İhsan ELİAÇIK - BDB - BAKARA SURESİ ( 21.) - (12/10/2018)

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 17 гру 2024

КОМЕНТАРІ • 9

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому

    Bakara 2/165 :
    2.165*************وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ
    اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِ
    وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِ
    وَلَوْ يَرَى الَّذٖينَ ظَلَمُوا اِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ اَنَّ الْقُوَّةَ
    لِلّٰهِ جَمٖيعًا وَاَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعَذَابِ
    Kimi insanlar, Allah ile arasına koyup Allah’a benzer nitelik verdiklerine
    sarılır; onları, Allah'ı sever gibi severler. İnanıp güvenenlerin Allah sevgisi
    daha güçlüdür[*]. Bu yanlışa düşenler, bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve
    Allah’ın azabının şiddetini, o azabı gördüklerinde anlayacakları gibi keşke
    şimdiden anlayabilselerdi!
    [*] Müşrik de Allah’ı sever ve kendini Allah’a ulaştıracağına inandığı aracılara
    sarılır. Ama şah damarından daha yakın olan Allah’ı uzakta sayması ve aracılara
    Allah’a benzer özellikler vermesi, onu onlara kul eder ve müşrik yapar.
    Bakara Suresi 165. Ayetin Tefsiri
    EndÂd
    Ayette "endad"a tutunanlardan bahsedilmektedir.
    EndÂd, nidd’in çoğuludur. Nidd, Allah’a benzer bazı niteliklere sahip görülen
    ve aykırı şeyleri savunabileceğine inanılan varlıktır . Allah’ın onları
    kırmayacağına, gerekirse Allah’a, onun istemediği bir şeyi kabul
    ettirebi-leceklerine, onların bu gücü Allah’tan aldıklarına inanılır. Bir de
    müşrikler, bu arabulucuların kendilerine şefaatçi olacaklarına inanırlar. Allah
    Teâlâ şöyle buyurur:“Allah’a karşı yalan uydurandan veya onun ayetle-ri
    karşısında yalan söyleyenden daha zalim kim olabilir? Bu suçu işleyenler
    umduklarını bulamazlar. Onlar, Allah’tan önce öyle şeye kul olurlar ki, onla-ra
    ne faydası olur ne de zararı. Derler ki, ‘Bunlar, Allah katında bizim
    şefaatçilerimizdir.’ De ki: “Gök-lerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi
    ona haber veriyorsunuz?” Allah, onların şirkinden uzak-tır ve yücedir.” (Yunus 10/17-18)
    Peygamberler insanları, yalnız Allah’a kul olmaya çağırmışlardır . Yalnız
    Allah’a kul olan, yardımı yalnız ondan ister. Müslümanlar, namazların her
    rekatında “Yalnız sana kul olur ve yalnız senden yardım dile-riz.” (Fatiha 1/4) derler. Müşrikler de Allah’ı severler. Allah'ın
    dûnundan ona benzer saydıkları şeylere tutulmaları, onlar aracılığıyla Allah’a
    daha çok yaklaşmak içindir. O aracıları Allah’a benzer saymaları bundandır. Bu
    tutum, hem onların Allah sevgisini bölmekte, hem de Allah ile ilgilerini
    kesmektedir. Kur’ân’ın şirkle ilgili Âyetlerinde, tapılan ve yardıma çağrılan
    hayalî ilahların yeri “من
    دون الله = Allah’ın
    dûnundan” sözüyle ifade edilir. Dûn sözlükte; üstün zıddı, en üst merte¬beden
    beri, ondan aşağıca, başka ve en yakın anlamlarına gelir .” Allah’ın dûnundan,
    Allah’tan aşağı seviyede, demek olur. Müşrikler Allah’ın zatına ortak
    koşmazlar. Yani birden fazla Allah’ın var olduğunu iddia etmezler. Onların
    iddiası, sıfatta ortaklıktır. Yani aracı koydukları varlıklara, Allah’a ait
    özellikler yakıştırmalarıdır. Bu sebeple onları ölümsüzleştirir, olağanüstü
    duyma, görme, anlama ve yardım etme özelliklerine sahip sayarlar. Üstelik bu
    özellikleri ve bütün yetkileri, Allah’ın verdiğine inanırlar.
    Müşrikler tarafından tasarlanan bir inanç olarak birinci
    sırada olan Cenab-ı Hakkın dûnundan/aşağısından oluşturulan
    endadlar/denkliklerin yapısı şöyle incelenebilir:
    1- Sırat-ı Müstakim (Doğru yol): Bu, Allah’ın istediği
    yoldur. Doğru inanca sahip olan ve doğru davranış gösteren herkes o yola girmiş
    olur. Doğru davranış, Allah’ın istediği davranıştır. Allah, kişiye şah
    damarından daha yakındır. Doğru yol, İblis’in yani Şeytanın asıl çalışma
    alanıdır. Allah’tan yetki alınca şöyle demişti: “... Ne olursa olsun, onlar
    için, senin doğru yolunun üstünde otura-cağım. Sonra önlerinden, arkalarından,
    sağlarından ve sollarından geleceğim. Göreceksin, onların çoğu, sana teşekkür
    etmeyecektir”. (Arâf 7/16-17) Asıl
    sıkıntı, insan şeytanlarının verdiği sıkıntıdır. Onlar da doğru yola otururlar.
    Allah’ı insandan uzak gösterir, boşluğu kendilerinin dolduracağını iddia
    ederler.
    2- Tanrılar: Allah ile insan arasında yer aldığına
    inanılan, bir yönüyle Allah’a, bir yönüyle de insana benzetilen, bu sebeple
    aracı sayılan varlıklardır.
    3- Ata ruhları: İnsanlar, ölmüş büyüklerini kutlu kişi
    saymaktan pek hoşlanır, onlara, Allah’a ait özellikler yüklerler. Fena fillah,
    yani Allah’ta yok olma ve vahdet-i vücut gibi düşüncelerin kaynağı bu olsa
    gerektir. Bu, onları tanrılaştırmaktır.
    4- Din adamları: İnsanlarla ilişkide bulunan ve
    yukarıdaki yapıyı din olarak sunan kişilerdir. Tanrılarla insanlar arasında
    aracılık yaptığına inanıldığı için yarı insan, yarı tanrı gibi kabul edilirler.
    5- İnsan: Oluşturulan bu ilişkiler ağı, insandaki din
    duygusunu istismara yol açar. İnsanları bu organizasyonun içine atan asıl
    sebep, orada olmanın faydalarını görmek ve menfaat ilişkisine girmektir. Şu
    ayet, ona dikkat çekmektedir: “(İbrahim şöyle) demişti: Allah’tan önce putlara
    tutulmanız sadece bu hayatta birbirinize karşı bir sevgi ortamı oluşsun
    diyedir. Sonra, kıyamet gününde biriniz diğerini tanımayacak ve biriniz
    diğeri-ne lanet edecektir. Varacağınız yer o ateştir; size yardım eden de
    olmayacaktır.” (Ankebût 29/25)
    Hak dinin dışındaki bütün dinler, böyle bir yapılanma
    içindedirler. Allah Teâlâ, bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında şöyle buyurur:
    “Hahamlarını ve rahiplerini, Allah’ın yakınından rabler edindiler. Meryem oğlu
    Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir Tanrı’ya kul olmaları
    idi. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, onların şirkinden uzaktır.” (Tevbe 9/31)
    Adiyy b. Hatim diyor ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve
    seleme geldim, boynumda altın haç vardı. “Adiyy, at o putu” dedi. Ondan şu
    ayeti işittim: “Hahamlarını ve rahiplerini, Allah’ın yakınından rabler
    edindiler…” Dedi ki, “Onlar bunlara ibadet etmediler, ama bir şeyi helal
    sayarlarsa helal saydılar, haram sayarlarsa haram say-dılar .” Onları rab
    edinmeleri böyle oldu.
    Doğru yolda, yani sırat-ı müstakimde olmak isteyen her
    insanın önüne engeller çıkar. Çünkü sırat-ı müsta-kim, Şeytanın çalışma
    sahasıdır. O, tuzaklarını orada kurar. Oraya gelenlere aracılardan
    bahseder, onların Allah’a yakın ve onunla dost olduklarını, Allah’a giden yolda
    onların desteklerine ihtiyaç olduğunu, arabulucu ve şefaatçi olabileceklerini
    söylerler. Hayali hikayeler anlatarak Allah’ın onları kırmayacağını iddia
    ederler. Dolayısıyla onlara teslim olma gereği üzerinde dururlar. Bu konuda en
    büyük desteği, aklını kullanmayan insan-lardan ve gelenekten alırlar. Böylece o
    insanlar Allah’tan önce, aracı saydıkları varlıklara kul olurlar. Bu da onların
    Allah ile ilişkilerini keser. Bu sebeple müşrikler kendi içlerinde sürekli
    huzursuzluklar yaşarlar ve sağlam bir duruş sergileyemezler. Müminler ise
    Cenab-ı Hakka tam bir güven içerisindedirler, O'na olan sevgileri her türlü
    sevginin, çıkarın, menfaatin üzerindedir ve bu yüzden tercihlerini hep O'nun
    razılığından yana kullanırlar.
    Şirk günahını tevbe etmeden ölen bir kimsenin geri dönüşü olmayacaktır. Bu
    durumu şu ayetlerden anlamaktayız; "Allah kendisine ortak koşulmasını
    bağışlamaz, bunun altında olanı, tercih ettiği kişi için bağışlar. Kim Allah'a
    ortak koşarsa, ona büyük bir iftirada bulunmuş olur."(Nisa 4/48)
    "Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bunun altında olanı,
    şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa
    derin bir sapıklığa düşmüş olur."(Nisa 4/116)
    Müşrikler eğer tevbe etmeden ölürlerse hesap günü ebedi azaba
    çarptırılacaklardır. Hatalarını hesap günü anlayacaklardır fakat artık bir çare
    bulamayacaklardır. Ayette geçen "Bu yanlışa düşenler, bütün gücün Allah'a
    ait olduğunu
    ve azabının,(işlediklerisuçla)bağlantısını, oazabı gördüklerinde
    anlayacakları gibi keşke şimdiden anlasalar!"(Bakara
    2/165) ifadesi müşriklerin henüz hayatta iken bu yanlışından dönmeleri
    için yapılan bir vurgudur.

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому

    Bakara 2/164 :
    اِنَّ فٖى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ
    وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتٖى تَجْرٖى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ
    وَمَا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ
    بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فٖيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرٖيفِ الرِّياَحِ
    وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ
    يَعْقِلُونَ
    Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde,
    insanlara yararlı şeyleri denizde taşıyıp götüren gemilerde, Allah'ın gökten
    indirdiği suda, o su ile ölü toprağı diriltmesinde, kıpırdayan her canlıyı
    yeryüzüne yaymasında, rüzgârların farklı yönlere esmesinde, gök ile yer
    arasında emre hazır bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için göstergeler
    vardır.
    Bakara Suresi 164. Ayetin
    Tefsiri
    Göklerin ve yerin görkemli
    yaratılışı üzerinde düşünüldüğünde ancak üstün bir güç tarafından yaratıldığı
    her kes tarafından kavranabilecek bir gerçektir. Kuran-ı Kerim'in bir çok
    ayetinde insan kainat ayetleri üzerinde derin derin düşünmeye çağırılmaktadır. "Göklerin ve yerin yaratılışında,
    gece ile gündüzün peş peşe gelişinde içi temiz olanlar için Âyetler
    vardır."(Ali İmran 3/190) Gece
    ile gündüzün yaratılışı da böyledir. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: "De
    ki: "Ey hâkimiyeti elinde tutan Allah’ım! Yaptığın tercihe göre bir kişiye
    hâkimiyeti verir, tercihine göre bir kişiden hâkimiyeti alırsın. Tercihine göre
    kişiye güç ve kuvvet verir, yine tercihine göre kişiyi değersizleştirirsin. Bütün iyilikler senin elindedir. Sen her şeye
    bir ölçü koyarsın. Geceden alıp gündüze katarsın, gündüzden alıp geceye
    katarsın; ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Tercih ettiğin
    kişiye orantısız rızık verirsin."(Ali İmran 3/26/27) "İşte böyle, Allah geceyi gündüzün içine geçirir,
    gündüzü de gecenin içine geçirir. Allah işitir ve görür."(Hacc 22/61) Gece
    ve gündüz Allah tarafından yaratılmış birer varlıktırlar. Gece belirtisi
    olmayan bir varlıktır, hafif aydınlık ya da karanlıktır. Fakat gündüz mutlaka
    aydınlatıcıdır. Güneş ışınlarını ışığa çeviren bir varlıktır. Eğer gündüz
    denilen bir varlık yaratılmış olmasaydı güneş ışınları aydınlığa çevrilmezdi.
    Nitekim uzay gözlemlerinde güneş karanlığın içinde bir ateş topu gibi
    görünmekte ve etrafındaki hiç bir yeri aydınlatmamaktadır. Aydınlatan varlık
    "gündüz"dür, bir ayna gibi güneş ışınlarını aydınlığa çevirir.
    "Gündüz" ufkun altındaki güneş ışınlarını emer ve aydınlığa çevirir,
    bu yüzden güneşin hiç doğmadığı zamanda gündüz olduğu gözlemlenmektedir. Gündüz
    gecenin içerisine girer ve 24 saat oluşur. Fakat gece belirtisiz olduğu için,
    gündüzün gece etkisi görülmez. Aydınlatma özelliği gündüze ait olduğundan gece
    gündüzün altında bir varlıktır. Gece güneşten gelen ışınları aydınlığa çevirmez
    ve onları süzgeç gibi emer. Böylece tüm canlıların dinlenmesi için gerekli
    ortamı sağlar. Tüm bu uyum muhteşem bir yaratılıştır ve üzerinde düşünülmesi
    gereken ince olaylardır. Cenab-ı Hakkın tabiat ayetlerinden yağmur ile toprağın
    ve yarattıklarının can bulması ve nimetlenmesi ayetlerde şu şekilde
    anlatılmıştır: "Geceyi size örtü, uykuyu dinlenme, gündüzü de yeniden
    başlama vakti yapan odur. Gökten temiz bir su indirerek yapacağı ikramdan
    önce bir müjdeci olarak rüzgarları gönderen odur. Bunu, ölü bir bölgeyi
    canlandıralım, yarattığımız en’amın (koyun, keçi, sığır ve deveyi) ve birçok
    insanın su ihtiyacını karşılayalım diye yaparız."(Furkan 25/47-49)
    Doğa hep bir dönüşüm içerisindedir ve kainattaki uyumu yaratan Allah, kitabında
    yarattıklarını anlatmıştır. Bu Kuran'ın, bu uyumu yaratan yaratıcının kitabı
    olduğu işte bu kainat ayetleri ve Kuran-ı Kerim ayetleri bir araya getirilerek
    okunmasıyla anlaşılacaktır, bir çok bilgiye de böylece ulaşılacaktır.

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому +1

    Bakara 2/167 : Onları takip edenler şöyle derler: "Keşke elimize bir fırsat geçse de
    onların burada bizi terk ettiği gibi biz de onları terk edebilsek!” Allah
    yaptıklarını onlara gösterirken içleri yanacaktır. Artık o ateşten çıkacak
    değillerdir. 2.167*************وَقَالَ الَّذٖينَ اتَّبَعُوا لَوْ اَنَّ لَنَا
    كَرَّةً فَنَتَبَرَّاَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُا مِنَّا كَذٰلِكَ يُرٖيهِمُ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ
    بِخَارِجٖينَ مِنَ النَّارِ
    Bakara Suresi 167. Ayetin
    Tefsiri
    Gerçeği gizleyenlerin azabı
    gördüklerinde artık pişmanlık fayda vermeyecektir. Şaşkınlıkları ve tepkileri
    ayetlerde şu şekilde anlatılmaktadır; "De ki: "Size söz verilen bir
    gün var. Onun ne bir saat ertelenmesini ne de öne
    alınmasını isteyebilirsiniz." Görmezlikten gelenler şöyle derler: "Bu
    Kuran'a da bundan önceki kitaplara da güvenecek değiliz". Yanlışlar
    içindeki bu kişileri, Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen! Etkisizleştirilmişler
    büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız biz kesin mümin
    olurduk" Büyüklük taslayanlar da etkisizleştirilmişlere şu cevabı
    verirler: "O doğruluk rehberi geldikten sonra sizi biz mi engelledik?
    Aslında siz, suça dalıp gitmiştiniz. Etkisizleştirilmişler büyüklük
    taslayanlara; "Hayır sizler, gece gündüz hile kuruyor, Allah'ı inkar
    etmemizi ve ona ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Boyunlarına
    taktığımız demir halkalar içinde o azabı görünce de pişmanlıklarını gizlerler.
    Başlarına gelen yaptıklarının karşılığından başka nedir ki?"(Sebe 34/31-33)

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому

    Bakara 2/163 :
    وَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُ
    Sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. Ondan başka ilâh yoktur. İyiliği çok,
    ikramı boldur.
    Bakara Suresi
    163. Ayetin Tefsiri
    "İlah"
    tüm dillerde farklı kelimelerle ifade edilir. Örneğin; Kişi Arap ise ilah,
    farisi ise hüda, ingiliz ise god, Türk ise tanrı diyecektir. İlah kelimesi
    arapça bir kelime olup, Türkçesi Tanrı'dır. Önemli olan ise Allah'tan
    başka ilah/tanrı olmadığını kabul etmektir. Allah-u Teala şöyle buyuruyor; "Sizin tanrınız
    sadece Allah’tır; ondan başka tanrı yoktur. Bilgisi her şeyi
    kuşatmıştır."(Taha 20/98)
    Kuran-ı Kerim'in bir çok ayetinde Cenab-ı Haktan başka ilah olmadığı yani
    tevhid inancı zikredilmektedir. Allah'ın tüm kitaplarında bildirdiği ana madde
    tevhid ve tüm elçilerinin görevi insanları tevhid inancına çağırmaktır. Tevhid
    demek ayetlerden de anlaşıldığı üzere yalnızca Allah'ın tek ilah olduğunu
    tasdik etmek değil, O'ndan başka hiç bir ilah olmadığını tasdik etmektir.
    Tevhid inancı insanın fıtratında olan ve Allah'tan başkasına kul olmaya karşı
    direnmeyi gerektiren inançtır. (Bakara 163. ayette geçen "İyiliği sonsuz
    ve ikramı boldur" ifadesi ile ilgili geniş bilgi için bkz. Fatiha suresi
    1.ayet)
    Tevhid inancının zıddı, reddedilmesi ve korunulması
    gereken şirk inancıdır. Şirk, ortak etmek demektir. Şirk inancını reddetmeyen
    bir kimsenin Allah-u Telanın varlığını tasdik ediyor olması kendisine hiç bir
    şey kazandırmayacaktır. Allah’a şirk koşmak, ona ait özelliklerden birini veya
    bir kaçını başka bir varlıkta da görmektir. Bu varlık daha çok Allah’a yakın
    sayılan din büyükleri arasından seçilir. Şeytanlar, onların Allah’ın dostu
    olduğunu, Allah ile olacak işlerde destek vereceklerini, arabulucu ve şefaatçi
    olacaklarını fısıldar-lar. Onlara teslim olmak gerektiğini, üzerine basa basa
    söylerler. Allah’a tam güvenme ve kayıtsız şartsız boyun eğme, imanın olmazsa
    olmaz şartıdır. Ama insanların çoğu, Allah’a karşı bazı şartlar ileri sürerler.
    Kimileri şartları kendileri belirler, kimileri de bozulmuş bir dinin veya bir
    tarikatın ileri sürdüğü şartları uygun bulurlar. Şeytanın en büyük tuzağı, şirk
    tuzağıdır. Çünkü“Allah şirki bağışla­maz, onun dışında kalanı dilediği kimse
    için bağışlar.” (Nisa 4/48)

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому

    Bakara 2/166 :Arkasından gidilen kişiler o gün, kendilerine uyanları terk ederler. Artık
    azabı görmüşler ve aralarındaki bütün bağlar kopmuştur.
    اِذْ تَبَرَّاَ الَّذٖينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذٖينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
    Bakara Suresi 166. Ayetin Tefsiri
    اِذْ تَبَرَّاَ الَّذٖينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذٖينَ
    اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
    "Arkasından gidilen kişiler o gün,
    kendilerine uyanları terk ederler. Artık azabı görmüşler ve aralarındaki bütün
    bağlar kopmuştur."(Bakara 2/166)
    Kendilerini Allah'ın yolundan saptıran
    yöneticilerin/önderlerin peşinde bir ömür harcayan müşrikler, gerçeği
    anladıkları vakit onlardan hesap soracaktır. Fakat o yöneticiler kendi derdine
    düşmüş bir şekilde yoldan saptırdıkları kimselerden kaçacaklardır. Bugün diri
    ya da ölü liderleri için kendilerine bir din oluşturmuş ve bütün hayatını
    onlara göre yaşayan, Kuran-ı Kerim ayetlerini gözleri görmeyen tarikat ve
    cemaatlerde aynı durumu yaşayacak, azabı gören liderleri kendilerinden fersah
    fersah kaçacaktır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: "Yüzleri ateşte
    çevrildiği gün şöyle diyeceklerdir: "Ah keşke Allah'a boyun eğseydik,
    keşke Elçiye de boyun eğseydik! Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize
    boyun eğdik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara bu azabın iki
    katını ver; onları tamamen dışla" derler."(Ahzab 33/66-68)

  • @eguler23
    @eguler23 2 роки тому

    54dk ve 1.13 dk 1.28dk sonra izle

  • @alial-d9x
    @alial-d9x 9 місяців тому

    Thenks

  • @ahmetcamgoren
    @ahmetcamgoren 6 років тому

    bakara 163 -167 arasI