Ders Notları • Eleştiri ideolojik haklılığa dayandığında acımasızlaşır. • Hakikati talep edene hakikati söylememek büyük bir hatadır. • Hakikati talep edene retorikle cevap verirseniz ahlaksızlık yapmış olursunuz ama amacı hakikat olmadan soru soranı ciddiye alıp cevap verirseniz kendinizi aptal yerine koymuş olursunuz. • Gündelik dildeki bütün konuşmalar genellemedir. (Avukatlar hırsızdır, ergenler ukaladır, politikacılar yalancıdır.) • Bir konuşmanın birinci koşulu karşınızdaki insanın seviyesine göre konuşmaktır. • Tek kanatla uçanlar (akademisyenler) sadece nesri bilirler, espriyi bilmezler. • Sehl-i mümteni gerçekleştirilmesi imkânsız olan basitliktir. (Gözlerini kapatmazsan göremezsin, kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır.) Bu bir fikir adamının düşüncelerini geniş kitlelerle paylaşmayı gerçekleştirip gerçekleştirememe denemesidir. • Sloganik söylem denilen şey geniş kitlelerle irtibat kurabilme dilidir. Bunu her babayiğit kuramaz. • Şiirsel önermelerin amacı üslup, retorik önermelerin amacı ikna, diyalektik önermenin amacı hasmın susturulmasıdır. • Düşünme muhatabına göre değişik kılıklara girer. Muhatabımızdan biraz irfan beklemek hakkımızdır. • Türkiye’de devlet işin içinde olmadan toplumsal problemler tartışılamaz. • Siyasal tarihin düşünce tarihiyle senkronize kılınması çok zordur. • Ele aldığınız konuların/düşünsel içeriğin biçimi dinsel ya da düşünsel olsa bile amacı politiktir. • Tevil konusunda iki ana grup vardır. 1-Akıl ve vahiy arasında bir ilişki kurmaktan kaçınan felasife (aklı esas alıp vahyi dikkate almazlar, tevil etmezler.) 2- Aklı tamamen yadsıyan “vahy ne diyorsa doğrudur” diyen selefiyye. 3- Vahiy ile akıl arasında uzlaşma olduğuna inananlar (akıl lehine yapana mutezile, vahy lehine yapan eş’ariler) bunlar uzlaşmacıdır. Günümüzdeki dindar bilincin tamamı uzlaşmacıdır. • Felasifeyi temsil edenlerin dinle alakası yoktur. • Felsefede ateizmin de deizmin de değeri yoktur. • (kavramların) Arkasında politik bir mekanizma çalışıyorsa onları ciddiye alıp zaman harcama hatasına düşmeyiniz. • Deizmin siyasal arka planını dikkate almak lazım. • Türkiye’de dinle din dışılık arasında bir gerilim var. • Bir grup, M.Kemal’i dinsiz-imansız olarak tanıtmak istiyor. Bu karşı taraf için siyasal olarak büyük bir fırsattır. • Siyasette ve toplumsal ilişkilerde hakikatin fazla bir değeri olmaz, sonuçları ağır olur. • Deizmin ve ateizmin düşünsel içeriği yoktur. • Felsefede materyalist bir duruş sahibi olabilirsiniz ama ateist bir duruşa sahip olamazsınız. • Sistematik bir Tanrı inkârı olmaz. Bu tanrıyı yadsıyamazsınız demek değildir. • Ateist, “dinsiz-imansız-Allahsız-kitapsız” anlamından başka bir anlam taşımamıştır. • Deizm bir tavır/tutundur ve düşünsel bir tavır değildir. • Deizmin aydınlanmada bir değeri vardır, kilise yükünden kurtuldular. • Ateizm meselesinin sistematik olmaması ve bir anlamda başka kılıklara girmiş olmasının nedeni kılıç korkusudur. Deizm, kilisenin kılıcının kırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kilisenin kılıcı varken deist olmak mümkün değildir. • Tarihte hiç kimse doğrudan tanrıyı reddetmeye gerek duymadı, kuşkusunu bir tanrı karşıtlığı olarak ortaya koymadı. İnsanlar tanrının temsilcilerinin saçmalıklarına karşı koyduğunda büyücü sınıfı onları ateist olarak suçladı. • Ateizm bir anlam da negatif dindarlıktır. • Felsefe tanrıyı inkâr etmez, ihmal eder. • Tanrısalın bilgisi vardır, tanrının bilgisi yoktur. • Aristoteles muhteşem demek isterken tanrısal derdi. • Tanrı meselesine takılıp kalma bir düşünce kusurudur. • Kanıtlar başkalarına göstermek içindir, insan kendisi için kanıt üretmez. • “Tanrı bir birey mi kişi mi?” bunu yanıtlamaya başladığınız an düşünmeye başlamışsınız demektir. • Dindar bilinç ateizm sayesinde varlığı sürdürecektir. Her ateist bir teiste muhtaçtır ve tam tersi. • Tanrıya inanmak için kanıta ihtiyaç duymayız. Kanıt daima başkaları içindir. • Felsefenin dinle ilişkisi daima sorunlu olmuştur. Sokrates’in şahadeti felsefenin dil onuşunda verdiği kurbandır. • Felsefe halkın kavrama zaafı yüzünden kendine daha seçkin bir dil üretmiştir. (kutsal yalan dersine bakılabilir.) • Her devletin halkı manipüle edebilmek için dine ihtiyacı vardır. Kabilenin büyücüsü ile şefi her zaman ittifak etmiştir. • Ayasofya’ya dünyanın en büyük kubbesini koymak istediler bunun nedeni kubbenin siyaseti, kubbeyi tutan direklerin kiliseyi temsil etmesidir. • Ayasofya mimarisi dinle devlet arasındaki ilişkinin daima dini temele devleti tepeye koyarak çözdüğünün sembolüdür. • “Âlem hep vardı, hep varsa biri onu var etmedi.” Yahudilik Hıristiyanlık ve Müslümanlığın felsefeyle çatıştığı en büyük kon u budur. • Gazzali hakikat arayışında 4 yol olduğunu söyler 1- Kelamcılar 2- Felasife 3- Batınîler 4- Sufiler (Tanrı hakkında kanıtla uğraşmamış, peygamber gibi yaşayarak tanrıya ulaşmışlardır.) • İslam dünyası tanrıtanımazlık üzerinden bir düşünce konusu olarak tanrıyı kanıtlama konusunda havanda su dönmüştür. • Kâfir ve müşrik demek ateist demek değildir. • Kur’an’da tanrının varlığa delalet ayet ayet yoktur. • Dini tecrübe ussal zemine asla yükselemez. Her zaman temel bir insani ihtiyaç olarak (bağlanma ihtiyacı olarak) ortaya çıkar. Bu ihtiyaç (içinde yaşadığı dünyayı bir bütünlüğe kavuşturup anlamlandırma çabası) büyücü sınıfının eline geçer, şefle anlaşırlar ve dinler bir tahakküm aracı olarak varlığını sürdürürler. Din toplumsal bir olaydır, düşünsel bir olay değil. • Dinin 18 ve 19. Yüzyılda usun konusu olması kısmen deizmin ve ateizmin ortaya çıkması kilisenin gücüyle alakalıdır. • Din hakkında konuşmak kolay değildir, kral ve rahipler buna bozulur. • Halkın yaşamı dinin vesayeti altında geçer. Buna kilisenin de kılıç sahiplerinin de ihtiyacı vardır. • Gizem ve büyünün olmadığı yerde inançlar anlam verme gücünü kaybeder. “Dünyanın büyüsü bozulmuştur.” • Evrensel tanrı imparatorluk zamanının ürünüdür. • Türkiye’de deizmin sosyal değil siyasal bir karşılığı vardır. • Kelamın da tasavvufun da içinde bulunduğumuz çağda gücünü kaybetmesinin nedenlerinden biri bilimin açıkladığı alanın çoğalmasıdır. • Bireysellik arttıkça büyük toplumsal anlatılara ihtiyaç kalmayacak. • Ben ateist değilim demek ben tanrıya inanıyorum demek değildir. • Tanrısalın tarihi bilinmedikçe tanrı üzerinden bu konuları tartışmak yanıltıcı olacaktır. • İnanma olmadan insan varlığını sürdüremez. • Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır, lakaydi olmak sadece bir tercih değildir zarurettir. • Olması zorunlu olan şey vaciptir. Mümteni yokluğu zorunlu demektir. Mümkin varlığı da yokluğu da zorunlu olmayan demektir. İnsan vacipler üzerine dua edemez. • 2x2’nin 4 etmesi için dua edilmez. 2x2’nin 5 etmesi için de dua edilmez. Dua varlığı ve yokluğu mümkün ise olur. Modern dünyada bu mana imkânın alanı azalıyor. • Bilinemeyenin alanı azaldığı sürece dine olan ihtiyaç alanı azalıyor. • İnsanın inanca ihtiyaç duyması aynı inanca ihtiyaç duyması demek değildir. • Geleneksel inançlar kendilerini sürdürebilecekleri zeminden yavaş yavaş çekiliyor. • Bir düşünce adamının görevi manipülasyonlardan uzak bir biçimde kendi halkını aydınlatmaya çalışmak olmalı. Bazen halkın hoşuna gitmeyecek şeyler söylemeli. • Türkiye’de dindarlık geleneksel biçimde devam ettiği sürece din-dışılık da aynı ilkelliği muhafaza edecektir. Felsefe bu konularda ana sahalardan uzakta kalacaktır. Genel kitlelerin sığlığından kurtulmanın tek yolu zaman zaman suyu bulandırmaktır.
Fabrika da çalışan bir işçiyim. Bir kaç yıldır dücane hocayı keşfetme dönemim oldu.kitaplarını okumaya çalıştım, bersay’da ki derslerinide izledim, düşünce dünyamıza hançer sapladınız. Teşekkürler Hocam , var olun😊 mantık derslerini bekliyorum Hocam.
Sizi tanıdığıma memnun oldum. Tamda bu aralar, dinin ve hayatın üzerine cesurca yazan islam bilgisine ve felsefesine hakim birisi var mı derken, size denk geldim. Bu konularda okumalar yapmaya başladım. Benim inancım teori ile pratiğin birleştiği noktalardır. Sadece okuma ile değil deneyimleme ile kavrayıştır. Ateizm ve Deizm ile ilgili düşüncelerime farklı bir bakış açısı eklediniz. Teşekkür ederim. Kadim inançlara ve bu inançların doğa ile iç içe olması beni çok etkiliyor. Düşüncelerim ile doğada bir bağlantı kurmak beni manevi olarak büyük bir tatmine getiriyor. Sadece kitap okumak sentetik geliyor. Uygulamalı olarak yapılamadıkça dinlere baktığımda aslında pek din seçme şansımızın olmadığını düşünüyorum. Doğduğumuz eko sistemin bize verdikleri ile inançlar geliştiriyor. Ömrümüzü tamamında dahil bütün dinleri araştırıp anlamlandırmaya yetecek zamanımızın olmadığını düşüyorum. Deizimi de bu noktada belirttiğiniz gibi kibarca düşünceleri karşı tarafa belirtme olarak görüyorum. Ateizm ise daha kestirip atmak ve bu tarz konularda muhabbeti sonlandırmak gibi geliyor. Din ile ilgili konuşmak gerçekten çok zor. Benim en son geldiğim nokta bütün insanların ne olursa olsun bir bütünün parçası dünyanın evrenin ve bütün kavrayıp,kavrayamadıklarımız ile aynı şey olması gerektiği var. Her şeyin değiştiği gibi bizde değişiyoruz ve gelişiyoruz. Biz olarak bakabilmek önemli gibi geliyor.
ahh Dücane hocam keşke siz hep konuşsanız... hayatınım en güzel ve en anlamlı saatleridir sizi dinlediğim zamanlar ve bunda çok ciddiyim. Sağ olun var olun...
Bu sohbetlerden sonra hadsiz hudutsuz bir boşlukta;sağır , kör ve dilsiz kâinatta , anlamsız ve amaçsız bir şekilde yaşayıp ölen ve hiçliğe yokluğa karanlığa giden bir hal oluyor insanda.Dücane bey in birikimine , sürekli satır arasinda değindiği "40 yıllık bu işlerdeki birikimine" saygı duyarım.Fakat en nihayette onun dediklerinin hakikat olup olmadığı meçhul,onun yaptığı tarihsel olarak dini-felsefi her türlü literatürü okuyup ,kendi zihin süzgecinden geçirip kendi dogrularina veya önermelerine ulaşmak.her insan gibi kesinlikle onun da içinden çıkamadığı ve mecburen kayıtsız kaldığı kendi soruları var.O yüzden onun dediklerini dinlerken ve fikirlerini tasdik ederken ,onun ilminin istibdadından bağımsız düşünmek lazım.
@@DucaneCundiogluResmiKanal Videolarınızdan özet çıkartılmasına razı gelmeniz, bu konuda anlatınızı, özünden kopuk, beylik cümleler kisvesine dönüşme riskini görmemenizi, dersin insicamına aykırı şeklinde bir eleştiri yaptığımda "Hocadan izin aldık saçmalamayın takdir ve teşekkür etti" gibi bir cevapla karsilasmam.. Kanalinizi yöneten ergen zekalarin edep sınırlarını görmezden gelmenizi de engellememeli..
Merhaba Hocam. Müsait olduğunuzda biraz da kısaca kendinizden bahsetmenizi isterdim. Hayatınızda kırılmalara yol açan anlarınızdan bahsetmenizin genç nesillere faydası olabileceğini düşünüyorum.
Hocam, oyle derin ve etkileyici bir bilgiye sahipsiniz ki...dinlemek ve anlamak ayricaliktir... bunun kiymetini bilmeyenlere soyleyecek bitsey bulamiyorum...
Değerli hocam, sizi karı koca bazen ayrı ayrı ve bazen de birlikte dinleyerek konuşmalarınız üzerine beraberce kafa yoruyoruz. Bizim ve ülkemizin düşünce ufkunun genişlemesine yaptığınız katkılardan dolayı müteşekkiriz. Bu aralar Daryush Shayegan okumaları yapıyoruz. İran ve Türkiye'de din-modernleşme dinamikleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar ile Shayegan'ın kültürel şizofreni tezi hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyoruz. Bu konuda bir yayın yapabilirseniz çok seviniriz.
Hocam dimağınıza, ağzınıza sağlık, teşekkürler. Yıllarca "La" diyerek, Tanrı dışında diğer tüm ilahları bilerek, idrak ederek reddettiğime inandığım bir bilinçle yaşadım ve hayatımı bu düstura göre sürdürdüm. Sonra bazı kasırgalar oldu ve benim aslında kayaya kazınmış ama üstü kumla örtülü sorularımı, sindiremediklerimi o kum fırtınası aldı götürdü. Bu çıplaklık hem kör gözlerimi açtı, hem de beni kör etti sanırım. Uzay boşluğunda düşercesine amansız bir dokunamamazlık. (Sizin önerinizlie izlediğim Le Feu Follet'ın bir sahnesinde, baş kahraman doktora diyordu ki " I can see the things but I can't touch them). Param parça olmak pahasına bir yere çarpıp durmak istedim ama bu oldu mu yoksa hala düşüyormuyum bilemiyorum sanırım. Ama kayıtsızlık ve bilgelikle ilgili sözünüz bana Hz. Ali'nin " Ben onun ilah oluşunu ettiğim duaları kabul etmeyişinden bildim" sözünü hatırlattı. Çoook sonra fark ettim ki, ben Tanrı nedir bilmeden, Tanrı kimdir sorusuna kendi kanaatimce tahkikî imanla inanmışım. Oysa ki mesela, "Tanrı bizi neden yarattı" sorusuna aldığım "Güzelliğini göstermek için" sorusuna, putlarını yediğini hatırlayan müslümanlar gibi bakıyorum. Tanrı Tanrı yapan her şeyden bağımsız, her şeyden özgür olması iken, ilk olarak "istek" ve hatta dindirilmesi gereken bir istek zühuruyla bir kendini gösterme ihtiyacı hissetmesi ve de bunun giderilmesini "özgür irade" verdiği yarattıklarının kararına bırakmasını şuan tanrılığın şanına çok aykırı buluyorum. Tanrı murad eder daha doğru belki ve biz bu murad olmuşluklara maruz kalıyoruz. Kayıtlı olsak ne, kayıtsız olsak.
Sizi her dinlediğimde hissettiğim ; söylemek istediğiniz ile soyleyebildiginiz arasındaki çetin bir mücadelenin izlerini taşıyor olmasından ibaret.. ve her konuşma sonrası ağır bir yorgunluk hissinizin yansimasi
Hocam merhaba ben Avusturya’dan sizi çok severek takip ediyorum ve sizin gibi bir beyini tanıma fırsatım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum..sizinle tanışma meselemi kısaca aktarmak isterim izninizle. 25 yaşıma kadar bende milli dini duyguları ideolojik anlamda aileden ötegelen doğru bildiklerini doğru bilerek yaşıyordum fakat sonra bir olay yaşadım ve çok korkarak çekinerek ciddi derecede önyargılarımı kırarak büyük girdaplar sonu sorgulamaya başladım ve içte içe hesaplaşırken biraz da araştırmaya başlayınca vardığım noktada sizinle tanışmış oldum ve takip ettiğim andan itibaren hocam okadar güzel izah ediyorsunuz ki herşeyi ,düşüncelerinizi çok benimsedim ve sizden öğrendiklerim hayatıma yön veriyor.. rahmetli babanızın deyimiyle dü-cane siz iki can olmaktan çıktınız bir çok cana can katmaya başladınız hocam..sevgi saygılarımla 👏
Dücane Hocam merhaba, yayınlarınızı bir tesadüf ile buldum. Sizi tanımış olmak inanın çok değerli benim için. Öncelikle konu başlığına gidiş yolu ve çevresinde anlattığınız konuların başlık bilgisi kadar değerli ve geniş olmasını yine çok bilgilendirici buluyorum ve hoşuma gidiyor çünkü ben bir konuyu ele alırken başını ve onun gidiş yolunu isterim zaten başlık o zaman açılıyor. Böylece insanları düşünmeye sevk ediyorsunuz. Onun dışında yayınlarınızın din, bilim, felsefe, toplum, sanat, tarih, kültür..vs gibi konularda kafası karışık ve hatta bilgisi yetersiz bir toplum ve gençlik için çok faydalı. Bazı videolarınızda 30 yıl gibi bir emeği özellikle dini konulara ayırmanın pişmanlığını hissettiryorsunuz. Bence sizi değerli kılan da bu bilgilerin derinliği ve emek emek araştırılmış olması. Böylece Din konusunu bildiğini iddia eden veya karşı olan kesime daha bilimsel, tarafsız, açıklayıcı, karışıklığı çözücü yöntemler sunuyorsunuz. Bu emekleriniz olmasaydı bu kadar net, güven dolu ve tecrübe ile anlayarak aktaramazdınız diye düşünüyorum. İşin en değerli kısımlarından biri de bu bence. Ben okumayı seviyorum, ancak kendimi en çok felsefe kitaplarında buluyorum adeta. Sizi dinlerken de heyecanınıza ortak oluyorum. Tüm emekleriniz için teşekkür ederim. Yapabilirsem online eğitiminizi katılmayı çok istiyorum. Sevgilerimle,
Yazdıklarımın tamamı şahsi maceralarımdan edindiğim izlenimler ve kanılardır.Bu yüzden okurken doğru-yanlış ya da eksik-fazla bağlamında bakmamanızı öneririm. Çok dindar bir çevrede büyümüş ve iyi din eğitimi almış biri olarak kendi dinimi hep akla ve mantığa uygun düşündüğümden dinimi sınamaktan hiç korkmadım.Her ne soru gelirse gelsin , her ne yorum yapılırsa yapılsın rahatlıkla cevaplanacağını ve eğer karşımdaki insan kabul etmiyorsa bu durumun tamamen karşımda ki insanın kalbinin mühürlü olmasından kaynaklandığına da ateşli bir şekilde inandım.Orta okulda kendi çapıma bakmadan böyle buyurdu Zerdüşt kitabını okuduğumu hatırlıyorum.Tabi ki bir şeyler öğrenmek için değil düşmanı tanımak için,açıklarını bulmak için.Tabi ben bu kadar ateşli bir mümin iken ben mi onları bulurdum onlar mı beni bulurdu bilmem hep soruları olanlarla tartışma içinde buldum kendimi.Çok insanın sorularına cevap vermiş , ciddi miktarda insanında cevaplarımdan mutmain olduğunu söyleyebilirim.Kendi kendime de soru sormaktan hiç çekinmedim ne de olsa dinim kendi kendine olan güvenini ve akletmez misiniz ? sorusunun muhatabı olarak akletmem gerektiğini düşünmeyi seviyordum.(akletmenin ne demek olduğunu bilmesem de ) Velhasıl kelam işim gereği çokça yalnız kalan biri olarak, kendime giderek zorluğu artan sorular sordum. Özellikle hocanın dediği Allah'ın varlığına kanıt meselesinde tıkanmış kalmıştım. Allah'ın nasıl olduğunu bilmeden varlığını nasıl kanıtlayabilirim? Zatından sıfatından tanımak değil direk varoluş şeklini bilmediğin bir şeyin var olduğunu nasıl kanıtlarsınız ki ? Hiç bilmediğim bir maddeden , hiç bilmediğim bir mekanda, hiç bilmediğim bir şekilde var olan bir şeyin(tanrı'dan bahsetmiyorum) var olup olmadığını söylemek için bile bir şeyler bilmem ya da halihazırda içinde bulunduğum evrene bakıp yorum yapmam gerekirken,bu evrende var olan hiçbir şeye benzemeyen ve ezeli ve ebedi (maddeden bağımsız) , sonsuz,zamansız,mekansız bir olguyu nasıl kanıtlamak mümkün? Uzun düşünceler sonucu eleye eleye elimde sezgisel kanıt dedikleri mesele kaldı.Diğer hiçbir şey kanıt olamazdı.Matematiksel olmayan sezgiyle önerilen kanıt ise kanıt olamayacağına göre elimde kanıtım yoktu.Yazıyı daha da uzatmadan vardığım sonuca gelirsek bu dünya da kimse korkunun,sevincin,umudun,hırsın,öfkenin var olduğunu kanıtlayamaz..Ama Korkan, uman,hırslanan,öfkelenen var oldukça her insan biliyor ki bunlar var.Bu dünyada umut eden bir insan kalmadığında umut yoktur.Ama bir kişi bile umut etmeye devam ediyorsa umut vardır. Tanrı da böyledir. İnsanlar bir çok şeye inanırlar. Ölümün bir son olmadığına inanırlar, yapılan haksızlığın cezasız kalmayacağına inanırlar, En mühimi en korkulası,en sevilesi, en var olduğu umut edilesi,en istenesi biricik Tanrılarına inanırlar.Şekli değişir şemaili değişir ama sonuç olarak inanan varsa Tanrı vardır, inanan kalmadıysa tanrı yoktur.Bireysel olarak ise inanırsan vardır inanmazsan yoktur diyebilirsin bu dünya içindeki bir insan olarak. Başkaca da bir şey çıkaramadım ben bu konudan, çıkaranı da görmedim açıkçası varsa okumadığım kaliteli bir şeyler önerirseniz yeniden düşünmeye açarım bu faslı.(duygular için bazı hormonların varlığından söz etmek ve bak hormon var o yüzden var demek , bak insan var o yüzden Tanrı var demek gibidir, inanıyorum ki varlığından beri bir tanrı arayan beyinde bu işleminde bir hormon silsilesiyle alakası vardır.). Bu düşünce silsilesinin bana bir çok faydası oldu ki o da şudur: -Tanrı var diyen de ile Tanrı yok diyen de haklıdır. -Tanrıyı bildiğini söyleyen de umursamayan da Tanrı hakkında aynı bilgiye sahiptir. -İnsanların kendi hayatları içinde neye inandığını hoş görme ya da görmeme yetkisi kimsede yoktur.Çünkü kimse o hakka sahip değildir. -Esas sorun dinler ya da ateist-deist v.s değil tebliğ ,aydınlanma ve aydınlatma hareketidir.(bir başkasına kendi inancının empoze edilmeye çalışılması ) -Tanrı bizi yaratmış ise karar onundur, biz tanrıyı fert fert , her birimiz ayrı yaratıyorsak karar her ferdin kendisinindir. -Benim şuan ne olduğumu neye inandığımı merak ediyorsan Sana ne ? -Senin için hangisi doğruysa doğru bana ne ? -Benim gibi bir bireyin bunca şeyi anlaması demek orta doğululuktan dünya insanı olmaya , hatta sadece ve sadece insan olmaya olan çabama ait en değerli fayda demektir. -Peki neden yazdım bunca şeyi? Hocanın samimiyetinden etkilendim sanırım.Paylaşmak istedim.
Yazı güzel beğendim teşekkürler ..Spinoza'nin Ethica kitabını tavsiye edebilirim size bu konuda hem tanrı konusunda hem duygular konusunda bana yol gösterdi en azından zihin açıcı bir kitap ..henüz yolun başındayim tabi birde siz okuyun okumadiysaniz
Bende o sancılı dönemden geçtim kardeşim naçizane tavsiye vermek gerekirse ne Böyle buyurdu Zerdüşt ü oku ne spinozayı takip et ne Gazali yani söylemek istediğim kısaca sen varsın fikrin var cismin var hele Bi sen önce yok ol soyutla kendini ezberden kaç kimsenin fikri seni yanıltmasın önce sen özgün bir fikir oluştur sonra dilersen hepsini okursun.. Anlatamadım demi 😁neyse
@@ULUKURT90 bence mümkündür ama imkansız gibi düşünüyorum zaten günümüze değin süre gelen bütün fikirlerin bir cıkış noktası vardır Misal verecek olursak aristotalesin devamıdır felsefecilerin neredeyse bütün söylemleri tabi arada itirazlar da yok degil işte onlar özgün fikirlerdir diye düşünüyorum. İslam düşünürleri de aynıdır bence marjinal olacam diye sapıtmamak mühimdir ince si orası. Demek istedigim güzel kardeşim dallanıp budaklanırsak objektif olamayız meseleyi sindirip, diger zatlar ne demiş ondan sonra bakmakta fayda var. K. Bakma zamanını çaldım i akşamlar.
@@sanha.5031 Extra bir de hoparlör sistemi almaya gerek yok hocam başka videolarda sorun olmuyor. Mikrofonun seviyesini en yüksek düzeyde açabilir Dücane hoca.
Videoları defalarca ve farklı ortamlar aracılığıyla test ettik, hepsi de gayet iyi durumda. (İlk videolarda mikrofonu kendi masaüstü bilgisayarıma tanıtmak vakit aldığı için bilgisayarın kendi mikrofonuyla idare etmek zorunda kalmıştım ve o nedenle zaman zaman ses sorunları yaşamıştık. Fakat aynı videoları biz de dinledik, farklı cep telefonlarından, ipad'den, masaüstü bilgisayarlardan vs., ama şikayet edildiği gibi bir sorunla nedense karşılaşmadık, dolayısıyla sorunun alıcılarda olduğunu düşünüyoruz, başka bir gerekçe, farklı bir neden gösterebilecek arkadaş varsa, lütfen buyursun açıklasın, ki biz de durumu yeniden gözden geçirelim.
@@DucaneCundiogluResmiKanal hocam akşam ki video gayet güzeldi ses harikaydı inşallah bozulmaz. Hocam Marmaris' e gelmişsiniz bana teğet geçmişin. Geçen çarşamba akşamı UA-cam kanalında canlı yayında bekledim durdum ama nafile.Bizi mahrum bırakmayın bir sohbet alacaklıyız. İyi ki varsınız.
Hocam sancılarımız hiç bitmeyecek di mi? Sizi dinlediğimde hüzün,öfke,ümit,boşverme,başını alıp gitme ve sadece yaşama,daha çok okuma,kitapları bir yana atma,bir daha asla sizi dinlememe ve bir sonraki adımı dört gözle bekleme,bolca ağlama feryat etme gibi duygu ve fiilleri aynı süreçte yaşıyorum. Aslında bana bir açıklama borçluymuş hissettiriyorsunuz aynı zamanda.
Yoldaşlar dostlarım Hoca söylemiyo pek ama bi katıl butonuna tıklayıp 15 lirada olsa katkıda bulunun. Parayla zerre bağı olmayan hocanın şu çekim işleri için felan yanında bi adamı istihdam etmesini sağlayamıcaksak nasıl bilinçli bi kitle olucaz ? Çok az minnacık bi fedakarlık. Örenciler müstesna onlara 15 lira çok para :)
Hocam sizin konuşmalarınızı dinlemeye başlamadan önce kulağıma küpe bir sözünüz gelir aklıma hep. Mealen: "islamın akla ihtiyacı yoktur, lakin müslümanların akla ihtiyacı vardır." Her seferinde bu ülkenin entelektüel aydınlanmasına büyük katkı sağlayacak "eleştiri" leriniz için yeniden heyecanlanıyorum. Eski okuyucunuz ve uzaktan talebeniz olarak ( neredeyse artık her konuşmanızda vurguladığınız için ayrıca seviniyorum) yazacağınız eserleri bekliyorum. Hasretle..
Dücane Bey merhaba, Günümüzde muhtemelen pek fazla ateistin kafasında olmayan, dolayısıyla bence geçerliliği tartışılır bir ateizm resmi çizdiniz. Felsefe tarihinde ateizmin nasıl tanımlandığı/algılandığı şimdilik şöyle dursun (çünkü orada da bir uzlaşım yok, bkz. Stanford Felsefe Ansiklopedisi) güncel kültürlerde, şimdiki zamanda, Türkiye'de ve başka ülkelerde, şu diyalogdaki "B" kişisinin tavrıdır artık ateizmin özeti bence: A: Merhaba B, bizce her şeyin yaratıcısı olan, sonsuz güçlü, zamansız bir üst varlık var. Biz ona "X" diyoruz. Şu, şu, şu özellikleri, istekleri, yaptırımları da var... Sen de bizimle bu varlığa inanır mısın? B: Bu iddiaların için bana evrensel geçerlilikte herhangi bir kanıt gösterebilir misin? A: Hayır. B: Kusura bakma. Hayaletlere, goblinlere, çiçek perilerine niye inanmıyorsam (isteyen "...bunları niye hesaba katmıyorsam...", "...niye yokmuşlar gibi yaşıyorsam..." diye de okuyabilir, fark etmez.) senin iddiandaki varlığa da aynı şekilde inanamam. Kanıt bulduğunda tekrar konuşalım. Konu bundan ibarettir. Aklı başında hiçbir ateist "Tanrı yoktur", "Tanrının olmadığından eminim" demez, "şu anki kanıt havuzu böyle bir varlığa işaret etmiyor" diye düşünerek tanrı yokmuş gibi yaşar sadece. Dolayısıyla ateizmi teizmle, dindar bilinçlerle denkleştirmek, aynı problematiğin birbirine denk iki yüzünden biri gibi göstermek, en azından "ateizm" kavramı etrafında bugün oluşan anlamlar çerçevesinde karşılıksızdır. Ateistler, nasıl ki "ahayaletizm" diye bir sözcük yoksa "ateizm" sözcüğü de olmamalıydı diye düşünür. Ateistler belli periyotlarda ateizm ibadetleri etmez, günlerinin bir bölümünü ateizme ayırmaz, diğer ateistlerle birlikte bir grup olduklarını ve hayata aynı yerden bakıp aynı şekilde anlamlandırdıklarını düşünmez. Ateistler, aynen sizin gibi Dücane Bey, dindar bilinçlerin, özellikle üst düzeyde kurumsallaşmış monoteistik dindar bilinçlerin günümüze, geleceğimize yaptıklarından rahatsız olur ve bunların olmadığı bir yaşamın daha değerli olacağını düşünür. Ateizm ve ateistler bazı dindar bilinçlerlerin yüz yıllardır yedikleri ve hâlâ inatla yemeye devam ettikleri sistematik, kurumsallaşmış ve dolayısıyla zararları çok büyük bazı haltları, halkın ortak bilinci önüne kristal berraklığında koyacak bazı insanların yetişmesine vesile olan kültürü oluşturur. bkz. Stephen Fry'ın iq2 münazarasında Katolik Kilisesi'ni anlatışı: ua-cam.com/video/rDsrEpv9nmM/v-deo.html
Asıl bize teşekkür etmek düşer. İlgimi çeken konularda çok faydalı olduğuna dair bilgileri sunduğunuz için tekrar teşekkürler. Bayramınızında sağlıklı geçirmeniz dileklerimle.
Hocam yaşıtız ama bu akşamki söyleşiniz o kadar anlamlıydı ki (anlayana,anlayabilene) saygı ile ellerinizden öpmek isterdim.Yüreğinize,beyninize ve sözcüklerinize sağlık..
Hiç duymadığım düşünmediğim tesbitler yapıyorsunuz hocam,özellikle tanrısallık mevzunda söyledikleriniz ,beni şok etti aynı derecede de karanlıkta kalan bir çok sorumu aydınlattınız
Cömertce bilgi paylasımlarinizdan dolayı şükranlarimi sunuyorum hocam.Olumlu tarafından bakmak gerekirse, size yönelik ergen elestirisi yapan ahali olmasa satır aralarında ifade ettiginiz hususları dinleyemeyecektik. Şunu da ifade etmeliyim ki hakikate talip olanlar arka sıralarda sizi dinleyenler benim gibi. Emeginize,yüreginize saglik. Tekraren tesekkurler.
Son 45 dakikayı daha dinlemedim ama Dücâne Bey o kısımda da söylemediyse o “tanrıyı ihmal etme, tanrıya kayıtsızlık” diye değindiği durum “*apatheism*” olarak tanımlanıyor. 2001 senesinde yani nispeten yeni isimlendirilmiş. Merak edenlere…
Emeğinize saygı duyduğum için ve en önemlisi düşüncenizde samimi olduğunuz için, doğal olarak dünyamla bütünleştirdiğim için abıne oldum.Zamanla değişmeniz kabuğunuzu kırmanız muhteşem birşey.Allah utandırmasın.
Bugüne kadarki videolarınızı cansız yayın olarak izledim. Yorumcuları okudum. Birazda doğu felsefesi/dini üzerine sohbet olabilir mi? Zerdüştlük, Budizm, Hinduizm, Şintoculuk. Bunların Antik Yunan ve Islamdaki karşıtlıklar ve benzerlikler. Doğacılık gibi.. Teşekürler
Üstadım yine açmazları ve çelişkileri sorunsallaştıran, kavramsal düşüncenin kanıta ihtiyaç duymayan doğası üzerinden Tanrı(sallığın)nın us oluş karakterini vûzuhata kavuşturan muhteşem bir analiz ile teist, deist ve ateist yönelişin felsefede dikkate alınmayan inançsal ve siyasal boyutunu ortaya koymanız dikkate değer olmuş. Düşünenlere...
Çok geç olmadıysa eğer ben şöyle düşünüyorum insanda var olma iç güdüsü var. Varlığını sürdürmek istemesi var. Bunlar kanıt değil evet ama yokluk insana iyi gelen bir şey değil, bir şeyin varlığı iyileştirir. Varlık insana iyi gelir bu yüzden tanrı vardır diye düşünüyorum. Tanrıya asla ulaşamayız ama akıp giden hayatta insan da olduğu yerde duramaz bir şey yapması gerekir sorgulamadan var der çünkü akip giden hayatta yanlış bile olsa tanrıya inanmak iyidir diye düşünüyorum. Bu yüzden "tanrı var" der. Bir şey yapması gerekir ve bu tanrı tabiri buna genelde uyar bence. Sayın Dücane hocam inşallah görürsünüz düşüncenizi merak ettim. 🙏
"İnsanlık için iyi olan her şey doğrumudur, doğru olan her şey iyimidir?" Sizden başka bir sohbetimizde duyduğum bu soru kişisel olarak ufkumu açtı. Galiba en iyi özet bu soruda gizli.
Hocam azcık da bilim felsefesi mevzusuna değinseniz, Karl poper, Lakatos, Kuhn, Feyeneberg VS.. Sadece fikirlerinizi ve tavsiyelerinizi merak ediyorum.. Birde bu akıllı tasarımcı, hassas ayarcı cemaat hakkındaki fikirlerinizi öğrenmek isterdim.. Teşekkürler..
Dinlerken Bergman'ın Kış Işığı filmine ilişkin yazdığınız yazı aklıma geldi. 'Yaz Soğuğu' ile yıllar önce UA-cam'da karşılaşmıştım, güzel bir müzik eşliğinde sunulmuştu ve zamanında etkilenmiştim gerçekten. Şu an dinlesem yine etkiler beni sanırım, ama elbette o zamanki kadar değil. Değişiyor insan
Nefesinize, varlığınıza, sağlığınıza bereket! Sesin çok az olmasına rağmen heyecan ve zevkle izledik! Tesla’ya atfedilen sözü hatırladım : Kutsal kitapları okuyup anlayan Ateist, Okuyup anlamayan Dindar, Hiç okumayan da Yobaz olur demiş...😇
Beni ateizmden ziyade deizme yönlendiren şey, termodinamik olarak evrenimin kapalı bir sistem olarak enerjisinin mutlaka bir kaynağı olduğu düşüncesi. Yanılıyor olabilirim zira Lawrence Krauss'un "Hiç Yoktan Bir Evren" kitabını okumuştum bu düşüncem üzerine ancak anlayabilmek için üniversite düzeyi veya üzeri fizik bilmek gerekiyor, bir kısmını anlayamadım.
Hocam dersler konusunda verdiğiniz emek için çok teşekkürler. Dinin en önemli temellerinden biri olan nübüvvetin mahiyeti hakkındaki fikirlerinizi de gelecek derslerden birinin konusu yaparsanız çok memnun oluruz. Nübüvvet konusunu anlamadan din kavramını tam olarak çözümlemek mümkün değil :( Hürmetler.
İlk 45 dakikasını kaçırdım. Yarın başa sararım artık. Teşekkürler. Böyle iyi oluyor, kesinti yok. TV programlarında genelde sunucu yüzünden rahatsız oluyorum. Sadece Fatih Altaylı'nın programını sevebildim. Özellikle Türkiye'deki Deizm konusunda ben de tepkisel bir yön olduğunu düşünüyorum. Nadir karşılaştım, herkesle konuşulmaz zaten. Söyledikleri genel itibariyle "kitaplarda işlenen konuların ağırlık noktası ve tutarsızlığı" oluyor. Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu, varsa nasıl bir "şey" olabileceğine / olması gerektiğine dair pek bir düşünceleri yok.
Hocam "tanrı" yı (tanrısallığı değil ama) rasyonel bir akılla ıspatlayamayacağımızı daha doğrusu analitik felsefe perspektifinden ne yanlışlama ne de doğrulama yapamayacağımız için "tanrı" nın bilimsel olamayacağını açıkladığınızı anladım naçizane..Yani "tanrı" nın bilinemeyeceğini söylemeniz tabi takdir edersiniz ki "agnost" bir bilinç geliyor aklıma ancak bireysel maneviyatınızda "tanrı" nın olması gerektiğini söylemeniz de farklı bir bilinç getiriyor gündeme.. Tanrıya ihtiyacı olan agnost bilinç diyesim geliyor ancak gizemin olmadığı yerde neden tanrıya ihtiyaç vardır onu ben anlayamadım.. size saygım sonsuz teşekkürler..
Fikrimce Tanrı kavramının tanımından ötürü bir belirsizlik taşımaktadır. Bu belirsizliği "Tanrı bence vardır" ya da "Tanrı bence yoktur" diyerek ortadan kaldıran insan rahat hisseder, kendine konfor alanı yaratır. Dediğiniz gibi mantıksızdır, düşünce değeri yoktur ama insan için bir dereceye kadar iyi olabilir. Oluşturduğunuz terminolojiye göre tüm insanlar özünde agnostiktir bence. Bu biraz insanın kendini kandırması ve düşünmekten kaçınmasıdır. Genel anlamda anlatmak istediklerinize katılıyorum hocam. Aktardığınız değerli düşünceleriniz ve bilgileriniz için teşekkürler.
Sayın hocam, gazali dehriyun meselesinde anaximandros'tan bahseder mi , okumuş mu o kaynaklara sizler kadar vakıf değilim lakin, anaximandros'un Thales ile diyalogunda kainatin ezeliyeti hakkında konuşurlar. Belki kerterizi burası olabilir gibi hissettim.
@@muratsagduyu1134 ben bu konularda Ahmet arslanı dinliyorum. Çok sade Bi dille anlaşılır şekilde anlatıyo ve dinlerken bir an bile dikkatim dağılmıyo. Sıkıcılıktan kastım anlatımıydı yoksa konulardan sıkılıcak olsam bu videolarla ilgilenmezdim.
Varoluşun temel ikilemi; Rahmaniyet-Şeytaniyet, cennet-cehennem, iyi-kötü, ak-kara, yer-gök, ying-yang, pozitiviti-negativiti olarak farklı inançlarda farklı sözcüklerle tanımlansalarda yüklendikleri anlam açısından aynıdırlar. Farklı ifade edilen ama anlatmak istedikleri aynı olan bu zıtları matamatiğin kümeler bahsiyle betimlersek varoluşun temelindeki mantığa ulaşabiliriz bence. Ben Cennet-Cehennem karşıtlığı üzerinden konuyu irdeleyeceğim. Cennet (Rahmaniyet) ve Cehennem (Şeytaniyet) karşıtlığını matamatiğin kümeler bahsi ile açıklamaya çalışalım. Cennet ve cehennem'i birbirinden ayrı sonsuz birer küme olarak tasavvur edersek bu iki sonsuz kümenin kesişim kümesi ise Evrendir. Cennet sonsuz kümesinde dünya hayatında varolan iyilik ve güzelliklerin tümü sonsuz miktarlarda var iken kötülük ve çirkinlik olarak bildiğimiz hiçbirşey yoktur. Cehennem sonsuz kümesinde de dünya hayatında kötülük ve çirkinlik olarak bildiğimiz herşey sonsuz miktarlarda var iken, iyilik ve güzellik olarak bildiğimiz hiçbirşey yoktur. Evren iki sonsuz kümenin kesişim kümesi olduğu için cennette varolan iyilikleri ve cehennemde varolan kötülükleri içinde kısıtlı miktarlarda barındırır. Burada insanoğlu için asıl zorluk iyi ve kötüyü ayırt edebilme yeteneğinin doğru olarak kazananılmasında yatar. Cennet ile cehennemin kesişimi olan dünyada iyi ile kötü, doğru ile yanlışın ayırt edilebilmesinde "at izinin it izine karıştığı" bir durum söz konusudur. İyi kötü, kötü iyi gibi görünebilir. Dünya hayatında iyilik ve güzelliği kötülük ve çirkinlikten ayıran tek doğru ölçü helal ve haramdır. Evren sonsuz değildir. Cennet ve cehennem sonsuzdur. Bu iki sonsuz kümenin kesişimi olan evren, iki sonsuz küme birbirinden kıyamet gününde ayrılınca sonbulur. İşte o ayrışmanın sonçizgisi de sırat köprüsüdür. Cennetten kovulan Ademoğulları dünya hayatına doğduklarında ağlarlar. Hiçbir kötülüğün, acının varolmadığı cennetten gelen biri ciğerlerini yakan oksijeni soluduğunda hiç tecrübe etmediği acıyı ilkkez tattığı için ağlamaz mı hiç. İmtihan için geldiğimiz bu fani dünyada helal olan herşeyin cenneti, haram olan herşeyin de cehennemi bize tasvir ettiğini bilseydik seçimimizi daha kolay yapmazmıydık. Kim hiçbir iyiliğin, hiçbir güzelliğin varolmadığı, sadece kötülük ve çirkinliklerin sonsuz miktarlarda varolduğu cehenneme sonsuza kadar kalmak için gitmek ister. Eğer neyin ne olduğunu tamolarak anlayabilseydi tabii..
Tün inançlı insanların herhangi bir tartışmada ilk başvurdukları yöntem kendi inandıkları kitabın içeriğinden bölümler okumak. Ama burda bir mantık hatası var. İnanmayan birine geldiğine inanmadığı bir kitabın içeriğinden kanıtlar göstermek en temel mantık hatasıdır.
Davies derki; “konsantre bir aminoasit çözeltisinin termodinamik akışa karşı koyabilmesi ve kendiliğinden bir anda küçük bir polipeptit (aminoasitler zinciri) meydana getirebilmesi için ancak gözlemlenebilen evren hacminde bir sıvıya sahip olması gerekir. Neden yokluk yerine varlığın olduğuna dair mantıklı başka bir açıklama varsa dinlemek isterim
Hocam, tekrar emekleriniz için ve şu platformda diyalog sağlanmasına imkan verdiğiniz için teşekkür ederim. Bir sorum olacak. Ben halktan dindar insanların arasında yaşıyorum ve Fırsat geldikçe onları konuşturup fikirlerini öğrenmeye çalışıyorum. Temel de iki fikir dönüp duruyor dini hassasiyeti olanlarda. Ölüm ve Sonrasında olacaklar ( Ödül ve Ceza ) bir ikinciside cezadan kaçmak ve ödüle ulaşmak için belli başlı kurallara uymaları gerektiğine inanıyorlar. Bunlar, ibadete ilişkin olanlar namaz oruç haç gibi ahkama ilişkin olanlar var ki asıl sorun burada domuz yememe, altın takmama, şu şekilde giyinme gibi. Bu kurallar arttırabilir fakat temelde dindarlık demek bu kurallara bağlılık demek onları yerine getirdikçe kendilerini dindar, takvalı gibi görüyorlar. Tabiki bu insanların çocukları var ve bu çocuklar fazlasıyla Dünya ile entegreler ( sosyal medya, diziler filmler ) ve daha farklı yaşam tarzlarını evlerine hanelerine taşıyorlar. Ve Çatışma oluyor. Ailelerde bu kuralları ihmal eden hatta tahkir eden çocukları için iyi ihtimalle endişeleniyorlar, daha kötüsü şiddet doğuyor. Dindarlığın, birtakım kurallara bağlılıkla ölçüldüğü ve bu kuralların sabit kabul edildiği bir din anlayışı varken ne yapılabilir?
hocam dikkatlice dersinizi izledim...özet ders notlarınızıda dikkatlice okudum. ve sizi 2-3 yıldır takip ediyorum her videonuzu çok önem vererek izledim. Eski islamcı zihniyetten geldiğinizi ama değiştiğinizi söylüyorsunuz. hatta dedim ki dücane hoca da deist olmuş filan dedim kendime. Ama bu videoda ateist ve deist, ergence demeniz beni çok şaşırttı. Ben 39 yaşımdayım mesela. Ergenliğimi düşünüyorum hatta son 20 yılımı düşünüyorum hep kullaktan duyma din yaşamış ve allahı tanımış milyonlarca türk genclerinden biriyim. "Soru sormak en iyi düşünme şeklidir" diye düşünürüm. Lafı uzatmaya gerek yok. Şimdi bu soruyu sormak belki ayıp sayılır ama yinede soracam.. İsterseniz cevap vermeyin (gerçekten merak ediyorum) ama sizin hiç birşeyden korkmadığınızı biliyorum. "Siz müslüman mısınız?" ...iyi sağlıklı günler dilerim !!!
Hocam, emeğinize sağlık, dimağınıza sağlık. Çok merak ettiğim bir şey var, bu kadar teorik bilgi kafanızın içinde iken, yatınca nasıl uyuyorsunuz. Birde Türklerin müslüman oluşu ile ilgili bir video yaparsanız çok memnun oluruz. Saygılarımı sunuyorum.
Hocam peki nedir hakikat ? herkesin yaradılışı sizin gibi bir düşünür , bir okur , bir araştırmacı , bir filozof olmaya yatkın mıdır ? Ya çevresinde ona hakikati sunan bilgelerin bulunmadığı insanlar ne olacaktır ? Düşüncelerinizi inşa ederken Allah'ın varlığını ihmal ediyorum dediniz.Peki farklı akıllar aynı hakikate ulaşabilir mi ? Herkes kendi kafasında oluşturduğu hakikate göre mi yaşamalıdır ? Bize sunduğunuz bu ufuk açan bilgileriniz / düşünceleriniz için ayrıca çok teşekkür ederim , sağlık ve mutlulukla kalın.
İnsanın hayal alemi ve bizzat kendisi ile olan ilişki, insan ve tanrı arasında kurulur ise tanrının varlığı değil ama var olma olasılığı ile ilgili bir model oluşturulabilir ve bir çeşit kişinin kendisi için ikna sistemi kurgulanabilir. Bir an için insansı, düşünen varlıklar hayal ettiğinizi var sayın, bu varlıklar kendi aralarında varlığın doğası hakkında konuşuyor olsunlar, kimisi herşeyi yaratan bir tanrı vardır derken, kimisi tersini iddia edeceklerdir. Fakat hayal edici bizler ile ilgili hayal dünyasında bir delil bulunmadığından maddi kanıt koyamazlar ortaya, ama düşünsel olarak kendisi hakkında maddi bir delil bulunmayan bir varlığın olduğu iddia edilebilir. Hayal varlıklar ister inansınlar ister inanmasınlar hayal edicinin varlığına dair bir delil bulamadıkları gibi onun yokluğuna dair de bir delil bulamazlar. Çünkü hayal edicinin fiziki varlık sahası ile hayal varlıkların varlık sahası çakışık değildir. Buna rağmen bir hayal dünya ve hayal edici vardır. Belki bu, tanrı ve bizimde içinde bulunduğumuz varlık alemi için maddi olmasa da düşünsel mana da teskin edici bir model olarak kabul edilebilir.
Örneğin böyle bir modelde varlık ancak hayal ediciye bağlıdır. Hayal edici varsa ancak hayal varlık alemi oluşur. Hayal aleminde var olan hiç bir ayrıntı, hareket, düşünce hayal edicinin nazarının dışında kalamaz. Eğer hayal edici bir ödül-ceza sistemi kuruyor ise aslında bu hayal varlıkların cezalandırılması veya ödüllendirilmesi değil kendi iyi veya kötü düşüncelerini dönüştürdüğü hayal varlıklar vasıtası ile cezalandırması veya ödüllendirmesi demektir. Dolayısı ile hayal edici-hayal varlık ilişkisinde varlık sadece hayal edicinin mevcudiyeti ile mümkün olabilir ve onun yokluğunda varlığın yokluğu da demektir.
Sayın hocam ses epey yüksek çekilebilse çok.iyi olacak
4 роки тому+3
Gerçekten hocamızı hakikatin ne olduğunu bilmek/anlamak için; onu görenin bize gördüğü gibi göstereceği beklentisi ile izliyorum/dinliyorum. Ancak tüm konuşma; onun ne olup bittiğinin görünmemesi için olduğunu öğrendim. Tüm konuşmayı dinlerken bende oluşan, sanırım pek çok dinleyicide de oluşmuştur; gerçekte Tanrı'nın bizzat kendinde bir varlık olmadığıdır. Neden? "tanrısal, tanrıdan öncedir" önermesini anlamak isterim. tanrı/ilah var olmadan tanrısal/ilâhî olan nasıl olabilir? insan ve insânî kavram ilişkisi aklıma geldi. İnsânî, insanın varlığından önce var olabilir mi? bu nasıl mümkün? Kelimesini bile yazarken önce onun varlığını yazıyorum ki sonrasında onunla ilişkili olanı ifade edebiliyorum. Tanrı/Allah; her zaman peygamberi ve kitabı olan bir din ile var olmuşsa ve de “Her zaman devlet dine ihtiyaç duyar” ise; o zaman dinin varlığı ya devlet var etmek içindir, ya da devlet kendi varlığını var etmeyi sürekli kılmak için ihtiyaç duyduğu dini var etmiştir. Sonuçta din; birey için değil de devlet içindir. O zaman insan birey olabilirse onun dine ihtiyacı olmayacaktır. Daha ileri bir sonuç: "dine ihtiyacı kalmadığında din ile var olan Tanrı'ya da ihtiyacı kalmayacaktır." Konuşmayı iyi dinlediğimi ve söylenenleri doğru anladığımı düşünüyorum. Bu önermelerin sonuç olarak bize verdiği yada bende bıraktığı: Tanrı bizzat kendi başına var olan bir varlık değildir. neden bu sonucu gördüm: Tanrı din ile var; din de devlet için vardır veya devletlerin dine ihityacı vardır. devletin olmadığı anlarda/yerlerde tanrı var mıdır? dine ihtiyaçlık yoksa dinde var olana (Tanrı) da ihtiyaç kalmayacaktır. bu da doğrudan söylenmemiş dolayımlı bırakılan veya ne olup bittiği görünmemesi arzu edildiği gibi bırakılan bir sonuç olmuştur. yani dinleyici, konuşma sonunda hala şu cümleyi kurmaya devam edecektir: "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?" Hocamı taklitle bu konuya kayıtsız kalmak zorunludur. Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır. Düşünmekte de önemli olan soru değil midir? Hakikati ne olduğu bilinemeyen bir gerçekliği düşündürüyor ve cevabını verecekmişcesine bir soru ortaya koymak: "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?" "Din toplumsal bir olaydır." Bu önermenin analizi ile ilk bakışta söylemedikleri neler olabilir? *Din toplumda var olur. *Dinin var oluşu topluma bağlıdır. *Dini toplum var etmiştir. *Din toplum ile var olur. *Toplum olmadığında din yoktur. *Din toplum/u var eder. Din olmaksızın Tanrı var olmuyorsa ve din de varlığa gelişi/varlığını sürdürmesi her zaman devlet ile ilişkili olduğuna göre devletten bağımsız Tanrı da var olamıyor demek olur ki, Tanrının varlığı devletin varlığına bağımlı bir varlıktır. "Düş olmadan din olmaz" önermesi de yine dinin varlığını insan veya toplumun varlığına işaret etmekte. düş; insanî bir şey ise ve din düşte var oluyorsa düş olmaksızın din olmuyorsa o zaman bu önermenin söyleyip de söylemediği şey: insandan/toplumdan/devletten bağımsız bir tanrı yoktur. Bu konuşma; "Gerçek İslam bu değil" söylemi gibi "gerçek Tanrı bu değil." söylemini benim aklıma getirdi: Halkın Tanrısı ve Filozofun Tanrısı. Halk; mümkin olanı kendi için var etmesini kendinden talep/dua ettiği bir Tanrı'ya ihtiyaç duyar. Filozof ise buna ihtiyaç duymaz. Daha önceki konuşmada halkın Tanrısı imgelemde, Filozofunki kavramda denmişti ki bu durum aklıma şunu getiriyor: Gerçek tanrı hangisi? Tanrı'nın iki yüzü mü var: Biri Halka biri filozofa bakan. Tanrı iki platformda mı varlığa geliyor? Bu varlığa geliş tarzı; tevhide uygun mudur değil midir? Tanrı, kendini halka başka filozofa başka mı tanıtıyor? İnsan Tanrı'nın varlığını kabul ettikçe kendi ile Tanrı arasında bir hak-ödev/alacak-verecek/teklif-mükellefiyet/hak-sorumluluk ilişkisi de halk için ayrı, filozof için ayrı olacaktır? Ancak biri konuşur diğeri ise konuşmaz. Konuşan tanrı sorumluluklar yüklerken konuşmayan tanrı ile ilişkide olan Filozofun da sorumluluğu çok farklı olacaktır, hatta olmayacaktır. Gerçek Tanrı, neredeki tanrı? İmgelemdeki mi kavramdaki mi? Var olan Tanrı; Halkın Tanrı'sı mı Filozofun Tanrı'sı mıdır? Hem o hem o; hem orada hem burada mümkün mü? yoksa mümteni mi? "Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır." İnsana kayıtsız bir Tanrı varlığı görüldüğü için mi dinde/toplumda/devlette var olan Tanrıya kayıtsız kalınması bilgeliğin şanından olmaktadır? Yani filozof, halkı temaşa etme süreci sonunda şunu mu görmüştür: Halk dua ediyor ediyor ediyor da ne oluyor? Mazlumlar sesini hâlâ Tanrı'ya ulaştıramadı? Tanrı; kendisine dua eden halkı ya duyuyordur ya da duymuyordur. Tanrı kudrettir ve akıldır. Duaya nasıl karşılık vereceğini bilir ve buna gücü de vardır, ancak Tanrı halkın/mazlumun duasına kayıtsızdır. Bilgelik ise, halin muktezasına göre konuşabilmektir. Öyle ise kayıtsızlık, bilgeliğin şanındandır. Üzerinde durulmadık bir konu ile bir soru sormak isterim: Duaya kayıtsız kalan Tanrı, şu an ne yapmaktadır? Bize Kuranda konuşan Tanrı kendini her an bir şe'nde olduğunu ifade ile bize gerçekte ne söylemektedir? Bu sadece ve sadece duaya da karşılık olmaksızın/duaya kayıtsız olarak salt yaratmak mıdır? Filozofun Tanrısı, Var olan Gerçek Tanrı ise, o ne yapar?
Tanrısal hakkında ben şöyle bir çıkarım yapıyorum. İlkel toplumların ateşe, güneşe tapma durumları inanca olan bilinçdışı ihtiyacı gösteriyor. Objelere ve ve bilgisine sahip olmadıkları doğal nesnelere tanrısallık atfediyorlar. Antik yunan ilk bu dönemin tanrılarıyla hesaplaşıyor. Ve tanrı varlığını veya yokluğunu tanrısallık bağlamında kavramsallaştırıp düşünmeye başlıyorlar
Bu bağlamda tanrısal tanrıdan öncedir diye düşünüyorum
4 роки тому
Bir isme bağlı türetilmiş sıfattan yapılmış bir isim: tanrı/sal/lık. Son ismin varlığı kendinden türetilmiş ilk ismin varlığına bağlı iken bu son ismin ilk isimden önce var olması akla muhal...
Yaş ayrımcılığı gibi algılanmasın, yaşlar ve tecrübe ilişkilerinden bahsedildiği için şunu belirtme ihtiyacı hissettim. Ben de 25 yıllık bir ateist olarak şunları söyleyebilirim: Nonteizm, genelde dinsizlik anlamına gelen bir kelime olarak kullanılıyorsa da sadece ateistleri, agnostikleri ve agnostik ateistleri tanımlar. Anlamı itibariye 'teist' olmamak yani bir tanrının var olup insanlara müdahale ettiğine inanmamak demektir. Tanrının varlığı fikrini kesinlikle reddettiği için ateizm, tanrının var olup olmadığının bilinemeyeceğini öne sürdüğü için agnostisizm ya da agnostik-ateizm ( herhangi bir tanrıya ve tanrısallığa inanmadıkları için hem ateist, aynı zamanda kesin olarak herhangi bir tanrının var olup olmadığını bildiklerini iddia etmedikleri için de agnostiktir) gibi bunlar da nonteisttir. tanrı'nın varlığını kabul eden ancak dünyaya doğrudan veya dinler ve peygamberler aracılığı ile müdahale ettiğini reddeden deizm, bir tanrının var olduğu fikrini içerdiği için nonteist değildir. Nonteizm bir kümedir, kendi felsefi duruşu keskin olarak var olan bir tanım değildir diyebiliriz ama ateizmin felsefi duruşu yoktur demek pek doğru olmayabilir, bu en azından felsefenin alanını daraltabilir. Tanrı kaldıramayacağı ağırlığı yaratabilir mi ? Bu gibi sorular teizm için mantıksızdır ama felsefe yapmak istiyorsak zaten sorulamaz soruları da sorabilmemiz lazım, nonteizmin kısmen veya tamamen sağlayabildiği bu düşünce özgürlüğü felsefeyi de güçlendirmez mi ? Bir melek ( varlar diyelim ) maddeden oluşuyorsa veya oluşmuyorsa üst üste binme durumunda nasıl bir reaksiyon ortaya çıkar ? Bu soruları sorabilmek için bir düşünce biçimine sahip olmamız gerekiyor gibi gözükmekte. Bu tür düşünce inşaaları ya da şemalamalar üzerinden düşünsel bir şey çıkmaz önermesine gelirsek, mezhepleri, cemaatları, şeyhleri, şıhların şemaları üzerinden düşünce çıkabiliyor da non teizmden neden çıkmasın? Bunun kıstasını koyan husus toplum düşüncesi midir ? Bu düşünce biçimlerinin, felsefi duruşunun da olmadığını söylemek pek doğru gibi gözükmemektedir sanırım. Toplumun ne dediğine göre bu felsefi, bu değil gibi yaklaşımlar yaparsak, veganlıkta, anarşizimde saçmadır deriz. Çünkü büyük bir topluluğun neye inandığı ya da ne düşündüğü o tanımı her zaman doğru ya da haklı yapmaz (bkz. Hitler-Öjeni). Ateizm negatif dindarlık önermesine gelirsek, “Teizm” bir hipotezdir ve tanrı vardır fikrinin doğru olduğuna inanır. Ancak ateizm ise buna karşı olarak “Boş Hipotez”dir. Boş hipotez olarak şunları öngörür, “Tanrı vardır önermesi doğru değildir çünkü böyle bir şeyi biz deneyimleyemeyiz ve siz bizim bu argümanımızı yanlışlayamazsınız” şeklinde düşünülebilir. Ek olarak gene de biz bu kutsal denecek kitapları okuyoruz ve tanrı kelamı dediğimiz kitaplarda matematik hatalarını da görüyoruz. Sonra şunu da sorguluyoruz “tanrı kelamında hata olur mu?” Nisa 11-12’de bakınız miras paylaşımında hata yapılmıştır. Kelimenin anlamlarını farklı yerlere çekerek değiştirebilirsiniz ama matematiğe malesef bunu yapamayız. Ayrıca bu hatayı bulan kişi ateist bile değildir Hz. Ömer bulmuştur ve ayete Avliyye-Reddiye yapmıştır. Bunlar zor sorulardır, hassas konulardır islami ilim ya da islami terbiye ile siz bu soruları soramazsınız. İslamdan da felsefe çıkmaz, zaten felsefe dinlere karşı doğmuştur diyebiliriz. Peki nonteizmden düşünce olarak bir şey çıkmaz önermesi ne kadar mantıklıdır ? Dolayısıyla negatif dindarlık doğru bir etiket gibi gözükmemektedir. Anti-dindar tanımı belki olabilir eksik de olsa çünkü bir değerin, şeyin negatif olması o ilgili düşünceye "karşı" olduğu anlamını taşımaz. Negatif olma durumu lineer bir düzlemde ya da doğruda o değerlerin takip ettiği yüklerle ilişkili fikirlerdir, düşüncelerdir. Karşı olma duru komple o lineer olan doğruyu ya da düzlemi reddetmektir. Nonteizmin içinde bulundurduğu düşünce yapıları ve fikirler Kendi doğrularını çizebilme, bulabilme sanatı ve matematiğidir. Özetlersek, ateistler tanrının yokluğunu ispat etmek zorunda olan kişiler değildir iddia sahipleri olmadıkları için. Buna zaman da harcamazlar. Çünkü şunu da bilirler, “kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir; ancak varlığın kanıtı hiç değildir.” Esenlikler...
Tanrı fikrini reddiyor çünkü yoktur'un da yanlışlanması olamıyor bu da varlığının reddedilmesinin mantıklı sebebidir. inanç öyle bir şey değil kanıtlanmaz gibi argümanlar hatalıdır. İslamda bunun çünkü tersi iddia edilir etrafınıza bakın hala mı inanmıyorsunuz bu güzellikleri yaratanı nasıl reddedersiniz demektedir. Evrimsel biyoloji dış müdahele olmadan canlılığın değişebileceğini de göstermiştir. Buradan iddia sahiplerinin ateistler olduğunu kabul etsek bile tanrılara olan inancın akıl işi olmasını/tutarlılığını yüceltmez. çok kabaca özetlersek: Hipotez = Tanrı Vardır = inanmalıyız Boş Hipotez = Tanrı Vardırı Bilemeyiz = İnanmak zorunda değiliz Yazıyı lütfen bütün olarak okuyunuz bir cümleyi kendi inancınıza göre savunmaya girmeden analiz ediniz.
@@enesa6489 böyle algılayacaksınız öyle ilerleyelim yani iddia denebilecekse şöyle söyleyelim madem; Tanrı hem yaratıcıdır hem tasarımcıdır önermesi yanlış bir önerme olamaz doğru bir önermedir. Ama bu önerme Heisenberg Belirsizlik İlkesinde çöküyor evren çünkü tasarlanamaz. Bilinen fizik bunu söylüyor bunun gibi bir çok okumalar yapmalısınız siz de o zaman daha iyi anlayacaksınız. Tasarlanamayacağının bilim felsefesine göre ispatı da tasarlanabiliceğinin ispat edilememesidir bu arada onu siz sormadan ben cevabını vereyim.
@enes a evren yaratılmamıştır demedim tasarlanamıyor olarak gözüyor dedim. Yaratıcı, bir tanrı olmak zorunda da değil. Yaratıcı, tasarımcı ve tanrı belli tanımlarda birbirinden ayrı anlamları da kapsayabilir. Yani bir yaratıcı her zaman tasarımcı olmak zorunda değil. Bu konuyu bir cümle ile anlatmam gerçekten çok zor ilgili kitapları bırakıyorum. Özetlemeye çalışmak bile konuda ömürlerini harcayan bilim insanlarına hakeret olabilir. Bol bol kitap okumalı. Lawrence Krauss - Hiç yoktan evren Marcus Chown - Büyük Patlamanın Işığı Marcus Chown - Biraz Kuantumdan Zarar Gelmez Kerem Cankoçak - 50 Soruda maddenin evrimi John Gribbin - Çoklu Evrenler Roger Penrose - Moda, İnanç ve Fantezi
'' Nisa 11-12’de bakınız miras paylaşımında hata yapılmıştır. '' yazmışsınız. Linkini koyduğum videoya bakmanızı öneririm belki farklı bir bakış açısı sağlar. ua-cam.com/video/6yw_USdLzYA/v-deo.html
Hocam komple teorisi kuranların (kumpasçıların) yeni bir din yada inanç ortaya çıkarabilecek kadar derin felsefi görüşe sahip olduklarını düşünmüyorum. Eğer olsaydı kumpas kurmakta zorlanacaklardır. Komplocular mevcut inanç, dini görüş, fikir, yeni bir akım vs gibi konular içinde kendi amaçlarına hizmet edeceğine kanaat getirdiklerini seçerek yine kendi amaç ve hedefleri doğrultusunda yorumlayarak hatta isimlendirerek yaymaya ve kullanmaya çalışırlar diye düşünüyorum. Teşekkürler.
Sonlara doğru yetiştiğim için benim notlarım da böyle oluştu: Türkiye’yi algılayamayabiliriz ama İran’ı düşünün! Orada yazılan metinler Türkiye’dekilere beş basar. Orada yazılan dini metinler (bizdeki Mızraklı İlmihal gibi eserler) İran’ın işine yarıyor mu? Manzaraya göre yaramıyor. Bu metinler Avrupa ve Japonya’da yerli dillere çevrilse onların ruh dünyasına ne söyleyebilir. Teizm bu düzeyde olunca bunun ateizmi de aynı düzeyde olacaktır. Oysa bu gün bu konuya için o twiti atmıştım: Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır. Lakaydi olmak ister istemez söz konusu olacaktır. Problem tanrısalın içini doldurmaktır. Dua ettiğim için tanrıyı yanımda isterim. Sıkıştığımda yanıma gelsin isterim. Ama düşündüğüm tanrı bunların hiçbirini yapamaz. Tanrı, kendisinden farklı bir tanrısallığı gerektirir. Düşünce adamlarının çizdiği tanrı ile halkın tanrı algılama biçimi arasında büyük fark var. Bu konuyu dua konusundaki bir mekanizma ile bitireyim; belki işe yarar ve kızdırdıklarımı sakinleştirir. Eskiden vacip, mümteni ve mümkin denirdi buna. Ne demek? Zorunlu olması gereken şey vaciptir. Tanrı vacibul vücuttur. Varlığı zorunlu olan demektir. Mümteni de öyledir. Mümkin ise olabilir veya olamaz demektir. İki kere iki vacip derecesinde 4 eder. Bunun 4 etmemesi için dua edilemez. Yani mümtenidir. Peki nerede dua edilir? Yani varlığı veya yokluğu düşünülürse, mümkin ise dua orada olur. Modern dünyada bu anlamda imkân azalıyor. Kuranda 5 bilinmez (gayb) vardır. Kaç tanesi kaldı bilinmeyen orada? Kurban, kurban inancı olmadan mümkün müdür? Tanrının öfkesini yatıştırmak için yapılır bu eylem tarihten beri. Çağımızda bu inançlar modern olarak devam ediyor. İnançlar yaşama, akla ve doğaya aykırı olarak kaldığı için değişmek zorunda. 19. Yüzyılı bir din yadsıması olarak ortaya çıktı. Şimdi ise ilkelliğe örnek aranırken Ortadoğu’nun seçilmesi tesadüf değil. Biz bu oyunda edilgen taraftayız. Bir düşünce adamının görevi, bu manipülasyonlardan uzak bir şekilde kendi halkını aydınlatmak olmalıdır. Bazen halkını tahrik etmeli ölçülü biçimde. Zamanla dini tutum yumuşayacak ve daha modern bir tutum kazanacaktır. Felsefe ise, hakikat arayışı olarak ana alandan uzak kalacak ve bu konulara tarafsız bakacaktır. Genel kitlenin sığlığından kurtulmanın yolu olarak zaman zaman suyu bulandırmak isteyecektir.
oncelikle cok tesekkur bizleri dusunmeye tasvig etdiginiz icin hocam.vicdan nedir ve neden surekli insanlar ondan bahs edir ve ya akil basda olursa vicdan ondan sonra ola bilirmi?
Hocam merhabalar. Şimdiye kadar üç ya da 4 dersinizi izledim. Elime kağıt kalem alıp tekrar izleyeceğim gibi görünüyor. Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Kelimeleri yakından düşünmenin ne kadar önemli olduğunu idrak ediyorum. Ben psikanaliz çalışmaya gayret ediyorum. Psikanalizin, aklı küçümseyen tarafını bilirsiniz. Konuşmalarınızı daha iyi takip edebilmek adına bir sorum olacak. Us kavramını sıkça kullanıyorsunuz. Us tam olarak ne demek? Akıl dediğimiz şeyle aynı mı? Eğer aynı ise akıl nedir felsefik düşünüşte? Kısaca yazarsanız çok mutlu olurum. Aslında, psikanaliz, özellikle Fransız psikanalizi (Jaques Lacan) hakkında düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Keşke bu konuda da bir söyleşi yapsanız. Kuşkusuz klinik boyutunu değil. Jaques Lacan felsefe ile daha haşır neşir bir analist. Sürrealizmle, yapılsacı lingusitik ile vs.. Dile dair düşündükleri, özneye dair öğretisi. Biz psikologlar felsefeden gerçekten çok uzağız. Araçsal nedenlerle (klinik pratik vs), takip ettiğimiz öğretinin, felsefik düşüncede, düşünce tarihinde nerede durduğunu bilemekte zorlanıyoruz. Kimi zaman da, içinde yaşadığımız kültürel koşullardan belki (dindar bilinçdışı dediğiniz şey), meseleler oturmuyor yerine. Kişi olarak, insan bilinçli bir şekilde seçtiği bir öğreti ya da düşünce sistemi içinde yaşamak istiyor..en azından bu bende böyle... Yılların emeğine dayanarak, bir konumlandırma yapmanız, bizim için o kadar değerli olacaktır ki tarif edemem bunu. Çok teşekkür ederim.
Selam. Tanrı nedir paradoksuna geçmeden önce Tanrısal nitelendirmeniz harika bir tespitti. Aslında en önemli sorudur Tanrı nedir sorusu. "Tanrı, okumalarımda BİLİNCİN ta kendisidir." Bunu çift yarık deneyinde oluşan anomalide çok net gördüğümü söylerim. Sizde objektif olarak meseleye bakarsanız , mutlak bir kavşakta buluşuruz.
Öncelikle ve daima felsefe. Sonra sanat. Ama hüzünle... ışığın ve renklerin dünyasından hareketle.... duyuların ve duyguların... Ne ki eninde sonunda kavramlara... kuram'a... akl'ın o sevimsiz melekûtuna... Toplanmak için dağılacağız. Yaklaşmak için uzaklaşacağız. İzini bulamayacağımızı bildiğimiz o sevgilinin uğruna... Kimbilir belki de bulmayı istemediğimiz, hani o karşılaşmaktan, hatta gözlerine bakmaktan bile çekindiğimiz ahu'nun... Neşe yasaklanmış bize! İsteksizce tavaf edeceğiz bu yüzden etrafında. Kanayan yüreğimizle. Sadece nefesini duymak için. İnsanın nefesini. Duyarsak ayaklarının dibine düşeceğiz. Hâlsizce. Secde edeceğiz. İnsana. Bağışlanma hakkımızı kullanmaktan vazgeçeceğiz. Ölüm orucu tutuyoruz diyeceğiz bakan gözlerinin nûr-ı siyahına bakmayı bile beceremeyen gözlerimizle... Burak'ın üstünden inecek, ve vuslatı reddedeceğiz. Şiddetle. Firaktan haz mı alınır? Rahm etmedin, aldırdın. Bizi hicrana sen müptelâ eyledin ey sevgili, Ünsiyete hasretiz, diyeceğiz. İnsana. Naz edeceğiz bu sefer inad edeceğiz. Duymazlıktan geleceğiz cebrinin sesini. Ayağının dibinden kalkmayacağız. Eşikteyken uykuya dalacağız. Dersleri uykudayken yapacağız. "Hocam sizin düşünce dünyanızdaki tanrı,tanrısallık ve geçmişin üzerinizde bıraktığı duyguların bir film sahnesinden yansıması.... İnsanların düşüncelerinde dönüm noktaları vardır..buda en belirgin olanlarından.ufkunuz açık olsun saygılarımla....
Ders Notları
• Eleştiri ideolojik haklılığa dayandığında acımasızlaşır.
• Hakikati talep edene hakikati söylememek büyük bir hatadır.
• Hakikati talep edene retorikle cevap verirseniz ahlaksızlık yapmış olursunuz ama amacı hakikat olmadan soru soranı ciddiye alıp cevap verirseniz kendinizi aptal yerine koymuş olursunuz.
• Gündelik dildeki bütün konuşmalar genellemedir. (Avukatlar hırsızdır, ergenler ukaladır, politikacılar yalancıdır.)
• Bir konuşmanın birinci koşulu karşınızdaki insanın seviyesine göre konuşmaktır.
• Tek kanatla uçanlar (akademisyenler) sadece nesri bilirler, espriyi bilmezler.
• Sehl-i mümteni gerçekleştirilmesi imkânsız olan basitliktir. (Gözlerini kapatmazsan göremezsin, kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır.) Bu bir fikir adamının düşüncelerini geniş kitlelerle paylaşmayı gerçekleştirip gerçekleştirememe denemesidir.
• Sloganik söylem denilen şey geniş kitlelerle irtibat kurabilme dilidir. Bunu her babayiğit kuramaz.
• Şiirsel önermelerin amacı üslup, retorik önermelerin amacı ikna, diyalektik önermenin amacı hasmın susturulmasıdır.
• Düşünme muhatabına göre değişik kılıklara girer. Muhatabımızdan biraz irfan beklemek hakkımızdır.
• Türkiye’de devlet işin içinde olmadan toplumsal problemler tartışılamaz.
• Siyasal tarihin düşünce tarihiyle senkronize kılınması çok zordur.
• Ele aldığınız konuların/düşünsel içeriğin biçimi dinsel ya da düşünsel olsa bile amacı politiktir.
• Tevil konusunda iki ana grup vardır.
1-Akıl ve vahiy arasında bir ilişki kurmaktan kaçınan felasife (aklı esas alıp vahyi dikkate almazlar, tevil etmezler.)
2- Aklı tamamen yadsıyan “vahy ne diyorsa doğrudur” diyen selefiyye.
3- Vahiy ile akıl arasında uzlaşma olduğuna inananlar (akıl lehine yapana mutezile, vahy lehine yapan eş’ariler) bunlar uzlaşmacıdır. Günümüzdeki dindar bilincin tamamı uzlaşmacıdır.
• Felasifeyi temsil edenlerin dinle alakası yoktur.
• Felsefede ateizmin de deizmin de değeri yoktur.
• (kavramların) Arkasında politik bir mekanizma çalışıyorsa onları ciddiye alıp zaman harcama hatasına düşmeyiniz.
• Deizmin siyasal arka planını dikkate almak lazım.
• Türkiye’de dinle din dışılık arasında bir gerilim var.
• Bir grup, M.Kemal’i dinsiz-imansız olarak tanıtmak istiyor. Bu karşı taraf için siyasal olarak büyük bir fırsattır.
• Siyasette ve toplumsal ilişkilerde hakikatin fazla bir değeri olmaz, sonuçları ağır olur.
• Deizmin ve ateizmin düşünsel içeriği yoktur.
• Felsefede materyalist bir duruş sahibi olabilirsiniz ama ateist bir duruşa sahip olamazsınız.
• Sistematik bir Tanrı inkârı olmaz. Bu tanrıyı yadsıyamazsınız demek değildir.
• Ateist, “dinsiz-imansız-Allahsız-kitapsız” anlamından başka bir anlam taşımamıştır.
• Deizm bir tavır/tutundur ve düşünsel bir tavır değildir.
• Deizmin aydınlanmada bir değeri vardır, kilise yükünden kurtuldular.
• Ateizm meselesinin sistematik olmaması ve bir anlamda başka kılıklara girmiş olmasının nedeni kılıç korkusudur. Deizm, kilisenin kılıcının kırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kilisenin kılıcı varken deist olmak mümkün değildir.
• Tarihte hiç kimse doğrudan tanrıyı reddetmeye gerek duymadı, kuşkusunu bir tanrı karşıtlığı olarak ortaya koymadı. İnsanlar tanrının temsilcilerinin saçmalıklarına karşı koyduğunda büyücü sınıfı onları ateist olarak suçladı.
• Ateizm bir anlam da negatif dindarlıktır.
• Felsefe tanrıyı inkâr etmez, ihmal eder.
• Tanrısalın bilgisi vardır, tanrının bilgisi yoktur.
• Aristoteles muhteşem demek isterken tanrısal derdi.
• Tanrı meselesine takılıp kalma bir düşünce kusurudur.
• Kanıtlar başkalarına göstermek içindir, insan kendisi için kanıt üretmez.
• “Tanrı bir birey mi kişi mi?” bunu yanıtlamaya başladığınız an düşünmeye başlamışsınız demektir.
• Dindar bilinç ateizm sayesinde varlığı sürdürecektir. Her ateist bir teiste muhtaçtır ve tam tersi.
• Tanrıya inanmak için kanıta ihtiyaç duymayız. Kanıt daima başkaları içindir.
• Felsefenin dinle ilişkisi daima sorunlu olmuştur. Sokrates’in şahadeti felsefenin dil onuşunda verdiği kurbandır.
• Felsefe halkın kavrama zaafı yüzünden kendine daha seçkin bir dil üretmiştir. (kutsal yalan dersine bakılabilir.)
• Her devletin halkı manipüle edebilmek için dine ihtiyacı vardır. Kabilenin büyücüsü ile şefi her zaman ittifak etmiştir.
• Ayasofya’ya dünyanın en büyük kubbesini koymak istediler bunun nedeni kubbenin siyaseti, kubbeyi tutan direklerin kiliseyi temsil etmesidir.
• Ayasofya mimarisi dinle devlet arasındaki ilişkinin daima dini temele devleti tepeye koyarak çözdüğünün sembolüdür.
• “Âlem hep vardı, hep varsa biri onu var etmedi.” Yahudilik Hıristiyanlık ve Müslümanlığın felsefeyle çatıştığı en büyük kon u budur.
• Gazzali hakikat arayışında 4 yol olduğunu söyler
1- Kelamcılar
2- Felasife
3- Batınîler
4- Sufiler (Tanrı hakkında kanıtla uğraşmamış, peygamber gibi yaşayarak tanrıya ulaşmışlardır.)
• İslam dünyası tanrıtanımazlık üzerinden bir düşünce konusu olarak tanrıyı kanıtlama konusunda havanda su dönmüştür.
• Kâfir ve müşrik demek ateist demek değildir.
• Kur’an’da tanrının varlığa delalet ayet ayet yoktur.
• Dini tecrübe ussal zemine asla yükselemez. Her zaman temel bir insani ihtiyaç olarak (bağlanma ihtiyacı olarak) ortaya çıkar. Bu ihtiyaç (içinde yaşadığı dünyayı bir bütünlüğe kavuşturup anlamlandırma çabası) büyücü sınıfının eline geçer, şefle anlaşırlar ve dinler bir tahakküm aracı olarak varlığını sürdürürler. Din toplumsal bir olaydır, düşünsel bir olay değil.
• Dinin 18 ve 19. Yüzyılda usun konusu olması kısmen deizmin ve ateizmin ortaya çıkması kilisenin gücüyle alakalıdır.
• Din hakkında konuşmak kolay değildir, kral ve rahipler buna bozulur.
• Halkın yaşamı dinin vesayeti altında geçer. Buna kilisenin de kılıç sahiplerinin de ihtiyacı vardır.
• Gizem ve büyünün olmadığı yerde inançlar anlam verme gücünü kaybeder. “Dünyanın büyüsü bozulmuştur.”
• Evrensel tanrı imparatorluk zamanının ürünüdür.
• Türkiye’de deizmin sosyal değil siyasal bir karşılığı vardır.
• Kelamın da tasavvufun da içinde bulunduğumuz çağda gücünü kaybetmesinin nedenlerinden biri bilimin açıkladığı alanın çoğalmasıdır.
• Bireysellik arttıkça büyük toplumsal anlatılara ihtiyaç kalmayacak.
• Ben ateist değilim demek ben tanrıya inanıyorum demek değildir.
• Tanrısalın tarihi bilinmedikçe tanrı üzerinden bu konuları tartışmak yanıltıcı olacaktır.
• İnanma olmadan insan varlığını sürdüremez.
• Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır, lakaydi olmak sadece bir tercih değildir zarurettir.
• Olması zorunlu olan şey vaciptir.
Mümteni yokluğu zorunlu demektir.
Mümkin varlığı da yokluğu da zorunlu olmayan demektir.
İnsan vacipler üzerine dua edemez.
• 2x2’nin 4 etmesi için dua edilmez.
2x2’nin 5 etmesi için de dua edilmez.
Dua varlığı ve yokluğu mümkün ise olur. Modern dünyada bu mana imkânın alanı azalıyor.
• Bilinemeyenin alanı azaldığı sürece dine olan ihtiyaç alanı azalıyor.
• İnsanın inanca ihtiyaç duyması aynı inanca ihtiyaç duyması demek değildir.
• Geleneksel inançlar kendilerini sürdürebilecekleri zeminden yavaş yavaş çekiliyor.
• Bir düşünce adamının görevi manipülasyonlardan uzak bir biçimde kendi halkını aydınlatmaya çalışmak olmalı. Bazen halkın hoşuna gitmeyecek şeyler söylemeli.
• Türkiye’de dindarlık geleneksel biçimde devam ettiği sürece din-dışılık da aynı ilkelliği muhafaza edecektir. Felsefe bu konularda ana sahalardan uzakta kalacaktır. Genel kitlelerin sığlığından kurtulmanın tek yolu zaman zaman suyu bulandırmaktır.
👍👍🙏
Ejder kardeş bu işin sırrını bize de öğretsen biz de yapsak, sonra da tatlı tatlı yarışsak :))
Ejder bey çok teşekkür ederim lütfen eksik olmayın.
@@tekmusti Teşekkürler 👍👍
👏👏👏
Fabrika da çalışan bir işçiyim. Bir kaç yıldır dücane hocayı keşfetme dönemim oldu.kitaplarını okumaya çalıştım, bersay’da ki derslerinide izledim, düşünce dünyamıza hançer sapladınız. Teşekkürler Hocam , var olun😊 mantık derslerini bekliyorum Hocam.
H. Yasin Altıner eğri hançer 😊
Bravo Cengiz Bey.
Sizi tanıdığıma memnun oldum.
Tamda bu aralar, dinin ve hayatın üzerine cesurca yazan islam bilgisine ve felsefesine hakim birisi var mı derken, size denk geldim.
Bu konularda okumalar yapmaya başladım.
Benim inancım teori ile pratiğin birleştiği noktalardır.
Sadece okuma ile değil deneyimleme ile kavrayıştır.
Ateizm ve Deizm ile ilgili düşüncelerime farklı bir bakış açısı eklediniz. Teşekkür ederim.
Kadim inançlara ve bu inançların doğa ile iç içe olması beni çok etkiliyor. Düşüncelerim ile doğada bir bağlantı kurmak beni manevi olarak büyük bir tatmine getiriyor. Sadece kitap okumak sentetik geliyor. Uygulamalı olarak yapılamadıkça dinlere baktığımda aslında pek din seçme şansımızın olmadığını düşünüyorum. Doğduğumuz eko sistemin bize verdikleri ile inançlar geliştiriyor. Ömrümüzü tamamında dahil bütün dinleri araştırıp anlamlandırmaya yetecek zamanımızın olmadığını düşüyorum. Deizimi de bu noktada belirttiğiniz gibi kibarca düşünceleri karşı tarafa belirtme olarak görüyorum. Ateizm ise daha kestirip atmak ve bu tarz konularda muhabbeti sonlandırmak gibi geliyor. Din ile ilgili konuşmak gerçekten çok zor.
Benim en son geldiğim nokta bütün insanların ne olursa olsun bir bütünün parçası dünyanın evrenin ve bütün kavrayıp,kavrayamadıklarımız ile aynı şey olması gerektiği var. Her şeyin değiştiği gibi bizde değişiyoruz ve gelişiyoruz. Biz olarak bakabilmek önemli gibi geliyor.
ahh Dücane hocam keşke siz hep konuşsanız... hayatınım en güzel ve en anlamlı saatleridir sizi dinlediğim zamanlar ve bunda çok ciddiyim. Sağ olun var olun...
Bende dinledigimde
Rahatlaniyorum
Hem isiniyorum hemde cok isiklandiriyor
Muzo
Bu sohbetlerden sonra hadsiz hudutsuz bir boşlukta;sağır , kör ve dilsiz kâinatta , anlamsız ve amaçsız bir şekilde yaşayıp ölen ve hiçliğe yokluğa karanlığa giden bir hal oluyor insanda.Dücane bey in birikimine , sürekli satır arasinda değindiği "40 yıllık bu işlerdeki birikimine" saygı duyarım.Fakat en nihayette onun dediklerinin hakikat olup olmadığı meçhul,onun yaptığı tarihsel olarak dini-felsefi her türlü literatürü okuyup ,kendi zihin süzgecinden geçirip kendi dogrularina veya önermelerine ulaşmak.her insan gibi kesinlikle onun da içinden çıkamadığı ve mecburen kayıtsız kaldığı kendi soruları var.O yüzden onun dediklerini dinlerken ve fikirlerini tasdik ederken ,onun ilminin istibdadından bağımsız düşünmek lazım.
Çok haklısınız.
@@DucaneCundiogluResmiKanal Videolarınızdan özet çıkartılmasına razı gelmeniz, bu konuda anlatınızı, özünden kopuk, beylik cümleler kisvesine dönüşme riskini görmemenizi, dersin insicamına aykırı şeklinde bir eleştiri yaptığımda "Hocadan izin aldık saçmalamayın takdir ve teşekkür etti" gibi bir cevapla karsilasmam.. Kanalinizi yöneten ergen zekalarin edep sınırlarını görmezden gelmenizi de engellememeli..
Merhaba Hocam.
Müsait olduğunuzda biraz da kısaca kendinizden bahsetmenizi isterdim.
Hayatınızda kırılmalara yol açan anlarınızdan bahsetmenizin genç nesillere faydası olabileceğini düşünüyorum.
Hocam, oyle derin ve etkileyici bir bilgiye sahipsiniz ki...dinlemek ve anlamak ayricaliktir...
bunun kiymetini bilmeyenlere soyleyecek bitsey bulamiyorum...
Değerli hocam, sizi karı koca bazen ayrı ayrı ve bazen de birlikte dinleyerek konuşmalarınız üzerine beraberce kafa yoruyoruz. Bizim ve ülkemizin düşünce ufkunun genişlemesine yaptığınız katkılardan dolayı müteşekkiriz. Bu aralar Daryush Shayegan okumaları yapıyoruz. İran ve Türkiye'de din-modernleşme dinamikleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar ile Shayegan'ın kültürel şizofreni tezi hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyoruz. Bu konuda bir yayın yapabilirseniz çok seviniriz.
Hocam dimağınıza, ağzınıza sağlık, teşekkürler.
Yıllarca "La" diyerek, Tanrı dışında diğer tüm ilahları bilerek, idrak ederek reddettiğime inandığım bir bilinçle yaşadım ve hayatımı bu düstura göre sürdürdüm.
Sonra bazı kasırgalar oldu ve benim aslında kayaya kazınmış ama üstü kumla örtülü sorularımı, sindiremediklerimi o kum fırtınası aldı götürdü. Bu çıplaklık hem kör gözlerimi açtı, hem de beni kör etti sanırım. Uzay boşluğunda düşercesine amansız bir dokunamamazlık. (Sizin önerinizlie izlediğim Le Feu Follet'ın bir sahnesinde, baş kahraman doktora diyordu ki " I can see the things but I can't touch them). Param parça olmak pahasına bir yere çarpıp durmak istedim ama bu oldu mu yoksa hala düşüyormuyum bilemiyorum sanırım.
Ama kayıtsızlık ve bilgelikle ilgili sözünüz bana Hz. Ali'nin " Ben onun ilah oluşunu ettiğim duaları kabul etmeyişinden bildim" sözünü hatırlattı. Çoook sonra fark ettim ki, ben Tanrı nedir bilmeden, Tanrı kimdir sorusuna kendi kanaatimce tahkikî imanla inanmışım. Oysa ki mesela, "Tanrı bizi neden yarattı" sorusuna aldığım "Güzelliğini göstermek için" sorusuna, putlarını yediğini hatırlayan müslümanlar gibi bakıyorum. Tanrı Tanrı yapan her şeyden bağımsız, her şeyden özgür olması iken, ilk olarak "istek" ve hatta dindirilmesi gereken bir istek zühuruyla bir kendini gösterme ihtiyacı hissetmesi ve de bunun giderilmesini "özgür irade" verdiği yarattıklarının kararına bırakmasını şuan tanrılığın şanına çok aykırı buluyorum. Tanrı murad eder daha doğru belki ve biz bu murad olmuşluklara maruz kalıyoruz. Kayıtlı olsak ne, kayıtsız olsak.
Sizi her dinlediğimde hissettiğim ; söylemek istediğiniz ile soyleyebildiginiz arasındaki çetin bir mücadelenin izlerini taşıyor olmasından ibaret.. ve her konuşma sonrası ağır bir yorgunluk hissinizin yansimasi
Hocam merhaba ben Avusturya’dan sizi çok severek takip ediyorum ve sizin gibi bir beyini tanıma fırsatım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum..sizinle tanışma meselemi kısaca aktarmak isterim izninizle. 25 yaşıma kadar bende milli dini duyguları ideolojik anlamda aileden ötegelen doğru bildiklerini doğru bilerek yaşıyordum fakat sonra bir olay yaşadım ve çok korkarak çekinerek ciddi derecede önyargılarımı kırarak büyük girdaplar sonu sorgulamaya başladım ve içte içe hesaplaşırken biraz da araştırmaya başlayınca vardığım noktada sizinle tanışmış oldum ve takip ettiğim andan itibaren hocam okadar güzel izah ediyorsunuz ki herşeyi ,düşüncelerinizi çok benimsedim ve sizden öğrendiklerim hayatıma yön veriyor.. rahmetli babanızın deyimiyle dü-cane siz iki can olmaktan çıktınız bir çok cana can katmaya başladınız hocam..sevgi saygılarımla 👏
Dücane Hocam merhaba, yayınlarınızı bir tesadüf ile buldum. Sizi tanımış olmak inanın çok değerli benim için. Öncelikle konu başlığına gidiş yolu ve çevresinde anlattığınız konuların başlık bilgisi kadar değerli ve geniş olmasını yine çok bilgilendirici buluyorum ve hoşuma gidiyor çünkü ben bir konuyu ele alırken başını ve onun gidiş yolunu isterim zaten başlık o zaman açılıyor. Böylece insanları düşünmeye sevk ediyorsunuz.
Onun dışında yayınlarınızın din, bilim, felsefe, toplum, sanat, tarih, kültür..vs gibi konularda kafası karışık ve hatta bilgisi yetersiz bir toplum ve gençlik için çok faydalı. Bazı videolarınızda 30 yıl gibi bir emeği özellikle dini konulara ayırmanın pişmanlığını hissettiryorsunuz. Bence sizi değerli kılan da bu bilgilerin derinliği ve emek emek araştırılmış olması. Böylece Din konusunu bildiğini iddia eden veya karşı olan kesime daha bilimsel, tarafsız, açıklayıcı, karışıklığı çözücü yöntemler sunuyorsunuz. Bu emekleriniz olmasaydı bu kadar net, güven dolu ve tecrübe ile anlayarak aktaramazdınız diye düşünüyorum. İşin en değerli kısımlarından biri de bu bence.
Ben okumayı seviyorum, ancak kendimi en çok felsefe kitaplarında buluyorum adeta. Sizi dinlerken de heyecanınıza ortak oluyorum.
Tüm emekleriniz için teşekkür ederim. Yapabilirsem online eğitiminizi katılmayı çok istiyorum.
Sevgilerimle,
Yazdıklarımın tamamı şahsi maceralarımdan edindiğim izlenimler ve kanılardır.Bu yüzden okurken doğru-yanlış ya da eksik-fazla bağlamında bakmamanızı öneririm.
Çok dindar bir çevrede büyümüş ve iyi din eğitimi almış biri olarak kendi dinimi hep akla ve mantığa uygun düşündüğümden dinimi sınamaktan hiç korkmadım.Her ne soru gelirse gelsin , her ne yorum yapılırsa yapılsın rahatlıkla cevaplanacağını ve eğer karşımdaki insan kabul etmiyorsa bu durumun tamamen karşımda ki insanın kalbinin mühürlü olmasından kaynaklandığına da ateşli bir şekilde inandım.Orta okulda kendi çapıma bakmadan böyle buyurdu Zerdüşt kitabını okuduğumu hatırlıyorum.Tabi ki bir şeyler öğrenmek için değil düşmanı tanımak için,açıklarını bulmak için.Tabi ben bu kadar ateşli bir mümin iken ben mi onları bulurdum onlar mı beni bulurdu bilmem hep soruları olanlarla tartışma içinde buldum kendimi.Çok insanın sorularına cevap vermiş , ciddi miktarda insanında cevaplarımdan mutmain olduğunu söyleyebilirim.Kendi kendime de soru sormaktan hiç çekinmedim ne de olsa dinim kendi kendine olan güvenini ve akletmez misiniz ? sorusunun muhatabı olarak akletmem gerektiğini düşünmeyi seviyordum.(akletmenin ne demek olduğunu bilmesem de )
Velhasıl kelam işim gereği çokça yalnız kalan biri olarak, kendime giderek zorluğu artan sorular sordum. Özellikle hocanın dediği Allah'ın varlığına kanıt meselesinde tıkanmış kalmıştım. Allah'ın nasıl olduğunu bilmeden varlığını nasıl kanıtlayabilirim? Zatından sıfatından tanımak değil direk varoluş şeklini bilmediğin bir şeyin var olduğunu nasıl kanıtlarsınız ki ? Hiç bilmediğim bir maddeden , hiç bilmediğim bir mekanda, hiç bilmediğim bir şekilde var olan bir şeyin(tanrı'dan bahsetmiyorum) var olup olmadığını söylemek için bile bir şeyler bilmem ya da halihazırda içinde bulunduğum evrene bakıp yorum yapmam gerekirken,bu evrende var olan hiçbir şeye benzemeyen ve ezeli ve ebedi (maddeden bağımsız) , sonsuz,zamansız,mekansız bir olguyu nasıl kanıtlamak mümkün?
Uzun düşünceler sonucu eleye eleye elimde sezgisel kanıt dedikleri mesele kaldı.Diğer hiçbir şey kanıt olamazdı.Matematiksel olmayan sezgiyle önerilen kanıt ise kanıt olamayacağına göre elimde kanıtım yoktu.Yazıyı daha da uzatmadan vardığım sonuca gelirsek bu dünya da kimse korkunun,sevincin,umudun,hırsın,öfkenin var olduğunu kanıtlayamaz..Ama Korkan, uman,hırslanan,öfkelenen var oldukça her insan biliyor ki bunlar var.Bu dünyada umut eden bir insan kalmadığında umut yoktur.Ama bir kişi bile umut etmeye devam ediyorsa umut vardır. Tanrı da böyledir. İnsanlar bir çok şeye inanırlar. Ölümün bir son olmadığına inanırlar, yapılan haksızlığın cezasız kalmayacağına inanırlar, En mühimi en korkulası,en sevilesi, en var olduğu umut edilesi,en istenesi biricik Tanrılarına inanırlar.Şekli değişir şemaili değişir ama sonuç olarak inanan varsa Tanrı vardır, inanan kalmadıysa tanrı yoktur.Bireysel olarak ise inanırsan vardır inanmazsan yoktur diyebilirsin bu dünya içindeki bir insan olarak. Başkaca da bir şey çıkaramadım ben bu konudan, çıkaranı da görmedim açıkçası varsa okumadığım kaliteli bir şeyler önerirseniz yeniden düşünmeye açarım bu faslı.(duygular için bazı hormonların varlığından söz etmek ve bak hormon var o yüzden var demek , bak insan var o yüzden Tanrı var demek gibidir, inanıyorum ki varlığından beri bir tanrı arayan beyinde bu işleminde bir hormon silsilesiyle alakası vardır.).
Bu düşünce silsilesinin bana bir çok faydası oldu ki o da şudur:
-Tanrı var diyen de ile Tanrı yok diyen de haklıdır.
-Tanrıyı bildiğini söyleyen de umursamayan da Tanrı hakkında aynı bilgiye sahiptir.
-İnsanların kendi hayatları içinde neye inandığını hoş görme ya da görmeme yetkisi kimsede yoktur.Çünkü kimse o hakka sahip değildir.
-Esas sorun dinler ya da ateist-deist v.s değil tebliğ ,aydınlanma ve aydınlatma hareketidir.(bir başkasına kendi inancının empoze edilmeye çalışılması )
-Tanrı bizi yaratmış ise karar onundur, biz tanrıyı fert fert , her birimiz ayrı yaratıyorsak karar her ferdin kendisinindir.
-Benim şuan ne olduğumu neye inandığımı merak ediyorsan Sana ne ?
-Senin için hangisi doğruysa doğru bana ne ?
-Benim gibi bir bireyin bunca şeyi anlaması demek orta doğululuktan dünya insanı olmaya , hatta sadece ve sadece insan olmaya olan çabama ait en değerli fayda demektir.
-Peki neden yazdım bunca şeyi? Hocanın samimiyetinden etkilendim sanırım.Paylaşmak istedim.
Yazı güzel beğendim teşekkürler ..Spinoza'nin Ethica kitabını tavsiye edebilirim size bu konuda hem tanrı konusunda hem duygular konusunda bana yol gösterdi en azından zihin açıcı bir kitap ..henüz yolun başındayim tabi birde siz okuyun okumadiysaniz
Bende o sancılı dönemden geçtim kardeşim naçizane tavsiye vermek gerekirse ne
Böyle buyurdu Zerdüşt ü oku ne spinozayı takip et ne Gazali yani söylemek istediğim kısaca sen varsın fikrin var cismin var hele Bi sen önce yok ol soyutla kendini ezberden kaç kimsenin fikri seni yanıltmasın önce sen özgün bir fikir oluştur sonra dilersen hepsini okursun..
Anlatamadım demi 😁neyse
@@notdefterim2580 kimseden etkilenmeden kendi fikrin oluşması mümkün müdür bilmiyorum.Ama biat ettiğim bi fikir yok henüz
@@ULUKURT90 bence mümkündür ama imkansız gibi düşünüyorum zaten günümüze değin süre gelen bütün fikirlerin bir cıkış noktası vardır Misal verecek olursak aristotalesin devamıdır felsefecilerin neredeyse bütün söylemleri tabi arada itirazlar da yok degil işte onlar özgün fikirlerdir diye düşünüyorum.
İslam düşünürleri de aynıdır bence marjinal olacam diye sapıtmamak mühimdir ince si orası. Demek istedigim güzel kardeşim dallanıp budaklanırsak objektif olamayız meseleyi sindirip, diger zatlar ne demiş ondan sonra bakmakta fayda var. K. Bakma zamanını çaldım i akşamlar.
çok etkileyıcı anlatım kendı düşüncelerımı buldum yazınız da çok karışık kafalarımız sanırım çok fazla kaynak arayışı yoruyor beynımızı
keşke bir sonraki derslerden birisi var olmak / yok olmak üzerine olsa, çok kıymetli olurdu.
Hocam sesi en yüksek dozda açmama rağmen yine de çok zor duyuluyor,bunun bir çözümü olmalı bence.
@@ayseayanoglu8389 bilemiyorum ama Dücane hoca bu işi halletmesi gerekiyor
Telefondan dinliyorsanız buetooth hoparlör alabilirsiniz.
@@sanha.5031 Extra bir de hoparlör sistemi almaya gerek yok hocam başka videolarda sorun olmuyor.
Mikrofonun seviyesini en yüksek düzeyde açabilir Dücane hoca.
Videoları defalarca ve farklı ortamlar aracılığıyla test ettik, hepsi de gayet iyi durumda. (İlk videolarda mikrofonu kendi masaüstü bilgisayarıma tanıtmak vakit aldığı için bilgisayarın kendi mikrofonuyla idare etmek zorunda kalmıştım ve o nedenle zaman zaman ses sorunları yaşamıştık. Fakat aynı videoları biz de dinledik, farklı cep telefonlarından, ipad'den, masaüstü bilgisayarlardan vs., ama şikayet edildiği gibi bir sorunla nedense karşılaşmadık, dolayısıyla sorunun alıcılarda olduğunu düşünüyoruz, başka bir gerekçe, farklı bir neden gösterebilecek arkadaş varsa, lütfen buyursun açıklasın, ki biz de durumu yeniden gözden geçirelim.
@@DucaneCundiogluResmiKanal hocam akşam ki video gayet güzeldi ses harikaydı inşallah bozulmaz.
Hocam Marmaris' e gelmişsiniz bana teğet geçmişin.
Geçen çarşamba akşamı UA-cam kanalında canlı yayında bekledim durdum ama nafile.Bizi mahrum bırakmayın bir sohbet alacaklıyız.
İyi ki varsınız.
Hocam sancılarımız hiç bitmeyecek di mi?
Sizi dinlediğimde hüzün,öfke,ümit,boşverme,başını alıp gitme ve sadece yaşama,daha çok okuma,kitapları bir yana atma,bir daha asla sizi dinlememe ve bir sonraki adımı dört gözle bekleme,bolca ağlama feryat etme gibi duygu ve fiilleri aynı süreçte yaşıyorum.
Aslında bana bir açıklama borçluymuş hissettiriyorsunuz aynı zamanda.
Sancılar yol azığıdır.
@@DucaneCundiogluResmiKanal peki hocam teşekkür ederim.
@@serdaryildiz1521 ducanenin bir diger anlamda cevabi dusunen mazosist (aci duyan ) olur diyor .sende tsk ediyorsun ona !
Yoldaşlar dostlarım
Hoca söylemiyo pek ama bi katıl butonuna tıklayıp 15 lirada olsa katkıda bulunun.
Parayla zerre bağı olmayan hocanın şu çekim işleri için felan yanında bi adamı istihdam etmesini sağlayamıcaksak nasıl bilinçli bi kitle olucaz ?
Çok az minnacık bi fedakarlık.
Örenciler müstesna onlara 15 lira çok para :)
katıl butonu gözükmüyor yalnız?
Hocam telefon kulağıma yapıştı.
Ama!
Konuşmacı ve konular için buna değer. Hakkımı helal ediyorum.
Hocam sizin konuşmalarınızı dinlemeye başlamadan önce kulağıma küpe bir sözünüz gelir aklıma hep. Mealen: "islamın akla ihtiyacı yoktur, lakin müslümanların akla ihtiyacı vardır."
Her seferinde bu ülkenin entelektüel aydınlanmasına büyük katkı sağlayacak "eleştiri" leriniz için yeniden heyecanlanıyorum. Eski okuyucunuz ve uzaktan talebeniz olarak ( neredeyse artık her konuşmanızda vurguladığınız için ayrıca seviniyorum) yazacağınız eserleri bekliyorum. Hasretle..
Hocam yeterki siz ve sizin gibiler konuşsun dinleyelim ayaklarımız yere basarak gerçekçi masalsı değil çok da güzel oluyor teşekkürler 🙋🏻♀️👌
Dücane Bey merhaba,
Günümüzde muhtemelen pek fazla ateistin kafasında olmayan, dolayısıyla bence geçerliliği tartışılır bir ateizm resmi çizdiniz.
Felsefe tarihinde ateizmin nasıl tanımlandığı/algılandığı şimdilik şöyle dursun (çünkü orada da bir uzlaşım yok, bkz. Stanford Felsefe Ansiklopedisi) güncel kültürlerde, şimdiki zamanda, Türkiye'de ve başka ülkelerde, şu diyalogdaki "B" kişisinin tavrıdır artık ateizmin özeti bence:
A: Merhaba B, bizce her şeyin yaratıcısı olan, sonsuz güçlü, zamansız bir üst varlık var. Biz ona "X" diyoruz. Şu, şu, şu özellikleri, istekleri, yaptırımları da var... Sen de bizimle bu varlığa inanır mısın?
B: Bu iddiaların için bana evrensel geçerlilikte herhangi bir kanıt gösterebilir misin?
A: Hayır.
B: Kusura bakma. Hayaletlere, goblinlere, çiçek perilerine niye inanmıyorsam (isteyen "...bunları niye hesaba katmıyorsam...", "...niye yokmuşlar gibi yaşıyorsam..." diye de okuyabilir, fark etmez.) senin iddiandaki varlığa da aynı şekilde inanamam. Kanıt bulduğunda tekrar konuşalım.
Konu bundan ibarettir. Aklı başında hiçbir ateist "Tanrı yoktur", "Tanrının olmadığından eminim" demez, "şu anki kanıt havuzu böyle bir varlığa işaret etmiyor" diye düşünerek tanrı yokmuş gibi yaşar sadece. Dolayısıyla ateizmi teizmle, dindar bilinçlerle denkleştirmek, aynı problematiğin birbirine denk iki yüzünden biri gibi göstermek, en azından "ateizm" kavramı etrafında bugün oluşan anlamlar çerçevesinde karşılıksızdır. Ateistler, nasıl ki "ahayaletizm" diye bir sözcük yoksa "ateizm" sözcüğü de olmamalıydı diye düşünür. Ateistler belli periyotlarda ateizm ibadetleri etmez, günlerinin bir bölümünü ateizme ayırmaz, diğer ateistlerle birlikte bir grup olduklarını ve hayata aynı yerden bakıp aynı şekilde anlamlandırdıklarını düşünmez. Ateistler, aynen sizin gibi Dücane Bey, dindar bilinçlerin, özellikle üst düzeyde kurumsallaşmış monoteistik dindar bilinçlerin günümüze, geleceğimize yaptıklarından rahatsız olur ve bunların olmadığı bir yaşamın daha değerli olacağını düşünür. Ateizm ve ateistler bazı dindar bilinçlerlerin yüz yıllardır yedikleri ve hâlâ inatla yemeye devam ettikleri sistematik, kurumsallaşmış ve dolayısıyla zararları çok büyük bazı haltları, halkın ortak bilinci önüne kristal berraklığında koyacak bazı insanların yetişmesine vesile olan kültürü oluşturur. bkz. Stephen Fry'ın iq2 münazarasında Katolik Kilisesi'ni anlatışı: ua-cam.com/video/rDsrEpv9nmM/v-deo.html
Asıl bize teşekkür etmek düşer. İlgimi çeken konularda çok faydalı olduğuna dair bilgileri sunduğunuz için tekrar teşekkürler. Bayramınızında sağlıklı geçirmeniz dileklerimle.
Hocam yaşıtız ama bu akşamki söyleşiniz o kadar anlamlıydı ki (anlayana,anlayabilene) saygı ile ellerinizden öpmek isterdim.Yüreğinize,beyninize ve sözcüklerinize sağlık..
Harika yorum getiriyorsunuz.
muzo
Hiç duymadığım düşünmediğim tesbitler yapıyorsunuz hocam,özellikle tanrısallık mevzunda söyledikleriniz ,beni şok etti aynı derecede de karanlıkta kalan bir çok sorumu aydınlattınız
Cömertce bilgi paylasımlarinizdan dolayı şükranlarimi sunuyorum hocam.Olumlu tarafından bakmak gerekirse, size yönelik ergen elestirisi yapan ahali olmasa satır aralarında ifade ettiginiz hususları dinleyemeyecektik. Şunu da ifade etmeliyim ki hakikate talip olanlar arka sıralarda sizi dinleyenler benim gibi. Emeginize,yüreginize saglik. Tekraren tesekkurler.
Konu dışı ama söylemeden edemedim; hocam elinizi ağzınıza çok götürüyorsunuz, malum korona günlerindeyiz,lütfen dikkat ediniz🦠
Son 45 dakikayı daha dinlemedim ama Dücâne Bey o kısımda da söylemediyse o “tanrıyı ihmal etme, tanrıya kayıtsızlık” diye değindiği durum “*apatheism*” olarak tanımlanıyor. 2001 senesinde yani nispeten yeni isimlendirilmiş. Merak edenlere…
Emeğinize saygı duyduğum için ve en önemlisi düşüncenizde samimi olduğunuz için, doğal olarak dünyamla bütünleştirdiğim için abıne oldum.Zamanla değişmeniz kabuğunuzu kırmanız muhteşem birşey.Allah utandırmasın.
Teşekkür ederim dücane bey, güzel bir sohbetti.
Selamlar Dücane bey. Kitap okuma yönteminizi ve nasıl notlandırdığınızı bizimle bir video ile paylaşır mısınız?
Her anlatımınız beni daha kaliteli bir düşünmeye sevk ediyor teşekkürler
Bugüne kadarki videolarınızı cansız yayın olarak izledim. Yorumcuları okudum. Birazda doğu felsefesi/dini üzerine sohbet olabilir mi? Zerdüştlük, Budizm, Hinduizm, Şintoculuk. Bunların Antik Yunan ve Islamdaki karşıtlıklar ve benzerlikler. Doğacılık gibi.. Teşekürler
Hocam saatin tik-tak sesleri mikrofona yakın olduğundan galiba biraz fazla geliyor. Emekleriniz için teşekkürler.
Üstadım yine açmazları ve çelişkileri sorunsallaştıran, kavramsal düşüncenin kanıta ihtiyaç duymayan doğası üzerinden Tanrı(sallığın)nın us oluş karakterini vûzuhata kavuşturan muhteşem bir analiz ile teist, deist ve ateist yönelişin felsefede dikkate alınmayan inançsal ve siyasal boyutunu ortaya koymanız dikkate değer olmuş. Düşünenlere...
Yas tutma ve ölümle ilgili felsefi söyleşinizi dinlemek isterdim.Teşekkürler hocam.
Çok geç olmadıysa eğer ben şöyle düşünüyorum insanda var olma iç güdüsü var. Varlığını sürdürmek istemesi var. Bunlar kanıt değil evet ama yokluk insana iyi gelen bir şey değil, bir şeyin varlığı iyileştirir. Varlık insana iyi gelir bu yüzden tanrı vardır diye düşünüyorum. Tanrıya asla ulaşamayız ama akıp giden hayatta insan da olduğu yerde duramaz bir şey yapması gerekir sorgulamadan var der çünkü akip giden hayatta yanlış bile olsa tanrıya inanmak iyidir diye düşünüyorum. Bu yüzden "tanrı var" der. Bir şey yapması gerekir ve bu tanrı tabiri buna genelde uyar bence. Sayın Dücane hocam inşallah görürsünüz düşüncenizi merak ettim. 🙏
Dücane Hocaya bağımlı oldum resmen. Hocam bilginize sağlık:)
"İnsanlık için iyi olan her şey doğrumudur, doğru olan her şey iyimidir?" Sizden başka bir sohbetimizde duyduğum bu soru kişisel olarak ufkumu açtı. Galiba en iyi özet bu soruda gizli.
Hocam azcık da bilim felsefesi mevzusuna değinseniz, Karl poper, Lakatos, Kuhn, Feyeneberg VS.. Sadece fikirlerinizi ve tavsiyelerinizi merak ediyorum.. Birde bu akıllı tasarımcı, hassas ayarcı cemaat hakkındaki fikirlerinizi öğrenmek isterdim.. Teşekkürler..
Dinlerken Bergman'ın Kış Işığı filmine ilişkin yazdığınız yazı aklıma geldi. 'Yaz Soğuğu' ile yıllar önce UA-cam'da karşılaşmıştım, güzel bir müzik eşliğinde sunulmuştu ve zamanında etkilenmiştim gerçekten. Şu an dinlesem yine etkiler beni sanırım, ama elbette o zamanki kadar değil. Değişiyor insan
Hocam sizi dinlerken 1,5 hızla izliyorum çok akıcı konuşuyorsunuz :):)
Mükemmel bir sohbetti epey yararlandım.. Hocam En’el Hak ve İhvan-ı Safa risaleleri hakkında ki görüşlerinizin de merak ediyorum.. saygılar..
Nefesinize, varlığınıza, sağlığınıza bereket!
Sesin çok az olmasına rağmen heyecan ve zevkle izledik!
Tesla’ya atfedilen sözü hatırladım :
Kutsal kitapları okuyup anlayan Ateist,
Okuyup anlamayan Dindar,
Hiç okumayan da Yobaz olur demiş...😇
Es selamün aleyküm
Bir igne dahi ustasız olmazken bu koca küre-i arz nasıl ustasız olabilir.
dostum teslanın öyle bir sözü yok
@@sultanyigit292 , atfedilen demiştim zaten😇
@@muallasarcoban4866 kusura bakmayın onu görmemişim😊
VİDEO SESLERİ COK KISIK GELİYOR HOCAM VOLUMU BİRAZ YUKSELTİRSENİZ DEESİ DAHA İYİ DİNLEYEBİLİRİZ .SELAMLAR
Çok teşekkür ederim üstadım. Bir de tanrısal üzerine yapacağınız dersi hasretle bekliyoruz.
Ağzınıza sağlık hocam sizinle düşünmenin zevkini tadıyorum fazlasıyla🌼
Hocam videonun ses sorunu var, iyiki varsınız ülkemizin medarı iftihar larından birisiniz 👏👏👏 ...!
Hocam çok güzel bir ders. Başarılarınızın devamını dilerim.
Beni ateizmden ziyade deizme yönlendiren şey, termodinamik olarak evrenimin kapalı bir sistem olarak enerjisinin mutlaka bir kaynağı olduğu düşüncesi. Yanılıyor olabilirim zira Lawrence Krauss'un "Hiç Yoktan Bir Evren" kitabını okumuştum bu düşüncem üzerine ancak anlayabilmek için üniversite düzeyi veya üzeri fizik bilmek gerekiyor, bir kısmını anlayamadım.
Hocam dersler konusunda verdiğiniz emek için çok teşekkürler. Dinin en önemli temellerinden biri olan nübüvvetin mahiyeti hakkındaki fikirlerinizi de gelecek derslerden birinin konusu yaparsanız çok memnun oluruz. Nübüvvet konusunu anlamadan din kavramını tam olarak çözümlemek mümkün değil :( Hürmetler.
Nübüvvette vahiyde bir palavradır.
İlk 45 dakikasını kaçırdım. Yarın başa sararım artık. Teşekkürler. Böyle iyi oluyor, kesinti yok. TV programlarında genelde sunucu yüzünden rahatsız oluyorum. Sadece Fatih Altaylı'nın programını sevebildim. Özellikle Türkiye'deki Deizm konusunda ben de tepkisel bir yön olduğunu düşünüyorum. Nadir karşılaştım, herkesle konuşulmaz zaten. Söyledikleri genel itibariyle "kitaplarda işlenen konuların ağırlık noktası ve tutarsızlığı" oluyor. Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu, varsa nasıl bir "şey" olabileceğine / olması gerektiğine dair pek bir düşünceleri yok.
Gençliğinizden bu yana pek bişey değişmemiş hocam,gençlere uyarınız çok samimiydi.
yaşadığımız dönemin en sevdiyim yanı böyle deyerli insanları birinci elden dinleye bilmektir. Bence bunu çok iyi deyerlendirmek lazım.
Hocam "tanrı" yı (tanrısallığı değil ama) rasyonel bir akılla ıspatlayamayacağımızı daha doğrusu analitik felsefe perspektifinden ne yanlışlama ne de doğrulama yapamayacağımız için "tanrı" nın bilimsel olamayacağını açıkladığınızı anladım naçizane..Yani "tanrı" nın bilinemeyeceğini söylemeniz tabi takdir edersiniz ki "agnost" bir bilinç geliyor aklıma ancak bireysel maneviyatınızda "tanrı" nın olması gerektiğini söylemeniz de farklı bir bilinç getiriyor gündeme.. Tanrıya ihtiyacı olan agnost bilinç diyesim geliyor ancak gizemin olmadığı yerde neden tanrıya ihtiyaç vardır onu ben anlayamadım.. size saygım sonsuz teşekkürler..
Hocam sonraki ders konusu "Tanrısal nedir ?" olsa ne güzel olurdu . Söyleşi bittiğinden beri araştırma yapıyorum fakat verimli bilgiye ulaşamadım.
Çok teşekkür ederim 🌹🌹🌹 emeğinize yüreğinize sağlık
Hocam ingilizce alt yazıda ekletin yabancılarda faydalansın. Onlarında İhtiyacı vardır
Fikrimce Tanrı kavramının tanımından ötürü bir belirsizlik taşımaktadır. Bu belirsizliği "Tanrı bence vardır" ya da "Tanrı bence yoktur" diyerek ortadan kaldıran insan rahat hisseder, kendine konfor alanı yaratır. Dediğiniz gibi mantıksızdır, düşünce değeri yoktur ama insan için bir dereceye kadar iyi olabilir. Oluşturduğunuz terminolojiye göre tüm insanlar özünde agnostiktir bence. Bu biraz insanın kendini kandırması ve düşünmekten kaçınmasıdır. Genel anlamda anlatmak istediklerinize katılıyorum hocam. Aktardığınız değerli düşünceleriniz ve bilgileriniz için teşekkürler.
Sayın hocam, gazali dehriyun meselesinde anaximandros'tan bahseder mi , okumuş mu o kaynaklara sizler kadar vakıf değilim lakin, anaximandros'un Thales ile diyalogunda kainatin ezeliyeti hakkında konuşurlar. Belki kerterizi burası olabilir gibi hissettim.
Ayasoyfa mevsunu bir sonraki videonuzda konu edebilir misiniz acaba, fikirkerinizi onemsiyor ve cok merak ediyorum, saygilar.
Videolar malesef hep düşük ses seviyesinde sayın hocam:(
Dinlerken çok zorlandım..
Evet cok az duyabiliyoruz😔
Zaten anlatımı sıkıcı bide ses kısık olunca dinlenilmiyo..
@@İlhandemirpolat sana disko yakışır.. ses yüksek, eğlence de bol.. bak keyfine..
@@muratsagduyu1134 ben bu konularda Ahmet arslanı dinliyorum. Çok sade Bi dille anlaşılır şekilde anlatıyo ve dinlerken bir an bile dikkatim dağılmıyo. Sıkıcılıktan kastım anlatımıydı yoksa konulardan sıkılıcak olsam bu videolarla ilgilenmezdim.
Çok değerli bir düşünürsünüz , Allah sizi hayatımızdan mahrum etmesin .
Teşekkürler hocam tanrısal olan nedir videonuzu heyecanla bekliyoruz..saygılar.
Hocam ,tamamını dinledim.Teşekkürler
Hocam bir dahaki videoda saati başka odaya alırsanız sevinirim.tik tik saat sesinden videoya konsantre olamadım.
Varoluşun temel ikilemi; Rahmaniyet-Şeytaniyet, cennet-cehennem, iyi-kötü, ak-kara, yer-gök, ying-yang, pozitiviti-negativiti olarak farklı inançlarda farklı sözcüklerle tanımlansalarda yüklendikleri anlam açısından aynıdırlar. Farklı ifade edilen ama anlatmak istedikleri aynı olan bu zıtları matamatiğin kümeler bahsiyle betimlersek varoluşun temelindeki mantığa ulaşabiliriz bence. Ben Cennet-Cehennem karşıtlığı üzerinden konuyu irdeleyeceğim.
Cennet (Rahmaniyet) ve Cehennem (Şeytaniyet) karşıtlığını matamatiğin kümeler bahsi ile açıklamaya çalışalım.
Cennet ve cehennem'i birbirinden ayrı sonsuz birer küme olarak tasavvur edersek bu iki sonsuz kümenin kesişim kümesi ise Evrendir.
Cennet sonsuz kümesinde dünya hayatında varolan iyilik ve güzelliklerin tümü sonsuz miktarlarda var iken kötülük ve çirkinlik olarak bildiğimiz hiçbirşey yoktur.
Cehennem sonsuz kümesinde de dünya hayatında kötülük ve çirkinlik olarak bildiğimiz herşey sonsuz miktarlarda var iken, iyilik ve güzellik olarak bildiğimiz hiçbirşey yoktur.
Evren iki sonsuz kümenin kesişim kümesi olduğu için cennette varolan iyilikleri ve cehennemde varolan kötülükleri içinde kısıtlı miktarlarda barındırır. Burada insanoğlu için asıl zorluk iyi ve kötüyü ayırt edebilme yeteneğinin doğru olarak kazananılmasında yatar. Cennet ile cehennemin kesişimi olan dünyada iyi ile kötü, doğru ile yanlışın ayırt edilebilmesinde "at izinin it izine karıştığı" bir durum söz konusudur. İyi kötü, kötü iyi gibi görünebilir. Dünya hayatında iyilik ve güzelliği kötülük ve çirkinlikten ayıran tek doğru ölçü helal ve haramdır.
Evren sonsuz değildir. Cennet ve cehennem sonsuzdur. Bu iki sonsuz kümenin kesişimi olan evren, iki sonsuz küme birbirinden kıyamet gününde ayrılınca sonbulur. İşte o ayrışmanın sonçizgisi de sırat köprüsüdür.
Cennetten kovulan Ademoğulları dünya hayatına doğduklarında ağlarlar. Hiçbir kötülüğün, acının varolmadığı cennetten gelen biri ciğerlerini yakan oksijeni soluduğunda hiç tecrübe etmediği acıyı ilkkez tattığı için ağlamaz mı hiç.
İmtihan için geldiğimiz bu fani dünyada helal olan herşeyin cenneti, haram olan herşeyin de cehennemi bize tasvir ettiğini bilseydik seçimimizi daha kolay yapmazmıydık. Kim hiçbir iyiliğin, hiçbir güzelliğin varolmadığı, sadece kötülük ve çirkinliklerin sonsuz miktarlarda varolduğu cehenneme sonsuza kadar kalmak için gitmek ister. Eğer neyin ne olduğunu tamolarak anlayabilseydi tabii..
Tün inançlı insanların herhangi bir tartışmada ilk başvurdukları yöntem kendi inandıkları kitabın içeriğinden bölümler okumak. Ama burda bir mantık hatası var.
İnanmayan birine geldiğine inanmadığı bir kitabın içeriğinden kanıtlar göstermek en temel mantık hatasıdır.
Bluetooth hoparlore bagladim ama hala zor duyuyorum. Rica etsem daha yuksek sesli videolar kayit edebilir misiniz? Sevgi ve Saygilar
Davies derki; “konsantre bir aminoasit çözeltisinin termodinamik akışa karşı koyabilmesi ve kendiliğinden bir anda küçük bir polipeptit (aminoasitler zinciri) meydana getirebilmesi için ancak gözlemlenebilen evren hacminde bir sıvıya sahip olması gerekir. Neden yokluk yerine varlığın olduğuna dair mantıklı başka bir açıklama varsa dinlemek isterim
Emeklerinize sağlık Hocam çok teşekkür ederim
Hocam, tekrar emekleriniz için ve şu platformda diyalog sağlanmasına imkan verdiğiniz için teşekkür ederim. Bir sorum olacak. Ben halktan dindar insanların arasında yaşıyorum ve Fırsat geldikçe onları konuşturup fikirlerini öğrenmeye çalışıyorum. Temel de iki fikir dönüp duruyor dini hassasiyeti olanlarda. Ölüm ve Sonrasında olacaklar ( Ödül ve Ceza ) bir ikinciside cezadan kaçmak ve ödüle ulaşmak için belli başlı kurallara uymaları gerektiğine inanıyorlar. Bunlar, ibadete ilişkin olanlar namaz oruç haç gibi ahkama ilişkin olanlar var ki asıl sorun burada domuz yememe, altın takmama, şu şekilde giyinme gibi. Bu kurallar arttırabilir fakat temelde dindarlık demek bu kurallara bağlılık demek onları yerine getirdikçe kendilerini dindar, takvalı gibi görüyorlar. Tabiki bu insanların çocukları var ve bu çocuklar fazlasıyla Dünya ile entegreler ( sosyal medya, diziler filmler ) ve daha farklı yaşam tarzlarını evlerine hanelerine taşıyorlar. Ve Çatışma oluyor. Ailelerde bu kuralları ihmal eden hatta tahkir eden çocukları için iyi ihtimalle endişeleniyorlar, daha kötüsü şiddet doğuyor. Dindarlığın, birtakım kurallara bağlılıkla ölçüldüğü ve bu kuralların sabit kabul edildiği bir din anlayışı varken ne yapılabilir?
hocam dikkatlice dersinizi izledim...özet ders
notlarınızıda dikkatlice okudum. ve sizi 2-3 yıldır takip ediyorum her
videonuzu çok önem vererek izledim. Eski islamcı zihniyetten geldiğinizi
ama değiştiğinizi söylüyorsunuz. hatta dedim ki dücane hoca da deist
olmuş filan dedim kendime. Ama bu videoda ateist ve deist, ergence
demeniz beni çok şaşırttı. Ben 39 yaşımdayım mesela. Ergenliğimi
düşünüyorum hatta son 20 yılımı düşünüyorum hep kullaktan duyma din
yaşamış ve allahı tanımış milyonlarca türk genclerinden biriyim. "Soru
sormak en iyi düşünme şeklidir" diye düşünürüm. Lafı uzatmaya gerek
yok. Şimdi bu soruyu sormak belki ayıp sayılır ama yinede soracam..
İsterseniz cevap vermeyin (gerçekten merak ediyorum) ama sizin hiç
birşeyden korkmadığınızı biliyorum. "Siz müslüman mısınız?" ...iyi
sağlıklı günler dilerim !!!
Hocam, emeğinize sağlık, dimağınıza sağlık. Çok merak ettiğim bir şey var, bu kadar teorik bilgi kafanızın içinde iken, yatınca nasıl uyuyorsunuz. Birde Türklerin müslüman oluşu ile ilgili bir video yaparsanız çok memnun oluruz. Saygılarımı sunuyorum.
Hocam emeğinize, İki Can'ınıza da sağlık, çok teşekkür ederim sevgiler saygılar...
Hocam peki nedir hakikat ? herkesin yaradılışı sizin gibi bir düşünür , bir okur , bir araştırmacı , bir filozof olmaya yatkın mıdır ? Ya çevresinde ona hakikati sunan bilgelerin bulunmadığı insanlar ne olacaktır ? Düşüncelerinizi inşa ederken Allah'ın varlığını ihmal ediyorum dediniz.Peki farklı akıllar aynı hakikate ulaşabilir mi ? Herkes kendi kafasında oluşturduğu hakikate göre mi yaşamalıdır ? Bize sunduğunuz bu ufuk açan bilgileriniz / düşünceleriniz için ayrıca çok teşekkür ederim , sağlık ve mutlulukla kalın.
Lütfen ses sorununa çözüm bulun şimdiye kadar yaptığınız eylemler ses sorununu çözemedi farklı çözümler mi deneseniz. Emeğinize zihninize sağlık.
Hocam siyaset felsefesi ile ilgili bir ders yapmanızı ve siyaset felsefesi için okuma tavsiyesi yapmanızı isteriz.
Üstadım, Jung'un "İnanmıyorum, biliyorum" cümlesini nasıl değerlendirirsiniz?
İnsanın hayal alemi ve bizzat kendisi ile olan ilişki, insan ve tanrı arasında kurulur ise tanrının varlığı değil ama var olma olasılığı ile ilgili bir model oluşturulabilir ve bir çeşit kişinin kendisi için ikna sistemi kurgulanabilir. Bir an için insansı, düşünen varlıklar hayal ettiğinizi var sayın, bu varlıklar kendi aralarında varlığın doğası hakkında konuşuyor olsunlar, kimisi herşeyi yaratan bir tanrı vardır derken, kimisi tersini iddia edeceklerdir. Fakat hayal edici bizler ile ilgili hayal dünyasında bir delil bulunmadığından maddi kanıt koyamazlar ortaya, ama düşünsel olarak kendisi hakkında maddi bir delil bulunmayan bir varlığın olduğu iddia edilebilir. Hayal varlıklar ister inansınlar ister inanmasınlar hayal edicinin varlığına dair bir delil bulamadıkları gibi onun yokluğuna dair de bir delil bulamazlar. Çünkü hayal edicinin fiziki varlık sahası ile hayal varlıkların varlık sahası çakışık değildir. Buna rağmen bir hayal dünya ve hayal edici vardır. Belki bu, tanrı ve bizimde içinde bulunduğumuz varlık alemi için maddi olmasa da düşünsel mana da teskin edici bir model olarak kabul edilebilir.
Örneğin böyle bir modelde varlık ancak hayal ediciye bağlıdır. Hayal edici varsa ancak hayal varlık alemi oluşur. Hayal aleminde var olan hiç bir ayrıntı, hareket, düşünce hayal edicinin nazarının dışında kalamaz. Eğer hayal edici bir ödül-ceza sistemi kuruyor ise aslında bu hayal varlıkların cezalandırılması veya ödüllendirilmesi değil kendi iyi veya kötü düşüncelerini dönüştürdüğü hayal varlıklar vasıtası ile cezalandırması veya ödüllendirmesi demektir. Dolayısı ile hayal edici-hayal varlık ilişkisinde varlık sadece hayal edicinin mevcudiyeti ile mümkün olabilir ve onun yokluğunda varlığın yokluğu da demektir.
Dücane hocam doğu batı din devlet anlayışlarını anlatsanız çok seviniriz
Uzun Bir Yayın oldu Bir an Kendimi Tır Şöförü Hissettim Konu Ağır olunca..
Sayın hocam ses epey yüksek çekilebilse çok.iyi olacak
Gerçekten hocamızı hakikatin ne olduğunu bilmek/anlamak için; onu görenin bize gördüğü gibi göstereceği beklentisi ile izliyorum/dinliyorum. Ancak tüm konuşma; onun ne olup bittiğinin görünmemesi için olduğunu öğrendim. Tüm konuşmayı dinlerken bende oluşan, sanırım pek çok dinleyicide de oluşmuştur; gerçekte Tanrı'nın bizzat kendinde bir varlık olmadığıdır.
Neden?
"tanrısal, tanrıdan öncedir" önermesini anlamak isterim. tanrı/ilah var olmadan tanrısal/ilâhî olan nasıl olabilir? insan ve insânî kavram ilişkisi aklıma geldi. İnsânî, insanın varlığından önce var olabilir mi? bu nasıl mümkün? Kelimesini bile yazarken önce onun varlığını yazıyorum ki sonrasında onunla ilişkili olanı ifade edebiliyorum.
Tanrı/Allah; her zaman peygamberi ve kitabı olan bir din ile var olmuşsa ve de “Her zaman devlet dine ihtiyaç duyar” ise; o zaman dinin varlığı ya devlet var etmek içindir, ya da devlet kendi varlığını var etmeyi sürekli kılmak için ihtiyaç duyduğu dini var etmiştir. Sonuçta din; birey için değil de devlet içindir. O zaman insan birey olabilirse onun dine ihtiyacı olmayacaktır. Daha ileri bir sonuç: "dine ihtiyacı kalmadığında din ile var olan Tanrı'ya da ihtiyacı kalmayacaktır."
Konuşmayı iyi dinlediğimi ve söylenenleri doğru anladığımı düşünüyorum. Bu önermelerin sonuç olarak bize verdiği yada bende bıraktığı: Tanrı bizzat kendi başına var olan bir varlık değildir. neden bu sonucu gördüm: Tanrı din ile var; din de devlet için vardır veya devletlerin dine ihityacı vardır. devletin olmadığı anlarda/yerlerde tanrı var mıdır? dine ihtiyaçlık yoksa dinde var olana (Tanrı) da ihtiyaç kalmayacaktır. bu da doğrudan söylenmemiş dolayımlı bırakılan veya ne olup bittiği görünmemesi arzu edildiği gibi bırakılan bir sonuç olmuştur.
yani dinleyici, konuşma sonunda hala şu cümleyi kurmaya devam edecektir: "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?" Hocamı taklitle bu konuya kayıtsız kalmak zorunludur. Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır. Düşünmekte de önemli olan soru değil midir? Hakikati ne olduğu bilinemeyen bir gerçekliği düşündürüyor ve cevabını verecekmişcesine bir soru ortaya koymak: "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?"
"Din toplumsal bir olaydır." Bu önermenin analizi ile ilk bakışta söylemedikleri neler olabilir?
*Din toplumda var olur.
*Dinin var oluşu topluma bağlıdır.
*Dini toplum var etmiştir.
*Din toplum ile var olur.
*Toplum olmadığında din yoktur.
*Din toplum/u var eder.
Din olmaksızın Tanrı var olmuyorsa ve din de varlığa gelişi/varlığını sürdürmesi her zaman devlet ile ilişkili olduğuna göre devletten bağımsız Tanrı da var olamıyor demek olur ki, Tanrının varlığı devletin varlığına bağımlı bir varlıktır.
"Düş olmadan din olmaz" önermesi de yine dinin varlığını insan veya toplumun varlığına işaret etmekte. düş; insanî bir şey ise ve din düşte var oluyorsa düş olmaksızın din olmuyorsa o zaman bu önermenin söyleyip de söylemediği şey: insandan/toplumdan/devletten bağımsız bir tanrı yoktur.
Bu konuşma; "Gerçek İslam bu değil" söylemi gibi "gerçek Tanrı bu değil." söylemini benim aklıma getirdi: Halkın Tanrısı ve Filozofun Tanrısı. Halk; mümkin olanı kendi için var etmesini kendinden talep/dua ettiği bir Tanrı'ya ihtiyaç duyar. Filozof ise buna ihtiyaç duymaz. Daha önceki konuşmada halkın Tanrısı imgelemde, Filozofunki kavramda denmişti ki bu durum aklıma şunu getiriyor: Gerçek tanrı hangisi? Tanrı'nın iki yüzü mü var: Biri Halka biri filozofa bakan. Tanrı iki platformda mı varlığa geliyor? Bu varlığa geliş tarzı; tevhide uygun mudur değil midir? Tanrı, kendini halka başka filozofa başka mı tanıtıyor? İnsan Tanrı'nın varlığını kabul ettikçe kendi ile Tanrı arasında bir hak-ödev/alacak-verecek/teklif-mükellefiyet/hak-sorumluluk ilişkisi de halk için ayrı, filozof için ayrı olacaktır? Ancak biri konuşur diğeri ise konuşmaz. Konuşan tanrı sorumluluklar yüklerken konuşmayan tanrı ile ilişkide olan Filozofun da sorumluluğu çok farklı olacaktır, hatta olmayacaktır. Gerçek Tanrı, neredeki tanrı? İmgelemdeki mi kavramdaki mi? Var olan Tanrı; Halkın Tanrı'sı mı Filozofun Tanrı'sı mıdır? Hem o hem o; hem orada hem burada mümkün mü? yoksa mümteni mi?
"Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır." İnsana kayıtsız bir Tanrı varlığı görüldüğü için mi dinde/toplumda/devlette var olan Tanrıya kayıtsız kalınması bilgeliğin şanından olmaktadır?
Yani filozof, halkı temaşa etme süreci sonunda şunu mu görmüştür: Halk dua ediyor ediyor ediyor da ne oluyor? Mazlumlar sesini hâlâ Tanrı'ya ulaştıramadı? Tanrı; kendisine dua eden halkı ya duyuyordur ya da duymuyordur. Tanrı kudrettir ve akıldır. Duaya nasıl karşılık vereceğini bilir ve buna gücü de vardır, ancak Tanrı halkın/mazlumun duasına kayıtsızdır.
Bilgelik ise, halin muktezasına göre konuşabilmektir. Öyle ise kayıtsızlık, bilgeliğin şanındandır.
Üzerinde durulmadık bir konu ile bir soru sormak isterim: Duaya kayıtsız kalan Tanrı, şu an ne yapmaktadır? Bize Kuranda konuşan Tanrı kendini her an bir şe'nde olduğunu ifade ile bize gerçekte ne söylemektedir? Bu sadece ve sadece duaya da karşılık olmaksızın/duaya kayıtsız olarak salt yaratmak mıdır? Filozofun Tanrısı, Var olan Gerçek Tanrı ise, o ne yapar?
Tanrısal hakkında ben şöyle bir çıkarım yapıyorum. İlkel toplumların ateşe, güneşe tapma durumları inanca olan bilinçdışı ihtiyacı gösteriyor. Objelere ve ve bilgisine sahip olmadıkları doğal nesnelere tanrısallık atfediyorlar. Antik yunan ilk bu dönemin tanrılarıyla hesaplaşıyor. Ve tanrı varlığını veya yokluğunu tanrısallık bağlamında kavramsallaştırıp düşünmeye başlıyorlar
Bu bağlamda tanrısal tanrıdan öncedir diye düşünüyorum
Bir isme bağlı türetilmiş sıfattan yapılmış bir isim: tanrı/sal/lık. Son ismin varlığı kendinden türetilmiş ilk ismin varlığına bağlı iken bu son ismin ilk isimden önce var olması akla muhal...
İyi geceler. Emeğinize sağlık.
Çok teşekkür ediyorum, iyiki varsınız 🌷
Yaş ayrımcılığı gibi algılanmasın, yaşlar ve tecrübe ilişkilerinden bahsedildiği için şunu belirtme ihtiyacı hissettim. Ben de 25 yıllık bir ateist olarak şunları söyleyebilirim:
Nonteizm, genelde dinsizlik anlamına gelen bir kelime olarak kullanılıyorsa da sadece ateistleri, agnostikleri ve agnostik ateistleri tanımlar. Anlamı itibariye 'teist' olmamak yani bir tanrının var olup insanlara müdahale ettiğine inanmamak demektir. Tanrının varlığı fikrini kesinlikle reddettiği için ateizm, tanrının var olup olmadığının bilinemeyeceğini öne sürdüğü için agnostisizm ya da agnostik-ateizm ( herhangi bir tanrıya ve tanrısallığa inanmadıkları için hem ateist, aynı zamanda kesin olarak herhangi bir tanrının var olup olmadığını bildiklerini iddia etmedikleri için de agnostiktir) gibi bunlar da nonteisttir. tanrı'nın varlığını kabul eden ancak dünyaya doğrudan veya dinler ve peygamberler aracılığı ile müdahale ettiğini reddeden deizm, bir tanrının var olduğu fikrini içerdiği için nonteist değildir.
Nonteizm bir kümedir, kendi felsefi duruşu keskin olarak var olan bir tanım değildir diyebiliriz ama ateizmin felsefi duruşu yoktur demek pek doğru olmayabilir, bu en azından felsefenin alanını daraltabilir. Tanrı kaldıramayacağı ağırlığı yaratabilir mi ? Bu gibi sorular teizm için mantıksızdır ama felsefe yapmak istiyorsak zaten sorulamaz soruları da sorabilmemiz lazım, nonteizmin kısmen veya tamamen sağlayabildiği bu düşünce özgürlüğü felsefeyi de güçlendirmez mi ? Bir melek ( varlar diyelim ) maddeden oluşuyorsa veya oluşmuyorsa üst üste binme durumunda nasıl bir reaksiyon ortaya çıkar ? Bu soruları sorabilmek için bir düşünce biçimine sahip olmamız gerekiyor gibi gözükmekte.
Bu tür düşünce inşaaları ya da şemalamalar üzerinden düşünsel bir şey çıkmaz önermesine gelirsek, mezhepleri, cemaatları, şeyhleri, şıhların şemaları üzerinden düşünce çıkabiliyor da non teizmden neden çıkmasın? Bunun kıstasını koyan husus toplum düşüncesi midir ? Bu düşünce biçimlerinin, felsefi duruşunun da olmadığını söylemek pek doğru gibi gözükmemektedir sanırım. Toplumun ne dediğine göre bu felsefi, bu değil gibi yaklaşımlar yaparsak, veganlıkta, anarşizimde saçmadır deriz. Çünkü büyük bir topluluğun neye inandığı ya da ne düşündüğü o tanımı her zaman doğru ya da haklı yapmaz (bkz. Hitler-Öjeni).
Ateizm negatif dindarlık önermesine gelirsek, “Teizm” bir hipotezdir ve tanrı vardır fikrinin doğru olduğuna inanır. Ancak ateizm ise buna karşı olarak “Boş Hipotez”dir. Boş hipotez olarak şunları öngörür, “Tanrı vardır önermesi doğru değildir çünkü böyle bir şeyi biz deneyimleyemeyiz ve siz bizim bu argümanımızı yanlışlayamazsınız” şeklinde düşünülebilir. Ek olarak gene de biz bu kutsal denecek kitapları okuyoruz ve tanrı kelamı dediğimiz kitaplarda matematik hatalarını da görüyoruz. Sonra şunu da sorguluyoruz “tanrı kelamında hata olur mu?” Nisa 11-12’de bakınız miras paylaşımında hata yapılmıştır. Kelimenin anlamlarını farklı yerlere çekerek değiştirebilirsiniz ama matematiğe malesef bunu yapamayız. Ayrıca bu hatayı bulan kişi ateist bile değildir Hz. Ömer bulmuştur ve ayete Avliyye-Reddiye yapmıştır. Bunlar zor sorulardır, hassas konulardır islami ilim ya da islami terbiye ile siz bu soruları soramazsınız. İslamdan da felsefe çıkmaz, zaten felsefe dinlere karşı doğmuştur diyebiliriz. Peki nonteizmden düşünce olarak bir şey çıkmaz önermesi ne kadar mantıklıdır ? Dolayısıyla negatif dindarlık doğru bir etiket gibi gözükmemektedir. Anti-dindar tanımı belki olabilir eksik de olsa çünkü bir değerin, şeyin negatif olması o ilgili düşünceye "karşı" olduğu anlamını taşımaz. Negatif olma durumu lineer bir düzlemde ya da doğruda o değerlerin takip ettiği yüklerle ilişkili fikirlerdir, düşüncelerdir. Karşı olma duru komple o lineer olan doğruyu ya da düzlemi reddetmektir. Nonteizmin içinde bulundurduğu düşünce yapıları ve fikirler Kendi doğrularını çizebilme, bulabilme sanatı ve matematiğidir.
Özetlersek, ateistler tanrının yokluğunu ispat etmek zorunda olan kişiler değildir iddia sahipleri olmadıkları için. Buna zaman da harcamazlar. Çünkü şunu da bilirler, “kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir; ancak varlığın kanıtı hiç değildir.”
Esenlikler...
Tanrı fikrini reddiyor çünkü yoktur'un da yanlışlanması olamıyor bu da varlığının reddedilmesinin mantıklı sebebidir. inanç öyle bir şey değil kanıtlanmaz gibi argümanlar hatalıdır. İslamda bunun çünkü tersi iddia edilir etrafınıza bakın hala mı inanmıyorsunuz bu güzellikleri yaratanı nasıl reddedersiniz demektedir. Evrimsel biyoloji dış müdahele olmadan canlılığın değişebileceğini de göstermiştir.
Buradan iddia sahiplerinin ateistler olduğunu kabul etsek bile tanrılara olan inancın akıl işi olmasını/tutarlılığını yüceltmez.
çok kabaca özetlersek:
Hipotez = Tanrı Vardır = inanmalıyız
Boş Hipotez = Tanrı Vardırı Bilemeyiz = İnanmak zorunda değiliz
Yazıyı lütfen bütün olarak okuyunuz bir cümleyi kendi inancınıza göre savunmaya girmeden analiz ediniz.
@@enesa6489 böyle algılayacaksınız öyle ilerleyelim yani iddia denebilecekse şöyle söyleyelim madem; Tanrı hem yaratıcıdır hem tasarımcıdır önermesi yanlış bir önerme olamaz doğru bir önermedir. Ama bu önerme Heisenberg Belirsizlik İlkesinde çöküyor evren çünkü tasarlanamaz. Bilinen fizik bunu söylüyor bunun gibi bir çok okumalar yapmalısınız siz de o zaman daha iyi anlayacaksınız. Tasarlanamayacağının bilim felsefesine göre ispatı da tasarlanabiliceğinin ispat edilememesidir bu arada onu siz sormadan ben cevabını vereyim.
@ateizm out bilimsel yöntem uygulayacaksan örnekleme ile çürütemezsin veya kanıtlayamazsın bu görüşleri değerli arkadaşım.
@enes a evren yaratılmamıştır demedim tasarlanamıyor olarak gözüyor dedim. Yaratıcı, bir tanrı olmak zorunda da değil. Yaratıcı, tasarımcı ve tanrı belli tanımlarda birbirinden ayrı anlamları da kapsayabilir. Yani bir yaratıcı her zaman tasarımcı olmak zorunda değil. Bu konuyu bir cümle ile anlatmam gerçekten çok zor ilgili kitapları bırakıyorum. Özetlemeye çalışmak bile konuda ömürlerini harcayan bilim insanlarına hakeret olabilir. Bol bol kitap okumalı.
Lawrence Krauss - Hiç yoktan evren
Marcus Chown - Büyük Patlamanın Işığı
Marcus Chown - Biraz Kuantumdan Zarar Gelmez
Kerem Cankoçak - 50 Soruda maddenin evrimi
John Gribbin - Çoklu Evrenler
Roger Penrose - Moda, İnanç ve Fantezi
'' Nisa 11-12’de bakınız miras paylaşımında hata yapılmıştır. '' yazmışsınız. Linkini koyduğum videoya bakmanızı öneririm belki farklı bir bakış açısı sağlar. ua-cam.com/video/6yw_USdLzYA/v-deo.html
Hocam komple teorisi kuranların (kumpasçıların) yeni bir din yada inanç ortaya çıkarabilecek kadar derin felsefi görüşe sahip olduklarını düşünmüyorum. Eğer olsaydı kumpas kurmakta zorlanacaklardır. Komplocular mevcut inanç, dini görüş, fikir, yeni bir akım vs gibi konular içinde kendi amaçlarına hizmet edeceğine kanaat getirdiklerini seçerek yine kendi amaç ve hedefleri doğrultusunda yorumlayarak hatta isimlendirerek yaymaya ve kullanmaya çalışırlar diye düşünüyorum. Teşekkürler.
Yine çok güzeldi, teşekkür ediyorum ❣️
Aslında herkesin bir dini var. Bazı Tanrı'ya bazıları ideolojiye veya farklı bir şeye inanır. Din yaşam biçimidir.
Dücane Hocam çok teşekkürler. Ejder Turan da ayrıca teşekkürü hak ediyor.
Ne dediğinizi çok önemsiyoruz.
Lakin duyamıyoruz.
Dücane hocam doğu batı ekseninde din devlet konusunu işleseniz olmazmı
Sonlara doğru yetiştiğim için benim notlarım da böyle oluştu:
Türkiye’yi algılayamayabiliriz ama İran’ı düşünün! Orada yazılan metinler Türkiye’dekilere beş basar. Orada yazılan dini metinler (bizdeki Mızraklı İlmihal gibi eserler) İran’ın işine yarıyor mu? Manzaraya göre yaramıyor. Bu metinler Avrupa ve Japonya’da yerli dillere çevrilse onların ruh dünyasına ne söyleyebilir. Teizm bu düzeyde olunca bunun ateizmi de aynı düzeyde olacaktır. Oysa bu gün bu konuya için o twiti atmıştım: Kayıtsızlık bilgeliğin şanındandır. Lakaydi olmak ister istemez söz konusu olacaktır.
Problem tanrısalın içini doldurmaktır. Dua ettiğim için tanrıyı yanımda isterim. Sıkıştığımda yanıma gelsin isterim. Ama düşündüğüm tanrı bunların hiçbirini yapamaz. Tanrı, kendisinden farklı bir tanrısallığı gerektirir. Düşünce adamlarının çizdiği tanrı ile halkın tanrı algılama biçimi arasında büyük fark var.
Bu konuyu dua konusundaki bir mekanizma ile bitireyim; belki işe yarar ve kızdırdıklarımı sakinleştirir. Eskiden vacip, mümteni ve mümkin denirdi buna.
Ne demek? Zorunlu olması gereken şey vaciptir. Tanrı vacibul vücuttur. Varlığı zorunlu olan demektir. Mümteni de öyledir. Mümkin ise olabilir veya olamaz demektir. İki kere iki vacip derecesinde 4 eder. Bunun 4 etmemesi için dua edilemez. Yani mümtenidir. Peki nerede dua edilir? Yani varlığı veya yokluğu düşünülürse, mümkin ise dua orada olur. Modern dünyada bu anlamda imkân azalıyor. Kuranda 5 bilinmez (gayb) vardır. Kaç tanesi kaldı bilinmeyen orada?
Kurban, kurban inancı olmadan mümkün müdür? Tanrının öfkesini yatıştırmak için yapılır bu eylem tarihten beri. Çağımızda bu inançlar modern olarak devam ediyor. İnançlar yaşama, akla ve doğaya aykırı olarak kaldığı için değişmek zorunda. 19. Yüzyılı bir din yadsıması olarak ortaya çıktı. Şimdi ise ilkelliğe örnek aranırken Ortadoğu’nun seçilmesi tesadüf değil. Biz bu oyunda edilgen taraftayız. Bir düşünce adamının görevi, bu manipülasyonlardan uzak bir şekilde kendi halkını aydınlatmak olmalıdır. Bazen halkını tahrik etmeli ölçülü biçimde.
Zamanla dini tutum yumuşayacak ve daha modern bir tutum kazanacaktır. Felsefe ise, hakikat arayışı olarak ana alandan uzak kalacak ve bu konulara tarafsız bakacaktır. Genel kitlenin sığlığından kurtulmanın yolu olarak zaman zaman suyu bulandırmak isteyecektir.
oncelikle cok tesekkur bizleri dusunmeye tasvig etdiginiz icin hocam.vicdan nedir ve neden surekli insanlar ondan bahs edir ve ya akil basda olursa vicdan ondan sonra ola bilirmi?
Dücane bey Özgür irade konusunda bizi aydınlatırsanız çok seviniriz saygılarımla.
Hocam merhabalar. Şimdiye kadar üç ya da 4 dersinizi izledim. Elime kağıt kalem alıp tekrar izleyeceğim gibi görünüyor. Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Kelimeleri yakından düşünmenin ne kadar önemli olduğunu idrak ediyorum. Ben psikanaliz çalışmaya gayret ediyorum. Psikanalizin, aklı küçümseyen tarafını bilirsiniz. Konuşmalarınızı daha iyi takip edebilmek adına bir sorum olacak. Us kavramını sıkça kullanıyorsunuz. Us tam olarak ne demek? Akıl dediğimiz şeyle aynı mı? Eğer aynı ise akıl nedir felsefik düşünüşte? Kısaca yazarsanız çok mutlu olurum. Aslında, psikanaliz, özellikle Fransız psikanalizi (Jaques Lacan) hakkında düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Keşke bu konuda da bir söyleşi yapsanız. Kuşkusuz klinik boyutunu değil. Jaques Lacan felsefe ile daha haşır neşir bir analist. Sürrealizmle, yapılsacı lingusitik ile vs.. Dile dair düşündükleri, özneye dair öğretisi. Biz psikologlar felsefeden gerçekten çok uzağız. Araçsal nedenlerle (klinik pratik vs), takip ettiğimiz öğretinin, felsefik düşüncede, düşünce tarihinde nerede durduğunu bilemekte zorlanıyoruz. Kimi zaman da, içinde yaşadığımız kültürel koşullardan belki (dindar bilinçdışı dediğiniz şey), meseleler oturmuyor yerine. Kişi olarak, insan bilinçli bir şekilde seçtiği bir öğreti ya da düşünce sistemi içinde yaşamak istiyor..en azından bu bende böyle... Yılların emeğine dayanarak, bir konumlandırma yapmanız, bizim için o kadar değerli olacaktır ki tarif edemem bunu. Çok teşekkür ederim.
Selam. Tanrı nedir paradoksuna geçmeden önce Tanrısal nitelendirmeniz harika bir tespitti.
Aslında en önemli sorudur Tanrı nedir sorusu.
"Tanrı, okumalarımda BİLİNCİN ta kendisidir."
Bunu çift yarık deneyinde oluşan anomalide çok net gördüğümü söylerim.
Sizde objektif olarak meseleye bakarsanız , mutlak bir kavşakta buluşuruz.
tekrar tekrar bıkmadan yorulmadan dinliyorum sonsuz teşekkürler
Öncelikle ve daima felsefe. Sonra sanat. Ama hüzünle... ışığın ve renklerin dünyasından hareketle.... duyuların ve duyguların...
Ne ki eninde sonunda kavramlara... kuram'a... akl'ın o sevimsiz melekûtuna...
Toplanmak için dağılacağız. Yaklaşmak için uzaklaşacağız.
İzini bulamayacağımızı bildiğimiz o sevgilinin uğruna... Kimbilir belki de bulmayı istemediğimiz, hani o karşılaşmaktan, hatta gözlerine bakmaktan bile çekindiğimiz ahu'nun...
Neşe yasaklanmış bize!
İsteksizce tavaf edeceğiz bu yüzden etrafında. Kanayan yüreğimizle.
Sadece nefesini duymak için.
İnsanın nefesini.
Duyarsak ayaklarının dibine düşeceğiz. Hâlsizce.
Secde edeceğiz.
İnsana.
Bağışlanma hakkımızı kullanmaktan vazgeçeceğiz.
Ölüm orucu tutuyoruz diyeceğiz bakan gözlerinin nûr-ı siyahına bakmayı bile beceremeyen gözlerimizle...
Burak'ın üstünden inecek, ve vuslatı reddedeceğiz.
Şiddetle.
Firaktan haz mı alınır? Rahm etmedin, aldırdın.
Bizi hicrana sen müptelâ eyledin ey sevgili,
Ünsiyete hasretiz,
diyeceğiz.
İnsana.
Naz edeceğiz bu sefer inad edeceğiz.
Duymazlıktan geleceğiz cebrinin sesini.
Ayağının dibinden kalkmayacağız.
Eşikteyken uykuya dalacağız.
Dersleri uykudayken yapacağız.
"Hocam sizin düşünce dünyanızdaki tanrı,tanrısallık ve geçmişin üzerinizde bıraktığı duyguların bir film sahnesinden yansıması....
İnsanların düşüncelerinde dönüm noktaları vardır..buda en belirgin olanlarından.ufkunuz açık olsun saygılarımla....
Çok teşekkür ederim Hocam,minnettarım.