saygıdır. Bazen kadınlara erkekleri ile beraber rastlarsınız ve o vakit bu adamları, onların hizmetkârları sanırsınız.” Gerçekten de Orta çağ Avrupa’sında kadınlar cadılıkla suçlanıp yakılırken Türklerde kadının konumu dikkat çekiciydi. Tarihten süregelen bu farkın devamlılığını sağlayan en büyük etki, bütün baskı ve yasaklamalara rağmen kadına değer veren, onu ikincilleştirmeyen Bektaşi, Alevi kültürüydü. Osmanlı’nın ilk yıllarında, kadınların erkekten kaçması veya tesettür konusunda tutuculuk olmadığı gibi henüz kadın eve kapatılmamıştı. Yıldırım Beyazıt döneminde sarayın eğlence merkezi haline gelmesiyle kadına bakış değişmeye başlamış, kadınların kapanmaları istenerek kılık kıyafetleri ve sokağa çıkma günleri fermanlarla tespit edilmişti. İmparatorluğun başkenti İstanbul’un kadını erkek karşısında ikincilleştiren anlayışı, Bizans’tan süregelen bir kaderdi. Bu durum, özellikle Fatih’ten sonra yaratıcıya dayandırılarak kutsallaştırılmaya başlanmış, kadın sosyal hayattan çekilmeye, örtünerek gizlenmeye ve eve kapatılmaya çalışılmıştı. Esasen saraylı ve zengin kadınlarla toplumun diğer tabakalarındaki kadınlar arasında fark olsa da kadının toplum içindeki konumu, egemen olan siyasi gücün eğilimine göre şekillendirilmeye çalışılmıştı. Özellikle idari gücün merkezi olan İstanbul’da, kabul edilmiş kadın rolleri, gücün dağılımıyla Anadolu’ya kısmen egemen olmuştu. Zira kırsal kesimdeki köylü kadınlar, tarıma dayalı yaşamda geleneksel rollerini sürdürerek kendi sosyal bünyeleri içinde kalmıştı. Saray ve İstanbul başta olmak üzere şehirlerde kadınlı erkekli bütün bireylerin ortak yaşam alanı olarak sürdürülen hane anlayışı terk edilerek kadın ve erkeğin yaşam alanları haremlik ve selamlık olarak ayrıştırılmıştı. Dünyaya özgürce bakamayan bu kadınlardan, başta saray kadınları olmak üzere hali vakti yerinde olan ailelerin kadınları belli bir refah seviyesine ve eğitim imkânına sahip olurken diğerleri yaşamın her alanında geri kalmaya mahkûm edilmişler ve kendilerine sunulan hayatı sorgulamadan kabullenmişlerdi. Kutsallık da atfedilen bu kabuller, gelenekselleşerek tabu haline gelmiş, bu tabular fermanlarla yasalaşmıştı. Kadınların bu şekilde sosyal alanlarda gizlenmesi, başta eğitim ve iş hayatı olmak üzere yaşamın her alanına yansımıştı.
@@DucaneCundiogluResmiKanal Hocam merhaba, dinde tinsel olan ve uşsal olanı ayırt etmemiz gerekiyor ve korumaya almamız gereken şeyi buna göre ayırt etmemiz gerekiyor dediniz ama bu esasında dinin kutsallığına dokunma olarak algılanmaz mı? şahsi kanatimce dini bu kadar güçlü kılan şey zaten kutsal olarak nitelendirilmesi ve bunun tartışmaya açık olmaması. çünkü böyle bir işe girildiğinde, toplumun tepkisi bu adam yüceltiyordan daha çok bu dinimizi yeriyor minvalinde yorum yapılacaktır diye düşünüyorum. merak ve hayranlıkla sizi takip ediyorum teşekkürler.
Hocam gözünü seveyim şu videoları parçalara ayırın ve başlık koyun parçalara. Hangi dakikada hangi konu konuşuluyor anlayalım. Bu konuda neden inat ediyorsunuz anlamıyorum. youtube olayının raconu budur hocam rica ediyorum.
Söyleşinin ana hatlarının bir özeti:
1. Konuşmacı, Hz. Ayşe'nin (r.a.) evlilik yaşı tartışmasının siyasi arka planı olabileceğini düşünüyor.
2. İslam'ın temel inanç esasları (tevhid, nübüvvet, ahiret) ve pratik yönleri (ibadet, muamelat, ukubat) kısaca açıklanıyor.
3. Hz. Ayşe'nin (r.a.) evlilik yaşı meselesinin itikadi değil, muamelat (toplumsal ilişkiler) konusu olduğu vurgulanıyor.
4. Konuşmacı, bu tartışmanın günümüzdeki çocuk evlilikleri sorunu ile bağlantılı olduğunu belirtiyor.
5. Evrensel ve tarihsel olanın dindeki yeri sorgulanıyor, değişen toplumsal koşullara rağmen değişmeyen kuralların olup olamayacağı tartışılıyor.
6. 6-7. yüzyıl Arap yarımadasının coğrafi, kültürel ve siyasi yapısı hakkında bilgiler veriliyor.
7. Yemen'in o dönemde Hicaz bölgesi için kültürel ve ticari önemi vurgulanıyor.
8. Yahudi ve Hristiyan nüfusun bölgedeki varlığı ve etkisinden bahsediliyor.
9. Dönemin büyük güçleri (Bizans, Sasani İmparatorluğu) hakkında kısa bilgiler veriliyor.
10. Konuşmacı, o dönemin Mekke ve Medine'sinin fiziksel yapısı, mimarisi ve günlük yaşamı hakkında dinleyicileri düşünmeye teşvik ediyor.
11. Bölgenin iklim koşulları, tarım imkanları ve yaşam tarzı (göçebelik, deve kullanımı) hakkında bilgiler veriliyor.
12. Siyasi yapının kabile şefliklerine dayandığı, merkezi bir krallık olmadığı belirtiliyor.
13. Dönemin kıyafetleri (sarık vs.) hakkında kısa bilgiler veriliyor.
14. İslam öncesi Arap toplumunun yapısı ve kültürü anlatılıyor:
- Göçebe, kabile temelli bir yaşam tarzı
- Erkek egemen aile yapısı
- Çok eşlilik ve erken yaşta evlilikler yaygın
- Kadınların haklarının sınırlı olması
- Okuma yazma oranının düşük olması
15. İslam'ın gelişiyle birlikte Arap kültüründe meydana gelen değişimler ve devamlılıklar tartışılıyor.
16. İslam'ın evrensel mesajı ile yerel Arap kültürü arasındaki ilişki sorgulanıyor.
17. Çağdaş Müslüman bilincinin, İslam'daki evrensel unsurları yerel/kültürel unsurlardan ayırt etme ihtiyacı vurgulanıyor.
18. Modernleşme sürecinde İslam toplumlarının yaşadığı çatışmalar ve gerilimler ele alınıyor:
- Geleneksel yaşam tarzı ile modern yaşam arasındaki çatışma
- Bilimsel bilgi ile dini inançlar arasındaki gerilim
19. Türkiye özelinde modernleşme sürecinin yaşandığı zorluklar ve çelişkiler anlatılıyor.
20. Değişime direnen kesimler ile değişimi benimseyen kesimler arasındaki gerilim vurgulanıyor.
21. Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi'nin dünya üzerindeki kalıcı etkileri hatırlatılıyor.
22. Değişimin kaçınılmazlığı vurgulanarak, değişime direnmenin toplumun geleceğini olumsuz etkileyeceği savunuluyor.
23. Modern bilimsel bilginin reddedilmesinin ve geleneksel anlatılara sıkı sıkıya bağlı kalmanın zararları belirtiliyor.
Emeginiz icin sagolun. Siralamada yukarida olmasi icin begenerek yorum yapiyorum.
Çok güzel bir özetleme olmuş elinize sağlık.
Yahu yapay zeka özetini anlayamıyor musunuz elinize sağlık denmiş.
yapay zekanın da eline sağlık
"Konuşmacı" yerine Dücane hoca deseniz çok daha sahimi olurdu. Kaç kişiyiz ki burada. Kendisi de söyledi, derdi yüzbinlerce takipçisi olan bir influencer değil, yani, avama hitabet etmediğini..
Hocam iyi ki varsınız bizleri, toplumu anlayabileceğimiz bir dil ve üslupla aydınlatıyorsunuz. Allah size sağlıklı uzun ömürler nasip etsin.
Bazılarımız için değişim zor bir doğum gibi olacaktır fakat kaçınılmazdır.
Şu emekleriniz bu toplumda karşılık bulacak, er veya geç 🥹 ❤🙏🏼🙏🏼🙏🏼
Emeklerinize sağlık hocam. Paylaşımınızı üç defa dinledim çok çok kıymetli. En büyük teşekkürü size bir miktarını da konunun gündeme gelmesine ve paylaşım yapmanıza vesile olan gençlere yapalım😊 Paylaşımınız sekteye uğratılan değişim sürecine katkıda bulunacaktır. İyiki varsınız
Hocam ağzınıza sağlık, sonuna kadar dinledim ve konuyu o kadar iyi bağladınız ki dinlerken pek cok konuda aydınlanma yaşadım. Meğer hicbir sey sandığım gibi değilmiş. Bundan sonraki yayınlarınızı da sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Emeğinizi, enerjinizi, engin bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için minnettarım. Sağlıcakla kalın, iyi geceler ✨🙏🩷
R
Yaşadığı hayat, çektikleri, gördükleri ve hatta hataları bile boşa gitmemesi bi fayda sağlaması topluma bir insan için ne mutlu kutlu birşey olsa gerek..🙏
Değerli hocam, bir konuşmanizda prangalar kendiliğinden dökülecek, demiştiniz. O gün bugündür değişim için zorlamıyorum kendimi, yaptığım şey, yola devam etmek ve yoldaslara kulak vermek . Düşe kalka gidiyorum, dediğiniz gibi prangalar döküluyor, beni tutan, bağlayan şeyler , kendiliğinden çözülüyor .
Selamlar 🤍
Sayın hocam bu kapsamlı konuşmanız için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sonuç, din, inanç ya da sizi iyi hissettiren bir ritüeliniz her neyse sizi daha iyi bir insan yapıyorsa devam edin, yok değilse kurtulun ondan. En önemlisi de inancınızla içiçe geçmiş kültürel unsurlari farkedecek kadar da aklınızı kullanın demek isterdim kafası karışık herkese. Saygilar💐
Eyvallah hocam Allah razı olsun siz doğru bildiklerinizi paylaşın devam...
Sayın Hocam. Sizden aldığımız bilgilerle güçleniyor bu gençlik. Bize çabalarınız yerli yerinde ve o kadar yardımcı ki ne kadar teşekkür etsek azdır.
Her zamanki gibi cok verimli bir video oldu benim için , emeginize sağlık 🌼
Dücane bey merhaba , benim eşim Trakyalı seküler bir ailenin oğlu . İçkide içer oruçta tutardı . 10 yıl önce ümreye gitti kendisi . Birdaha hiç oruç tutmadı ve namazda kılmadı . Herkes çok şaşırmıştı . Tam tersinin olacağını sanan aile bireyleri . Aklında kalan dilenci olarak yetiştirilen onlarca çocuk . Ama çok güzel fotoğraflar çekti , kendisi zaten çok ilgilidir fotoğrafla .
bizene yaa verdiğin örneğim tam tesride var az beynini çalıştır
Size tavsiyem, eşiniz birkaç gün Gönenli Mehmet Efendi nin hayatını araştırsın.
Dücane bey bu güzel çözümleme için çok teşekkürler.
Hocam verdiğiniz bilgiler okadar değerliki anlayarak ve keyifle dinliyorum teşekkürler
Hocam çok teşekkürler. Yine çok faydalı ve çok aydınlatıcı bir konuşmaydı.
İyi ki varsınız. 🙏❤
Günümüzde yaşayan müslüman, okumuş, eğitimli birinin şunu yapması gerekir; “ inançlarında herhangi bir zaman, zemin, bölge ayırt etmeden, tüm insanlık için değerli olabilecek ne var elimde? “ bunlara bakacak.. (1.39.18 saniyeden itibaren)
Muhteşem bir yaşam düsturu👏🏻
İyi ki varsınız hocam🍀
Ben sizden çok şey öğrendim hocam. Her şey için teşekkürler 🌸😊
Sizi yıllardır takip ederim ilk kez bu kadar acik konuştuğunuzu görüyorum
Çok teşekkürler Dücane bey...
Teşekkürler hocam emeğinize yüreğinize sağlık iyiki varsınız
Teşekkür ederim Dücane bey nefesinize sağlık
Değerli Hocam, yeni eğitim müfredatı hakkında değerlendirmede bulunursanız çok sevinirim. İyi ki varsınız!
Prof.Dr.Hasan Aydın hoca, kanalına katıldığı paneldeki çarpıcı açıklamalarını yüklemişti!
Q
Merhaba..Dücane hocayı dinlerken ilk zamanlarda konuşmanın ertesi gününü ben de 1×5 Hızlandırarak izliyordum fakat işin zevkinin hocanın konuşmasını normal akışında izlemek olduğunu anladım.Düşünerek sindirerek hissedrrek izlemek için normal hızla dinleyin hocayla beraber düşünür anlattığını daha iyi özümser ve hissedersiniz. öyle ne demiş bakıyım deyip hıxlıca izlerseniz bikaç cümle ile özetlenebilecek anafikri almaktan başka bişey elde edemezsiniz oysa işin büyüsü hocanın ağır konuşmasında ruha dolan bişey var.ifade edebildim mi bilmiyorum.Normal hızla dinlemeyi sevenler beni anlamıştır
⚘️
Herkes aynı değil. Bazılarının beyni yavaş işleyen konuşmalara tahammül edemez. Frekansı tutturmak için karşı tarafı daha iyi anlamak için hızlandırmak gayet normaldir. Duygusal tepkilerden de etkilenmeden karşı tarafın ne anlattığı daha iyi olabilir. Dücane Bey’in mantık kurma biçimi hoşuma gittiği için izliyorum. Çoğu fikrine katılmadığım halde.
Dücane hocanın da sürekli tekrar ettiği bir güzel söz vardır, insan hareket halinde iken düşünemez, durarak düşünür, elbette bunun fizyolojik nedenleri vardır.
Dücane hoca öyle x2 ile falan izlenmez, burası bir haber, spor değil düşünce kanalı, düşünmek emek ister..
Ayrıca insan beyni, bilgileri bağlantısallık içinde algılar, idrak eder, kaydeder, recall yapar, hoca tüm bunları x1 hızında yapabiliyorsa bizde aynı hızda senkronize olmaya gayret edelim derim..
@@muhendisChe Hoca’nın konuşması hızı problem değil zaten. Biz Z kuşağı gençlerin hızlı tüketmeye alışık olması, şahsen ben 1.5x hızda izliyorum. Diğer türlü sıkılıyorum ve uykum geliyor istemsizce.
01:04:51, sarhoş ediyor derken?
İyi ki varsınız. Sağlık ve sıhatle kalın.
Teşekkür ederiz hocam... Doğru bir inanç doğru bilginin üzerine inşa edibilir.
Teşekkürler Dücane hocam bir tanesiniz ❤❤
Bazen Videolariniza ara vermek zorunda kaliyorum. Aklima ilk gelen acaba SAYGISIZLIKMI yapiyorum diye.
Saygilar cok tesekür ederim SIZDEN okadar COK ögreniyorumki.
Hocam saygilar vodyolari 😅kisa degil aksine saatlerce sür sün .iyiki varsiniz
Sevgililer kıymetli ışığımız.🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼
Hocam çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
Allah razı olsun💙
🌺🌼🌸💮Teşekkür ederim🌸💮🌺🌼
Kişinin ön bilgileri (ön yargıları) şerefli olmaya uyum sağlayamama sıkıntısı .. Zaman içinde insanın ne kadar değiştiği yada gelişme yada akletme becerisi kazanması..
İslam dinini hiç böyle anlatani görmedim dinlemedim. Bizi dincilerden kurtarıp bu konuya devam edermisiniz LÜTFEN
Teşekkürler. 🌸
Dücane bey yavaş konuşuyorum diye Xler sizi dinlemiyor sanmanıza gerek yok, 1.5x kat hız opsiyonu var öyle dinliyoruz dinlerken 😂
Ben ×2 de dinliyorum. Gayet anlaşılır
keşke 3x olsaydı 🥲
Bende 1,5 dinliyorum çok güzel
Ayiptir ya, dinlemeyin madem vaktiniz daha onemli
Duymak ve dinlemek aynı şeyler değil, ayrı şeyler. Bence dinlemeğe çalışın eğer yararlanmak isterseniz.
Sayın hocam teşekkür ederiz.
Teşekkür ederim.
ilk izlediğimde birkaç yorum yazdım sildim
fakat içime sinmedi
hocam zamanın adetleri böyleydi denilip kapanacak konu değil
semavi dinler yok etti kendi kendini milyarlarca inananı olması bunları örtmüyor artık.
Hocam bir programınızda;
6.yüzyıl Mekke' sinde yaşayan Haneflerden söz etseniz?
Muhammed nasıl bir sosyolojide yaşadı, kimlerden nasıl etkilendi?.
40 yaşına gelinceye kadarki hayat hikâyesi nedir? Bu dönem neden karanlıkta bırakılmıştır?
Iyi de hocam bu kültürel bir olay diye cocuk evliliğini doğal mi karşılayacagiz.Bunu eleştirmek ve kotu bir uygulama oldugunu haykirmayacakmiyiz.Cocuk yasta hamile kalıp olen bunca sabiyi görmezden mi geleceğiz.
Kültürel derken Arap kültürüne ait, dinsel değil, demek istiyor. Yani siz Türk kültürüne ait ve kültürel değerlerinize ters bir durum ise, eleştirip reddetme hakkınız var. Dini bir kesin hüküm olsaydı, ve ait olduğunuz mesebiniz de bunu kabul ediyorsa, bir Müslüman olarak size de bağlardı. Belirli coğrafyadaki Arap kabile kültürüne ait bir durum olduğu için sizi bağlamaz ve uygulamasınız.
Ayrıca Türk Medeni kanunu ve Ceza kanunu 18 yaş altı evliliklere izin vermez, cezaya da tabidir. Hukuk normalde kültürden de üstündür, tabi sağlam bir hukuk devletiniz var ve muz cumhuriyetine dönüşmediyse.
@@lalekonus2436 o zaman size Kant'i okumanizi tavsiye ederim.Evrensel ahlak diye bir şey var.Cocugun Arabi ,Turku,Almani olmaz.Komsuda ki kötüluk beni bağlamaz derseniz, o kotuluk gun gelir sizede sirayet eder.
@@lalekonus2436burada temel sorun peygamberin bu kültürü sürdürmesi .. şimdi takipçileri o bir zamanların Arap örfüne ait bir uygulama demiyor ki tam aksine sünnet kabul edip uygulanabilir görüyor ..
@@lalekonus2436bu durumda da yorum kişilere ve onların kendi değerlerine kalıyor. toplum el birliğiyle yorumlayacağı bir şey değil. Kimisi bu yüzden sırf sakal uzatır diğerı de bunun önemsiz olduğuna kanat getirip ona göre yaşar. Karşılıklı fikirlere saygı göstermeyı, olayların farklı sekilde yorumlanabileceğeni, yeri geldiğınde eleştirilebileceğini ve bunun senin inancına saldırı olmayabileceği bilincine ulaşsak her şey daha güzel olabilirdi. Ama bu imkansız sanırım. Batıda yaşanan değişim ve toplumumuzda olan değişim düşünce hayatımda kucuk bir parcasıda olsa yaşandı. Ama toplumsal olarak bunun yaşanması çok uzun yıllar alıcak. 100 yıl sonra bilim ön planda olucak belki dindarların hepsine geri kafalı gibi bakacaklar belki de ama o da bir bağnazlık olucak. Sadece çok yüzeysel ve duygusal düşünüyoruz. Mantıklı düşündüm dediğim şeyler bile aslında düşünmeden yapılan duygusal bir hareket ve refleksden ibaretmiş. Hocanın bakış açısıyla bakınca aslında tüm tartışmalar ne kadar saçma boş. Kedi köpek dövüşü gibi. Daha önce dinlemiştim ama hoca yavaş ve karışık konuşuyor diye takip etmemiştim. Ama takip etmek lazımmış
konunun, tarihsel olarak "bu olay oldu mu, olduysa nasil oldu "boyutundan ziyade ,gunumuzde peygamberimizin sunnetidir diyerek benzer tutumla cocuk yas kiz cocuklarinin ,dini akt ile kendilerinden yasli yetiskin erkekler,baba yasinda erkeklerle evlendirilme tutumunun surmesinin onu nasil alinacak, konunun hukuki suc boyutu konusulmalidir.
Şimdi hocam bir yerde dediniz ki. Nasıl ki Atatürk'e laf söylendiği zaman zoruna giden insanlar var ise Peygambere de laf söylerseniz tabi tepki verecek insanlar olacak. O yüzden empati yapmamızı istediniz. Bende bu sözünüz üzrine düşündüm ve empati yapmaya çalıştım ama yine olmadı. Çünkü sordum kendime ya 1500 yıl önce yaşamış bir Arap bedevi benim hayatıma ne kazandırdı, yani onun benim hayatıma ve geçmişime olumlu ne katkısı olmuş. Cevap yok.
Ama diğer taraftan Atatürk dediniz adam bu topraklarda hala özgür şekile yaşamamızı sağlamış ve benim hayatıma etki etmiş milyonların geleceğini olumlu yönde değiştirmiş biri.
Kısaca Peygamber 1500 yıl önce kendi topluluğunun ilerici bir lideri olabilir ama bu beni Türk olarak şuan zerre ilgilendirmiyor. O yüzden sağlıklı düşünen her insanı da ilgilendirmemesi gerekiyor. Çöl araplarının yüzlerce yıl önceki geneleklerini din diye sünnet diye insanların gözüne sokuluyor. Bu şekilde ayakta kalmaya çalışan dinde peygamberi de eleştirilir. Bu kaçınılmaz İslam dini sadece ahlakı temelli bir pozisyona çekilmeden bu çatışmalar bitmeyecek ve artarak devam edecek.
Konuyu hiç anlamamışsınız
Bizi ilgilendirmiyor olabilir ancak toplumun büyük kesimi halen kutsal bir kişilik olarak görüyor. Bunu göz önünde bulundurmanız gerek.
@@mustafadurmus8986
Dünyanın gerisine dayat/tebliğ/cihad diye ayet var!
Onun için dayatıyorlar!
Bir tür Ponzi gibi.
Ayetlerde dünyanın kalanına/ötekilere dayat/tebliğ/cihat diyor!
Sorun bu zaten!
Bir tür Ponzi!
Dünyanın gerisine dayat/tebliğ/cihad diye ayet var!
Onun için dayatıyorlar!
Bir tür Ponzi gibi..
Öncelikle sohbetiniz yorumlarınız verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Benim bütün bunlardan anladığım başka bir iki yorumdaki gibi Ortadoğu ve Arap toplumlarının kültürlerine göre inmiş ayetler (veya yazılmış) Küçük yaşta evlilik eski dönemlerde pek çok toplumda yaşanmış ve hala yaşanmakta. Sebebi paranın veya gücün evliliklerle garantilenmesi elde tutulması. Yanlız üzücü kısım kız çocuklarının kadınların mal ya da bedel olarak görülmesi. Bazen bir peygamberin kızı güç için, bazen filanca kontun kızı ünvan için, bazen bir köylü kızı birkaç koyun için kurban edilmiş. Lazım değilse de diri diri gömülmüş. Bu yanlış her nerede başladıysa ve devam ediyorsa karşısında durmak gerekir. Tartışmak gerekir. Anlatmak gerekir.
hocam her konuyu çok güzel anlatıyorsunuz biraz daha kısa videolar yaparsanız daha fazla dinleyeceğiz
Yüreğine sağlık hocam
Gelirse gelir Hintden Yemen'den,
gelmezse ne gelir elden derlerdi
eskiler.
01:33:20 cok önemli tespitler 👏
Dücane hocam; görünen o ki bazı toplumlarda ve bazı dönemlerde evlilik anlaşması iki erkek arasında yapılıyor. Evlilik damat ve kayınpeder arasında yapılan anlaşmayla gerçekleşiyor.
Sevgili hocam , kafamdaki deli sorulara bir cevap bulabilir miyim diye sonuna kadar dinledim. Belki cok basit gelebilir ama șunu sormak istiyorum. Allah yasanilan olaylar uzerine ayet indiriyor ,yasaklar koyuyor : icki icmeyin , giybet etmeyin vb. Peki kiz cocuklari icin cok aci olan bu konuda neden bir tavsiyede bulunmamiş. Anladigima gore peygamberde olsa , halifede olsa neticede bir erkek . Kizin, cocuk falan olmasi farketmiyor işine geliyor , hosuna gidiyor. Peki benim guzel Allahim, zulmu yasaklayan, merhametli Allahim bu kiz cocuklarina yapilanlari neden gormezden gelmis😢
Demek ki yaradan da kızları pek önemsememiş
Allah dedigimiz zat yüceltilmis bir baba figüründen baska bir sey degil ve diger bütün mitolojiler gibi insanlarin uydurmasi.
Bakın bizlere tuhaf gelsede, coğrafi farklılıkları görmek zorundayız, Afrika'da ki bir kız 8 yaşında buluğa ererken İskandinav ülkelerinde 17 18 olabiliyor, yaani olay göreceli olduğu için ölçü hayız görmeye başlaması ve vücut gelişimi. Allah kızları neden korumadi vs , farklı bakarsak tam tersi kota koymamakla korumuş gibi, zira özellikle kırsal yerlerde kız çocukları tehlikede, bazen komşu veya kuzen olan akranları tarafından her an tehlikede, biran önce baş göz edilme telaşı var, hâlbuki asıl tehlike günümüzde, kızlar 25 30 yaşına kadar evlenmiyor, ileri yaşlara kadar başından neler geçiyor bilmiyoruz, o kadar çok gençlere rastliyorumki, meydanlarda dakikalarca af buyrun sarılıp öpüşüyorlar, günümüzde normal olan bu durum, geçmiş dönemlerde tam bir felaket, şimdi siz söyleyin, kızları korumayan geçmişe bakınca Tanrımı, günümüze bakınca bizlermi ?
@@yasaryucelir5930 öpüşmeleri sevgi gösterisidir ama 9 yasında evlendirmek hayatını elinden almaktır zulumdur
Sayın Hocam o zaman peygamberin sünneti sorununu nasıl aşacak bu toplum
Aslında ayet her şeyi çok iyi özetliyor.
"Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır."
anlaşılıyor ki insanlar Hz. peygamberin vefatından sonra hala soru sormaya devam ettiler. ve bu sorulara cevap vermek isteyen alimler!! dinin içini boşalttılar yerine başka şeyler koydular.
oysa Kuranda Allah " dininizi kemale erdirdim" buyurduğu halde
peygamberlik diye bir şey mümkün mü? belki oda kültürel? önüne gelen kendisini peygamber ilan etmiş. Tarihi kazananlar yazıyor ama nesnel bir okuma yapmak lazım
Suçun hep insanlara atılmasını sevmiyorum. “Kuranı yanlış anladık / anlamayı beceremedik, kafirler iman etmedi, alimler içini boşalttı, şunlar şöyle yapmadı bunlar böyle yapmadı” gibi söylemlerin inandırıcılığı yoktur. İnançla ilgili bir sorun olduğunda suç hep insana atılır. İnanç, kitap mükemmeldir ama insanlar bir türlü doğru anlamaz, iman etmez, uymaz falan filan. Söylem yüzyıllardır böyledir ve çok ucuz bir numaradır.
@@randomhuman5525 Bir gün haksız bir iftiraya uğrarsan o gün çok güvendiğin insanlardan çoğunu yanında göremezsin. Yolda karşılaşsan kafasını eğip görmezden gelirler. Telefonlarına dahi çıkmazlar. Bu insanlar daha düne kadar sürekli yanında olan insanlardı. Onlara o kadar güvenmiştin ki seninle aynı karede görünmekten korkarlar. Sana atılan suç bir de vatan haini gibi bir yafta ise insanların senden bir cüzzamlı gibi kaçtığını görürsün. Oysa senin suçsuz olduğunu böyle bir şey yapmayacağını çok iyi biliyorlardır. Lakin gerçeği dile getirmekten korkarlar. Diyelim ki bir futbolcusun. Takımın en iyi oyuncususun. Taraftarlar sana her maçta tezahürat yaparlar. Hatta hakkında şarkılar, şiirler yazarlar. Fatih, kral gibi lakaplar takarlar. Sonra yıllar geçer eski formunu kaybetmeye başladığında bu defa aynı taraftarların sana ıslık çaldığını, yuhaladıklarını işitirsin. Hatta bazılarının sana ve sevdiklerine küfrettiğini duyarsın. Bu durum başka bir takıma transfer olmanda da geçerlidir. Artık onların gözünde bir değerin yoktur. Bir arkadaşım anlatmıştı. Köyde kışın bazı eşekler sahipsiz, aç, orda burada gezinirlermiş. Kimse bu hayvanlara ne saman ne de yem verirmiş. sonra yaz gelince bu eşekleri bazı insanlar sahiplenirmiş. Yazın işlerini bu hayvanlarla görürlermiş. Yemini, samanını verirlermiş. Ahırlarına alırlarmış. Sonra kış gelince bu hayvanları tekrar sokaklara bırakırlarmış. Sen insanları tanımamışsın. Hele bir düş, o zaman görürsün
Teşekkürler. Saygılar
Medine’de müzeye gittim. Şaka gibiydi. Çer çöp koymuşlar. Bizim köylerde milletin evinde daha antik şeyler var.
Teşekkür ederim
Hocam; kültür ve zaman farkını algılamak için ORTAÇAĞDA veya anlattığınız dönemde AVRUPADA KADIN konulu bir sunum yaparsanız çok değerli olur ... teşekkürler....
Hocam size nasıl ulaşabilirim. Yenişafak gazetesinden , kitaplarınızdan ve videolarınızdan takip ediyorum. Kafam da büyük soruları size nasıl sorabilirim..
Dücane bey, bilgi teorisi serisi yapmanız mümkün mü? Ernst Fon Asterin bilgi teorisi ve mantık ve Sara Çelikin ilk çağdan yeni çağa bilgi felsefesi kitabını okudum geçmişte fakat benim için pek faydalı bir okuma olduğunu söyleyemem. Düşünce tarihi içinde düşünürler bilgiyi nasıl anlamış kavram nasıl değişmiş ve günümüzde bilimsel çercevenin sunduğu bilgi anlayışı nedir, bilmenin inançtan varsa farkı nedir gibi konuları içeren bir seriyi topluma armağan etseniz ve istifede etsek mutlu oluruz.
Bir de yapay zeka teknolojisinin bilgi teorisi açısından nasıl yorumlanıyor buna değinebilirsmisiniz?
Burdaki sorun sosyoloji değil ki Hocam.. O sosyolojide birçok konu ayetlerle değiştirilmiş, birçoğuna neşter vurulmuş, ters yüz edilmiş olmasına rağmen, Allah’ın çocuk yaştaki evliliklere ilişkin fizyolojiye, psikolojiye bu kadar ters bir uygulamaya neden müdahale etmediği.. Mesela neden 15 yaştan öncesine ruhsat verdiği.. Ya da bu konuya değinmediği..
Konuşurken bu konudan bahsedildi. Fizyolojik olarak hangi yaşta doğurganliga ulaşıldığı değil akıl balig olduğudur. İslam sonrası bir çocuğun akıl balig olma yaşı 15 kabul edilmiştir.
@@M.R.E06Islamin hicbir kaynaginda boyle bir yas sinirlamasi yoktur. Hicbir hadis ve Kuran ayetinde yas sinirlamasi yok. Lutfen iskembeden sallamak yerinde arastirip yorum yapin Mine Hanim.
@@Ozcem2016 kim iskembeden atıyormuş bakalım."Akil bağli yaşı ise; Ebû Hanîfe'ye göre erkek on sekiz, kız on yedi yaşını tamamlayınca, İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre ise erkek-kız ayırımı olmaksızın çocuk on beş yaşını tamamlayınca fiilen erip ermediğine bakılmaksızın hükmen bulûğa ermiş sayılır.".
@@Ozcem2016 kim diyor. İslam hukukculari diyor."Akil bağli yaşı ise; Ebû Hanîfe'ye göre erkek on sekiz, kız on yedi yaşını tamamlayınca, İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre ise erkek-kız ayırımı olmaksızın çocuk on beş yaşını tamamlayınca fiilen erip ermediğine bakılmaksızın hükmen bulûğa ermiş sayılır.". İskembeden kim sallıyor belli oluyor.
Hocam 16.12.2022 tarihli çocuk yaşta evlilik ile ilgili diyanetin hutbesinde erken yaşta evliliğin İslam'a aykırı olduğu ifade edilmektedir. Yani söylediğinizin aksine bu konuda diyanet sessiz kalmayıp benzer tartışmalarda 2 yıl önce cevabını vermiştir. 17:30
“Muhteva çürüdükçe savaş simgeler üzerinden yürüyecek.” ‼️
2 saat dinledim ama antropolojik çözümleme duyamadım :((( biraz daha metodik (akış belirleyip alt başlıklar halinde) yapmalısınız Dücane hocam bu konuşmaları
Yapılması gereken birçok öncelik var.
Sokaklarda başıboş gezen, yer yer çeteleşen, hiç kısırlaştırma yapılmadığı için sürekli üreyen afedersinz arap göçmenlerin toplatılması, Esad'la görüşülüp geri dönüş sağlandığı takdirde onlar için yeterli barınaklaarın inşası gibi çalışmalara öncelik verip, sosyolojik ve ekonomik rahatlama, sokakların, bakteri, virüs ve çeşitli hastalıklardan arındırılması gerekiyor.
Karaçay Türküyüm, 30 yaştan önce evlilik bizde de erken sayılır
Peki niçin böyledir? Bir fikriniz var mı?
Karaçay türkleri çerkezlermidir..
Türkiyede de 30 yaş normal oldu artık.
Evet, “Xabze” denilen kuralları vardır.
Çok asil, efendi, çağdaş insanlar Karaçaylar^-^
Evet, “Xabze” denilen kuralları vardır.
Çok asil, efendi, çağdaş insanlar Karaçaylar^-^
Temelde hayat da kalma iç güdüsünün en kullanışlı araçı çıkarlar üzerine herşey inşa edilmiş.
İstanbul'da oluyor suriyeliler 12-13 yaşında doğuruyor, nasıl büyükşehirlerde olmuyor-sa
Hocam agzına saglık aydınlattınız
Dücane Hocam, daha önceden "Antik Mısırda Rahip Sınıfı" adlı eserin bahsi geçmesinden etkilenerek kitabı alıp okudum.
Bu vesileyle "Ankara Okulu Yayınları" ile tanışmış bulundum. Aynı yayınevi'nin antik Araplarla ilgili bir çok kitabı
mevcut, bu videoda da bahsettiğiniz konuyla alakalı o döneme ışık tutması bakımından bu eserler hakkında bir bilginiz var mıdır,
varsa başka yayınevleri de dahil hangi kitapları (türkçe ve ingilizce) önerirsiniz ? Hepsini almak nasip olmayabilir çünkü; kitaplar biraz tuzlu.
Mehmet Azimli, Cahiliyyeyi Farklı Okumak
@@DucaneCundiogluResmiKanal Teşekkür ederim.
İzninizle burada da konular açıklanmış:
Culture Club TV’de İntikamın Tarihi başlıklı;
Nevzat Kaya da çok güzel anlatmıştı!
Nebuch kanalında “Bahsedilenler Şehirlerdir” serisinde farklı bir bakış açısı veriyor!
Hocam, siz bu konuyla hic alakasi olmayan bir yayininizda, Zeki-Metin tiyatrosunda yer alan ve Metin Akpinar tarafindan gerceklestirilmis bir kurban kesme ritüelinden bahsetmistiniz. Hocam hala ayni hikaye donmuyorsa ben de ben degilim. Yasaklar, yasaklar, yasaklar... cok huzunlu...
Yaşar Nuri öztürk ile Nihat Hatipoğlunu nasıl aynı kefeye koyarsınız
Mala anlatır gibi anlatmışsınız işte hocam. Daha ne olsun. Çözen çözer, çözünmeyen de bokunun içinde yüzer. O kadar.
Hocam 1:50 'de kültürü tinsel birlik olarak adlandıran değer verdiğim dediğiniz sosyoloğun ismini verir misiniz?
Georg Simmel
@@DucaneCundiogluResmiKanal teşekkür ederim efendim
Sağolunuz hocam
Küçük yasta evlenme eski butun toplumlarda var, gittikce artmıştır.
Otoritenin Diamond Tema ya yönelik tavrı hakkında görüşünüzü öğrenebilir miyiz? Linç kampanyası, İşidin olum listesine konması, eleştiri yapanların sonu mu olacak?Diamond Tema günümüzün sarı öküzü ise,tavrımız ne olmalı!?
Hocam,saf din olanla Arap kültürünü ayıkladığımızda elimizde kalanlar insan aklının ve tecrübesinin ulaşamayacağı şeyler mi? İnsan aklı ve tecrübelerimiz, birikimlerimiz tanrıdan geldiği iddia edilen o saf din olan şeyleri bulabiliyorsa insan neden bir dine ihtiyaç duysun? İçimizdeki inanma ihtiyacını karşılamak için mi? Ya varsa deyip gazabından emin olmak için mi?
İnsan aklı ve deneyimi dinlerin içeriğinden çok daha yüksek bir medeniyet inşaa etti.
Teşekkürler
Merhabalar. Hz Muhammed'in peygamber olduğunu göz önünde bulundurunca, peygamberin millete iyiyi doğruyu söylemesi ve uygulaması gerektiğine inanırsak, o var olan uygulamanın yanlış olduğunu söyleyip, olması gerekeni yapmasını beklemek gerekmez mi. O da herkes gibi yaparsa, geliş amacına ters düşmez mi ki bi çok yanlışı düzeltmek için uğraştığını biliyoruz. Ne dersiniz sevgili hocam.
Ağabey tüm bu tartışmaları bit kenara bırakarak, bir yerde denk gelelim , lüfer yiyip rakı içelim. Lüfer de rakı da hazır . Kalın sağlıcakla
Ben de gelsem; ama rakı içmeden lüfer yesem olur mu? :) Benim muhabbetim de iyidir. Şiir de var çıkınımda. Hem Dücane ağabeyle de tanışmış olurum.
@@yusufsarac6117 samimi söylüyorum iki tane lüferim var, ben kendi hakkımı sana veriyorum. Keşke denk gelsek, ben rakıdan da vazgeçtim, hoca konuşsun yeter.
@@bahadirgenc802 :) Eyvallah cömert insan. Inan gelmiş ve yemiş kadar oldum. Bir gün inşallah.
Süpersin❤❤❤
Baba lüfer'i bu mevsimde bulursanız banada haber verin
Hocam siz olmasaniz ne yapacaz❤
Asıl soru şu:Bu ilkel toplumdan nasıl hz.muhammed gibi bir adam çıkmış?
Allah 2×2 i 5 yapabilir mi sorusu çok sarsıcı degil mi? Çünkü bunun cevabı 'yapamaz' dır, bu nasıl açıklanır ?
EN AYDINLATICI ACIKLAMAYI HOCAM SIZDEN DINLIYORUM TEŞEKKÜRLER TÜRKIYEDE DE BEŞIK KETMESI VAR ÇOCUKLAR DAHA DOĞMADAN EVLENDIRYORLAR BUNU NAAPACAGIZ😂
Yıllar önce hayatımı dinden çekip aldım…fakat hayatımdan dini “imanı”çıkarmadım..
Tanrı niye eleştirilemesin?Nisâ Suresi 56 suresindeki cezayı bir insan hayal etse psikiyatrik bozukluğu olduğu konusunda kimse şüphe duymaz.
Merak ettiğim
Araplarda bu dil zenginliği nasıl oluştu?
Arapçanın ve tabi Aramice ve İbranicenin atası Akadça, Sümer ve Babil uygarlıkları ile çok zenginleşiyor. Akadlar bu uygarlıkların mirası üzerine konuyor.
P
Dilbilimciler Arapça'nın son 3000 yıllık gelişimini çeşitli açılardan açıklamaktadırlar. Arapça'nın bu uzun süreçteki evrimi, dilin ses yapısı, gramer özellikleri, kelime dağarcığı, yazı sistemleri ve kültürel etkileşimleri üzerinden incelenir. İşte bu süreçte dikkate alınan bazı önemli faktörler:
Kökenler ve Erken Dönemler: Arapça, Semitik dil ailesine aittir ve MÖ 6. yüzyıldan itibaren Arap Yarımadası'nda konuşulmaya başlanmıştır. İlk dönemlerde, Arap kabileleri arasında farklı lehçeler ve ağızlar kullanılmaktaydı.
Kur'an ve Standartlaşma: İslam'ın yayılmasıyla birlikte Arapça, Kur'an'ın kutsal metni olarak önem kazandı. Kur'an'ın etkisiyle Arapça, standart bir yazı dili olarak gelişti ve geniş bir coğrafyada yayıldı. Bu dönemde Arapça'nın grameri ve dilbilgisi standartlaştırıldı.
Ortaçağ ve Edebiyat Dili: Ortaçağ boyunca Arap dünyasında edebiyat, felsefe, bilim ve hukuk alanlarında Arapça kullanıldı. Bu dönemde Arapça, zengin bir edebi ve bilimsel terminolojiye sahip oldu. Özellikle Abbasiler döneminde Arapça'nın gelişimi büyük ölçüde teşvik edildi.
Dil Değişimleri ve Dialektler: Arapça, zaman içinde farklı coğrafi bölgelerde ve topluluklar arasında değişiklik gösteren lehçe ve ağızlar geliştirdi. Modern Arapça'nın dağişik lehçeleri ve standart Arapça arasındaki ilişki, dilbilimciler için önemli bir araştırma konusudur.
Modernleşme ve Standart Arapça: 19. yüzyıldan itibaren Arap dünyasında modernleşme hareketleri ve ulusal bağımsızlık mücadeleleri, dilin modern standartlaşmasını ve dilbilimsel tartışmaları tetikledi. Bu süreçte standart Arapça'nın geliştirilmesi ve modern Arap edebiyatının yükselişi önem kazandı.
Günümüzdeki Durum: Günümüzde Arapça, 22 resmi dilin kullanıldığı Arap Birliği ülkelerinde resmi dil olarak kabul edilmekte ve çeşitli topluluklar arasında konuşulmaktadır. Modern Arapça'nın yazı dili ve standart formu, medya, eğitim, hukuk ve iş dünyasında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Dilbilimciler, Arapça'nın bu uzun tarihî süreçteki gelişimini bu ve benzeri faktörlerin etkileşimi üzerinden analiz ederek anlamaya çalışırlar. Bu analizler, dilin evrimini, kültürel etkileşimlerini ve dilbilimsel yapısını anlamak için önemli ipuçları sağlar.
Q
Arap kelimesi Asurca ve batılı demek (Kufe ve Ur şehrinin batısı)
Arapça; asurca, aramice, süryanice,kufe dili, farsça, ibranice toplama bir dil.
Arap milleti anlamında ilk kez Emeviler kullanıyor. Emevilerden önce böyle bir millet yok, 12-16 arası kabile var!
Sesli harfler ve harekeler olmadığı için en zengin değil en fakir sözlü dil iken 9.yüzyılda yazı diline dönüşmüştür!
İlk yazılı Arapça kitap, "Müsteşriklerin Müverrihleri" olarak bilinen ve genellikle 9. yüzyıla tarihlenen "Kitab al-Ayn"dir (El-Halil ibn Ahmed el-Farahidi )
Arap alfabesi 9.yüzyılda:
[Tehẕîbü’l-luġa (Ezherî) MS.895
el-Muḥkem (İbn Sîde) MS.1066
eş-Ṣıḥâḥ (Cevherî) MS.1090’dan önce
et-Tenbîh ve’l-îżâḥ ʿammâ vaḳaʿa fi’ṣ-Ṣıḥâḥ (İbn Berrî) MS.1187
en-Nihâye (Mecdüddin İbnü’l-Esîr) MS.1210
İbn Manzûr Lisânü’l-ʿArab 1290 ( üstteki tarihsel tüm isimlerin kitaplarını derlemiştir.)
Muhammed B.Abdülvehhab Kitab-ül Tevhid MS.1792 ( vehhabiliğin kurucusu; kitabında ayetten başka hiç bir yorum yok!Yorumsuz!)]
Kitapta toplam 1980 kelime var
Varsh ve Nash olmak üzere yazılış ve anlamları farklı ~26 farklı kitap var!
Metinler ve yardımcı metinler ~200 yıl sonra yazılmış gözüküyor.
Sn. Dücane, o vakitlerde kullanılan paralarla ilgili bilginiz var mı? Ticarette takas usulü mü veya altın, gümüş vb. paralar mı kullanılıyordu? Veya yerine göre farklı bir alış-veriş mi yapılıyordu?
Arapların “dinar” dediği para birimi adının Romalıların para birimi “denaryus” sözcüğünden geldiğini biliyorum. Araplar diğer toplumlarla ticaret yaptığından para kullanımını biliyor olmalı.
@@randomhuman5525 "O vakitlerde" diye sorgularken Araplar dinar kullanıyordu gibi bir ifade çok geniş kalıyor. Dinar(o vakit dinar kullanıyorsa) parasını kim basıyordu, kim yapıyordu? Bu işin ustaları o vakitlerde vardı di mi?
@@rekaajans130 O vakitlerde dinar kullanıyorlardı demiyorum. O vakitlerde Roma denaryusu kullanıp sonraları devlet olup kendi paralarını basınca bu para birimine eskiden gelen alışkanlıkla “dinar” demiş olabilirler. Denaryus kendi zamanının bir nevi dolarıydı. Diğer toplumları etkilemiştir.
Bu konuyu aciklayan en iyi ifade "anakronizm". Diamond Tema'nın tek hatası bugünün ahlâkî ve modern kültür değerleriyle geçmişte ve belirli bir coğrafya/ırk tabanlı kültürel bir uygulamayı(geleneği de diyebiliriz) değerlendirmesidir. Bu durum pek çok insana etik/ahlâkî gorunmese de o dönemin normaliymiş. İslam'ı Arap kültürünün iyisiyle kötüsüyle, moderni veya köhnesiyle yaşam biçimi haline getirmek olarak servis edenler yüzünden bu tür sorunlar çıkıyor bence. Ben din âlimi değilim o yuzden bu konularda ahkâm kesmek haddim değil. Ama sünnet meselesinde dış görünüş ve geleneksel(,Arap geleneği) gibi konulardan ziyade paylasmak, iyilik, suçları yüze vurmama , gönül kazanma gibi davranışsal sünnetler takip edils3 daha iyi olur bence. Sol elle iş görmek gibi bir konuyu rüşvet, yetim ve kul hakkı, vergisiz kazanç gibi konulardan daha cok konuşan din adamları olduğu müddetçe bizim dinimizin özünü kavrayamayiz. Bir de hep bel altı konuşan sözde din âlimleri var. Önce onların sayısını azaltmak lazım.
Peki şöyle düşünelim. Peygamber islama aykırı bir iş yapamayacağına göre söz konusu olaya islam onay veriyor (çirkin görmüyor, yasaklamıyor) demektir. İslamın bu tutumu evrensel midir tarihsel midir? Anakronizm yapan kim?
Çoğu insan konuyu anlamamış!
Gelenekselciler; laiklik kalksın, ş*r*at gelsin! diyor ve “çocuk gelinler” devam etsin, s*nn*t diyor, anayasamıza göre bu “suçtur”!
Tartışma bu noktada başlıyor!
“21.yüzyılda, günümüzde sizce ahlaklı mı bunu devam ettirmek “ diye soruyorlar!
Konu çarpıtılıyor!
Hatırladığım kadarı ile;
Geçen sene s*nn*t diye 6 yaşında çocuğunu şeyhe verince kıyamet kopmuştu!
30 yıl ceza aldı!
S.Arabistan, son ~5-6 yıldır güncelleme başlattı!
24 Aralık 2019’da yasa değişti ve 18 yaş altına yaptırım getirdi!
Çoğu insan konuyu anlamamış;
Agnostikler, deistler, apateistler, ateistler, panteistler, tengriciler, modernistler (tarihselciler) vb Laik Kanunlara, evrensel hukuka uyun diyor!
Burası Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Şeriat gelecek biz ne dersek O olacak dendiği için konu buraya geliyor ki, anayasamıza göre bu “suçtur”!
“21.yüzyılda, günümüzde sizce ahlaklı mı bunu devam ettirmek “ diye soruyorlar!
Konu çarpıtılıyor!
Gelenekselciler; laiklik kalksın, şr..t gelsin diyor ve “çocuk gelinler” devam etsin, snnt diyor!
Tartışma bu noktada başlıyor!
Herkes inancında özgür; evrensel hukuka, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan haklarına ve toplum sözleşmesine uyduğu sürece!
21.yüzyılda çocuk gelinler “suçtur”!
7.yüzyıl örfü 21.yüzyılda devam ettirilemez!
Çünkü antropolojik gelişim evreleri sözkonusu.
Metinler, tefsirler evrensel hukuka göre güncellenmelidir!
Bu tartışma aynı zamanda güncellensin diyenlerle güncellenmesin diyenlerin tartışması!
Hatırladığım kadarı ile;
Geçen sene snnt diye 6 yaşında çocuğunu şeyhe verince kıyamet kopmuştu!
30 yıl ceza aldı!
S.Arabistan, son ~5-6 yıldır güncelleme başlattı!
24 Aralık 2019’da yasa değişti ve 18 yaş altına yaptırım getirdi!
Tüm inanç ekolleri konferans vb yapıp akla, vicdana ve evrensel hukuka aykırı kısımları, insanlık onuruna uygun hale getirmeli!
W
@@barahirdunedain22 Uygulamayı devam ettiren kitle çağın gerisinde kalarak ters anakronizm yapıyor aslinda. Eski Arap kavimlerinin geleneğini çağımıza taşımaları böyle açıklanabilir. Peygamberimiz bu çağda yaşasaydı böyle yapmazdı aksi halde cahiliye döneminin kızları diri diri toprağa gömen geleneğini devam ettirdi.
Beatrice di Dante 12 yaşında. Floransa 'da geçen bir hikayede.
Bu adam artık ermiş yemin ederim
Bu kafaya karşı olan bir adama bunu demeyin bence 🤣
👌👌👌👌👌
Hiç bir din , felsefe ya da ekol içine doğduğu toplumun sosyolojisinden ve çağının özelliklerinden bağımsız değerlendirilemez. Tarihte yalnız arap cografyasında değil , dünyada başka toplumlarda da çocukluk çağı evlilikleri vardı. İnsanlık serüveninde, çocuk evlilikleri tarihin tozlu raflarında kalmıştır. Önemli olan bu olguların kutsanmadan geride bırakılabilmesidir.
Kesinlikle katiliyorum. Tarih bilimi zaten bunu elestirmez elestiremez. Mesele butun bunlarin evrensel oldugu iddia eden ve zorla herkese kabul ettirmeye calisan yobaz insanlara anlatmakta.
Objektif olarak adım adım sorgulayacak olursam:
Din ve kültür, etle tırnak gibi, ayrılması oldukça güç. Hz. Peygamberin bir çocukla evlilik yapmasını da( diğer pek çok davranışları gibi) pekala kültüre bağlayabiliriz. (Hz aişeyle çok genç yaşta evlenmesinin faziletlerini sayanlar da var. Fakat 9 yaşında zifafa girme kısmında olay tıkanıyor şahsen bende. )
Kültürüyle uyumlu olanı yapmış diyelim... Günümüzde apaçık ahlaksız ve o çocuğun psikolojisine bir hayli zararlı olarak görülen bu eylem; haydi ahlaksızlık tarafını bir kenara atalım, ahlak ve kültür subjektiftir çünkü. Psikiyatri biliminde bireyin gelişim aşamaları adım adım kuramcılar tarafından ortaya konuldu. 9 yaş kesinlikle cinsellik yaşanacak yaş değil, çocukta psikolojik olarak derin yaralar açabilecek, karakterinde bozulmalara sebep olabilecek bir şeyden bahsediyoruz. Çoğu kız çocuğu o yaşta henüz daha adet bile görmemiş oluyor. Bu durumda benim aklımı kurcalayan kısım şu: Tanrı neden yasakladığı diğer zararlı şeyler gibi bunu da yasaklamadı? Helal ve haramlara baktığımda, tanrının genelde iyileri teşvik ettiğini, zararlı ve kötü şeyleri yasakladığını görüyorum. Fakat çocukla evliliği yasaklamadı? Bu durumda tanrı, kız çocuğunun psikolojisini, iyiliğini yeterince önemsemiyor muydu? Gerçi o zaman bireyin pek de bir önemi yoktu, insanlar kim kime dum duma bir şekilde yaşıyorlardı da... Tanrı, peygamber eşlerinden bir şey isteneceği zaman perde arkasından istenmesini, peygamber hanımlarıyla evlenilmemesi gerektiğini emredecek kadar ince düşünceliydi ama. O halde Tanrı kızları önemsemedi. Ayrıca, dinin kültürle iç içe olduğunu, peygamberin bu davranışının 1500 yıl sonra bile onun takipçileri tarafından örnek alınabileneceğini Tanrı şüphesiz ki biliyordu.
Neden tanrı, dininde çok fazla muğlak ve controversial alan bırakıyor? İmtihan amaçlı olduğunu düşünmüyorum. Din, bizi doğru yola iletmek için gelmedi mi? Doğru yol belli olmalı ki ulaşalım. Doğru yol esnek bir şey belki de, zamanla değişen bir şey. O halde zaman değiştikçe din de güncellenseydi ne iyi olurdu.
Çok güzel noktalara değinmişsiniz. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum. Kuran'da cennetin mevzu bahis geçtiği bir ayette "tomurcuk m*emeli kızlardan bahsediyor. Bahsedilen bu nitelikteki kızlar ise yine bluğ çağındaki kızlara işaret ediyor. Yani ben buradan şu sonucu çıkarıyorum, Kur'an Arapların geleneklerinin kitabıdır, dinin değil.
Bir de Kuran'da her nedense Ortadoğu dışındaki hiçbir kavimden bahsedilmez. Bu da çok dikkat çekici. Kuran'da yer aldığı kadarıyla bahsedilen peygamberler Ortadoğulu, felaketler- helaklar (Lut ve Semud kavimleri) Ortadoğudaki olayları konu edinmiş, peki ya dünyanın geri kalanı için hiç mi bir bilgi, işaret, hikaye, peygamber olmaz. Orta Asya'dan, Afrika'dan, Amerika'dan, oradaki topluluklardan, oralara gönderilen herhangi bir peygamberden hiç mi bir bilgi olmaz. İşte benim için dananın kuyruğu burada koptu aslında.
peygamberlikte kültürel belki?
Sadece tomurcuk memelerden bahsetmez, kaba ifadeyle Yumuşak erkek çocuklarından da bahseder. Bu da sanırım o toplum için çok anormal bir durum değilmiş.
Çok tuhaf ayetler. Bir tanrı bunları nasıl söyler değil, neden söyler? Tanrı bizim müslüman olmamizla pey ilhilenmiyor muymuş
@@bahadirgenc802 hangi ayetten bahsediyorsunuz acaba?
Sorulması gereken teğet geçiliyor gibi. Evet evlenme yaşı kültürel olabilir ve bu dönemin insanlarına normal gelebilir.
Asıl soru ve üzerine düşünülmesi gereken tanrısal olduğu düşünülen temsiliyetin(mutlak doğrunun) bu olguyla çelişip çelişmediği
Yaşadığı kültür ve coğrafyadan bağımsız tanrısal temsil mümkün mü... Eskiden sadece din adamlarına özgü gibi görülüyordu tanrı ile iletişim. Hz Muhammed ve diğer peygamberler din adamı olmayan birinin de, sıradan insanın da bu iletişimi kurabileceğini göstermek adına iyi örneklerdir. Mükemmel olmak gerekmiyor... Her kararın isabetli olması gerekmiyor, her kararın uhrevi kutsallığı da gerekmiyor. Hayat yaşıyoruz, yaşadılar... Güzeli görüp alıp yola devam etmek varken mükemmeli ararken yoldan kalmanın anlamı yok bence... İki tarafta da aşırı dogmatik bakmanın zihni kilitlemesi dışında birşey görmüyorum.
@@rsquared454Budizmdeki iyilikleri görün onları alın. Tek bir dine bağlı kalmayalım çeşitlilik olsun. Heybemizi diğer dinlerin iyiliklerine de açalım. Kendimizi tek dine bağlı kalacağız diye dogmatikleştirmeyelim. Sadece sinlerle de sınırlı kalmayalım. Platon, Aristoteles, Kant, Hegel vb. ne varsa ne alabiliyorsak alalım.
Hocam 29 yasindaki birinin günde kaç saat okumasi gerekiyor sizin sahip olduğunuz bilgilere yaklaşabilmesi için?
Diomond hadis okudu hakaret etmedi diyenler için 1.18-1.28 arasına bakmalarını tavsiye ederim gayet hakaret var , sırf dinsiz diye korumanız gerekmez adaletli olun
Küfür tek millettir
Kafirde ahlak ve etik yoktur. Yüzlerce canlı örneğini gördüm. Yalan ve iftira onlar için doğal bir durumdur
@@Gokkubbe.1 15 ıq
@@Stoacilk Neye cevap verdin bilmiyorum çünkü kendi yorumum görünmüyor ama 15 IQ sülalendir
İnsanlık tarihinde toplumların kadına biçtiği roller, uygarlıklara göre değişiklik gösterse de en büyük etkinin “inançlar,”
daha doğrusu inançlar üzerinden insanların yaptıkları yorumlar
olduğu söylenebilirdi. Diğer yandan kadının inançlara göre konumu, tek bir dönem veya coğrafya ile açıklanamayacak kadar
karmaşıktı. Kadınlar, tarihin ilk çağlarında, erkeklerle ortak
bir yaşamı paylaşırken tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışıyla genel
anlamda “günah” unsuru olarak kabul edilmeye ve gizlenmesi
gereken bir varlık olarak görülmeye başlanmıştı.
Eski Yahudi hukukunda koca, kadının mutlak efendisi olarak görülürken hiçbir sınır olmaksızın çok sayıda kadınla evlilik
caiz sayılmıştı. Ancak daha sonraki devirlerde, sınırlama getirilerek bu sayı dörde indirilmişti. Hıristiyanlıkta ise biri “büyük
günahın” müsebbibi olan Havva, diğeri bakirelik ve iffeti ifade
eden Meryem olmak üzere iki klasik kadın, sembol olarak kabul
edilmiş, bütün kötülüklerin sebebinin kadın olduğu düşüncesi,
asırlar boyunca Hıristiyan dünyasında egemen olmuştu. Papazlar, sürekli kadının “pislik ve şeytanın silahı” olduğunu söylemişlerdi. Her iki dindeki bu yaklaşım aklın egemenliğinde, toplumun din baskısından kurtulmasıyla değişmişti. Diğer yandan kız
çocuklarını canlı canlı toprağa gömen veya kadını cinsel arzuları
tatmin için alınıp satılabilen bir mal olarak gören Cahiliye devri
Araplarında, İslamiyet’in kabulü, kadınlar için büyük bir devrim
olarak kabul edilebilirdi. Böylesi bir toplumda, İslam’ın etkisiyle
kadına “hayatta kalma” gibi bir hak verilirken toplum içindeki
konumu da eskiye nazaran iyileşmişti. Kuran’ı Kerim’e dayanan ve Hz. Muhammed’le yaşanan bu iyileşme, kadınlara
karşı yasakçı uygulamalarla, kötü ve fıkıh yorumlarla kesintiye
uğramış, İslamiyet’in kabulüyle yükselen kadının statüsü, Cahiliye devri kadar olmasa da oldukça aşağıya çekilmişti. Tarihte
yaşanan bu süreç göz ardı edilerek kadını erkek karşısında ikincilleştiren Arap geleneği, dinin bir parçası haline getirilmişti.
Bu anlayışla şekillendirilmeye çalışılan Müslüman kadın, hem kültürlerde, yine İslamiyet’e dayandırılarak sosyal olarak sınırlandırılmaya çalışılmış ve asırlarca görünmez kılınmıştı.
Diğer yandan Orta Asya’dan İspanya’ya kadar geniş bir coğrafyaya ve farklı kültürlere nüfuz eden İslamiyet’in her toplumda
farklı algılanabileceği ve her toplumda bu algıya göre kadının konumlandırılabileceği bir gerçekti.
Türklerde İslamiyet öncesi Şamanizm inancıyla şekillenen
kadın, ortak yaşam anlayışıyla erkekle birlikte hareket etmiş, bu
birliktelikte biri diğerine üstün veya bastırılması gereken bir varlık olarak görülmemişti. Erkek Şamanlar olduğu gibi kadın şamanlar da olmuş, kadın ikinci plana itilmemişti. Kadınlar da
erkekler gibi at binmiş, ok atmış, ava gitmiş ve savaşmıştı. Türkler, çağdaşı uygarlıkların aksine Şamanizm’den kaynaklanan bu
anlayış ve göçebe yaşam gereği, asırlarca kadınla erkeği neredeyse eşit kabul etmiş, kadın-erkek ortak bir sosyal hayatı paylaşmıştı. Erkek egemenliğini pekiştiren bir inanç olarak algılanan
İslamiyet’in kabulüyle Arap ve İran kültürünün etkisinde kalınmış, ancak uzunca bir süre kendine özgü yapısını korumuştu.
İslamiyet’e göre kadın algısı, her ne kadar Arap geleneği ile
harmanlandıysa, Türkler de İslamiyet’i kendi kültürel motifleriyle uygulamaya koymuşlar, tarikatlara göre kadın algısı, çeşitlilik
göstermişti. Selçuklu kültüründe kadın, eşiyle beraber, arkadaş
gruplarıyla veya tek başlarına tasvir edilmiş, birey olarak değerini korumuştu. Kadının bu statüsünün korunmasında erkeklerin
de bu yöndeki tutumlarının rol oynadığına dikkat çekilmişti. Faslı bir Müslüman seyyah olan İbn-i Batuta seyahat notlarında bu
durumu şöyle açıklamıştı:
“Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan davranışlar
arasında, burada erkeklerin kadınlara gösterdikleri aşırı
saygıdır. Bazen kadınlara erkekleri ile beraber rastlarsınız
ve o vakit bu adamları, onların hizmetkârları sanırsınız.”
Gerçekten de Orta çağ Avrupa’sında kadınlar cadılıkla suçlanıp yakılırken Türklerde kadının konumu dikkat çekiciydi. Tarihten süregelen bu farkın devamlılığını sağlayan en büyük
etki, bütün baskı ve yasaklamalara rağmen kadına değer veren,
onu ikincilleştirmeyen Bektaşi, Alevi kültürüydü.
Osmanlı’nın ilk yıllarında, kadınların erkekten kaçması
veya tesettür konusunda tutuculuk olmadığı gibi henüz kadın
eve kapatılmamıştı. Yıldırım Beyazıt döneminde sarayın eğlence
merkezi haline gelmesiyle kadına bakış değişmeye başlamış, kadınların kapanmaları istenerek kılık kıyafetleri ve sokağa çıkma
günleri fermanlarla tespit edilmişti. İmparatorluğun başkenti
İstanbul’un kadını erkek karşısında ikincilleştiren anlayışı, Bizans’tan süregelen bir kaderdi. Bu durum, özellikle Fatih’ten
sonra yaratıcıya dayandırılarak kutsallaştırılmaya başlanmış,
kadın sosyal hayattan çekilmeye, örtünerek gizlenmeye ve eve kapatılmaya çalışılmıştı. Esasen saraylı ve zengin kadınlarla toplumun diğer tabakalarındaki kadınlar arasında fark olsa da kadının toplum içindeki konumu, egemen olan siyasi gücün eğilimine
göre şekillendirilmeye çalışılmıştı. Özellikle idari gücün merkezi
olan İstanbul’da, kabul edilmiş kadın rolleri, gücün dağılımıyla
Anadolu’ya kısmen egemen olmuştu. Zira kırsal kesimdeki köylü
kadınlar, tarıma dayalı yaşamda geleneksel rollerini sürdürerek
kendi sosyal bünyeleri içinde kalmıştı. Saray ve İstanbul başta
olmak üzere şehirlerde kadınlı erkekli bütün bireylerin ortak yaşam alanı olarak sürdürülen hane anlayışı terk edilerek kadın ve
erkeğin yaşam alanları haremlik ve selamlık olarak ayrıştırılmıştı. Dünyaya özgürce bakamayan bu kadınlardan, başta saray kadınları olmak üzere hali vakti yerinde olan ailelerin kadınları belli bir refah seviyesine ve eğitim imkânına sahip olurken
diğerleri yaşamın her alanında geri kalmaya mahkûm edilmişler
ve kendilerine sunulan hayatı sorgulamadan kabullenmişlerdi.
Kutsallık da atfedilen bu kabuller, gelenekselleşerek tabu haline
gelmiş, bu tabular fermanlarla yasalaşmıştı. Kadınların bu şekilde sosyal alanlarda gizlenmesi, başta eğitim ve iş hayatı olmak
üzere yaşamın her alanına yansımıştı.
hocanın söylediği makaleleri atabilecek olan var mı? ben bulamadım. şimdiden teşekkürler.
İki makale önerisi:
1. isamveri.org/pdfdrg/D00064/2006_4/2006_4_ERULB.pdf
2. isamveri.org/pdfdrg/D00064/2003_1/2003_1_AZIMLIM.pdf
@@DucaneCundiogluResmiKanal Hocam merhaba, dinde tinsel olan ve uşsal olanı ayırt etmemiz gerekiyor ve korumaya almamız gereken şeyi buna göre ayırt etmemiz gerekiyor dediniz ama bu esasında dinin kutsallığına dokunma olarak algılanmaz mı? şahsi kanatimce dini bu kadar güçlü kılan şey zaten kutsal olarak nitelendirilmesi ve bunun tartışmaya açık olmaması. çünkü böyle bir işe girildiğinde, toplumun tepkisi bu adam yüceltiyordan daha çok bu dinimizi yeriyor minvalinde yorum yapılacaktır diye düşünüyorum. merak ve hayranlıkla sizi takip ediyorum teşekkürler.
Hocam gözünü seveyim şu videoları parçalara ayırın ve başlık koyun parçalara. Hangi dakikada hangi konu konuşuluyor anlayalım. Bu konuda neden inat ediyorsunuz anlamıyorum. youtube olayının raconu budur hocam rica ediyorum.
Bunun icin personel ve butce lazim, kolay degil