Prof. Dr. İsmail Kara, Çağdaş İslam Düşüncesinin Ana İstikametleri ve Problemleri

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 10 гру 2024

КОМЕНТАРІ • 11

  • @oblomovbyoblomov9094
    @oblomovbyoblomov9094 Рік тому +1

    Tekrar tekrar izlenmesi gereken bir video Allah İsmail Kara Hocadan razı olsun

  • @BaIHL2002-cd8km
    @BaIHL2002-cd8km Рік тому

    Uzaktan ulaşabilmemiz büyük nimet. Emeği geçenlere duacıyım. Yüce Allah, İsmail Kara hocama hayırlı bereketli ömür versin, daha istifade edebilelim. 😢

  • @fehmikaraaslan5605
    @fehmikaraaslan5605 Рік тому

    Enfes bir sunum olmuş. Keşke soru-cevap faslı da olsaydı. Enstitüye ve kıymetli hocamıza teşekkür ediyoruz❤

  • @bihteryakack7753
    @bihteryakack7753 Рік тому

    ❤Amin kardeşlerim amin
    Ya Rabbel Alemiiiiinnnn ne olur bizi de Sevdiğin kullarının arasına dahil eyle. Bizleri de sadık kullarından eyle. Bizleri de dostluğuna kabul eyle Allah'ım. Sahabe efendilerimizin yaptığı bu duayı her daim yapabilmeyi nasip eyle ve bu duayı kalbinize nakşeyle ve bizi de onlar gibi Sana teslim olan güzel kullarından eyle Canımız Allah'ım. Amiiiiiiiiiin inşallah

  • @prof.dr.musabilgiz2411
    @prof.dr.musabilgiz2411 Рік тому

    Saygıdeğer hocam engin bilgi ve tecrübelerinizden istifade ettim. Teşekkür ederim.

  • @alisy9935
    @alisy9935 Місяць тому

    İsmail Kara da kardeşi Mustafa Kara da devlet katında da millet katında da hakkı yeterince verilmeyen çok değerli insanlar. Ecirlerini artık Allah versin.

  • @firdevs800
    @firdevs800 Рік тому +3

    "Türkiye kendini merkeze almayı unutmuş bir ülkedir "

  • @musaakman4518
    @musaakman4518 Рік тому +2

    Manzarayı resimlerken hoca, gizli ayrıntıları en açık şekilde tuvale yansıtmaktadır

  • @AliDemir-d9q
    @AliDemir-d9q Рік тому

    Dinî iyi anlayan Kur'an ve sünnetin doğru bir şekilde uygulanması için çaba sarf eden âlimlere ihtiyaç var ve buna tâbi olan Müslümanların ve peygamber efendimizin istediği İslam toplumunun meydana gelmesi lazım. Kurtuluş böyle sağlanır. Slm hidyete tabi olanlara olsun..... 1:11:02 1:11:02

  •  Місяць тому

    İsmail Kara konuşmasında şu hususlara değindi:
    "Osmanlı, Mısır, İran ve Hindistan eş zamanlı olarak bir mektepleşme sürecine girmiştir ve bu durum bir çatallaşmayı da beraberinde getirecektir. Bugün söz konusu çatallaşma hala en önemli meselemizdir, aynı zamanda tabiatımız haline gelmiş 2-3 asırlık bir meseledir. İslam ilim ve fikir dünyası modernleşme süreçlerinde kendisinden şüphe etmeye başlamıştır.
    Türkiye'de Diyanet, İmam Hatip ve İlahiyatlar dini kurumlar mıdır yoksa laik kurumlar mıdır? Bu sorunun cevabı oldukça karmaşıktır. Batıda kilisenin dışında kurulan okullar laik kurumlardır. İlahiyat fakültelerinin Türkiye'yi taşıma kapasitesinin olmamasının arka planında da bu karmaşa vardır.
    İslami ilimlerin tahsili açısından bu çatallaşmanın ortaya çıkardığı sorunlardan birisi de medreselerin mektepleşme sürecine paralel olarak birçok sebebe bağlı olarak batmasıdır. Ulema sınıfı bu çatallaşmaya kadar üç ayrı çizgi üzerinde ortada duran ve ortadan iki tarafa da bakan ve yönelen bir karaktere sahipti:
    1. İslami ilimlerle (ana kaynaklarla) büyük kalabalıklar arasında ortada bir yerde durur. Büyük kalabalık dini bilgiyi kendisi elde etmez bu sınıftan alır.
    2. Devletle halk arasında ortada bir yere sahiptir. Modern dönemde ulemanın devletin kölesi olduğu yolundaki edebiyat yersizdir. İlmiye hem müktesebatı hem fonksiyonlarını düzenleyen bir konumdur bu ortada duruş. Devletten halka adaleti, halktan devlete itaati hem nazari olarak hem pratik olarak işleten mekanizmayı ulema sağlamaktadır. Günümüzde oldukça olumsuz olarak değerlendirilen biat ve itaat kavramları İslam düşüncesinde oldukça önemli kavramlardır.
    3. Geçmişle gelecek arasında ulema ortada durur. Geçmiş ilim, kültür ve sanatla sınırlı olarak ve gelecek arasında ulema aracı durumundadır. En alt düzeyi aktarmadır ve mutlaklaştırılması çok yanlıştır. Yorumlama ve günün problemleriyle ilişkilendirme aşamasını da ulema sınıfı yapar. Bir geleceğe doğru devraldığı müktesebatı intikal ettirir.
    Mektepleşme sürecinin ortaya çıkardığı çatallaşmanın psikolojik ve fiili sonuçları İslam tarihinde hiç olmadığı kadar ulema sınıfını yerinden etmeye başlamıştır. Çatallaşma zihni bir parçalanma ve bölünmüşlüğü ortaya çıkarmıştır.
    Dini ilimlerin tahsilinin modern bilimlerle ve felsefeyle ilişkisi bir diğer sorun alanıdır. Başlangıçta temel bilimler olarak görülen müspet ilimlere daha sonra sosyal ve beşeri ilimler ilave edilmiştir. 1770'lerden itibaren ortaya çıkan soru şudur: Bilimle din arasındaki ilişki nasıl anlaşılacak ve çözülecektir? Modern bilim, felsefi olarak din karşıtıdır. Dini bilgiyi bilgi olarak kabul etmez.
    İkinci büyük tartışma alanı; İslam siyasi düşüncesiyle ilgili yaşanan dönüşümdür. Rejim ve devlet meselesi bu dönemde yeniden ele alınmıştır. Hilafet-saltanat sisteminden önce meşrutiyet ardından cumhuriyet ve demokrasiye ve İslam Cumhuriyeti, laik İslam devleti gibi gelişmelere intikal eden bir süreçtir bu. Ali Abdurrazık İslam dini bir devlet ve yönetim şekli teklif etmez der ve bu düşüncesini Osmanlı son dönem âlimlerinden almıştır. Bu cümle bir bağlam içinde kurulmaktadır ve tasfiye etmek istediği kurum hilafettir. Hamidullah da yumuşak bir ifade kullansa da bu düşüncededir. Söz konusu tartışma aslında sadece siyasetle sınırlı bir tartışma da değildir. İslam siyasi düşüncesini yeniden yorumlanması birinci derecede hukukla/fıkıhla irtibatlıdır.
    Klasik İslam siyasi düşüncesinin öncelikli olarak üzerine kurulduğu adalet kavramından ziyade meşveret ve şura üzerine kurulmuştur. Klasik literatürde 5 veya 6. sırada olan meşveret ciddi bir yer değişikliği yaşanmıştır. Usul ilminde kavramların tariflerinin ve hiyerarşilerinin değişmesi çok önemlidir.
    Türkiye'de orta üstü dini kültürde dini kavramların yanlış bir şekilde kullanımı oldukça yaygındır. Kavramların tarifleri değişmekte ve yaygın olarak farkında olmaksızın yanlış kullanılmaktadır.
    Üçüncü büyük tartışma alanı modern bir din anlayışı, (yeni selefi din anlayışı) merkezli tek tip ve bütünlüğü olan bir din yorumunun ortaya çıkmaya başlamasıdır. Bütün bu süreçler devam etmektedir. Yeni din yorumlarının muharrik güçleri arasında tecdit hareketleri vardır. İslam dünyasının kendi iç dinamikleri bu yeni din yorumlarına kaynaklık etmektedir. İkinci olarak mektepleşme süreciyle başlayan, düşünce ve ilimlerin modern Batı düşüncesiyle ilişkili hale gelmesidir. Tek tip din anlayışı aslında modern dönem büyük İslam coğrafyaların aradıkları siyasi birliği sağlamanın olmazsa olmaz şartlarından birisi olarak ortaya çıkmıştır.
    19.yüzyılın ikinci yarısında kuvvetli bir fikir olarak bütün İslam coğrafyasında İslam birliği fikri kuvvetli bir düşünce olarak ortaya çıkmıştır ve siyasi birliği sağlamanın yolu İslam'dan geçmektedir. İslam dünyasında birliği ve milleti din olmadan inşa etmek mümkün değildir. Yeni selefi din anlayışı merkezli bir dini yorum doğrudan doğruya bu büyük siyasi-dini ihtiyaçla yakından ilgilidir. Emek verilmesi ve geliştirilmesi gereken bir yorum olarak ortaya çıkmıştır, bugün ise dini yorumlardan bir yorum olarak ele alınmaktadır. Fakat meselenin çıkış noktası bu birlik ihtiyacıdır. Dini birlik inşa edilmedikçe siyasi birlik inşa edilemeyecektir.
    Dördüncü ana başlık ahlak alanıyla ilgilidir. Modern dönemde İslam ahlak düşüncesi de çok önemli bir değişime uğradığını düşünüyorum. Mutlak tevekkül literatürde çekilmiştir. Artık kanaat İstanbul'da bir lokantanın adıdır.
    Bugün zihnimiz bütün bu sorunlarla maluldür. Bunları hem bir problem hem bir imkan olarak düşünebilmeliyiz. Bu problemlerin kendi problemleriniz olarak görmeye başlamamız gerekiyor. İki asırlık tecrübemiz kıymetlidir ve bütünüyle reddedilmemesi gerekir. Bu tecrübe bugün İslam dünyasını ve Türkiye'yi taşıma kapasitesine sahip değildir. Bugün artık kuvvetli bir tenkit sürecine girilmesi gerekir. Tenkit, tadil ve tashih sürecine zaruret derecesinde ihtiyaç vardır. Bu gerçek İslam ve muasır medeniyet edebiyatıyla çözümlemeyecek kadar önemli bir meseledir.
    Bu süreçte iç içe üç daire içinde hareket etmek mecburiyeti vardır. Bunlardan birisi Türkiye’dir. Türkiye kendisini merkeze almayı unutmuş bir ülkedir. İkinci halka İslam dünyası, üçüncü halka modern dünyadır ve bizim içimizde ve kafamızdadır. İlahiyat fakültelerinde akademik olarak üretilen metinler incelendiğinde bunların dini metinler değil, modern metinler olduğu görülecektir. Büyük sorunlu ve ahlaki bir dini ilimler hareketi bu üç daireyi birlikte kullanarak kapasitesini yükseltmek mükellefiyeti altındadır.
    Bu yeni ve bütünlüğü olan din anlayışı bizi İslam düşünce tarihine parçalı bir şekilde bakmaya yöneltmiştir. İslam tarihini bir bütün olarak ne kadar düşünebiliriz sorusu oldukça zordur. Aynı şekilde İslami ilimleri bir bütün olarak düşünmek de böyledir.
    Bir ilim fikir ve sanat hareketi tenkit tadil ve tashih ihtiyacına bağlı olarak İslam tarihine kesintisiz olarak gidip gelebilmelidir ve zihnimizin parçalı haliyle bunu yapmak bir hayli zordur. Buna istidat kesp etmeye çalışmak gerekir."
    (x.com/ideorgtr sayfasından alınmıştır)

  • @nuranbaltacioglu1265
    @nuranbaltacioglu1265 Рік тому

    Degisimi gormezden gelmek cagin sorularina cevap aramak ulemadan aldigimiz bilgiyle bu vakti okumak istikamet yon vermek dinimize gorevimiz dir