Umut Altınçağ - Gulasor (enst)

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 11 січ 2025

КОМЕНТАРІ • 4

  • @evindede474
    @evindede474 6 років тому +27

    Billmem nasıl başlamalı?
    Ne demeli,
    Nasıl etmeli, Gulasor?
    Dün gece yoldaydım,
    Arka koltukta kırk numarada
    Dimdik uyuyamadım.
    Akıp giden arabanın seyrine uyan
    Düşlerimi anlatmak istiyorum sana...
    Geleceğin düşü ne kadar güzel,
    Ve ne kadar ince...
    Düşlerim, kıpırdayan, daldan dala konan
    Bir serçenin canlılığını, kıvraklığını
    Ve hareketlerindeki karmaşıklığı andırıyordu.
    Ama bu düşler hayal değil!
    Olacak ve olması gerekenin beynime yansımasıydı.
    Bazen, en barbar gericiliğin, zülmun ve acının
    Özgürlük türkülerini dindiremediği
    Munzurun, Torosların doruklarındaydım.
    Ateşler yakılı, mavzerler çatılı
    İçimdeki ateşle, doğanın o dondurucu soğuğu
    Birbirine karşı savaşıyor.
    Nöbetteki yoldaş da
    İnceden inceye bir türkü tutturmuş:
    “De lori, lori, berxamın lori “
    Bir iç geçiriyorum derinden,
    Nedendir bilmem
    302 Mercedesin artan hızına uyuyor düşlerim.
    Bir baskındayım bazen,
    Elimde dünya gericiliğine kan kusturan
    Halkların silahı!
    Kendimi yivle set arasında dönen,
    Ve döne döne düşmanın ciğerlerini dağlayan
    Kızıl kurşunlarda hissediyorum.
    Toroslardan geçiyoruz.
    İnce Memedi düşünüyorum.
    Kel Abdi’yi, Memedin gün batmadan
    Anafartaları aşan kanatlı atını,
    Hatçe’ye olan aşkını...
    Sonra,
    Sonra, sen geliyorsun aklıma,
    Seni düşünüyorum Gulasor!
    Al yanağını,
    Bal dudağını
    Zülüf saçını,
    O minicik yüreğini düşünüyorum.
    Bildiğin tek Kürtçe cümle geliyor aklıma:
    “ Ez buka Kurmancanım “
    İçin için gülüyorum...
    Uyumuşum, çok kısa bir süre,
    Şimdi buradayım...
    Anandan aldım haberi, yakalamışlar seni.
    İçim buruk, yüreğim çok daha katı.
    Üzülmedim diyemem, üzüldüm.
    Ama, yanıp yıkılmadım...
    Bilmem, biliyor musun?
    Düşman zindanda yenilmez diye düşünme hiç,
    Hatırla İbrahim’i,
    Mehmet Zeki’yi,
    Orhan’ı!
    Daha kurumadı Cihan’ımızın kanı
    Haykır sancağımızdaki kızıl şiarı!
    Açıktan olmasa bile,
    İçten içe:
    “Gerillalar Ölmez, Yaşasın Halk Savaşı! “
    Sana diyeceğim şu ki:
    Sen olmasan da, olur.
    Ama,
    Olmanı istiyorum Gulasor

    • @azadnecirwan4692
      @azadnecirwan4692 6 років тому

      Hep siirin tamamini ogrenmek istemistim ama kesmisler. Cok tesekurler hewalle

  • @erkaneryigit6469
    @erkaneryigit6469 5 років тому +4

    Seni sevmek, hazalım
    acılar içinde kıvranan bir güvercinin
    yüzündeki tebessüm olmaktır
    seni sevmek, hazalım
    özgür yaylalarda koşuşan bir ceylanın
    yüreğine düşen korku olmaktır
    hazalım seni sevmek
    gökyüzünde bir mavi gül
    ve okyanus ortasında bir gümüş gerdanlıktır
    hazalım seni sevmek
    Sahra’da yağmur altında sırılsıklam kesilmek
    ve Sarıdeniz’de kuraklıktan kasılıp kavrulmaktır
    sevmek hazalım seni
    Harlem’de mavi gözlerle sarı saçlarla
    Pretoria’da simsiyah bir vücutla dolaşmaktır
    Seni sevmek, hazalım
    Fırat’ı tersinden akıtıp Karadeniz’e dökmektir
    hazalım seni sevmek
    Tel - Aviv’de müslüman
    Berlin’de yahudi olmaktır
    seni sevmek bil ki
    Ayn - Zeliha’da balık tutmak
    ve güzelliğin karşısında
    bir yengeç gibi hareketsiz kalmaktır Eğirdir kıyılarında.
    Seni sevmek, hazalım
    kız çocuklarının ayağında kırmızı papuçlardır
    ve çizmelerine kar doldurmaktır erkek çocuklarının
    hazalım seni sevmek
    Dicle gibi dul kalmaktır Hasankeyf geçidinde
    türküler yakmaktır Kızılırmak gibi delikanlı
    güzel atlara binip kanat açmak
    ve bir bulut gibi yol almaktır Kapadokya semalarında
    seni sevmek, hazalım
    bir asker gibi üşümektir Leningrad önlerinde
    bir tank gibi dalmaktır Prag sokaklarına
    bil ki seni sevmek
    bir elinde güllerin dikenlerini
    bir elinde dikenlitelleri tutmaktır
    seni sevmek inan ki
    namlunun ucunda açan gülü koklamaktır Beheşt-i Zehra’da
    hazalım seni sevmek
    gece boyunca bombalandıktan sonra bir şehrin
    minarelerinden yükselen sabah ezanıdır.
    Seni sevmek, hazalım
    kurşunu arkadan yemektir Melikahmet Caddesi’nde
    Cebelitarık üzerinden gemiler sürmektir Endülüs topraklarına
    ve nar yetiştirmektir Elhamra avlusunda
    seni sevmek, hazalım
    önünde seccade
    arkanda hayının hançeri
    seni sevmek, hazalım
    Addis Abiba, Buenos Aires, Kuala Lumpur
    ve bir de Çemişgezek
    hazalım seni sevmek
    kalbimin dili
    gönlümün seli
    ömrümün gülü
    ulemanın piri
    Şubat’ın biri
    alınlarda toprağın kiri
    bir ben olmak benden içeri
    hazalım, gözrengini Manavgat suyundan almaktır seni sevmek.
    Seni sevmek, hazalım
    uğrunda ölümlere gittiğim kutlu dâvâ
    ateş, toprak, su ve hava
    elem yecidke yetimen feava
    hazalım seni sevmek
    Kıbleteyn Mescidi’nin her iki kıblesi
    yetim bir çocuğun el öpmesi
    Molla Mansur’un yitik ülkesi
    seni sevmek, hazalım
    Şubat, Haziran, Sonbahar
    ve bir de Ferverdin.
    Seni sevmek, hazalım
    su üstüne yazı yazmaktır
    hazalım seni sevmek
    “cogito ergo sum”
    “ex oriénte lux”
    “veni vidi vici”
    ve bir de “komşusu açken tok yatan bizden değildir”
    seni sevmek, hazalım
    kar ile doldurmaktır çaydanı
    canana adamaktır canı
    İbrahim Sediyani’nin dört zindanı
    ( Diyarbakır / Tahran / Nairobi / Brüksel )
    ve dördünü birden bir arada yaşayabildiğim
    yeryüzündeki tek şehir olduğu için
    kendimi yalnızca İstanbul’da özgür hissetmektir.
    Seni sevmek, hazalım
    kucağında kitapla doğmak
    ve elinde kalemle ölmektir
    hazalım seni sevmek
    dünyanın neresine gidersen git
    yine de Üsküdar sahilini özlemektir
    seni sevmek, hazalım
    günahımdır rüzgar gibi yüzüme çarpan
    ve sorumluluğumdur dev dalgalar gibi üzerime üzerime gelen
    hazalım seni sevmek
    görmediğini varmış gibi sevmek
    ve sevdiğine yokmuş gibi davranmaktır.
    Seni sevmek, hazalım
    hani büyük kırmızı güllerin kenarları siyah
    ve sanki yanmış olur ya
    hani mağara ağızlarında kılıç gibi sarkmış buzların
    üzerine çamur lekesi yapışır ya
    hani yağmura yakalanınca
    bir tane yağmur damlası
    çocukların burun ucunda asılı kalır ya
    hani ümitlerini yitirip de bitkince oturunca toprağa
    düşüncelere dalınca kendini kahredercesine
    farkında olmadan elindeki çubukla toprağa
    bir şeyler çizersin ya
    hani ateşin rengi bazen maviye çalar
    bazı göller kurdun gözleri gibi yemyeşil olur ya
    inan ki, sana şiir yazmak kadar zordur hazalım
    seni sevmek.

  • @s3rh4t1
    @s3rh4t1 8 років тому +3

    Bıkmadan usanmadan dinliyorum çok iyi geliyor