7 senedir çalıyorum, belli bir seviyenin üstüne asla çıkamadım, neredeyse her şarkıda olan, nakarata bağlanma köprü geçişi var mesela, çok klişeleşmiş, ulan 7 senede onu prüzsüz çalmayı beceremez mi insan, yok, standart yok, bi çalışımda oluyor diğer çalışımda olmuyor orası. bi gün bi saz evine gittim, sazlara bakarken, orada usta olan bi hoca vardı, dedi ki sen mızrabı nasıl tutuyorsun öyle, nasıl tutuyorum dedim, e sen mızrabı koldan atıyorsun, bilekten atmıyorsun ki, sen böyle saz çalarsan kendini üzmekten başka bi şey yapmazsın dedi, cuk diye teşhisi koydu, aydınlanma yaşadım, resmen saz çalarken üzülüyorum, bazen az önce bahsettiğim o basit bağlantıyı bile yapamazken, bazen çok daha zor geçişleri kaymak gibi yapıyorum, bu da adamın asabını bozuyor, ulan şimdi yapıyorken, 1 saat sonra neden yapamıyorum, neden bir standart yok diye. o hoca öyle dediğinde anladım ki, ben mızrap tutmayı, atmayı bilmiyorum, mızrapta bir standart yakalayamamışım demek, zor bir yeri çalabilirken bilekten atıyormuşum, çalamazken koldan, bazen bi şarkıya başlarken gövdenin ortasında, iki parmağımın tam ortasında olan mızrap, şarkı bittiğinde eşiğin dibine kadar inmiş, iki parmağım arasında tırnak ucu mesafesine kadar kaymış gitmiş. işin kötüsü mızrabı koldan mı atıyorum, bilekten mi atıyorum, onu kavrayamıyorum, bilekten atmanın bir matematiği ne bileyim, bir otomasyonu olsa da keşke kendimi alıştırabilsem, mesela atıyorum teknenin üstünde bileğin geçeceği bir aparat olsa, orda bileği kitlese filan, yani asla koldan mızrap atmana izin vermeyen bi sistematik olsa keşke, yani bilekten mızrap atıp atmadığımı algılayamıyorum, yıllarca alıştığın düzeni terk etmek de çok zor, velhasılı sazdan soğuduk.
Senin şu net taviz vermeyen karakterine hayranım sırrı bey 😅yanınıza uğramıştım 2 sene önce alacağım bağlama için biraz çalabilirmisiniz dedim niye çalayım dediniz ama yinede kırmadınız çaldınız teşekkür ediyorum başarılar ve hayırlı işler bol kazançlar dilerim
Gencebay çalışıyorsa sen de çalışacaksın arkadaş: "Sultaniyegâh sirtolar, Nihavent sirtolar, Saz semaileri hepsi benim antrenman alanlarımdı.Tabii Sanat müziğine gelene kadar bütün Halk müziği yöresel tavırlarını neredeyse geçmiştim. 7’den 10 yaşıma kadar tavırları aşkla isteyerek geçtim diyebilirim.7,5- 8 yaşımda Hacı Taşan’ı tanıyordum. Muharrem Ertaş’ı tanıyordum. Çekiç Ali’yi tanıyordum. Bu ustaların taş plaklarını dinleyerek kare kare milimetrik çalışırdım. Halk müziğinde özellikle bağlamada üç tane ses kullanıyoruz. O sesler temel. Üstelik onun üzerine ilave bizim karar sesimiz var. Güçlümüz var. Mobil dolanılacak seslerimiz var. Bağlamada daha geniş bir alan bulayım diye melodi zenginliği olarak kendime göre bir karargâhım oldu. “Sol”. Benden önce bu karargâhla kimse ilgilenmiyordu. Bu benim özel bir alanım oldu. Niye yaptım? Üst telden orta telin sol sesine gelene kadar bir oktav kazanıyoruz. Alt telin sol perdesine kadar olan kısmına bir oktav, kamış perdeleri ile üç oktavlık mesafe… Ben bağlamada zenginlik arıyordum. Tavırlar başka bir de sesler… Yani derdim neydi? Tavırları bilmek, bunu geliştirmek… Tavırların her birinin birer ekol olduğunu düşündüm. Hepsinin birer birer farklı bir alan olduğunu gördüm. Ayrı karakterler ayrı birer kimliklerdi adeta… Ankara ile Kayseri, Karadeniz ile Trakya, Ege yani baktığımızda farklı farklı özellikler yansıtıyordu. Bütününe baktığın zaman yakınlardır ama içine girdiğin zaman detaylar ortaya birer ekol olarak çıkıyordu, bunları kendi doğrultusunda düzenlemek iyi olurdu diye düşündüm. Ben virtüöziteye önem veren birisiyim. Daha önceleri günde 12-16 saat saz çalardım. Yani en az 8 saat bestelerimi yaparken dalardım.
Hocam bu çalışmayla olacak iş drğil işin SIRRInı söyle😂 20 senedir çalıyorum kendimce ama senden çok şey öğrendim. Senin gibi kaliteli kurs hocaları olsa ülkede acayip müzisyenler çıkar ama yine de youtube var şükür. Saugılar...
Parmaklar ve bilek kısmı biraz da olsa hassasiyetini yitirir ister istemez. Enstrümanistler ağırlık kaldırmak istemezler, kaslar katılaşır veya zarar görür diye. Siz tahminimce profesyonel olarak bu işi yapmayacaksanız, özellikle parmaklara dikkat edebilirsiniz. Yapacak bir şey yok neticede.
Bunu bende düşünmüştüm zamanında. Hocamızın da dediği gibi profesyonel seviyede çalmıyorum öyle bir hedefimde yok. el ve kollarda ki kaslar sporla birlikte güçlenince baskıları ve egzersizleri daha rahat yapabildiğimi farkettim. bana faydası oldu. profesyonel seviyede ne derecede etkisi olur onu bilemiyorum.
Bu kadar muhteşemlik idealistlik ancak olur. Size çok şey borçluyuz hocam. İyiki varsınız. Varolun. Allah razı olsun sizde.
bune kadar güzel anlatim olmus agzina yüregine saglik basarilar cok dogru söyledin yüzde yüz haklisin 😊👏
Hocam sen cok mukemmel anlatiyorsun ellerinden operim
Estağfurullah 🙏🏼🙏🏼🙏🏼
Muhteşem bilgiler verdiniz
Emeğine sağlık güzel olmuş
Varolun
7 senedir çalıyorum, belli bir seviyenin üstüne asla çıkamadım, neredeyse her şarkıda olan, nakarata bağlanma köprü geçişi var mesela, çok klişeleşmiş, ulan 7 senede onu prüzsüz çalmayı beceremez mi insan, yok, standart yok, bi çalışımda oluyor diğer çalışımda olmuyor orası.
bi gün bi saz evine gittim, sazlara bakarken, orada usta olan bi hoca vardı, dedi ki sen mızrabı nasıl tutuyorsun öyle, nasıl tutuyorum dedim, e sen mızrabı koldan atıyorsun, bilekten atmıyorsun ki, sen böyle saz çalarsan kendini üzmekten başka bi şey yapmazsın dedi, cuk diye teşhisi koydu, aydınlanma yaşadım, resmen saz çalarken üzülüyorum, bazen az önce bahsettiğim o basit bağlantıyı bile yapamazken, bazen çok daha zor geçişleri kaymak gibi yapıyorum, bu da adamın asabını bozuyor, ulan şimdi yapıyorken, 1 saat sonra neden yapamıyorum, neden bir standart yok diye.
o hoca öyle dediğinde anladım ki, ben mızrap tutmayı, atmayı bilmiyorum, mızrapta bir standart yakalayamamışım demek, zor bir yeri çalabilirken bilekten atıyormuşum, çalamazken koldan, bazen bi şarkıya başlarken gövdenin ortasında, iki parmağımın tam ortasında olan mızrap, şarkı bittiğinde eşiğin dibine kadar inmiş, iki parmağım arasında tırnak ucu mesafesine kadar kaymış gitmiş.
işin kötüsü mızrabı koldan mı atıyorum, bilekten mi atıyorum, onu kavrayamıyorum, bilekten atmanın bir matematiği ne bileyim, bir otomasyonu olsa da keşke kendimi alıştırabilsem, mesela atıyorum teknenin üstünde bileğin geçeceği bir aparat olsa, orda bileği kitlese filan, yani asla koldan mızrap atmana izin vermeyen bi sistematik olsa keşke, yani bilekten mızrap atıp atmadığımı algılayamıyorum, yıllarca alıştığın düzeni terk etmek de çok zor, velhasılı sazdan soğuduk.
👌
Senin şu net taviz vermeyen karakterine hayranım sırrı bey 😅yanınıza uğramıştım 2 sene önce alacağım bağlama için biraz çalabilirmisiniz dedim niye çalayım dediniz ama yinede kırmadınız çaldınız teşekkür ediyorum başarılar ve hayırlı işler bol kazançlar dilerim
Gencebay çalışıyorsa sen de çalışacaksın arkadaş:
"Sultaniyegâh sirtolar, Nihavent sirtolar, Saz semaileri hepsi benim antrenman alanlarımdı.Tabii Sanat müziğine gelene kadar bütün Halk müziği yöresel tavırlarını neredeyse geçmiştim. 7’den 10 yaşıma kadar
tavırları aşkla isteyerek geçtim diyebilirim.7,5- 8 yaşımda Hacı Taşan’ı tanıyordum.
Muharrem Ertaş’ı tanıyordum. Çekiç Ali’yi tanıyordum. Bu ustaların taş plaklarını
dinleyerek kare kare milimetrik çalışırdım.
Halk müziğinde özellikle bağlamada üç tane ses kullanıyoruz. O sesler temel. Üstelik onun üzerine ilave bizim karar sesimiz var. Güçlümüz var. Mobil dolanılacak seslerimiz var. Bağlamada daha geniş bir alan bulayım diye melodi zenginliği olarak kendime göre bir karargâhım oldu. “Sol”. Benden önce bu karargâhla kimse ilgilenmiyordu. Bu benim özel bir alanım oldu. Niye yaptım? Üst telden orta telin sol sesine gelene kadar bir oktav kazanıyoruz. Alt telin sol perdesine kadar olan kısmına bir oktav, kamış perdeleri ile üç oktavlık mesafe… Ben bağlamada zenginlik arıyordum. Tavırlar başka bir de sesler… Yani derdim neydi? Tavırları bilmek, bunu geliştirmek… Tavırların her birinin birer ekol olduğunu düşündüm. Hepsinin birer birer farklı bir alan olduğunu gördüm. Ayrı karakterler ayrı birer kimliklerdi adeta… Ankara ile Kayseri, Karadeniz ile Trakya, Ege yani baktığımızda farklı farklı özellikler yansıtıyordu. Bütününe baktığın zaman yakınlardır ama içine girdiğin zaman detaylar ortaya birer ekol olarak çıkıyordu, bunları kendi doğrultusunda düzenlemek iyi olurdu diye düşündüm. Ben virtüöziteye önem veren birisiyim. Daha önceleri günde 12-16 saat saz çalardım. Yani en az 8 saat bestelerimi yaparken dalardım.
Hoş gelmişsin sırrı bey seni şuan dinliyorum ben
Hocam bağlama çalarkem çıkan tık tık sesi neden kaynaklanır nasıl çözebiliriz?
Nota öğrenmemek nota kalıplarıda neymiş demek tembellerin işi.
Hocam bu çalışmayla olacak iş drğil işin SIRRInı söyle😂 20 senedir çalıyorum kendimce ama senden çok şey öğrendim. Senin gibi kaliteli kurs hocaları olsa ülkede acayip müzisyenler çıkar ama yine de youtube var şükür. Saugılar...
İşin sırrı SIRRIDA'dır galiba😅
@@mirbotan1029 👍
Spor yapmak, ağırlık kaldırmak
Ilerlememize engel olur mu hocam
Hantallaştırır mı parmakları?
Parmaklar ve bilek kısmı biraz da olsa hassasiyetini yitirir ister istemez. Enstrümanistler ağırlık kaldırmak istemezler, kaslar katılaşır veya zarar görür diye. Siz tahminimce profesyonel olarak bu işi yapmayacaksanız, özellikle parmaklara dikkat edebilirsiniz. Yapacak bir şey yok neticede.
Bunu bende düşünmüştüm zamanında. Hocamızın da dediği gibi profesyonel seviyede çalmıyorum öyle bir hedefimde yok. el ve kollarda ki kaslar sporla birlikte güçlenince baskıları ve egzersizleri daha rahat yapabildiğimi farkettim. bana faydası oldu. profesyonel seviyede ne derecede etkisi olur onu bilemiyorum.
Biz iyi durumdayiz ama notasız çalıyorum notayı sevmiyorum
Eseri daha akıcı ,estetik çalmak dururken aylarca bunu böyle çalmışım eşek gibi dedirtir notasız ilerlemek
Ne de sırrı laçin olursun
Estağfurullah 🙏🏼
Bizden büyük ustalar varken kendimi örnek vermek haddime düşmez 🫶🏼
Bu kadar muhteşemlik idealistlik ancak olur. Size çok şey borçluyuz hocam. İyiki varsınız. Varolun. Allah razı olsun sizden