Tam kalçamın yanında kıl dönmesi olmuş. Tabi annem hemen biyerlerden öğrenmiş lokum koyalım dedi. Ben de sizi izlediğim için hemen HAYIR dedim. İyi ki sizi izlemişim de bu muameleyi kendime yaşatmadım sağ ol Geekyapar sınavları bırakıp sizin videoları izlediğime pişman değilim.
Sene 2015 falan anneannem vefat ettiğinden beri senede bir kaç kere onun evine gidip tüm akrabalar yemek falan yeriz kadınlar gıybet yapar erkekler fenerbahçe maçı izlerler(illa o günü maç gününe denk getirirlerki kalabalıkta daha rahat sövülüyor). Neyse yine böyle bi gün, en büyük teyzemin kocasında yani eniştemde bel fıtığı var ve adam çok ağrı çekiyor maçta devre arasına girmiş olmalı ki herkes bu konuyu konuşuyor. Her kafadan bi ses öneriler falan sunuyolar derken diğer eniştem olaya atladı abi senin derdinin çaresi bende senin sırtına asfalt(zift) süreceğiz ben o ara zaten iptal oldum ozamanda 19 yaşında falanım bi köşede elimde çekirdek sinsice pusmuş dinliyorum yorum yapmıyorum bunu duyunca bi WTF? oldum ama saygıdan bişey demedim. Artık ne arıyosa eniştemin bagajında asfalt varmış adam gitti aldı geldi. Büyük enişteyi yatırdılar yere o alsfalt paketinide bişekilde ısıtıp adamın beline sürdüler adam yanıyo ama bağırıyo falan bende sandım ki damın sırtı komple haşlayıp yeni bi acı verip eski acıyı unutturuyolar ertesi gün haber geldi gece adamı acile götürmüşler sırtı yanmış buda böyle bi anımdı CS seni seviyoruz.
Rüzgarlı bir sonbahar akşamı ,gece 2 gibi öksürüklerle uyandım. Annem de duymuş olacak ki yanıma gelip ateşime baktı su verdi . Biraz bekledikten sonra karşı binada ki komşudan öğrendiği o yönteme başvurdu. Sağdan soldan bulduğu eski gazeteleri masaya serip üzerlerine katı sabunu neredeyse yarısını bitirecek kadar sürdü.Ve sabunlu gazete kağıtlarını terlemiş sırtıma yerleştirip beni yatırdı. Ertesi sabah gerçekten de öksürükten eser kalmamıştı ama terden ıslanan gazetelerin bütün baskısı sırtımda çıkmıştı .O günü Kolombiyalı uyuşturucu cartelleri gibi boydan boya dövmeli şekilde geçirmiştim. ( Sırtıma denk gelen sayfalar da spor sayfası bayağı enseme doğru rıdvan dilmenin kafası var.)
Sene 1998 ozamanlar 11 yaşındayım, Allahın unuttuğu köy yerinde mutlu ve huzurlu bir çocukluğum vardı. Her akşam bahçede çekirdek yerdik, ben çekirdek yemesini bilmediğimden kabuğuyla birlikte yerdim.bu böyle giderken bir sabah dehşet bir karın ağrısıyla uyandım,bu karın ağrım 3 4 gün daha sürdü ve ben kabız olmuştum tabi ozamanlar hasteneye gitmek zülüm gibi birşeydi sıra bekliyorsun doğru düzgün muayne yapılmıyor vede hastahane bize uzaktı. Benim karın ağrım git gide şiddetleniyor gece uyuyamaz olmuştum, Köyüzmüde bugta kalan yaşlı bir teyzemiz anneme, '' bir sopa bul ona zeytin yağı sür çocuha kaktırı ver o zeytin yağı tüm gübreyi atar çocuk rahatlar demiş'' tabi benim olaylardan haberim yok, akşam ezanı annem benim odama geldi, sonra 2 teyzem var onlarda geldi, sonra babamda geldi ben ne olduğunu anlayamadan beni kurbanlık koyun gibi ters çevirim götüme o zeytinyağlı sopayı soktular. Arada bir annem sopayı çekip bakıyor hiçbir dışkı gelmeyince geri sokup ilerki geri oynatıyordu o an yaşadığım acıyı ömür billah unutamam bu acı geçmek bilmedi en sonunda hastahaneye gittik makat yırtılması olmuş 1 hafta götümün üstüne oturamadım. O bugta kalan yaşlı teyzemizede allah yukarda öyle beddualar ettimki tuvalette ölmüş hala bu anımı unutamam zeytin yağlı hiçbirşeyde yiyemem.
Geçen günlerin birinde resmen sülalecek otururken konusu açıldı. Annem benim üzerimde uyguladığı yöntemlerden bahsederken dedi ki 'yeni doğmuş fereyi çocugunun koltuk altına sürersen eğer koltuk altında kıl çıkmazmış' bunu duyduğumda yüzümün aldığı şekil görülmeye değerdi sanırım . Bir yandan olayın devamını merak ederken diğer yandan lütfen uygulamamış olsun lütfen lütfen diye çığlıklar atıyorum içimden. Yüz ifademden bi şeyleri anlamış olacak ki ben sormadan 'yaptım' dedi. Kısa bi sessizlik ve sonrasında gelen etrafımdakilerin kahkahaları... O an kendimden nasıl tiksindiğimi tahmin bile edemezsiniz. Bu gayet doğal bi sey sonuçta bırak çıksın neden bu kadar zahmete girdin ki güzel annecim. Peki yeni doğmuş fareyi nereden ve nasıl bulmuş? İnanın en ufak bi fikrim yok. Sonuç mu? Tabi ki olumsuz.
Henüz 15 yaşındayken başımın arka kısmında, bozuk para kadar bir saç dökülmesi yaşamıştım. Doğal olarak nedenini öğrenmek için ilk iş bir doktora uğradık, çocuğunuzun stres yaptığı bir şey mi var tarzında bir soru sordu yok dediler bir hap verdi eve döndük falan. Saçkıran hastalığı varmış bende bu bilgiyi aldık doktordan. Neyse gel zaman git zaman bu rahatsızlığım geçmediği gibi başımdaki saçsız alanlar da çoğalmaya büyümeye başladı, doktorda tutturmuş stres stres bizimkilere daha sağlam sebepler lazım tabi stresten hastalıkmı olur. Benim ensemin üstü başımın arkası tamamen dökülünce artık bir üfürükçüye gitmek farz oldu tabi çünkü bu tarz absürd hastalıklarda bir level var onu geçince artık yeni seviye üfürükçüden başlıyorsun olaya. Neyse gittik abi oturdum kadının dizinin dibine koydum kelleyi önüne, bu tabi aldı baktı hm hom hum sesler sonra bir bezden bir tahta çıkardı( allahım hatırlıyorum da o sahneyi şekillere gel.) Tahtayı kafama sürttü fısıltılı mısıltılı bir şeyler söyledi bende iki büklüm üflesede gitsek diye beklerken aga kadın hoğğğğğğğuğk puu diye bir tükürdü 50 kalibrelik tank savar mermisi gibi yemin ederim. Beyninden vurulmuş tatlısese döndüm o an. Kalktık gidyoruz bir de sildirmiyor annem onu, kafamda tank savar mermisiyle.... bir kaç ay geçti yinede iyileşmedi artık yeni seviyeye geçtik asıl olay bu. Bir berbere götürdüler abi levent kuaför, kafası pasparkak kel 32 diş bir berber kendisi. Koydu tahtayı oturduk koltuğa babama diyorki hiç merak etme abi çözmüşlüğümüz var. birde tipleri görsen jöleli 15 santim saçı dikmiş apaçide bir çırak .Tam piçler. Bana dediki kapat gözlerini aga, yumdum bende gözleri. dökülen bölgeye bir ilaç sürdü, bi uhultu duydum sonra merak ettim. gözümğ bir açtım .... aman allahım aynada kendimi bir Ghost Rider olarak apaçi çırak tarafından fön makinesiyle harlanırken buldum bildiğin kafam yanıyor lan gafam! Ve fönü tutan çocuk belden hafif dans ederek harlıyor. Herifin ilaç diye sürdüğü şey ispirtoymuş meğer mikrop kırılsın diye yakıp çocuk bağırıncada söndürücez diye plan yapmış adamlar arkada havlu ile bekliyorlar ne bilim su yangın söndürme tüpü falan da değil. Çığlığı basmam la kıpkırmızı sımsıcak bir kafaya kavuştum. Ufak bi yanıkla yırttım tabi hala ara ara saddist herifin fön makinesi dansını hatırlarım. Buda böyle bir anımdır.( bu arada saçkıran bir bağışıklık sistemi bozukluğu dur mikrop kaynaklı bir hastalık değil anlayacağınız stres nedenide pskopat hocammış hoca değişince saçlarım düzeldi)
9 yaşımda filandım ve kızılca olmuştum. (Türkçede de ismi aynı mı bilmiyorum) Annem de genelde çok mantıklı bi insan olmasına rağmen dünyanın en saçma sapan hurafesini üzerimde uygulamaya başladı. Olay şu : hastalık boyunca kıpkırmızı giyiniyor, sadece salatalık ve yoğurt yiyorsun. Böylelikle hem hastalığın çabuk geçiyor hem de başkasına bulaştırmıyormuşsun. Neyse ben 1 hafta boyunca palyaço gibi ( kırmızı kıyafetim olmadığından ablamın çoraplarını, tshirtünü falan giyiyorum tabi) görünüyorum ayrıyeten de kendimi cacık dolması gibi hissediyorum. Bir haftanın sonunda evin salonunda saçma sapan yaşlı teyzeler toplanmıştı ve annemin tedavi yöntemini övüyorlardı(onlar da öyle görmüş tabi) ben de bunu duyuyorum. Sonunda dayanamadım ve içeriden yükses sesle söylenmeye başladım. Annem de kes sesini yat uyu gibi bişeyler deyince iyice sinirlendim ve donum hariç( o kırmızı değildi) tüm kıyafetlerimi soyunup misafirlerin karşısına çıktım ve o yaşıma rağmen hayalgücümün eseri olan tüm küfürleri sayıyorum. Teyzeler de zevke gelmiş olmalılar ki gülmeye başladılar. Annem de güle güle beni tekrar odama soktu ve ateşli olmama rağmen dövdü. Babam gelince de ona anlattı ve o da baya bi kızdı bağırdı falan. Yaşlı teyzelerin ağzı yırtık olduğu için de mahalledeki herkese anlatmışlar tabii onlar da çocuklarına anlatmış ve yıllaryılı süren dalga geçmeler başladı. Neyse sonra da vücudumdaki çıkan kırmızı beneklerden farkettik ki meğer suçiçeğiymişim.
Sene 2014 aylardan nisan, universitedeyim (hala oyleyim bu arada. 6. senem). Sol elimin serce parmaginda siyah noktaya benzeyen bir sey belirdi. Gecer diye ben de uzerine dusmedim. Bir iki hafta gecti o siyah nokta sivilcemsi biseye donustu. Ben de cok severim sivilce koparmayi kopardim. Ertesi gun yine cikiyordu. Kopardim yine cikti, kopardim yine cikti derken bu sefer kizarmaya ve daha buyuk cikmaya basladi. Anneme soyledim (tabi ki bi fikri olacakti sonucta anne) o da bana bi yontem soyledi. Sogani ikiye kesip hasliyormussunuz. soguyunca da gece boyunca oraya sarmam gerekiyormus. Neyse vardir bi mantik dedim ve yurttaki mutfakta kaynattim. o les sogan kokusu butun katta, hatta butun yurtta duyulabiliyordu. Elime yerlestirdim ve bi atletle sardim iyice. Kokuya dayanamadigim icin bi de posete sardim ve put gibi yattim bozulmasin diye. sabah kalktigimda elimi kontrol etmek icin banyoya gectim. Actigimda manzara leşti. O pis koku 1 hafta cikmadi elimden. Atlet sararmis beni yak diye bagiriyordu. Parmagimin da iyilestigi yoktu. Hatta icinden beyaz beyaz kimil kimil seyler sarkiyordu artik. nemden kendini kaybetmisti zavalli yaratik. Belli ki ise yaramamis hatta canlanmisti. Sonra neyseki doktora gitmeyi akil ettim de bana ilac yazdi ve 2 hafta sonra kabuk baglayip dustu o yaratık. Yaratik diyorum cunku kocamandi ve adina kucuk yagmur diyorduk arkadaslarla. gozunuzde canlanmasi icin bir de fotograf ekliyorum.Ekleyecegim gorseli mideniz kaldirmayabilir simdiden uyariyorum. Küçük Yağmur'un Hikayesi https :// imgur. com / gallery / 29SN2
benim değil ama dedemin başından geçen bir olaydı bu zamanında (2015) dedemin bacaklarında özelliklere diz bölgesinde ağrılar oluşurdu ve geceleri uyuyamazdı bu ağrılardan dolayı birde kendisi haftanın her 5 günü manisadan izmire manifotıra(böyle mi yazılıyor emin değilim) dükkanı açmaya giden bir işkolik varın siz düşünün adam iki hafta evden çıkması ki o evde kaldığı iki günde ovaya gider 4 5 saat çapa yapardı tabi bu işe gitmeyince evdekilere sardı babannem de bundan kurtulmak için kocakarı ilaçları aramaya koyuldu sonunda uzak bir akraba elinde bir kasa kirazla apartmana girdi evleri ilk kattı (ben 3. katta kendi odamda yaşıyorum) sonra beni çağırdılar dediler ki bu kirazların lapa haline getirilmesi lazım tamam verin bir leğen birde geniş düz bir yüzey lapa yaparız ama öğle olmazmış öyle demiş bu tedaviyi öneren lapa haline getirilirken insan ağzında getirilmesi gerekiyormuş hiç unutmam kirazları getiren adam ben babannem ve dedem bir kasa kirazı çiğneyip aynı leğene tükürmüştük sonrada dedem dizini bu iğrenç karışıma sokmuştu sonuç olarak BİR BOKA YARAMADI
Bende bir çeşit alerji var. Bazı sabunları kullandığımda elim kaşınmaya daha sonra da yara olmaya başlıyor. Tabi ilk başlarda bilmiyordum bunu ben ve elimdeki yaralar neden oluyor filan diye annem tedirgindi biraz. Doktor için randevu aldı ve 1-2 gün sonra da babaannem eve geldi. Kadın elime dua okuyup tükürmemiz ardından da elime bir boya sürmemiz gerektiğini söylüyordu. (kendi odamdan onları duyabiliyordum)Ardından beni yanına çağırdı ve ne yapacağını anlattı ardından elimi tuttu ben çektim tuttu çektim ve kaçtım. Peşimden geldiler ama kendimi banyoya kilitledim. Birkaç gün sonra ise beni bir yere tehtitle götürdüler. Teyzenin biri elime tükürdü. Çok iğrençti. Ve ardından o boyayı sürdü. 1-2 güne geçeceğini söyledi. Ama geçmedi. Doktora gittik sabunların içindeki kimyasalların elimi bu hale getirdiğini ve elimin hassas olduğunu söyledi. Ardından bana bir sabun önerdi. Doktorun dediklerini duyduktan sonra benim babaanneme attığım bakış görülmeye değerdi.
Bundan 3 sene önce anneannemi köye ziyarete gitmiştik bende her sene düzenli olarak sivilce yerine gözümde arpacık çıkardı ergenliğimde 2 kere ameliyat oldum yok ilaçlar kullandık yok geçmiyor geçsede 1-2 ay sonra yine çıkıyor. Neyse konu açıldı gözümle ilgili anneannem okutalım dedi. Bende öyle şeylere inanmam ve hiç sevmem mecburen gittik bir teyzenin yanına, teyze baya yaşlıydı 80-90 vardır zor konuşuyor filan dedim gitti artık kör olucam. Oturdum sandalyeye dualar okumaya başladı bişeyler fısıldıyor taş ver dedi yerden taş verdim kafamda çevirip tüğ yapıyor (tükürüyor) ve gözüme değdirip taşı dışarı atıyordu sonra istanbula döndük gözümde 1 tane olan arpacık 2 tane olmuştu teşekkürler teyze. neyse ki ameliyatla aldırdık ergenliğide atlattım şu an iyiyim...
benim kuzenimin kıçında da kıl dönmüştü onun da kıçına incir içi falan sürmüşlerdi. benim de ayak bileğim çıkmıştı acayip yaşlı bi adama götürdüler bir kaç kere ayağımı falan oynattı ayağımı yerine taktı ve sarımsaklı et sarmıştık. tam 3 gün durdu o hatta ben o halde karne almaya gittim okulun son günü. burunlarını falan kapatıp pis pis baktılar bana çok rencide olmuştum
Bu olay dayımın başına geliyor. Dayım daha küçükken bir kaza geçiriyor ve bacağı kırılıyor. O zamanlar köyde (Çanakkale) sağlık ocağı yok. Şehirdeki hastane deseniz ayrı bir dert. Büyükannem dayımı kırık çıkıkçıya götürüyor. Dayımın bacağını yamuk bir şekilde takıyorlar. Sonradan kemik yanlış kaynıyor ve mecburen İstanbul'a gidiyorlar. Fakat iş işten geçmiş durumda. Doktor diyor ki yapılacak bir şey yok. Kemik yanlış kaynadığı için o bölge sürekli açık yara şeklinde kalıyor ve Dokuzunca Hariciye Koğuşu'nun ana karakteri gibi düzenli olarak pansumana gidiyor. Yıllar boyunca acı çekiyor. Ve yarası kötüleşiyor. Tabi dayım hep acı çektiği için çocuklarına yeterince sevgi gösteremiyor. Hep sinirleri tepesinde olan, kelebek görse kavga edecek birisine dönüşüyor. Dayımın durumunu anlamak için House dizisindeki Dr. House'u düşünebilirsiniz. Tabi dayım Dr. House gibi avuç avuç uyuşturucu alamadığı için acısını kontrol edemiyor. Yengemle hep kavga ediyorlar ve kadıncağız çektiği sıkıntıdan stresten dolayı birkaç yıl önce alzheimera yakalandı. Şu anda ölüm döşeğinde. Dayım ise büyük ihtimalle sürdüğü aşırı stresli ve acılı hayattan dolayı kanser oldu. Kemoterapi görüyor şu anda ve umarım iyileşir. Komik bir hikaye anlatamadım belki ama söylemek istediğim bir şey var. Lütfen çocuklarınızı bu tarz yerlere götürüp, bu tarz yöntemler deneyip hayatlarını kaydırmayın. Adam gibi doktora götürün, modern yoldan şaşmayın.
Yanlış kaynama diye hatırlıyorum. Gidip dayıma ne oldu diye sormadım. Kendisi 60 yaşında. Kaza neydi, ne oldu hiç bilgim yok. Annem ailedeki en küçük çocuk, dayım da en büyükleri. Sadece dayımın bacağının durumunu ve büyükannemin yaptırdığı saçma tedavi sonucunda bu hale geldiğini biliyorum.
Bundan 13 sene evvel oluyor bu olay. Ben 2 yaşındayım. O dönemlerde baya yaramazmışım. evde, komşuda, düğünde, misafirlikte kısaca her yerde yabancı birini görünce ağlarmışım. Annemler bu olaya dur demeye karar vermişler. Komşudan bir koca karı tekniği öğrenmisler. Rivayetlere göre cocugunuzu veya ağlayan kişiyi sokağın ortasında terlikle ağzının ortasına 3 kere vurunca bütün bu olaylar bitiyormuş. Annem bunu öğrendikten birgün sonra beni Dörtyol ağzında babamın ayakkabisiyla ağzıma yüzüme vurarak dövmüş. Sonuç olarak hiçbir şey değişmemiş ben ağlamaya devam edip onların kafasını sisirmisim. 3 sene önce bu olayı kardesimde de denedik. O da çok ağlardı. Peki sonuç ne mi? Yine hüsran yine hüsran onda da işe yaramadı. Artık ileriki zamanlarda bir kardeşimiz olursa umarım onun üzerinde de denemek zorunda kalmayız.
2008 Yılında İlk kol kırışım da (4 kez sol kolunu kırdı) Annem panikledi sonra birşey olmaz değip kolumu sarıp baş örtü ile bağlamıştı e tabi kol yanlış kaynayınca kolu hareket ettiremez oldum e tabi kolu eski haline getirmek için tekrar kırılması lazım buna hiçbir doktor yanaşmadı soluğu kırık çıkıkcıda aldık koluma bir güzel dana döşünü çift taraftan bağladı dedi 3 gün dursun güya kolu yumuşatacak ve kıracak sonra yerine oturtucak felan neyse 1. gün hoş güzel 2. gün koku gelmeye başladı iğrenç kokudan uyuyamaz oldum 2. günün akşamın da bizim bir akrabamız geldi ve anneme "ulan o öyle olurmu mazallah cocuk kolunu kaybeder" dedi bunu duyan annem babamla büyük bir kavgaya girdi ve babamı yendi özel doktora gittik e tabi benim kol gittikçe hamur oldu doktor "abla şifacıya kırıkcıya güven olurmu" dedi beni bi güzel yatırdı vurdu narkozu anlatılana göre benim kolu tekrar kırmak için baya uğraşmışlar sonra bağladılar felan filan 20 güne toparladık her anlattığımızda Allah korudu oğlumu der. Not.4 kez kolumu kırdım dedim ya sonuncusunda aile o kadar alışmış ki güle oynaya hastaneye gittik artık doktorlarda beni tanıyor yinemi kolunu kırdı kerata dedi hatta röntgene girdik röntgenci kola bakarken kırık bölgeler belli oluyor makinede abla bu cocugun kolu niye yamalı gibi demişti hala sol kolum sağa göre gözle görülür bir şekilde incedir.
Bir gece sancılar içinde uyandım. Kulağım küçükken çok kolay iltihaplanırdı ve çok kulak ağrıları çekerdim. Neyse hemen annemi uyandırdım ilk başta onlar da önceden olduğu gibi biraz ağrır, uyurum, sonra doktora gideriz diye düşündüler. Ama o gece gittikçe ağrı büyüdü ve uyandığımda sağ kulağım duymuyordu. Ben artık ağlamaya başladım. Kulağım ağrıdıkça ben ağlıyordum babam da ağlarsan daha çok ağrır dedi. Bir yandan kendimi susturmakla uğraşıyordum bir yandan dayanılmaz olan kulak ağrısıyla. Annem mutfağa gitti sarımsakları eze eze sularını çıkardı. Bu şimdi alır acısını diyerek kulağıma döktü. Bekledim bekledim geçmiyor acısı. Neyse babam nöbetçi eczaneden ilaç aldı. Ben ilacı içtikten sonra kulağımda bir çekilme hissettim, acısı biraz dindi ve uyuyabildim. Sabah doktora gittik. Babam da hastane müdürünün arkadaşı. Babam ile müdür sohbet ediyor çaylar söylüyorlar ben kulak ağrısından sessizce ağlıyorum. Sonra doktora girdik ve doktor kulaklarıma baktığında sol kulağımın normal pembemsi bir renkte olduğunu gösterdi, Ama sağ kulağım bembeyazdı. Doktorun dediğine göre eğer o ilacı içmeseymişim kulak zarım delinecekmiş. Kulağım içten iltihaplanmış.
Sene 2006 veya 2007 4. veya 5. sınıfa gidiyorum takriben, neyse olayın baş kahramanı siillerim, o yıllarda ayaklarım da irili ufaklı 20 kadar siil mevcut tüm tıbbi imkânlar denenmiş durumda, azot tedavisi, cerrahi müdahale vs herşey . Son çare teyzemin o sıralarda bakıcılık yaptığı çocuğun ailesi ile beraber(çocuk da aynı dertten muzdarip) bu tip olaylarda alternatif olarak başvurulan tabiri caizse üfürükcü bir teyzenin yanına gidiyoruz ama zerre inanmıyorum bu tip şeylere neyse şehrin gecekondu semtlerinden birinde yaşayan teyzenin yanına gittik. Eve girdik bu arada ev tamamen gerilim filmlerinden çıkma sağdan soldan kediler fırlıyor kapılar gıcırdıyor . Teyze ikimizinde ayağına baktı hımmm dedi esrarengiz bir şekilde, mutfağa gitti ve elinde 4 de 1'i su dolu kahvaltılık saklama kabı diğer elinde de bir bıçakla odaya geri döndü beni bir terleme aldı "lan ayak üstü açık ayak ameliyatı olmayalım"diye neyse teyze korkulanı yapmadı ve elindeki meyve bıçağını suda ıslatıp siil olan noktalara hafif hafif sürdü üstüne bide temizinden suphaneke okudu ve işlem bitti işlem ücreti olarak ise zor bela 10 TL kabul ettirebildik daha sonra biz eve döndük tabi ben zerre inanmıyorum hâlâ neyse 1 hafta 2 hafta geçti bi iyileşme yok, bende tabi insanlara böyle tiplere inanmayın felan diye anlatıyorum neyse abi olayın üstünden tam 1 ay geçmişti sabah bi kalktım abi benim ayak bildiğin bebek poposu pürüzsüzlüğünde ve ne yatak da bir döküntü var ne de başka bişey tamamen yok olmuş benim tepkim ise doğal olarak "hasssiiktirrrr" hala nasıl olduğuna inanamıyorum ablanın sırrı ise tükürüğünün mucizevi olmasıymış daha sonradan öğrendik ki şu 4 de 1'i su dolu kabın bi kismıda teyzenin tükürüğüymüş bu mucizeyi büyük kızına miras bırakmak için ise " el verme " adı altında ağzına tükürüyormuş, küfür olan ağzına tükürürüm değil yani literally ağzına tükürüyormuş
Ağabey ben acı hastasıyım. Dayayın biberin en hasını of demeden yerim. Bi gün yine sofrada efsane şekilde dayadım bibere ama acısı daha iyi çıksın diye tiftikleyip damarlarından koparıyorum falan. Neyse yedim yemeği kalktım tuvalete gittim. Soktumunun kafası elimi yıkamayı unutmuşum ama tuvalete girdikten 30 saniye kadar sonra bir bastım çığlığı. Dışarı çıktım zıplıyorum falan her tarafım yanıyor. Odaya geçtim bizimkiler noldu falan diyor diyemedim ki pip*im g*ötüm yanıyor. Elim falan yanıyor biberden dedim. Neyse merhem verdiler kesmeyince bi kase yoğurdu verdiler elime al parmağını içine sok beklet dediler. Odama geçtim düşünüyorum yapsam mı yapmasam mı diye. Acıdan nevrim döndü soktum yoğurdun içine. Kapıyıda kilitlememişim annem bi daldı odaya o halde görünce tabi kıyametler koptu falan adım cansız sapığına çıktı babama söyledi açıklamaya çalış bilmemne derken hala şu gün olmuş kuzenlerim falan cansızlara karşı cinsel istek duyduğumu düşünüyor. Galiba birgün hep beraber kerhaneye gidersek öyle inanacaklar. (bu arada geçen hafta ki konuyada yazmış oldum)
Herhalde bu konuda en ''kocakarı'' rahmetli babaannemdir. Kadın ömrü boyunca karşısına çıkan ve hasta olan yada hafif kırgınlığı olan her insanı ağzının içine tükürerek iyileştirmeye çalışırdı. Ama böyle 'püh' diye değil baya dolu dolu tükürürdü, iğrençti, çocukluğumun en büyük travmasıydı hasta olduğumu söyleyemezdim. Anneme sessizce hasta oldugumu söylerdim oda babaanneme komşuya gidiyoruz derdi hastaneye bile böyle giderdik. Ağıza tükürmeden daha kötüsü ise ben doğduğumda hastaneden eve getirilince babaannem ''bu çocuk kahverengi gözlü bunu tuzlu suda yıkamamız gerekiyo'' diyip beni balık gibi salamuraya yatırmaya hazırlanıyormuş. Annem babam olurmu öyle şey diye çıkışsa da babaannem bunu kafaya koymuş. Babam babaannemle arasının bozulmasına aldırmadan beni kurtarmış.
Ayağımdaki derin kesik izi gitsin diye, karşı komşu ayağıma soğan koyup bir gün bir bez yardımıyla beklememi söylemişti! Acısı tarifsiz olmasına rağmen belki bir işe yarar ümidiyle beklemiştim bütün gün! Sabah kalktığımda ayağımda leş gibi bir koku, ve soğanın asidinden dolayı mutasyon geçirmiş bir yara buldum (dikiş atılalı bir gün olmuştu) Neyse bir şekilde doktorlar enfeksiyonu geçirdi bir de o komşu aynen bunları söyledi "YENİ İSE TABİ ÖYLE OLUR, YOKSA BENİM ÇOCUKLARIMINDA DA DİKİŞ GEREKTİREN YARALAR OLDU, MAŞALLAH HİÇ BİRİNDE BİR FISKE İZİ YOK, SENİN SORUNUN, ÖNCEDEN SÖYLESEYDİN"
bana da öksürüyorum diye çorabımın için soğan koymamı söylemişlerdi. ama ben yapmadım. 2-3 gün daha geçmeyince doktora gittik. bronşit olmuşum. sonra ilaçlarla geçti.
Yaz ayları ve ben salak gibi üşendiğimden havuza falan gittiğimde güneş kremi sürmem (Sürmezdim). Bir gün benim sırtım fena biçimde yandı, şezlongda uyuya kalmışım. Eve gittim akşam almaya başladım acıyı. Evde de yoğurt yok, bal sürüp üstüne bez gibi bişey bağladılar (WHY ?) . Bizim deri bi koltuk var. Ben o koltukta otururken uyuya kalmışım, bez de kaymış. Uyandığımda henüz hiçbir şeyden habersiz birden ayağa kalkmaya çalıştım. Aman yarabbi böyle bi acı yok. Derim koltukta kaldı zannettim.
Ben yaklaşık 11 yaşımdayken bacağım çıkmıştı ve ya ezilmişti,Yangelip yatıyorum tabi,tam o sırada komşu bi teyze bize gelip benim halimi gördü va babaanneme bişiyler anlatdı.Sonra babaannem 3-4 yumurtayı çiğ çiğ kırıp bi beze döktü ve bana gelip "Al oğlum bunu ayağın sar dedi ".Benim itirazlarıma rağmen bişiy değişmedi yine sarmak zorunda kaldım neyse işte neredeyse 2 hafta öyle dolaşmak zorunda kaldım (koka koka).Ancak hakkını vermek lazım cidden işe yaradın ve doktora bile gitmedim .
Ben küçükken kabız olmuştum. İlk kabızım dı ve inanılmaz acı veriyordu.Tuvalette çok zor zamanlar geçiriyordum derken aileme danışmak geldi(ömrümün hatasını yaptım). Annem babama bakıp pis pis güldü ve dedi ki:''popona sabun sokmamız lazım'' dedi. Bende bi umut kabızın verdiği acıyla babama bakıyorum. Belki izin vermez onaylamaz diye. Ama babam da gülerek onayladı. O anda kabız mı yoksa götüme giren sabun mu daha acı verdi hatırlamıyorum. Uzun bi süre götümde o hafif erimiş yarım sabunla dolaştım. Her denemede yeniden girip çıkıyordu ve acı katlanıyordu. Hiç bir boka da yaramadı. Lanet olsan güllü sabun. Lanet olsun hacı şakir.
Çocukken (sanırım 5-6 yaşlarındayım) her gece uyanırdım aniden. Kulağım tarifsiz bir acıyla sızlardı. Kendi iç sesimi duyuyormuş gibi bişey evin içinde dolanınca o acının geçtiğini söylerdi. Fikir bana ait değildi ama benimmiş gibi gelirdi. Zaten o acıyla bunu düşünecek durumda olmazdım. İlk önce holde dönmeye başlardım. Ağrı geçmeyince salonda dolaşmaya başlardım. Bu sırada annemle babam hemen ellerine Kur'an alarak beni yatağa götürür başımda dua okumaya başlardı. Uzun bir süre böyle geçti. Ben gün geçtikçe ne yemek yiyordum ne bişey içiyordum. Hikayenin devamını ben kesik kesik hatırlasamda babaannemi birilerine anlatırken duymuştum. Annemler bir zamandan sonra onları aramış ve durumumu anlatmışlar. Babannem hemen bize gelmiş. Ben oldukça zayıflamış bir halde zar zor yürüyormuşum. Adımlarım savsak ve güçsüzmüş. Kısacası pek kendimde değilmişim. Apar topar arabaya doluşup Yalova da bulunan ünlü bir hocaya gitmişiz. Benim buralara dair hatırladığım kısım bedenimin arka koltukta üç kadının kucağında uzandırıldığı. Hocaya dairse hatırladığım uzun beyaz sakalları, içe göçük iri ve korkutucu gözleri. Tabi ben bu sırada koltukta gözlerim yarı açık yatıyorum. Bir an bana doğru bir sarımsağın uzatıldığını hatırlıyorum. Tabi hoca bu sırada farklı farklı şeyleri okuyup üflüyor bizimkiler de merakla ne olacağını bekliyordu. Çok iğrenç kokan bir sıvı içtim. Sanırım birbirinden alakasız birçok sebzenin mikserlenmesiyle oluşturulmuş bişeydi. Onu içtikten sonra yattığım yerden ayağa kalkıp yürümeye başlamışım. Dönüşte arabada annemin kucağında otururken görünüşünün beni ürküttüğü bi teyzenin "Artık her şeyi yiyeceksin değil mi? Bak yemezsen tekrar hastalanırsın" dediğini (çok yemek seçen birisiyim) ve benim suskunlukla onun babannemin eline o iğreç şeyi tutuşturduğunu gördüm. İki hafta gibi o şeyi zorla içtikten sonra yalvarma ve sızlanmalar sonucunda annemi ikna ederek içmekten kurtulmuştum. Bu olayın detaylarını ne kadar çok merak etsem de hiç soramadım. Babam geçenlerde tam herşeyi anlatacaktı ki annemin içeriden "Murat!" diye seslenmesiyle anında sustu. Annem bu olayı yok sayıyor. Açıkçası bende geçen yıla kadar kendi zihnimden uydurduğum bişey ya da gördüğüm bir kabusu yaşanmış olarak hatırladığıma inanmıştım. Ta ki babaannem birilerine aniden bunu anlatırken onu duyana kadar...
Ben çocukluğum yani farkında olmadığım zamanlar dışında hiç zeytin yemedim hatta masada yanımda durmasına izin bile vermemisimdir bir gün yine mahalle maçı yapılan bir günden sonra ayağım incinmisdi ama nası acıyor ben ilk dedim kırık annemi falan aradım hastaneye gidelim falan sonra anneannem geldi zeytini o devasa taşla dövdü vicik vicik yaptı gel bakayım sen bu geçirir hemen dedi ben yaparken neredeyse aglicaktim kokusu falan iğrenç ötesi ama ilginçtirde işe yaramış ve hala yarayan bir yöntemdir YAPIN,YAPTIRIN -GÖKDENİZ İN ANNEANNESİNDEN TESCİLLİ(like simgesi)
Zamanında ananem yapardı bu yöntemi anneme ve teyzelerime.annem ve teyzelerim küçükken kulakları kış zamanlarında çok ağrır iltihaplanırmış. Ananemde ''Durun yavrularım sizlere yağı ısıtıp getiriyim de kulağınızdan dökeyim çok faydalı'' dermiş. Yağ dökmek normal değil ama yinede buraya kadar normal.Ananemden aldığım özel bilgi sayesinde gerçeği öğrendim. Ananem Aslında yağı ısıtmazmış kaşığın içine işermiş ve hazır kızlarım deyip annem ve teyzelerimin kulağına dökermiş. Ama şaşırtıcı bir şekilde bu ağırıyı 30 45 dakika içerisine dindirirmiş kadınında varmış bir bildiği herhall
Walter White moruk benimde kulak iltihaplı sol tarafıma yatıp sağ kulağıma damla döküyorum böyle sıcak bişey fokurduyo 15 dakka sonra diğer tarafa yatıp kulağımdan boşaltıyorum. doktor önermişti bana bunu ananende asitle kulaklarını temizlemiş işte
sen ne diyon gelince aklıma geldi ben bunu anneme yazdıracaktım ya kadında ne hikayeler vardı, neyse artık bunun babasını yapında onda bişey yazdırtırım
Annem sinir olduğu sesten çıkardı dendikten sonra gelen wookie çığlığıyla beraber en beklemediğim anda limonatamı püskürttüm, teşekkürler türkdoğan bey, kızamayacak kadar komikti
6 yaşındaydım annemle saçımı kestirmeye gitmiştik saçımı kestirdikten sonra başımla boynum arasında kalan bölgemin çok şiş olduğunu farketmişti annem ve hemen teşhisi doktora bile gitmeden koymuştu;kabakulak! Eve gittik zaten geç saatti biraz ateşim de vardı ama annem hemen halletti ateşim düştü falan.sabahın köründe de annemle babam seni bir yere götürcez dediler sonra bi eve geldik orta yaşlarda değişik bir kadın oturttu beni koltuğa ben tabi çocuk aklıyla kadından nefret etmiştim çok korkunçtu ki neyse bunlar gereksiz detay şuan. Sonra bu çocuk kabakulak olmuş dedi evdeki sobanın borusunu aldı elini içine daldırdı tabi eli simsiyah çıktı diğer eline de aynısını yaptı sonra o simsiyah kömürlü ellerini kulak arkama boynuma her yere sürdü ben tabi korkudan yerimde duramıyorum babam beni kollarımdan tutuyor bildiğiniz işkence çektim neyse bu işlemleri yapan kadın bir yandan da dualar okuyor değişik değişik ayinimsi bi hava da var zaten mumlar falan sonra bi anda genizden bütün balgamını çekti ve yüzüme tükürdü o an ki duraksamamı unutamıyorum, annemle babam da sanırım sonra pişman olmuştu yani iyileşmem için götürdükleri evde kadın balgamlı balgamlı yüzüme tükürdü sonra babam usulca yüzümü temizledi annem hala olayın şokunda... ha bide üstüne para verdiler o kadına yani hala aklım almıyor ya neyse. 2 gün sonra iyileştim de yani hastalığın ömrü o kadardı zaten ve psikolojik açıdan bir çocukluk travması yaşadım keşke sessizce ölüme terkedilseydim de o anları yaşamasaydım.o zamandan beri bir yerde ne zaman soba borusu görsem yüzümden akan balgam aklıma gelir...
OHA CANA BAK Nevermore; bir Amerikan heavy metal müzik grubudur. 1991 yılında, Seattle'da kurulmuştur. Progresif metalden hard rock'a, teknik thrash metalden power metal'e kadar çeşitli metal müzik türlerini dinleyiciye aktarabilen bir yapısı vardır. Vikipedi Kariyer sonu: 2011 Çalıştığı müzik şirketi: Century Media Records Grup üyeleri: Jeff Loomis, Warrel Dane, Jim Sheppard, Van Williams, Steve Smyth, Pat O'Brien, Tim Calvert, Mark Arrington Türler: Progresif Metal, Thrash Metal, Power Metal
bir dahaki haftanın konusu için günlerden pazartesi o zamanlar 5.sınıftayım okula mokula gitmek istemiyorum anneme diyorum "anne karnım anne başım anne okula gitmiyim" o zamanlar böyle basit yalanlar işte (şimdi orochimaru gibi yalan söylüyom) annem tamam dedi gitmiyoruz işte böyle yattım tv serediyorum bi baktım annem hazırlanıyo kıyafetlerini giyiyor ah keşke o gün okula gitseydim bu girişti şimdi orta annem "kalk gidiyoruz dedi" nereye dedim doktora dedik 2 dk böyle bakıştık biraz inatçılık yaptıktan sonra gittim gittik doktor doktor değilmiş o çıkıkçı osman tipinden bi "DOKTOR" muş işte otur dedi oturdum "doktor=neyin var evladım ben=başım ağrıyor karnım ağrıyor midem bulanıyor" (AAAaaa niye söyledimki o yalanı) düşündü böyle ben sana bi karışım hazırlıyım dedi... pek göremedim ama gördüklerimi söyliyim havuç soğan hamam otumu öyle bişey yosun biraz tavuk(dip not= martı etide olabilri) biraz kuzu dalağı ve sayre hatırlamıyorum gösterdi kokusu burnuma geldi "4n1k izleme geldik,bize dua edin" videosundaki can sungur abinin suratı gibi oldu zorla ağzıma vedi içtim eve gittik demişti yan etkileri olabilir bu orta şimdi bitiş dıdıdı eve gittik tv serediyorum baktım bi sıkışıklılık var tuvalete gittim altlı üstlü gidiyorum (sonra bi otobüse bindim ben ve teyzeler...(şaka şaka))bu sefer gerçek bi doktora gittik domuz gribi teşhisi konuldu bir hafta hastanede kız kesiyom ulan gelen giden aynı artık selam diyip geçiyolardı neyse... serumlar ilaçlar herşey verildi sonradan öğrendim başlangıcıymış fazla ilerlememiş geçti 1 ay flan tedavi o olaylardan sonra hiç devamsızlık yapmadım dip not:nasıl bir cnüplükse o tedavi bittikten 1 hafta sonra soba zehirlenmesi yaşadım 11 tüp kan alındı 24 saat hafa kandaki karbon di oksit 18.9
Annem , ben 3-4 yaşlarımdayken saçlarım daha hızlı,daha gür çıksın diye ismini hatırlamadığım 20 çeşit yağı kafama her gün sürerdi ve beni banyoya sokardı.Bir gün "her gün banya yapmak canıma yetti "deyip o gün banyo yapmadım sonraki gün de kahvaltıya gideceğiz.Neyse kahvaltı zamanı geldi annem beni uyandırdığı gibi çığlık attı.Yatağımın (cidden) heryerine yağ bulaştırmıştım.Annemin (tabikide) temizlik takıntısı var.2 saat boyunca beni döve döve yıkadı ve yatağımı çöpe attı.Benim yüzümden kahvaltıya gidemedik diye tüm ailem beni suçluyordu tabi 3-4 yaşlarındayım kaldıramadım bir anda" kahvaltıya gidemedik diye bana değil anneme kızın!Her zaman üzerimde saçma sapan şeyleri deneyip duruyor!Her gün kafama yağ sürüp beni banyoya sokmasından sıkıldım artık!Ayrıca kahvaltıyı evde de yapabiliriz!"diye bağırdım herkes şok oldu meğerse babam dahil kimse annemin benim üstümde deney yaptığını bilmiyormuş.Artık annem asla benim üstümde bir şeyler denemiyor NOT:benim üstümde denemese de babamda deniyor.
Pek kocakarı değil ama tedavili bi anım var. 2 sene önce yazın işte yazlıktayız arkadaşlarla her gün plaja gidiyoruz işte karı kız peşinde yüzüyoruz eğleniyoruz falan bizim yazlık sitesine yakın olan hep takıldığımız plajda da bi tane duba var. Millet üstüne çıkıyor atlıyor yatıyor falan ama duba tamamen pas tutmuş. Neyse bizde arkadaşlarla dubanın altındaki boş kısma girip ehe ehe gülüyoz falan tabi orda çok hava yok çıkmak gerekiyo bi süre sonra bende bi heyecanla çıkarken nasıl olduğunu anlamadan baş parmağımdan bileğime kadar derin bir kesik oluştu. Bende çıktım denizden işte plajın sahibi de bizim arkadaşın 5. Derceden akrabasıydı gittik ona peçete falan verdi kanamayı durdurmaya çalışıyorum ama durmuyo hayvan gibi kanıyo, sonra benim aklıma geldi lan benim elimi paslı demir kesti tetenos aşımda yok ben bi panikledim lan eve mi gidiyim (teyzemle kalıyodum o zaman yazlıkta) teyzeme söyliyim beni hastaneye götürsün falan derken adama sordum abi tetenos olur muyum aşım yok diye. Adamda aşıya ne gerek var karşında koskoca deniz var tuzlu su doğal tetenos aşısıdır elini 3-4 saat denizde tut hiçbişey olmaz dedi. Bende inandım işte arkadaşlarla denizde takılalım o zaman elim de suda kalmış olur falan dedik ve akşama kadar suda kaldık. Akşam olup eve döndüğümüzde ise teyzem elimdeki hayvani kesiği gördü ve oğlum noldu dedi panikleyerek. Bende paslı demire sürttüm ama denizde tuttum baya bişey olmaz dedim. Teyzeminde haklı tepkisi manyak mısın oğlum sen oldu. Hikayenin geri kalanı hastane yolu boyunca teyzemin bana bağırması ve tetenos aşısı olup eve dönüşümüzden oluşuyor. Bu arada 2 yıl geçmiş olmasına rağmen yaranın izi gayet belirgin bir şekilde duruyor. Hayatım boyunca da durucak sanıyorum
abi annem doktor . şimdi bir gün okula gitmemiştim .sağlık ocağına annemle baraber o gün gittim . işte annemin öğlene doğru hastası yokken diğer arkadaşlarıyla konuşuyor birden "ayyyyyyyyayayyyyyy" diye ses geldi diğer odadan. annemler merak etti ,tabi ben durur muyum bende gittim.odada bir doktor ve burnuna solucan tıkanmış bir hasta vardı .annemler hemen "bu neeeeee" demişlerdi . ben orda kahkahalara boğuluyorum . neyse kadına sorduk . kadın "ben televizyondan duydum migrene iyi geliyormuş " dedi.doktora neden izin verdin diye sorduğumuzda "ay şekerlerim bende öyle duyduydum doktor civanım migrene iyi geliyor" diyordu. sonra kadın burnu solucanlı bir şekilde( bi de kımıl kımıl oynuyor du solucanlar iyy) sağlık ocağından çıktı gitti . annem bir hafta sonra bana kadının sümüklü böcek yemesi gerekiyormuş dedi. ne için dedim ben kabaca söylüyorum göt kaşıntısına iyi geliyormuş dedi.
Ben 9 yaşında falanım,yaz tatilinde yaylaya çıkmışız.Hani 2 ay yaylada kalırsın da yazmayı falan unutursun ya,işte öyle bi yaz tatili.Bende R nin nasıl yazıldığını falan unutmuştum.İnekler falan günler geçerken benim bir gece ateşim çıktı.40-41 civarlarında dolanırken ev ahalisinin aklına beni sirkeyle yıkamak gelmiş.Beni önce bir güzel soyup yatırdılar ve soğuk bir odaya aldılar.Ben yerde kurbanlık koyun gibi titreye titreye beklerken o geldi.Sirke şişeleri ve havlularla ve tabiki beraberindeki o kokuyla anneannem.SİRKEYE BATIRDIKLARI HAVLULARI VÜCUDUMUN FARKLI BÖLGELERİNE KOYUYORLARDI. Ben aynı anda hem titriyor hem de kusmamaya çalışıyordum.Neyse o gece ölmedim ama o geceden sonra ki günler hiç kimse yanıma yaklaşmadı oyun oynarken.Burası ne kokuyor dedimi birisi bir kaç adım uzaklaşırdım o ortamdan ama pek bir işe yaramazdı.Hala birisi burası ne kokuyor ya dedimi gerilirim.Ve sirke kokduğum günler gelir aklıma.
Tedavi yöntemi olmasada annemin (kendisi eczacı) başından geçen mesleğini sorgulatan olaylar; Hasta 1: Karısının kullanması gereken fitili yutmuş.(Evet o fitil :') Hasta 2: Karı koca sağlık ocağına gelip ilaç yazdıran çift annemden reçetedeki depresyon ilaçlarını alıp öteki gün tekrar gelirler.Annem hanım efendiye ilacı kullandınız mı nasıl hissediyorsunuz şeklinde sorduğu soruya aldığı cevap : Bilmiyorum içmedim ki bir şey olur mu diye görmek için önce kocama içirdim. Edit: Aklıma geldikçe yazarım
Rahmetli ninem Bulgar göçmeniydi.Hayatımda duyduğum en garip şeyleri ondan duymuştum.Birgün nineme boğazımın ağrıdığını söyledim.Beni peçkanın(yemek pişirebilinen mutfak sobası denebilir) yanına oturtu.Gitti turp aldı;suyunu sıktı,içine bal koydu,limon sıktı ve bana içirtti.Ben içemedim ve tükürdüm.Beni encek kızan diyerek kızılcık sopasıyla dövmüştü.Ne zaman bi yerim morarsa;ekmek çiğner yaraya yapıştırırdı.3 yaşına kadar konuşmadığım için bana 9 tane kurban dili yedirmiş.Ne kadar bunların gereksiz olduğuna inansam da ninemi gerçekten özlüyorum.
Annem, beyazlayan saçlarım için bir iksir bulmuş. İksir çok garip değil, ceviz kabuğunu suda kaynatıyorsun sonra sürüyorsun o kadar. Garip olan iksiri anlatanın (doktor mu artık hoca mı neyse) saçlarının bembeyaz olması. Ve ben bu durumu, o şeyi bir ay sürdükten sonra öğrendim. Öğrenir öğrenmez de bıraktım tabii.
Yıl 2015. Yaz aylarındayız, okul yeni kapanmış karneleri almışız tatilin keyfini çıkarıyoruz. Bende inceden hapşırmalar falan başladı ama bişey olmaz geçer diyerek umursamadım. Baktım sürekli hapşırıyorum,halsizim,iştahım yok falan neyse gittim anneme; "Anne, galiba hasta oldum kaç gündür hapşırıyorum" dedim. Annemde ; "Gel bakim" dedi. Ateşimin olduğunu farketti ve "Tamam,seni hastaneye götürürüm dedi". Biz bu konuşmayı yaparken yan komşumuz Zehra teyze "Ne doktoru ya! aynısı kaynıma oldu, ben şimdi sana bi ilaç yaparım bişeyciğin kalmaz " dedi. ( Bize kahve içmeye gelmişti.) Kadın ayağa kalktı ve kendinden çok emin bi şekilde "Zeytinyağı varmı?" dedi. Annem kafasıyla var işareti yaptı. "Karabiber varmı?" dedi . Annem gene kafasıyla onayladı. Kadın aşka mı geldi bilmiyorum ama saydıkça annem var demeye devam etti. Sonu gelmeyecek gibiydi. Sonunda kadın durdu ve malzemeleri bi kapta karıştırmaya başladı. Yaklaşık 5 dakika sonra iğrenç karışımı hazır oldu. Baktıkça kusacak gibi oluyodum. Kadın "Bunu alın, yatmadan önce göğüs etraflarına sürün, üstünede gazete koyun sabaha iyi olursun" dedi. Neyse akşam oldu. Annem, "Hadi şunu sürelim" dedi. Bende anneme yalvarıyorum lütfen sürmeyelim falan diye. Neyse annem sürmeye başladı, o kadar iğrenç malzemeler var ki; Siz diyin sarımsak ben diyim kabartma tozu. Sürdük bitti gazeteyi de koyduk üzerine ben yattım. Sabah uyandım, bi baktım karışım katılaşmış kalkamıyorum. 5-10 dk mücadele verdim ama yok, kalkamıyorum. Anneme seslendim herkes geldi falan, evdeki herkes çıkmama yardım ediyo ama beceremiyoruz. En sonunda çıktım içinden herkes " oh be " falan diyor. Öğlen falan oldu annem Zehra teyzeyle konuştu. Kadın sanki doktor gibi "Olur öyle " falan demiş. Allahtan daha beteri olmadı. Bu arada geçirdi mi diye sorarsanız " Bi BOK olmadı, daha beter oldum gudubet karı allah belanı versin "
Yazın babaannemin yazlığına bayram ziyaretine gitmiştik. Ben, babam, amcam,yengem ve babaannem hep birlikteyiz. Amcam da İzmir'den gelmişti ve gelirken yanında 1 litre mi 1,5 litre mi bir rakı şişesi getirmişti. İşte o akşam rakı balık sofrası yapmıştık. Ben, babam ve yengem sadece birer kadeh içip normal takılırken (babaannem zaten bulaşmamıştı bile) amcam neredeyse bütün şişeyi içmişti. Öyle normal havadan sudan konuşurken bir anda durdu ve telemarket sunucusu gibi bir sesle: "Osuruğunuzun kokusunu nasıl saklayacağınızı biliyor musunuz?" dedi. Babam da iyi geyik muhabbetine geldiğini anlayınca "nasıl?" diye sordu komik bi şekilde. Sonra amcam açıklamaya başladı: "Efendim,bir tutam taze kekiği,taze olması çok önemli kesinlikle kuru olmamalı, alıyorsunuz ve bir kasenin içine koyuyorsunuz. Ardından aldığımız tutkalı, japon yapıştırıcısı da olabilir fakat o çok yapışıyor acıtıyor, makat çevresine özenle sürüyorsunuz. Efendim tahminen sıcak günlerde 3, soğuk günlerde 2 dk boyunca kekiğin üzerinde oturuyoruz ve iyice yapışmasını bekliyoruz." Ben tabi herhalde bundan daha iğrenç bir yol alamazdı diye düşünürken, babam kritik soruyu sordu: "Peki sonra dökülmüyor mu? Onu nasıl hallediyorsunuz?" Hikayenin burasında eklemek istediğim bir bilgi var. Amcam 130 kilo bir kalp damar cerrahı. Dolayısıyla insan vücudunu çok iyi tanıyor. "Onun için çok güzel bir streç film tekniğimiz var. Böyle belin yan tarafına yapıştırıcıyı sürüyorsunuz...." dedi ve iki parmağını sanki bacakmış gibi tutarak aşırı detaylı bir betimleme yaptı. Adeta bir sanatçının başyapıtını yaratışını izler gibiydim. Her şeyi düşünüyordu: Duşta nasıl kullanılması gerektiğini,erkeklerde kasık bölgesine ekstra bolluk gerektiğini, deliklerin tam yerlerini ve bir hafta boyunca o streç filmin asla açılmaması için gereken bütün teknikleri... Her şey bittiğinde "Artık her yerde rahat rahat osurabilirsiniz, hatta osurun ki etraf daha güzel koksun ferahlasın" dedi. Babamsa son bir gol atmak için: "Peki başka türlü bir şeyle oluyor mu? Mesela nane falan?" dedi. Amcam kendinden çok emin bir şekilde: " Onu bilemem. BEN DENEMEDİĞİM ŞEYİ ÖNERMEM" dedi. Kısacası amcam bunu gerçekten deneyip uygulamış mıdır bilmem ama bu da böyle bir anımdır :D
Lise bittiğinde 8-9 arkadaş anlaşıp ramazan ayında bir restoranta iftar için gidelim diye anlaştık.Her şey iyi güzel giderken buluşmaya iki gün kala inanılmaz bir şekilde hasta oldum sanırsın ki ölüyorum.(Hastaneye gitmek istemiyorum çünkü çocukluğumun yarısı hastanede geçti) Kollarımı kaldıramıyorum tüm bilindik ilaçları denedim halsizliğimi geçirmesi için ama bana mısın demedi.Tam umutlarım tükenmişken benden altı ay küçük kuzenim geldi ve teyze bitkisel çaylar işe yarıyormuş ondan içirsene dedi annemde bunun aklına uyup bim'de ne kadar bitkisel çay varsa aldırdı.Çayları tek tek içmeye başlamıştım iki günde yaklaşık 40-50 bardak çay içirmişlerdi ama etki etmiyordu ve parlak zekalı kuzenimden bir fikir daha çıktı teyze bunları karıştırıp içirtelim o zaman düzelir diye ve evet 4-5 tane bitkisel çayı karıştırıp içirdiler zorla karışımın etkisinden mi bilinmez ama ertesi güne ayağa kalkmıştım.Hastalık kendiliinden mi geçti yoksa bu karışım mı işe yaradı hala benim için bir muamma.
Bu olay tamamen gerçek ve babamın başından geçti. Babam uzun yıllar boyunca ''BASUR'' ile her türlü mücadeleye girişti. Doktora gösterip, elletmemek için o kadar ilginç yöntemlere başvurdu ki aklıma geldikçe her zaman gülerim. Basurdan o kadar çok çekti yazık garip Babam acıdan o kadar saçma sapan yöntemlere başvur ki sizinle paylaşmalıyım. Malum bu hastalık acıdan insanı kıvrandırır bilirsiniz ve babamda bundan kurtulmak için çevreden duyduğu akla mantığa sığmayan yöntemlere başvurdu. 1- PATLICAN TEDAVİSİ: Babam 1-2 hafta boyunca her gün iki büyük patlıcanı közleyip, bu patlıcanlar sıcakken büyük bir leğenin içine bu patlıcanları koyup patlıcanlar soğuk hale gelinceye kadar patlıcanların üstüne otururdu. Babam bu patlıcanın sıcakken içindeki maddelerin buharla birleşerek basuru iyileştireceğini duymuş ve 2 hafta boyunca bunu yapmıştı. Ama bi boka yaramadı, en güzeli ama 2 hafta boyunca ev patlıcan koktu ama uzun süre patlıcan yiyemedim. 2- BAL ve ZEYTİN YAĞI TEDAVİSİ: Bunun dışında babam doğal çok pahalı balları, zentin yağlarını alıp basur yarası geçsin diye popusuna günlerce sürdüğünü bilirim. Hatta babamla millet yemek için sen göte sürmek için bal alıyorsun diye günlerce annem ben dalga geçmiştik :) 3- AT KESTANESİ TOZU: Bildiğimiz dikenli yabani at kestanesinin içinden beyaz kestane çıkıyor ve onu kırıp toz haline getirip 1-2 ay suya karıştrıp içmişti. Ama bunların hiç biri bir halta yaramadı en sonunda doktora gösterip elletti ve şu an iyi. :D
altı yaşındaydım. ordu'da oturuyoduk. o zamanlar böbreklerimden rahatsızdım. böbrek taşı problemi. annemler de ordu'nun bir köyünde, şifalı bir su bulmuşlar. her derde deva imiş. ailecek gittik oraya. gittik ancak, belediye bu kaynak suyunu ihaleye açmış, ve çoktan su özelleştirilmiş olup, çalışmaları da başlamıştı. ninem de bana, oranın suyu topraktan geçmiştir diye, yerdeki çamurdan bir tabak yedirdi. anım buydu. zavallı böbreklerime gelecek olursak, on beş önce tamamen iyileştim, ancak iyileşene dek böbreklerimin aldığı zarar geri dönülemezdi. böbrek nakli şarttı, nitekim annem de gönüllü oldu. şanslıymışım ki doku uyumu sorun olmadı, şu anda herkes kadar sağlıklıyım. fakülteyi bitirdim, ve şu anda asistan'ım. iki sene sonra uzmanlık da bitiyor. bir terslik olmazsa nefroloji uzmanı olacağım. başta annem olmak üzere tüm aileme ve doktorlarıma teşekkür ederim.
Can abi eski ortam cok guzeldı ya bence o yesıl koltuklar ı elestırenler suan buna da pavyon diyolar.Yeşil meşil o koltuklar güzeldi ve senin soldan oturman goze estetik geliyordu.Anlatıcı solda olması cok makul bennnnnnce :)
5-6 yaşlarındayım henüz küçüğüm ama çocukluk aşkı denecek bir komşu kızı var. Beraber vakit geçirmek için annemi babamı misafirliğe gitmek için ikna ediyorum, beraber pikniğe gidelim, sinemaya gidelim falan diyorum. Her neyse bir gün yine ikna ettim bizimkileri; "Anne pikniğe gidelim lütfen hem Ela da gelir!" Annemler de gitmiş işte Ela'nın da anne babasıyla konuşmuş, ikna etmişler. "Ela da bizim arabada gelsin" diyerek beraber vakit geçirmek için ilk adımları attım. Bebek koltuğunda kardeşim, Ela ve ben arka koltukta gidiyoruz. Pikniğe geldik, çıkarttık malzemeleri falan mangal yapıyoruz ayıptır söylemesi. Dumana da arı gelmez genelde. Bizimkiler de "İleride arılar çok var, çok uzaklaşmayın kötü olur" falan diye uyarıyor. Ben de Ela ile yalnız kalacağım ya "Gel Ela şu aşağıda {veleybol} oynayalım-veleybol yazdım çünkü küçükken öyle diyordum. CT de okursa küçük çocuk tonu ile okuyacaktır-" Biz oynamaya başladık 5 dakika geçti ya da geçmedi Ela bağırmaya başladı, gözünün altını tutuyor. Ben de korktum, vicdan azabı da var kızı ben götürdüm sonuçta. Hemen koşa koşa bizimkilerin yanına döndük. Ne süreceğiz falan diye düşünüyoruz, arı sokmuş Ela'yı bayağı da şişmiş. Şimdi öğreniyorum bu işin tıbbi ve kimyasal doğruluğunu ama o zamanlar Ela'dan soğumama sebep olan olay şu şekilde gerçekleşti. Ela'nın annesi hemen, babasına yeşil plastik piknik bardaklarından verip "İşe şuna!" dedi. Ela zaten can havlinde ne olduğunu falan duymuyor. Babası hemen döndü Ela'nın. Getirdiler bardağı, içinden elleriyle Ela'nın göz altına sidik sürüyorlar. Bayağı sidik yani. Ela'ya da iyi gelmiş, acısını dindirmiş olacak ki gözlerini açmaya çalışıp "Anne kötü kokuyor bu ne?" demişti. Ben de sürülen sidiğin yüz üzerindeki yolculuğunu izliyorum. O damlanın yavaş yavaş süzülüşünü izliyorum. Bir damla dudağına gelir gelmez midem bulandı zaten. O günden sonra Ela'ya o gözle bakamadım. Sevdiğiniz insandan soğumak istiyorsanız yüzünde sidikle hayal edin kesinlikle.
6 yaşında falanım,ishal olmuştum.Annemle doktora gitmiştik.Doktor fitil verdi,neyse mecbur yedik o fitilleri.Fitil bitmişti ama benim ishal hala bitmemişti.Annemlerde ağlamama ramen götüme "sabun parçası" sokular.Annem daha sonra "fitil de sabundan yapılıyor" demişti.O günden beri fitil kullanmadım.Bu arada görümün acısı hala geçmedi.
merhabalar,biz 3 kardeşiz,en ufağımız küçükken egzama tarzında bir deri hastalığına yakalanıyor, önce doktora götürülüyor, mantar enfeksiyonu falan düşünülerek türlü ilaçlar deneniyor fakat fayda vermeyince koca-karı yöntemlerine başvuruluyor. Bunlardan iki tanesi bana göre çok travmatikti.Şimdi bunları anlatırken aklınızda Tim Burton filmlerindeki o karanlık atmosfer oluşsun,hikayelere bu hava hakim (ben o şekil anımsarım hep). İlkinde çocuğu tükrükçüye götürdüler.Kilotuna kadar soydular ve eski bir divana yatırdılar sonra tükrükçü teyze bir kavanoz buğdaydan 3 buğday tanesi alıp, baştan ayağa çocuğun tüm vücudunu çizip-okuyup-tükrükledi. İkincisindeyse,köyde, dağların ardındaki far far away bir yerde ,kendi ayaklarıyla saatlerce dere-tepe aştırılarak götürüldüğü bir balçık-b.k çukuruna; burda uyuz tilki ağnanmış (tepinmiş,biz öyle deriz) ve uyuzu geçmiş diyerek bizim bebeyi, diğer ikimizin gözünün önünde basıp basıp çıkardılar.Zavallı yavrucak ne kadar çırpınsa da kurtulamamıştı ellerinden. Acımasız kardeşliğin bir gereği olarak,o zaman ve evet her zaman; oğlum zaten senin her yerin tükrük,her yerin b.k diyerek çok dalga geçtik çocukla, olayları dışardan gören olarak benim bile aklımda nasıl yer etmiş bunlar ki ufaklık nasıl hatırlıyor allahbilir. Şimdi bazen böyle garipleşip bizi sinir eden davranışları olduğunda,çocuğun bu saçma travmalarını düşünüp hak vermiyor değilim kendisine..(p.s. meğerse çocukta iç parazit varmış, bi kurt ilacıyla hepsinden kurtuldu tabi ama çektileriyle kaldı garibim keza annemler bu yaptıklarıyla değil paraziti öldürmek, besiye çekmiş olabilirler ancak)
Ayak parmağımı kırdığım zaman çabuk düzelsin diye parmak aralarıma ton balığı sürüp bağlamışlardı. Yattığım sırada da crush diye tabir ettiğimiz kız beni ziyarete gelmiş, parmağımı görmek istemişti. Göstermek istemesem de ısrar etti, bende ikilemde olsam da gözüne girmek için göstereyim deyip açtım. 5 saniyelik South Park sessizliğinden sonra zannedersem kızın midesi bulandı "bög" deyip ağzını kapatarak hiçbir şey söylemeden çıktı. Bir daha ton balığı yemedim.
can, can ve ömercan aynı şey gibi;ed, edd, eddy
good old cartoon network... çok duygulandım :(
Can Türkdoğan = Ed
Can Sungur = Edd
Ömercan Güldal = Eddy
Sen de oradaki Odun di mi? :D
@@everydaysameshitt aynen hocam benimde aklımdaydı bayadır geldikçe üzülüyorum jfjfjfj
kayyum gelmesin diye cs nin koluna 99 luk tesbih takması gözümüzden kaçmadı
işe yaramayacak
Renas Akbaş düzgün konuş atanirim
salaksın ki
@@mehmetkandemir3846 salaksın ki
Tam kalçamın yanında kıl dönmesi olmuş. Tabi annem hemen biyerlerden öğrenmiş lokum koyalım dedi. Ben de sizi izlediğim için hemen HAYIR dedim. İyi ki sizi izlemişim de bu muameleyi kendime yaşatmadım sağ ol Geekyapar sınavları bırakıp sizin videoları izlediğime pişman değilim.
Azra ve yasin bi çay için bence
Azra ve Yasin evlendi mi?
Çıkacak olan süper kötü çocuğu bekliyorum.
o kötü çocuk büyüdü ve film oldu
@@ataturk2001 hahahah
Okudukları yorumların alayı yalan
@@ertan7767 neye göre söylüyorsun bunu
@@ahmetmerttasdemir4294zade'den sonra güveni kırılmıştır
6 yıl önce türkiyenin en komik programını yapmışsınız. Hayatımda hiç bu kadar gülmemiştim. Baştan tüm bölümleri izliyorum. En çok bunda güldüm
144p de izliyodum bi an can abi saç ektirmiş sandım sdjfksjdg
edit: CT'nin şapkası saç gibi göründü
Anime Lover türkdoğan işte
Bu yorumu Haftaya okumalılar. Gençler yukarı taşıyın hele bi şunu asdgfhfhg :))
met4lci aynn😂😂
simdi de okurlar onu 😃
konuyla bi alakası yok ki bence okumasınlar bu kadar tutacağını düşünmemiştim zaten
Bir şef olarak, Ömercan'ın çikolata banyosu için kullanacağı çikolatayı (Callebaut, Belçika Çikolatası) temin edip, eriteceğim.
:(
:(
:)
@@mustafatugradonmez1235 Yıllar sonra yorum nasıl hortladı yahu?
eritemedik abi
YIllar sonra bu videolara bakıp bu yılları hatırlamak çok epik olacak (:
gel bak
aradan yıllar geçti ve tek merakım anne aysel teyzenin öldüğünü öğrendi mi
Öğrenmiş knk.
yağmur Bir sonraki bölümün yorumlarını okudum.Orada güncelleme vermiş.
@@enesuygun3 oha çok merak ediyordum bunu sağol knk
Ecü Hala buralarda birilerini görmek çok hoşş
@@enesuygun3 yasin ile Azra evlenmiş mi
Sene 2015 falan anneannem vefat ettiğinden beri senede bir kaç kere onun evine gidip tüm akrabalar yemek falan yeriz kadınlar gıybet yapar erkekler fenerbahçe maçı izlerler(illa o günü maç gününe denk getirirlerki kalabalıkta daha rahat sövülüyor). Neyse yine böyle bi gün, en büyük teyzemin kocasında yani eniştemde bel fıtığı var ve adam çok ağrı çekiyor maçta devre arasına girmiş olmalı ki herkes bu konuyu konuşuyor. Her kafadan bi ses öneriler falan sunuyolar derken diğer eniştem olaya atladı abi senin derdinin çaresi bende senin sırtına asfalt(zift) süreceğiz ben o ara zaten iptal oldum ozamanda 19 yaşında falanım bi köşede elimde çekirdek sinsice pusmuş dinliyorum yorum yapmıyorum bunu duyunca bi WTF? oldum ama saygıdan bişey demedim. Artık ne arıyosa eniştemin bagajında asfalt varmış adam gitti aldı geldi. Büyük enişteyi yatırdılar yere o alsfalt paketinide bişekilde ısıtıp adamın beline sürdüler adam yanıyo ama bağırıyo falan bende sandım ki damın sırtı komple haşlayıp yeni bi acı verip eski acıyı unutturuyolar ertesi gün haber geldi gece adamı acile götürmüşler sırtı yanmış buda böyle bi anımdı CS seni seviyoruz.
AHAHAHAHAAHAHA TURKDOĞAN BUNU KESİN ALIR AHAHAHA
almaz, çünkü o şişko
Lambo Bovino asfsfgdddg
Yorumu almışlar çok güldüm doğrusu
Rüzgarlı bir sonbahar akşamı ,gece 2 gibi öksürüklerle uyandım. Annem de duymuş olacak ki yanıma gelip ateşime baktı su verdi . Biraz bekledikten sonra karşı binada ki komşudan öğrendiği o yönteme başvurdu.
Sağdan soldan bulduğu eski gazeteleri masaya serip üzerlerine katı sabunu neredeyse yarısını bitirecek kadar sürdü.Ve sabunlu gazete kağıtlarını terlemiş sırtıma yerleştirip beni yatırdı. Ertesi sabah gerçekten de öksürükten eser kalmamıştı ama terden ıslanan gazetelerin bütün baskısı sırtımda çıkmıştı .O günü Kolombiyalı uyuşturucu cartelleri gibi boydan boya dövmeli şekilde geçirmiştim. ( Sırtıma denk gelen sayfalar da spor sayfası bayağı enseme doğru rıdvan dilmenin kafası var.)
Sene 1998 ozamanlar 11 yaşındayım, Allahın unuttuğu köy yerinde mutlu ve huzurlu bir çocukluğum vardı. Her akşam bahçede çekirdek yerdik, ben çekirdek yemesini bilmediğimden kabuğuyla birlikte yerdim.bu böyle giderken bir sabah dehşet bir karın ağrısıyla uyandım,bu karın ağrım 3 4 gün daha sürdü ve ben kabız olmuştum tabi ozamanlar hasteneye gitmek zülüm gibi birşeydi sıra bekliyorsun doğru düzgün muayne yapılmıyor vede hastahane bize uzaktı. Benim karın ağrım git gide şiddetleniyor gece uyuyamaz olmuştum, Köyüzmüde bugta kalan yaşlı bir teyzemiz anneme, '' bir sopa bul ona zeytin yağı sür çocuha kaktırı ver o zeytin yağı tüm gübreyi atar çocuk rahatlar demiş'' tabi benim olaylardan haberim yok, akşam ezanı annem benim odama geldi, sonra 2 teyzem var onlarda geldi, sonra babamda geldi ben ne olduğunu anlayamadan beni kurbanlık koyun gibi ters çevirim götüme o zeytinyağlı sopayı soktular. Arada bir annem sopayı çekip bakıyor hiçbir dışkı gelmeyince geri sokup ilerki geri oynatıyordu o an yaşadığım acıyı ömür billah unutamam bu acı geçmek bilmedi en sonunda hastahaneye gittik makat yırtılması olmuş 1 hafta götümün üstüne oturamadım. O bugta kalan yaşlı teyzemizede allah yukarda öyle beddualar ettimki tuvalette ölmüş hala bu anımı unutamam zeytin yağlı hiçbirşeyde yiyemem.
hold the dorr Okurken gözlerim doldu abi ya. Yazık günah, küçük çocuğa yapılır mı bu?
15:49 ödüm patladı gece bahçede izliyordum bi anda cıktı kadın ya
Azra ile Yasin evlendi mi
Bu genetik birleşmenin sonucu tahmin edilemez seviyede olduğundan ilk önce nişantaşı belediyesi izin vermez sonra ben.
Azra ile Yasin evlendi mi
Hala evlenmediler :/
Boşaltım yapmanla ilgili ilginç bir anın yoksa olacak iş değil boşver
Hala evlenmediler diye biliyorum
CT'nin v.b yi "ve başkaları" diye okuması ???
Asya İpek biz onu böyle sevdik ne diyelim :D
hızlı okurken yanlış okuyor zaten hep. Birde cümlelerde imla olmayınca patlıyor adam. :D
Haluk Serkan Cebeci hahahah aynen
Selam güzelim tanışalım mı? 😎😄😄
Ahmet ÇELE sizi bir yerden tanıyor gibiyim?? 😏
Geçen günlerin birinde resmen sülalecek otururken konusu açıldı. Annem benim üzerimde uyguladığı yöntemlerden bahsederken dedi ki 'yeni doğmuş fereyi çocugunun koltuk altına sürersen eğer koltuk altında kıl çıkmazmış' bunu duyduğumda yüzümün aldığı şekil görülmeye değerdi sanırım . Bir yandan olayın devamını merak ederken diğer yandan lütfen uygulamamış olsun lütfen lütfen diye çığlıklar atıyorum içimden. Yüz ifademden bi şeyleri anlamış olacak ki ben sormadan 'yaptım' dedi. Kısa bi sessizlik ve sonrasında gelen etrafımdakilerin kahkahaları... O an kendimden nasıl tiksindiğimi tahmin bile edemezsiniz. Bu gayet doğal bi sey sonuçta bırak çıksın neden bu kadar zahmete girdin ki güzel annecim. Peki yeni doğmuş fareyi nereden ve nasıl bulmuş? İnanın en ufak bi fikrim yok. Sonuç mu? Tabi ki olumsuz.
3 yıl olmuş ama bu akşam 22:30'da hikayeni canlı yayınımızda konuşuyor olacağız
8:37 ct o kadar gaza geldi ki ''vb. yi ve başkaları'' diye okudu.
Henüz 15 yaşındayken başımın arka kısmında, bozuk para kadar bir saç dökülmesi yaşamıştım. Doğal olarak nedenini öğrenmek için ilk iş bir doktora uğradık, çocuğunuzun stres yaptığı bir şey mi var tarzında bir soru sordu yok dediler bir hap verdi eve döndük falan. Saçkıran hastalığı varmış bende bu bilgiyi aldık doktordan. Neyse gel zaman git zaman bu rahatsızlığım geçmediği gibi başımdaki saçsız alanlar da çoğalmaya büyümeye başladı, doktorda tutturmuş stres stres bizimkilere daha sağlam sebepler lazım tabi stresten hastalıkmı olur. Benim ensemin üstü başımın arkası tamamen dökülünce artık bir üfürükçüye gitmek farz oldu tabi çünkü bu tarz absürd hastalıklarda bir level var onu geçince artık yeni seviye üfürükçüden başlıyorsun olaya. Neyse gittik abi oturdum kadının dizinin dibine koydum kelleyi önüne, bu tabi aldı baktı hm hom hum sesler sonra bir bezden bir tahta çıkardı( allahım hatırlıyorum da o sahneyi şekillere gel.) Tahtayı kafama sürttü fısıltılı mısıltılı bir şeyler söyledi bende iki büklüm üflesede gitsek diye beklerken aga kadın hoğğğğğğğuğk puu diye bir tükürdü 50 kalibrelik tank savar mermisi gibi yemin ederim. Beyninden vurulmuş tatlısese döndüm o an. Kalktık gidyoruz bir de sildirmiyor annem onu, kafamda tank savar mermisiyle.... bir kaç ay geçti yinede iyileşmedi artık yeni seviyeye geçtik asıl olay bu. Bir berbere götürdüler abi levent kuaför, kafası pasparkak kel 32 diş bir berber kendisi. Koydu tahtayı oturduk koltuğa babama diyorki hiç merak etme abi çözmüşlüğümüz var. birde tipleri görsen jöleli 15 santim saçı dikmiş apaçide bir çırak .Tam piçler. Bana dediki kapat gözlerini aga, yumdum bende gözleri. dökülen bölgeye bir ilaç sürdü, bi uhultu duydum sonra merak ettim. gözümğ bir açtım .... aman allahım aynada kendimi bir Ghost Rider olarak apaçi çırak tarafından fön makinesiyle harlanırken buldum bildiğin kafam yanıyor lan gafam! Ve fönü tutan çocuk belden hafif dans ederek harlıyor. Herifin ilaç diye sürdüğü şey ispirtoymuş meğer mikrop kırılsın diye yakıp çocuk bağırıncada söndürücez diye plan yapmış adamlar arkada havlu ile bekliyorlar ne bilim su yangın söndürme tüpü falan da değil. Çığlığı basmam la kıpkırmızı sımsıcak bir kafaya kavuştum. Ufak bi yanıkla yırttım tabi hala ara ara saddist herifin fön makinesi dansını hatırlarım. Buda böyle bir anımdır.( bu arada saçkıran bir bağışıklık sistemi bozukluğu dur mikrop kaynaklı bir hastalık değil anlayacağınız stres nedenide pskopat hocammış hoca değişince saçlarım düzeldi)
9 yaşımda filandım ve kızılca olmuştum. (Türkçede de ismi aynı mı bilmiyorum) Annem de genelde çok mantıklı bi insan olmasına rağmen dünyanın en saçma sapan hurafesini üzerimde uygulamaya başladı. Olay şu : hastalık boyunca kıpkırmızı giyiniyor, sadece salatalık ve yoğurt yiyorsun. Böylelikle hem hastalığın çabuk geçiyor hem de başkasına bulaştırmıyormuşsun. Neyse ben 1 hafta boyunca palyaço gibi ( kırmızı kıyafetim olmadığından ablamın çoraplarını, tshirtünü falan giyiyorum tabi) görünüyorum ayrıyeten de kendimi cacık dolması gibi hissediyorum. Bir haftanın sonunda evin salonunda saçma sapan yaşlı teyzeler toplanmıştı ve annemin tedavi yöntemini övüyorlardı(onlar da öyle görmüş tabi) ben de bunu duyuyorum. Sonunda dayanamadım ve içeriden yükses sesle söylenmeye başladım. Annem de kes sesini yat uyu gibi bişeyler deyince iyice sinirlendim ve donum hariç( o kırmızı değildi) tüm kıyafetlerimi soyunup misafirlerin karşısına çıktım ve o yaşıma rağmen hayalgücümün eseri olan tüm küfürleri sayıyorum. Teyzeler de zevke gelmiş olmalılar ki gülmeye başladılar. Annem de güle güle beni tekrar odama soktu ve ateşli olmama rağmen dövdü. Babam gelince de ona anlattı ve o da baya bi kızdı bağırdı falan. Yaşlı teyzelerin ağzı yırtık olduğu için de mahalledeki herkese anlatmışlar tabii onlar da çocuklarına anlatmış ve yıllaryılı süren dalga geçmeler başladı. Neyse sonra da vücudumdaki çıkan kırmızı beneklerden farkettik ki meğer suçiçeğiymişim.
Dostum nerelisin?
@@randomguy4254 azerbaycan sanirim isminden anladigim kadariyla
Sene 2014 aylardan nisan, universitedeyim (hala oyleyim bu arada. 6. senem). Sol elimin serce parmaginda siyah noktaya benzeyen bir sey belirdi. Gecer diye ben de uzerine dusmedim. Bir iki hafta gecti o siyah nokta sivilcemsi biseye donustu. Ben de cok severim sivilce koparmayi kopardim. Ertesi gun yine cikiyordu. Kopardim yine cikti, kopardim yine cikti derken bu sefer kizarmaya ve daha buyuk cikmaya basladi. Anneme soyledim (tabi ki bi fikri olacakti sonucta anne) o da bana bi yontem soyledi.
Sogani ikiye kesip hasliyormussunuz. soguyunca da gece boyunca oraya sarmam gerekiyormus. Neyse vardir bi mantik dedim ve yurttaki mutfakta kaynattim. o les sogan kokusu butun katta, hatta butun yurtta duyulabiliyordu. Elime yerlestirdim ve bi atletle sardim iyice. Kokuya dayanamadigim icin bi de posete sardim ve put gibi yattim bozulmasin diye. sabah kalktigimda elimi kontrol etmek icin banyoya gectim. Actigimda manzara leşti. O pis koku 1 hafta cikmadi elimden. Atlet sararmis beni yak diye bagiriyordu. Parmagimin da iyilestigi yoktu. Hatta icinden beyaz beyaz kimil kimil seyler sarkiyordu artik. nemden kendini kaybetmisti zavalli yaratik. Belli ki ise yaramamis hatta canlanmisti.
Sonra neyseki doktora gitmeyi akil ettim de bana ilac yazdi ve 2 hafta sonra kabuk baglayip dustu o yaratık. Yaratik diyorum cunku kocamandi ve adina kucuk yagmur diyorduk arkadaslarla.
gozunuzde canlanmasi icin bir de fotograf ekliyorum.Ekleyecegim gorseli mideniz kaldirmayabilir simdiden uyariyorum.
Küçük Yağmur'un Hikayesi https :// imgur. com / gallery / 29SN2
link kırılmış çok merak ettim
19:45 işte şimdi aysel teyzenin öldüğünü söyleyebilir cenazeye de gidemez...
Nani
Canım sıkıldıkça yılda bir gelip videoları baştan izliyorum
1'den başladım sona kadar izleyeceğim tekrar
Ya çıldırıyorum ben İTÜ ye geldim siz dağıldınız. Offf yaa neden 5 yıl genç doğamadım ki???
benim değil ama dedemin başından geçen bir olaydı bu zamanında (2015) dedemin bacaklarında özelliklere diz bölgesinde ağrılar oluşurdu ve geceleri uyuyamazdı bu ağrılardan dolayı birde kendisi haftanın her 5 günü manisadan izmire manifotıra(böyle mi yazılıyor emin değilim) dükkanı açmaya giden bir işkolik varın siz düşünün adam iki hafta evden çıkması ki o evde kaldığı iki günde ovaya gider 4 5 saat çapa yapardı tabi bu işe gitmeyince evdekilere sardı babannem de bundan kurtulmak için kocakarı ilaçları aramaya koyuldu sonunda uzak bir akraba elinde bir kasa kirazla apartmana girdi evleri ilk kattı (ben 3. katta kendi odamda yaşıyorum) sonra beni çağırdılar dediler ki bu kirazların lapa haline getirilmesi lazım tamam verin bir leğen birde geniş düz bir yüzey lapa yaparız ama öğle olmazmış öyle demiş bu tedaviyi öneren lapa haline getirilirken insan ağzında getirilmesi gerekiyormuş hiç unutmam kirazları getiren adam ben babannem ve dedem bir kasa kirazı çiğneyip aynı leğene tükürmüştük sonrada dedem dizini bu iğrenç karışıma sokmuştu sonuç olarak BİR BOKA YARAMADI
Bende bir çeşit alerji var. Bazı sabunları kullandığımda elim kaşınmaya daha sonra da yara olmaya başlıyor. Tabi ilk başlarda bilmiyordum bunu ben ve elimdeki yaralar neden oluyor filan diye annem tedirgindi biraz. Doktor için randevu aldı ve 1-2 gün sonra da babaannem eve geldi. Kadın elime dua okuyup tükürmemiz ardından da elime bir boya sürmemiz gerektiğini söylüyordu. (kendi odamdan onları duyabiliyordum)Ardından beni yanına çağırdı ve ne yapacağını anlattı ardından elimi tuttu ben çektim tuttu çektim ve kaçtım. Peşimden geldiler ama kendimi banyoya kilitledim. Birkaç gün sonra ise beni bir yere tehtitle götürdüler. Teyzenin biri elime tükürdü. Çok iğrençti. Ve ardından o boyayı sürdü. 1-2 güne geçeceğini söyledi. Ama geçmedi. Doktora gittik sabunların içindeki kimyasalların elimi bu hale getirdiğini ve elimin hassas olduğunu söyledi. Ardından bana bir sabun önerdi. Doktorun dediklerini duyduktan sonra benim babaanneme attığım bakış görülmeye değerdi.
Bundan 3 sene önce anneannemi köye ziyarete gitmiştik bende her sene düzenli olarak sivilce yerine gözümde arpacık çıkardı ergenliğimde 2 kere ameliyat oldum yok ilaçlar kullandık yok geçmiyor geçsede 1-2 ay sonra yine çıkıyor. Neyse konu açıldı gözümle ilgili anneannem okutalım dedi. Bende öyle şeylere inanmam ve hiç sevmem mecburen gittik bir teyzenin yanına, teyze baya yaşlıydı 80-90 vardır zor konuşuyor filan dedim gitti artık kör olucam. Oturdum sandalyeye dualar okumaya başladı bişeyler fısıldıyor taş ver dedi yerden taş verdim kafamda çevirip tüğ yapıyor (tükürüyor) ve gözüme değdirip taşı dışarı atıyordu sonra istanbula döndük gözümde 1 tane olan arpacık 2 tane olmuştu teşekkürler teyze. neyse ki ameliyatla aldırdık ergenliğide atlattım şu an iyiyim...
CT BEY ŞAPKANIZ ÇOK GÜZELMIŞ
Nisa Bice bildiğin hacı dedelerin şapkası o yaa 😏😏
enes akkoyun aynen sjxhwixh
Azrayla yasirin aşkı jhony deeple amber heardün aşkının aynısı olurdu muhtamelen
33:25'te korktum. Nasıl denk gelmişse CS'de sanki anırır gibi kafasını tepeye çıkartıyor.
şimdi benim amcam kanserdi teyzemde gelmiş kablumbağa kanı iç kablumbağa kanı iç diyor bizde ne kafa varsa içirdik amcam öldü Allah rahmet eylesin
başınız sağolsun
4n1k hayırlı olsun
Aynen WEQEEQEQWE
benim kuzenimin kıçında da kıl dönmüştü onun da kıçına incir içi falan sürmüşlerdi. benim de ayak bileğim çıkmıştı acayip yaşlı bi adama götürdüler bir kaç kere ayağımı falan oynattı ayağımı yerine taktı ve sarımsaklı et sarmıştık. tam 3 gün durdu o hatta ben o halde karne almaya gittim okulun son günü. burunlarını falan kapatıp pis pis baktılar bana çok rencide olmuştum
Bu olay dayımın başına geliyor. Dayım daha küçükken bir kaza geçiriyor ve bacağı kırılıyor. O zamanlar köyde (Çanakkale) sağlık ocağı yok. Şehirdeki hastane deseniz ayrı bir dert. Büyükannem dayımı kırık çıkıkçıya götürüyor. Dayımın bacağını yamuk bir şekilde takıyorlar. Sonradan kemik yanlış kaynıyor ve mecburen İstanbul'a gidiyorlar. Fakat iş işten geçmiş durumda. Doktor diyor ki yapılacak bir şey yok. Kemik yanlış kaynadığı için o bölge sürekli açık yara şeklinde kalıyor ve Dokuzunca Hariciye Koğuşu'nun ana karakteri gibi düzenli olarak pansumana gidiyor. Yıllar boyunca acı çekiyor. Ve yarası kötüleşiyor. Tabi dayım hep acı çektiği için çocuklarına yeterince sevgi gösteremiyor. Hep sinirleri tepesinde olan, kelebek görse kavga edecek birisine dönüşüyor. Dayımın durumunu anlamak için House dizisindeki Dr. House'u düşünebilirsiniz. Tabi dayım Dr. House gibi avuç avuç uyuşturucu alamadığı için acısını kontrol edemiyor. Yengemle hep kavga ediyorlar ve kadıncağız çektiği sıkıntıdan stresten dolayı birkaç yıl önce alzheimera yakalandı. Şu anda ölüm döşeğinde. Dayım ise büyük ihtimalle sürdüğü aşırı stresli ve acılı hayattan dolayı kanser oldu. Kemoterapi görüyor şu anda ve umarım iyileşir. Komik bir hikaye anlatamadım belki ama söylemek istediğim bir şey var. Lütfen çocuklarınızı bu tarz yerlere götürüp, bu tarz yöntemler deneyip hayatlarını kaydırmayın. Adam gibi doktora götürün, modern yoldan şaşmayın.
Yalan demek istemem ama eksik anlatmış olabilirsin.Yanlis kaynama durumlarında kırıp tekrar tedavi uyguluyorlar.
Yanlış kaynama diye hatırlıyorum. Gidip dayıma ne oldu diye sormadım. Kendisi 60 yaşında. Kaza neydi, ne oldu hiç bilgim yok. Annem ailedeki en küçük çocuk, dayım da en büyükleri. Sadece dayımın bacağının durumunu ve büyükannemin yaptırdığı saçma tedavi sonucunda bu hale geldiğini biliyorum.
Geçmiş olsun insanlarımızı bilinçlendirmek lazım doktor döven bir sürü tip var halen
Bundan 13 sene evvel oluyor bu olay. Ben 2 yaşındayım. O dönemlerde baya yaramazmışım. evde, komşuda, düğünde, misafirlikte kısaca her yerde yabancı birini görünce ağlarmışım. Annemler bu olaya dur demeye karar vermişler. Komşudan bir koca karı tekniği öğrenmisler. Rivayetlere göre cocugunuzu veya ağlayan kişiyi sokağın ortasında terlikle ağzının ortasına 3 kere vurunca bütün bu olaylar bitiyormuş. Annem bunu öğrendikten birgün sonra beni Dörtyol ağzında babamın ayakkabisiyla ağzıma yüzüme vurarak dövmüş. Sonuç olarak hiçbir şey değişmemiş ben ağlamaya devam edip onların kafasını sisirmisim. 3 sene önce bu olayı kardesimde de denedik. O da çok ağlardı. Peki sonuç ne mi? Yine hüsran yine hüsran onda da işe yaramadı. Artık ileriki zamanlarda bir kardeşimiz olursa umarım onun üzerinde de denemek zorunda kalmayız.
2008 Yılında İlk kol kırışım da (4 kez sol kolunu kırdı) Annem panikledi sonra birşey olmaz değip kolumu sarıp baş örtü ile bağlamıştı e tabi kol yanlış kaynayınca kolu hareket ettiremez oldum e tabi kolu eski haline getirmek için tekrar kırılması lazım buna hiçbir doktor yanaşmadı soluğu kırık çıkıkcıda aldık koluma bir güzel dana döşünü çift taraftan bağladı dedi 3 gün dursun güya kolu yumuşatacak ve kıracak sonra yerine oturtucak felan neyse 1. gün hoş güzel 2. gün koku gelmeye başladı iğrenç kokudan uyuyamaz oldum 2. günün akşamın da bizim bir akrabamız geldi ve anneme "ulan o öyle olurmu mazallah cocuk kolunu kaybeder" dedi bunu duyan annem babamla büyük bir kavgaya girdi ve babamı yendi özel doktora gittik e tabi benim kol gittikçe hamur oldu doktor "abla şifacıya kırıkcıya güven olurmu" dedi beni bi güzel yatırdı vurdu narkozu anlatılana göre benim kolu tekrar kırmak için baya uğraşmışlar sonra bağladılar felan filan 20 güne toparladık her anlattığımızda Allah korudu oğlumu der.
Not.4 kez kolumu kırdım dedim ya sonuncusunda aile o kadar alışmış ki güle oynaya hastaneye gittik artık doktorlarda beni tanıyor yinemi kolunu kırdı kerata dedi hatta röntgene girdik röntgenci kola bakarken kırık bölgeler belli oluyor makinede abla bu cocugun kolu niye yamalı gibi demişti hala sol kolum sağa göre gözle görülür bir şekilde incedir.
gör benide @geekyapar
Bir gece sancılar içinde uyandım. Kulağım küçükken çok kolay iltihaplanırdı ve çok kulak ağrıları çekerdim. Neyse hemen annemi uyandırdım ilk başta onlar da önceden olduğu gibi biraz ağrır, uyurum, sonra doktora gideriz diye düşündüler. Ama o gece gittikçe ağrı büyüdü ve uyandığımda sağ kulağım duymuyordu. Ben artık ağlamaya başladım. Kulağım ağrıdıkça ben ağlıyordum babam da ağlarsan daha çok ağrır dedi. Bir yandan kendimi susturmakla uğraşıyordum bir yandan dayanılmaz olan kulak ağrısıyla. Annem mutfağa gitti sarımsakları eze eze sularını çıkardı. Bu şimdi alır acısını diyerek kulağıma döktü. Bekledim bekledim geçmiyor acısı. Neyse babam nöbetçi eczaneden ilaç aldı. Ben ilacı içtikten sonra kulağımda bir çekilme hissettim, acısı biraz dindi ve uyuyabildim. Sabah doktora gittik. Babam da hastane müdürünün arkadaşı. Babam ile müdür sohbet ediyor çaylar söylüyorlar ben kulak ağrısından sessizce ağlıyorum. Sonra doktora girdik ve doktor kulaklarıma baktığında sol kulağımın normal pembemsi bir renkte olduğunu gösterdi, Ama sağ kulağım bembeyazdı. Doktorun dediğine göre eğer o ilacı içmeseymişim kulak zarım delinecekmiş. Kulağım içten iltihaplanmış.
Dark veydır,cüce olan, obi ban konebi
Sene 2006 veya 2007 4. veya 5. sınıfa gidiyorum takriben, neyse olayın baş kahramanı siillerim, o yıllarda ayaklarım da irili ufaklı 20 kadar siil mevcut tüm tıbbi imkânlar denenmiş durumda, azot tedavisi, cerrahi müdahale vs herşey . Son çare teyzemin o sıralarda bakıcılık yaptığı çocuğun ailesi ile beraber(çocuk da aynı dertten muzdarip) bu tip olaylarda alternatif olarak başvurulan tabiri caizse üfürükcü bir teyzenin yanına gidiyoruz ama zerre inanmıyorum bu tip şeylere neyse şehrin gecekondu semtlerinden birinde yaşayan teyzenin yanına gittik. Eve girdik bu arada ev tamamen gerilim filmlerinden çıkma sağdan soldan kediler fırlıyor kapılar gıcırdıyor . Teyze ikimizinde ayağına baktı hımmm dedi esrarengiz bir şekilde, mutfağa gitti ve elinde 4 de 1'i su dolu kahvaltılık saklama kabı diğer elinde de bir bıçakla odaya geri döndü beni bir terleme aldı "lan ayak üstü açık ayak ameliyatı olmayalım"diye neyse teyze korkulanı yapmadı ve elindeki meyve bıçağını suda ıslatıp siil olan noktalara hafif hafif sürdü üstüne bide temizinden suphaneke okudu ve işlem bitti işlem ücreti olarak ise zor bela 10 TL kabul ettirebildik daha sonra biz eve döndük tabi ben zerre inanmıyorum hâlâ neyse 1 hafta 2 hafta geçti bi iyileşme yok, bende tabi insanlara böyle tiplere inanmayın felan diye anlatıyorum neyse abi olayın üstünden tam 1 ay geçmişti sabah bi kalktım abi benim ayak bildiğin bebek poposu pürüzsüzlüğünde ve ne yatak da bir döküntü var ne de başka bişey tamamen yok olmuş benim tepkim ise doğal olarak "hasssiiktirrrr" hala nasıl olduğuna inanamıyorum ablanın sırrı ise tükürüğünün mucizevi olmasıymış daha sonradan öğrendik ki şu 4 de 1'i su dolu kabın bi kismıda teyzenin tükürüğüymüş bu mucizeyi büyük kızına miras bırakmak için ise " el verme " adı altında ağzına tükürüyormuş, küfür olan ağzına tükürürüm değil yani literally ağzına tükürüyormuş
Bebekken çok hasta oluyorum diye at bokuyla yikamislar beni.
Ağabey ben acı hastasıyım. Dayayın biberin en hasını of demeden yerim. Bi gün yine sofrada efsane şekilde dayadım bibere ama acısı daha iyi çıksın diye tiftikleyip damarlarından koparıyorum falan. Neyse yedim yemeği kalktım tuvalete gittim. Soktumunun kafası elimi yıkamayı unutmuşum ama tuvalete girdikten 30 saniye kadar sonra bir bastım çığlığı. Dışarı çıktım zıplıyorum falan her tarafım yanıyor. Odaya geçtim bizimkiler noldu falan diyor diyemedim ki pip*im g*ötüm yanıyor. Elim falan yanıyor biberden dedim. Neyse merhem verdiler kesmeyince bi kase yoğurdu verdiler elime al parmağını içine sok beklet dediler. Odama geçtim düşünüyorum yapsam mı yapmasam mı diye. Acıdan nevrim döndü soktum yoğurdun içine. Kapıyıda kilitlememişim annem bi daldı odaya o halde görünce tabi kıyametler koptu falan adım cansız sapığına çıktı babama söyledi açıklamaya çalış bilmemne derken hala şu gün olmuş kuzenlerim falan cansızlara karşı cinsel istek duyduğumu düşünüyor. Galiba birgün hep beraber kerhaneye gidersek öyle inanacaklar.
(bu arada geçen hafta ki konuyada yazmış oldum)
"31 böyle çekilmez şekerlerim"
Zaman hızlı geçmiş be
Herhalde bu konuda en ''kocakarı'' rahmetli babaannemdir. Kadın ömrü boyunca karşısına çıkan ve hasta olan yada hafif kırgınlığı olan her insanı ağzının içine tükürerek iyileştirmeye çalışırdı. Ama böyle 'püh' diye değil baya dolu dolu tükürürdü, iğrençti, çocukluğumun en büyük travmasıydı hasta olduğumu söyleyemezdim. Anneme sessizce hasta oldugumu söylerdim oda babaanneme komşuya gidiyoruz derdi hastaneye bile böyle giderdik.
Ağıza tükürmeden daha kötüsü ise ben doğduğumda hastaneden eve getirilince babaannem ''bu çocuk kahverengi gözlü bunu tuzlu suda yıkamamız gerekiyo'' diyip beni balık gibi salamuraya yatırmaya hazırlanıyormuş. Annem babam olurmu öyle şey diye çıkışsa da babaannem bunu kafaya koymuş. Babam babaannemle arasının bozulmasına aldırmadan beni kurtarmış.
Zamanında geldi oley
izleyicilerin yorumlarıyla bağlantı kuruyorlar ya bir de çok güzel ❤️
Düştük gene buraya
harbiden ya
He ya.
favori tontişlerim bu ekip bide dost kayaoğlu
kesinikle
Kağan Burgu bide carry
Yiyoruz is best
@@alperkerimkaragoz4659 onu eklemeyi unutmuşum aga ;)
Ayağımdaki derin kesik izi gitsin diye, karşı komşu ayağıma soğan koyup bir gün bir bez yardımıyla beklememi söylemişti! Acısı tarifsiz olmasına rağmen belki bir işe yarar ümidiyle beklemiştim bütün gün! Sabah kalktığımda ayağımda leş gibi bir koku, ve soğanın asidinden dolayı mutasyon geçirmiş bir yara buldum (dikiş atılalı bir gün olmuştu) Neyse bir şekilde doktorlar enfeksiyonu geçirdi bir de o komşu aynen bunları söyledi "YENİ İSE TABİ ÖYLE OLUR, YOKSA BENİM ÇOCUKLARIMINDA DA DİKİŞ GEREKTİREN YARALAR OLDU, MAŞALLAH HİÇ BİRİNDE BİR FISKE İZİ YOK, SENİN SORUNUN, ÖNCEDEN SÖYLESEYDİN"
bana da öksürüyorum diye çorabımın için soğan koymamı söylemişlerdi. ama ben yapmadım. 2-3 gün daha geçmeyince doktora gittik. bronşit olmuşum. sonra ilaçlarla geçti.
garrazinneq soğanı dünyaya geleceğine pişman ettiler!
of of
Siz beni bu sıkıntılı günümde güldürdünüz allahda sizi her daim güldürsün.
CT Sana gelsin. Basura diş macunu sürmek.
Gülmekten gözlerim yaşardı, sırf kakalı boklu ayrı bir bölüm yapsanıza
Yaz ayları ve ben salak gibi üşendiğimden havuza falan gittiğimde güneş kremi sürmem (Sürmezdim). Bir gün benim sırtım fena biçimde yandı, şezlongda uyuya kalmışım. Eve gittim akşam almaya başladım acıyı. Evde de yoğurt yok, bal sürüp üstüne bez gibi bişey bağladılar (WHY ?) . Bizim deri bi koltuk var. Ben o koltukta otururken uyuya kalmışım, bez de kaymış. Uyandığımda henüz hiçbir şeyden habersiz birden ayağa kalkmaya çalıştım. Aman yarabbi böyle bi acı yok. Derim koltukta kaldı zannettim.
Ben yaklaşık 11 yaşımdayken bacağım çıkmıştı ve ya ezilmişti,Yangelip yatıyorum tabi,tam o sırada komşu bi teyze bize gelip benim halimi gördü va babaanneme bişiyler anlatdı.Sonra babaannem 3-4 yumurtayı çiğ çiğ kırıp bi beze döktü ve bana gelip "Al oğlum bunu ayağın sar dedi ".Benim itirazlarıma rağmen bişiy değişmedi yine sarmak zorunda kaldım neyse işte neredeyse 2 hafta öyle dolaşmak zorunda kaldım (koka koka).Ancak hakkını vermek lazım cidden işe yaradın ve doktora bile gitmedim .
Ben küçükken kabız olmuştum. İlk kabızım dı ve inanılmaz acı veriyordu.Tuvalette çok zor zamanlar geçiriyordum derken aileme danışmak geldi(ömrümün hatasını yaptım). Annem babama bakıp pis pis güldü ve dedi ki:''popona sabun sokmamız lazım'' dedi. Bende bi umut kabızın verdiği acıyla babama bakıyorum. Belki izin vermez onaylamaz diye. Ama babam da gülerek onayladı. O anda kabız mı yoksa götüme giren sabun mu daha acı verdi hatırlamıyorum. Uzun bi süre götümde o hafif erimiş yarım sabunla dolaştım. Her denemede yeniden girip çıkıyordu ve acı katlanıyordu. Hiç bir boka da yaramadı. Lanet olsan güllü sabun. Lanet olsun hacı şakir.
tam zamanında bee işte bu
3 yıl oldu hala izliyorum
Çocukken (sanırım 5-6 yaşlarındayım) her gece uyanırdım aniden. Kulağım tarifsiz bir acıyla sızlardı. Kendi iç sesimi duyuyormuş gibi bişey evin içinde dolanınca o acının geçtiğini söylerdi. Fikir bana ait değildi ama benimmiş gibi gelirdi. Zaten o acıyla bunu düşünecek durumda olmazdım. İlk önce holde dönmeye başlardım. Ağrı geçmeyince salonda dolaşmaya başlardım. Bu sırada annemle babam hemen ellerine Kur'an alarak beni yatağa götürür başımda dua okumaya başlardı. Uzun bir süre böyle geçti. Ben gün geçtikçe ne yemek yiyordum ne bişey içiyordum. Hikayenin devamını ben kesik kesik hatırlasamda babaannemi birilerine anlatırken duymuştum. Annemler bir zamandan sonra onları aramış ve durumumu anlatmışlar. Babannem hemen bize gelmiş. Ben oldukça zayıflamış bir halde zar zor yürüyormuşum. Adımlarım savsak ve güçsüzmüş. Kısacası pek kendimde değilmişim. Apar topar arabaya doluşup Yalova da bulunan ünlü bir hocaya gitmişiz. Benim buralara dair hatırladığım kısım bedenimin arka koltukta üç kadının kucağında uzandırıldığı. Hocaya dairse hatırladığım uzun beyaz sakalları, içe göçük iri ve korkutucu gözleri. Tabi ben bu sırada koltukta gözlerim yarı açık yatıyorum. Bir an bana doğru bir sarımsağın uzatıldığını hatırlıyorum. Tabi hoca bu sırada farklı farklı şeyleri okuyup üflüyor bizimkiler de merakla ne olacağını bekliyordu. Çok iğrenç kokan bir sıvı içtim. Sanırım birbirinden alakasız birçok sebzenin mikserlenmesiyle oluşturulmuş bişeydi. Onu içtikten sonra yattığım yerden ayağa kalkıp yürümeye başlamışım. Dönüşte arabada annemin kucağında otururken görünüşünün beni ürküttüğü bi teyzenin "Artık her şeyi yiyeceksin değil mi? Bak yemezsen tekrar hastalanırsın" dediğini (çok yemek seçen birisiyim) ve benim suskunlukla onun babannemin eline o iğreç şeyi tutuşturduğunu gördüm. İki hafta gibi o şeyi zorla içtikten sonra yalvarma ve sızlanmalar sonucunda annemi ikna ederek içmekten kurtulmuştum. Bu olayın detaylarını ne kadar çok merak etsem de hiç soramadım. Babam geçenlerde tam herşeyi anlatacaktı ki annemin içeriden "Murat!" diye seslenmesiyle anında sustu. Annem bu olayı yok sayıyor. Açıkçası bende geçen yıla kadar kendi zihnimden uydurduğum bişey ya da gördüğüm bir kabusu yaşanmış olarak hatırladığıma inanmıştım. Ta ki babaannem birilerine aniden bunu anlatırken onu duyana kadar...
Ben çocukluğum yani farkında olmadığım zamanlar dışında hiç zeytin yemedim hatta masada yanımda durmasına izin bile vermemisimdir bir gün yine mahalle maçı yapılan bir günden sonra ayağım incinmisdi ama nası acıyor ben ilk dedim kırık annemi falan aradım hastaneye gidelim falan sonra anneannem geldi zeytini o devasa taşla dövdü vicik vicik yaptı gel bakayım sen bu geçirir hemen dedi ben yaparken neredeyse aglicaktim kokusu falan iğrenç ötesi ama ilginçtirde işe yaramış ve hala yarayan bir yöntemdir
YAPIN,YAPTIRIN
-GÖKDENİZ İN ANNEANNESİNDEN TESCİLLİ(like simgesi)
nişasta lokumlu basur tedavisi
Peaky Blinders'ın yeni sezonunda CT de var sanırım
Berkay Çalcalı Peaky Fookin Blinders
Zamanında ananem yapardı bu yöntemi anneme ve teyzelerime.annem ve teyzelerim küçükken kulakları kış zamanlarında çok ağrır iltihaplanırmış. Ananemde ''Durun yavrularım sizlere yağı ısıtıp getiriyim de kulağınızdan dökeyim çok faydalı'' dermiş. Yağ dökmek normal değil ama yinede buraya kadar normal.Ananemden aldığım özel bilgi sayesinde gerçeği öğrendim. Ananem Aslında yağı ısıtmazmış kaşığın içine işermiş ve hazır kızlarım deyip annem ve teyzelerimin kulağına dökermiş. Ama şaşırtıcı bir şekilde bu ağırıyı 30 45 dakika içerisine dindirirmiş kadınında varmış bir bildiği herhall
d:SAD:SdaS:dsa
Walter White moruk benimde kulak iltihaplı sol tarafıma yatıp sağ kulağıma damla döküyorum böyle sıcak bişey fokurduyo 15 dakka sonra diğer tarafa yatıp kulağımdan boşaltıyorum. doktor önermişti bana bunu ananende asitle kulaklarını temizlemiş işte
Walter White ya sen ölmedin dimi
ozymandias x ölmüş
cok gulmustum bu yoruma zamaninda, nasilsin
Aysel teyze olayı açıklandı mı acaba?
Muhabbetlerde kaka olunca gülmekten kendimi almıyorum. Eskiden kaka sohbetleri daha fazlaydı. Son 5-6 bölümdür azalmıştı.Bu bölüm iyi oldu iyi güldük.
sen ne diyon gelince aklıma geldi ben bunu anneme yazdıracaktım ya kadında ne hikayeler vardı, neyse artık bunun babasını yapında onda bişey yazdırtırım
Annem sinir olduğu sesten çıkardı dendikten sonra gelen wookie çığlığıyla beraber en beklemediğim anda limonatamı püskürttüm, teşekkürler türkdoğan bey, kızamayacak kadar komikti
herhalde bu bölüm o kadar da pis olamaz diye yemek yerken izlemek için bunu seçmiştim...
2 girls 1 cup tadındaydı,çok teşekkürler.
6 yaşındaydım annemle saçımı kestirmeye gitmiştik saçımı kestirdikten sonra başımla boynum arasında kalan bölgemin çok şiş olduğunu farketmişti annem ve hemen teşhisi doktora bile gitmeden koymuştu;kabakulak! Eve gittik zaten geç saatti biraz ateşim de vardı ama annem hemen halletti ateşim düştü falan.sabahın köründe de annemle babam seni bir yere götürcez dediler sonra bi eve geldik orta yaşlarda değişik bir kadın oturttu beni koltuğa ben tabi çocuk aklıyla kadından nefret etmiştim çok korkunçtu ki neyse bunlar gereksiz detay şuan. Sonra bu çocuk kabakulak olmuş dedi evdeki sobanın borusunu aldı elini içine daldırdı tabi eli simsiyah çıktı diğer eline de aynısını yaptı sonra o simsiyah kömürlü ellerini kulak arkama boynuma her yere sürdü ben tabi korkudan yerimde duramıyorum babam beni kollarımdan tutuyor bildiğiniz işkence çektim neyse bu işlemleri yapan kadın bir yandan da dualar okuyor değişik değişik ayinimsi bi hava da var zaten mumlar falan sonra bi anda genizden bütün balgamını çekti ve yüzüme tükürdü o an ki duraksamamı unutamıyorum, annemle babam da sanırım sonra pişman olmuştu yani iyileşmem için götürdükleri evde kadın balgamlı balgamlı yüzüme tükürdü sonra babam usulca yüzümü temizledi annem hala olayın şokunda... ha bide üstüne para verdiler o kadına yani hala aklım almıyor ya neyse. 2 gün sonra iyileştim de yani hastalığın ömrü o kadardı zaten ve psikolojik açıdan bir çocukluk travması yaşadım keşke sessizce ölüme terkedilseydim de o anları yaşamasaydım.o zamandan beri bir yerde ne zaman soba borusu görsem yüzümden akan balgam aklıma gelir...
Sinan Basıç en özeti bu dkdmrm
Keşke bunuda alsalarmış
OHA CANA BAK
Nevermore; bir Amerikan heavy metal müzik grubudur. 1991 yılında, Seattle'da kurulmuştur. Progresif metalden hard rock'a, teknik thrash metalden power metal'e kadar çeşitli metal müzik türlerini dinleyiciye aktarabilen bir yapısı vardır. Vikipedi
Kariyer sonu: 2011
Çalıştığı müzik şirketi: Century Media Records
Grup üyeleri: Jeff Loomis, Warrel Dane, Jim Sheppard, Van Williams, Steve Smyth, Pat O'Brien, Tim Calvert, Mark Arrington
Türler: Progresif Metal, Thrash Metal, Power Metal
bir dahaki haftanın konusu için
günlerden pazartesi o zamanlar 5.sınıftayım okula mokula gitmek istemiyorum anneme diyorum "anne karnım anne başım anne okula gitmiyim" o zamanlar böyle basit yalanlar işte (şimdi orochimaru gibi yalan söylüyom) annem tamam dedi gitmiyoruz işte böyle yattım tv serediyorum bi baktım annem hazırlanıyo kıyafetlerini giyiyor ah keşke o gün okula gitseydim
bu girişti şimdi orta
annem "kalk gidiyoruz dedi" nereye dedim doktora dedik 2 dk böyle bakıştık biraz inatçılık yaptıktan sonra gittim gittik doktor doktor değilmiş o çıkıkçı osman tipinden bi "DOKTOR" muş işte otur dedi oturdum "doktor=neyin var evladım ben=başım ağrıyor karnım ağrıyor midem bulanıyor" (AAAaaa niye söyledimki o yalanı) düşündü böyle ben sana bi karışım hazırlıyım dedi... pek göremedim ama gördüklerimi söyliyim havuç soğan hamam otumu öyle bişey yosun biraz tavuk(dip not= martı etide olabilri) biraz kuzu dalağı ve sayre hatırlamıyorum gösterdi kokusu burnuma geldi "4n1k izleme geldik,bize dua edin" videosundaki can sungur abinin suratı gibi oldu zorla ağzıma vedi içtim eve gittik demişti yan etkileri olabilir
bu orta şimdi bitiş dıdıdı
eve gittik tv serediyorum baktım bi sıkışıklılık var tuvalete gittim altlı üstlü gidiyorum (sonra bi otobüse bindim ben ve teyzeler...(şaka şaka))bu sefer gerçek bi doktora gittik domuz gribi teşhisi konuldu bir hafta hastanede kız kesiyom ulan gelen giden aynı artık selam diyip geçiyolardı neyse... serumlar ilaçlar herşey verildi sonradan öğrendim başlangıcıymış fazla ilerlememiş geçti 1 ay flan tedavi o olaylardan sonra hiç devamsızlık yapmadım
dip not:nasıl bir cnüplükse o tedavi bittikten 1 hafta sonra soba zehirlenmesi yaşadım 11 tüp kan alındı 24 saat hafa kandaki karbon di oksit 18.9
Annem , ben 3-4 yaşlarımdayken saçlarım daha hızlı,daha gür çıksın diye ismini hatırlamadığım 20 çeşit yağı kafama her gün sürerdi ve beni banyoya sokardı.Bir gün "her gün banya yapmak canıma yetti "deyip o gün banyo yapmadım sonraki gün de kahvaltıya gideceğiz.Neyse kahvaltı zamanı geldi annem beni uyandırdığı gibi çığlık attı.Yatağımın (cidden) heryerine yağ bulaştırmıştım.Annemin (tabikide) temizlik takıntısı var.2 saat boyunca beni döve döve yıkadı ve yatağımı çöpe attı.Benim yüzümden kahvaltıya gidemedik diye tüm ailem beni suçluyordu tabi 3-4 yaşlarındayım kaldıramadım bir anda" kahvaltıya gidemedik diye bana değil anneme kızın!Her zaman üzerimde saçma sapan şeyleri deneyip duruyor!Her gün kafama yağ sürüp beni banyoya sokmasından sıkıldım artık!Ayrıca kahvaltıyı evde de yapabiliriz!"diye bağırdım herkes şok oldu meğerse babam dahil kimse annemin benim üstümde deney yaptığını bilmiyormuş.Artık annem asla benim üstümde bir şeyler denemiyor NOT:benim üstümde denemese de babamda deniyor.
Pek kocakarı değil ama tedavili bi anım var. 2 sene önce yazın işte yazlıktayız arkadaşlarla her gün plaja gidiyoruz işte karı kız peşinde yüzüyoruz eğleniyoruz falan bizim yazlık sitesine yakın olan hep takıldığımız plajda da bi tane duba var. Millet üstüne çıkıyor atlıyor yatıyor falan ama duba tamamen pas tutmuş. Neyse bizde arkadaşlarla dubanın altındaki boş kısma girip ehe ehe gülüyoz falan tabi orda çok hava yok çıkmak gerekiyo bi süre sonra bende bi heyecanla çıkarken nasıl olduğunu anlamadan baş parmağımdan bileğime kadar derin bir kesik oluştu. Bende çıktım denizden işte plajın sahibi de bizim arkadaşın 5. Derceden akrabasıydı gittik ona peçete falan verdi kanamayı durdurmaya çalışıyorum ama durmuyo hayvan gibi kanıyo, sonra benim aklıma geldi lan benim elimi paslı demir kesti tetenos aşımda yok ben bi panikledim lan eve mi gidiyim (teyzemle kalıyodum o zaman yazlıkta) teyzeme söyliyim beni hastaneye götürsün falan derken adama sordum abi tetenos olur muyum aşım yok diye. Adamda aşıya ne gerek var karşında koskoca deniz var tuzlu su doğal tetenos aşısıdır elini 3-4 saat denizde tut hiçbişey olmaz dedi. Bende inandım işte arkadaşlarla denizde takılalım o zaman elim de suda kalmış olur falan dedik ve akşama kadar suda kaldık. Akşam olup eve döndüğümüzde ise teyzem elimdeki hayvani kesiği gördü ve oğlum noldu dedi panikleyerek. Bende paslı demire sürttüm ama denizde tuttum baya bişey olmaz dedim. Teyzeminde haklı tepkisi manyak mısın oğlum sen oldu. Hikayenin geri kalanı hastane yolu boyunca teyzemin bana bağırması ve tetenos aşısı olup eve dönüşümüzden oluşuyor.
Bu arada 2 yıl geçmiş olmasına rağmen yaranın izi gayet belirgin bir şekilde duruyor. Hayatım boyunca da durucak sanıyorum
CT: Çocuk kakası açık sarı yine bide
ahahahahahhah
abi annem doktor . şimdi bir gün okula gitmemiştim .sağlık ocağına annemle baraber o gün gittim . işte annemin öğlene doğru hastası yokken diğer arkadaşlarıyla konuşuyor birden "ayyyyyyyyayayyyyyy" diye ses geldi diğer odadan. annemler merak etti ,tabi ben durur muyum bende gittim.odada bir doktor ve burnuna solucan tıkanmış bir hasta vardı .annemler hemen "bu neeeeee" demişlerdi . ben orda kahkahalara boğuluyorum . neyse kadına sorduk . kadın "ben televizyondan duydum migrene iyi geliyormuş " dedi.doktora neden izin verdin diye sorduğumuzda "ay şekerlerim bende öyle duyduydum doktor civanım migrene iyi geliyor" diyordu. sonra kadın burnu solucanlı bir şekilde( bi de kımıl kımıl oynuyor du solucanlar iyy) sağlık ocağından çıktı gitti . annem bir hafta sonra bana kadının sümüklü böcek yemesi gerekiyormuş dedi. ne için dedim ben kabaca söylüyorum göt kaşıntısına iyi geliyormuş dedi.
Ben 9 yaşında falanım,yaz tatilinde yaylaya çıkmışız.Hani 2 ay yaylada kalırsın da yazmayı falan unutursun ya,işte öyle bi yaz tatili.Bende R nin nasıl yazıldığını falan unutmuştum.İnekler falan günler geçerken benim bir gece ateşim çıktı.40-41 civarlarında dolanırken ev ahalisinin aklına beni sirkeyle yıkamak gelmiş.Beni önce bir güzel soyup yatırdılar ve soğuk bir odaya aldılar.Ben yerde kurbanlık koyun gibi titreye titreye beklerken o geldi.Sirke şişeleri ve havlularla ve tabiki beraberindeki o kokuyla anneannem.SİRKEYE BATIRDIKLARI HAVLULARI VÜCUDUMUN FARKLI BÖLGELERİNE KOYUYORLARDI. Ben aynı anda hem titriyor hem de kusmamaya çalışıyordum.Neyse o gece ölmedim ama o geceden sonra ki günler hiç kimse yanıma yaklaşmadı oyun oynarken.Burası ne kokuyor dedimi birisi bir kaç adım uzaklaşırdım o ortamdan ama pek bir işe yaramazdı.Hala birisi burası ne kokuyor ya dedimi gerilirim.Ve sirke kokduğum günler gelir aklıma.
Tedavi yöntemi olmasada annemin (kendisi eczacı) başından geçen mesleğini sorgulatan olaylar;
Hasta 1: Karısının kullanması gereken fitili yutmuş.(Evet o fitil :')
Hasta 2: Karı koca sağlık ocağına gelip ilaç yazdıran çift annemden reçetedeki depresyon ilaçlarını alıp öteki gün tekrar gelirler.Annem hanım efendiye ilacı kullandınız mı nasıl hissediyorsunuz şeklinde sorduğu soruya aldığı cevap : Bilmiyorum içmedim ki bir şey olur mu diye görmek için önce kocama içirdim.
Edit: Aklıma geldikçe yazarım
Rahmetli ninem Bulgar göçmeniydi.Hayatımda duyduğum en garip şeyleri ondan duymuştum.Birgün nineme boğazımın ağrıdığını söyledim.Beni peçkanın(yemek pişirebilinen mutfak sobası denebilir) yanına oturtu.Gitti turp aldı;suyunu sıktı,içine bal koydu,limon sıktı ve bana içirtti.Ben içemedim ve tükürdüm.Beni encek kızan diyerek kızılcık sopasıyla dövmüştü.Ne zaman bi yerim morarsa;ekmek çiğner yaraya yapıştırırdı.3 yaşına kadar konuşmadığım için bana 9 tane kurban dili yedirmiş.Ne kadar bunların gereksiz olduğuna inansam da ninemi gerçekten özlüyorum.
Annem, beyazlayan saçlarım için bir iksir bulmuş. İksir çok garip değil, ceviz kabuğunu suda kaynatıyorsun sonra sürüyorsun o kadar. Garip olan iksiri anlatanın (doktor mu artık hoca mı neyse) saçlarının bembeyaz olması. Ve ben bu durumu, o şeyi bir ay sürdükten sonra öğrendim. Öğrenir öğrenmez de bıraktım tabii.
🤣 bunu da almazlardi normal
Yıl 2015. Yaz aylarındayız, okul yeni kapanmış karneleri almışız tatilin keyfini çıkarıyoruz. Bende inceden hapşırmalar falan başladı ama bişey olmaz geçer diyerek umursamadım. Baktım sürekli hapşırıyorum,halsizim,iştahım yok falan neyse gittim anneme; "Anne, galiba hasta oldum kaç gündür hapşırıyorum" dedim. Annemde ; "Gel bakim" dedi. Ateşimin olduğunu farketti ve "Tamam,seni hastaneye götürürüm dedi". Biz bu konuşmayı yaparken yan komşumuz Zehra teyze "Ne doktoru ya! aynısı kaynıma oldu, ben şimdi sana bi ilaç yaparım bişeyciğin kalmaz " dedi. ( Bize kahve içmeye gelmişti.) Kadın ayağa kalktı ve kendinden çok emin bi şekilde "Zeytinyağı varmı?" dedi. Annem kafasıyla var işareti yaptı. "Karabiber varmı?" dedi . Annem gene kafasıyla onayladı. Kadın aşka mı geldi bilmiyorum ama saydıkça annem var demeye devam etti. Sonu gelmeyecek gibiydi. Sonunda kadın durdu ve malzemeleri bi kapta karıştırmaya başladı. Yaklaşık 5 dakika sonra iğrenç karışımı hazır oldu. Baktıkça kusacak gibi oluyodum. Kadın "Bunu alın, yatmadan önce göğüs etraflarına sürün, üstünede gazete koyun sabaha iyi olursun" dedi. Neyse akşam oldu. Annem, "Hadi şunu sürelim" dedi. Bende anneme yalvarıyorum lütfen sürmeyelim falan diye. Neyse annem sürmeye başladı, o kadar iğrenç malzemeler var ki; Siz diyin sarımsak ben diyim kabartma tozu. Sürdük bitti gazeteyi de koyduk üzerine ben yattım. Sabah uyandım, bi baktım karışım katılaşmış kalkamıyorum. 5-10 dk mücadele verdim ama yok, kalkamıyorum. Anneme seslendim herkes geldi falan, evdeki herkes çıkmama yardım ediyo ama beceremiyoruz. En sonunda çıktım içinden herkes " oh be " falan diyor. Öğlen falan oldu annem Zehra teyzeyle konuştu. Kadın sanki doktor gibi "Olur öyle " falan demiş. Allahtan daha beteri olmadı. Bu arada geçirdi mi diye sorarsanız " Bi BOK olmadı, daha beter oldum gudubet karı allah belanı versin "
Yazın babaannemin yazlığına bayram ziyaretine gitmiştik. Ben, babam, amcam,yengem ve babaannem hep birlikteyiz. Amcam da İzmir'den gelmişti ve gelirken yanında 1 litre mi 1,5 litre mi bir rakı şişesi getirmişti. İşte o akşam rakı balık sofrası yapmıştık. Ben, babam ve yengem sadece birer kadeh içip normal takılırken (babaannem zaten bulaşmamıştı bile) amcam neredeyse bütün şişeyi içmişti. Öyle normal havadan sudan konuşurken bir anda durdu ve telemarket sunucusu gibi bir sesle: "Osuruğunuzun kokusunu nasıl saklayacağınızı biliyor musunuz?" dedi. Babam da iyi geyik muhabbetine geldiğini anlayınca "nasıl?" diye sordu komik bi şekilde. Sonra amcam açıklamaya başladı: "Efendim,bir tutam taze kekiği,taze olması çok önemli kesinlikle kuru olmamalı, alıyorsunuz ve bir kasenin içine koyuyorsunuz. Ardından aldığımız tutkalı, japon yapıştırıcısı da olabilir fakat o çok yapışıyor acıtıyor, makat çevresine özenle sürüyorsunuz. Efendim tahminen sıcak günlerde 3, soğuk günlerde 2 dk boyunca kekiğin üzerinde oturuyoruz ve iyice yapışmasını bekliyoruz." Ben tabi herhalde bundan daha iğrenç bir yol alamazdı diye düşünürken, babam kritik soruyu sordu: "Peki sonra dökülmüyor mu? Onu nasıl hallediyorsunuz?" Hikayenin burasında eklemek istediğim bir bilgi var. Amcam 130 kilo bir kalp damar cerrahı. Dolayısıyla insan vücudunu çok iyi tanıyor. "Onun için çok güzel bir streç film tekniğimiz var. Böyle belin yan tarafına yapıştırıcıyı sürüyorsunuz...." dedi ve iki parmağını sanki bacakmış gibi tutarak aşırı detaylı bir betimleme yaptı. Adeta bir sanatçının başyapıtını yaratışını izler gibiydim. Her şeyi düşünüyordu: Duşta nasıl kullanılması gerektiğini,erkeklerde kasık bölgesine ekstra bolluk gerektiğini, deliklerin tam yerlerini ve bir hafta boyunca o streç filmin asla açılmaması için gereken bütün teknikleri... Her şey bittiğinde "Artık her yerde rahat rahat osurabilirsiniz, hatta osurun ki etraf daha güzel koksun ferahlasın" dedi. Babamsa son bir gol atmak için: "Peki başka türlü bir şeyle oluyor mu? Mesela nane falan?" dedi. Amcam kendinden çok emin bir şekilde: " Onu bilemem. BEN DENEMEDİĞİM ŞEYİ ÖNERMEM" dedi. Kısacası amcam bunu gerçekten deneyip uygulamış mıdır bilmem ama bu da böyle bir anımdır :D
Lise bittiğinde 8-9 arkadaş anlaşıp ramazan ayında bir restoranta iftar için gidelim diye anlaştık.Her şey iyi güzel giderken buluşmaya iki gün kala inanılmaz bir şekilde hasta oldum sanırsın ki ölüyorum.(Hastaneye gitmek istemiyorum çünkü çocukluğumun yarısı hastanede geçti) Kollarımı kaldıramıyorum tüm bilindik ilaçları denedim halsizliğimi geçirmesi için ama bana mısın demedi.Tam umutlarım tükenmişken benden altı ay küçük kuzenim geldi ve teyze bitkisel çaylar işe yarıyormuş ondan içirsene dedi annemde bunun aklına uyup bim'de ne kadar bitkisel çay varsa aldırdı.Çayları tek tek içmeye başlamıştım iki günde yaklaşık 40-50 bardak çay içirmişlerdi ama etki etmiyordu ve parlak zekalı kuzenimden bir fikir daha çıktı teyze bunları karıştırıp içirtelim o zaman düzelir diye ve evet 4-5 tane bitkisel çayı karıştırıp içirdiler zorla karışımın etkisinden mi bilinmez ama ertesi güne ayağa kalkmıştım.Hastalık kendiliinden mi geçti yoksa bu karışım mı işe yaradı hala benim için bir muamma.
Bu olay tamamen gerçek ve babamın başından geçti. Babam uzun yıllar boyunca ''BASUR'' ile her türlü mücadeleye girişti. Doktora gösterip, elletmemek için o kadar ilginç yöntemlere başvurdu ki aklıma geldikçe her zaman gülerim. Basurdan o kadar çok çekti yazık garip Babam acıdan o kadar saçma sapan yöntemlere başvur ki sizinle paylaşmalıyım. Malum bu hastalık acıdan insanı kıvrandırır bilirsiniz ve babamda bundan kurtulmak için çevreden duyduğu akla mantığa sığmayan yöntemlere başvurdu. 1- PATLICAN TEDAVİSİ: Babam 1-2 hafta boyunca her gün iki büyük patlıcanı közleyip, bu patlıcanlar sıcakken büyük bir leğenin içine bu patlıcanları koyup patlıcanlar soğuk hale gelinceye kadar patlıcanların üstüne otururdu. Babam bu patlıcanın sıcakken içindeki maddelerin buharla birleşerek basuru iyileştireceğini duymuş ve 2 hafta boyunca bunu yapmıştı. Ama bi boka yaramadı, en güzeli ama 2 hafta boyunca ev patlıcan koktu ama uzun süre patlıcan yiyemedim. 2- BAL ve ZEYTİN YAĞI TEDAVİSİ: Bunun dışında babam doğal çok pahalı balları, zentin yağlarını alıp basur yarası geçsin diye popusuna günlerce sürdüğünü bilirim. Hatta babamla millet yemek için sen göte sürmek için bal alıyorsun diye günlerce annem ben dalga geçmiştik :) 3- AT KESTANESİ TOZU: Bildiğimiz dikenli yabani at kestanesinin içinden beyaz kestane çıkıyor ve onu kırıp toz haline getirip 1-2 ay suya karıştrıp içmişti. Ama bunların hiç biri bir halta yaramadı en sonunda doktora gösterip elletti ve şu an iyi. :D
yıl: 2020
saat: 20:38
gün: çarşamba
altı yaşındaydım. ordu'da oturuyoduk. o zamanlar böbreklerimden rahatsızdım. böbrek taşı problemi. annemler de ordu'nun bir köyünde, şifalı bir su bulmuşlar. her derde deva imiş. ailecek gittik oraya. gittik ancak, belediye bu kaynak suyunu ihaleye açmış, ve çoktan su özelleştirilmiş olup, çalışmaları da başlamıştı. ninem de bana, oranın suyu topraktan geçmiştir diye, yerdeki çamurdan bir tabak yedirdi. anım buydu. zavallı böbreklerime gelecek olursak, on beş önce tamamen iyileştim, ancak iyileşene dek böbreklerimin aldığı zarar geri dönülemezdi. böbrek nakli şarttı, nitekim annem de gönüllü oldu. şanslıymışım ki doku uyumu sorun olmadı, şu anda herkes kadar sağlıklıyım. fakülteyi bitirdim, ve şu anda asistan'ım. iki sene sonra uzmanlık da bitiyor. bir terslik olmazsa nefroloji uzmanı olacağım. başta annem olmak üzere tüm aileme ve doktorlarıma teşekkür ederim.
yine buradayım
Can abi eski ortam cok guzeldı ya bence o yesıl koltuklar ı elestırenler suan buna da pavyon diyolar.Yeşil meşil o koltuklar güzeldi ve senin soldan oturman goze estetik geliyordu.Anlatıcı solda olması cok makul bennnnnnce :)
Şu atletine menisini silen arkadaşın hikayesini dinlerken soğuk soğuk terledim resmen yahu.
Yine dinledim yine bunaldım. Abi atletine niye siliyorsun ya? Yemin ediyorum shaming yapmamak için kendimi zor tutuyorum.
İleri sarıyorum o kısmı artık ben. Dayanamıyorum dinlemeye :(
Yine izle
@@truckless7578 teşekkür ederim yine izledim yine utandım aq
bi daha izle
nasıl bir gaflettir ki yine yemek yerken izledim...
Eru illuvatar, hala mı söylemedin ?
bir süre sonra öğrenmişler
her yıl izliyorum 😥🚬
5-6 yaşlarındayım henüz küçüğüm ama çocukluk aşkı denecek bir komşu kızı var. Beraber vakit geçirmek için annemi babamı misafirliğe gitmek için ikna ediyorum, beraber pikniğe gidelim, sinemaya gidelim falan diyorum. Her neyse bir gün yine ikna ettim bizimkileri; "Anne pikniğe gidelim lütfen hem Ela da gelir!" Annemler de gitmiş işte Ela'nın da anne babasıyla konuşmuş, ikna etmişler. "Ela da bizim arabada gelsin" diyerek beraber vakit geçirmek için ilk adımları attım. Bebek koltuğunda kardeşim, Ela ve ben arka koltukta gidiyoruz. Pikniğe geldik, çıkarttık malzemeleri falan mangal yapıyoruz ayıptır söylemesi. Dumana da arı gelmez genelde. Bizimkiler de "İleride arılar çok var, çok uzaklaşmayın kötü olur" falan diye uyarıyor. Ben de Ela ile yalnız kalacağım ya "Gel Ela şu aşağıda {veleybol} oynayalım-veleybol yazdım çünkü küçükken öyle diyordum. CT de okursa küçük çocuk tonu ile okuyacaktır-" Biz oynamaya başladık 5 dakika geçti ya da geçmedi Ela bağırmaya başladı, gözünün altını tutuyor. Ben de korktum, vicdan azabı da var kızı ben götürdüm sonuçta. Hemen koşa koşa bizimkilerin yanına döndük. Ne süreceğiz falan diye düşünüyoruz, arı sokmuş Ela'yı bayağı da şişmiş. Şimdi öğreniyorum bu işin tıbbi ve kimyasal doğruluğunu ama o zamanlar Ela'dan soğumama sebep olan olay şu şekilde gerçekleşti. Ela'nın annesi hemen, babasına yeşil plastik piknik bardaklarından verip "İşe şuna!" dedi. Ela zaten can havlinde ne olduğunu falan duymuyor. Babası hemen döndü Ela'nın. Getirdiler bardağı, içinden elleriyle Ela'nın göz altına sidik sürüyorlar. Bayağı sidik yani. Ela'ya da iyi gelmiş, acısını dindirmiş olacak ki gözlerini açmaya çalışıp "Anne kötü kokuyor bu ne?" demişti. Ben de sürülen sidiğin yüz üzerindeki yolculuğunu izliyorum. O damlanın yavaş yavaş süzülüşünü izliyorum. Bir damla dudağına gelir gelmez midem bulandı zaten. O günden sonra Ela'ya o gözle bakamadım. Sevdiğiniz insandan soğumak istiyorsanız yüzünde sidikle hayal edin kesinlikle.
şukardeşlerin adresini bilenvar mı
Best Sen Ne Diyon ever...
19:49 adini unuttugum birey artik soyleyebilirsin pandemi var cenazeye gidemezsiniz
Vallaha ben değilim 😂😳 24:50
6 yaşında falanım,ishal olmuştum.Annemle doktora gitmiştik.Doktor fitil verdi,neyse mecbur yedik o fitilleri.Fitil bitmişti ama benim ishal hala bitmemişti.Annemlerde ağlamama ramen götüme "sabun parçası" sokular.Annem daha sonra "fitil de sabundan yapılıyor" demişti.O günden beri fitil kullanmadım.Bu arada görümün acısı hala geçmedi.
Direkt CT'ye oynamışsın, akıllıca ama komik değil :)
gerçek bir hikaye dostum :D
kardeş 6 yaşındaydım tam hatırlamıyorum ama olabilir
Bide yanıyor demi orası ayyyy
merhabalar,biz 3 kardeşiz,en ufağımız küçükken egzama tarzında bir deri hastalığına yakalanıyor, önce doktora götürülüyor, mantar enfeksiyonu falan düşünülerek türlü ilaçlar deneniyor fakat fayda vermeyince koca-karı yöntemlerine başvuruluyor. Bunlardan iki tanesi bana göre çok travmatikti.Şimdi bunları anlatırken aklınızda Tim Burton filmlerindeki o karanlık atmosfer oluşsun,hikayelere bu hava hakim (ben o şekil anımsarım hep).
İlkinde çocuğu tükrükçüye götürdüler.Kilotuna kadar soydular ve eski bir divana yatırdılar sonra tükrükçü teyze bir kavanoz buğdaydan 3 buğday tanesi alıp, baştan ayağa çocuğun tüm vücudunu çizip-okuyup-tükrükledi.
İkincisindeyse,köyde, dağların ardındaki far far away bir yerde ,kendi ayaklarıyla saatlerce dere-tepe aştırılarak götürüldüğü bir balçık-b.k çukuruna; burda uyuz tilki ağnanmış (tepinmiş,biz öyle deriz) ve uyuzu geçmiş diyerek bizim bebeyi, diğer ikimizin gözünün önünde basıp basıp çıkardılar.Zavallı yavrucak ne kadar çırpınsa da kurtulamamıştı ellerinden.
Acımasız kardeşliğin bir gereği olarak,o zaman ve evet her zaman; oğlum zaten senin her yerin tükrük,her yerin b.k diyerek çok dalga geçtik çocukla, olayları dışardan gören olarak benim bile aklımda nasıl yer etmiş bunlar ki ufaklık nasıl hatırlıyor allahbilir. Şimdi bazen böyle garipleşip bizi sinir eden davranışları olduğunda,çocuğun bu saçma travmalarını düşünüp hak vermiyor değilim kendisine..(p.s. meğerse çocukta iç parazit varmış, bi kurt ilacıyla hepsinden kurtuldu tabi ama çektileriyle kaldı garibim keza annemler bu yaptıklarıyla değil paraziti öldürmek, besiye çekmiş olabilirler ancak)
Ayak parmağımı kırdığım zaman çabuk düzelsin diye parmak aralarıma ton balığı sürüp bağlamışlardı. Yattığım sırada da crush diye tabir ettiğimiz kız beni ziyarete gelmiş, parmağımı görmek istemişti. Göstermek istemesem de ısrar etti, bende ikilemde olsam da gözüne girmek için göstereyim deyip açtım. 5 saniyelik South Park sessizliğinden sonra zannedersem kızın midesi bulandı "bög" deyip ağzını kapatarak hiçbir şey söylemeden çıktı.
Bir daha ton balığı yemedim.
Bu sen ne diyona çıkmıştı :D