Rasyonalizm, panteizme; panteizm, ateizme götürür. Nihilizm ise bu süreçte düşülen psikolojik bir durumdur. Ancak bu psikolojik durum da bilimin, sanatın ve felsefenin özgürleştirici etkisiyle aşılabilir.
Aklın kendisini temellendiremeyeceğini söylemek ve günün sonunda imanın öne çıktığını söylemek felsefi bir temellendirme sayılırken yine günün sonunda teistlik dogmatik bir sonuca dayanıyor. Aklın kendisini temellendiremeyeceğini söylemek ile iman arasında bir paralellik var. Ancak eğer aklı öne çıkarsaydık ve akıl yoluyla doğadan bir takım saptamalarda bulunsaydık zincirin ilk halkasında aklın kendisini temellendirmek için bir şey bulamazdık. Ya akıl doğanın kendisi yani spinozacı bir şekilde akıl tanrı ve doğa da akılda diyecektik ya da aklı aşkın dogmatik iman ile ulaşılabilecek bir varlıktan söz edecektik. Gerçekten de iki seçeneğimiz var. Ancak tanrıyı da aşkın olarak ve doğayı yani aklı içkin olarak temel aldığımızda bizim bilincimiz dışında üstün bir temelden bahsettiğimiz için bize aşkın olarak geliyor. Ve tekrar Nietzsche'ye dönüyoruz.
Dilara hanım Tanrı ya inanlar inancınızı aklın zemininde kalarak mi yoksa imanın bir konusu olarak mı zeminlendiyorsunuz diye bir soru sormussunuz videoda bence çok harika bir soru inanın bende bu soruyu çok düşündüm Allah in varlığı akıl yolu ile ispatlanabilir mi diye . Suanki düşünceme göre 5 konu(Allah a iman, Meleklere iman, Allah'ın insanlar ile iletişime geçtiğine iman, Allah in insanlara mesaj gönderdiğine iman ve öldükten sonra tekrar diriltilip hayatının olumlu yada olumsuz degerlendirilecegine iman) akıl ile ispatlanamaz ama bu dinin bir dogma olduğunu göstermez yani geometride nasıl ki noktanın varlığını kabul etmemiz geometri yi bir savsata yapmıyorsa imanın 5 konusunu var saymamiz dinin bu konular dışındaki bütünunu anlamsız kılmaz yani kanıtlanmış bir tanrı var o bize enguzel yaşamı öneriyor değil en mükemmel bir yaşam modeli olan dini yanlız herşeye ilmi yeten başı sonu olmayan zamandan ve mekandan münezzeh bir varlık bize sunabilir.Bence birçok teist hep tümden gelim şeklinde düşünüyor ve aslında bir imtihan konusu olan imanı kanıtlamaya çalışıyor kendilerinden sorumluluğu atıyorlar aslında tume varım şeklinde düşünürsek dünya yi cennete çevirmek için bize de sorumluluk dusuyor.
Videonun ortasındayım ve şunu söylemek istiyorum. Karantinada keşfetmiştim seni ve lise hayatımı çok daha sorgulayıcı kültürlü geçirmeme yardımcı oldun. Teşekkür ederim Dilara abla
Ethica'yı ilk okuduğumda; ki sanırım 5-6 sene önceydi, "Vay be; aynı ben" diye düşünüp, inancımda sığınacağım liman olarak Spinoza'yı belirlemiştim. Çünkü panteizm benim imanıma akılla verebileceğim en büyük kanıttı ve İslam'daki "Allah her yerdedir" tarifine daha iyi uyan bir tanım yoktu. Leibniz'e baktığımda ise "Spinoza kesmemişti ama al işte gerçek akıl yürütme budur" demiştim. Soruya gelince; bu videoyu (#32) izler izlemez cevabım hazırdı ve hemen yazmaya başladım. Güzel güzel yazdım, hatta kaderden girdim, vahdet-i vücut'tan çıktım... fakat sol alttaki "Yorum Yap" düğmesine bir türlü tıklayamadım ve hepsini sildim. Tekrar izledim; manipülasyonunuzdan etkilenerek yeniden #25 ve #26 numaralı videolara döndüm. Bu sırada Ethica masamda açık duruyordu. Aslında inanç açısından bakıldığında Jacobi'yi haklı saymaktan başka çıkar yol olmasa da bir şekilde (benim açımdan) Spinoza'nın kazanmasını diliyordum, mamafih olmadı. Çünkü "diğer türlü olduğunda hiçbir şey değişmiyorsa" ya da "faydası yoksa" yeni bir arayışa girmek (bence) doğru gelmiyor (buradaki "doğru" ifadesinin yerine başka bir şey bulamadım, başkalarını yanlışlamak gibi bir amacım yok). Yani söylemek istediğim şey şu; evrene aşkın (benimle konuşan, beni dinleyen, yaptıklarıma değer veren, gözeten vs) bir Tanrı yerine Spinoza'nın içkin Tanrısını koyduğumda hayatımda (ahlak anlayışım, hayvan sevgim, çevreye duyarlılığım vs) olumlu anlamda hiçbir şey katmıyor (bu tünelin ucunda nihilizm var). Elbette bu teist olmamdan kaynaklanıyor ve muhtemelen ateist olsaydım tersi bir yoldan yine nihilizme doğru yol alırdım. Kesin olarak inandığım bir şey var ki; Nietzsche haklı. Bu çağın insanlarının kendisine şarkılar söylenen, alacakları ödül ya da cezaya göre hayatlarını şekillendirecekleri bir tanrıya ihtiyaçları yok. Ya da Tanrı'nın başka bir yerden elçileri vasıtasıyla bize ahlak öğretilerini bildirmesi ile Spinoza'nın ya da Kant'ın akla verdikleri tanrısal değer vasıtasıyla bu ahlak öğretilerini türetebilmek arasında (teknik olarak) bir fark göremiyorum.
Bir test olarak Allahını varlığını akılla temellendirilemeyecegine bunun bir iman işi olduğuna inanmaktayim. Tanrının ickin veya aşkın olarak algılanması hiç mesele değil, sonunda bir tanrının varlığına iman edilme durumu söz konusudur.
kantın nomenlerden ayrılıp fenomenlere yönelmesini tanrıyla ilişkilendirmek mümkün. herşeye vakıf tanrı insan zihninin fenomenlerden ötesini algilayamayacağını ama insana nomenleri fenomenler olarak algılamasını sağlayacak yetileri de o verdiğinden bu yetilerden yolla insanın kendi zihninde yine tanrıya çıkacak yollar yapacağı şekilde bu bu yetilerin olmasını sağladığını bunun da yine nomenleri oldukları gibi anlamak zorunda olmadan insan için tanrının ispatı olacağı gerçeği bi kenarda durabilir. yani tanrının ispatının kesin olmaması durumu geçerliliğini korudukça inanmak isteyen her yoldan inanca gidebilirken ataistler de kendilerince rahat ve mutlu yaşamaya devam edeceklerdir. tanrının varlığının ispatlanamamasının ispatladığı tekbir gerçek var o da özgür olduğumuz olur ki bu da tek gerçek özgürlükse isteyen istediğine inanabilir ama kimse kimsenin inançlarına karışamaz çünkü bu özgürlüğün kısıtlanması olur ki bu tek gerçeği inkar olur.
UA-cam kanalınızı uzun bir süredir takip ediyorum. Felsefeyi daha anlaşılır ve güzel bir şekilde, anlattığınız için teşekkür ederim. Felsefe, bilim ve sanat gibi değerli şeyleri artık halkın anlamasa bile saygıyla yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.
Selamlar. Felsefe Tarihi vizeme çalışırken otobüste sizin videolarınızdan 3 tanesini izledim. Ne şans ki sınavda üç soru soruldu ve üçüde izlediğim videolarınızın konusuydu. Çoğu öğrenci boş sayfa verdi ben kağıdı doldurdum :) şimdide finale çalışıyorum ve yine sizi izliyorum. zaten felsefeyi çok seviyorum sayenizde daha rahat anlıyorum. bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederiz...
Elhamdulillah müslümanım bu dünyaya halıkımi tanımaya geldim bana bu tertemiz hayatı verdiği için teşekkür ederim hayatımdan lezzet aldım mutluyum huzurluyum çünkü yanımda daima beni gözetleyen bana yardım eden her halimi bilen bir kadiri mutlak var
Bir İnsanın dini sorgulamadan önce kendisinin ne olduğunu, ne yapması gerektiğini, niye var olduğunu sorgulaması gerekir. Neden varım sorusundan sonra kafayı kaldırıp sağa sola bakmaya başlıyoruz. Varlık amacımızı ararken olan olguları ve olayları değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmeler ve gözlemler sonucu bir karara varmamız gerekiyor.
@@lastnova7837 Kendini bilen sahibini bilir. Yaşamı biz seçmedik ona maruz kaldık. Şaşkınız. Bu yaşama kendi isteğimizle gelmedik, kendimizi burda bulduk. (Cinsiyetini, aileni, ırkını, vatanını zamanını seçmiyorsun) Bu sorulara verilen cevaplardan dolayı İnsanın bizzat kendisi yaratıcının kendisi olmadığının kanıtıdır, babası, dedesi, atalarıda KENDİLERİNİ YARATMAMIŞLARDIR. Hiç bir bitki veya ağaç yahut hayvan kendi kendilerini var etmemiştir. VARLIĞIMIZ KENDİMİZDEN DEĞİLSE VARLIĞIMIZIN KAYNAĞI NEDİR? (Doğa, Şans eseri, insanüstü- doğaüstü güç) Bütün bu delillere bakıldığında sonsuzlukta var olan İLK NEDENE, Tabiatta bilebildiğimiz görünebilir varlıklardan tamamen farklı olan ve tüm varlıkların varlık nedeni olan yani onları yaratan bir İLK VARLIĞA inanmak zorunlu olmaktadır. Ne olduğunu anlamaya çalışırken yıllar geçti ve gidiyoruz. Neden burdayız? Bilmiyorum. Bir şey biliyorum Gayemiz sefa sürmek değil. Dünyada olmamın bir amacı olması gerekir diye düşünüyorum. Bu amacın dünyayla sınırlı olmadığına, dünyaya ait olmadığına inanıyorum. (Bir amacımızın olduğunu düşünmek mantıklımıdır? Neden bir amacımız olduğunu varsayalım? Hangi amaç için hayatta kalmaya çalışıyoruz?) YAŞAMA MARUZ KALDIK YADA KENDİMİZİ BURDA BULDUK: Kendimizi ve Kendimizi bulduğumuz yada maruz kaldığımız yeri nasıl tanımlayabiliriz? (İnsan nedir? Dünya nasıl bir yerdir?) İnsan kendini tanımlayabilirmi yoksa dışardan bir göze tanımlamak için bir göze ihtiyaç varmıdır? İnsanın kendini tanımlayabilirse bu tanımlamasını sınırı neresidir? İnsanın kendini bulduğu, yaşama maruz kaldığı yer ile ilişkisi nasıldır? İnsanın kendinde olan özellikleri ile kendini bulduğu, maruz kaldığı yeri tanımaya başladıkça, keşfetmeye başladıkça görmediği, tanımlayamadığı şeylere ulaşabilirmi? İNSANI ve MARUZ KALDIĞI, KENDİNİ BULDUĞU YASAMI SİZCE EN İYİ AÇIKLAYAN AÇIKLAMA NEDİR?
Biraz geç yazıyorum ama yeni izleme fırsatım oldu. Sizi takip edeli sanırım 1 sene olacak ve videolarınız beni gerçekten geliştirdi. Şuan lisedeyim ve felsefeyi çok seviyorum. Sizin payınız bunda çok büyük:) rol modellerimden birisiniz, iyi ki varsınız!!
Çok sağlam video olmuş. Gerek tarihsel arka plan, gerek geçmiş videoları üzerinden geçip hatırlatmak, gerek bunları bir sonuca bağlamak olsun ve özellikle en sonda monizm-dualizm, aşkın-içkin, idealizm-materyalizm ikiliklerine bağlamak gerçekten çok hoş olmuş. Kurgusunu en iyi yaptığın videolardan. Seviliyorsun :)
Farklı zaman diliminin düşünsel etkisindeki aydınların ve karşıt görüşlü filozofların fikirlerini aynı düzlemde analiz edip ifade etme yeteneğinize maşAllah diyorum. Gerçekten size verilen zihin yeteneklerinizi bilgi ve asimetrik düşünce ile çok üst seviyeye cikarmişsıníz. Türkiye',nin ilk kadın filozofu diyorum size.
Dilara öncelikleri şunu söylemem gerek ,bir süredir schopenhauer okuyorum ve Arthur’un kantta neyi eleştirdiğini anlamamıştım. Ben Spinoza’cı bir panteistik olarak istencin kendisini tanrının manifestosu olarak yorumlayıp okumaya o şekilde devam etmiştim. Bu videodaki tanrıyı kavrama şeklinin akıl ile ateizme gitme durumunun kanıt çıkmaza soktuğunu ve Arthur’un buna Budizt bir açıdan yaklaşıp çözüm sunduğunu fark etmemiştim bile çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsın iyi ki bu kanalı açmışsın
@@Migrant42 akıl muhasebe yaparak eğriyi doğrudan ayırt edebilme yetisidir. Burada şunu da vurgulamalıyım irade de düz iyi irade ve külli irade olarak ikiye ayrılır insandaki irade cüzi iradeedir akılda cüz iyi akıldır.
Seni çok seviyorum Dilara :) dengemi her kaybettiğimde düşünce tarihine bakıp merkezi bulmamda yardımcı oluyorsun ne zamandır. bir de şeyi söylemek lazım; saçların çok güzel olmuş :)
Bir teist olarak şunu söylemek isterim. Tanrı'ya olan inancım başta taklidi bir imandı. Dindar bir yaşamı seçip Tanrı'nın kim olduğunu sorgulamaya başladım ama bunu dışarıdan ya da uzaktan değil, içeriden yaptım. Dindar bir şekilde yıllarca yaşadım. Eğer sabretmeyip bıraksaydım ben de inançsız olabilirdim ama zamanla taklidi imanım Tanrı'yı hukuk etmeye dönüştü. O'nu içeriden baktığımda görmeye, duymaya ve anlamaya başladım . Bu deneyim hem Spinoza'nın Tanrı anlayışındaki içkinliğe, hem de inancımın dinamiği olan aşkınlığa varmamı sağladı. Bendeki Tanrı hem aşkın, hem içkin. O yüzden siz Spinoza'yı bir ateist olarak görseniz de ben onu bir Tanrı sarhoşu olarak görüyorum.
@@cagdasturkoglu Sanırım bu iletinin altına verdiğim yanıtları görmediniz o yüzden oldu. Bir kişi inancımı sordu ve İslam diye yanıtladım. Evet İslam Elhamdülillah.
Neadertaller yaşamlarını memleketimizde halen sürdürmekte olduklarından, en temel konuları binlerce kez anlatsan dahi en iptidai (primitif) sorularla tekraren karşılaşman son derece mümkün... Hatta bazı insanlar değil okuduklarını, dinlediklerini bile anlamadıklarından bu tür insanların yorumları kendi anlatım düzeyin ve üslubun açısından bir kriter teşkil etmemeli... *Gelecekte de istifade edilebilecek referans niteliği taşıyan çalışmalar üretiyorsun. Ellerine, emeğine sağlık...*
Sağol Dilara'cığım. Pazar pazar kafam uçtu yine.. Gündemden uzaklaşmak iyi geliyor. Şimdi de Murat Yetkin'in tavsiyesi bir kitap başlayacağım. Tüfek Mikrop ve Çelik. Yazarı Jarett Diamond.. TÜBİTAK yayını.. Zaten dolu yüzünden sabaha kadar uyumadım. Perşembeye kadar güneş yüzü göremeyeceğiz. No more beach walk, for us till thursday ;-) Bari evde oturup okuyalım.. Hadi hakkımda hayırlısı..
Hem akıl hem iman birlikte yürüyerek birbirine destek verebilir. Ben eserden müessire giderek buldum. Tabiattaki bütün varlıkları birer eser olarak görünce herşey hallediliyor. Canlılar başta her bir varlık üzerindeki sanatın ince nakışlarını görünce bunların hiçbirinin tesadüfen, kendi kendine ortaya çıkamayacağına göre ilmi ve kudretli sonsuz bir Yaratıcı olması gerekir.
Ona aşığım... Tanrıya... Onu tanımak... Onu bulmak... Onu Ondan Ona haykırmak... Onunla olmak... OL'mak... Onu yaşamak... Bu sonsuz bir aşk... Ya da ölümsüzlüğü tatmak... Onu çok seviyorum... Zaten Ondan başka ne var... ❤️❤️❤️
İmanı rasyonel olarak temellendirmek gerekirse bunu en makul aşk veya sevgi kavramına getirdiğimiz rasyonel açıklamalarla yapmanın uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü sevgi/aşk dediğimiz şey bizi insansı yapan duyguların temelinde yer alır. İman ise temelinde duygu ameliyesini barındırdığından nasıl ki bir anne ve çocuğu arasındaki sevgi veya aşık ile maşuk arasındaki sevginin açıklamalarının aklileştirilmesi bir şekilde bizi insansı yapan özelliklerimizden dolayı normal bir şey ise, iman açısından da, iman ettiği şeyi rasyonalitede inanç sisteminde bir nevi nesnelleştirme çabası olarak görülebilir. Tabi imanı, basit bir sevgiyle bir tutmamak gerekiyor. Bunun için aşığın maşuku arasındaki sevginin elle tutulur gözle görülür olmayışından doğan, Tanrı ile insan arasındaki, insanın aşkın bir sevgisinden bahsetmek gerekir. İçkin olsaydı, ona ulaşma çabası, dua, ibadet gibi ritüeller de anlamsız olurdu.
@@Migrant42 hayır platon risk değil o çok basit anlatmış ve Üstel anlatmış. Ama hegel daha çok beynin ince kivrimlarina düşünsel olarak sizmiş biri. Onu anlamak için beyni çok zorlayıp çalıştırmak lazim.
Yine çok çok güzeldi. Videodaki soruya gelirsek teistim ve sezgi değil de akıl yoluyla edinilen imanın tutarlı ve kalıcı olacağını düşünüyorum. Sorgulanmayan bir inanç, sahte tanrılar doğurmaya mahkumdur bence. Hegel videosunu heyecanla bekliyorum zira bütün yollar Hegel'e çıkıyor bir şekilde.
@@rdvangercek8990 Biliyorum zaten ailesi müslüman olduğu için müslüman olduğunu da akılla kavranabildiğini söylediği için soruyorum. Kendisi sorgulayıp da dinini akıl yoluyla nasıl kavradı onu merak ettim. Böyle söylüyor ama hiç yaptı mı diye. Kendisiyle bu kadar büyük bir çelişkiye düştüğünün nasıl farkında değil bu insanlar anlayamıyorum.
@@sensei8198 Ne hikmetse müslüman ailede doğup akıl yoluyla teist olanlar hep müslüman, hristiyan ailede doğup akıl yoluyla teist olanlar hep hristiyan oluyor.
İyide Hegel nerede? öldü bitti toprak oldu; varsa-yoksa arasında göreceğini gördü; son durakta beklemeye durdu. Varsa? işi bitti! hesabı görüldü; yoksa bir daha günyüzü görmemek yaşama tutunmamak üzere çekti gitti.. Yani kendine hayrı olmayan, gayrı parmağını dahi oynatmayan biçare bir adam.. Ah bir geri dönseydi, gözler bu hayatı birkez daha görseydi, yandım deyip! şuan gamsız, hayatın değerinden habersiz, gençlik sarhoşu ile oyalanan bu iyi günlerde haylaz çocuklar gibi şımaran bağıran bizlere ne hakikatler haykırıp kendinize gelin elinizde ki sonsuz bir yaşamı kazanma kuşağında kaybetmeyin diyecekti amma heyhat heyhat!.. Yinede belkide kaçta kaçı son durağa varınca görecekti..
Bir ve Tek kendini sonsuz biçimde ifade ediyor olmaz mı? niye illa biri olamaz kavramı ile sınırlandırmaya çalışıyoruz birde üstüne içkin mi aşkın mı diye tartışıyoruz kendi yarattığımız kavramlarla sınırlı algılarımızla sonsuz olanı tanımlamaya çalışıyoruz bu da bize aklın Tanrı'yı kavramada yetersiz olduğunu bildiğimizi sandığımız şeylerin bile gerçekten çok sınırlı olabileceğini gösteriyor bize
Ünlü fideist/İmancı ve aynı zamanda varoluşçu filozof Kierkegaard der ki; Asıl dindar şüphesine rağmen inanmaya devam edendir. Bu cümleye göre Dilozof binlerce şüphesine rağmen inanmaya devam ederse asıl dindar oluyor. Şüphe inkar için sebep olarak görülüyorsa iman için de sebep olabilir diye düşünüyorum. Bu açıdan bakmanızı isterim, teşekkürler
@@Sagopa.44 bir şey yoktan var olamazsa tanrı nasıl var oldu.bu dünya bu evren bu kainat için geçerli ise bu yoktan var olamaz durumu.bu kainat dünya evren dışında yoktan var olunabilinen bir yer var ise o zaman tek tanrı değil başka şeyler de yoktan var olabilir mi ?
Materyalizm ve idealizm arasındaki tartışma aslında akıl ve mantık ölçeğinde idealizmi haklı çıkarır şöyle ki; Materyalizm görünen dışına çıkmaz oysa metafizik gibi devasa bir alan var ve görünen şeyler görünmeyen yanında hiçtir denebilir yani dolayısıyla materyalizm nihilizme götürür. İdealizm ise daha çok imana götürür. Zira biz somut olarak görmesek de bir şekilde ruhun sevginin tanrının vs varlığını sezeriz hissederiz olması gerekir deriz vs. İdealizm çok daha geniş açıdan daha genel ve isabetli seçimler yapar diye düşünüyorum...
Bütün alanlardaki fikirlerin buluştuğu tespitinden sonra başlar ve bu gün tartış tığımız fikirlerin ortak alanda buluştuğu tespiti ise bu arayışa başlar ve yolculuk ederiz
Bütün alanlarda düşünmek ortak akıl ile aklın temel dayanağının konuşulanlarda ve bilinlinlerde daha fazla rasyonel fikirlerin olduğunu tesbiti mümkündür
Bence hepsi birden Dualizm+monozim+içkin+aşkın+... her ne ise o hepsi birden. Baktığımız yerden,bakana göre anlamakta zorlandığımız o her ne ise onun bir yönü tamamı değil. Fakat tamamını kavramakta şu sorun var. İnsan aklı kıyas yapmadan çalışamaz. Kıyas için en az iki şey gerekli o iki şey bizi sınırlar. Kıyas bilgisi değişim bilgisidir.Bir şeyin kendisi hakkında kıyas bilgisi ile bilgi sahibi olunamaz. Burdan şu Sonuç çıkar insan değişim gözcüsüdür. O halde bir şeyin aslı konusunda düşünce yürütemez.
Anlatımınızı ve anlattıklarınızı çok takdir ediyorum. Ekleme: Aklın zemini, imanın zemini vb ayrık zeminler olmadığı kanaatindeyim. Evrildiği aşamada beyin, yani zihin, yani bilinç ve bilinçaltının bütünü bence aynı/benzer düzenekler şeklinde düşünüyor, hissediyor, inanıyor... Bu bakış noktasından aklın açıklayabildikleri ile kalbin iman ettikleri objenin düzenekleri kullanılarak ayrıştırılamaz (çünkü maalesef şimdilik nesneyi kendimizden ayrık biçimde ortaya koyabilme, gerçeği çıplak gerçeği görme konusunda erken dönemlerdeyiz; agnostik olabilmeyi, yanı mütevazı davranabilmeyi de pek beceremiyoruz). Nesneler bize göründükleri, bizim onları algıladığımız şekilde var olmazlar; ancak, bizim açıklamalarımız da bu eksenden bağımsız olamaz. Kanımca çatallanma, bireyin duygularından (duyularından) olabildiğince arındırdığı "nesnel" bir yorum ile "düşüncesi"ne güvenip (yetersizliğine rağmen) onunla mı yetineceği, yoksa "düşüncesi"nin (şimdilik) yetersizliğinin idraki ile nesnelleştiremediklerine "inanç" mı duyacağı yerde ortaya çıkıyor. Bu kararı bilinç ve bilinçaltının bütünü ile alıyor, çoğu zaman da bu farkındalığının dışında tecelli ediyor. Ve (bu çatallanma da kalıcı olmayabiliyor) bir yerde düşüncesine (yani olduğu kadar, nesnel gerçeklere) dayanan bir insan başka bir yerde kalbinin sesini (yani basbayağı nesnel olmasına imkan olmayanı) dinlemeyi seçebiliyor. (tartışmalı bir örnek, tanrıya iman etmezken bilime iman edebiliyor). İnsanlar (şimdilik) böyle... :) Sorunuza cevabım: her şey her şeye götürebilir de götürmeyebilir de.
@@cagdasturkoglu Doğru...Peki bu ne anlama geliyor? Yani "müslüman" insanların bu konuda farklı sonuçları kabul etmiş olmaları size hangi çıkarımları yaptırıyor?
Samimi olarak söylüyorum bu kadar derin bilgiye sahib olduğunuz için sizin kabul ettiniz dini,tanrıyı kabul etmek istiyorum ve ya sizi direk tanrı olarak kabul ede bilirim
Dilara abla, konuyla alakasız belki ama sadece bir öneri seni ve yaptığın işleri görünce kendim için azimle çalışasım geliyor. Yani demem o ki benimle çalışın tarzında bir video çekersen bence çok güzel olur.
Önce gecmiste derin düsüncelere dalarak mükemmel fikirler yarataranlara önyargilari bir kenara iterek minnet borcluyuz. Dogru veya yanlis, iyi veya kötü, pozitif veya negatif fikirlerin tamamidir bizi düzlüge cikaran ve bizi olgunluga götüren. Netice itibariyla ortaya cikan sonucta tanri kavramini dinlerden ayirmak zorunlugu ortaya cikiyor. Görüldügü üzre tüm dinler bir sekilde insanlar tarafindan ima edilmis ve baslarina her din bir tanri oturtmus. Fakat dinlerin ortaya kondugu zaman ileriyi göremedikleri icin tüm yaptiklari yanlislar zaman icinde ortaya cikinca dinleri benimsemek oldukca macerali ve sakincali oldugunu görüyoruz. Ama tüm kainati yaratan bir güc olup olmadigi ve bu güce de tanri denilmesi ne dogrulanabilir ne de yanlislanabilir. Bu gercege sarilarak biz insanlarin sahip oldugu tek sey akildir ve bunun yanisira icimizdeki vicdan, sevgi, irade, merhamet ve acima duygusu gibi duygular. Biz ancak bunlari dogru kullanarak insanliga layik bir sekilde yasayabiliriz. Insan eliyle yapilmis dinlerle degil, cünkü bu dinler zaman icinde kendi kendilerini yalanladilar. Unutmayalim ki tanri kavrami da nihayetinde aklin ortaya koydugu (insanin yarattigi) bir kavramdir.
Bir müslüman olarak , inancımın akla dayandırdığım yönü de var ( kozmolojik argüman ) ama aklın sınırlarına hapsolmamak da çok önemli , çünkü öyle olsaydı da aklı tanrısallaştırmış olurdum , insan aklı tanrısallaştırılmayı hak eden bir akıl değil bence ve bu sınırların dışında da bir şey olmalı ,yani aklın üstünde bir şey olması gerekliliği benim için önemli , ayrıca dinin aklı kitleyen bir araca dönüşmemesi de . Bir de inanmaya meyillilik evrimsel bir yan ürüne indirgenecek kadar basit bir şey de olamaz . Ne dersem diyeyim sonunda palentinga ya ve inanmak istemeye çıkıyor , inanmak istemeyi de akılsallaştırmaya çalışarak kendi kazdığım çukura düşmüş de olabilirim :) ama böyle işte
@@sensei8198 Yaratıcıya yüklenen sıfatlardan insanlara ulaşmasının gerekliliği ve bunun yolları düşünüldüğümde bir peygamber gelmeli , gelen peygamber de zaten yüzyıllar sonra bile ulaşılabilir biri olmak zorunda ve ulaşılabilir peygamberler düşünüldüğünde Hz. Muhammed’in de o kişi olmaması için bi gerekçe göremiyorum.
@@kazm6507 Yaratıcıya yüklenen sıfatları insanlar yüklemiyor mu? Yani eğer bir peygamber gelmeliyi bu sıfatlardan anlıyorsan insanlar demiş ki bir peygamber gelmeli ve sen de bak insanlar bir peygamber gelmeli demiş bu yüzden bir peygamber gelmeli diyorsun. Bu bir kanıt değil ki. Akılla kavranabilen kanıt ne islamın gerçek olduğuna dair?
@@sensei8198 bu tartışmaya yorumlarda girişmeye ömrüm el vermez , zaten herkesin bildiği şeyi her iki taraf bir kez daha tekrarlamaktan başka bir şey yapmayacak
Aklın neye dayandığını biliyoruz. Gördüklerimiz, duyduklarımız, hesaplayabildiklerimiz, ya da belli belirsiz vakıf olduktan sonra bilinçdışında işleyen süreçlerin toplamında ortaya koyabildiklerimiz... Peki aklın dışında kalan o "şey"? His mi? Aklın herhangi bir uzantısı ile uzaktan yakından bağlantısı olmadan kavrayabildiğimiz şeyin, his olduğunu iddia ediyoruz. Bunu örneklersem, düşündüğümüz bir insanın bizi araması, rüyamızda gördüğümüz bir şeyi yaşamak... Ama bu tesadüfi gördüğümüz kısımların rastgele mi oluştuğunu yoksa bilincin bir parçası olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Sadece belirtiler var, altında okuyabildiğimiz apaçık bir nedensellik yok, bu yüzden buna sezgi diyoruz. (Eğer akılla ispat edilebilecek bir noktası olursa bir gün, bunlar sezgi olmaktan çıkacak) Fakat burada bile bir "belirti"den bahsedebiliyoruz. Yani şunu sorabiliyoruz, "Acaba uzaktaki insanlar arasında bilemediğimiz zihinsel bir bağlantı olabilir ve bu maddesel düzlemde açıklanabilir hale gelebilir mi?" Tıpkı kuantumun bize fantastik gelmesi ama aslında bilimsel temelleri olması gibi. İnancı sezginin de dışında tutuyorum. İnanç, özneden gelir. Özneye ihtiyaçlar, arzular, korkular...karışır. Tanrı'yı inancın olduğu yerde aramak bana bu yüzden doğru gelmiyor. Öznel bir tutum olarak kalıyor. Öyle ya, bu kadar yüce, aşkın bir varlık nasıl ona inanan bir varlıkla açıklanabilir? İnancı bir kenara koyuyorum o yüzden. Sezgisi ile aşkın bir tanrıyı bulanlar için de, bulamayanları sorguluyorum. Nasıl yani? Bazılarına sezgisel olarak gelen varlık, nasıl diğerlerine gelemiyor? Hele de işin içine semavi dinler karışınca işin içinden çıkılmaz hale geliyor. Akılla bilinemeyeceği ise zaten apaçık. Eğer tanrı akıl yoluyla kavrayabildiğimiz, bilimsel temelleri olan bir varlık olsaydı, bugün görmeden, bilmeden kendimizi adadığımız o manevi duygular, yalnızca başında şunu yap, bunu yapma diyen bir aygıta dönüşecekti(semavi dinler, teizm temelinde). Deizm açısından da "Eee, gerçekten bizi yaratan varmış, orda öyle duruyor. Peki sonra?" gibi bir anlamsızlığa dönüşecekti. Ama inanç öyle mi? Görmediğin, bilmediğin, düşünebildiğin, hayal etmek istediğin tüm vasıfları, tüm arzuları yükleyebilirsin. Bu yüzden uzakta kalması ve inanç/sezgi temelinden bir adım öteye geçmemesi, "inancın sarsılmaması adına" sanırım en iyisi. Bana kalırsa insanın inanma arzusudur "Tanrı."
Kitabın sonundan; vede matematiğin dilinden; Vardı-yoktu; hasaptı-kitaptı sürer giderdi; Sonunda ise yaşanan iyiliği kötülüğü ile aynı hayattı; inananda inanmayan da birdi vede ister istemez aynı toprağa giriyordu; O zaman en değerli vede geçerli matematik konuşsun idi; %50-50; Yaratıcı yok ise inanan-inanmayan için bir problem vede bir zarar ziyan yoktu. ikisi de birdi çekip gidiyordu. Ama YA VARSA? inanmayan yanmış bitmiş iyice zorluklara ebedi bir yaşamın vede hesabın içine düşmüştü. İnanan mı? işte o turnayı gözünden vurmuştu; en azından şu yaşadığı vede ayrıldığı hayat kadar yine kendisine sunulmuş bir hemde ebedi olanına kavuşmuştu.. Demek ki inanmak daha karlı ve akıllı; inanmamak da daha zararlı vede ziyanlı idi. Bunu matematik diyordu.. Sanada bir selamdı..
İnsan düşündüğü için Tanrı var diyorsan, bilincini kaybetmiş, diş dünya ile algıları kesilmiş bir insana göre bizler yokuz. Ama bak buradayız. Yada uyuyan birini düşün. Evine bir sinek girdi ve çıktı. Ancak onun bundan haberi bile yok, bu konuyu düşünmüyor. Şimdi o düşünmüyor diye o sinek yok mu oluyor?
Bu yorumu okurmusun bilmiyorum ama sana bir şey söylemek istiyorum, insanlar sosyal hayatında ve ilişkilerinde oldukça geleneksel ve sıradan davranıyor buna belki bende dahil fakat hiç bir tabusu olmayan anne yada babasına benzemeye özenmeyen her geçen gün daha bilgili olmak daha özgüvenli ve başarılı yapiyor bütün hayatı dedikodu ve aptalliklarla dolu bir dünya fakat sen ve senin gibi insanlar bunu kırıyorsunuz ve bu yüzden çok seviliyorsunuz dilozof
Aklın kendini temellendirmesi tartışılacak bir konudur. Psikolojiye baktığımızda çoklu kişilik bozukluğu adlandırılan bir psikolojik bozukluk var. Bu aklın acılardan kurtulmak için kişiye yarattığı yeni bir kimliktir. Şimdi burda esas nokta aklın kendi kaygısına kalması. Yani akıl kendi rahatsızlığını inanılmaz mükemmel (tabi bizim yadırgadığımız) bir yöntemle aradan kaldırmaya çalışıyor. Bu kişiliğin kendi karakteri, cinsiyeti hayat tarzı oluyor. Peki bu nereden geliyor, işte bu aklın bilinmeyen ve taktire layık noktalarından biridir. Aklımızı sınırlandırmamız ise subjektif bir şey olduğunu düşünüyorum. Her kesin aklı farklı sınırlardadır. Bazı kişiler kendi iddialarına göre metafiziksel şeyleri algılaya bildiğini öne sürüyor. Bu yüzden bunu ölçe bileceğimiz bir makine olmadan hakikat payı sadece bizim buna ne kadar inanmamızla bağlı bence.
Geçen gün düşünürken aklıma geldi diyelim ki insanlar çoğalmayı üremeyi bıraktı bir müddet sonra ne olur insanlar kalmaz ise Tanrı Adem ile Havva yi yaratır mı tekrar .Varlığın tek sebebi insanların dogmalari mıdır.
Rasyonalizm, nihilizme; panteizm, ateizme mi götürür?
'Jakoben tavırlar' deyimi Jacobi den mi kaynaklanıyor?
Bana kalırsa evet. Başka bir rota yok
Rasyonalizm, panteizme; panteizm, ateizme götürür. Nihilizm ise bu süreçte düşülen psikolojik bir durumdur. Ancak bu psikolojik durum da bilimin, sanatın ve felsefenin özgürleştirici etkisiyle aşılabilir.
Aklın kendisini temellendiremeyeceğini söylemek ve günün sonunda imanın öne çıktığını söylemek felsefi bir temellendirme sayılırken yine günün sonunda teistlik dogmatik bir sonuca dayanıyor. Aklın kendisini temellendiremeyeceğini söylemek ile iman arasında bir paralellik var. Ancak eğer aklı öne çıkarsaydık ve akıl yoluyla doğadan bir takım saptamalarda bulunsaydık zincirin ilk halkasında aklın kendisini temellendirmek için bir şey bulamazdık. Ya akıl doğanın kendisi yani spinozacı bir şekilde akıl tanrı ve doğa da akılda diyecektik ya da aklı aşkın dogmatik iman ile ulaşılabilecek bir varlıktan söz edecektik. Gerçekten de iki seçeneğimiz var. Ancak tanrıyı da aşkın olarak ve doğayı yani aklı içkin olarak temel aldığımızda bizim bilincimiz dışında üstün bir temelden bahsettiğimiz için bize aşkın olarak geliyor. Ve tekrar Nietzsche'ye dönüyoruz.
Dilara hanım Tanrı ya inanlar inancınızı aklın zemininde kalarak mi yoksa imanın bir konusu olarak mı zeminlendiyorsunuz diye bir soru sormussunuz videoda bence çok harika bir soru inanın bende bu soruyu çok düşündüm Allah in varlığı akıl yolu ile ispatlanabilir mi diye . Suanki düşünceme göre 5 konu(Allah a iman, Meleklere iman, Allah'ın insanlar ile iletişime geçtiğine iman, Allah in insanlara mesaj gönderdiğine iman ve öldükten sonra tekrar diriltilip hayatının olumlu yada olumsuz degerlendirilecegine iman) akıl ile ispatlanamaz ama bu dinin bir dogma olduğunu göstermez yani geometride nasıl ki noktanın varlığını kabul etmemiz geometri yi bir savsata yapmıyorsa imanın 5 konusunu var saymamiz dinin bu konular dışındaki bütünunu anlamsız kılmaz yani kanıtlanmış bir tanrı var o bize enguzel yaşamı öneriyor değil en mükemmel bir yaşam modeli olan dini yanlız herşeye ilmi yeten başı sonu olmayan zamandan ve mekandan münezzeh bir varlık bize sunabilir.Bence birçok teist hep tümden gelim şeklinde düşünüyor ve aslında bir imtihan konusu olan imanı kanıtlamaya çalışıyor kendilerinden sorumluluğu atıyorlar aslında tume varım şeklinde düşünürsek dünya yi cennete çevirmek için bize de sorumluluk dusuyor.
Videonun ortasındayım ve şunu söylemek istiyorum. Karantinada keşfetmiştim seni ve lise hayatımı çok daha sorgulayıcı kültürlü geçirmeme yardımcı oldun. Teşekkür ederim Dilara abla
ki birlesik
@@yasinsari0 "birleşik*"
@@berkanerkut8768 "Ü."
Kaç
Yaşında
Ethica'yı ilk okuduğumda; ki sanırım 5-6 sene önceydi, "Vay be; aynı ben" diye düşünüp, inancımda sığınacağım liman olarak Spinoza'yı belirlemiştim. Çünkü panteizm benim imanıma akılla verebileceğim en büyük kanıttı ve İslam'daki "Allah her yerdedir" tarifine daha iyi uyan bir tanım yoktu. Leibniz'e baktığımda ise "Spinoza kesmemişti ama al işte gerçek akıl yürütme budur" demiştim. Soruya gelince; bu videoyu (#32) izler izlemez cevabım hazırdı ve hemen yazmaya başladım. Güzel güzel yazdım, hatta kaderden girdim, vahdet-i vücut'tan çıktım... fakat sol alttaki "Yorum Yap" düğmesine bir türlü tıklayamadım ve hepsini sildim. Tekrar izledim; manipülasyonunuzdan etkilenerek yeniden #25 ve #26 numaralı videolara döndüm. Bu sırada Ethica masamda açık duruyordu. Aslında inanç açısından bakıldığında Jacobi'yi haklı saymaktan başka çıkar yol olmasa da bir şekilde (benim açımdan) Spinoza'nın kazanmasını diliyordum, mamafih olmadı. Çünkü "diğer türlü olduğunda hiçbir şey değişmiyorsa" ya da "faydası yoksa" yeni bir arayışa girmek (bence) doğru gelmiyor (buradaki "doğru" ifadesinin yerine başka bir şey bulamadım, başkalarını yanlışlamak gibi bir amacım yok). Yani söylemek istediğim şey şu; evrene aşkın (benimle konuşan, beni dinleyen, yaptıklarıma değer veren, gözeten vs) bir Tanrı yerine Spinoza'nın içkin Tanrısını koyduğumda hayatımda (ahlak anlayışım, hayvan sevgim, çevreye duyarlılığım vs) olumlu anlamda hiçbir şey katmıyor (bu tünelin ucunda nihilizm var). Elbette bu teist olmamdan kaynaklanıyor ve muhtemelen ateist olsaydım tersi bir yoldan yine nihilizme doğru yol alırdım. Kesin olarak inandığım bir şey var ki; Nietzsche haklı. Bu çağın insanlarının kendisine şarkılar söylenen, alacakları ödül ya da cezaya göre hayatlarını şekillendirecekleri bir tanrıya ihtiyaçları yok. Ya da Tanrı'nın başka bir yerden elçileri vasıtasıyla bize ahlak öğretilerini bildirmesi ile Spinoza'nın ya da Kant'ın akla verdikleri tanrısal değer vasıtasıyla bu ahlak öğretilerini türetebilmek arasında (teknik olarak) bir fark göremiyorum.
Bir test olarak Allahını varlığını akılla temellendirilemeyecegine bunun bir iman işi olduğuna inanmaktayim. Tanrının ickin veya aşkın olarak algılanması hiç mesele değil, sonunda bir tanrının varlığına iman edilme durumu söz konusudur.
@@hasanozlu6097 Bir yaratıcının nasıl akılla temellendirmiyor sun !?
Bu çok saçma
kantın nomenlerden ayrılıp fenomenlere yönelmesini tanrıyla ilişkilendirmek mümkün. herşeye vakıf tanrı insan zihninin fenomenlerden ötesini algilayamayacağını ama insana nomenleri fenomenler olarak algılamasını sağlayacak yetileri de o verdiğinden bu yetilerden yolla insanın kendi zihninde yine tanrıya çıkacak yollar yapacağı şekilde bu bu yetilerin olmasını sağladığını bunun da yine nomenleri oldukları gibi anlamak zorunda olmadan insan için tanrının ispatı olacağı gerçeği bi kenarda durabilir. yani tanrının ispatının kesin olmaması durumu geçerliliğini korudukça inanmak isteyen her yoldan inanca gidebilirken ataistler de kendilerince rahat ve mutlu yaşamaya devam edeceklerdir. tanrının varlığının ispatlanamamasının ispatladığı tekbir gerçek var o da özgür olduğumuz olur ki bu da tek gerçek özgürlükse isteyen istediğine inanabilir ama kimse kimsenin inançlarına karışamaz çünkü bu özgürlüğün kısıtlanması olur ki bu tek gerçeği inkar olur.
@@hasanuslu1033 sadece inanıyor, temellendiremez
UA-cam kanalınızı uzun bir süredir takip ediyorum. Felsefeyi daha anlaşılır ve güzel bir şekilde, anlattığınız için teşekkür ederim. Felsefe, bilim ve sanat gibi değerli şeyleri artık halkın anlamasa bile saygıyla yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.
Selamlar. Felsefe Tarihi vizeme çalışırken otobüste sizin videolarınızdan 3 tanesini izledim. Ne şans ki sınavda üç soru soruldu ve üçüde izlediğim videolarınızın konusuydu. Çoğu öğrenci boş sayfa verdi ben kağıdı doldurdum :) şimdide finale çalışıyorum ve yine sizi izliyorum. zaten felsefeyi çok seviyorum sayenizde daha rahat anlıyorum. bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederiz...
Salla kazan
Kızzz hukukçu musun sen yoksa😮
Mükemmel ya tam evi süpürecektim 😂 video arıyordum. Şimdi halı desenlerine uzun uzun bakabilirim. Teşekkürler Dilara 💝
🤣
Elhamdulillah müslümanım bu dünyaya halıkımi tanımaya geldim bana bu tertemiz hayatı verdiği için teşekkür ederim hayatımdan lezzet aldım mutluyum huzurluyum çünkü yanımda daima beni gözetleyen bana yardım eden her halimi bilen bir kadiri mutlak var
Pazar kahvaltısına denk gelmesi müthiş oldu emegine saglık dilara! :)
Bir İnsanın dini sorgulamadan önce kendisinin ne olduğunu, ne yapması gerektiğini, niye var olduğunu sorgulaması gerekir.
Neden varım sorusundan sonra kafayı kaldırıp sağa sola bakmaya başlıyoruz.
Varlık amacımızı ararken olan olguları ve olayları değerlendiriyoruz.
Bu değerlendirmeler ve gözlemler sonucu bir karara varmamız gerekiyor.
Bir İnsanın dini sorgulamadan önce kendisinin ne olduğunu, ne yapması gerektiğini, niye var olduğunu sorgulaması gerekir
NEDEN ?
@@lastnova7837 Kendini bilen sahibini bilir.
Yaşamı biz seçmedik ona maruz kaldık.
Şaşkınız.
Bu yaşama kendi isteğimizle gelmedik, kendimizi burda bulduk.
(Cinsiyetini, aileni, ırkını, vatanını zamanını seçmiyorsun)
Bu sorulara verilen cevaplardan dolayı İnsanın bizzat kendisi yaratıcının kendisi olmadığının kanıtıdır, babası, dedesi, atalarıda KENDİLERİNİ YARATMAMIŞLARDIR.
Hiç bir bitki veya ağaç yahut hayvan kendi kendilerini var etmemiştir.
VARLIĞIMIZ KENDİMİZDEN DEĞİLSE VARLIĞIMIZIN KAYNAĞI NEDİR?
(Doğa, Şans eseri, insanüstü- doğaüstü güç)
Bütün bu delillere bakıldığında sonsuzlukta var olan İLK NEDENE, Tabiatta bilebildiğimiz görünebilir varlıklardan tamamen farklı olan ve tüm varlıkların varlık nedeni olan yani onları yaratan bir İLK VARLIĞA inanmak zorunlu olmaktadır.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken yıllar geçti ve gidiyoruz.
Neden burdayız?
Bilmiyorum.
Bir şey biliyorum Gayemiz sefa sürmek değil.
Dünyada olmamın bir amacı olması gerekir diye düşünüyorum.
Bu amacın dünyayla sınırlı olmadığına, dünyaya ait olmadığına inanıyorum.
(Bir amacımızın olduğunu düşünmek mantıklımıdır?
Neden bir amacımız olduğunu varsayalım?
Hangi amaç için hayatta kalmaya çalışıyoruz?)
YAŞAMA MARUZ KALDIK YADA KENDİMİZİ BURDA BULDUK:
Kendimizi ve Kendimizi bulduğumuz yada maruz kaldığımız yeri nasıl tanımlayabiliriz?
(İnsan nedir?
Dünya nasıl bir yerdir?)
İnsan kendini tanımlayabilirmi yoksa dışardan bir göze tanımlamak için bir göze ihtiyaç varmıdır?
İnsanın kendini tanımlayabilirse bu tanımlamasını sınırı neresidir?
İnsanın kendini bulduğu, yaşama maruz kaldığı yer ile ilişkisi nasıldır?
İnsanın kendinde olan özellikleri ile kendini bulduğu, maruz kaldığı yeri tanımaya başladıkça, keşfetmeye başladıkça görmediği, tanımlayamadığı şeylere ulaşabilirmi?
İNSANI ve MARUZ KALDIĞI, KENDİNİ BULDUĞU YASAMI SİZCE EN İYİ AÇIKLAYAN AÇIKLAMA NEDİR?
@@rdvangercek8990 Tanrı mı yoksa Tanrılar mı bu da başka bi tartışmanın konusu...
Biraz geç yazıyorum ama yeni izleme fırsatım oldu. Sizi takip edeli sanırım 1 sene olacak ve videolarınız beni gerçekten geliştirdi. Şuan lisedeyim ve felsefeyi çok seviyorum. Sizin payınız bunda çok büyük:) rol modellerimden birisiniz, iyi ki varsınız!!
Çok net bir anlatım olmuş, çok sevdim ^_^
Tişirkirlir Sipirmin 🤗
Çok sağlam video olmuş. Gerek tarihsel arka plan, gerek geçmiş videoları üzerinden geçip hatırlatmak, gerek bunları bir sonuca bağlamak olsun ve özellikle en sonda monizm-dualizm, aşkın-içkin, idealizm-materyalizm ikiliklerine bağlamak gerçekten çok hoş olmuş. Kurgusunu en iyi yaptığın videolardan. Seviliyorsun :)
Dilozof seni çok takdir ediyorum gerek bilgin gerek diksiyonun çok iyi ve anlaşılır başarılar.
teekkuler dilara hanım..birilahiyatcı emeklisi olarak ilgi ile takipteyim..ufuk açıcı...
Gittikçe güzelleşiyorsun❤️❤️seni seviyorumm
Çok içmemesi lazım :)
Farklı zaman diliminin düşünsel etkisindeki aydınların ve karşıt görüşlü filozofların fikirlerini aynı düzlemde analiz edip ifade etme yeteneğinize maşAllah diyorum. Gerçekten size verilen zihin yeteneklerinizi bilgi ve asimetrik düşünce ile çok üst seviyeye cikarmişsıníz. Türkiye',nin ilk kadın filozofu diyorum size.
Emeginize saglik harika bir kanal.
Düşünmemizi sağlayıp aradan çekiliyorsunuz 😊👍🏼
:)
Zihninimiz kadar gözlerimize de hitap ediyorsunuz. Saçlarınız çok güzel olmuş:)
harikasın , bir konuya bu kadar mı hakim olunur , çok berrak duru bir anlatım.
Dilara öncelikleri şunu söylemem gerek ,bir süredir schopenhauer okuyorum ve Arthur’un kantta neyi eleştirdiğini anlamamıştım. Ben Spinoza’cı bir panteistik olarak istencin kendisini tanrının manifestosu olarak yorumlayıp okumaya o şekilde devam etmiştim. Bu videodaki tanrıyı kavrama şeklinin akıl ile ateizme gitme durumunun kanıt çıkmaza soktuğunu ve Arthur’un buna Budizt bir açıdan yaklaşıp çözüm sunduğunu fark etmemiştim bile çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsın iyi ki bu kanalı açmışsın
Ne olduğunu anlamaya çalışanlara Spinoza mezarından çıkıp “Bıktım tanımlanmaktan”diyecek:)
ÇOK GÜZEL BİR ÇALIŞMA. TEBRİK EDERİM. FELSEFE DÜŞÜNMENİN DİREKSİYONUDUR, MODASI GEÇMEZ.🌺🌺🌸🌸🍀🍀📕📗
Akli bir açıklama yapamıyorum. Zaten bize aklın bittiği yerde iman başlar diye öğretildi. Araştırmaya devam ediyorum. Teşekkürler başarılar saygılar.
Sizce akıl nedir?
@@Migrant42 akıl muhasebe yaparak eğriyi doğrudan ayırt edebilme yetisidir. Burada şunu da vurgulamalıyım irade de düz iyi irade ve külli irade olarak ikiye ayrılır insandaki irade cüzi iradeedir akılda cüz iyi akıldır.
Teşekkürler, Dilara!!! Seni çok severek izliyorum, dinliyorum .
harika bir kanal, emeğinize sağlık
Bu mükemmel anlatım için teşekkürler Dilozof.
Allah razı olsun
Seni çok seviyorum Dilara :) dengemi her kaybettiğimde düşünce tarihine bakıp merkezi bulmamda yardımcı oluyorsun ne zamandır. bir de şeyi söylemek lazım; saçların çok güzel olmuş :)
Ender youtuberlerdan biri ülkemiz için çalışmalarınızda başarılar
_"And here we are again at the same age-old question: who ever said that a man can't love God and a woman at the same time?"_
🌹
Aklın temeli 'Doğa' dır bence..
Bir teist olarak şunu söylemek isterim. Tanrı'ya olan inancım başta taklidi bir imandı. Dindar bir yaşamı seçip Tanrı'nın kim olduğunu sorgulamaya başladım ama bunu dışarıdan ya da uzaktan değil, içeriden yaptım. Dindar bir şekilde yıllarca yaşadım. Eğer sabretmeyip bıraksaydım ben de inançsız olabilirdim ama zamanla taklidi imanım Tanrı'yı hukuk etmeye dönüştü. O'nu içeriden baktığımda görmeye, duymaya ve anlamaya başladım . Bu deneyim hem Spinoza'nın Tanrı anlayışındaki içkinliğe, hem de inancımın dinamiği olan aşkınlığa varmamı sağladı. Bendeki Tanrı hem aşkın, hem içkin. O yüzden siz Spinoza'yı bir ateist olarak görseniz de ben onu bir Tanrı sarhoşu olarak görüyorum.
İnancın ney
Teist misiniz yoksa deist mi?
@@cagdasturkoglu Teist olduğumu belirttim. Deist olsaydım inancıma İslam der miydim?
@@elifakcan3624 inancınızın islam olduğunu belirtmemiştiniz ki.
@@cagdasturkoglu Sanırım bu iletinin altına verdiğim yanıtları görmediniz o yüzden oldu. Bir kişi inancımı sordu ve İslam diye yanıtladım. Evet İslam Elhamdülillah.
Neadertaller yaşamlarını memleketimizde halen sürdürmekte olduklarından, en temel konuları binlerce kez anlatsan dahi en iptidai (primitif) sorularla tekraren karşılaşman son derece mümkün...
Hatta bazı insanlar değil okuduklarını, dinlediklerini bile anlamadıklarından bu tür insanların yorumları kendi anlatım düzeyin ve üslubun açısından bir kriter teşkil etmemeli...
*Gelecekte de istifade edilebilecek referans niteliği taşıyan çalışmalar üretiyorsun. Ellerine, emeğine sağlık...*
Hımmmm...:)
Sağol Dilara'cığım. Pazar pazar kafam uçtu yine.. Gündemden uzaklaşmak iyi geliyor.
Şimdi de Murat Yetkin'in tavsiyesi bir kitap başlayacağım. Tüfek Mikrop ve Çelik. Yazarı Jarett Diamond.. TÜBİTAK yayını..
Zaten dolu yüzünden sabaha kadar uyumadım. Perşembeye kadar güneş yüzü göremeyeceğiz. No more beach walk, for us till thursday ;-)
Bari evde oturup okuyalım..
Hadi hakkımda hayırlısı..
tüfek mikrop ve çelik aslında bir üçleme kitap seti olup, çöküş ve yükseliş diğer ikisidir. En uygun fiyat n11 de var. Ben yeni araştırdım.
@@arzuserter5819 Teşekkürler. Sıralı mı okumalıyız? Tüfek olan ilk kitap mı? Ondan başlayabilir miyim?
Hem akıl hem iman birlikte yürüyerek birbirine destek verebilir. Ben eserden müessire giderek buldum. Tabiattaki bütün varlıkları birer eser olarak görünce herşey hallediliyor. Canlılar başta her bir varlık üzerindeki sanatın ince nakışlarını görünce bunların hiçbirinin tesadüfen, kendi kendine ortaya çıkamayacağına göre ilmi ve kudretli sonsuz bir Yaratıcı olması gerekir.
Ona aşığım... Tanrıya... Onu tanımak... Onu bulmak... Onu Ondan Ona haykırmak... Onunla olmak...
OL'mak... Onu yaşamak... Bu sonsuz bir aşk... Ya da ölümsüzlüğü tatmak... Onu çok seviyorum... Zaten Ondan başka ne var... ❤️❤️❤️
Emeklerinize sağlık çok güzel video olmuş
İmanı rasyonel olarak temellendirmek gerekirse bunu en makul aşk veya sevgi kavramına getirdiğimiz rasyonel açıklamalarla yapmanın uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü sevgi/aşk dediğimiz şey bizi insansı yapan duyguların temelinde yer alır. İman ise temelinde duygu ameliyesini barındırdığından nasıl ki bir anne ve çocuğu arasındaki sevgi veya aşık ile maşuk arasındaki sevginin açıklamalarının aklileştirilmesi bir şekilde bizi insansı yapan özelliklerimizden dolayı normal bir şey ise, iman açısından da, iman ettiği şeyi rasyonalitede inanç sisteminde bir nevi nesnelleştirme çabası olarak görülebilir. Tabi imanı, basit bir sevgiyle bir tutmamak gerekiyor. Bunun için aşığın maşuku arasındaki sevginin elle tutulur gözle görülür olmayışından doğan, Tanrı ile insan arasındaki, insanın aşkın bir sevgisinden bahsetmek gerekir. İçkin olsaydı, ona ulaşma çabası, dua, ibadet gibi ritüeller de anlamsız olurdu.
Demek hegel'i anlatma riskini alıyorsun. Bravo....
Hegel'i anlatmayı neden risk olarak görüyorsunuz? Hıımm,mesela Platon'u anlatmak da bir risk midir?
@@Migrant42 hayır platon risk değil o çok basit anlatmış ve Üstel anlatmış. Ama hegel daha çok beynin ince kivrimlarina düşünsel olarak sizmiş biri. Onu anlamak için beyni çok zorlayıp çalıştırmak lazim.
Keşke tam da burada, Ulus Baker'in ömrü yetmiş olsaydı da sohbete katılabilseydi.
Ulus baker mükemmel bir adam ya
Yine çok çok güzeldi. Videodaki soruya gelirsek teistim ve sezgi değil de akıl yoluyla edinilen imanın tutarlı ve kalıcı olacağını düşünüyorum. Sorgulanmayan bir inanç, sahte tanrılar doğurmaya mahkumdur bence.
Hegel videosunu heyecanla bekliyorum zira bütün yollar Hegel'e çıkıyor bir şekilde.
Akıl yoluyla peygamberin gerçek peygamber olduğunu nasıl kavrayabildin?
@@rdvangercek8990 Biliyorum zaten ailesi müslüman olduğu için müslüman olduğunu da akılla kavranabildiğini söylediği için soruyorum. Kendisi sorgulayıp da dinini akıl yoluyla nasıl kavradı onu merak ettim. Böyle söylüyor ama hiç yaptı mı diye. Kendisiyle bu kadar büyük bir çelişkiye düştüğünün nasıl farkında değil bu insanlar anlayamıyorum.
@@sensei8198
Ne hikmetse müslüman ailede doğup akıl yoluyla teist olanlar hep müslüman, hristiyan ailede doğup akıl yoluyla teist olanlar hep hristiyan oluyor.
İyide Hegel nerede? öldü bitti toprak oldu; varsa-yoksa arasında göreceğini gördü; son durakta beklemeye durdu. Varsa? işi bitti! hesabı görüldü; yoksa bir daha günyüzü görmemek yaşama tutunmamak üzere çekti gitti.. Yani kendine hayrı olmayan, gayrı parmağını dahi oynatmayan biçare bir adam.. Ah bir geri dönseydi, gözler bu hayatı birkez daha görseydi, yandım deyip! şuan gamsız, hayatın değerinden habersiz, gençlik sarhoşu ile oyalanan bu iyi günlerde haylaz çocuklar gibi şımaran bağıran bizlere ne hakikatler haykırıp kendinize gelin elinizde ki sonsuz bir yaşamı kazanma kuşağında kaybetmeyin diyecekti amma heyhat heyhat!.. Yinede belkide kaçta kaçı son durağa varınca görecekti..
Seni bulduğum için mutluyum
Kaliteli donanımlı insanları seviyorum
Bir ve Tek kendini sonsuz biçimde ifade ediyor olmaz mı? niye illa biri olamaz kavramı ile sınırlandırmaya çalışıyoruz birde üstüne içkin mi aşkın mı diye tartışıyoruz kendi yarattığımız kavramlarla sınırlı algılarımızla sonsuz olanı tanımlamaya çalışıyoruz bu da bize aklın Tanrı'yı kavramada yetersiz olduğunu bildiğimizi sandığımız şeylerin bile gerçekten çok sınırlı olabileceğini gösteriyor bize
Ben de insanlarla tartışırken Spinoza'nın ateizmini anlatmakta güçlük çekiyorum.
keyifle izledim sevgili dilozof. harika....
Güzel bir anlatımınız var, çağdaş sanat videonuzla ilk olarak tanıdım.
Ünlü fideist/İmancı ve aynı zamanda varoluşçu filozof Kierkegaard der ki; Asıl dindar şüphesine rağmen inanmaya devam edendir. Bu cümleye göre Dilozof binlerce şüphesine rağmen inanmaya devam ederse asıl dindar oluyor. Şüphe inkar için sebep olarak görülüyorsa iman için de sebep olabilir diye düşünüyorum. Bu açıdan bakmanızı isterim, teşekkürler
Şüphe ortaçağ da vardı artık şüphe edecek bir şey kalmadı tanrının var olmadığı bilimsel keşiflerle büyük oranda kanıtlanmış durumda
@@hardsoldier86 :D?
@@hardsoldier86 Tanrının varlığı hakkında bilimin söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Zira bilim sadece olguları inceler. Alanı değildir...
@@Sagopa.44 bir şey yoktan var olamazsa tanrı nasıl var oldu.bu dünya bu evren bu kainat için geçerli ise bu yoktan var olamaz durumu.bu kainat dünya evren dışında yoktan var olunabilinen bir yer var ise o zaman tek tanrı değil başka şeyler de yoktan var olabilir mi ?
Materyalizm ve idealizm arasındaki tartışma aslında akıl ve mantık ölçeğinde idealizmi haklı çıkarır şöyle ki; Materyalizm görünen dışına çıkmaz oysa metafizik gibi devasa bir alan var ve görünen şeyler görünmeyen yanında hiçtir denebilir yani dolayısıyla materyalizm nihilizme götürür. İdealizm ise daha çok imana götürür. Zira biz somut olarak görmesek de bir şekilde ruhun sevginin tanrının vs varlığını sezeriz hissederiz olması gerekir deriz vs. İdealizm çok daha geniş açıdan daha genel ve isabetli seçimler yapar diye düşünüyorum...
Emeğine sağlık
Bütün alanlardaki fikirlerin buluştuğu tespitinden sonra başlar ve bu gün tartış tığımız fikirlerin ortak alanda buluştuğu tespiti ise bu arayışa başlar ve yolculuk ederiz
Kalp gözü açık olunca hakikati görürüz
yaşasın sevgi cumhuriyeti 🌻🦋🌹
Dilozof,gittikçe güzelleşiyor. Anlatımı gibi ❤️
Bütün alanlarda düşünmek ortak akıl ile aklın temel dayanağının konuşulanlarda ve bilinlinlerde daha fazla rasyonel fikirlerin olduğunu tesbiti mümkündür
Kavramlari ele alışınız ve düşünceleriniz çok ufuk açıcı... Foucault da gelecek mi?
Bence hepsi birden
Dualizm+monozim+içkin+aşkın+... her ne ise o hepsi birden.
Baktığımız yerden,bakana göre anlamakta zorlandığımız o her ne ise onun bir yönü tamamı değil.
Fakat tamamını kavramakta şu sorun var.
İnsan aklı kıyas yapmadan çalışamaz.
Kıyas için en az iki şey gerekli o iki şey bizi sınırlar.
Kıyas bilgisi değişim bilgisidir.Bir şeyin kendisi hakkında kıyas bilgisi ile bilgi sahibi olunamaz.
Burdan şu Sonuç çıkar insan değişim gözcüsüdür.
O halde bir şeyin aslı konusunda düşünce yürütemez.
Teşekkürler 👍🏻👍🏻👍🏻
oyun oynarken sizi dinlemek gerçekten keyifli
Diloş bayılıyorum sana 😍❤
Bilim ve Panteizmin birleştiği nokta..Her şey enerjidir..
Sprütüalist bakış açısı bizi daha ilginç noktaya götürüyor
Tanrı her yerde ve her şeyde = En-el Hak!
Anlatımınızı ve anlattıklarınızı çok takdir ediyorum. Ekleme: Aklın zemini, imanın zemini vb ayrık zeminler olmadığı kanaatindeyim. Evrildiği aşamada beyin, yani zihin, yani bilinç ve bilinçaltının bütünü bence aynı/benzer düzenekler şeklinde düşünüyor, hissediyor, inanıyor... Bu bakış noktasından aklın açıklayabildikleri ile kalbin iman ettikleri objenin düzenekleri kullanılarak ayrıştırılamaz (çünkü maalesef şimdilik nesneyi kendimizden ayrık biçimde ortaya koyabilme, gerçeği çıplak gerçeği görme konusunda erken dönemlerdeyiz; agnostik olabilmeyi, yanı mütevazı davranabilmeyi de pek beceremiyoruz). Nesneler bize göründükleri, bizim onları algıladığımız şekilde var olmazlar; ancak, bizim açıklamalarımız da bu eksenden bağımsız olamaz.
Kanımca çatallanma, bireyin duygularından (duyularından) olabildiğince arındırdığı "nesnel" bir yorum ile "düşüncesi"ne güvenip (yetersizliğine rağmen) onunla mı yetineceği, yoksa "düşüncesi"nin (şimdilik) yetersizliğinin idraki ile nesnelleştiremediklerine "inanç" mı duyacağı yerde ortaya çıkıyor. Bu kararı bilinç ve bilinçaltının bütünü ile alıyor, çoğu zaman da bu farkındalığının dışında tecelli ediyor. Ve (bu çatallanma da kalıcı olmayabiliyor) bir yerde düşüncesine (yani olduğu kadar, nesnel gerçeklere) dayanan bir insan başka bir yerde kalbinin sesini (yani basbayağı nesnel olmasına imkan olmayanı) dinlemeyi seçebiliyor. (tartışmalı bir örnek, tanrıya iman etmezken bilime iman edebiliyor). İnsanlar (şimdilik) böyle... :) Sorunuza cevabım: her şey her şeye götürebilir de götürmeyebilir de.
Parlıyorsun🧚♀️
Şimdiye kadar bilmediklerimizi ortak akıl ile bulduk ama bu ortak akıl ile yeni düşündüklerimizi bulmaya gideceğiz derler
İki şeyi merak ediyorum;
1- 21:50 'da bahsettiğiniz İslamiyet'teki kader inancından ne anladığınız
2-Sizi ateizme götüren sorgulamaları yaptığınız süreçte kullandığınız aklınızın ilkelerini hangi temele dayandırdığınız
İslamiyetteki kader inancında müslümanlar bile hemfikir olamıyor maalesef.
@@cagdasturkoglu Doğru...Peki bu ne anlama geliyor?
Yani "müslüman" insanların bu konuda farklı sonuçları kabul etmiş olmaları size hangi çıkarımları yaptırıyor?
Antinatalizm üzerine bir video yapabilir misiniz?
hem aşkın hem de içkin bir tanrı olamaz mı
Cok zor ve keyifle ogrenilmesi , zorunlu , aykiri , kutlari seni. Ilgiyle takip edip , ....
Samimi olarak söylüyorum bu kadar derin bilgiye sahib olduğunuz için sizin kabul ettiniz dini,tanrıyı kabul etmek istiyorum ve ya sizi direk tanrı olarak kabul ede bilirim
İşte o devam edecek kararından sonra fikir ile düşüncelinizde bir sonu olamayacağı tespiti başlar
23:33 burada gerçekten eliyle bir şeyler tutuyormuş gibi hissetti sanırım gülümsetti
Dilara abla, konuyla alakasız belki ama sadece bir öneri seni ve yaptığın işleri görünce kendim için azimle çalışasım geliyor. Yani demem o ki benimle çalışın tarzında bir video çekersen bence çok güzel olur.
Önce gecmiste derin düsüncelere dalarak mükemmel fikirler yarataranlara önyargilari bir kenara iterek minnet borcluyuz. Dogru veya yanlis, iyi veya kötü, pozitif veya negatif fikirlerin tamamidir bizi düzlüge cikaran ve bizi olgunluga götüren. Netice itibariyla ortaya cikan sonucta tanri kavramini dinlerden ayirmak zorunlugu ortaya cikiyor. Görüldügü üzre tüm dinler bir sekilde insanlar tarafindan ima edilmis ve baslarina her din bir tanri oturtmus. Fakat dinlerin ortaya kondugu zaman ileriyi göremedikleri icin tüm yaptiklari yanlislar zaman icinde ortaya cikinca dinleri benimsemek oldukca macerali ve sakincali oldugunu görüyoruz. Ama tüm kainati yaratan bir güc olup olmadigi ve bu güce de tanri denilmesi ne dogrulanabilir ne de yanlislanabilir. Bu gercege sarilarak biz insanlarin sahip oldugu tek sey akildir ve bunun yanisira icimizdeki vicdan, sevgi, irade, merhamet ve acima duygusu gibi duygular. Biz ancak bunlari dogru kullanarak insanliga layik bir sekilde yasayabiliriz. Insan eliyle yapilmis dinlerle degil, cünkü bu dinler zaman icinde kendi kendilerini yalanladilar. Unutmayalim ki tanri kavrami da nihayetinde aklin ortaya koydugu (insanin yarattigi) bir kavramdir.
Videonun sonundaki müziği nereden bulabilirim?
Esasinda Spinoza ile Sufism bir nevi benzemekte. Vahdet-i Vucut acisindan bakildiginda benzer felsefi yaklasimlar olarak goruyorum. Yaniliyor muyum ?
Yanılmıyorsun.
Bir müslüman olarak , inancımın akla dayandırdığım yönü de var ( kozmolojik argüman ) ama aklın sınırlarına hapsolmamak da çok önemli , çünkü öyle olsaydı da aklı tanrısallaştırmış olurdum , insan aklı tanrısallaştırılmayı hak eden bir akıl değil bence ve bu sınırların dışında da bir şey olmalı ,yani aklın üstünde bir şey olması gerekliliği benim için önemli , ayrıca dinin aklı kitleyen bir araca dönüşmemesi de . Bir de inanmaya meyillilik evrimsel bir yan ürüne indirgenecek kadar basit bir şey de olamaz . Ne dersem diyeyim sonunda palentinga ya ve inanmak istemeye çıkıyor , inanmak istemeyi de akılsallaştırmaya çalışarak kendi kazdığım çukura düşmüş de olabilirim :) ama böyle işte
İnancını akla dayandıran kişi müslüman olamaz.
Peki akıl yoluyla peygamberin gerçek peygamber olduğunu nasıl anladın?
@@sensei8198 Yaratıcıya yüklenen sıfatlardan insanlara ulaşmasının gerekliliği ve bunun yolları düşünüldüğümde bir peygamber gelmeli , gelen peygamber de zaten yüzyıllar sonra bile ulaşılabilir biri olmak zorunda ve ulaşılabilir peygamberler düşünüldüğünde Hz. Muhammed’in de o kişi olmaması için bi gerekçe göremiyorum.
@@kazm6507 Yaratıcıya yüklenen sıfatları insanlar yüklemiyor mu? Yani eğer bir peygamber gelmeliyi bu sıfatlardan anlıyorsan insanlar demiş ki bir peygamber gelmeli ve sen de bak insanlar bir peygamber gelmeli demiş bu yüzden bir peygamber gelmeli diyorsun. Bu bir kanıt değil ki. Akılla kavranabilen kanıt ne islamın gerçek olduğuna dair?
@@sensei8198 bu tartışmaya yorumlarda girişmeye ömrüm el vermez , zaten herkesin bildiği şeyi her iki taraf bir kez daha tekrarlamaktan başka bir şey yapmayacak
Tanrı hakkında makul olan tek felsefi düşünce agnostizm.
Sonuç itibarıyla günümüzde bu çağda mevcut koşulların altında ve mevcut imkanlarla aklı temelini veya çerçevelemek mümkün olmayacağını
Kız sende bi değişiklik var naptın bilmiyorum ama çok tatlı olmuşum 👍👏
çok başarılı
Hallac-ı Mansur'un El/En Hak kavramı ile spinozanın görüşleri arasındaki farkları açıklar mısınız?
Aklın neye dayandığını biliyoruz. Gördüklerimiz, duyduklarımız, hesaplayabildiklerimiz, ya da belli belirsiz vakıf olduktan sonra bilinçdışında işleyen süreçlerin toplamında ortaya koyabildiklerimiz... Peki aklın dışında kalan o "şey"? His mi? Aklın herhangi bir uzantısı ile uzaktan yakından bağlantısı olmadan kavrayabildiğimiz şeyin, his olduğunu iddia ediyoruz. Bunu örneklersem, düşündüğümüz bir insanın bizi araması, rüyamızda gördüğümüz bir şeyi yaşamak... Ama bu tesadüfi gördüğümüz kısımların rastgele mi oluştuğunu yoksa bilincin bir parçası olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Sadece belirtiler var, altında okuyabildiğimiz apaçık bir nedensellik yok, bu yüzden buna sezgi diyoruz. (Eğer akılla ispat edilebilecek bir noktası olursa bir gün, bunlar sezgi olmaktan çıkacak) Fakat burada bile bir "belirti"den bahsedebiliyoruz. Yani şunu sorabiliyoruz, "Acaba uzaktaki insanlar arasında bilemediğimiz zihinsel bir bağlantı olabilir ve bu maddesel düzlemde açıklanabilir hale gelebilir mi?" Tıpkı kuantumun bize fantastik gelmesi ama aslında bilimsel temelleri olması gibi.
İnancı sezginin de dışında tutuyorum. İnanç, özneden gelir. Özneye ihtiyaçlar, arzular, korkular...karışır. Tanrı'yı inancın olduğu yerde aramak bana bu yüzden doğru gelmiyor. Öznel bir tutum olarak kalıyor. Öyle ya, bu kadar yüce, aşkın bir varlık nasıl ona inanan bir varlıkla açıklanabilir? İnancı bir kenara koyuyorum o yüzden. Sezgisi ile aşkın bir tanrıyı bulanlar için de, bulamayanları sorguluyorum. Nasıl yani? Bazılarına sezgisel olarak gelen varlık, nasıl diğerlerine gelemiyor? Hele de işin içine semavi dinler karışınca işin içinden çıkılmaz hale geliyor. Akılla bilinemeyeceği ise zaten apaçık.
Eğer tanrı akıl yoluyla kavrayabildiğimiz, bilimsel temelleri olan bir varlık olsaydı, bugün görmeden, bilmeden kendimizi adadığımız o manevi duygular, yalnızca başında şunu yap, bunu yapma diyen bir aygıta dönüşecekti(semavi dinler, teizm temelinde). Deizm açısından da "Eee, gerçekten bizi yaratan varmış, orda öyle duruyor. Peki sonra?" gibi bir anlamsızlığa dönüşecekti. Ama inanç öyle mi? Görmediğin, bilmediğin, düşünebildiğin, hayal etmek istediğin tüm vasıfları, tüm arzuları yükleyebilirsin. Bu yüzden uzakta kalması ve inanç/sezgi temelinden bir adım öteye geçmemesi, "inancın sarsılmaması adına" sanırım en iyisi. Bana kalırsa insanın inanma arzusudur "Tanrı."
Kitabın sonundan; vede matematiğin dilinden; Vardı-yoktu; hasaptı-kitaptı sürer giderdi; Sonunda ise yaşanan iyiliği kötülüğü ile aynı hayattı; inananda inanmayan da birdi vede ister istemez aynı toprağa giriyordu; O zaman en değerli vede geçerli matematik konuşsun idi; %50-50; Yaratıcı yok ise inanan-inanmayan için bir problem vede bir zarar ziyan yoktu. ikisi de birdi çekip gidiyordu. Ama YA VARSA? inanmayan yanmış bitmiş iyice zorluklara ebedi bir yaşamın vede hesabın içine düşmüştü. İnanan mı? işte o turnayı gözünden vurmuştu; en azından şu yaşadığı vede ayrıldığı hayat kadar yine kendisine sunulmuş bir hemde ebedi olanına kavuşmuştu.. Demek ki inanmak daha karlı ve akıllı; inanmamak da daha zararlı vede ziyanlı idi. Bunu matematik diyordu.. Sanada bir selamdı..
emeğine sağlık...😍
Eşyayı anlamlandırarak iman ediyorum. Her açıklama anlamlandırmaya mahkumdur. İnsan açıklama ile yetinemez.
Arkadaşlar başta filozof olmak üzere hepinize soruyorum diyelimki tanrı var ve bunun rasyonel ispatinida yaptık pekiyi ya sonra ne yapardınız
Emeğine sağlık 👏👏👏
857* O, yüceliğini bilmediğiniz ve tanımak için burada olduğunuz, var eder, verir, korur ve bağışlar şüphesiz.@
bi tuhaf oldum bu saçla görünce. tanrıyı insanı yarattı. insanı kaldırırsan dünyadan tanrıyı düşünecek bir akıl ve sonuçta tanrı kalmaz.
İnsan düşündüğü için Tanrı var diyorsan, bilincini kaybetmiş, diş dünya ile algıları kesilmiş bir insana göre bizler yokuz. Ama bak buradayız.
Yada uyuyan birini düşün. Evine bir sinek girdi ve çıktı. Ancak onun bundan haberi bile yok, bu konuyu düşünmüyor. Şimdi o düşünmüyor diye o sinek yok mu oluyor?
Abla kitap önerileri yaparmısın UA-cam dan
Gözlüksüz daha güzel bence. :) Bir agnostikten selamlar.
Emmanuel kant'ın müslüman olduğu abdurrahman dilipak tarafından açıklandı ramazan ayında🤣
😂😂
Bunlara bakarsan Adem de müslümandı aga..Yani herkes ademden ötürü müslüman,adamların hayal gücü böyle çalışıyor..
Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e Allah indinde tek din İslamdır.
@@Mehmet-xx6on nuh tufanı yaşandığı için farklı kaynaklarda da geçiyor
Bu yorumu okurmusun bilmiyorum ama sana bir şey söylemek istiyorum, insanlar sosyal hayatında ve ilişkilerinde oldukça geleneksel ve sıradan davranıyor buna belki bende dahil fakat hiç bir tabusu olmayan anne yada babasına benzemeye özenmeyen her geçen gün daha bilgili olmak daha özgüvenli ve başarılı yapiyor bütün hayatı dedikodu ve aptalliklarla dolu bir dünya fakat sen ve senin gibi insanlar bunu kırıyorsunuz ve bu yüzden çok seviliyorsunuz dilozof
Aklın kendini temellendirmesi tartışılacak bir konudur. Psikolojiye baktığımızda çoklu kişilik bozukluğu adlandırılan bir psikolojik bozukluk var. Bu aklın acılardan kurtulmak için kişiye yarattığı yeni bir kimliktir. Şimdi burda esas nokta aklın kendi kaygısına kalması. Yani akıl kendi rahatsızlığını inanılmaz mükemmel (tabi bizim yadırgadığımız) bir yöntemle aradan kaldırmaya çalışıyor. Bu kişiliğin kendi karakteri, cinsiyeti hayat tarzı oluyor. Peki bu nereden geliyor, işte bu aklın bilinmeyen ve taktire layık noktalarından biridir. Aklımızı sınırlandırmamız ise subjektif bir şey olduğunu düşünüyorum. Her kesin aklı farklı sınırlardadır. Bazı kişiler kendi iddialarına göre metafiziksel şeyleri algılaya bildiğini öne sürüyor. Bu yüzden bunu ölçe bileceğimiz bir makine olmadan hakikat payı sadece bizim buna ne kadar inanmamızla bağlı bence.
Foucault hakkında bi video gelir mi :)
Çok çeşitli farklı alanlarda düşünmek aklı temellendirmem çünkü söylenen sözde farklı yorumlar ortada olur
Ohh be beynim kıvama geldi.
Geçen gün düşünürken aklıma geldi diyelim ki insanlar çoğalmayı üremeyi bıraktı bir müddet sonra ne olur insanlar kalmaz ise Tanrı Adem ile Havva yi yaratır mı tekrar .Varlığın tek sebebi insanların dogmalari mıdır.
Matematikten sonra, felsefe hayattır👍