W/J.Jungkook - Rüyaların Ötesindeki Evren - Bölüm 3

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 8 лют 2025
  • Kitabın üçüncü bölümü sabitli yorumdadır.
    Keyifli okumalar dilerim. 🔆
    Videoda kullanılan şarkı: Always Been You - Chris Grey
    Etiket:
    #kitap #kurgu #wattpad #seri #jeonjungkook #Leeharin #rüyalarınötesindekievren #rüyalar #evren #keşfet #anasayfa #anasayfayadüş #keşfetteyiz #yazarlar #yazarlık #romantizm #gizem #korku #merak #paralelevren #aşk #foryou #trend #global

КОМЕНТАРІ • 30

  • @rosechaei
    @rosechaei  Місяць тому +22

    Kitap Adı: Rüyaların Ötesindeki Evren
    Acemi Yazar: Rosechaei/M.
    Kurgu: Tamamen Şahsıma Aittir.
    _BÖLÜM 3_
    || _Harin'in bakış açısı_
    Telefon ekranındaki grup sohbetine gözümü dikerken, bir yandan Salep'in mamasını kabına koyuyordum. Yine başlamışlardı. Her zamanki gibi herkesin enerjisi yerindeydi; sadece ben mi hep tükenmiş hissediyordum?
    Eunji: "Bugün kesinlikle buluşuyoruz. Harin, özellikle seni bekliyoruz. Kaçamak yapma sakın!"
    Mingyu: "Evet, katılıyorum. Harin bir hayalet gibi sürekli kayboluyor. Artık buna bir son verelim."
    Jin: "Belki de bizden kaçıyordur?"
    Eunji: "Yok, Mingyu'dan kaçıyordur."
    Mingyu: "Beni rahat bırakın! Sabah akşam toplantıdayım, nefes alamıyorum."
    Jin: "Ama Harin'i taşırken gayet iyi nefes alıyorsun. Hatırlatmamı ister misin?"
    Gözlerimi devirdim ama istemsizce gülümsedim. Jin'in bu iğneleyici şakaları aslında beni her zaman eğlendirirdi. Ama bugün, nedense konuşacak halim yoktu. Her şeye rağmen yanıt verdim:
    Harin: "Tamam, geliyorum. Ama uzun kalmam, haberiniz olsun."
    Eunji: " Yaşasın! Ne giyeceksin? Ben siyah bir şeyler düşünüyorum, karanlık temalı olsun."
    Jin: "Eunji, senin şu karanlık temalarından bıktık artık."
    Mingyu: "Peki Harin'i kim taşıyor? Şimdiden belli olsun."
    Harin: "Kimse taşımayacak, kendi başımın çaresine bakarım!"
    Telefonu masaya koyup derin bir nefes aldım. Belki de arkadaşlarımla dışarı çıkmak, kalabalığın içinde biraz kaybolmak, kafamı toparlamama yardımcı olabilirdi.
    İsteksiz bir şekilde ayağa kalktım ve yavaşça odama doğru yürüdüm. Aynada kendime kısa bir bakış attım. Saçlarım dağınık, gözlerimin altı hafif şişmişti. Gerçekten de bu halime dışarı çıkmak ister miydim? Pek sanmıyorum.
    Dolabımı açtım ve içinde asıl duran kıyafetleri gözden geçirdim. Eunji'nin karanlık temalı buluşma önerisi aklıma geldi. Siyah bir şey giymeliydim belki de.
    Siyah, bol bir kot pantolon ve sade siyah bir bluz seçtim. Çok abartılı değildi, ama hâlâ yeterince özenli görünüyordu. Altına ise rahat bir spor ayakkabı giymeye karar verdim. Üstüme giyeceğim ceketimi yatağımın üzerine koydum ve saçlarımı hızlıca tarayarak topladım. Hafif bir makyaj yapmak istedim ama sonunda sadece yüzüme biraz renk katacak kadar hafif bir allık sürdüm. Fazlasına gerçekten ihtiyacım yoktu.
    Hazır olduğumda aynada kendime bir kez daha baktım. Çok mu sade görünüyordum? Yoksa tam kararında mı? Emin olamıyordum. Ama sonunda omuz silktim. Bu benim tarzımdı. Fazlasını yapmaya çalışmak anlamsız olurdu.
    Telefonumu ve cüzdanımı ceketimin cebine attım. Bir süre sessizce durup derin bir nefes aldım. "Hazırım," dedim kendi kendime, her ne kadar dışarı çıkma fikri hâlâ beni huzursuz etse de. Kapıyı kilitleyip dışarı adım attığımda, gece havası tüm serinliği ile hissediliyordu.
    * * *
    Saat 11'e doğru şehrin kalabalık bir kafesindeydim. Neon ışıklar, kahkahalar ve bardakların tınlama sesleri her yeri dolduruyordu.
    Arkadaşlarımın oturduğu masaya yanaştığım sırada, Eunji'nin sesi ortalığı inletti: "İşte karanlık prensesimiz geldi! "
    "Prenses falan değilim, Eunji," dedim gülümseyerek. "Biraz oturup içeceğimi içeceğim, o kadar."
    Oturur oturmaz, Jin önümdeki masaya bir kahve fincanı bıraktı. "Bu Mingyu'dan," dedi, muzipçe gülümseyerek. "Dedi ki: 'Harin gelirse, rahatlasın diye ona kahve ısmarla.' Nasıl, çok düşünceli değil mi?"
    Şaşkın bir şekilde Mingyu'a baktım. "Gerçekten mi? Teşekkür ederim."
    Mingyu, hafifçe gülümseyerek omuzlarını silkti. "Jin'in abartmalarına aldırma. Sadece düşündüm ki herkes kahvesini almışken sen eksik kalma."
    Jin hemen atıldı göz kırparak. "Yani itiraf et, Harin'in geleceğini düşünerek bu kahveyi planladın. Sen böyle şeyleri gizli yaparsın zaten."
    Eunji, Jin'in lafına gülerek katıldı. "Kesinlikle katılıyorum! Mingyu, senin bu nazik tarafını görmeye alışık değiliz. Yoksa Harin'e özel birşey mi var, ha?"
    Mingyu, iki elini kaldırıp geriye yaslandı."Bir kahve söyledik diye mi? Aman ne büyüttünüz. Eunji, Jin'le birlik olup insanı yıldırıyorsunuz."
    Kahveden bir yudum alırken gülümsedim. Bu tür şakalaşmalar her zaman ortamı neşelendirirdi. Ama Mingyu'nun ciddiye almadığı da belliydi.
    Mingyu'nun bu tarz düşünceli jestleri beni hep şaşırtırdı o kadar doğal yapıyordu ki altında başka anlam aramak istemiyordum.
    Eunji bana dönerek bir kaşını kaldırdı. "Bak, Harin. Birimiz de senin tarafında olalım. Mingyu'nun bu jestini kabul et, ama unutma; Bir gün borç olarak geri isterse şaşırma!"
    Gülerek başımı salladım. "Bu kadar büyütmenize gerek yok. Sadece kahve. Yine de teşekkür ederim, Mingyu." dedim minnettar bir şekilde.
    Mingyu, önemli değil dercesine gülümseyerek başını salladı.
    * * *
    _Yazarın bakış açısı_
    Grup sohbetleri her zamanki gibi kahkahalar ve hafif tartışmalarla devam ediyordu. Harin, bir süre Eunji'nin sonsuz kıyafet yorumlarını dinledi, Jin'in bitmek bilmeyen şakalarına güldü. Ancak vakit ilerledikçe kendisini uykulu hissetmeye başladı.
    Eunji, Harin'in sessizliğini fark edip başını yana eğdi. "Ne oldu Harin? Yine bir yerlere mi kaybolmayı düşünüyorsun?"
    Harin hafifçe gülümsedi. "Sadece biraz yorgunum, o kadar. Kalksam iyi olacak."
    Mingyu, kafenin loş ışıklarında Harin'e kısa bir bakış attı. "Bu kadar erken mi? Seni bırakabilirim istersen?"
    Eunji hemen araya girdi. "Bak sen şu düşünceli Mingyu'ya. Ne zaman böyle nazik oldun ha?"
    Minho gözlerini devirdi. "Tamamen pratik bir öneri, Eunji. Hem Harin'in bu haliyle yolda uyuya kalıp kaybolmasını istemem."
    Harin gülümseyerek başını salladı. "Teşekkür ederim, Mingyu. Eğer gerçekten işin yoksa, bırakabilirsin."
    * * *
    Mingyu'nun arabasına bindikten kısa bir süre sonra Harin'in göz kapakları ağırlaştı. Dışarıdaki sokak lambalarının sarı ışığı, arabadaki hafif müzik ve motorunun ritmik sesi onu bir anda içine çekmişti. Gözlerini açık tutmak için direndi ama yorgunluk kazandı.
    Mingyu, yan gözle Harin'in yavaşça uykuya daldığını fark etti. Harin, kafasını hafifçe yana eğmiş, sessizce nefes alıyordu.
    Mingyu, gülümsedi, ardından hızını biraz daha düşürdü. "Yorulmuş, belli," diye mırıldandı kendi kendine. Bir süre sessizce sürdü.
    Mingyu'nun kendi işi yoktu ama Harin'i direkt evine bırakmak istemedi. "Eğer bu kadar derin uyuduysa, biraz daha dolaşabilirim," diye düşündü. Şehirdeki bir parkın yanına doğru sürdü. Arabayı park etti, ama motoru kapatmadı. Klimayı açarak arabanın biraz ısınmasını sağladı.
    Bir süre sonra Harin sessizce kıpırdandı ve gözlerini araladı. "Neredeyiz?" diye sordu şaşkınlıkla.
    "Merak etme, evine yakınız," dedi Mingyu yumuşak bir sesle. "Ama öyle derin uyudun ki, seni uyandırmaya kıyamadım."
    Harin, başını avuçlarının arasına alarak hafifçe gülümsedi, "Uyuyakaldım mı? Çok özür dilerim." dedi yarı uykulu bir sesle.
    Mingyu başını salladı. "Özür dilemene gerek yok. Yorulmuşsun o kadar. Evine bırakayım mı, yoksa biraz daha hava mı alırsın?"
    Harin kısa bir iç çekti, Mingyu'nun bu kadar rahat ve nazik oluşu o an içini biraz olsa rahatlattı. "Senin için bir sakıncası yoksa, biraz daha arabada durabilir miyiz?" dedi. Aslında evde uyumak istemiyordu; gördüğü garip 'manzaralar' yüzünden.
    Mingyu ağır hareketlerle başını salladı. "Sorun yok, dinlen biraz."
    _Devamı aşağıdadır._

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому +21

      _Devamı buradan._
      Harin kısa bir teşekkür etmek istedi, ama onu yapacak kontrolü ve enerjiyi bedeninde bulamıyordu.
      Araba içindeki sessizlik giderek daha derinleşiyordu, dışarıdaki trafik ve motorun sesleri yavaşça siliniyor, yalnızca kalp atışlarının yankısı kalıyordu. Işıklar sarımsı pırıltılarını kaybetmeye başlamış, her şeyi bulanıklaştırmıştı. Harin gözlerini kapatıp başını geriye yasladığında, bir an her şey durmuş gibiydi.
      Harin, anında fark edilir bir sıcaklık değişimi hissetti. Gözlerini yavaşça araladığı anda soğuk bir hava yüzünü esir alırken, araba koltuğu konforunu kaybetmişti. Sanki başka bir yerdeydi. Bir an burada olmayan bir yerin içinde olduğunu fark etti.
      Aniden gözlerini kocaman açtığında, etrafındaki her şey garip bir şekilde değişmişti. Sokak lambalarını solgun ışıkları yoğun sisin içinde kaybolmuş, arabaların sesleri gitmişti. Yavaşça başını kaldırdı, ama görebildiği tek şey aracın ön koltuklarında oturan iki siluetdi.
      * * *
      Araba, şehrin sisli ve karanlık yollarında hızla ilerliyordu. Jungkook, direksiyon başında sakin ama dikkatli bir şekilde ilerlerken, Kang yan koltukta oturuyor, şehirde olan bitenden bahsediyordu. Araba içindeki hava, sıkıcı ve gergindi; her ikisi de neredeyse hiç konuşmadan, seslerinin yalnızca motorun uğultusuyla karışmasına izin veriyordu.
      "Başkan hala harekete geçmedi," dedi Kang, sesinde öfke barındırıyordu. "Küçük yaştaki çocukları kurtarmak için tek bir adım atmıyor. O toplama kamplarında hâlâ çoluk çocuk sürünüyor. Geriye doğru gidişin başlangıcı.. bu işler, iyiye gitmeyecek."
      Jungkook, ellerini direksiyona sıkıca yerleştirirken, sesi soğuk ve kararlıydı. "Biliyorum. Ama bu gece birşeylerin artık değişmesi lazım. Kamplara yapılan baskının ardından, bu işi bitireceğiz. Başkan da dahil herkesin cevabını alması gerekiyor."
      Kang başını salladı, yüzü ciddi bir şekilde Jungkook'a dönerken, "Ama başkanın adamları hala güçlü. Bir hamle yapmadan önce her şeyi dikkatlice planlamalıyız. Şehirde her an bir çatışma patlayabilir."
      Jungkook, kısa bir süre düşünerek yanıtladı. "Bu gece herkes yerini öğrenecek. Planı sıkı tutmamız gerek."
      O sırada, arkalardan bir ses duyuldu. Sanki titrek bir nefes alındı, biraz uzak ama belirgin bir şekilde. Jungkook'un vücudu gerildi, gözleri aniden kararmış yolda kayboldu. Arabayı geri vitese taktı ve ani bir frenle sarsıldılar. Kang'ın bakışları ise saniyesinde arka koltuğa kaydı. Bir anlık sessizlik sonrası ikisi de silahlarını hızla çekip arka koltuğa dönerek hazırda beklediler.
      Bunlar, hayatları boyunca pek çok tehlikeli durumu görmüş adamlardı. Ama bu.. farklıydı. Bir anda birinin o kadar sakin bir şekilde arka koltukta belirmesi, her şeyin akışını değiştirmişti.
      Jungkook gözlerini kısarak, karanlıktaki siluete dikkatli bir şekilde baktı. Gözleri, bu yabancı sayılmayacak simayı tanıyordu. Daha doğrusu birazdan tanıyacaktı.
      "Ne-?" dedi Kang şaşkınlıkla. Arka koltuğa sinmiş Harin'i gördüğünde gözleri büyüdü. "Bu da kim? Arabada birini mi saklıyorduk?"
      Jungkook, tereddüt etmeden silahı doğrudan Harin'in sol tarafına doğru tutuyordu. Yüzündeki ifade giderek sertleşti. "Sen," dedi tehditkâr tonla. "Tekrar mı?"
      Kang, anlam veremediği bir şekilde, önce Harin'e sonra Jungkook'a baktı. "Neler oluyor? Onu tanıyor musun?"
      "Sus ve bekle Kang," dedi Jungkook, gözlerini Harin'den ayırmadan. "Şu andan itibaren soruları ben soracağım."
      Harin fazlasıyla şaşkın ve bir o kadar ürkekti. Gözleri Jungkook'un delici bakışlarıyla buluştu. "Ben.. bilmiyorum," diye mırıldandı. "Burada ne işim olduğunu bilmiyorum."
      Jungkook kaşlarını çatarak önüne döndü. Arabanın motorunu kapatır kapatmaz, sert bir hareketle kapısını açtı ve arka kapıya yöneldi. Harin ise panikle geriye çekildi, oturduğu yere daha da sindi.
      Jungkook, Harin'in yüzüne eğilerek, alçak bir sesle konuşmaya başladı. "Cesaretini takdir ettim. Sana burada kalmaman gerektiğini söylemiştim, ama sen ne yapıyorsun?" Bıkkın bir şekilde iç çekti ve devam etti. "Habersiz bir şekilde gelip bir anda ortadan kayboluyorsun. Bu bir oyun değil." dedi, son cümlesini bastıra bastıra söylemişti.
      Harin titremesine engel olamadığı sesiyle cevap verdi. "Ben kontrol edemiyorum. Gerçekten ne olduğunu bilmiyorum. Sadece uyuyordum."
      Jungkook'un arkasında duran Kang şaşkınlığını gizleyemedi. "Bekle, bekle bir dakika. Uyuyordum mu dedi? Bu nasıl mümkün oluyor?"
      Jungkook derin bir nefes aldı, gözlerini bir an için Kang'a çevirdi ama sonra tekrar Harin'e döndü. "Bunu sen mi yapıyorsun? Yoksa seni birileri mi gönderiyor?"
      "Kimse beni göndermiyor," dedi Harin, biraz daha cesaretle. "Ben sadece bir rüyadayım. Ama burası.. gerçek gibi."
      Jungkook çenesini sıkarak doğruldu. Elleri öfkeyle yumruk olmuştu. "Eğer bu 'rüya' dediklerin başkasının kulağına giderse, burada ne olduğunu kimseye anlatmaya fırsat bulamazsın."
      Harin bu sözlerle ürperdi ama gözlerini Jungkook'tan ayırmadı. "Ben kimseye bir şey anlatmadım, ve anlatmam da. Çünkü ben bile ne olduğunu anlamıyorum."
      Kang ikisinin arasında geçen bu diyaloğu çözmeye çalışırken ellerini saçlarına götürdü. "Ne diyorsunuz siz? Bu kadın ne saçmalıyor? Şaka mı yapıyorsunuz?"
      "Kang, kapat çeneni." dedi Jungkook sertçe. "Bu işin şakası yok. Onun buraya nasıl geldiğini ve ne bildiğini öğrenmek zorundayız. Yoksa bu iş çığırından çıkar."
      Harin köşeye sıkışmış gibiydi ama bir şekilde Jungkook'un ona zarar vermeyeceğine inanmak istiyordu. Gözlerinin derinliklerinde ne kadar öfkeli olsa da, bir anlayış vardı. Ama bu anlayış, Harin'in sırrını çözmek için durmayacağı anlamına gelmiyordu.
      Harin'in sessizliği Jungkook'u daha da öfkelendiriyor gibiydi. Onun sabrını test ettiğini hissetmek, Harin'in içinde keskin bir korku dalgası oluşturuyordu. Ama gerçek neydi ki? Jungkook'a bir şey açıklamak istese bile, bunu nasıl yapabilirdi?
      "Bilmediğimi söyledim!" Harin, sonunda sesini yükseltti. "Gerçekten bilmiyorum. Eğer bir yol biliyorsanız, bana söyleyin, çünkü ben buraya ait değilim!"
      Jungkook'un yüzündeki kaslar gerildi. Sanki Harin'in sözleri, onun içinde bir şeyleri tetiklemişti. Fakat bir an sonra, daha söyleyecekleri vardı ki, arabanın etrafını saran ağır bir sessizlik çöktü. Kang, çevresini dikkat kesilerek kontrol ettikten sonra fısıldadı:
      "Sanki.. birileri bizi izliyor."
      Jungkook'un yüzü giderek ifadesizleşti, vücudu tetikteydi. Silahını kavrarken Harin'e keskin bir bakış attı. "Bir yere kıpırdama."
      Harin, boğazındaki düğümle başını onaylarcasına salladı. Tam o anda araba ufak bir darbe aldı. Metale çarpan sert cismin sesi Harin'in kulaklarını doldurdu. Panik içerisinde koltuğuna yapıştı, kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu.
      Kang, hızla arabanın etrafını kontrol etmeye başladı. Jungkook ise Harin'in yanından ayrılmadan önce arka kapıyı sertçe kapatıp, arabayı kilitledi. Kaçma ihtimaline karşı önlem alıyordu sadece.
      Harin, kendisini güvende hissetmediği halde olduğu yerde kalmaya çalıştı. Derin nefesler alıp veriyor, sakinleşmeye çalışıyordu. Şu anda bir şey düşünmek istemiyor, sadece geri dönmek istiyordu. Geri dönebilmesi için uyanması gerekiyordu. Fakat bunu nasıl yapacaktı? Mingyu'nun onu uyandırması için içinden dua etmeye başladı.
      Ama bu sırada cama bir şeyin yavaşça sürtündüğünü duydu. Gözlerini sağ tarafına çevirdiğinde bir elin izini gördü, parmakları kanlıydı ve camda uzun bir iz bırakıyordu. Harin ne olduğunu anlamak için cama yaklaşacaktı ki, elin sahibi bir anda param parça olmuş kan revan yüzü ile cama yapıştı.
      Harin, bütün arabayı inleten güçlü bir çığlık kopardı. Kalbi maraton koşmuş gibi atıyordu. Elleri ve bedeni delicesine titriyor, gözlerini açmaya korkuyordu. Oturduğu araba sanki ayaklarının altından çekiliyormuşcasına bir boşluk hissetmeye başladı. Derin bir suyun altında boğuluyormuş gibi kesik kesik nefesler alıyordu. Gözleri kararmış, önünü göremez olmuştu.
      Hiçbir şey duyamıyordu. Sadece kulağında kendi çığlığı yankılanıyordu. Daha sonra bu yankının yerini kendi isminin seslenilişi aldı. Birisi ona sesleniyordu ve bu sesin sahibini tanıyordu.
      Jungkook ve Kang, yüksek çığlığı duydukları anda hızla arabaya koştular. Jungkook arabaya ulaştığında, Harin yoktu. Arka koltuk tamamen boştu. Kapılar kilitliydi, pencere hâlâ buğuluydu, ama Harin'den hiçbir iz yoktu.
      Jungkook'un yüzü taş gibi sertleşti. Yumruğunu sıkarak öfkeyle arabaya vurdu. Kang yanına yetiştiğinde, onun bir şey söylemesine bile fırsat vermedi.
      "Yine kayboldu.." dedi Jungkook, sesi kararlı ve düşünceliydi. Gözleri hâlâ Harin'in oturduğu koltuğa bakıyordu. "Ama bu son olmayacak. Nerede saklanıyorsan, seni bulacağım."
      Kafasını kaldırıp boş koltuğa bakarken kendi kendine mırıldandı. "Ve bulduğum zaman.. işte o zaman, hiçbir şey beni durduramayacak."
      * * *
      _Üçüncü Bölüm Sonu_

    • @Nilda._.bwn1
      @Nilda._.bwn1 Місяць тому

      ULAN HEMEN AKŞAM OLMALI​@@rosechaei

    • @Nilda._.bwn1
      @Nilda._.bwn1 Місяць тому

      ÇATLIYCAM

  • @st4rhaneul
    @st4rhaneul 29 днів тому

    İYİKİ GERİ DÖNDÜN BURALARI ÇOK BOŞ BIRAKTINN

  • @bangtan_ptw777
    @bangtan_ptw777 Місяць тому

    Ay ay ay ne heyecanlıı

  • @Daisyy-da1
    @Daisyy-da1 Місяць тому

    Samimi yazar seni yeniden görmek o kadar mukemmel ki ellerine sağlık çok güzel olmusş sabırsızlıkla yeni bölümü bekliyorum

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому +1

      Teşekkür ediyorum, sizleri de yeniden görmek çok güzel.

  • @Soyaaws.
    @Soyaaws. Місяць тому

    Meraklanıyorum, fazlasıyla. Yapabileceğim hiçbir şey olmadığı için arkama yaslanıp olacakları beklemeye karar verdim. Muazzam bir iş çıkarmışsın 🍯'ım ve yazım dilşn gerçekten gelişmiş🤍

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому

      Değerli yorumlarınız için teşekkür ederiiim. 🤍

  • @bangtan_ptw777
    @bangtan_ptw777 Місяць тому

    Dün sınava çalışayım falan derken uyumuşum anca fırsat buldum geldim❤

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому

      @@bangtan_ptw777 Hoş geldin öyleyse. 💞

  • @gemmabecamegemm074
    @gemmabecamegemm074 Місяць тому

    Söz veriyorum bu cuma seriyi okumaya başlayacağım. Aşırı yoğunum ve uyumaya bile vaktim olmuyor. Bozulma bana mirosumm

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому

      Bozulma kelimesini okumamış olayım.. İstediğin ve müsait olduğun her zaman okuyabilirsin. 💌

  • @st4rhaneul
    @st4rhaneul 29 днів тому

    Hayat nasıl gidiyor

  • @st4rhaneul
    @st4rhaneul 29 днів тому

    NE ZAMAN DÖNDÜN GÖRMEMİŞTİMMMM

  • @idillaylom_
    @idillaylom_ Місяць тому

    Ohaa

  • @Jung-kook7
    @Jung-kook7 Місяць тому +1

    LAN SINAVA ÇALISIYORDUM 2 GÜN ÖNCE BAŞLAMIŞ SERİ ÇILDIRIYORUM

  • @st4rhaneul
    @st4rhaneul 29 днів тому

    İyi misinnn

    • @rosechaei
      @rosechaei  29 днів тому

      İyiyim, sen nasılsın??

    • @st4rhaneul
      @st4rhaneul 29 днів тому

      ​@@rosechaeiiyiyimm hep iyi oll

  • @Aybuke_KARACA
    @Aybuke_KARACA Місяць тому

    Kız sonunda şizofren çıkacak diye korkuyorum djdlkdşksşcks

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому

      @@Aybuke_KARACA Harin'in şizofren çıkarsa, ben şok ben iptal. 🙋🏻‍♀️

    • @Aybuke_KARACA
      @Aybuke_KARACA Місяць тому

      ​@@rosechaei kızım bak ciddi söylüyorum sen başka bir şeysin ya ne yazsan okurum öyle bir mevzu yani nasıl bu kadar akıcı bir dilin var anlamıyorum

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому +1

      Beğenmenize o kadar mutlu oluyorum ki.. şu beş altı ciddi okuyucu bile bana yetiyor. Teşekkür ediyorum. 🤍

  • @StarmyHwq_Kpop
    @StarmyHwq_Kpop 29 днів тому

    Sormayı unuttum mirayım minhom karşı takımdan mı yoksa jungkookun takımında mı

    • @rosechaei
      @rosechaei  29 днів тому +1

      Minho diye bir karakter yok, Minjun ve Mingyu vaaar. 🌝

    • @StarmyHwq_Kpop
      @StarmyHwq_Kpop 28 днів тому

      ​@@rosechaei Nee? Minho yazmıyor muydu ya? Ben mi yanlış okudum acaba

  • @Jung-kook7
    @Jung-kook7 Місяць тому

    Karı dur kalbime indi

    • @rosechaei
      @rosechaei  Місяць тому

      Kalbinizi severim. 🤍