yıl 62 mart 28 pırağ-berlin tireninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim pılatonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı severmişim ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde doruklarına şatolar kondurulmuş avrupa tepelerinin ister uzasın göz alabildiğine dümdüz bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremiyeceksin bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa bilirim benden önce duyulmuş bu keder benden sonra da duyulacak benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere benden sonra da söylenecek gökyüzünü severmişim meğer kapalı olsun açık olsun borodino savaş alanında andırey’in sırtüstü seyrettiği gökkubbe hapiste türkçeye çevirdim iki cildini savaşla barış’ın kulağıma sesler geliyor gökkubbeden değil meydan yerinden gardiyanlar birini dövüyor yine ağaçları severmişim meğer çırılçıplak kayınlar moskova dolaylarında predelkino’da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar kayınlar rus sayılıyor kavakları türk saydığımız gibi izmir’in kavakları dökülür yaprakları bize de çakıcı derler yar fidan boylum yakarız konakları ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına ucu işlemeli yolları severmişim meğer asfaltını da vera direksiyonda moskova’dan kırım’a gidiyoruz koktebel’e asıl adı göktepe ili bir kapalı kutuda ikimiz dünya akıyor iki yandan dışarıda dilsiz uzak hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım eşkıyalar çıktı karşıma bolu’dan inerken gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz yaylıda canımdan gayrı alacakları eşyam da yok ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır bunu bir kere daha yazdımdı çamurlu karanlık sokakta bata çıka karagöze gidiyorum ramazan gecesi önde körüklü kaat fener belki böyle bir şey olmadı belki bir yerlerde okudum sekiz yaşında bir oğlanın karagöze gidişini ramazan gecesi istanbul’da dedesinin elinden tutup dedesi fesli ve entarisinin üstüne samur yakalı kürkünü giymiş ve harem ağasının elinde fener ve benim içim içime sığmıyor sevinçten çiçekler geldi aklıma her nedense gelincikler kaktüsler fulyalar istanbul’da kadıköy’de fulya tarlasında öptüm marika’yı ağzı acıbadem kokuyor yaşım on yedi kolan vurdu yüreğim salıncak bulutlara girdi çıktı çiçekleri severmişim meğer üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948 yıldızları hatırladım severmişim meğer ister aşağıdan yukarıya seyredip onları şaşıp kalayım ister uçayım yanıbaşlarında kosmos adamlarına sorularım var çok daha iri iri mi gördüler yıldızları kara kadifede koskocaman cevahirler miydiler turuncuda kayısılar mı kibirleniyor mu insan yıldızlara biraz daha yaklaşınca renkli fotoğraflarını gördüm kosmosun ogonyok dergisinde kızmayın ama dostlar non figüratif mi desek soyut mu desek işte o soydan yağlı boyalara benziyordu kimisi yani dehşetli figüratif ve somut insanın yüreği ağzına geliyor karşılarında sınırsızlığı onlar hasretimizin aklımızın ellerimizin onlara bakıp düşünebildim ölümü bile şu kadarcık keder duymadan kosmosu severmişim meğer gözümün önüne kar yağışı geliyor ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de meğer kar yağışını severmişim güneşi severmişim meğer şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile güneş istanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar ama onun resmini sen öyle yapmıyacaksın meğer denizi severmişim hem de nasıl ama ayvazofski’nin denizleri bir yana bulutları severmişim meğer ister altlarında olayım ister üstlerinde ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara ayışığı geliyor aklıma en aygın baygını en yalancısı en küçük burjuvası severmişim yağmuru severmişim meğer ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa haritada çizilmemiş bir memlekete gider yağmuru severmişim meğer ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları pırağ-berlin tireninde yanında pencerenin altıncı cıgaramı yaktığımdan mı bir teki ölümdür benim için moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye saçları saman sarısı kirpikleri mavi zifiri karanlıkta gidiyor tiren zifiri karanlığı severmişim meğer kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften kıvılcımları severmişim meğer meğer ne çok şeyi severmişim de altmışımda farkına vardım bunun pırağ-berlin tireninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
Bu şiiri seslendirirken en büyük korkum, Usta'nın hakkını verememekti... aşağıdaki yorumları okudukça, korkumunda endişeleriminde bir parça abartılı olduğunu hissettirdiniz bana... bizler NHKM Ankara Seslendirme Topluluğu olarak fırsatımız ve enerjimiz oldukça üretmeye, Nazım Hikmet'i ve şiirimizin diğer başyapıtlarını sizlerle sesli olarakta buluşturmaya devam edeceğiz... bu sayfadaki diğer okumaları da takip etmenizi özellikle tavsiye ediyorum... sağlıcakla dostlar...
Üstad gerçekten muhteşem okumuşsun ki normalde şiirle aram pek iyi değildir. TELE 1 yayınlamıştı, oradan geldim aradım, bir sürü okuyan vardı, bulamadığım için üzülmüştüm, onları dinleyince açıkçası "şiir o kadar güzel değilmiş, herhalde tv'den güzel geldi bana" dedim, sonra buldum ve yine beğendim. :)
Cennetliksin kral cennetlik ağlamak istiyorum aglayamiyorum bağırmak istiyorum olmuyor sevmek istiyorum ne fayda yürüyen ölü gibiyim bulutlara bakiyorum dalıyorum boğazıma yumrular oturuyor gözlerime burnuma bir sızı giriyor her yanı kırılmış vazo gibiyim ayaktayım ama saglamda değilim bir bilsen ki nekadar mutlu ettin ne kadar huzunlendirdin beni çok yasayasin çok
Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız... Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren kanal. Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm... Parisliler, Parisliler, Paris yanıp yıkılmasın... NAZIM HİKMET RAN
Meğerse! Prag Berlin treninin penceresinden avrupanın ağacını kuşunu çiçeğini böceğini severken aslında memleketinin hasretini seviyomış Nazım. Bilemedik değerini dünyanın en büyük şairinin, Dünyanın en büyük liderinin değerini bilemediğimiz gibi
Kavga ve mücadele ile geçen onca yil ve ustanin şiirinde bulduğu direngen umut dolu karşılık fakat sürgünde ömrünün son demlerininde büyük ustanın şiirlerinde hasret, özlem, sevgi ve kısmen melankolik bir hava hakim. karli kayin ormani gibi. Prag - Berlin treninde o camın kenarında neleri düşündün bilemiyoruz fakat yeryüzünün en güzel şiirlerinden birini yazdığını biliyoruz.
Severmişim Meğer yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedimtoprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı severmişim ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin ister uzasın göz alabildiğine dümdüz bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa bilirim benden önce duyulmuş bu keder benden sonra da duyulacak benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere benden sonra da söylenecek gökyüzünü severmişim meğer kapalı olsun açık olsun Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ın kulağıma sesler geliyor gök kubbeden değil meydan yerinden gardiyanlar birini dövüyor yine ağaçları severmişim meğer çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi İzmir’in kavakları dökülür yaprakları bize de Çakıcı derler yar fidan boylum yakarız konakları Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına ucu işlemeli yolları severmişim meğer asfaltını da Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e asıl adı Göktepe ili bir kapalı kutuda ikimiz dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır bunu bir kere daha yazdımdı çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi önde körüklü kaat fener belki böyle bir şey olmadı …. çiçekler geldi aklıma her nedense gelincikler kaktüsler fulyalar İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı çiçekleri severmişim meğer üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948 yıldızları hatırladım … severmişim meğer gözümün önüne kar yağışı geliyor ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de meğer kar yağışını severmişim güneşi severmişim meğer şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın meğer denizi severmişim hem de nasıl ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana bulutları severmişim meğer ister altlarında olayım ister üstlerinde ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası severmişim yağmuru severmişim meğer ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider yağmuru severmişim meğer ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde yanında pencerenin altıncı cıgaramı yaktığımdan mı bir eski ölümdür benim için Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye saçları saman sarısı kirpikleri mavi zifiri karanlıkta gidiyor tren zifiri karanlığı severmişim meğer kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften kıvılcımları severmişim meğer meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek NÂZIM HİKMET
سايعتز لي شعبي الكردي الاصيل العظيم امام قبري بعد دفنكي وموتي لينهم لم يدرك قيمتي وانا على قيد الحياة وجعلوني غارق في قاعة الجحيم حتى اخر الانفاسي وانا على البواب الرحيل والفراق وحيدا وكان طقوس النسياني من حولي وكان زغاريد الامهات ترتفع في أعالي السمائي بالحزن والالم والفرح والبكائي خوفا من رب العيبادي وصوت امي جعل قلبي المعطش ممزق الى اشلائي وحيكايتي ساتنتهي الى الابد سايختفي روحي اليتيمه بين الكفاني وجدران الخوفي وبيتي الأبدي في زمنين لامكان للعظماء والشرفاء وشاعر دلكش اوسي الكوردي على هذه الأرضي واللاسف سايكون نهايتي حزين مليئ بالغموض والاسرار كعمق البحار وبعض الأشياء تفوق العقل والفكر والوجداني تقشعر لها الابداني ولايمكن وصفها الا في عالم الأموات والفنائي 😭 الشاعر دلكش الاب المثالي العظيم
الزواجُ الفاشلُ كهدوءِ سكرات الموتِ كالذي أغرقَ نفسه في سوائل الجحيمِ، و جعل من قلبه المسكين ممزَّقاً إلى الأشلاءِ كحبل المشانقِ يلتفتُ حولَ الأعناق حتّى آخر الأنفاس مع مرور الأيام و الزمن أكيد سيصبح في طيّ النسيانِ وعالم الفنائي شاعر دلكش الاب المثالي العظيم
الله يرحمه ويسكنه فسيح جناته -اشياء من الذاكرة😭_ كم يحزنني يا صديقي العزيز ذلك الرحيل والفراقي والمساء الحزين واليوم الاسود عندما افترقنا كان شديدا الالم وذلك الحزن والاسى والخوف كان يسود المكان وذلك الشتاء المحترق بين اضلوعي والحسرة والندام وقلبي الممزق الى اشلاء كم كنت اتمى من الله أن ألتقي بيك حتى اضمك بين احضاني واملا قلبي المعطش بك بالصدق والايمان فليكن بعدها موتي ورحيلي وفراقي انت الذي كانت روحي مسكنه لاني بدونك كاالروح فارقت جسدي كالذي عاش في الظلمات كالذي غرق في بحر بحر الادمان حتى اخر الانفاس كنهاية احلام سعيدة واجمل الذكريات واحلام وقلب احترق عند الوداع وصوت امي الحبيبة ارتفع في اعلى السماء خوفا من رب العباد بعد رحيلك الضياء اصبح سواد والحقيقة اصبحت خيال والفرح تبدلت الى احزان وانقطعت انفاسي في ظلمتي وكاد يقتلني كالنار المتهم جسدي الضعيف ولكن هي الاقدار وامرالله حكم بيننا بالفراق يا اعز الناس وان دفناك تحت التراب فذكراك باقية واسمك كالنخيل يصارع الرياح ستبقى شامخا في عالم العظماء والشرفاء باقيا كخيوط الشمس باجمل الالوان تنبثق من ثقب الظلام لن نساك ابدا ولن تدفن بأرض الغرباء بل في ارض الاجداد والاحلام والحزاني ماذل رايحة والحزن تختفي في تلك الزواية المظلمة يقطع انفاسي كانار الرحيل والفراق كاهدو سكرات الموت والبعدي مهما تعبت في هذه الحياة وفقدة ذاكرتي لن انساك ابدا حتى لو كنت على البواب الرحيل والفراق وانما ستكون بداية البقاء والخودي رغم قسوة السنين فهذه هي الدنيا رحيل وفراق وابتسامة وبكاء في زمنين لامكان للعظماء والشرفاء على هذه الأرضي فالجميع راحلون فلك حبي واشتياقي ولك علينا وعد لن ننساك ابدا ولن نجعلك في طي النسيان وعالم الفنائي وسنزرع الزهر والياسمين بااجمل الوان المحبة والاشياق.فوق قبرك يا اغلى من روحي ودمي لك.حبي وأشتياقي في الحياة مابعد الموتي غفر الله لك ما كان منك وجعلك في جناته في السماء في النعيم الباقي فلا يدوم شيء في هذه الدنيا فسلام لك مني ارسل ضمتك اليها بالحب والتقدير وكل الاحترام الشاعر دلكش الاب المثالي العظيم
Seslendiren kimse çok başarılı .diğerleri daha hareketli ve neşeli okuyor bu da şiire yakışmamış.Fon müziğinden mi desem duraksalamalardanmı desem depresif ses tonundanmı desem ayrı bir hava katmış şiire .bence nazım hikmetin şiir yazarkanki ruh halini en iyi anlatan seslendirme
kesinlikle hepsi ve daha da fazlası sebebiyetiyle bu seslendirme harikulade! açık ara.. Fevakalade bir seslendirme olmuş. Şimdi yön radyo dan kaçarak bunu dinlemeye geldim. Bu ne müthiş bir seslendirme!
eminim Yetkin bey bundan çok daha güzel okurdu, ama okuyan o değil maalesef.. kimin okuduğu çok önemli olmasa da, ben okuduğum için biliyorum, emin olabilirsiniz... sevgiler, saygılar...
@@gokhanulusan9156 Tele 1'de dinliyordum zaman zaman. Buraya aktarmak için google'da aradım ve youtube'da bu kayıt çıktı karşıma. O nedenle Yetkin dedim. Gerçi sen okumuşsan da aynı nitelemeyi, yani "kusursuz" nitelemesini hak ediyorsun.
@@rehilememmedova9078 İkinizin de eşdeğer tınıda sesleriniz. O nedenle böyle bir yanılgıya düşmüş olmalıyım. Hem senin Tele 1'deki seslendirmen, hem de @Gökhan'nın bu seslendirmesi aynı oranda iyi.
@@selahozakin Cok sag olun da ben Yetkin Dikincilerin hayran sayfasiyim Tele 1 deki seslendirmeye nasil ulasa bilirim 💙 Ha bu arada sesler benzedigi icin karistirilmis🍃🌸
Yıl 2022 gün 17 Şubat. Nazım Hikmeti hatırlamayı SEVERMİŞİM MEĞER
yıl 62 mart 28
pırağ-berlin tireninde pencerenin yanındayım
akşam oluyor
dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim
toprağı severmişim meğer
toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
ben sürmedim
pılatonik biricik sevdam da buymuş meğer
meğer ırmağı severmişim
ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde
doruklarına şatolar kondurulmuş avrupa tepelerinin
ister uzasın göz alabildiğine dümdüz
bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremiyeceksin
bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
bilirim benden önce duyulmuş bu keder
benden sonra da duyulacak
benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
benden sonra da söylenecek
gökyüzünü severmişim meğer
kapalı olsun açık olsun
borodino savaş alanında andırey’in sırtüstü seyrettiği gökkubbe
hapiste türkçeye çevirdim iki cildini savaşla barış’ın
kulağıma sesler geliyor
gökkubbeden değil meydan yerinden
gardiyanlar birini dövüyor yine
ağaçları severmişim meğer
çırılçıplak kayınlar moskova dolaylarında predelkino’da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar
kayınlar rus sayılıyor kavakları türk saydığımız gibi
izmir’in kavakları
dökülür yaprakları
bize de çakıcı derler
yar fidan boylum
yakarız konakları
ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına
ucu işlemeli
yolları severmişim meğer
asfaltını da
vera direksiyonda moskova’dan kırım’a gidiyoruz koktebel’e
asıl adı göktepe ili
bir kapalı kutuda ikimiz
dünya akıyor iki yandan dışarıda dilsiz uzak
hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım
eşkıyalar çıktı karşıma bolu’dan inerken gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz
yaylıda canımdan gayrı alacakları eşyam da yok
ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır
bunu bir kere daha yazdımdı
çamurlu karanlık sokakta bata çıka karagöze gidiyorum ramazan gecesi
önde körüklü kaat fener
belki böyle bir şey olmadı
belki bir yerlerde okudum sekiz yaşında bir oğlanın karagöze gidişini ramazan gecesi istanbul’da dedesinin elinden tutup
dedesi fesli ve entarisinin üstüne samur yakalı kürkünü giymiş
ve harem ağasının elinde fener
ve benim içim içime sığmıyor sevinçten
çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
istanbul’da kadıköy’de fulya tarlasında öptüm marika’yı
ağzı acıbadem kokuyor
yaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak bulutlara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım
severmişim meğer
ister aşağıdan yukarıya seyredip onları şaşıp kalayım
ister uçayım yanıbaşlarında
kosmos adamlarına sorularım var
çok daha iri iri mi gördüler yıldızları
kara kadifede koskocaman cevahirler miydiler
turuncuda kayısılar mı
kibirleniyor mu insan yıldızlara biraz daha yaklaşınca
renkli fotoğraflarını gördüm kosmosun ogonyok dergisinde
kızmayın ama dostlar non figüratif mi desek soyut mu desek işte o soydan yağlı boyalara benziyordu kimisi yani dehşetli figüratif ve somut
insanın yüreği ağzına geliyor karşılarında
sınırsızlığı onlar hasretimizin aklımızın ellerimizin
onlara bakıp düşünebildim ölümü bile şu kadarcık keder duymadan
kosmosu severmişim meğer
gözümün önüne kar yağışı geliyor
ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de
meğer kar yağışını severmişim
güneşi severmişim meğer
şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile
güneş istanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar
ama onun resmini sen öyle yapmıyacaksın
meğer denizi severmişim
hem de nasıl
ama ayvazofski’nin denizleri bir yana
bulutları severmişim meğer
ister altlarında olayım ister üstlerinde
ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara
ayışığı geliyor aklıma en aygın baygını en yalancısı en küçük burjuvası
severmişim
yağmuru severmişim meğer
ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa haritada çizilmemiş bir memlekete gider
yağmuru severmişim meğer
ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları pırağ-berlin tireninde yanında pencerenin
altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
bir teki ölümdür benim için
moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
zifiri karanlıkta gidiyor tiren
zifiri karanlığı severmişim meğer
kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
kıvılcımları severmişim meğer
meğer ne çok şeyi severmişim de altmışımda farkına vardım bunun
pırağ-berlin tireninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
Okula donuver ve turkçeyi ogren, cahil
Bu şiiri seslendirirken en büyük korkum, Usta'nın hakkını verememekti... aşağıdaki yorumları okudukça, korkumunda endişeleriminde bir parça abartılı olduğunu hissettirdiniz bana... bizler NHKM Ankara Seslendirme Topluluğu olarak fırsatımız ve enerjimiz oldukça üretmeye, Nazım Hikmet'i ve şiirimizin diğer başyapıtlarını sizlerle sesli olarakta buluşturmaya devam edeceğiz... bu sayfadaki diğer okumaları da takip etmenizi özellikle tavsiye ediyorum... sağlıcakla dostlar...
Üstad gerçekten muhteşem okumuşsun ki normalde şiirle aram pek iyi değildir. TELE 1 yayınlamıştı, oradan geldim aradım, bir sürü okuyan vardı, bulamadığım için üzülmüştüm, onları dinleyince açıkçası "şiir o kadar güzel değilmiş, herhalde tv'den güzel geldi bana" dedim, sonra buldum ve yine beğendim. :)
👏👏👏
Üstadım yaşadık adeta teşekkür ediyorum sizlere.
Başarılarınızın devamını diliyorum.
şiir dinlemeyi severmişim meğer... tebrikler 😊
Cennetliksin kral cennetlik ağlamak istiyorum aglayamiyorum bağırmak istiyorum olmuyor sevmek istiyorum ne fayda yürüyen ölü gibiyim bulutlara bakiyorum dalıyorum boğazıma yumrular oturuyor gözlerime burnuma bir sızı giriyor her yanı kırılmış vazo gibiyim ayaktayım ama saglamda değilim bir bilsen ki nekadar mutlu ettin ne kadar huzunlendirdin beni çok yasayasin çok
En iyi seslendirmesi bu, üstadın şiirini hissettirmiş resmen 👍
Henüz vakit varken, gülüm
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin.
Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
Yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada Luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız...
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız.
Karşıda karanlığa giren kanal.
Bir şat geçiyor,
selamlıyalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor.
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm...
Parisliler, Parisliler,
Paris yanıp yıkılmasın...
NAZIM HİKMET RAN
Müthiş bir seslendirme! Emeğinize, ağzınıza sağlık.
Diğer seslendirmelerden çok daha başarılı, seslendiren kardeşimizin adını bulamadım ama en içten duygularla kutluyorum...
Hiçbir şair Nazım kadar değil
Meğerse! Prag Berlin treninin penceresinden avrupanın ağacını kuşunu çiçeğini böceğini severken aslında memleketinin hasretini seviyomış Nazım. Bilemedik değerini dünyanın en büyük şairinin, Dünyanın en büyük liderinin değerini bilemediğimiz gibi
Nazım Hikmet, şiirlerini severmişim meyer 👍👏🌹
Şiire ruh katmak böyle bir şey... Usta şair üstad Nazım Hikmet bu şiiri yazarken onu seyrediyormuş gibi oluyor insan.
Ne güzel şarkı İzmiri kavakları eskimiyen şarkı sözü sizden dinlemek şiiri okadar daha güzel olmuş severmişim meger
Muhteşem yorum, muhteşem eser. Seni saygıyla selamlıyorum büyük şair.
Kavga ve mücadele ile geçen onca yil ve ustanin şiirinde bulduğu direngen umut dolu karşılık fakat sürgünde ömrünün son demlerininde büyük ustanın şiirlerinde hasret, özlem, sevgi ve kısmen melankolik bir hava hakim. karli kayin ormani gibi. Prag - Berlin treninde o camın kenarında neleri düşündün bilemiyoruz fakat yeryüzünün en güzel şiirlerinden birini yazdığını biliyoruz.
😢😢😢😢😢😢😢😢😢
Ağlamamak.elde değil büyük usta ruhun şad olsun
Necip Fazıl okuyup, Nazımı severmişim meğer...
Helal👍
Necip fazil okuyorsan nazim hikmet sevmesen de olur
tek kelimeyle muhteşem bu şiiri daha iyi okuyan biri yok şiiri yazanın kendisi dahil !!!
Severmişim Meğer
yıl 62 Mart 28
Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım
akşam oluyor
dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedimtoprağı severmişim meğer
toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
ben sürmedim
Platonik biricik sevdam da buymuş meğer
meğer ırmağı severmişim
ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde
doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin
ister uzasın göz alabildiğine dümdüz
bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile
bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin
bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
bilirim benden önce duyulmuş bu keder
benden sonra da duyulacak
benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
benden sonra da söylenecek
gökyüzünü severmişim meğer
kapalı olsun açık olsun
Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe
hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ın
kulağıma sesler geliyor
gök kubbeden değil meydan yerinden
gardiyanlar birini dövüyor yine
ağaçları severmişim meğer
çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın
çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar
kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi
İzmir’in kavakları
dökülür yaprakları
bize de Çakıcı derler
yar fidan boylum
yakarız konakları
Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına
ucu işlemeli
yolları severmişim meğer
asfaltını da
Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e
asıl adı Göktepe ili
bir kapalı kutuda ikimiz
dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak
hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım
eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz
yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok
ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır
bunu bir kere daha yazdımdı
çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi
önde körüklü kaat fener
belki böyle bir şey olmadı
….
çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı
ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım
…
severmişim meğer
gözümün önüne kar yağışı geliyor
ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de
meğer kar yağışını severmişim
güneşi severmişim meğer
şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile
güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar
ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın
meğer denizi severmişim
hem de nasıl
ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana
bulutları severmişim meğer
ister altlarında olayım ister üstlerinde
ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara
ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası
severmişim
yağmuru severmişim meğer
ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim
beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın
içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider
yağmuru severmişim meğer
ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde
yanında pencerenin
altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
bir eski ölümdür benim için
Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
zifiri karanlıkta gidiyor tren
zifiri karanlığı severmişim meğer
kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
kıvılcımları severmişim meğer
meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
NÂZIM HİKMET
Kitaplarin ozgur artik mujdeler olsun nazim sen yazmaya devam et hasreti yazma nazim😘
Meğer seni ne çok severmiş im.hic gitmiyorsun. Hiç bir an....ve Zaman...
bir şiir bu kadar mı güzel olur... ölümsüz bir eser
muhteşem şiir mükemmel okuma..umutla sevgiyle...
Şiiri seslendiren Gökhan abi... Gökhan Ulusan... Şiir dinletilerinde de çok iyiydi ama stüdyoda da çok güzel okumuş...
Neden birden bire keşfettim bu sevdaları ?
Eniyi seslendiren ve Eniyi fon müziği
Fon müziğini arayanlar için: "Cold" - Jorge Méndez
Harika..
Nazım'ı severmişim meğer.
Seslendirme çok doğal. Bu şiirin bazı seslendirmeleri fazla abartılı ama bu güzel olmuş.
Biz de seni severmişiz yazdıklarını yasad8kca daha da anladık bunu
Ah kalbim
سايعتز لي شعبي الكردي الاصيل العظيم امام قبري بعد دفنكي وموتي لينهم لم يدرك قيمتي وانا على قيد الحياة وجعلوني غارق في قاعة الجحيم حتى اخر الانفاسي وانا على البواب الرحيل والفراق وحيدا وكان طقوس النسياني من حولي وكان زغاريد الامهات ترتفع في أعالي السمائي بالحزن والالم والفرح والبكائي خوفا من رب العيبادي وصوت امي جعل قلبي المعطش ممزق الى اشلائي وحيكايتي ساتنتهي الى الابد سايختفي روحي اليتيمه بين الكفاني وجدران الخوفي وبيتي الأبدي في زمنين لامكان للعظماء والشرفاء وشاعر دلكش اوسي الكوردي على هذه الأرضي واللاسف سايكون نهايتي حزين مليئ بالغموض والاسرار كعمق البحار وبعض الأشياء تفوق العقل والفكر والوجداني
تقشعر لها الابداني ولايمكن وصفها الا في عالم الأموات والفنائي 😭
الشاعر دلكش الاب المثالي العظيم
صباح الخير والحب والامل والخيرالصفاء والنقاء والأمان والفرح والسعادة ودفء واللطف والحب والجمال والسرور بارايج الزهور الياسمين يمد قلبكم ورحكم بالصدق والايماني 🥰🥰🥰😍😍😍😍💚💚💚💚💞💞💞💞💞💞💞💞💞💓
كَمْ هُوَ عَظيَِّمٌ عِندَماّ يَّكونُ_ الإنْسَانُ نَاجِحٌ فِيَّ حيَّاتَِّهِ_ إنهُ مِثْلُ النُْورٌ فِيِّ الظُلُمَاتِ_ وَيَّفتَخِروُنَْ بِهِ العُِظَمَاءْ_
كّالَّذيَّ بِيِّدِهِ مَفَاتَِّحُ الجنة_ السّلَّامِْ وَالّإنْسَانيَّةُ وتبقى_ روحي خالدة ويذكر التاريخ كم كان عظيما حتى_ لوغادرت هذا العالم الى_ الابد واصبحت في طي_ النسياني وعالم الفنائي^
بقلم دلكش اوسي_
Bende işte böyle sevdim seni gönlüm gönülüm
الزواجُ الفاشلُ كهدوءِ سكرات الموتِ كالذي أغرقَ نفسه في سوائل الجحيمِ، و جعل من قلبه المسكين ممزَّقاً إلى الأشلاءِ كحبل المشانقِ يلتفتُ حولَ الأعناق حتّى آخر الأنفاس مع مرور الأيام و الزمن أكيد سيصبح في طيّ النسيانِ وعالم الفنائي
شاعر دلكش الاب المثالي العظيم
ilk dinlediğim şiir.
الله يرحمه ويسكنه فسيح جناته
-اشياء من الذاكرة😭_
كم يحزنني يا صديقي العزيز ذلك الرحيل والفراقي والمساء الحزين واليوم الاسود عندما افترقنا كان شديدا الالم وذلك الحزن والاسى والخوف كان يسود المكان وذلك الشتاء المحترق بين اضلوعي والحسرة والندام وقلبي الممزق الى اشلاء كم كنت اتمى من الله أن ألتقي بيك حتى اضمك بين احضاني واملا قلبي المعطش بك بالصدق والايمان فليكن بعدها موتي ورحيلي وفراقي انت الذي كانت روحي مسكنه لاني بدونك كاالروح فارقت جسدي كالذي عاش في الظلمات كالذي غرق في بحر بحر الادمان حتى اخر الانفاس كنهاية احلام سعيدة واجمل الذكريات واحلام وقلب احترق عند الوداع وصوت امي الحبيبة ارتفع في اعلى السماء خوفا من رب العباد بعد رحيلك الضياء اصبح سواد والحقيقة اصبحت خيال والفرح تبدلت الى احزان وانقطعت انفاسي في ظلمتي وكاد يقتلني كالنار المتهم جسدي الضعيف ولكن هي الاقدار وامرالله حكم بيننا بالفراق يا اعز الناس وان دفناك تحت التراب فذكراك باقية واسمك كالنخيل يصارع الرياح ستبقى شامخا في عالم العظماء والشرفاء باقيا كخيوط الشمس باجمل الالوان تنبثق من ثقب الظلام لن نساك ابدا ولن تدفن بأرض الغرباء بل في ارض الاجداد والاحلام والحزاني ماذل رايحة والحزن تختفي
في تلك الزواية المظلمة يقطع انفاسي كانار الرحيل والفراق كاهدو سكرات الموت والبعدي مهما تعبت في هذه الحياة وفقدة ذاكرتي لن انساك ابدا حتى لو كنت على البواب الرحيل والفراق وانما ستكون بداية البقاء والخودي رغم قسوة السنين فهذه هي الدنيا رحيل وفراق وابتسامة وبكاء في زمنين لامكان للعظماء والشرفاء على هذه الأرضي فالجميع راحلون فلك حبي واشتياقي ولك علينا وعد لن ننساك ابدا ولن نجعلك في طي النسيان وعالم الفنائي
وسنزرع الزهر والياسمين بااجمل الوان المحبة والاشياق.فوق قبرك يا اغلى من
روحي ودمي لك.حبي وأشتياقي في الحياة مابعد الموتي غفر الله لك ما كان منك وجعلك في جناته في السماء في النعيم الباقي فلا يدوم شيء في هذه الدنيا فسلام لك مني ارسل ضمتك اليها بالحب والتقدير وكل الاحترام
الشاعر دلكش الاب المثالي العظيم
❤
Fon müziğini nerden bulabilirim
Arkadaki fon müziğini nerden bulabilirim acaba ?
Seslendiren kimse çok başarılı .diğerleri daha hareketli ve neşeli okuyor bu da şiire yakışmamış.Fon müziğinden mi desem duraksalamalardanmı desem depresif ses tonundanmı desem ayrı bir hava katmış şiire .bence nazım hikmetin şiir yazarkanki ruh halini en iyi anlatan seslendirme
kesinlikle hepsi ve daha da fazlası sebebiyetiyle bu seslendirme harikulade! açık ara.. Fevakalade bir seslendirme olmuş. Şimdi yön radyo dan kaçarak bunu dinlemeye geldim. Bu ne müthiş bir seslendirme!
Seslendiren: YETKİN DİKİNCİLER
eminim Yetkin bey bundan çok daha güzel okurdu, ama okuyan o değil maalesef.. kimin okuduğu çok önemli olmasa da, ben okuduğum için biliyorum, emin olabilirsiniz... sevgiler, saygılar...
@@gokhanulusan9156 Tele 1'de dinliyordum zaman zaman. Buraya aktarmak için google'da aradım ve youtube'da bu kayıt çıktı karşıma. O nedenle Yetkin dedim. Gerçi sen okumuşsan da aynı nitelemeyi, yani "kusursuz" nitelemesini hak ediyorsun.
@@selahozakin google de ne yazdiniz ama adam hakli malesef yetkin dikinciler degil bunu seslendiren
@@rehilememmedova9078 İkinizin de eşdeğer tınıda sesleriniz. O nedenle böyle bir yanılgıya düşmüş olmalıyım. Hem senin Tele 1'deki seslendirmen, hem de @Gökhan'nın bu seslendirmesi aynı oranda iyi.
@@selahozakin Cok sag olun da ben Yetkin Dikincilerin hayran sayfasiyim Tele 1 deki seslendirmeye nasil ulasa bilirim 💙 Ha bu arada sesler benzedigi icin karistirilmis🍃🌸
TKP seslendirirse Nazım 'ı onuda beceremediniz. Nazım'ın mirasını harcamayın harcatmayın. Bırakın kendi sesi yeter.