Final konusunda ki görüşlere katılamadım. Umudu değil teslimiyeti ve vazgeçişi simgeliyor bence. Sadece babasıyla kurduğu empati ve duyduğu mahcubiyetle babanın kaderine ortak olma çabası da denebilir. Ancak Sinan ın baba nefreti geçmedi. Sadece en nefret ettiği kişinin iletişim kurabileceği tek kişi olduğunu farketti. Sinan babasında kendini görüyor, nefreti de merhameti de kendine. Kazmayı eline alması umudu değil vazgeçişi simgeliyor. Kuyu da su yok. Çok iyi biliyor. Belki de boşa çıkacağını bildiği tüm umutlarının kuyusunu kazıyor. Ama umut yok. Asla.
Selim Aydoğan Sinan da babası gibi kendını yalnızlık kuyusuna getirdi. Zaten kuyudakı intihar sahnesı simgesel olarak Sinanın umutlarının ölmesini, babasına duyduğu kızgınlığı öldürmesini temsil ediyor. Sinanın da sonu babasınınkinden farklı değil bence.
ben de belediye başkanı o çok kitap okur deyince kütüphane gibi bi şey bekliyordum ama kumcuyu görünce bi yandan da böyle bi kitaplığın gelmekte olduğunu hissetmedim değil :d
Mehmet Açar'ın yorumları süper.Bir film seyirciyi düşündürmeli,seyirci filmden sonra hayatı sorgulamalı.Nuri Bilge Ceylan yaşayan en sevdiğim yönetmen.Bu kadar da doğal mı olur diyaloglar ve tavırlar.Sanki belgesel gibi o kadar gerçek.
Parazit filminde bodrum katından kurtulamayacak olan baba ile Ahlat Ağacı'nda suyu çıkarıp da çukurdan kurtulamayacak olan baba. Dunyanin bambaska iki farkli yerinden cok karamsar iki paralel kesit adeta.
Kadir Kaymakçı'nın film hakkında genel görüşleri şu şekilde; şey sahnesinin şeyinde şey olurken şey sahnesinde şey şey olmuş şey de şey olmuş. Arkadaş nasıl edebiyat mezunusunuz, nasıl yazarsınız anlamak mümkün değil
Bir yandan spoiler vermemek istiyor ama hislerini de aktarmak için can atıyor, günün sonun da böyle bişey çıkmış ortaya ,anlamak lazım Kadir Abi'yi.. :)
Final sahnesinde umut vermemiş orda da bize seçenek sunmuş gibi tıpkı diyaloglardaki gibi seyirciye bırakmış ama dedim Nolan reis in inception daki gibi bir final mi olsaydı. Tam bir Türkiye filmi çok keyif aldım.
14:03 buna katılıyorum bende filmden sonra hep bunu hissettim . şu an 37 yaşındayım 30 lu yaşlardan beri farkında olmadan hep babam gibi davranmaya başladım . yabide keşke şu truva atı mevsuna da bi değinseydiniz .
Truva atı olayına burada güzel bir şekilde değinilmiş. Okumanızı tavsiye ederim. seyler.eksisozluk.com/ahlat-agaci-filmini-gozunuzde-daha-degerli-kilacak-muhtesem-detaylar
Bravo Mehmet bey iyi yakalamış. İmam üçkağıtçı esasında. Dedesinden altın borç alıyor ödemiyor, kendine motor alıyor, başka düğünlere gidip altın takıyor. O sahne Sinan 'ın imama gıcıklığından başlıyor.
Ahlat ağacının botanik tanıma ek olarak; Otobüsle geçerken görürsün uzakta tarlanın ortasında bir ağaç vardır, tarlasında çalışan köylünün gölgesinde öğle yemeğini yediği suyunu içtiği, yalnız başına bozkırın tarlanın ortasında durur ya o ağaç ahlat ağacıdır. Botanik tanımının yanında Anadolu'nun manevi sözlüğünde de (kalp dünyasında da) bir tanımı var. Bilen bilir, bozkırın ortasında yalnız ve hüzünlü, tek başına duran, çaput bağladığın, kimseye söylemediğin derdini duyan, dua ederken sana şahitlik eden Ahlat.
Çok merak ettiğim bu Nuri Bilge Ceylan filmini nihayet bugün izleme şerefine nail oldum. Film, üç saati aşkın süresine rağmen beni hiç sıkmadı. Yönetmenin tüm filmlerinde olduğu gibi fotoğrafik sahneler yine ön plandaydı. Toplumsal yozlaşmanın mesleki yozlaşmayı da beraberinde getirmiş olduğu bir ülkede, eğitim fakültesini bitirmiş işsiz bir öğretmenin ekonomik sıkıntılar ile karşı karşıya kalması yetmezmiş gibi bir de babasının düzensiz yaşantısı (kumar, at yarışı alışkanlığı) filmin kahramanı Sinan'ı iyice bunaltmıştır. Sinan ile emekliliğine az kalmış babası arasındaki ilişki oldukça mesafelidir. Babanın yalnız, tutarsız ve şekilsiz yaşamı filme konu olan "Ahlat Ağacı" kitabında bahsi geçen ahlat ağacının özellikleri ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Filmin başında ve sonunda yer verilen kuyunun bir metafor olarak kullanıldığını düşünüyorum. Filmdeki baba figürüne kuyudan su çıkmayacağı söylenmesine rağmen ısrarla devam edilen su arayışı, umuda dair kısırdöngünün bir yansıması gibiydi adeta. Bu kuyudaki umut arayışı, daha sonra babadan oğula geçecektir. Ayrıca sinan'ın köy imamları ile yapmış olduğu muhabbet, din ile inanç arasındaki paradoksal ilişkiyi toplumsal ve ekonomik yönüyle ele almıştır. Burada derinlemesine yapılan dini muhabbet oldukça ilgi çekicidir. Belki yönetmen çok daha farklı alanlarda eleştirel mesajlar vermeye çalışmışsa da, benim filmden yakalamış olduklarım kaba taslak bunlardı. Yaşama farklı perspektiften bakmak isteyen izleyicilere rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Vakit ayırmışsınız teşekkürler ama 55 dakika bu sohbeti izleyeceğime filmin kendisinin üçte birini tekrar izlerim daha iyi. Zira bir film üzerine yapılan bir sohbetten geriye elimde kalabilecek hiçbir şey kalmadı. Olan şeyler tekrar edilmiş.
Filmdeki baba karakteri o kadar derin bir adam ki kafayi altili ganyan gibi en dandik kumar turu ile bozmus. Gecin bu filmden cikmayacak derinimsi yorumlari. Herif neden altili ganyan oynuyor once bunu aciklayin:)
🎈mehmet beye🎈 Filim eleştirmenliği filmi iğdiş etmektir sen açık okumaya tabi olan sanat yapıtını arada bağzı bilgilerle destekleyerek böyledir filim bunu anlatmış bunu göstermiş diyerek benim farklı görme farklı hissetme özgürlüğüme ket vuruyorsun bunuda bir bilirkişi tavriyla yaparak aslında.......😎🎈🎈🎈🎈🎈cevabın izleme kardeşim mehmet bey yeni uyandım bu duruma hanı bütün yorumcular 3 büyükler üzerinden yorum yapar ve tarafsız oldukları yalannina bizi alet ederler ya eleştirmenlerde çok iyi birşey yaptıklarını sanıyor.bu kadar biliyorsan bir kısa fil çek bir senaryo yaz o yok eleştirmenlik az bir emekle iş yaptığını sanma sanatıdır cevapları bwkliyooorum😎🎈🎈🎈
Kış uykusundan pek etkilenmedim diyor adam ,şaka herhalde, bende bu filimden etkilenmedim,Kış uykusu defalarca izledim her seferinde farklı bir tat buldum ,film izlemek değil bir romanı okumak gibiydi ama bu film ikinci defa bile izlenmez. Güzeldi o kadar ama bir kış uykusu kadar etkileyici değildi diyaloglar ve görüntüler.
yapmayın yahu.. hic mi kötü bir şey yok? hiç mi sıkıcı değil filmin hikayesini beslemeyen yarımşar saatlik alakasız dialoglar? yönetmenin süpriz olsun diye yerleştirdiği ama hiç de süpriz olmayan şeyler, idris hocanin cüzdanindan çikan sinan'la ilgili gazete küpürü ve bunun gibi sığliklar örneğin. iyi olan her şeyi satır atlamadan görebiliyorsunuzda kötü şeyler nasil gözünüzden kaçıyor. yönetmenle araniz iyi olsun diye söylemezden mi geliyorsunuz yoksa..?
Firat İSMAİLOĞLU filmin kurgusunda sorun var diye yorumladı bir eleştirmen filmi ve insanlar “kurgu sorunu nbc nin tarzıdır!!” Diye yorumlar attı.bu derece bir hayranlık var . film iyi o ayrı ama kusurları bile eleştirmemek için tarz diye savunmak nedir ?
dün bir pantalon alacaktım. tezgahtar: abi bu pek iyi olmadı sende, ağı yukarıda gibi durdu dedi; ki ben güzel oldu demiştim. sonra biraz daha bakınca tezgahtara hak verdim hoş durmuyordu.. tezgahtar işine gelmesede dürüstlükten ödün vermemişti.
Firat İSMAİLOĞLU kötü yanlarını siz yazsaydınız keşke böylece yorumun altında özü; evet veya hayır olan cevaplar yerine, elestirdiginiz noktalar hakkında kaliteli tartısma olanagı yaratan cevaplar olabilirdi. Spesifik olarak tek bir noktaya değinmişsiniz: cüzdanda kitabı hakkında kesilen bir gazete parcası bulması. Bence kesinlikle sığ değil, hatta filmi özetleyen ve toparlayan, sonlara doğru kafalarda kalan bazı soru isaretlerinin giderilmesini saglayan bir sahneydi. Bu yalnızca nbc nin sinemasında kullandığı bir şey değil, birçok yönetmenin kullandığı bir şey. Kafamızda; aslında filmin tam ortasında olan bu ilişkiye dair soru isaretlerini azaltmaya calismis. Başarmış. Bir de; bir filmin -heleki bir sanat filminin- kusursuz olmasını beklemek ve böyle olduğunu sanmak büyük aptallıktır, fakat negatif elestiri yapılmıyor diye elestirmekte buyuk aptallıktır. Anlamak ve anlamlandırmak üzere olusturulmus bir film. Aslında çok basit -sığ(!)- bir konusu olmasına rağmen bunu nbc farkıyla izlediginiz de sıkılmıyor, filmden doyuyorsunuz. Yani söylediğiniz gibi sadece cüzdan değil, kumarbaz baba, akıllanmayan ama acı çeken anne, atanamayan öğretmen adayı... Baslı basına sığlıklarla örülü bir film (!)
Yarim saatte anlatilabilecek basit bir hikayeyi surdurerek 3 saate yaymak ve bunlari millete guzelce yedirmek gercekten beceri isteyen bir sey. Ulan amma abartiniz, kendinize gelin!
Doğu Demirkol ve Hazar Ergüçlü ile 'Ahlat Ağacı' filmi üzerine keyifli bir röportaj: ua-cam.com/video/U8OyYlXFcLw/v-deo.html
"Bir film bittikten sonra hala aklında dönüyorsa iyi bir filmdir."
Ne kadar sade ve güzel anlatmış.
Final konusunda ki görüşlere katılamadım. Umudu değil teslimiyeti ve vazgeçişi simgeliyor bence. Sadece babasıyla kurduğu empati ve duyduğu mahcubiyetle babanın kaderine ortak olma çabası da denebilir. Ancak Sinan ın baba nefreti geçmedi. Sadece en nefret ettiği kişinin iletişim kurabileceği tek kişi olduğunu farketti. Sinan babasında kendini görüyor, nefreti de merhameti de kendine. Kazmayı eline alması umudu değil vazgeçişi simgeliyor. Kuyu da su yok. Çok iyi biliyor. Belki de boşa çıkacağını bildiği tüm umutlarının kuyusunu kazıyor. Ama umut yok. Asla.
Selim Aydoğan Sinan da babası gibi kendını yalnızlık kuyusuna getirdi. Zaten kuyudakı intihar sahnesı simgesel olarak Sinanın umutlarının ölmesini, babasına duyduğu kızgınlığı öldürmesini temsil ediyor. Sinanın da sonu babasınınkinden farklı değil bence.
%100 katılıyorum umut yok ortada! Tamamen vazgeçiş, Eski mücadele eden Sinan öldü..
Yorumlarken ne güzel tekrar yaşadılar filmi,keyifle dinledim,,,
Kumcunun kütüphanesi diyorum ve gülüyorum
ben de belediye başkanı o çok kitap okur deyince kütüphane gibi bi şey bekliyordum ama kumcuyu görünce bi yandan da böyle bi kitaplığın gelmekte olduğunu hissetmedim değil :d
Mehmet Açar'ın yorumları süper.Bir film seyirciyi düşündürmeli,seyirci filmden sonra hayatı sorgulamalı.Nuri Bilge Ceylan yaşayan en sevdiğim yönetmen.Bu kadar da doğal mı olur diyaloglar ve tavırlar.Sanki belgesel gibi o kadar gerçek.
Üçüncü kez izleyeceğim bugün. İlkinde beğenmedim ama sohbetin başında söylendiği gibi; demlenmesini bekleyin.
Parazit filminde bodrum katından kurtulamayacak olan baba ile Ahlat Ağacı'nda suyu çıkarıp da çukurdan kurtulamayacak olan baba. Dunyanin bambaska iki farkli yerinden cok karamsar iki paralel kesit adeta.
ahlat ağacı dünya sinema tarihinin en büyük filmlerinden biridir.....
Mehmet Açar i dinlemek keyifli
Kadir Kaymakçı'nın film hakkında genel görüşleri şu şekilde; şey sahnesinin şeyinde şey olurken şey sahnesinde şey şey olmuş şey de şey olmuş. Arkadaş nasıl edebiyat mezunusunuz, nasıl yazarsınız anlamak mümkün değil
Bir yandan spoiler vermemek istiyor ama hislerini de aktarmak için can atıyor, günün sonun da böyle bişey çıkmış ortaya ,anlamak lazım Kadir Abi'yi.. :)
Sinan neredeyse mizahi bir karakter. Epey güldürdü beni.
daha çok ahlat armudu deyimi kullanılır, ağaç versiyonunu ilk kez bu filmde duydum.
Final sahnesinde umut vermemiş orda da bize seçenek sunmuş gibi tıpkı diyaloglardaki gibi seyirciye bırakmış ama dedim Nolan reis in inception daki gibi bir final mi olsaydı. Tam bir Türkiye filmi çok keyif aldım.
14:03 buna katılıyorum bende filmden sonra hep bunu hissettim . şu an 37 yaşındayım 30 lu yaşlardan beri farkında olmadan hep babam gibi davranmaya başladım .
yabide keşke şu truva atı mevsuna da bi değinseydiniz .
Truva atı olayına burada güzel bir şekilde değinilmiş. Okumanızı tavsiye ederim.
seyler.eksisozluk.com/ahlat-agaci-filmini-gozunuzde-daha-degerli-kilacak-muhtesem-detaylar
@@HO-ud4wx önerdiginiz bağlantı gerçekten çok iyiydi.Filmi daha iyi anlamama yardım etti.Tesekkür ederim.
@@ozgurduman7848 ben teşekkür ederim.
Bravo Mehmet bey iyi yakalamış. İmam üçkağıtçı esasında. Dedesinden altın borç alıyor ödemiyor, kendine motor alıyor, başka düğünlere gidip altın takıyor. O sahne Sinan 'ın imama gıcıklığından başlıyor.
Ahlat ağacının botanik tanıma ek olarak; Otobüsle geçerken görürsün uzakta tarlanın ortasında bir ağaç vardır, tarlasında çalışan köylünün gölgesinde öğle yemeğini yediği suyunu içtiği, yalnız başına bozkırın tarlanın ortasında durur ya o ağaç ahlat ağacıdır. Botanik tanımının yanında Anadolu'nun manevi sözlüğünde de (kalp dünyasında da) bir tanımı var. Bilen bilir, bozkırın ortasında yalnız ve hüzünlü, tek başına duran, çaput bağladığın, kimseye söylemediğin derdini duyan, dua ederken sana şahitlik eden Ahlat.
Kadir kaymakçı’nın kaç dakka oldu ki diye bitirmesi :)
ahlat agaci ni o kadar arastırmış kardeş....sunu da okumak gerekli...Mehmet Başaran/şiir/ Ahlat Ağacı
Güzel sohbet
"Ahlat ah'ların ağacıdır" D. M.
Çok merak ettiğim bu Nuri Bilge Ceylan filmini nihayet bugün izleme şerefine nail oldum. Film, üç saati aşkın süresine rağmen beni hiç sıkmadı. Yönetmenin tüm filmlerinde olduğu gibi fotoğrafik sahneler yine ön plandaydı.
Toplumsal yozlaşmanın mesleki yozlaşmayı da beraberinde getirmiş olduğu bir ülkede, eğitim fakültesini bitirmiş işsiz bir öğretmenin ekonomik sıkıntılar ile karşı karşıya kalması yetmezmiş gibi bir de babasının düzensiz yaşantısı (kumar, at yarışı alışkanlığı) filmin kahramanı Sinan'ı iyice bunaltmıştır. Sinan ile emekliliğine az kalmış babası arasındaki ilişki oldukça mesafelidir. Babanın yalnız, tutarsız ve şekilsiz yaşamı filme konu olan "Ahlat Ağacı" kitabında bahsi geçen ahlat ağacının özellikleri ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Filmin başında ve sonunda yer verilen kuyunun bir metafor olarak kullanıldığını düşünüyorum. Filmdeki baba figürüne kuyudan su çıkmayacağı söylenmesine rağmen ısrarla devam edilen su arayışı, umuda dair kısırdöngünün bir yansıması gibiydi adeta. Bu kuyudaki umut arayışı, daha sonra babadan oğula geçecektir. Ayrıca sinan'ın köy imamları ile yapmış olduğu muhabbet, din ile inanç arasındaki paradoksal ilişkiyi toplumsal ve ekonomik yönüyle ele almıştır. Burada derinlemesine yapılan dini muhabbet oldukça ilgi çekicidir. Belki yönetmen çok daha farklı alanlarda eleştirel mesajlar vermeye çalışmışsa da, benim filmden yakalamış olduklarım kaba taslak bunlardı. Yaşama farklı perspektiften bakmak isteyen izleyicilere rahatlıkla tavsiye edebilirim.
güzel analiz olmuş. :)
Videolar sayısı çok az
Vakit ayırmışsınız teşekkürler ama 55 dakika bu sohbeti izleyeceğime filmin kendisinin üçte birini tekrar izlerim daha iyi. Zira bir film üzerine yapılan bir sohbetten geriye elimde kalabilecek hiçbir şey kalmadı. Olan şeyler tekrar edilmiş.
Sinan'ın yazar olma hayali gerçekleşmiyor. Ona çok üzüldüm.
tırnaklarını yiyen bir insanım. saçlı adamın sığ yorumları yüzünden sağ kolumu yedim.
yılmazgüneyde dışarda çok seviliyodu özellile fransada nbc de öle bence adığı ödüllein bununlaa bi bağlantısı var
Filmdeki baba karakteri o kadar derin bir adam ki kafayi altili ganyan gibi en dandik kumar turu ile bozmus. Gecin bu filmden cikmayacak derinimsi yorumlari. Herif neden altili ganyan oynuyor once bunu aciklayin:)
NBC:Türk Sinemasının Kutbu..Ahlat Ağacı’da NBC nin en iyilerinden kesinlikle ..hararetle tavsiye
Kış Uykusu bana göre bi tık daha iyi.
Kpss giriyor
ua-cam.com/video/dxhR57EbRME/v-deo.html BUNU İZLEYİN, BAŞKASINI DEĞİL
Nasıl gaza geldilerse kış uykusundan daha iyi dediler
Bende Ahlat Ağacı'nı daha çok beğendim,karakterleri ve hikayesi bana daha yakındı
Kış uykusu'nun kamera arkası filmin kendisine bedel .)
🎈mehmet beye🎈
Filim eleştirmenliği filmi iğdiş etmektir sen açık okumaya tabi olan sanat yapıtını arada bağzı bilgilerle destekleyerek böyledir filim bunu anlatmış bunu göstermiş diyerek benim farklı görme farklı hissetme özgürlüğüme ket vuruyorsun bunuda bir bilirkişi tavriyla yaparak aslında.......😎🎈🎈🎈🎈🎈cevabın izleme kardeşim mehmet bey yeni uyandım bu duruma hanı bütün yorumcular 3 büyükler üzerinden yorum yapar ve tarafsız oldukları yalannina bizi alet ederler ya eleştirmenlerde çok iyi birşey yaptıklarını sanıyor.bu kadar biliyorsan bir kısa fil çek bir senaryo yaz o yok eleştirmenlik az bir emekle iş yaptığını sanma sanatıdır cevapları bwkliyooorum😎🎈🎈🎈
Kış uykusundan pek etkilenmedim diyor adam ,şaka herhalde, bende bu filimden etkilenmedim,Kış uykusu defalarca izledim her seferinde farklı bir tat buldum ,film izlemek değil bir romanı okumak gibiydi ama bu film ikinci defa bile izlenmez. Güzeldi o kadar ama bir kış uykusu kadar etkileyici değildi diyaloglar ve görüntüler.
yapmayın yahu.. hic mi kötü bir şey yok? hiç mi sıkıcı değil filmin hikayesini beslemeyen yarımşar saatlik alakasız dialoglar? yönetmenin süpriz olsun diye yerleştirdiği ama hiç de süpriz olmayan şeyler, idris hocanin cüzdanindan çikan sinan'la ilgili gazete küpürü ve bunun gibi sığliklar örneğin. iyi olan her şeyi satır atlamadan görebiliyorsunuzda kötü şeyler nasil gözünüzden kaçıyor. yönetmenle araniz iyi olsun diye söylemezden mi geliyorsunuz yoksa..?
Firat İSMAİLOĞLU filmin kurgusunda sorun var diye yorumladı bir eleştirmen filmi ve insanlar “kurgu sorunu nbc nin tarzıdır!!” Diye yorumlar attı.bu derece bir hayranlık var . film iyi o ayrı ama kusurları bile eleştirmemek için tarz diye savunmak nedir ?
dün bir pantalon alacaktım. tezgahtar: abi bu pek iyi olmadı sende, ağı yukarıda gibi durdu dedi; ki ben güzel oldu demiştim. sonra biraz daha bakınca tezgahtara hak verdim hoş durmuyordu.. tezgahtar işine gelmesede dürüstlükten ödün vermemişti.
Poem Stockholm, harikasin dostum. Hikayen sahane. Bilmeden neler etmisim adamcagiza, her sey hic de gorundugu gibi degilmis.
müthiş bir hikaye
Firat İSMAİLOĞLU kötü yanlarını siz yazsaydınız keşke böylece yorumun altında özü; evet veya hayır olan cevaplar yerine, elestirdiginiz noktalar hakkında kaliteli tartısma olanagı yaratan cevaplar olabilirdi.
Spesifik olarak tek bir noktaya değinmişsiniz: cüzdanda kitabı hakkında kesilen bir gazete parcası bulması. Bence kesinlikle sığ değil, hatta filmi özetleyen ve toparlayan, sonlara doğru kafalarda kalan bazı soru isaretlerinin giderilmesini saglayan bir sahneydi. Bu yalnızca nbc nin sinemasında kullandığı bir şey değil, birçok yönetmenin kullandığı bir şey. Kafamızda; aslında filmin tam ortasında olan bu ilişkiye dair soru isaretlerini azaltmaya calismis. Başarmış.
Bir de; bir filmin -heleki bir sanat filminin- kusursuz olmasını beklemek ve böyle olduğunu sanmak büyük aptallıktır, fakat negatif elestiri yapılmıyor diye elestirmekte buyuk aptallıktır. Anlamak ve anlamlandırmak üzere olusturulmus bir film. Aslında çok basit -sığ(!)- bir konusu olmasına rağmen bunu nbc farkıyla izlediginiz de sıkılmıyor, filmden doyuyorsunuz. Yani söylediğiniz gibi sadece cüzdan değil, kumarbaz baba, akıllanmayan ama acı çeken anne, atanamayan öğretmen adayı... Baslı basına sığlıklarla örülü bir film (!)
Yarim saatte anlatilabilecek basit bir hikayeyi surdurerek 3 saate yaymak ve bunlari millete guzelce yedirmek gercekten beceri isteyen bir sey. Ulan amma abartiniz, kendinize gelin!