BOY ATIP GELİŞECEKSİNİZ / İKİNDİ YAĞMURLARI

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 10 сер 2023
  • Zehirlenmiş insanlar, Makyavelistlerin etrafa saçtığı zehirler ile zehirlenmiş insanlar, ölü sayılırlar; mezar-ı müteharrik, hareket eden ölüler, demektir. Bunların tek bir şeye istihkakları vardır; Allah kabul ederse, başlarında durup elleri kaldırıp ruhlarına birer Fatiha okumaya! Ölmüş demektir o camileri lebalep dolduran insanlar, eğer böyle zehirlenmişler ise; bunlar, bütünüyle ölmüş demektir, hafizanallah…
    Bu, İslam dünyasının İs-lam Dün-ya-sı-nın, hususiyle “zirve” seviyede bazı İslam dünyasının hastalığı haline gelmiştir, marazı haline gelmiştir. “Ed-dâ’ul-‘udâl” diyor Araplar, “onulmaz bir dert”, metastaz yapmış bir kanser, bir veba, bir tâûn; yakaladığını alıp götürüyor. Nereye götürüyor? “Kalb”sizliğe, “ruh”suzluğa, “sır”sızlığa, “hafâ” gaybûbetine, “ahfâ” gaybûbetine, Allah bilmezliğe, Peygamber bilmezliğe götürüyor, hafizanallah!..
    Öyle bir durumda dilimizi tutmak, belki gıybet ve iftiraya girenlere “Sus! Allah, dilini kurutsun senin! Mü’min kardeşinin aleyhinde konuşma!” demek düşer bize. Kendini hizmete adamış insanlara gıybet ve iftiraya karşı tavır almak düşer.
    Bu güne kadar, Cenâb-ı Hak sizi çok şeylere muvaffak kılmış; kimse kendinden bilmesin onu!.. كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللهِ “Hepsi Allah’tan!” O’na binlerce hamd u senâlar olsun ki, sizi/bizi, çoğumuzu böyle hayırlı hizmette, aklımız ermediği halde, istihdam buyurdu. Başka yerlerde istihdam buyurabilirdi; bir yerde bir çıraklık, bir yerde bir amelelik verebilirdi. Öyle değil; i’lâ-ı kelimetullahta istihdam buyurdu. Siz, diliyordunuz, dileniyordunuz ve istiyordunuz: “Allah’ım, zatında yüce olan adını, Hak kelamını, İslam dinini bugün de dünyanın her bir köşesinde bir kere daha yücelt; hakkı-hakikati bütün gönüllere duyur. Allahım,” diyor muydunuz, demiyor muydunuz? Dünyanın dört bir yanında, hayatın bütün birimlerinde, “mine’l-bâb ile’l-mihrâb”, köy muhtarlığından zirvedeki insana (serkâra) kadar…
    “Kulların arasında da bu işi kabullenmeleri, hüsnükabul göstermeleri için bize vüdd vaz’ et!” Arzda, semada, uğradığımız herkes, gönlünü açsın!..
    Açtılar mı, açmadılar mı? Dünyanın yüz yetmiş ülkesinde, millet, yirmi sene, yirmi beş sene, otuz seneye yakın, bağrını size açtı mı, açmadı mı?!. Hiçbir şüphe onlarda olmadı. Nabzınızı tuttular, kalbinizi dinlediler, hep istikamet solukları aldılar. Allah, yaptı… Siz istediniz bunu; Allah da yaptı. Doğru bir yolda yürüyordunuz; yapılması gerekli olan şey, o idi. Yeryüzünde bir dikili taşınız olmayacaktı.. bir zırhlı araba derdiniz olmayacaktı.. bir villa derdiniz olmayacaktı.. arkasında-önünde arabaların koşturduğu bir insan olmayacaktınız… Bunları hiç istemediniz. İstediğiniz bir şey vardı: Allah’ın nâm-ı celîli dünyanın dört bir yanında bayrak gibi dalgalansın! Nâm-ı celîl-i Muhammedî, dünyanın dört bir yanında bayrak gibi dalgalansın! Onun gösterdiği o hedef, tahakkuk etsin: “Adım, güneşin doğup-battığı her yere gidecektir!” Siz, bunu istiyordunuz; Allah da belli ölçüde bunu verdi. Bundan sonra o meseleyi tamamlama istikametinde gayret ortaya koyacaksınız!..
    Nefsini, aklını, mantığını şeytana kaptırmış, tahripkâr insanlar da yapılanları yıkmaya çalışacaklar, yıkmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar. Düşünün: Sadece bir insanın celbi/iadesi için, bir tanesine on beş milyon dolar teklif eden bir mantık!.. Amnofis, bunu yapmamıştır! Ve bunu yapanın, kâfir olmasında şüphe yoktur; inanın! Bir insanın iadesi için milletin parasını, milletten topladıkları parayı, ekonomik krizlerin yaşandığı bir dönemde harcıyorlar; tek bir adamın iadesi için “Al sana bunu, yap onu! Uçağın düşerse, onu da karşılamaya âmâde bulunuyoruz!” diyorlar. Burada, mahkemede bu meseleler görüşülüyor. Milletimiz, hiçbir zaman bu ölçüde rezalete maruz kalmamıştır; hiçbir zaman, İstanbul’u işgal ettikleri zaman bile, bu ölçüde rezalete milletimiz maruz kalmamıştır.
    Şimdi bunun radyoaktif tesirinin, size de sirayet etmesi gayet normal; sizden bazıları da farkına varmadan atf-ı cürümde bulunuyorlar. “Acaba başkalarını suçlarsak, biz de bu işin içinden sıyrılabilir miyiz?” diyorlar, farkına varmadan. Bazıları tazyik karşısında, bazıları da yapılan yanlışlıkları önde bu işi götüren insanlardan bilerek bu günahı işliyorlar. “Gıybet” gibi bir günah-ı kebâiri irtikâp etmek, “iftira” gibi bir günah-ı kebâiri irtikâp etmek… Hafizanallah!.. Bir yönüyle icraat-ı İlâhiyeye, bazılarını ortak koşmak suretiyle şirke düşme manasında…
    Günah-ı kebâir sayılırken, önce “Allah’a eş/ortak koşmak”. “Melekler, Allah’ın kızı!” demek, “Falanlar, şunlar!” demek; müşriktir bunu diyen. Ondan sonra “adam öldürmek”ten evvel geliyor “sihir”. Onu da mahzursuz görüyor, yirmi defa yapıyor, otuz defa yapıyor. İstemediği insan ölsün, meydan ona kalsın, dediği olsun, başka sesler kesilsin, diye.
    Varsın başkaları sizin yapmak istediğiniz şeyleri yıkmaya çalışsınlar, bir hesap günü var! Her şey, bugünden ibaret değil; yarın var, öbür gün var, daha öbür gün var.
    Ocak 14, 2018 tarihli Bamteli sohbetinden derlenmiştir.

КОМЕНТАРІ • 23