Sarkıyla okuyun lütfenn❤ Begenip abone olmayı unutmayın 😚 1-) Telefonumla oynamayı bırakıp duşa girmeye karar verdim. Havalar sıcak, günler sıkıcıydı. Çünkü o yoktu. Saat başı telefonumu kontrol ediyor bir mesaj veya haber olup olmadığına bakıyordum. Genelde olmuyordu. Soğuk suyun altında ıslanan bedenim aklıma yaşadığımız doyumsuz anları getirince derin bir nefes verdim. Bu böyle olmuyordu, insan canından çok sevdiği birinden ayrı kalmaya nasıl alışırdı? Yakında askeriyeyi basacak ve kocamı ellerinden alıp orduları komutansız bırakacaktım. Tabii nerede olduğunu bilseydim. Görev için yoktu yine, ne ulaşabiliyordum ne de bir haber alabiliyordum. Zordu asker eşi olmak. Hele de kendileri üst rütbede olunca... Koskoca 1 ay olmuştu,hatta geçmişi bile. 37 gündür yoktu. Çüştü, yuhtu, yazıktı bana, bize... Saçlarımı tarayıp birkaç kremle vücudumu nemlendirdikten sonra yatağımıza uzanıp üzerimdeki banyo havlusunu çıkarma gereği duymadan son kez telefonu kontrol ettim, saat gece yarısına gelmek uzereydi. Beklemekten daha kötü bir şey varsa o da süresini bilmeden beklemekti. Adamı görmek için gün bile sayamıyorduk. Bir vardı, bir yoktu. Uyku bastırınca telefonu kapatıp köşeye koydum, artık kokusu kalmamış yastığa her gece yaptığım gibi sarılıp gözlerimi yumdum. Gelen tıkırtı sesleriyle istemsizce uyandım, gece gece neydi bu? Kalkacak gücüm yoktu, esneyip elimle telefonu yokladım saat gece 2 omustu. Gözümü ovuşturup umutsuzca karanlığı taradım, çaresiz bir serzeniş döküldü dudaklarımdan. "Jeon?" Elbette ses gelmedi. Kafamı yastığa gömüp ofladım. Uyku sersemiydim, ya da rüyamda gördüğüm bey yüzünden dengem sarsılmıştı. Kalıp elimi yüzümü yıkamak iyi fikirdi. Artık üzerimde olmayan Havlu yatakta dururken dolaba ilerleyip katlı asker tişörtlerinden birini aldım ve üzerime gecirdim. Popoma kadar kapatıyor, elbise gibi oluyordu. Yakasını burnuma götürüp kokladim. Hayal kırıklığıydı. ''Of bunun da kokusu gitmiş .'' Banyoya ilerleyip yüzümü yıkadım, saçlarımı elimle düzelttim, uykuda tekrar bozulacaktı ama olsundu. Tırnaklarıma bakarak odaya döndüm. Uzamışlardı ve maniküre ihtiyacım vardı. Kafamı kaldırdığımda odada dikkatimi ilk çeken loş ışık oldu, ışık yakmış mıydım? Kaşlarımı çatarak bakışlarımı etrafta gezdirdim. Yatağın üzerinde beni izleyen silueti gördüğüm anda dudaklarım aralandı. O kadar hazırlıksız yakalanmıştım ki ne yapacağımı bilemiyordum. Güldü, çapkın bir şekilde elindeki havluyu kaldırıp burnuna götürdüğünde derince bir nefes almıştı. "Bak bu sen kokuyor ama." Gülüşü büyüdü, kollarını açtığında bayılacak gibi hissettim, özlemden gözüm dönmüş olabilir miydi? Ya da o bir hayaldi. Hayır, henüz delirmemiştim. Yutkundum ve bir adım attım. "Jeon?" Kaşları çatıldı. "Kocanı özlemedin mi, güzelim?" Oydu. Gerçekti. Buradaydı. Ayağa kalkıp kollarıyla gelmemi işaret etti. Koşup boynuna atladığımda bacaklarımı da beline sardım. Sıkıca. Elleri anında belimi bulurken gözümden akan yaşları umursamadım. Kafamı boynuna gömüp kokladım derin derin. "Jungkook." Geri çekilip yüzüne baktığımda beklemeden yanaklarını tutup dudaklarına yapıştım. O kadar tutkulu ve özlem dolu bir öpüşme başladı ki dudaklarımızdan ruhlarımıza kadar aktık. Belimdeki eli destek için popoma indi. Tişörtün içinden temas ettiğinde yaşanacaklar deli gibi isteklendiriyordu. Nefesim kesildi, nefesimi hep kesiyordu. Ayrıldım. Burnumu çektiğimde beni bebek gibi tutup tek elini yanağıma çıkardı. "Şişt ağlama." Baş parmağı yaşları sildi. "Jungkook." "Ağlama bir tanem." O kadar şefkatle bakıyordu ki, daha çok ağlayasım geliyordu. Zaten kontrol edemiyordum. Ellerimi saçına çıkarıp gezindim her yerinde. Kısa kesilmişti, her zaman olduğu gibi asker tıraşlı halindeydi. Oradan boynunu yokladım ve göğsünde durdu ellerim. "İyisin değil mi? İyi olduğunu söyle." Yine sıcak gülümsemesiyle bakıyordu. "Seni gördükten sonra kötü olma ihtimalim mi var, hm?" Uzanıp yüzüme öpücükler kondurmaya başladı. Kaşlarım çatıldı. "Cevap ver." Muzip bir bakış atıp dudağıma uzandığı sırada geri çekildim. "İyiyim." "İnanamıyorum." Özleminden hala geberirken kucağından inip karşısında dikildim. "Soyun." "Ne?" "Soyun dedim Jungkook. İnanmıyorum sana." Birkaç saniye bakıp gülmeye başladığında üzerindeki üniformadan kurtuldu, kemerini çıkarıp kenara bıraktıktan sonra pantolonunu indirip onu da çıkardı. Boxer ve tişörtle önümde dikiliyordu. "Devam et." "Bu kadardı." Çaresiz sesinden bir şeyler sakladığı belli olunca küfür edip tişörtü tek hamlede çıkardı ve yere attı. Omzundaki sargıyı görünce sinirle soluyup yaklaştım. "Bu ne?" "Yara." "Ne yarası?" "Gönül yarası yavrum. Sensizlikten." "Omzunda mı? Delirtme beni." Yanağımda kalan yaşları elimin tersiyle silip dik dik baktım. Gülümsedi. "Gelsene bir şöyle." Kolumdan nazikçe tutup yatağa çekince geri adım attım. "Hayır. Ne bu?" Sabır dilenir gibi kafasını yukarı kaldırıp nefes verdi. "İlla uğraştıracak mısın güzelim?" "Güzelim deme! Kızgınım ve açıklama bekliyorum." Dudağını ısırıp bedenimi süzdü ve ıslık çaldı. "Sinirlenince daha seksi olduğunu söylemiş miydim? Ya da üzerinde benim kıyafetlerim varken?" Dudaklarımı araladım ama söyleyecek bir şey bulamamıştım, hep aynısını yapıyordu. Önce sinirlendiriyor sonra bundan keyif alıyordu. Kaşları çatıldı, bir terslik vardı, yaklaştı ve önümde durdu. Bakışları hala bedenimdeyken pısma sırası bana gelmişti. Birazdan fena patlayacaktım. "Kaç kilo verdin?" "Ne?" Gözleri az önceki gibi haylaz değil ciddi bakıyordu. Bakışlarımı kaçırıp ensemi kaşıdım. "Kilo vermedim." "Sorduğum sorunun cevabı bu değil." "Yaranın hesabını ver bana önce." Sert bir bakış gönderip kucağına aldığında çuval gibi omzuna atmıştı. "Ya, bıraksana be adam!" Sırtına vurdum, sonra kıyamadım ama o kıydı, odada popoma yediğim şaplağın sesi yankılanırken tehlikeli bir pozisyonda olduğumuzu biliyordum. "Durma ve çırpınmaya devam et." Sinirle soluyup banyoya girmesini tersten izledim. Beni tartının üzerine indirdiğinde artık kaçış yolumun olmadığının farkındaydım.
2-) Beni tartının üzerine indirdiğinde artık kaçış yolumun olmadığının farkındaydım. "Ne gerek var buna? Saçmalıyorsun şuan." Cevap vermeden kafasını eğdi ve gözüken sayıya baktı. "Güzelim bu ne!?" "Ne, ne?" Parmaklarıyla burnunun kemerini tutup gözlerini yumdu. "46 ne?" "Azıcık vermiş olabilirim." Sinirli gözlerle banyoyu taradı. Hayır ama, günler sonra görüşüyorduk ve bana kilo hesabı soruluyordu. Gerçekten saçmalıyordu. "Bıraktığımda 53 değil miydin kızım sen? Yemiyor musun hiçbir şey?" O da benim problemimdi. "Yiyorum." "Belli." Bıkkın bir nefes verdi, gülümseyip sırnaşarak kollarımı boynuna doladım, ikimizin de daha fazla dayanabileceğini sanmıyordum. "Sen geldiğine göre düzene girer. Boş ver şimdi bunları." Gözlerini kıstı, eli belimi sahiplenici bir şekilde tutup kendine yasladığında hissettiğim şişlik yutkunmama neden olmuştu. "Girer girer, yediricem ben sana bekle." "Neyi?" "Yemek, yemeği." Kafasını sallarken yaptığı imanın elbette farkındaydım. Sargısına baktım bu sefer. Nazik bir tonda konuştuğumda gözlerim de yüzüne ulaştı. "Acıyor mu?" "Hayır." "Doğruyu söyle." Düşünür gibi yaptı. "Hmm, biraz acıyor ama doktorun tavsiyelerine uyunca geçecek." "Ne, ne dedi? Yapmak için eve gelmeyi mi bekledin? Hey, bu ne zaman oldu peki?" Oflayıp yine zahmetsizce kucağına aldı odaya dönerken. "Yeni değil, doktor egzersiz verdi. Yatakta yapılıyor iki kişilik. Göstereyim mi? Denemek için sabırsızlanıyorum." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken göz kırpıp beni yatağa bıraktı. Kalkmaya çalıştım. "Niye dalga geçiyorsun ki?" İç çekti. "Büzülmüş dudaklarını görmek için." Uzanıp dudağımı öptüğünde karşılık vermedim. Fazla uzaklaşmadan fısıldadı. "Bir daha yara konusu açılırsa seni bir hafta yürüyemeyecek hale getiririm." Kaşlarım çatıldı. "Çok kötüsün." Güldü. "Karımla baş etmenin yollarını biliyorum diyelim." Elleri tişörtümün eteklerine gittiğinde yukarı sıyırdı. "Şimdi şundan kurtulalım, üzerinde sevsem de yataktayken tercih etmem." Ona izin verdiğimde çıkarıp bir kenara fırlattı. Özlemle bedenimi süzerken gözlerinden tek okunan bu değildi elbet. Dudaklarıma yaklaştı tekrar, öpücüğünü karşıladığımda fazla uzatmadan ayrıldım. "Ne zamandır buradasın?" "İlk seslendiğinden beri." Kaşlarım havalandı. "Neden cevap vermedin?" Omuz silkti. Ellerim kaslarına çıkmış dolanıyordu, her seferinde daha da gelişmesi haksızlıktı. "Uykunu bölmek istemedim. Geri yatarsın diye düşündüm. Hatta yanına da gelmeyecektim ama... Dayanamadım." İçim sıcacık okurken mahcup ifadesini yemek istedim. O zaman yataktan çıkışımı da görmüştü. Havlusuz ve çıplakken. Aklımı okumuş gibi güldü, eli belimi okşuyordu. "Evet sonra uykunu bir gecelik bölebileceğimi düşündüm, bencilceydi üzgünüm. Ama tekrar uyumak yerine kalkıp banyoya gittin." "Sadece bir gece değil, her gece uykumu çalabilirsin, Jungkook. Buna asla hayır demem." "Biliyorum güzelim." Dudağımı öptü tekrar, üstümdeki yerini sabitleyip ağırlığını vermeden dururken bir eli alttan kızlığıma doğru yol aldı. Dokunduğu anda kasılmış olmam hoşuna gitmişti. Biraz daha ilerledi. "Islanmış olman bir tesadüf mü?" "Rüyamdaydın." Gülümsedi. "Ne yapıyordum." "Egzersiz." Dudağımı dişlediğimde derinlere olan yolculuğu başlamıştı. Fazla oyalanmadan deliğimin etrafında birkaç tur çizip iki parmağını yolladı. Kafamı yastığa gömüp dudaklarımı birbirine bastırırken bu hisse böylesine yabancı kalmak hoş değildi. "İnanamıyorum. Her seferinde özenle genişletiyorum. Ama sen yuvamı bozmuş oluyorsun." Sesindeki huysuzluğa normalde gülerdim ama duvarlarımı gezen parmaklarıyla bu zordu. "J-jeon." "Hm?" "Parmağın değil." Kaşları çatıldı. "Daha zamanı gelmedi, yırtarım." Yırtabilirdi, sabaha kadar aralıksız, istediği her şekilde... Parmaklarını makas gibi hareket ettirdiğinde hissettiklerim yoğunlaştı. "Neden bu kadar darsın? Ben buraya hayatta sığmam." Hayal kırıklığıyla konuşurken ne yapacağımı ben de bilmiyordum. Uzun süre görüşmediğimizde hep aynı sorun oluyordu. Parmaklarının aralığı arttı ama o da zorlanıyordu. Nefeslerim hızlandı, zevk almaya başladığımda eline bulaşan sıvılarla daha kolaylaştı işi. Dilini yanağının içinde gezdirirken tepeden bakışlarla bedenimi süzüyordu. Ürperdim. "Gerçekten çocuk gibisin." "N-ne?" Sinirli bakışlarının aksine sesi yumuşacıktı. Kendime dikkat etmediğim için kavga bile çıkartabilirdi ama yemekle aram hiçbir zaman iyi olmamıştı. O yokken de beni denetleyecek kimse olmadığı için bazen öğün atlıyordum. Bazen. Parmakları hareketlerine devam ederken sabırsızca bekliyordu. Ben ise kuvranmakla meşguldüm. O yokken arada kendimi rahatlatsam da sadece parmaklarımı kullanıyordum, ve parmaklarım yetersiz kalıyordu. "Ne zaman gideceksin?" "Hemen sıkıldın mı benden?" Gülümsedim. "Hayır. Gitme Jungkook." Koluna tutunduğumda yüz ifadesine karanlık bir ifade çöktü. "Çok kalabileceğimi sanmıyorum."
3-) ''Çok kalabileceğimi sanmıyorum." "Ne kadar vaktimiz var?" "1 ay." Kederle başımı salladım. "Olsun, bir hafta kaldığın da olmuştu." Eğilip alnımı ve yanağımı öptü. "Bunları düşünme. Ana odaklan." Parmakları bedenimden ayrılırken erkekliği konumlandı. "Acıdığı an durdur." "Her seferinde aynı şeyi söylemene gerek yok. Zaten acıtmıyorsun." Kötü bir şey dememiştim ama yanlış anlamasından korktum. Yavaşça içime kaydı, ellerim ensesine ulaşırken o daha da derinlerime gömüldü, karnıma kadar hissettiğim şişlikle başım dönmeye başlamıştı. "İnsanın evi gibisi yok." Üzerimdeki yerini biraz daha rahatlaştırdı, bacaklarımı beline sarıp ona biraz daha yer açtım. "Yarana dikkat et." Yüzünü buruşturdu. "Günler sonra sevişiyoruz ve bunu mu önemsiyorsun?" İçimdeki varlığına alışmaya başladığımda cilveyle güldüm. "Senin her şeyin benim için önemli." "Ah bu gülüşle başım belada, askerlerin komutasız kalmasını istiyorsan devam et." "Öyle bir ihtimalim var mı ki?" Yavaşça hareket etti, çıkıp geri girdiğinde belim gerilmişti. "Öyleyse çok isterim. Her gün yuvanda olduğunu düşün." Gözlerini yumup yutkundu ve aynı hareketi defalarca tekrarladı. Her seferinde daha sert oluşuyla karnımdaki yangın büyüyor, tüm hüclerime yayılıyordu. "İkna oldum." Yandan bir gülüş attığında biraz daha hızlandı. "Jungkook, hızlanabilirsin. Canım acımıyor." Kararsız kalsa da gözlerine bakıp ensesindeki saçları okşadım. Hızlandığında ritmik hareketleriyle inledim. Hücrelerim teker teker alev almıştı. "Çok özledim seni." "Ben de çok özledim. En zoru da yastığından ve kıyafetlerinden silinen kokundu." Sertçe içime girdiğinde ellerim sırtına kaydı. İnlememek için dudaklarımı birbirine bastırdığımda ikinci bir darbeyle sarsıldım. "Güzel sesini benden saklama, lütfen." Bir vuruş daha. "J-Jeon-ahh." "Siktir, bunun bağımlısıyım." Sonraki dakikalar sesimi duyması için daha sert ve zorlayıcı geçmişti. Her seferinde biraz daha alışıyordum ve zevkten deliriyordum. O da benden farksız değildi. Islanmış saçları ve terden parlayan kaslı gövdesiyle karşı konulmazdı. Bulduğu noktaya yaptığı vuruşla resmen çığlık atarak inledim. "Beni çıldırtıyorsun." "Ahh Jung-kook" Adıyla inlediğimde aynı noktaya gelen seri darbelerle gözlerim zevkten kayar gibi oldu. Tutunacak yer aradım, sırtındaki tırnaklarım tenine gömüldüğünde aynı anda inledik. Mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Sırtında gezinen tırnaklarımın iz bıraktığını biliyordum. Bu hoşuma gitmişti ama kafasını boynuma gömdüğünde etimi dudakları arasında ezmeye başladı. İntikam alıyordu, o da bende iz bırakıyordu. İtiraz etmeden kafamı arkaya atıp ona biraz daha yer açtım. Bedenlerimiz zaten birbirine aitti, istediğini yapabilirdi. Gerdanıma inen dudakları göğüslerime kadar işkence ederek indi. Bacaklarım titremeye başladığında son vuruşları yaptı ve içimden çıktı. Hala şişkin olan erkekliği kasıklarıma değerken üzerimden kalkmadan göğüslerimle oynamaya devam etti. Dudakları arasına hapsediyor, diliyle ıslatıp dişleriyle eziyordu. Uzun süre sonra bu kadar zevk alıyor olmak doyumsuzca onu istememe neden oluyordu. "Mhh, Kook." Kafasını tutup göğüslerimden uzaklaştırdım ve yüzlerimizi hizaladım. O kadar özlemiştim ki, ne yaparsam yapayım geçmeyecek gibiydi. Dudaklarını istiyordum, doya doya öpmek. "Acıyor mu?" Kafamı hızla iki yana sallayıp dudağına yapıştım. Hoyratça öpüşürken ellerim de karın kaslarında dolaşıyordu. Her seferinde biraz daha kaslanmış oluyordu. Haksızlıktı. Tırnaklarımı teninde gezdirince dudaklarıma erkeksi bir inilti bıraktı. Nefessiz kalana kadar emdiğim dudaklarından ayrılıp gözlerine bakarak soluklandım. "Yok, doyamıyorum." Kısık sesle konuşup yeniden dudaklarıma kapandı. En azından aynı şeyleri hissediyorduk. Popomu kaldırıp kasıklarına sürtündüğümde küfür edip ayrıldı. Koyulaşan gözlerine açlıkla baktığımı biliyordum. Üzerimden itip yana yatmasını sağladım. Yorgunlukla nefes verip kafasını bana çevirdi. Kucağına oturduğumda şişliğinin üzerinde sürtündüm. Ellerini ensesinin altında birleştirip beni izlemeye başladı. "Bu anı hafızama kaydetmek ve her istediğimde ulaşmak istiyorum." Gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi. "Yardıma ihtiyacın var mı?" "Hayır ben yapacağım." Keyiflenerek izlemeye devam etti. Dizlerimin üstünde yükselip erkekliğini elime aldım. Avuçlarım arasındayken kafamı kaldırıp ona baktım. "Yakından iletişim kurmanız çok güzel." "Jungkook!" "Bir şey demedim. Sahne senin." İçime alarak üzerine yeniden oturduğumda yine birkaç saniye beklemem gerekti. İleri geri hareketlerimi sürdürüp bir süre sonra kalkıp oturmaya başladım. "Bunu daha çok denemeliyiz. Rahatmış." "Ç-çok zor." Ama eğlenceliydi. Alıştığımda hızlıca zıplamaya başladım. Ellerimi karnına koyup belimi öne eğip devam ettim. Yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geldi ve yatağın ucuna oturdu, onun bacakları aşağı sarkarken ben hala kucağındaydım. "Daha rahat edersin." İçimden çıkmadan yaptığı hareketler daha da tetiklemişti. Parmaklarımı saçlarının arasına geçirdim. "Zıpla yavrum." Son gücümle devam ettim. İniltilerim yükseldikçe kafamı boynuna gömüp dudaklarımı bastırıyordum. Uzun saçlarımı toparlayıp at kuyruğu gibi tuttu ve okşamaya başladı. Saçlarımı hep çok severdi. Tekrar kucağına oturduğumda tüm ağırlığımı verdiğim için köküne kadar içimdeydi. Boğukça inleyip kafamı kaldırdım. "Jungkook." "Hm?" Saçımı okşamaya devam ederken dalmış gibiydi. "Çok güzelsin." Uzanıp dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. Boynuna sarıldım. "Yoruldun mu?" Dudak büzüp kafamı salladığımda şefkatle gülümsedi. "Gel." Beni kucağından indirmeden ayağa kalktığında masanın yanına gittik. "Telefonumu alır mısın?" Uzanıp telefonunu aldım. "Fotoğraf çek, lütfen. Bir sürü olsun." Amacını anladığımda kamerayı açıp geniş açılı birkaç fotoğraf çektim. Saçlarım dağılmış gözlerim ıslanmıştı. Dudaklarımız şişmiş ve kan toplamıştı, kucağındaydım, içimdeydi, çıplaktık... Her detayı o kadar güzeldi ki gülümsemeden edemedim. Üst üste birkaç tane daha çektim. "Video da çekeyim mi?" Hevesli soruma onay verince videoyu başlattım. İlk yaptığı dudaklarıma kapanmak oldu. Artık kızlığım ağrımaya başlamıştı, sabaha çok daha kötü olacağını bilsem de umursamadım. Birden sırtım duvarla buluştu ve vücudum gerildi. Beni tutarken içimden çıkıp sertçe geri girmişti. İnleyip tırnaklarımı göğsüne geçirdim, daha da sertleşti. Hızlı gel gitleriyle duvarda sürtünüyordum. Hala kayıtta olan kameraya baktım. Titreyen kayıtta ne yaptığımız gayet açıktı. Jungkook'un planı da. Dakikalarca devam ettik, artık sona yaklaştığımı hissedince vuruşları arttı. Yüksek sesle inleyip içimden çıkmasıyla boynuna yaslanıp nefeslerimi düzene soktum. Elimdeki telefonu çekip aldığında kendine yaklaştırmıştı. "Ben, bu kadının... Her zerresine aşığım." Nefes nefese olan konuşmasıyla kalbimdeki kelebekler hızlandı. Kamerayı bana çevirdi. "Eklemek istediğin bir şey var mı?" Huysuzca mırıldandım. "Mhh Jeon, acıyor." Gülmeye başladığında ben de tebessümle kafamı boynundan çıkartıp kameraya öpücük attım. "Seni çok seviyorum sevgilim." Ellerimle kalp yaptım ve kayıt sonlandı. Telefonu masaya fırlatıp bedenimi daha sıkı kavradı. Alınlarımızı birbirine yasladığımızda aynı nefesi soluyorduk. "Özür dilerim, beni beklemek zorunda olduğun için ve teşekkür ederim benim olduğun için." Dudağını öpüp karşılık verdim. Ben onu hep beklerdim, hep severdim... bitmistir
Herkes yazabilir lakin sen bambaşkasin genel olarak kurguların gerçekten cok güzel ve mantıklı Bu tarz kurgulari yazanlar cok fazla mantık hatası ve yazım hatasi yapıyor lakin sen hepsini ayri özeniyorsun
Sarkıyla okuyun lütfenn❤
Begenip abone olmayı unutmayın 😚
1-) Telefonumla oynamayı bırakıp duşa girmeye karar verdim. Havalar sıcak, günler sıkıcıydı. Çünkü o yoktu. Saat başı telefonumu kontrol ediyor bir mesaj veya haber olup olmadığına bakıyordum. Genelde olmuyordu.
Soğuk suyun altında ıslanan bedenim aklıma yaşadığımız doyumsuz anları getirince derin bir nefes verdim. Bu böyle olmuyordu, insan canından çok sevdiği birinden ayrı kalmaya nasıl alışırdı? Yakında askeriyeyi basacak ve kocamı ellerinden alıp orduları komutansız bırakacaktım. Tabii nerede olduğunu bilseydim.
Görev için yoktu yine, ne ulaşabiliyordum ne de bir haber alabiliyordum. Zordu asker eşi olmak. Hele de kendileri üst rütbede olunca...
Koskoca 1 ay olmuştu,hatta geçmişi bile. 37 gündür yoktu. Çüştü, yuhtu, yazıktı bana, bize...
Saçlarımı tarayıp birkaç kremle vücudumu nemlendirdikten sonra yatağımıza uzanıp üzerimdeki banyo havlusunu çıkarma gereği duymadan son kez telefonu kontrol ettim, saat gece yarısına gelmek uzereydi.
Beklemekten daha kötü bir şey varsa o da süresini bilmeden beklemekti. Adamı görmek için gün bile sayamıyorduk. Bir vardı, bir yoktu.
Uyku bastırınca telefonu kapatıp köşeye koydum, artık kokusu kalmamış yastığa her gece yaptığım gibi sarılıp gözlerimi yumdum.
Gelen tıkırtı sesleriyle istemsizce uyandım, gece gece neydi bu? Kalkacak gücüm yoktu, esneyip elimle telefonu yokladım saat gece 2 omustu. Gözümü ovuşturup umutsuzca karanlığı taradım, çaresiz bir serzeniş döküldü dudaklarımdan.
"Jeon?" Elbette ses gelmedi. Kafamı yastığa gömüp ofladım. Uyku sersemiydim, ya da rüyamda gördüğüm bey yüzünden dengem sarsılmıştı.
Kalıp elimi yüzümü yıkamak iyi fikirdi. Artık üzerimde olmayan Havlu yatakta dururken dolaba ilerleyip katlı asker tişörtlerinden birini aldım ve üzerime gecirdim. Popoma kadar kapatıyor, elbise gibi oluyordu. Yakasını burnuma götürüp kokladim. Hayal kırıklığıydı.
''Of bunun da kokusu gitmiş .'' Banyoya ilerleyip yüzümü yıkadım, saçlarımı elimle düzelttim, uykuda tekrar bozulacaktı ama olsundu.
Tırnaklarıma bakarak odaya döndüm. Uzamışlardı ve maniküre ihtiyacım vardı. Kafamı kaldırdığımda odada dikkatimi ilk çeken loş ışık oldu, ışık yakmış mıydım?
Kaşlarımı çatarak bakışlarımı etrafta gezdirdim. Yatağın üzerinde beni izleyen silueti gördüğüm anda dudaklarım aralandı. O kadar hazırlıksız yakalanmıştım ki ne yapacağımı bilemiyordum.
Güldü, çapkın bir şekilde elindeki havluyu kaldırıp burnuna götürdüğünde derince bir nefes almıştı.
"Bak bu sen kokuyor ama." Gülüşü büyüdü, kollarını açtığında bayılacak gibi hissettim, özlemden gözüm dönmüş olabilir miydi? Ya da o bir hayaldi. Hayır, henüz delirmemiştim. Yutkundum ve bir adım attım.
"Jeon?" Kaşları çatıldı.
"Kocanı özlemedin mi, güzelim?" Oydu. Gerçekti. Buradaydı. Ayağa kalkıp kollarıyla gelmemi işaret etti. Koşup boynuna atladığımda bacaklarımı da beline sardım. Sıkıca. Elleri anında belimi bulurken gözümden akan yaşları umursamadım. Kafamı boynuna gömüp kokladım derin derin.
"Jungkook." Geri çekilip yüzüne baktığımda beklemeden yanaklarını tutup dudaklarına yapıştım. O kadar tutkulu ve özlem dolu bir öpüşme başladı ki dudaklarımızdan ruhlarımıza kadar aktık. Belimdeki eli destek için popoma indi. Tişörtün içinden temas ettiğinde yaşanacaklar deli gibi isteklendiriyordu. Nefesim kesildi, nefesimi hep kesiyordu. Ayrıldım. Burnumu çektiğimde beni bebek gibi tutup tek elini yanağıma çıkardı.
"Şişt ağlama." Baş parmağı yaşları sildi.
"Jungkook."
"Ağlama bir tanem." O kadar şefkatle bakıyordu ki, daha çok ağlayasım geliyordu. Zaten kontrol edemiyordum.
Ellerimi saçına çıkarıp gezindim her yerinde. Kısa kesilmişti, her zaman olduğu gibi asker tıraşlı halindeydi.
Oradan boynunu yokladım ve göğsünde durdu ellerim.
"İyisin değil mi? İyi olduğunu söyle." Yine sıcak gülümsemesiyle bakıyordu.
"Seni gördükten sonra kötü olma ihtimalim mi var, hm?" Uzanıp yüzüme öpücükler kondurmaya başladı. Kaşlarım çatıldı.
"Cevap ver." Muzip bir bakış atıp dudağıma uzandığı sırada geri çekildim.
"İyiyim."
"İnanamıyorum." Özleminden hala geberirken kucağından inip karşısında dikildim. "Soyun."
"Ne?"
"Soyun dedim Jungkook. İnanmıyorum sana." Birkaç saniye bakıp gülmeye başladığında üzerindeki üniformadan kurtuldu, kemerini çıkarıp kenara bıraktıktan sonra pantolonunu indirip onu da çıkardı. Boxer ve tişörtle önümde dikiliyordu.
"Devam et."
"Bu kadardı." Çaresiz sesinden bir şeyler sakladığı belli olunca küfür edip tişörtü tek hamlede çıkardı ve yere attı.
Omzundaki sargıyı görünce sinirle soluyup yaklaştım.
"Bu ne?"
"Yara."
"Ne yarası?"
"Gönül yarası yavrum. Sensizlikten."
"Omzunda mı? Delirtme beni." Yanağımda kalan yaşları elimin tersiyle silip dik dik baktım. Gülümsedi.
"Gelsene bir şöyle." Kolumdan nazikçe tutup yatağa çekince geri adım attım.
"Hayır. Ne bu?" Sabır dilenir gibi kafasını yukarı kaldırıp nefes verdi.
"İlla uğraştıracak mısın güzelim?"
"Güzelim deme! Kızgınım ve açıklama bekliyorum." Dudağını ısırıp bedenimi süzdü ve ıslık çaldı.
"Sinirlenince daha seksi olduğunu söylemiş miydim? Ya da üzerinde benim kıyafetlerim varken?" Dudaklarımı araladım ama söyleyecek bir şey bulamamıştım, hep aynısını yapıyordu. Önce sinirlendiriyor sonra bundan keyif alıyordu.
Kaşları çatıldı, bir terslik vardı, yaklaştı ve önümde durdu. Bakışları hala bedenimdeyken pısma sırası bana gelmişti. Birazdan fena patlayacaktım.
"Kaç kilo verdin?"
"Ne?" Gözleri az önceki gibi haylaz değil ciddi bakıyordu. Bakışlarımı kaçırıp ensemi kaşıdım.
"Kilo vermedim."
"Sorduğum sorunun cevabı bu değil."
"Yaranın hesabını ver bana önce." Sert bir bakış gönderip kucağına aldığında çuval gibi omzuna atmıştı.
"Ya, bıraksana be adam!" Sırtına vurdum, sonra kıyamadım ama o kıydı, odada popoma yediğim şaplağın sesi yankılanırken tehlikeli bir pozisyonda olduğumuzu biliyordum.
"Durma ve çırpınmaya devam et." Sinirle soluyup banyoya girmesini tersten izledim. Beni tartının üzerine indirdiğinde artık kaçış yolumun olmadığının farkındaydım.
2-) Beni tartının üzerine indirdiğinde artık kaçış yolumun olmadığının farkındaydım.
"Ne gerek var buna? Saçmalıyorsun şuan." Cevap vermeden kafasını eğdi ve gözüken sayıya baktı.
"Güzelim bu ne!?"
"Ne, ne?" Parmaklarıyla burnunun kemerini tutup gözlerini yumdu.
"46 ne?"
"Azıcık vermiş olabilirim." Sinirli gözlerle banyoyu taradı. Hayır ama, günler sonra görüşüyorduk ve bana kilo hesabı soruluyordu. Gerçekten saçmalıyordu.
"Bıraktığımda 53 değil miydin kızım sen? Yemiyor musun hiçbir şey?" O da benim problemimdi.
"Yiyorum."
"Belli." Bıkkın bir nefes verdi, gülümseyip sırnaşarak kollarımı boynuna doladım, ikimizin de daha fazla dayanabileceğini sanmıyordum.
"Sen geldiğine göre düzene girer. Boş ver şimdi bunları." Gözlerini kıstı, eli belimi sahiplenici bir şekilde tutup kendine yasladığında hissettiğim şişlik yutkunmama neden olmuştu.
"Girer girer, yediricem ben sana bekle."
"Neyi?"
"Yemek, yemeği." Kafasını sallarken yaptığı imanın elbette farkındaydım. Sargısına baktım bu sefer. Nazik bir tonda konuştuğumda gözlerim de yüzüne ulaştı.
"Acıyor mu?"
"Hayır."
"Doğruyu söyle." Düşünür gibi yaptı.
"Hmm, biraz acıyor ama doktorun tavsiyelerine uyunca geçecek."
"Ne, ne dedi? Yapmak için eve gelmeyi mi bekledin? Hey, bu ne zaman oldu peki?" Oflayıp yine zahmetsizce kucağına aldı odaya dönerken.
"Yeni değil, doktor egzersiz verdi. Yatakta yapılıyor iki kişilik. Göstereyim mi? Denemek için sabırsızlanıyorum." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken göz kırpıp beni yatağa bıraktı. Kalkmaya çalıştım.
"Niye dalga geçiyorsun ki?" İç çekti.
"Büzülmüş dudaklarını görmek için." Uzanıp dudağımı öptüğünde karşılık vermedim. Fazla uzaklaşmadan fısıldadı.
"Bir daha yara konusu açılırsa seni bir hafta yürüyemeyecek hale getiririm." Kaşlarım çatıldı.
"Çok kötüsün." Güldü.
"Karımla baş etmenin yollarını biliyorum diyelim." Elleri tişörtümün eteklerine gittiğinde yukarı sıyırdı.
"Şimdi şundan kurtulalım, üzerinde sevsem de yataktayken tercih etmem." Ona izin verdiğimde çıkarıp bir kenara fırlattı. Özlemle bedenimi süzerken gözlerinden tek okunan bu değildi elbet.
Dudaklarıma yaklaştı tekrar, öpücüğünü karşıladığımda fazla uzatmadan ayrıldım.
"Ne zamandır buradasın?"
"İlk seslendiğinden beri." Kaşlarım havalandı.
"Neden cevap vermedin?" Omuz silkti. Ellerim kaslarına çıkmış dolanıyordu, her seferinde daha da gelişmesi haksızlıktı.
"Uykunu bölmek istemedim. Geri yatarsın diye düşündüm. Hatta yanına da gelmeyecektim ama... Dayanamadım." İçim sıcacık okurken mahcup ifadesini yemek istedim. O zaman yataktan çıkışımı da görmüştü. Havlusuz ve çıplakken. Aklımı okumuş gibi güldü, eli belimi okşuyordu.
"Evet sonra uykunu bir gecelik bölebileceğimi düşündüm, bencilceydi üzgünüm. Ama tekrar uyumak yerine kalkıp banyoya gittin."
"Sadece bir gece değil, her gece uykumu çalabilirsin, Jungkook. Buna asla hayır demem."
"Biliyorum güzelim." Dudağımı öptü tekrar, üstümdeki yerini sabitleyip ağırlığını vermeden dururken bir eli alttan kızlığıma doğru yol aldı. Dokunduğu anda kasılmış olmam hoşuna gitmişti. Biraz daha ilerledi.
"Islanmış olman bir tesadüf mü?"
"Rüyamdaydın." Gülümsedi.
"Ne yapıyordum."
"Egzersiz." Dudağımı dişlediğimde derinlere olan yolculuğu başlamıştı. Fazla oyalanmadan deliğimin etrafında birkaç tur çizip iki parmağını yolladı. Kafamı yastığa gömüp dudaklarımı birbirine bastırırken bu hisse böylesine yabancı kalmak hoş değildi.
"İnanamıyorum. Her seferinde özenle genişletiyorum. Ama sen yuvamı bozmuş oluyorsun." Sesindeki huysuzluğa normalde gülerdim ama duvarlarımı gezen parmaklarıyla bu zordu.
"J-jeon."
"Hm?"
"Parmağın değil." Kaşları çatıldı.
"Daha zamanı gelmedi, yırtarım." Yırtabilirdi, sabaha kadar aralıksız, istediği her şekilde...
Parmaklarını makas gibi hareket ettirdiğinde hissettiklerim yoğunlaştı.
"Neden bu kadar darsın? Ben buraya hayatta sığmam." Hayal kırıklığıyla konuşurken ne yapacağımı ben de bilmiyordum. Uzun süre görüşmediğimizde hep aynı sorun oluyordu. Parmaklarının aralığı arttı ama o da zorlanıyordu.
Nefeslerim hızlandı, zevk almaya başladığımda eline bulaşan sıvılarla daha kolaylaştı işi.
Dilini yanağının içinde gezdirirken tepeden bakışlarla bedenimi süzüyordu. Ürperdim.
"Gerçekten çocuk gibisin."
"N-ne?" Sinirli bakışlarının aksine sesi yumuşacıktı. Kendime dikkat etmediğim için kavga bile çıkartabilirdi ama yemekle aram hiçbir zaman iyi olmamıştı. O yokken de beni denetleyecek kimse olmadığı için bazen öğün atlıyordum. Bazen.
Parmakları hareketlerine devam ederken sabırsızca bekliyordu. Ben ise kuvranmakla meşguldüm. O yokken arada kendimi rahatlatsam da sadece parmaklarımı kullanıyordum, ve parmaklarım yetersiz kalıyordu.
"Ne zaman gideceksin?"
"Hemen sıkıldın mı benden?" Gülümsedim.
"Hayır. Gitme Jungkook." Koluna tutunduğumda yüz ifadesine karanlık bir ifade çöktü.
"Çok kalabileceğimi sanmıyorum."
3-) ''Çok kalabileceğimi sanmıyorum."
"Ne kadar vaktimiz var?"
"1 ay." Kederle başımı salladım.
"Olsun, bir hafta kaldığın da olmuştu." Eğilip alnımı ve yanağımı öptü.
"Bunları düşünme. Ana odaklan." Parmakları bedenimden ayrılırken erkekliği konumlandı. "Acıdığı an durdur."
"Her seferinde aynı şeyi söylemene gerek yok. Zaten acıtmıyorsun." Kötü bir şey dememiştim ama yanlış anlamasından korktum. Yavaşça içime kaydı, ellerim ensesine ulaşırken o daha da derinlerime gömüldü, karnıma kadar hissettiğim şişlikle başım dönmeye başlamıştı.
"İnsanın evi gibisi yok." Üzerimdeki yerini biraz daha rahatlaştırdı, bacaklarımı beline sarıp ona biraz daha yer açtım.
"Yarana dikkat et." Yüzünü buruşturdu.
"Günler sonra sevişiyoruz ve bunu mu önemsiyorsun?" İçimdeki varlığına alışmaya başladığımda cilveyle güldüm.
"Senin her şeyin benim için önemli."
"Ah bu gülüşle başım belada, askerlerin komutasız kalmasını istiyorsan devam et."
"Öyle bir ihtimalim var mı ki?" Yavaşça hareket etti, çıkıp geri girdiğinde belim gerilmişti. "Öyleyse çok isterim. Her gün yuvanda olduğunu düşün." Gözlerini yumup yutkundu ve aynı hareketi defalarca tekrarladı. Her seferinde daha sert oluşuyla karnımdaki yangın büyüyor, tüm hüclerime yayılıyordu.
"İkna oldum." Yandan bir gülüş attığında biraz daha hızlandı.
"Jungkook, hızlanabilirsin. Canım acımıyor." Kararsız kalsa da gözlerine bakıp ensesindeki saçları okşadım.
Hızlandığında ritmik hareketleriyle inledim. Hücrelerim teker teker alev almıştı.
"Çok özledim seni."
"Ben de çok özledim. En zoru da yastığından ve kıyafetlerinden silinen kokundu." Sertçe içime girdiğinde ellerim sırtına kaydı.
İnlememek için dudaklarımı birbirine bastırdığımda ikinci bir darbeyle sarsıldım.
"Güzel sesini benden saklama, lütfen." Bir vuruş daha.
"J-Jeon-ahh."
"Siktir, bunun bağımlısıyım." Sonraki dakikalar sesimi duyması için daha sert ve zorlayıcı geçmişti. Her seferinde biraz daha alışıyordum ve zevkten deliriyordum. O da benden farksız değildi. Islanmış saçları ve terden parlayan kaslı gövdesiyle karşı konulmazdı. Bulduğu noktaya yaptığı vuruşla resmen çığlık atarak inledim.
"Beni çıldırtıyorsun."
"Ahh Jung-kook" Adıyla inlediğimde aynı noktaya gelen seri darbelerle gözlerim zevkten kayar gibi oldu. Tutunacak yer aradım, sırtındaki tırnaklarım tenine gömüldüğünde aynı anda inledik. Mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Sırtında gezinen tırnaklarımın iz bıraktığını biliyordum. Bu hoşuma gitmişti ama kafasını boynuma gömdüğünde etimi dudakları arasında ezmeye başladı.
İntikam alıyordu, o da bende iz bırakıyordu. İtiraz etmeden kafamı arkaya atıp ona biraz daha yer açtım. Bedenlerimiz zaten birbirine aitti, istediğini yapabilirdi.
Gerdanıma inen dudakları göğüslerime kadar işkence ederek indi.
Bacaklarım titremeye başladığında son vuruşları yaptı ve içimden çıktı. Hala şişkin olan erkekliği kasıklarıma değerken üzerimden kalkmadan göğüslerimle oynamaya devam etti.
Dudakları arasına hapsediyor, diliyle ıslatıp dişleriyle eziyordu. Uzun süre sonra bu kadar zevk alıyor olmak doyumsuzca onu istememe neden oluyordu.
"Mhh, Kook." Kafasını tutup göğüslerimden uzaklaştırdım ve yüzlerimizi hizaladım. O kadar özlemiştim ki, ne yaparsam yapayım geçmeyecek gibiydi. Dudaklarını istiyordum, doya doya öpmek.
"Acıyor mu?" Kafamı hızla iki yana sallayıp dudağına yapıştım. Hoyratça öpüşürken ellerim de karın kaslarında dolaşıyordu. Her seferinde biraz daha kaslanmış oluyordu. Haksızlıktı. Tırnaklarımı teninde gezdirince dudaklarıma erkeksi bir inilti bıraktı. Nefessiz kalana kadar emdiğim dudaklarından ayrılıp gözlerine bakarak soluklandım.
"Yok, doyamıyorum." Kısık sesle konuşup yeniden dudaklarıma kapandı. En azından aynı şeyleri hissediyorduk. Popomu kaldırıp kasıklarına sürtündüğümde küfür edip ayrıldı. Koyulaşan gözlerine açlıkla baktığımı biliyordum. Üzerimden itip yana yatmasını sağladım. Yorgunlukla nefes verip kafasını bana çevirdi. Kucağına oturduğumda şişliğinin üzerinde sürtündüm. Ellerini ensesinin altında birleştirip beni izlemeye başladı.
"Bu anı hafızama kaydetmek ve her istediğimde ulaşmak istiyorum." Gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi. "Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Hayır ben yapacağım." Keyiflenerek izlemeye devam etti. Dizlerimin üstünde yükselip erkekliğini elime aldım. Avuçlarım arasındayken kafamı kaldırıp ona baktım.
"Yakından iletişim kurmanız çok güzel."
"Jungkook!"
"Bir şey demedim. Sahne senin." İçime alarak üzerine yeniden oturduğumda yine birkaç saniye beklemem gerekti. İleri geri hareketlerimi sürdürüp bir süre sonra kalkıp oturmaya başladım.
"Bunu daha çok denemeliyiz. Rahatmış."
"Ç-çok zor." Ama eğlenceliydi. Alıştığımda hızlıca zıplamaya başladım. Ellerimi karnına koyup belimi öne eğip devam ettim. Yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geldi ve yatağın ucuna oturdu, onun bacakları aşağı sarkarken ben hala kucağındaydım.
"Daha rahat edersin." İçimden çıkmadan yaptığı hareketler daha da tetiklemişti. Parmaklarımı saçlarının arasına geçirdim.
"Zıpla yavrum." Son gücümle devam ettim. İniltilerim yükseldikçe kafamı boynuna gömüp dudaklarımı bastırıyordum. Uzun saçlarımı toparlayıp at kuyruğu gibi tuttu ve okşamaya başladı. Saçlarımı hep çok severdi. Tekrar kucağına oturduğumda tüm ağırlığımı verdiğim için köküne kadar içimdeydi. Boğukça inleyip kafamı kaldırdım.
"Jungkook."
"Hm?" Saçımı okşamaya devam ederken dalmış gibiydi. "Çok güzelsin." Uzanıp dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. Boynuna sarıldım. "Yoruldun mu?" Dudak büzüp kafamı salladığımda şefkatle gülümsedi. "Gel." Beni kucağından indirmeden ayağa kalktığında masanın yanına gittik.
"Telefonumu alır mısın?" Uzanıp telefonunu aldım. "Fotoğraf çek, lütfen. Bir sürü olsun." Amacını anladığımda kamerayı açıp geniş açılı birkaç fotoğraf çektim. Saçlarım dağılmış gözlerim ıslanmıştı. Dudaklarımız şişmiş ve kan toplamıştı, kucağındaydım, içimdeydi, çıplaktık... Her detayı o kadar güzeldi ki gülümsemeden edemedim. Üst üste birkaç tane daha çektim.
"Video da çekeyim mi?" Hevesli soruma onay verince videoyu başlattım. İlk yaptığı dudaklarıma kapanmak oldu. Artık kızlığım ağrımaya başlamıştı, sabaha çok daha kötü olacağını bilsem de umursamadım. Birden sırtım duvarla buluştu ve vücudum gerildi. Beni tutarken içimden çıkıp sertçe geri girmişti. İnleyip tırnaklarımı göğsüne geçirdim, daha da sertleşti. Hızlı gel gitleriyle duvarda sürtünüyordum. Hala kayıtta olan kameraya baktım. Titreyen kayıtta ne yaptığımız gayet açıktı. Jungkook'un planı da.
Dakikalarca devam ettik, artık sona yaklaştığımı hissedince vuruşları arttı. Yüksek sesle inleyip içimden çıkmasıyla boynuna yaslanıp nefeslerimi düzene soktum. Elimdeki telefonu çekip aldığında kendine yaklaştırmıştı.
"Ben, bu kadının... Her zerresine aşığım." Nefes nefese olan konuşmasıyla kalbimdeki kelebekler hızlandı. Kamerayı bana çevirdi. "Eklemek istediğin bir şey var mı?" Huysuzca mırıldandım.
"Mhh Jeon, acıyor." Gülmeye başladığında ben de tebessümle kafamı boynundan çıkartıp kameraya öpücük attım. "Seni çok seviyorum sevgilim." Ellerimle kalp yaptım ve kayıt sonlandı. Telefonu masaya fırlatıp bedenimi daha sıkı kavradı. Alınlarımızı birbirine yasladığımızda aynı nefesi soluyorduk.
"Özür dilerim, beni beklemek zorunda olduğun için ve teşekkür ederim benim olduğun için." Dudağını öpüp karşılık verdim. Ben onu hep beklerdim, hep severdim...
bitmistir
Oha 46 mi kizda meme kalmamistir
Girermiş😊
Yazik la video cekiyor bir de ihtiyacı olur🙁
Abii bi hikaye nasil bu kadar güzel olabilir lan hic bitmesin istedim valla yenj keşfettim hesabını harikasin😻
Ay çok iyiydii aşırı akıcıydı okurken asla sıkmadı emeğine sağlık aşkım çok beğendimm
Ben de seni begendim ama hikaye paylasmiyorsun :(
@Alminawest aşkım vaktim oldukça paylaşmaya çalışıyorum 😙
@@cookyxangel bol bol müsait olursun inşallah o zaman
@@cookyxangel yaa teşekkür ederim askm, senin begenmen bir onurdur benim icin 😭❤️🔥
@@Alminawest dimi dimi...
Bu ne yaaa bu kadar mükemel olmalımısın be güzelimm😻
o senin mükemmel bakısın askm ❤️🔥🫶🏻
@@cynosurecatty yiaaa🤍😍
Herkes yazabilir lakin sen bambaşkasin genel olarak kurguların gerçekten cok güzel ve mantıklı
Bu tarz kurgulari yazanlar cok fazla mantık hatası ve yazım hatasi yapıyor lakin sen hepsini ayri özeniyorsun
cünkü severek yapıyorum ve güzel olsun istiyorum bir de size sunduğumda herhangi bir hata olmaması benim için önemli 🫶🏻
@cynosurecatty ah bir tanesin💖💝
Çok güzel olmuş yine döktürmüşsün bebeyim eline emeyine sağlık aşkomm 🎀🌹
Hikayeyle aşk yaşadım resmen 🙈😻😻
begenmene cook sevindim askmm 💓😽
@@cynosurecatty ayay sen yazarsın ben beğenmezmiyim bitanem 🎀🌹
😭🥹❤️🔥
@@cynosurecatty ya yok ağlama ben sana kıyamamki bende ağlarım 🤧😖😭
Herzamanki gibi mükemmel best yazarım❤❤
askmmm ❤️🔥
@cynosurecatty 😍❤
yeni nkkurgu nezaman gelir 8azıcık doyumsuzum mükemmel y7azıyorsun) lütfen çok bekletme
hskhskaja umarım askm
Kim yasaklı şeyler izlerse cennetten kovulur kim de hatırlatırsa affetdilir
Kanka okuma o zaman
Cok iyi lan
sag ol bebekkk ❤
Favori yazarım gelmiişş😭🤍
Hemen okuyorumm
😢❤
Çokkkk güzel 😭😍😍 yeni abonen
görmeyi en sevdigim yorum tarzı, aramıza hos geldinnnn askkk 😚💓
@@cynosurecatty hoşbuldukkkkkk🥰🥳
Yeni kurgu ne zaman lütfeeen gelsinn
İlkkkkk olamadımmm 🎉🎉🎉❤
olsunnnn önemli olan gelmis olman ❤🎉
@cynosurecatty 😘🎀🎀
O kadar zamandir aktif olmuyorsun ve bu yuzden favori kanalimi ozluyorum ki ben yazicam devamini nerdeyse
askmm yeni kurgu ne zaman gelirrr 🤍
11 saniyeeeee🎉🎉
helallll 🎉🎉
@cynosurecatty ehehe
Asker eşimi yerim
toplanın yemege gidiyoruz
@cynosurecatty leziz 😘
@cynosurecatty şu vampirin devami ne zaman gelecek
@@Alminawest cıkmaz ayın son persembesi 🫡
@cynosurecatty demee
Woow ilk
WoW ❤
@@cynosurecatty ❤
Vampirle ev arkadaşı olmak devamı nooollluuuurrrrr
insallah 😢
@cynosurecatty 🥺🫀🫀
asker dediniz kostum
kos askim koss
yeni kurgu ne zaman lütfen yaaaa
en iyi yazar der miyiz? deriz
teşekkür ederim bebeğim 😚💓
ama benden daha iyi yazanlar da var 🫶🏻
Hikaye daha gelmemiş
olabilir öyle seyler benden hızlısınız dopedlps
@@cynosurecattyevet canım
Daha çok taekook yaz lutfen ya yn sevmiyorum
yaziyorumm
Şarkı adı lütfennn
last on fire 😽
@cynosurecatty teşekkürlerrr aşkımm
@@Melomm3267ne demekkk