hikayenin baslangıç tarihinin yaklaşık 1835 ile 1840 yılları arasında olduğu kabul edilmektedir. hikaye, sudan sebepler ve peş peşe tahriklerle küçük bir olayın nasıl büyütülebildiğinin ve bir eşkıyanın, veya halkı gözünde bir efenin, nasıl türetilebildiğinin hikayesidir. tefenni kasabasının yakınlarındaki beyköy, 19. asrın ortalarında küçük bir köymüş. aynı yıllarda çevredeki yerleşim birimlerinin ortak kavşağında bulunan tefenni de köyden hallice bir merkez konumundaymış. tefenni dolayları o dönemde çömekoğulları'ndan hacı mehmet bey'den sorulurmuş. padişaha bağlılığıyla tanınan bir idareci olan hacı mehmet bey'in selahiyet ve mesuliyet sahasına, diğer köyleri ve çiftliklerinin yanı sıra yakın akrabalarının oturduğu beyköy de dahilmiş. türkünün kahramanı olan ali bey de onun yeğeniymiş. ali bey, yirmili yaşlarda, uzun boylu, yakışıklı, çalışkan bir delikanlıymış. köy kızlarının ideal koca adayı gözüyle baktıkları ali bey'e emekli zaptiye başçavusu ibrahim'in kızı da yanıkmış. kız, birkaç kez ali bey'in yoluna çıkmış, konusmak istemiş veya konusmuş. bu hareketleriyle kızının dillere düştüğünü düşünen ibrahim, kızının güya namusunu temizlemesi için ali bey'e baskı yaparak evlenmelerini istemiş ve bunu birkaç defa tehditlerle tekrarlamış. ali bey, kızla ilgisi olmadığına dair yemin billah etse de ibrahim'i bir türlü inandıramamış. emekli olduktan sonra tefenni'de nüfus islerine bakan zaptiye çavusu ibrahim, eski bir ordu mensubu olmasına güvenerek ve yörenin idarecisi hacı mehmet bey'i es geçerek gitmiş, konya valisine şikayette bulunmuş. kısa bir süre sonra burdur'dan gelen zaptiyeler ali bey'i tutuklamak istemiş. bunu öğrenen ali bey eşinin dostunun yardımıyla kaçmış. bütün aramalara rağmen bulunamayan ali bey dağa çıkmış ve eşkıya olmuş. yörenin her tarafında, hatta bazen kaş'a kadar inerek zenginlere baskınlar yapmıs, fakir fukarayı gözetmiş ve çevreye ününü duyurmuş. elmalı'ya bağlı beyler köyü'nün ağası sarıbeyzade mehmet bey, ali bey'i misafir etmis ve korumuş. konya'dan kesin talimat alan zaptiyelerin ali bey'i yakalayamayınca abisini tutuklayıp antalya hapishanesine kapatması üzerine hacı mehmet bey devreye girip kendisini affettireceğine dair teminat vermiş ancak ali bey buna rağmen düze inmemiş. abisinin tutuklanmasından dolayı basçavuş ibrahim'e iyice kinlenen ali bey, bir yandan da herkes tarafından korunur ve sevilir olmuş. bu arada ali bey'e iki de kızan katılmış. bunlardan biri nuri, diğeri de ailevi nedenlerle aralarına husumet giren basçavuş'un yeğeni arap'mış. ali bey'in sevdiği ve yanından hiç ayırmadığı kadın olan fatmana da onlarla berabermiş. bu arada, hikayede bahsi geçen mekanlar arasında, beyköy'ün birkaç kilometre batısındaki "ballik boğazı' vadisi boyunca güney yönünde uzanan kayalık bir tepe (ali bey taşı), tepenin başladığı yamaçtaki "çatal değirmeni" (iki boylalı) ve onun biraz ilerisindeki bir kayalığın altındaki mağara bugün de yerli yerindedir. değirmeni döndüren dere mağaranın önünden akmaktadır. ali bey ve şürekası çoğu zaman gizlice bu mağarada saklanırlar ve nuri ile arap nöbet tutarlarmış. ali bey'in abisi antalya hapishanesinde yatarken antalya valisi ile konuşmak istemiş ve bir tatil günü valinin evinde huzura çıkmış. vali'den kendisini bırakmalarını istemiş, yalvarmış, "beni bırakmazsaniz ali bey başçavuş'u öldürür, hem de yakarak öldürür" demiş ama valiyi inandıramamış. birkaç gün sonra başçavuş'un yakılarak öldürüldüğü haberi gelmiş. ali bey ve maiyeti, her gün atıyla tefenni'deki nüfus işleri görevine gidip gelen basçavuşu, "karakuzu" mevkiine yakın bir yerde beklemeye baslamışlar. akşamüstü saatlerinde güzergahtan geçen başçavuşun önce atını öldürmüşler, ardından da kendisini bir armut ağacına bağlamışlar. basçavuşun yakarışlarına aldırmayan ali bey mavzerini ateşlemiş ve onu yaralamış. arap ise, ali bey'den aldığı emir üzerine, ağlaya ağlaya çalı çırpı toplamış ve ağaca bağlı dayısının etrafına yığmış. başçavuşun bağırtısı, yalvarışları arasında arap çalıyı tutuşturmuş. başçavuş yanarak can vermiş. bu olaydan sonra ali bey'in abisini hapisten çıkarmışlar. hacı bey ise olan bitenden sonra zor durumda kalmış. payitahttan gelen son emirle hacı bey'den ali bey'in kellesi istenmiş. iki arada bir derede kalan hacı bey, içten içe üzülerek yeğeni ali bey'e haber göndermiş ve teslim olursa affettireceğini bildirmiş. ali bey de bol ağaçlıklı vadisi ve mağarasıyla emniyetli ve gizlenmeye en uygun konumdaki ballık boğazı'ndan dayısı hacı bey'e, teslim olmayacağına ve gelip kendisini teslim almasına dair bir cevap göndermiş. ali bey, anlatılanlara göre, hacı bey'in kendisinin gelmesini emniyet tedbiri olarak istemiş. hacı bey, silahlı adamlarıyla ballık boğazı'na kuşluk vakti vardığında, nuri mağaranın yakınlarında ve arap da ali bey taşı'nın üzerinde nöbetteymiş. o sırada, ali bey mağarada sevdiği kadın fatmana'nın dizinde uyurken, fatmana, mağaranın önünden geçen derenin bulandığını görmüş. suyun bulanmasını hayra alamet görmeyen fatmana, bundan çatal değirmen'in yanından atlıların geldiği sonucunu çıkarmış ve ali bey'i uyandırmış. hemen toparlanan ali bey, mavzerini kaptığı gibi mağaranın ağzına yönelmiş. açığa çıkmaması için yalvaran fatmana, ali bey'in önünü kesip engel olmak istemiş ama erkeğini yolundan çevirememiş. bu arada adamlarıyla birlikte mağarayı kuşatan hacı bey, bağırarak kendini tanıtmış, ali bey'e mavzerinin mekanizmasını çıkarıp atmasını, teslim olmasını ve kendisine bir kötülük yapılmayacağını söylemiş. ali bey, "madem ki böyle diyorsun, o halde çıkıyorum dayı" deyip mağaranın önünde belirdiği esnada fatmana önüne atılmış. aynı anda hacı bey'in adamlarına ateş emri vermiş bulunması üzerine silahlar patlamış; önce fatmana sonra da ali bey vurularak öldürülmüş. anlatanların bir kısmına göre, arap taşın başında iken telaşından büyük taşları aşaği yuvarlayıp düşürmüş ve bu taşlardan biri nuri'nin başına isabet ederek ölümüne sebep olmuş. kimine göre de nuri, aynı gün vurularak öldürülmüş. arap ise, hapiste cezasını çekip tahliye olduktan sonra uzun yıllar yaşamış. ali bey'in kellesi kesilerek, aynı gün, atının terkisinde burdur'a götürülmüş. söylentilere göre ağıdını kızkardeşleri yakmışlar. bu ağıt, zamanın akışıyla dilden dile, kulaktan kulağa yayılarak yöreye has bir gurbet havası olmuş. padişaha bağlılığını böylesine ağır bir yükle ve acıyla ispatlayan hacı bey'e bir elçi, bir kılıç ile beraber paşalık rütbesinin fermanını getirmiş ama hacı bey yeğenin kanı üzerine böyle bir payeyi kabul edemeyeceğini bildirmiş. ardından, ikinci kez gelen elçi, hacı bey'in padişahtan bir dilekte bulunması için gönderildiğini söylemiş. hacı bey de o tarihlerde kaza statüsüne daha uygun olduğu bilinen ve bu doğrultuda hazırlıkların yapıldığı karamanlı yerine tefenni'nin kaza olması dileğinde bulunmuş ve tefenni böylece kaza olmuş. ekşisözlük @ frankiegoestohollywood
Kimise ali.beyime saygılarımla yaşıyorsa Allah uzun ömürler versin sağlıklı bir şekilde yaşam diliyorum öldüyse Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun nurlar içinde yatsın
Hikaye çok trajik.Türküde bunun üzerine yakılmış.Makbule Kaya çok güzel okumuş,Türküye bir ruh katmış.Sipsiyi çalan sanatçıda hakkını vermiş.
Bu havayı en güzel söyleyen kişi Makbule Hanım bence, Ispartadan selamlar
Orkestra müthiş ferat üngür sipsi harika makbule ablada yöremin türkülerini güzel söylüyo daha nediyim saygılar sevgiler dinle yeter.
Makmule kaya yöremizin türkülerini en iyi icra eden sanatçılarımızdan birisi aynı zamanda Hale gür, ü anmadan olmaz saygılarımla
hikayenin baslangıç tarihinin yaklaşık 1835 ile 1840 yılları arasında
olduğu kabul edilmektedir. hikaye, sudan sebepler ve peş peşe
tahriklerle küçük bir olayın nasıl büyütülebildiğinin ve bir eşkıyanın,
veya halkı gözünde bir efenin, nasıl türetilebildiğinin hikayesidir.
tefenni kasabasının yakınlarındaki beyköy,
19. asrın ortalarında küçük bir köymüş. aynı yıllarda çevredeki
yerleşim birimlerinin ortak kavşağında bulunan tefenni de köyden hallice
bir merkez konumundaymış. tefenni dolayları o dönemde
çömekoğulları'ndan hacı mehmet bey'den sorulurmuş. padişaha bağlılığıyla
tanınan bir idareci olan hacı mehmet bey'in selahiyet ve mesuliyet
sahasına, diğer köyleri ve çiftliklerinin yanı sıra yakın akrabalarının
oturduğu beyköy de dahilmiş. türkünün kahramanı olan ali bey de onun
yeğeniymiş.
ali bey, yirmili yaşlarda, uzun boylu, yakışıklı,
çalışkan bir delikanlıymış. köy kızlarının ideal koca adayı gözüyle
baktıkları ali bey'e emekli zaptiye başçavusu ibrahim'in kızı da
yanıkmış. kız, birkaç kez ali bey'in yoluna çıkmış, konusmak istemiş
veya konusmuş. bu hareketleriyle kızının dillere düştüğünü düşünen
ibrahim, kızının güya namusunu temizlemesi için ali bey'e baskı yaparak
evlenmelerini istemiş ve bunu birkaç defa tehditlerle tekrarlamış. ali
bey, kızla ilgisi olmadığına dair yemin billah etse de ibrahim'i bir
türlü inandıramamış. emekli olduktan sonra tefenni'de nüfus islerine
bakan zaptiye çavusu ibrahim, eski bir ordu mensubu olmasına güvenerek
ve yörenin idarecisi hacı mehmet bey'i es geçerek gitmiş, konya valisine
şikayette bulunmuş. kısa bir süre sonra burdur'dan gelen zaptiyeler ali
bey'i tutuklamak istemiş. bunu öğrenen ali bey eşinin dostunun
yardımıyla kaçmış. bütün aramalara rağmen bulunamayan ali bey dağa
çıkmış ve eşkıya olmuş. yörenin her tarafında, hatta bazen kaş'a kadar
inerek zenginlere baskınlar yapmıs, fakir fukarayı gözetmiş ve çevreye
ününü duyurmuş. elmalı'ya bağlı beyler köyü'nün ağası sarıbeyzade mehmet
bey, ali bey'i misafir etmis ve korumuş.
konya'dan kesin
talimat alan zaptiyelerin ali bey'i yakalayamayınca abisini tutuklayıp
antalya hapishanesine kapatması üzerine hacı mehmet bey devreye girip
kendisini affettireceğine dair teminat vermiş ancak ali bey buna rağmen
düze inmemiş. abisinin tutuklanmasından dolayı basçavuş ibrahim'e iyice
kinlenen ali bey, bir yandan da herkes tarafından korunur ve sevilir
olmuş. bu arada ali bey'e iki de kızan katılmış. bunlardan biri nuri,
diğeri de ailevi nedenlerle aralarına husumet giren basçavuş'un yeğeni
arap'mış. ali bey'in sevdiği ve yanından hiç ayırmadığı kadın olan
fatmana da onlarla berabermiş.
bu arada, hikayede bahsi geçen
mekanlar arasında, beyköy'ün birkaç kilometre batısındaki "ballik
boğazı' vadisi boyunca güney yönünde uzanan kayalık bir tepe (ali bey
taşı), tepenin başladığı yamaçtaki "çatal değirmeni"
(iki boylalı) ve onun biraz ilerisindeki bir kayalığın altındaki mağara
bugün de yerli yerindedir. değirmeni döndüren dere mağaranın önünden
akmaktadır. ali bey ve şürekası çoğu zaman gizlice bu mağarada
saklanırlar ve nuri ile arap nöbet tutarlarmış.
ali bey'in abisi
antalya hapishanesinde yatarken antalya valisi ile konuşmak istemiş ve
bir tatil günü valinin evinde huzura çıkmış. vali'den kendisini
bırakmalarını istemiş, yalvarmış, "beni bırakmazsaniz ali bey başçavuş'u
öldürür, hem de yakarak öldürür" demiş ama valiyi inandıramamış. birkaç
gün sonra başçavuş'un yakılarak öldürüldüğü haberi gelmiş.
ali bey ve maiyeti, her gün atıyla tefenni'deki nüfus işleri görevine gidip gelen basçavuşu, "karakuzu"
mevkiine yakın bir yerde beklemeye baslamışlar. akşamüstü saatlerinde
güzergahtan geçen başçavuşun önce atını öldürmüşler, ardından da
kendisini bir armut ağacına bağlamışlar. basçavuşun yakarışlarına
aldırmayan ali bey mavzerini ateşlemiş ve onu yaralamış. arap ise, ali
bey'den aldığı emir üzerine, ağlaya ağlaya çalı çırpı toplamış ve ağaca
bağlı dayısının etrafına yığmış. başçavuşun bağırtısı, yalvarışları
arasında arap çalıyı tutuşturmuş. başçavuş yanarak can vermiş. bu
olaydan sonra ali bey'in abisini hapisten çıkarmışlar.
hacı bey
ise olan bitenden sonra zor durumda kalmış. payitahttan gelen son emirle
hacı bey'den ali bey'in kellesi istenmiş. iki arada bir derede kalan
hacı bey, içten içe üzülerek yeğeni ali bey'e haber göndermiş ve teslim
olursa affettireceğini bildirmiş. ali bey de bol ağaçlıklı vadisi ve
mağarasıyla emniyetli ve gizlenmeye en uygun konumdaki ballık
boğazı'ndan dayısı hacı bey'e, teslim olmayacağına ve gelip kendisini
teslim almasına dair bir cevap göndermiş.
ali bey, anlatılanlara
göre, hacı bey'in kendisinin gelmesini emniyet tedbiri olarak istemiş.
hacı bey, silahlı adamlarıyla ballık boğazı'na kuşluk vakti vardığında,
nuri mağaranın yakınlarında ve arap da ali bey taşı'nın
üzerinde nöbetteymiş. o sırada, ali bey mağarada sevdiği kadın
fatmana'nın dizinde uyurken, fatmana, mağaranın önünden geçen derenin
bulandığını görmüş. suyun bulanmasını hayra alamet görmeyen fatmana,
bundan çatal değirmen'in yanından atlıların geldiği sonucunu çıkarmış ve
ali bey'i uyandırmış. hemen toparlanan ali bey, mavzerini kaptığı gibi
mağaranın ağzına yönelmiş. açığa çıkmaması için yalvaran fatmana, ali
bey'in önünü kesip engel olmak istemiş ama erkeğini yolundan
çevirememiş. bu arada adamlarıyla birlikte mağarayı kuşatan hacı bey,
bağırarak kendini tanıtmış, ali bey'e mavzerinin mekanizmasını çıkarıp
atmasını, teslim olmasını ve kendisine bir kötülük yapılmayacağını
söylemiş. ali bey, "madem ki böyle diyorsun, o halde çıkıyorum dayı"
deyip mağaranın önünde belirdiği esnada fatmana önüne atılmış. aynı anda
hacı bey'in adamlarına ateş emri vermiş bulunması üzerine silahlar
patlamış; önce fatmana sonra da ali bey vurularak öldürülmüş.
anlatanların bir kısmına göre, arap taşın başında iken telaşından büyük
taşları aşaği yuvarlayıp düşürmüş ve bu taşlardan biri nuri'nin başına
isabet ederek ölümüne sebep olmuş. kimine göre de nuri, aynı gün
vurularak öldürülmüş. arap ise, hapiste cezasını çekip tahliye olduktan
sonra uzun yıllar yaşamış.
ali bey'in kellesi kesilerek, aynı
gün, atının terkisinde burdur'a götürülmüş. söylentilere göre ağıdını
kızkardeşleri yakmışlar. bu ağıt, zamanın akışıyla dilden dile, kulaktan
kulağa yayılarak yöreye has bir gurbet havası olmuş.
padişaha
bağlılığını böylesine ağır bir yükle ve acıyla ispatlayan hacı bey'e bir
elçi, bir kılıç ile beraber paşalık rütbesinin fermanını getirmiş ama
hacı bey yeğenin kanı üzerine böyle bir payeyi kabul edemeyeceğini
bildirmiş. ardından, ikinci kez gelen elçi, hacı bey'in padişahtan bir
dilekte bulunması için gönderildiğini söylemiş. hacı bey de o tarihlerde
kaza statüsüne daha uygun olduğu bilinen ve bu doğrultuda hazırlıkların
yapıldığı karamanlı yerine tefenni'nin kaza olması dileğinde bulunmuş ve tefenni böylece kaza olmuş.
ekşisözlük @ frankiegoestohollywood
Mehmet sönmez l
Mehmet sönmez ķ
çok teşekkürler
Mehmet sönmez bu anlatıkların doğrumu acaba ben tefenni hasanpaşa köyündenim çoğu duydularıma uyuyor bazı yerleri farklı gibi geliyor
Helal olsun. Allah inşallah daha cok sipsili müzikler yapmayı nasip eder.
Mevzu bahiste geçen Ali Beyin akrabam olduğunu öğrendiğimden beridir ne zaman dinlesem bu türküyü göz yaşlarıma hakim olamam
DENİZ ERMUMCU Nerelisinki?
Burdur82 tefenni höyük
Bende Beyköy’lüyüm
DENİZ ERMUMCU 9
DENİZ ERMUMCU et
Kimise ali.beyime saygılarımla yaşıyorsa Allah uzun ömürler versin sağlıklı bir şekilde yaşam diliyorum öldüyse Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun nurlar içinde yatsın
Harika,mest oldum.
Sanatçı ve enstrümanlar 10 üzerinden 100
Çok beğeniyorum makbule kaya hanımefendiyi...
Harika 👏👏👏👏
ALLAHRAZIOLSUN hepinizden HAKKINIZI HELAL edin emeğinize yüreğinize gönlünüze sağlık ALLAHRAZIOLSUN ALLAHA EMANET OLUN SAYGI VE MUHABBETLERİMLE
Beğeniler niye bu kadar az?Demek ki 576 kişi tekrar tekrar dinlemişiz.
BU TÜRKÜYÜ HALE GÜR ÇOK ÖNCELERİ YORUMLADI.GENÇLİK YILLARINDA..
Ulan ne içtim beeee.
Egenin sultani..❤
Ağzına sağlık abla
Muhtesem
Çok sevilerin tez ayrılık getirir.
Not: sevi aşkın öz Turkcesidir.
Hale gür makbule kaya
Ha maşşalaaah 41 kere
Bu adam benim babam
👏👏👏
Abi ben sipsi için geldim sipsici abinin ismi nedir dinleyelim
Sipsi: Ferhat Erdem
Of offffff
cakti gecti icimi of ofki ne of
makbule kaya bu alanda en iyi sanatçı bence
Bencede...değeri bilinmeli....
ASILSANATCI IDILER
0