İnsanın zeka gelişimi benlik farkındalığının ( egonun) gelişmesine neden oldu. Bu da tür içi rekabette daha agresif ve daha saldırgan olmasına neden oldu. Kendi türüne karşı gereğinden fazla vahşileşti. Bunu dizginleyebilmek için de kurallar ve yaptırımlar konmaya başlandı. Bu yaptırımların en tipik olanı gruptan dışlama. Öyle ki bugün bile kollektif biliçaltımızda gruptan dışlanma korkusu ve paranoyası vardır . Zamanla bu kurallar etik kurallar haline geldi. Bazen Tanrıya dayandırıldı ve dini kurallara dönüştürüldü. Ve üzerinde uzlaştıklarımız yazılı hale getirildi ve hukuk oluşturuldu. Ve bütün bunlar kaçınılmaz bir süreç şeklinde gerçekleşti. Din kuralları, ahlak kuralları, hukuk kuralları, iş etiği hatta görgü kuralları! Hepsi insanı insandan gelebilecek kötülükten ve tehlikelerden korumak için oluşturuldu.
yadıklarınız toplumsal sözleşme teorisine uygun. ama bu geçerli değildir.. hobbes "insan insanın kurdudur" der.. doğal durumumuz budur, ama bir süre sonra yasalar ve toplumsal sözleşmeler icat ettik der.. sizde bunu söylüyorsunuz.. oysa hukuk, iktidarın bilgisi ve yasalarıdır.. yani, insanlar bir araya gelip hukuk icat etmez, ilk önce sümerde zigguratlarla başlayan devlet tekeli, insanın bedenini ve aklını şekillendirdi.. dinle aklınıi çalıştırarakta bedenini örgütledi.. insan salt vahşi değildir, aynı zamanda beraber ordu kurar ve birlikte ölüme gider.. yani diyalektik bir süreçtir vahşet ve fedakarlık.. tekrar dönersek hukuk insanlarıın birbirini dizginlemesi için değil, iktidarın egemenliği için kurulmuştur ve mantalite temelde budur. yani hukuk sosyal bir sözleşme değil; iktidarı elinde tutan grubun bir uygulamasıdır; kolektif karar değildir. amaç vahşeti dizginlemek hiç değildir! bugün BM hukuku var, ama vahşet yine onların elinde! Hukuk kötülüğü engellemek için değil; iktidarın düzenli işleyebilmesi içindir; iktidar ise kendi düzeni için hukuku bir araç haline getirebilir. bu ise kötlük yada sömürü vahşet adına ne derseniz ondan kurtarmaz; sistemin devamını sağlar.. ahlak ve hukuk temelde insandan gelecek kötülüğü def etmek için değil; iktidar gücünün devamlılığı için şarttır.. içine düştüğünüz mantık hatasını Hegel ve Hobbes örneğiyleaçıklar.. "insan insanın kurdudur, insanın özünde bencildir, saldırgandır demek, burjuva insanını tarif etmektir.. aslında o saldırganlık, bugünün insanını açıklar, açıklamak içinde tarihte insan böyleydi diye uydurulur, temel sağlanır, meşrulaştırılır" (kelimeleri aynen böyle değiş mealen yazdım) yani insani bir öz" özen yoktur. onu tarihsel koşular belirler.. insan iyi ve kötü olabilir.. insanın temelde kötü ve bencil olduğunu bize kapitalizm söyler, bizde aynı şeyi sayıkladığımız sürece vahşeti meşrulaştırırız..
Kesinlikle size katılıyorum. İktidar ya da güç istencinin amacı biraz da budur. Yargılanmadan ya da ceza almadan suç işleyebilme fırsatı ya da özgürlüğü vermesi. İktidar yani gücü elinde bulunduran kendi egemenliğini sürdürecek şekilde yasaları düzenler. Kurallar herzaman öteki içindir. Burada sözkonusu olan hukuğun istismar edilmesi ve iktidarın kendi çıkarı için doğal hukuğu kullanması. İki arkadaş arasında ya da eşler arasında vb. ilişkilerimizde bile yazılı olmayan , kendiliğinden oluşan kurallar vardır. Sosyal bir canlı olmamız ve bunu süerdürebilmemiz için gerekli olan davranış şekilleri Bunlar kimsenin kimseye dayatmadığı şeylerdir. Bu doğal hukuk, sosyal ilişkilerimizin avcı-toplayıcı dönemden bu yana oluşturduğu fiili reel hukuktur. Hırsızlığa , cinayete ya da çocuk tacizine tepki göstermemiz gibi. Bu , insan doğasının , kendi yıkıcılığına kendi zorbalığına getirdiği bir reaksiyondur . Devletin yapmaya çalıştığı, zaten doğal olarak yaşanan hukuğa bir standart bir düzenleme getirmeye çalışmaktır. İktidarın amacı ise sadece iktidar olmak ve güçlü olmanın tadını çıkarmaktır. Benim değinmeye çalıştığım devlet toplum arası ilişkilerden ziyade tek bir bireyin doğasında tabiatın ona verdiği dürtülerin zekanın sağladığı olanaklarla birleşmesi sonucu, bireyin aslında çok normal bir şekilde kendii doğasını yaşamak isterken bu durumun yıkıcı etkilerinin olması. Ve bu yıkıcı etkilerin kendine dönük olumsuz etkilerinin farkında olması ve bu yüzden yine içgüdüsel olarak bu duruma çözüm stratejileri araması.
Kişi totaliter bir dine ya da ideolojiye kendini tümüyle bıraktığında tercih yapma zorunluluğundan kurtulmuş olur. Hayata ve hayattaki olaylara karşı belli bir duruşumuz, belli bir bakış açımız olsun diye bir taraf, bir ideoloji, bir inanç seçeriz. Seçtiğimiz inancın duruşunu, tavrını , tepkisini benimseriz. . Bir inancı bir ideolojiyi benimsediğimizde bundan sonraki tercihlerimizin ne olacağı da bellidir. Seçimlerimiz, kararlarımız seçtiğimiz ideolojinin tavrı doğrultuda olacaktır. . Bu yüzden bir Nazi subayının çok az tercihi vardır. Mensubu olduğu ideolojiye ters düşecek bir tercihte bulunamaz. kolay kolay.
Çok güzel özetlemiş kitabı emeği geçen herkese teşekkür ederim bizede bundan bir ders sorumluyuz başkaların yaptıklarından kötülük gördüğümüz zaman ona engel olmak lazım mazlumun dini sorulmaz
Ses çok çok kötü, düzeltme netleştirme açısından bir şey yapılamaz mı? Ayrıca konuşmalar da ne bileyim böyle kıraathane kafe arkadaş ortamında konuşan tartışan 3-5 kişi gibi. Yani bazı videolarınızın ses kalitesi 10 numara ama bu videonun ses kalitesinden dolayı bana göre bir albenisi, izlenebilitesi yok. Dinleyici olarak beni veya benim gibi düşünen izleyicilerinizi kendi yerinize koyun böyle bir video'dan istifade edememek adına ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Yine de teşekkür ederim.
Bu durum evrim süreci ve yaşamda kalabilme yetisimi acaba.bunun gerçekten cozumlumudur.yoksa bu durum ancak boylemi uyum oluşturulur .ümitsizlik icerisindeyiz.toplumlar kötülük içinde.
Siddet uygulamadan istismarcı dolandırıcı vb önüne gecilemiyor.bende idamdan yanayım.bir kaç kişi cezalandırılması önler bence.turkiyedeki suçların nedeni devletin yaptırım gücünün azlığı bence.kendi fikrimce tabi.toplum yapısı bir etken tabi.
İnsanın zeka gelişimi benlik farkındalığının ( egonun) gelişmesine neden oldu. Bu da tür içi rekabette daha agresif ve daha saldırgan olmasına neden oldu. Kendi türüne karşı gereğinden fazla vahşileşti. Bunu dizginleyebilmek için de kurallar ve yaptırımlar konmaya başlandı. Bu yaptırımların en tipik olanı gruptan dışlama. Öyle ki bugün bile kollektif biliçaltımızda gruptan dışlanma korkusu ve paranoyası vardır .
Zamanla bu kurallar etik kurallar haline geldi. Bazen Tanrıya dayandırıldı ve dini kurallara dönüştürüldü. Ve üzerinde uzlaştıklarımız yazılı hale getirildi ve hukuk oluşturuldu.
Ve bütün bunlar kaçınılmaz bir süreç şeklinde gerçekleşti.
Din kuralları, ahlak kuralları, hukuk kuralları, iş etiği hatta görgü kuralları!
Hepsi insanı insandan gelebilecek kötülükten ve tehlikelerden korumak için oluşturuldu.
yadıklarınız toplumsal sözleşme teorisine uygun. ama bu geçerli değildir.. hobbes "insan insanın kurdudur" der.. doğal durumumuz budur, ama bir süre sonra yasalar ve toplumsal sözleşmeler icat ettik der.. sizde bunu söylüyorsunuz.. oysa hukuk, iktidarın bilgisi ve yasalarıdır.. yani, insanlar bir araya gelip hukuk icat etmez, ilk önce sümerde zigguratlarla başlayan devlet tekeli, insanın bedenini ve aklını şekillendirdi.. dinle aklınıi çalıştırarakta bedenini örgütledi.. insan salt vahşi değildir, aynı zamanda beraber ordu kurar ve birlikte ölüme gider.. yani diyalektik bir süreçtir vahşet ve fedakarlık.. tekrar dönersek hukuk insanlarıın birbirini dizginlemesi için değil, iktidarın egemenliği için kurulmuştur ve mantalite temelde budur. yani hukuk sosyal bir sözleşme değil; iktidarı elinde tutan grubun bir uygulamasıdır; kolektif karar değildir. amaç vahşeti dizginlemek hiç değildir! bugün BM hukuku var, ama vahşet yine onların elinde! Hukuk kötülüğü engellemek için değil; iktidarın düzenli işleyebilmesi içindir; iktidar ise kendi düzeni için hukuku bir araç haline getirebilir. bu ise kötlük yada sömürü vahşet adına ne derseniz ondan kurtarmaz; sistemin devamını sağlar.. ahlak ve hukuk temelde insandan gelecek kötülüğü def etmek için değil; iktidar gücünün devamlılığı için şarttır.. içine düştüğünüz mantık hatasını Hegel ve Hobbes örneğiyleaçıklar.. "insan insanın kurdudur, insanın özünde bencildir, saldırgandır demek, burjuva insanını tarif etmektir.. aslında o saldırganlık, bugünün insanını açıklar, açıklamak içinde tarihte insan böyleydi diye uydurulur, temel sağlanır, meşrulaştırılır" (kelimeleri aynen böyle değiş mealen yazdım) yani insani bir öz" özen yoktur. onu tarihsel koşular belirler.. insan iyi ve kötü olabilir.. insanın temelde kötü ve bencil olduğunu bize kapitalizm söyler, bizde aynı şeyi sayıkladığımız sürece vahşeti meşrulaştırırız..
Kesinlikle size katılıyorum. İktidar ya da güç istencinin amacı biraz da budur. Yargılanmadan ya da ceza almadan suç işleyebilme fırsatı ya da özgürlüğü vermesi.
İktidar yani gücü elinde bulunduran kendi egemenliğini sürdürecek şekilde yasaları düzenler. Kurallar herzaman öteki içindir. Burada sözkonusu olan hukuğun istismar edilmesi ve iktidarın kendi çıkarı için doğal hukuğu kullanması.
İki arkadaş arasında ya da eşler arasında vb. ilişkilerimizde bile yazılı olmayan , kendiliğinden oluşan kurallar vardır. Sosyal bir canlı olmamız ve bunu süerdürebilmemiz için gerekli olan davranış şekilleri Bunlar kimsenin kimseye dayatmadığı şeylerdir. Bu doğal hukuk, sosyal ilişkilerimizin avcı-toplayıcı dönemden bu yana oluşturduğu fiili reel hukuktur. Hırsızlığa , cinayete ya da çocuk tacizine tepki göstermemiz gibi.
Bu , insan doğasının , kendi yıkıcılığına kendi zorbalığına getirdiği bir reaksiyondur
. Devletin yapmaya çalıştığı, zaten doğal olarak yaşanan hukuğa bir standart bir düzenleme getirmeye çalışmaktır. İktidarın amacı ise sadece iktidar olmak ve güçlü olmanın tadını çıkarmaktır.
Benim değinmeye çalıştığım devlet toplum arası ilişkilerden ziyade tek bir bireyin doğasında tabiatın ona verdiği dürtülerin zekanın sağladığı olanaklarla birleşmesi sonucu, bireyin aslında çok normal bir şekilde kendii doğasını yaşamak isterken bu durumun yıkıcı etkilerinin olması. Ve bu yıkıcı etkilerin kendine dönük olumsuz etkilerinin farkında olması ve bu yüzden yine içgüdüsel olarak bu duruma çözüm stratejileri araması.
Kişi totaliter bir dine ya da ideolojiye kendini tümüyle bıraktığında tercih yapma zorunluluğundan kurtulmuş olur.
Hayata ve hayattaki olaylara karşı belli bir duruşumuz, belli bir bakış açımız olsun diye bir taraf, bir ideoloji, bir inanç seçeriz.
Seçtiğimiz inancın duruşunu, tavrını , tepkisini benimseriz. .
Bir inancı bir ideolojiyi benimsediğimizde bundan sonraki tercihlerimizin ne olacağı da bellidir. Seçimlerimiz, kararlarımız seçtiğimiz ideolojinin tavrı doğrultuda olacaktır. .
Bu yüzden bir Nazi subayının çok az tercihi vardır. Mensubu olduğu ideolojiye ters düşecek bir tercihte bulunamaz. kolay kolay.
Ben bu kızı neden kıskanıyorum 😊
Sizlere ne kadar tesekkur etsek azdır ama elimden başka bir şey gelmiyor şimdilik. TESEKKURLER!!
Harika bir anlatimdi hocam, ellerinizden öperim..
Çok saglam bir dinleyeci kitlesi var bu cok hosuma gitti
Çok güzel anlatmış hoca
Eylemin öznesiyle tanığının suç oranı farklı olsa da ikisinin de ortak sıfatı suçlu olmalarıdır.
Çok güzel özetlemiş kitabı emeği geçen herkese teşekkür ederim bizede bundan bir ders sorumluyuz başkaların yaptıklarından kötülük gördüğümüz zaman ona engel olmak lazım mazlumun dini sorulmaz
BA YİL DİM zengin bir anlatım teşekkür ederim 🙏
Elinize sağlık..
Cok tesekkurlerrrr😊😊😊
Ses çok çok kötü, düzeltme netleştirme açısından bir şey yapılamaz mı? Ayrıca konuşmalar da ne bileyim böyle kıraathane kafe arkadaş ortamında konuşan tartışan 3-5 kişi gibi. Yani bazı videolarınızın ses kalitesi 10 numara ama bu videonun ses kalitesinden dolayı bana göre bir albenisi, izlenebilitesi yok. Dinleyici olarak beni veya benim gibi düşünen izleyicilerinizi kendi yerinize koyun böyle bir video'dan istifade edememek adına ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Yine de teşekkür ederim.
çok teşekkürler.
Şade,yalın kibirsiz
Bu durum evrim süreci ve yaşamda kalabilme yetisimi acaba.bunun gerçekten cozumlumudur.yoksa bu durum ancak boylemi uyum oluşturulur .ümitsizlik icerisindeyiz.toplumlar kötülük içinde.
Siddet uygulamadan istismarcı dolandırıcı vb önüne gecilemiyor.bende idamdan yanayım.bir kaç kişi cezalandırılması önler bence.turkiyedeki suçların nedeni devletin yaptırım gücünün azlığı bence.kendi fikrimce tabi.toplum yapısı bir etken tabi.
Adil olmayan hukuk adalet getiremez...
.