40:20 Ezel Akay'ın bahsettiği şeyi o kadar iyi anlıyorum ve bu dediğine o kadar katılıyorum ki... Bu vesileyle ben de birkaç şey söylemek isterim. Her şeyden önce dil kendimizi ifade etmenin bir metodudur ve "yazdığım şeyin hatalı olması önemli değil, içerik anlaşılıyor işte" tavrı külliyen yanlıştır. Dil ile düşünce birbirinden bağımsız iki kavram olmadığı gibi, "kendini düzgün ifade etmek" de kozmetik bir konu gibi düşünülmemelidir. Bir insan (bir cümle dahi olsa) bir metin yazarken yazım ve ifade kurallarını düzgün şekilde kullanamıyorsa bu sadece dili kullanamadığını değil, büyük olasılıkla düzgün düşünemediğini de gösterir. Düşünsel aktivitenin dışa vurum yollarından birisidir dil ve özenli kullanılmalıdır. Bunu derken sadece imla kurallarına uymaktan bahsetmiyorum. Hatta şöyle diyeyim, bazı imla kuralları (büyük/küçük harf kuralı gibi örneğin) biraz estetik özellik taşıdığı için bu kurallar (eğer bir dilekçe yazmıyorsanız) amaca hizmet amacıyla esnetilebilir bile. Fakat bu tarz kurallardan öte; cümle yapısını doğru kurmak, cümlenin başlangıcını/sonunu belirleyebilmek, anlatım bozukluğu yapmamak, ekleri doğru kullanmak ve noktalama işaretlerini doğru uygulamak gibi kurallar doğru ifadenin elzem birer parçasıdır ve de bunların doğru kullanımı düşüncenin zihinde düzgün şekillenmesine de hizmet eder. Dili düzgün kullanmazsanız düzgün düşünemezsiniz, felsefe yapamazsınız ya da fikirlerinizi geliştiremezsiniz. Biz kendi kendimize düşünürken dahi dilimizle düşünürüz, buna da "kendimizle konuşmak" deriz. Bu işi nitelikli yapmak için de dili etkili kullanmayı öğrenmek gerekir. Bu fenomeni araştıran ve açıklayan çokça araştırma mevcut. İşte bütün bu konu benim için doğru ve yanlıştan öte dilin bilinçli kullanılması ile ilgili yani. Bunu bir kenara atarsanız ortaya çıkan özensizlik, sadece okuyucuda tahammülsüzlük yaratır. Düzgün yazmayı, düzgün konuşmayı ve de sistemli düşünmeyi öğrenmenin çok basit yollarından birisi okumayı öğrenmektir. Sürekli bir şeyler okumanız ve de neyin, nasıl ifade edildiğini anlamaya çalışmanız lazım. Yoksa iki satır yazıyı okumaya üşenen bir insanın oturup okunabilir bir senaryo yazmasının neredeyse imkansız olduğunu kabul etmeniz lazım. Yani elbet bir şeyler yazar da, yazdığı şey olmaz. Okunmadığında sinirlenmediği ve karşı tarafı küstahlıkla suçlamadığı sürece de elbette istediğini yazabilir. Sadece neden okunmadığını anlamıyor ve merak ediyorsa cevabı bu işte. Ezel Bey'in de dediği gibi bu tavır bir ceza değil, bunu kendi anladığım şekilde ifade etmeye çalışırsam, yazan kişinin fikirlerine karşı saygının zedelenmesi diyebilirim ziyadesiyle. Dil bu noktada öyle güçlü bir alet ki insanların bir konuyu ana dillerinde değil de, öğrendikleri bir yabancı dilde açıklamaya çalıştığında daha rasyonel olduğunu gösteren araştırmalar dahi var. Dil aklımıza geleni geldiği gibi söylediğimiz bir şey değil, kullanmayı öğrenmemiz gereken bir şeydir. Gel gelelim bunu bana yazdıran şey şu ki, son zamanlarda çok fazla miktarda yanlış ve özensiz yazı görüyorum. Dilin kullanımına karşı özellikle artan bir özensizlik ve de umursamazlık var maalesef. Tahminim internet üzerinde çok fazla şeyin yazılmaya başlamasıyla birlikte ortalama dil kullanım becerisinin günbegün düştüğü yönünde. Normal bir sonuç yani esasında, bunun önemi yeterince vurgulanmazsa birçok şeyde olduğu gibi nicelik artınca nitelik ister istemez düşer, düşüyor da. En kötü yanı ise yanlış yazımı uyarınca küstahlık yapıyormuşsunuz gibi bir muameleye maruz kalmanız. Dil mühimdir, güzel kullanmaya çalışın arkadaşlar. Düşünsel alt yapı gerektiren ne iş yaparsanız yapın, öncelikle bunu ifade etmeyi ve dili kullanmayı öğrenin. Bu benim şahsi tavsiyemdir.
@Niloya 2 “Mazeret kıça benzer, herkeste vardır” diye bir laf var, bilmem duydunuz mu. Yani hem siz yazmayı bilmiyorsunuz, hem de sizin hatalarınız sizi uyaranlarınızın suçu oluyor öyle mi? Gerçekten böyle bir düşünce biçimi olmaz. Konuyu bir de şöyle ele alalım, hakikaten siz yazmayı beceremiyor olabilir misiniz? Belki buradan başlarsanız yol alabilirsiniz. Hakeza gördüğüm kadarıyla baya yanlış yapıyorsunuz ve birileri tarafından uyarılmanız gayet normal. Benim bahsettiğim konu birkaç basit imla hatası, mesajlaşırken kullanılan kısaltmalar veya konuşma dili ile yazı dilinin arada karışması falan değil, tamamen kendini ifadede aciz olma ve de bunu meşrulaştırma durumuyla ilgili. Yoksa düzgün yazılmış bir metnin içeriğini tamamen kenara bırakıp, olaya bir editör düzeyinde yaklaşarak yabancıların “grammar nazi” dedikleri şeyi yapmanın alemi elbet yok. Onu da pek kimse yapmıyor zaten. Hani Ezel Akay senaryonuzu okurken bir yerde "kalem" yazacaktınız da "klaem" yazdınız diye senaryoyu kaldırıp fırlatmıyordur. Hata, hatadır ve insana mahsustur. Sorun hatada değil, üslupta. Kötü yazılmış metinleri ciddiye almayan birisi olarak da özellikle hata aramıyorum yani, içeriği baltalayan, okunabilirliği engelleyen hatalar gün gibi ortada duruyor. Bu kadar özensiz birisinin yazdıklarını da okumak zorunda gerçekten değilim. Bir yazıda biçim ve içerik bir bütündür, bu kadar. Bunun dışında “dediğimi anladın mı? Anladın, ne işte kural mural kasıyorsun?” üslubu dünyanın en küstah, en çirkin üsluplarından birisi. Evet, anlamış olabilirim fakat bu senin değil, benim başarım artık. Bunu yapmanın oldukça basit yolları, kuralları vardı neden uymadın? Böyle çirkin bir metne neden beni maruz bıraktın. Bir şey yazdıysan belli ki bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun, bunu yapan senken, onu karşıya nasıl anlatacağın esasında senin kaygın değil mi? Ne yazmış olursan ol, neden okuyucuna ekstradan efor sarf ettirdin? Sorun bunlardan ibaret. Yazdığım yazı da, Ezel Akay’ın dediği de hatta ve hatta yanlış anlayarak örneklediğiniz Emrah Sefa Gürkan da sıkça bundan bahsediyor. Özensizlik, saygısızlıktır. Sen saygısızlık yaparken de karşındaki insandan saygı bekleyemezsin. Oradan bir cümle alıp kendinizi meşrulaştırdığınızı düşünmüşsünüz fakat siz bu üsluba Emrah Sefa Bey kadar dikkat ediyor olsanız zaten bu konuşulmazdı bile. O bambaşka bir şeyden bahsediyor onu derken. Yoksa ben Emrah Sefa Gürkan’ın iki kitabını okudum, iki kitapta toplam sizin şu yorumunuz kadar yazım yanlışı yoktu mesela. Yani demem o ki, bir işi icra ederken önce kendine, sonra karşına saygı duymak son derece temel medeni bir esastır. Yazı dili de bunun çok güzel bir örneğidir. Sonuç olarak tekrar diyeceğim, yazım hatası yapmayı ergen bir zafer gibi görmemek lazım. Eğer ortada gerçek bir tepki veya isyan varsa o okunur, zira tepkinin yeri, hedefi ve kayda değer bir karşılığı vardır. Beceremiyor olmanın adı isyan olmaz. Özensiz işler yaptığınız sürece de ancak aylak insanlarla yaşayacağınız "hakikaten abi ne çok kasıyorlar" gibi gebeş konuşmalardan öte hiçbir şey kazanamazsınız hayatta. Mesela Ezel Akay yazdığınız senaryoyu okumaz, Emrah Sefa attığınız maile dönüş yapmaz, dişe dokunur hiçbir kurumda ciddiye alınmazsınız, hatta bana işe başvursanız ben de işe almam. Çünkü açıklamanızdan da göründüğü gibi bu bir hata değil aslında, bu bir üslup. Sorumsuzluğun, özensizliği yüzüne vurulmasına bir tepki. Bu da aslında rahatsızlığın ne denli haklı olduğunun bir göstergesi. Türkiye'de gün geçtikçe artan ve meşrulaşan bu tavırdan da fevkalade rahatsızım.
Hocam değerli ağabeyim Ezel Akay sizi tebrik ederim Yüreğinize gönlünüze sağlık♥️♥️ "Neredesin Firuze" filminde Üstad "Işın Karaca"' yorumuyla dinlediğimiz"Aynı Cem-in Bülbülüyüm" Adlı eserin müziği tarafıma ait Tercih ettiğiniz için minnettarım ♥️♥️Selam Saygı ve Sevgilerimle
40:20 Ezel Akay'ın bahsettiği şeyi o kadar iyi anlıyorum ve bu dediğine o kadar katılıyorum ki... Bu vesileyle ben de birkaç şey söylemek isterim.
Her şeyden önce dil kendimizi ifade etmenin bir metodudur ve "yazdığım şeyin hatalı olması önemli değil, içerik anlaşılıyor işte" tavrı külliyen yanlıştır. Dil ile düşünce birbirinden bağımsız iki kavram olmadığı gibi, "kendini düzgün ifade etmek" de kozmetik bir konu gibi düşünülmemelidir. Bir insan (bir cümle dahi olsa) bir metin yazarken yazım ve ifade kurallarını düzgün şekilde kullanamıyorsa bu sadece dili kullanamadığını değil, büyük olasılıkla düzgün düşünemediğini de gösterir. Düşünsel aktivitenin dışa vurum yollarından birisidir dil ve özenli kullanılmalıdır.
Bunu derken sadece imla kurallarına uymaktan bahsetmiyorum. Hatta şöyle diyeyim, bazı imla kuralları (büyük/küçük harf kuralı gibi örneğin) biraz estetik özellik taşıdığı için bu kurallar (eğer bir dilekçe yazmıyorsanız) amaca hizmet amacıyla esnetilebilir bile. Fakat bu tarz kurallardan öte; cümle yapısını doğru kurmak, cümlenin başlangıcını/sonunu belirleyebilmek, anlatım bozukluğu yapmamak, ekleri doğru kullanmak ve noktalama işaretlerini doğru uygulamak gibi kurallar doğru ifadenin elzem birer parçasıdır ve de bunların doğru kullanımı düşüncenin zihinde düzgün şekillenmesine de hizmet eder. Dili düzgün kullanmazsanız düzgün düşünemezsiniz, felsefe yapamazsınız ya da fikirlerinizi geliştiremezsiniz. Biz kendi kendimize düşünürken dahi dilimizle düşünürüz, buna da "kendimizle konuşmak" deriz. Bu işi nitelikli yapmak için de dili etkili kullanmayı öğrenmek gerekir. Bu fenomeni araştıran ve açıklayan çokça araştırma mevcut. İşte bütün bu konu benim için doğru ve yanlıştan öte dilin bilinçli kullanılması ile ilgili yani. Bunu bir kenara atarsanız ortaya çıkan özensizlik, sadece okuyucuda tahammülsüzlük yaratır.
Düzgün yazmayı, düzgün konuşmayı ve de sistemli düşünmeyi öğrenmenin çok basit yollarından birisi okumayı öğrenmektir. Sürekli bir şeyler okumanız ve de neyin, nasıl ifade edildiğini anlamaya çalışmanız lazım. Yoksa iki satır yazıyı okumaya üşenen bir insanın oturup okunabilir bir senaryo yazmasının neredeyse imkansız olduğunu kabul etmeniz lazım. Yani elbet bir şeyler yazar da, yazdığı şey olmaz. Okunmadığında sinirlenmediği ve karşı tarafı küstahlıkla suçlamadığı sürece de elbette istediğini yazabilir. Sadece neden okunmadığını anlamıyor ve merak ediyorsa cevabı bu işte. Ezel Bey'in de dediği gibi bu tavır bir ceza değil, bunu kendi anladığım şekilde ifade etmeye çalışırsam, yazan kişinin fikirlerine karşı saygının zedelenmesi diyebilirim ziyadesiyle.
Dil bu noktada öyle güçlü bir alet ki insanların bir konuyu ana dillerinde değil de, öğrendikleri bir yabancı dilde açıklamaya çalıştığında daha rasyonel olduğunu gösteren araştırmalar dahi var. Dil aklımıza geleni geldiği gibi söylediğimiz bir şey değil, kullanmayı öğrenmemiz gereken bir şeydir.
Gel gelelim bunu bana yazdıran şey şu ki, son zamanlarda çok fazla miktarda yanlış ve özensiz yazı görüyorum. Dilin kullanımına karşı özellikle artan bir özensizlik ve de umursamazlık var maalesef. Tahminim internet üzerinde çok fazla şeyin yazılmaya başlamasıyla birlikte ortalama dil kullanım becerisinin günbegün düştüğü yönünde. Normal bir sonuç yani esasında, bunun önemi yeterince vurgulanmazsa birçok şeyde olduğu gibi nicelik artınca nitelik ister istemez düşer, düşüyor da. En kötü yanı ise yanlış yazımı uyarınca küstahlık yapıyormuşsunuz gibi bir muameleye maruz kalmanız. Dil mühimdir, güzel kullanmaya çalışın arkadaşlar. Düşünsel alt yapı gerektiren ne iş yaparsanız yapın, öncelikle bunu ifade etmeyi ve dili kullanmayı öğrenin. Bu benim şahsi tavsiyemdir.
@Niloya 2 “Mazeret kıça benzer, herkeste vardır” diye bir laf var, bilmem duydunuz mu. Yani hem siz yazmayı bilmiyorsunuz, hem de sizin hatalarınız sizi uyaranlarınızın suçu oluyor öyle mi? Gerçekten böyle bir düşünce biçimi olmaz. Konuyu bir de şöyle ele alalım, hakikaten siz yazmayı beceremiyor olabilir misiniz? Belki buradan başlarsanız yol alabilirsiniz. Hakeza gördüğüm kadarıyla baya yanlış yapıyorsunuz ve birileri tarafından uyarılmanız gayet normal.
Benim bahsettiğim konu birkaç basit imla hatası, mesajlaşırken kullanılan kısaltmalar veya konuşma dili ile yazı dilinin arada karışması falan değil, tamamen kendini ifadede aciz olma ve de bunu meşrulaştırma durumuyla ilgili. Yoksa düzgün yazılmış bir metnin içeriğini tamamen kenara bırakıp, olaya bir editör düzeyinde yaklaşarak yabancıların “grammar nazi” dedikleri şeyi yapmanın alemi elbet yok. Onu da pek kimse yapmıyor zaten. Hani Ezel Akay senaryonuzu okurken bir yerde "kalem" yazacaktınız da "klaem" yazdınız diye senaryoyu kaldırıp fırlatmıyordur. Hata, hatadır ve insana mahsustur. Sorun hatada değil, üslupta. Kötü yazılmış metinleri ciddiye almayan birisi olarak da özellikle hata aramıyorum yani, içeriği baltalayan, okunabilirliği engelleyen hatalar gün gibi ortada duruyor. Bu kadar özensiz birisinin yazdıklarını da okumak zorunda gerçekten değilim.
Bir yazıda biçim ve içerik bir bütündür, bu kadar. Bunun dışında “dediğimi anladın mı? Anladın, ne işte kural mural kasıyorsun?” üslubu dünyanın en küstah, en çirkin üsluplarından birisi. Evet, anlamış olabilirim fakat bu senin değil, benim başarım artık. Bunu yapmanın oldukça basit yolları, kuralları vardı neden uymadın? Böyle çirkin bir metne neden beni maruz bıraktın. Bir şey yazdıysan belli ki bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun, bunu yapan senken, onu karşıya nasıl anlatacağın esasında senin kaygın değil mi? Ne yazmış olursan ol, neden okuyucuna ekstradan efor sarf ettirdin? Sorun bunlardan ibaret.
Yazdığım yazı da, Ezel Akay’ın dediği de hatta ve hatta yanlış anlayarak örneklediğiniz Emrah Sefa Gürkan da sıkça bundan bahsediyor. Özensizlik, saygısızlıktır. Sen saygısızlık yaparken de karşındaki insandan saygı bekleyemezsin. Oradan bir cümle alıp kendinizi meşrulaştırdığınızı düşünmüşsünüz fakat siz bu üsluba Emrah Sefa Bey kadar dikkat ediyor olsanız zaten bu konuşulmazdı bile. O bambaşka bir şeyden bahsediyor onu derken. Yoksa ben Emrah Sefa Gürkan’ın iki kitabını okudum, iki kitapta toplam sizin şu yorumunuz kadar yazım yanlışı yoktu mesela. Yani demem o ki, bir işi icra ederken önce kendine, sonra karşına saygı duymak son derece temel medeni bir esastır. Yazı dili de bunun çok güzel bir örneğidir.
Sonuç olarak tekrar diyeceğim, yazım hatası yapmayı ergen bir zafer gibi görmemek lazım. Eğer ortada gerçek bir tepki veya isyan varsa o okunur, zira tepkinin yeri, hedefi ve kayda değer bir karşılığı vardır. Beceremiyor olmanın adı isyan olmaz. Özensiz işler yaptığınız sürece de ancak aylak insanlarla yaşayacağınız "hakikaten abi ne çok kasıyorlar" gibi gebeş konuşmalardan öte hiçbir şey kazanamazsınız hayatta. Mesela Ezel Akay yazdığınız senaryoyu okumaz, Emrah Sefa attığınız maile dönüş yapmaz, dişe dokunur hiçbir kurumda ciddiye alınmazsınız, hatta bana işe başvursanız ben de işe almam. Çünkü açıklamanızdan da göründüğü gibi bu bir hata değil aslında, bu bir üslup. Sorumsuzluğun, özensizliği yüzüne vurulmasına bir tepki. Bu da aslında rahatsızlığın ne denli haklı olduğunun bir göstergesi. Türkiye'de gün geçtikçe artan ve meşrulaşan bu tavırdan da fevkalade rahatsızım.
Çok çok istifadeli olmuş, zevkle izliyor, notlarımı alıyorum
Hocam değerli ağabeyim Ezel Akay sizi tebrik ederim Yüreğinize gönlünüze sağlık♥️♥️ "Neredesin Firuze" filminde Üstad "Işın Karaca"' yorumuyla dinlediğimiz"Aynı Cem-in Bülbülüyüm" Adlı eserin müziği tarafıma ait Tercih ettiğiniz için minnettarım ♥️♥️Selam Saygı ve Sevgilerimle
Ezel hocam yaaa çok güzel anlatıyorsunuz. Keşke birebir çalışma imkanım olsa sizinle.
Celal Bayar mezarından çıkmış anlatıyor sanki, bu kadar benzerlik olur.
videoyu rastlantı eseri gördüm Atölyeye nasıl katilabiliriz
Bu atölye tek bir dönem mi yoksa Temmuz Ağustos gibi de olacak mı farklı dönemlerde
Sonraki dersler nerede?
merhaba atolyeye nasıl katılabilirim
Ezel Akay Celal Bayar’a benziyor
Tanıtım zaten ücretsiz olur babuş
Veysi başkan ücretsiz olduğundan mı sinirli bezgin geldi bana
adam en başta bütün sırrı veriyor zaten.kör birine nasıl anlatırsanız öyle yazın senaryoyu.bitti.atölyeye de gerek yok.