Korkunç derecede denge bozuldu. En azından 2022'de nass var diyerek ülke ekonomisini alt üst etmeselerdi, bu denli batakta olmayacaktık. Buradan dönmez, net bir ekonomik çöküşe gidiyoruz. İşsizlik dalgası da kapıda kanımca.
"Bir malın veya hizmetin fiyatı piyasada belirlenir" denir. Bu denge mekanizmasını teoriye dökerken bir kaç varsayımda bulunulmuştur. Bu varsayımlardan biri de piyasada o ürünü sunanların sayısının o ürünü talep edenlerin sayısına yakın olmasıdır. Yani arz eden taraf, talep eden taraf kadar bol ise piyasa koşulları sağlanmış olur ve adil fiyat piyasa tarafından belirlenir. Arzın taleple kesiştiği noktadır bu. Türkiye'de piyasa koşulları idealden uzaktır. Bunun sebebi de İstanbul'dur. Talep tarafı sonsuz, arz tarafı ise limitli olduğu için piyasaya ürün veya hizmet sunanlar "bir nevi oligopol gibi ya da tekel gibi" istedikleri fiyattan ve istedikleri kalitede ve istedikleri miktarda satış yapabilmektedirler. Teorikten pratiğe bir örnekle geçelim. Siz şimdi İstanbul'da bir restoransınız. Yemeğinizi yiyen size bir daha gelmiyor o kadar kötüsünüz. Ama dediğim gibi İstanbul'dasınız. Dolayısı ile dükkanınızın önünden sonsuz sayıda potansiyel müşteri geçiyor. Sonuç olarak siz ne kadar kötü yemek verirseniz verin, gün içinde mutlaka müşteri buluyorsunuz. Bu sizi hizmet veya üründe kalite yönünde sorumsuz kılıyor. Yani kaçan müşteriyi geri kazanmak adına ya da sadık müşteri kitlesi oluşturmak adına ürününüzün kalitesini yükseltmek ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Bulunduğunuz mahalledeki diğer restoranlar da bu durumu fark ediyor. Kaliteli olmak onlara daha fazla müşteri (satış) getirmeyince onlar da çözümü kalitesiz olmakta buluyor. Kalite düşürerek giderleri kısmış oluyor ve tek ürün üzerinden elde edilen karı maksimize etmiş oluyor (vur-kaç ticareti). Bütün mahalle aynı stratejiyi uygulamaya başlayınca otomatik olarak piyasada oligoloplleşme (oligopol piyasası) görülüyor. Tüm işletmeler belirli kalitesizlikte anlaşmış oluyor. İsteyen işletme fiyatlarını istediği kadar arttırabiliyor çünkü biliyor ki kendisi arttırmazsa yandaki arttıracak. En başta ne demiştik, dükkan önünden geçen müşteri sayısı sonsuz, ürünü satan sayısı sınırlı. Böyle bir piyasada adil fiyat görülmesi mümkün olmuyor. Özetle bu talep sonsuz ama arz sınırlı. Problemin kaynağını bu durum olarak ele alırsak çözümü parasal politikalarda değil, sosyal politikalarda aramak gerekiyor. Benim daha sağlıklı işleyen bir piyasa için kişisel önerim dükkanların önünden geçen sonsuz sayıdaki potansiyel müşteriyi, sonlu sayıya düşürmektir. Türkçesi ise şudur, Türkiye nüfus yoğunluğunu İstanbul'dan alıp diğer şehirlerlere dağıtmak zorundadır. Bunu yapmak için devletin elinde 2 araç var. Sopa ve havuç. İstanbul içindeki bir işletmenin vermesi gereken vergiler yükseltilmeli, İstanbul dışındaki işletmelerin vergi yükü ise azaltılmalı. Böylece İstanbul'un bir kara delik gibi her şeyi ve herkesi kendine çekmesi engellenmeli. Daha küçük ekonomik bölgeler yaratılmalı. Arz ile talep dengelenmeli. Bu herkesin hayat kalitesini yükseltecektir. Peşinden ekonomi de düzelir, asgari ücretli çalışanların oranı da tekrardan olması gerektiği yere %10'lar %20'ler seviyesine gelir.
İstanbul konusunda Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Geçtiğimiz hafta istanbuldaydım ailevi ziyaret sebebiyle. Ablama da İstanbul insanı rekabete sürüklemiyor, tembellikte uzlaşmış bir burjuva var, demiştim. Tabii ben entelektüel tembelliği kastetmiştim fakat bunun içine işini iyi yapıp yapmamak da dahil edilebilir. Kaldı ki İstanbul insanı içeriden de çürütüyor. AKP’nin tam deney noktası İstanbul’un kendisidir. İstanbul elbet ki her zaman ticaret şehriydi fakat AKP ile birlikte farklı bir noktaya evrildi. Benim Bahadır hocayla zıt düştüğüm nokta da kapitalizm meselesidir. Anayasal düzenin oturmadığı devletçi ülkeler serbest piyasaya geçtiğinde asla iyi sonuçlanmıyor. İlla ahbap çavuş kapitalizmine dönüyor. Belki Bahadır hoca teorik çerçeveden ele alıyor fakat zamanında da teorik çerçeveyle hareket edildiğinden bu noktadayız. Kaldı ki kapitalizmin en babasında bile var desek yanılmayız bence ahbap çavuş anlayışını. Amerika’nın seçim sistemi zaten başta onu meşrulaştırıyor. İstemsiz ahbap çavuş ilişkisi yaratıyor ekonomide. Elon musk belki gerçekten işinin ehli olacaktır fakat son seçim de buna çok güzel örnektir. Dolayısıyla kapitalizm ve neoliberalizm iki tane kavramla açıklanacaktır kolayca: C&C. Yani “Corruption and Collapse” Türkçe yozlaşma ve çöküş. Sermaye fakirliğinin olduğu aşırı bürokratik ülkelerde de olmuyor değil bunlar fakat diğerinde daha organize ve gelir adaletini tamamıyla öldüren cinsten görüyorum ben. Ayrıca Nüfusu dağıtma, vergi dağılımı konularıyla da çok güzel noktalara değinmişsiniz. Bunun için ekonominin yerelleşmesini savunuyorum ben. Altyapı ve ulaşım kamulaştırılmalı, Anadolu’yu bayındır hale getirmek sağlıklı bir şekilde olmalı ve İstanbul nüfusuna cazip kılınmalı Anadolu. Böylece kendi kendine dağılan bir nüfus olacaktır. Fakat diyebilirsiniz ki Ekonominin yerelleşmesi bunun neresinde? Bunu da şu şekilde özetleyeyim: enflasyon ve ücretlendirme yerel bir biçimde olmalı. Enflasyon her yere aynı şiddette vurmuyor. Bu da bence hizmet götürmekte problem yaratıyor ve gelir adaletsizliğine sebep oluyor. Örneğin tatil kasabasında memur olan birisi ile İstanbul’da memur olan birisi aynı maaşı alırsa devlet bile hizmeti götürmekte zorlanır. Ayrıca gelir adaletsizliği de yaratır. Ticaretin aşırı bir şekilde merkezîleştiği ülkemizde bölgesel enflasyonları birbirine yaklaştıran bir şey varsa o da altyapı ve ulaşımdaki zayıflığımızdır. Daha açık konuşmak gerekirse, İstanbul’da enflasyon küresel bir ticaret şehri ve nüfus yoğunluğundan kaynaklanıyorsa diğer Anadolu şehirlerinde de ulaşım zorluğundan kaynaklanıyor. böylece ticaret hacimleri ve nüfusları arasındaki fark uçurum gibi olsa da bu şehirlerin enflasyonları birbirine yakın değerler alıyor. Bu yüzden ekonomik tespitler de yerelleşmeli, ücretlendirme de yerelleştirilmeli. Ben bu düşünceyle Sosyal Korporatist olarak nitelendiriyorum kendimi.
hükümetin danıştıkları içinde sizin gördüğünüzü görebilen yok sanırım, umarım bir gün olur. Ben de şunu ekleyeyim, hayvan hayvandan iyi birşey öğrenmez, bize insan insandan iyi birşey öğrenmiyor galiba ki, kalitede değil kalitesizlikte yarışıyoruz.
Hocam enflasyonu sebeplerine göre ayırırken dördüncü bir kategori daha var: Beklenti Enflasyonu (Inertial Inflation). Bu da beklentiler kontrol edilemediği için ortaya çıkan enflasyon.
sağlıklı bir ekonomi makro dengelerin oturtulmuş olduğu bir ekonomidir. yani enflasyon tek haneli, bütçe açığı normal sınırlarda, cari açık ya da fazla normal sınırlarda, tasarruf yatırım dengesi istikrarlı ve normal seyir takip eder. bu tip ekonomiler potansiyelini kullanarak istikrarlı büyüme sağlar. bu tip ekonomilerde asgari ücret, ekonomi reel olarak ne kadar büyürse en az o kadar artırılır. bu durumlarda da asgari ücretteki artışlar enflasyonist olmadığı gibi işsizliğe de sebebiyet vermez. bugünkü Türk ekonomisi tam bir dengesizlik dengesi oluşturmuş durumda. bütçe açığı alabildiğine enflasyonu besliyor. faiz yüksek tutularak döviz baskılanıyor bu yolla bütçe açığının enflasyonist etkisi minimal seviyeye indirgeniyor. bu durumda da asgari ücret artışı anında enflasyon etkisi oluşturuyor.
Nitelikli beyaz yaka orta sınıf mertebesinden hızla düşüyor. Bu zaten globalde var olan bir durum birkaç yıldır ama bu kadar yanlış (bilinçli bir şekilde olduğunu düşünüyorum) yönetilen ekonomi politikası sebebiyle özellikle bu ülkede çok zengin çok çok zengin, zengin çok zengin, orta sınıf alt sınıf, alt sınıf fasfakir kesime dönüştü.
Milliyetcileri sevmem ama bu abiyi sevdim. Genel olarak ekonomi hakkında konustukların dogru. Ama bunu ileri seviyeye taşımak istiyorsan avusturya iktisat yazarları ile tanışmalısın🙏🏻
Kamuda çalışan gereksiz personel kısmında çok haklısın , Manisa Yunusemre belediyesi yıllardır ilk kez son seçimde el değiştirdi. Girişte 3 tane kız oturuyor sırayla , tek fonksiyonları vatandaşa hoşgeldiniz demek ve hangi dairenin kaçıncı katta olduğunu söylemek. Daha önceki dönemde de böylemiydi bilmiyorum hiç gitmemiştim ama durum bu abi
6:39 bu konuyla ilgili de benim şöyle bir düşüncem vardı: ekmek karneyle satılmalı. tabii bu, AKP tayfasının adeta utanç dönemi gibi anlattığı bir şey fakat oldukça mantıklı bir politikadır. çünkü Türkiye ve özellikle iç Anadolu tahıl ambarı gibidir fakat aynı zamanda iç Anadolu çok fazla rüzgâr ve güneş alan bir bölgedir de. ekmek karneyle satılırsa ve böylece ekmek politikası daha rasyonel bir hale gelirse tarlalarımızı dönüştürerek etkin kullanabiliriz. bundan hem halk sağlığı fayda görecektir hem de daha az buğday ekerek enerjimizi rüzgârdan ve güneşten kullanabiliriz. ki sadece bununla bitmiyor. Türkiye genç kuşak bir coğrafya olduğu için oluşum olarak, jeotermal açıdan da zengin bir ülkedir. kaynaklarımızı doğru ve verimli kullanmalıyız.
Milliyetçilik sürekli sadece ırkçılık ile anılır. Bu oldukça hatalı bir tespittir. Milliyetçiliğin asıl işlevi sınıf uzlaşmacılığıdır. Bu konudaki yaklaşımınızla bunu tekrar kanıtladığınız için teşekkürler.
başkanlık sisteminden dönüşmediği sürece sürünmeye devam ederiz. kuvvetler ayrılığını sağlayamazsak sürünmeye devam ederiz. globalde ortam daha da karışıyor, düzelmemiz imkansız, umut yok.
600 DOLAR asgariyi nasıl veremiyor hocam her ay 10 milyon fatura kesiyor iş verenim en küçük esnaf bile %500 kar koymadan bişey satmıyor kardan zarar etmek istemeyen kendi çalıssın kendi koşsun heryere
4:56 bu kronikliğin sebebini iktisadi politikaların dalgalı olması olarak görüyorum. Benim ailemde olduğu gibi başkalarının ailesinde de şu anda lüks bile yaşıyoruz, diyenler vardır. lüks yaşadığımız falan yok fakat onların neden böyle dediğini de anlamamız gerekiyor. görüyorum ki insanları çok büyük fakirlikle sınamışlar zamanında. bunların tekrar yaşanmaması için iktisadın anayasallaşması gerekiyor. böyle olunca iktisadi tablolar statik bir hal alır ve batılı yatırımcıyı çekmek daha kolay olur. Aslında liberal amaçlarla ortaya atılan anayasal iktisat kavramını ben daha bürokratik daha devletçi bir pozisyona yerleştirdim. devletin müdahalesinin durumlara göre radikalleşmesi dalgalanma yaratır fakat bu devletin müdahalesini minimalize etmek gerektiğini de doğurmaz bence. bürokrasi ekonomide etkin bir konum alırsa ekonomi böylece daha statik bir hal alır fakat tekrar belirteyim ki bürokrasinin de radikal farklılıklara gitmemesi gerekir. Böylece bu sorunun ortadan kalkacacağını düşünüyorum.
Asgari ücreti bu kadar fazla artırmanın sadece iki sonucu olur: 1. yüksek enflasyon 2. evine ekmek götüremeyen işsizler ordusu. Devletin tek yapması gereken asgari ücret belirlemeyi bırakmak. Çalışanın emeğinin karşılığını en iyi piyasa belirler.
asgari üret zaten bir çalışanın en alt seviye de kazanacağı para zaten ve Türkiye'de açlık sınırı altında bu rakam bunun üzerini vermek zaten serbest sen bunun altını vermek istiyosan bu adam çalışsa bile evine ekmek götüremicek zaten saçma sapan konuşmayın yaaa sen bu paranın altını (yasal olarak) verebildiğinde o adam çocuklarının karnını doyurabilcek mi sanki üzereni veriyosan tutan yok zaten
Asgari ücretin artırılması işe yaramıyor zira paramız değerli değil. Bununla birlikte neden sarayın masrafları kısılmıyor neden kemer sıkma kamuda olmuyor vergiler yalnız yoksullardan alınıyor. Zengin neden zengin oluyor da ortasınıf eriyor. Devlet dediğin vatandaşını mağdur etmemek için gerekirse kendinden kemer sıkar, vergileri zenginden de alır. Gerisi beni ilgilendirmez, çözeceklerdi bu işi çünkü bu ülke kolay kurulmadı. Bedelini ödetik zaten dedelerimizin kanıyla. Ama halkımız sürünelim istedi. Muhalefetimiz de etkili çözüm sunmuyor. Daha ne kadar sürünmeliyiz anlamıyorum
1 yıldır özel sektör 17 bini baz alıyordu neydi 22 25 di 12. 13 saat çalışmaya ve izin yok arada ki bazı aylarda 40 bini bulur ve sgk yol yemek parasını biz cebimizden ödüyoruz
Ağabey, ekonomi konusunda yorumların genel anlamda beni rahatsız ediyor. Kökende ben de liberal ve kapitalizmin yarattığı refahı kabul etsem de bunun yönlendirilip planlanması gerektiğini de düşünüyorum. İktisat çok subjektif bir disiplin. Ancak siz olaya çok klasik liberal perspektiften bakıyorsunuz bence. Libleft olmadan da liberalizmin toplumsal faydayı gözeten yorumu yapılabilir: J Stuart Mill ve hatta Keynes örneğindeki gibi. Toplumun/ulusun faydasına olan kapitalizmin ömrünü uzatıyor aslında.
- abi daha girişte dolar bazında asgari cumhuriyet tarihinin rekoru dedin ama doların kendi enflasyonu var ve onu hesaba kattığında geçen seneyle aynı dolar bazında reel olarak nominal değil - arkadaşının Meksika tatilinin ucuza gelmesi burada ki fiyatların şişirilmesinin dışında bilmem hatırlar mısın? vatandaşlık bedeli gibi saçma sapan uygulamalar var bizim ülkemizde yani kendi vatandaşına kendi ülkesinin toprağında tatil yapmayı elin gavurundan daha pahalıya satıyo bizim turizm patronlarımız buralara hiç girmemişsin - sonra Erdoğan hükümetinin saçma sapan politikalarını eleştirmişsin ki buna kimsenin diyecek bi lafı yok zaten - lüzumsuz asgari artışı enflasyona sebep olur diyosun ama Türkiye'de asgari açlık sınırlarında dolanır hep nasıl bi lüzumsuz artış anlamadım açlık sınırının dahi altında seyrediyodu artışla açlık sınırına geldi bu mu lüzumsuz artış? - asgari ücret artışıyla maliyetler arttığı için fiyatlara zam olarak yansır diyosun bi nokta da haklısın ama Türkiye'nin büyük lokomotif holdinglerin piyasa yapıcıların işçilik maliyetleri düşüktür yani istenirse kardan feragat edebilirler 29 ekimlerde falan çok vatansevermiş gibi reklam yayınlayanlar falan hani ülkemizi cumhuriyetimizi çok sevenler haniii bilmiyorum hiç denk geldin mi ben geldim ülkemizde büyük bi ailenin sahibi olduğu büyük market zincirinin çalışanları markette bebeğine her gün rafa dizdiği mamayı alamadığından şikayetçiydiler ve bu insanlar asgari ücret alıyodu şimdi asgari artınca enflasyonist oluyomuş öyle mi abi? bu aynı starbucksın ceosunun her gün özel jete binip bi ton karbon salınımı yapıp sonra kağıt pipetle küresel ısınmayı önlemeye çalışmasına benzemiyo mu sence ? - sonra talep enflasyonu demişsin bunla alakalı bi grafik var buraya nasıl koyabilirim bilmiyorum temel gıda barınma dışı mal ve hizmet talebi artışının bilhassa lüks tamamı tahmin edeceğin üzere asgari ücret dışı kesimin talebi sen asgariyi baskılayarak o ailenin sofrasından zeytin peynir ekmek sayısını gramajını alıyosun şimdi zeytine olan talebi keserek enflasyonla şavaşacaz öyle mi abii ??? - kamu istihdamı meselesinde Norveç bizle aynı değil demişsin haklısın değil daha liyakatlı Norveç bi de Norveç'le ne aynı değil abi biliyo musun abi ? vergi politikaları yaa bu ülkede bi avukat vergi rekortmen listesine girdi yaa sen muazzam paralar kazanan kesimden hiç vergi almıyosun almadığın gibi zaten kağıt üzeri muhasebeyle kayıt dışı ekonomiyle kaçırılan verginin dışında artık kaçıramadığı noktada da ya gel silelim diyosun ama öğrencilerin çiftçinin borçları borçdur ödemezse alırsın traktörünü ineğini tarlasını doğrudan dolaylı vergilere hiç girmiyom bile yaa koca milyonluk şirketler bünyesinde çalıştırdığı (asgariye) elemandan daha az vergi ödüyo sjlsjlksjljslkjsşljslkşjşklsj e buralara da hiç girmemeşsin abii ama asgari artınca enflasyon olur öyle mi abi ???
Memur maaşlarının artması gerek daha fazla insana da memurluk hakkı verilmeli. sen para kazanıyorsun değil mi? nerden kazanıyorsun para? ağaçtan mı topluyorsun? tarladan mı? devlet, merkez bankası yaratıyor değil mi bu paraları? şimdi bu paraları öyle bir şekilde paylaşalımki hak geçmesin. sen ne diyorsun? memurları kovalım maaşlarını da azaltalım tamam. emrin olur. ama yaratılan parayı sana nasıl ulaştırıcaz? onu düşündün mü? devlet dicekki ben bina köpru yol baraj yapıcam veya bir hizmet alımı yapıcam. ordan hükümete yakın biri gelicek bankadan sıfır veya düşük faizle kredi cekip o işi alıcak(sonrasında o krediyide ödemeyecek gerçi) sen amele mühendis neyse o adamın firmasında çalışacaksın. devletde şirketin sahibine yarattığı parayı vericek. o adamdan maaşını alıcaksın. kalan parayı da isviçreye götürecek (havadan kazandığı parayı havadan sebeplerle geri almasınlar diye) e noldu? süper paylaşım mı oldu? oysaki devlet bütcesindeki paranın çoğu ile memur maaşı ödese, sen hükümetten tanıdığı olmayan normal vatandas tarlada domates üretip peynir üretip memura satıcakdın tabi herhangi bir mal hizmetde olur. daha çok kazanacakdın zengin olma ihtimalin bile olucakdı çünkü firma sahibisin. parayı hangi aracı ile almak istiyorsun? siyasi tanıdıkları olan zenginlerin elinden mi memurların elinden mi? memurlar da durduk yere maaş almıyor öğretmenler senin cocuğuna hizmet veriyor asker polis güvenliğini sağlıyor doktorlar sağlığınla ilgileniyor. yatış pozisyonu memurluklar da vardır elbet ama nedense kimse hangi pozisyonlar olduğunu dillendirmiyor çünkü yatış pozisyonu göz önünde olmaz. neyse ama onunda çözümü devletin kendini kontrol edebilmesi, müfettişi ile sayıştayı güçlü kurumları ile kendini denetlemesi. memurlar bu ülkenin kendisidir. bugunkü hükümet aksine devlet hukumet ayrımını kaldırdı nerdeyse. bunuda kurumların gücünü kırarak yaptı. memur dediğin devlettir gerekirse milletvekiline sana ne diyebilir (teoride). ama develtin memurunun hakları o kadar kırpıldıki artık olmayan iliklerini politikacıların önünde iliklemeye çalışıyorlar. devleti şu an sol değil sağ liberal patroncu bir yönetim yönetiyor. merak etmeyin onlar olabilecek en az maaşı en az haklarla verme niyetindeler zaten. ülkenin düzelmesi için bunun tersi gerçekleştirilmeli devlet güçlenmeli hükümet senelerce kurulmasa(misal belçika) devlet tıkır tıkır işleyebilmeli . seçilmişler tarafından atanmış bilmem ne kurulu başkanlıkları yapan 10 farklı yerden maaş alan bol huzur haklı(ekstra maaş çünkü neden olmasın?) pozisyonlarda duran siyasi kişilerle memurları aynı kefeye koymayın.
Asgari ücret, günübirlik işler yapan ya da giriş seviyesinde işler yapan insanların maaşını belirlemeli!"
app.sipay.com.tr/dplLink/A7bxpqr4
Bartu Soral'ın sunumunu gerçekleştirdiği Zafer Partisi ekonomi programını izlemenizi tavsiye ederim.
Korkunç derecede denge bozuldu. En azından 2022'de nass var diyerek ülke ekonomisini alt üst etmeselerdi, bu denli batakta olmayacaktık. Buradan dönmez, net bir ekonomik çöküşe gidiyoruz. İşsizlik dalgası da kapıda kanımca.
"Bir malın veya hizmetin fiyatı piyasada belirlenir" denir. Bu denge mekanizmasını teoriye dökerken bir kaç varsayımda bulunulmuştur. Bu varsayımlardan biri de piyasada o ürünü sunanların sayısının o ürünü talep edenlerin sayısına yakın olmasıdır. Yani arz eden taraf, talep eden taraf kadar bol ise piyasa koşulları sağlanmış olur ve adil fiyat piyasa tarafından belirlenir. Arzın taleple kesiştiği noktadır bu. Türkiye'de piyasa koşulları idealden uzaktır. Bunun sebebi de İstanbul'dur. Talep tarafı sonsuz, arz tarafı ise limitli olduğu için piyasaya ürün veya hizmet sunanlar "bir nevi oligopol gibi ya da tekel gibi" istedikleri fiyattan ve istedikleri kalitede ve istedikleri miktarda satış yapabilmektedirler.
Teorikten pratiğe bir örnekle geçelim. Siz şimdi İstanbul'da bir restoransınız. Yemeğinizi yiyen size bir daha gelmiyor o kadar kötüsünüz. Ama dediğim gibi İstanbul'dasınız. Dolayısı ile dükkanınızın önünden sonsuz sayıda potansiyel müşteri geçiyor. Sonuç olarak siz ne kadar kötü yemek verirseniz verin, gün içinde mutlaka müşteri buluyorsunuz. Bu sizi hizmet veya üründe kalite yönünde sorumsuz kılıyor. Yani kaçan müşteriyi geri kazanmak adına ya da sadık müşteri kitlesi oluşturmak adına ürününüzün kalitesini yükseltmek ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Bulunduğunuz mahalledeki diğer restoranlar da bu durumu fark ediyor. Kaliteli olmak onlara daha fazla müşteri (satış) getirmeyince onlar da çözümü kalitesiz olmakta buluyor. Kalite düşürerek giderleri kısmış oluyor ve tek ürün üzerinden elde edilen karı maksimize etmiş oluyor (vur-kaç ticareti). Bütün mahalle aynı stratejiyi uygulamaya başlayınca otomatik olarak piyasada oligoloplleşme (oligopol piyasası) görülüyor. Tüm işletmeler belirli kalitesizlikte anlaşmış oluyor. İsteyen işletme fiyatlarını istediği kadar arttırabiliyor çünkü biliyor ki kendisi arttırmazsa yandaki arttıracak. En başta ne demiştik, dükkan önünden geçen müşteri sayısı sonsuz, ürünü satan sayısı sınırlı. Böyle bir piyasada adil fiyat görülmesi mümkün olmuyor. Özetle bu talep sonsuz ama arz sınırlı.
Problemin kaynağını bu durum olarak ele alırsak çözümü parasal politikalarda değil, sosyal politikalarda aramak gerekiyor. Benim daha sağlıklı işleyen bir piyasa için kişisel önerim dükkanların önünden geçen sonsuz sayıdaki potansiyel müşteriyi, sonlu sayıya düşürmektir. Türkçesi ise şudur, Türkiye nüfus yoğunluğunu İstanbul'dan alıp diğer şehirlerlere dağıtmak zorundadır. Bunu yapmak için devletin elinde 2 araç var. Sopa ve havuç. İstanbul içindeki bir işletmenin vermesi gereken vergiler yükseltilmeli, İstanbul dışındaki işletmelerin vergi yükü ise azaltılmalı. Böylece İstanbul'un bir kara delik gibi her şeyi ve herkesi kendine çekmesi engellenmeli. Daha küçük ekonomik bölgeler yaratılmalı. Arz ile talep dengelenmeli. Bu herkesin hayat kalitesini yükseltecektir. Peşinden ekonomi de düzelir, asgari ücretli çalışanların oranı da tekrardan olması gerektiği yere %10'lar %20'ler seviyesine gelir.
İstanbul konusunda Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Geçtiğimiz hafta istanbuldaydım ailevi ziyaret sebebiyle. Ablama da İstanbul insanı rekabete sürüklemiyor, tembellikte uzlaşmış bir burjuva var, demiştim. Tabii ben entelektüel tembelliği kastetmiştim fakat bunun içine işini iyi yapıp yapmamak da dahil edilebilir. Kaldı ki İstanbul insanı içeriden de çürütüyor. AKP’nin tam deney noktası İstanbul’un kendisidir. İstanbul elbet ki her zaman ticaret şehriydi fakat AKP ile birlikte farklı bir noktaya evrildi. Benim Bahadır hocayla zıt düştüğüm nokta da kapitalizm meselesidir. Anayasal düzenin oturmadığı devletçi ülkeler serbest piyasaya geçtiğinde asla iyi sonuçlanmıyor. İlla ahbap çavuş kapitalizmine dönüyor. Belki Bahadır hoca teorik çerçeveden ele alıyor fakat zamanında da teorik çerçeveyle hareket edildiğinden bu noktadayız. Kaldı ki kapitalizmin en babasında bile var desek yanılmayız bence ahbap çavuş anlayışını. Amerika’nın seçim sistemi zaten başta onu meşrulaştırıyor. İstemsiz ahbap çavuş ilişkisi yaratıyor ekonomide. Elon musk belki gerçekten işinin ehli olacaktır fakat son seçim de buna çok güzel örnektir. Dolayısıyla kapitalizm ve neoliberalizm iki tane kavramla açıklanacaktır kolayca: C&C. Yani “Corruption and Collapse” Türkçe yozlaşma ve çöküş. Sermaye fakirliğinin olduğu aşırı bürokratik ülkelerde de olmuyor değil bunlar fakat diğerinde daha organize ve gelir adaletini tamamıyla öldüren cinsten görüyorum ben.
Ayrıca Nüfusu dağıtma, vergi dağılımı konularıyla da çok güzel noktalara değinmişsiniz. Bunun için ekonominin yerelleşmesini savunuyorum ben. Altyapı ve ulaşım kamulaştırılmalı, Anadolu’yu bayındır hale getirmek sağlıklı bir şekilde olmalı ve İstanbul nüfusuna cazip kılınmalı Anadolu. Böylece kendi kendine dağılan bir nüfus olacaktır. Fakat diyebilirsiniz ki Ekonominin yerelleşmesi bunun neresinde? Bunu da şu şekilde özetleyeyim: enflasyon ve ücretlendirme yerel bir biçimde olmalı. Enflasyon her yere aynı şiddette vurmuyor. Bu da bence hizmet götürmekte problem yaratıyor ve gelir adaletsizliğine sebep oluyor. Örneğin tatil kasabasında memur olan birisi ile İstanbul’da memur olan birisi aynı maaşı alırsa devlet bile hizmeti götürmekte zorlanır. Ayrıca gelir adaletsizliği de yaratır. Ticaretin aşırı bir şekilde merkezîleştiği ülkemizde bölgesel enflasyonları birbirine yaklaştıran bir şey varsa o da altyapı ve ulaşımdaki zayıflığımızdır. Daha açık konuşmak gerekirse, İstanbul’da enflasyon küresel bir ticaret şehri ve nüfus yoğunluğundan kaynaklanıyorsa diğer Anadolu şehirlerinde de ulaşım zorluğundan kaynaklanıyor. böylece ticaret hacimleri ve nüfusları arasındaki fark uçurum gibi olsa da bu şehirlerin enflasyonları birbirine yakın değerler alıyor. Bu yüzden ekonomik tespitler de yerelleşmeli, ücretlendirme de yerelleştirilmeli. Ben bu düşünceyle Sosyal Korporatist olarak nitelendiriyorum kendimi.
hükümetin danıştıkları içinde sizin gördüğünüzü görebilen yok sanırım, umarım bir gün olur. Ben de şunu ekleyeyim, hayvan hayvandan iyi birşey öğrenmez, bize insan insandan iyi birşey öğrenmiyor galiba ki, kalitede değil kalitesizlikte yarışıyoruz.
Hocam enflasyonu sebeplerine göre ayırırken dördüncü bir kategori daha var: Beklenti Enflasyonu (Inertial Inflation). Bu da beklentiler kontrol edilemediği için ortaya çıkan enflasyon.
Enflasyon kesinlikle bir bölüşüm sorunu. Grevleri yasaklarsan sendikacılık dibe vurursa gelir dağılımı bu kadar bozuk olırsa böyle olur işte
ümit özdağ musavat dervişoğlu mansur yavaş görüşmesi hakkında ne düşünüyorsun?
sağlıklı bir ekonomi makro dengelerin oturtulmuş olduğu bir ekonomidir. yani enflasyon tek haneli, bütçe açığı normal sınırlarda, cari açık ya da fazla normal sınırlarda, tasarruf yatırım dengesi istikrarlı ve normal seyir takip eder. bu tip ekonomiler potansiyelini kullanarak istikrarlı büyüme sağlar. bu tip ekonomilerde asgari ücret, ekonomi reel olarak ne kadar büyürse en az o kadar artırılır. bu durumlarda da asgari ücretteki artışlar enflasyonist olmadığı gibi işsizliğe de sebebiyet vermez. bugünkü Türk ekonomisi tam bir dengesizlik dengesi oluşturmuş durumda. bütçe açığı alabildiğine enflasyonu besliyor. faiz yüksek tutularak döviz baskılanıyor bu yolla bütçe açığının enflasyonist etkisi minimal seviyeye indirgeniyor. bu durumda da asgari ücret artışı anında enflasyon etkisi oluşturuyor.
Nitelikli beyaz yaka orta sınıf mertebesinden hızla düşüyor. Bu zaten globalde var olan bir durum birkaç yıldır ama bu kadar yanlış (bilinçli bir şekilde olduğunu düşünüyorum) yönetilen ekonomi politikası sebebiyle özellikle bu ülkede çok zengin çok çok zengin, zengin çok zengin, orta sınıf alt sınıf, alt sınıf fasfakir kesime dönüştü.
Ben cok guzel bir yorum yapacagim konu ile alakali olmasin diye. Seni seviyoruz iyi ki versin. 🎉❤
Bıyık tarzı yakışmış, aşağı doğru olandan daha iyi duruyor.
Milliyetcileri sevmem ama bu abiyi sevdim. Genel olarak ekonomi hakkında konustukların dogru.
Ama bunu ileri seviyeye taşımak istiyorsan avusturya iktisat yazarları ile tanışmalısın🙏🏻
Kamuda çalışan gereksiz personel kısmında çok haklısın , Manisa Yunusemre belediyesi yıllardır ilk kez son seçimde el değiştirdi. Girişte 3 tane kız oturuyor sırayla , tek fonksiyonları vatandaşa hoşgeldiniz demek ve hangi dairenin kaçıncı katta olduğunu söylemek. Daha önceki dönemde de böylemiydi bilmiyorum hiç gitmemiştim ama durum bu abi
6:39 bu konuyla ilgili de benim şöyle bir düşüncem vardı: ekmek karneyle satılmalı. tabii bu, AKP tayfasının adeta utanç dönemi gibi anlattığı bir şey fakat oldukça mantıklı bir politikadır. çünkü Türkiye ve özellikle iç Anadolu tahıl ambarı gibidir fakat aynı zamanda iç Anadolu çok fazla rüzgâr ve güneş alan bir bölgedir de. ekmek karneyle satılırsa ve böylece ekmek politikası daha rasyonel bir hale gelirse tarlalarımızı dönüştürerek etkin kullanabiliriz. bundan hem halk sağlığı fayda görecektir hem de daha az buğday ekerek enerjimizi rüzgârdan ve güneşten kullanabiliriz. ki sadece bununla bitmiyor. Türkiye genç kuşak bir coğrafya olduğu için oluşum olarak, jeotermal açıdan da zengin bir ülkedir. kaynaklarımızı doğru ve verimli kullanmalıyız.
Diline sğalık hocam...
Milliyetçilik sürekli sadece ırkçılık ile anılır. Bu oldukça hatalı bir tespittir. Milliyetçiliğin asıl işlevi sınıf uzlaşmacılığıdır. Bu konudaki yaklaşımınızla bunu tekrar kanıtladığınız için teşekkürler.
Dolarda da enflasyon var altın bazlı değerlendirmek lazım 2000 yılınds 8.5 çeyrek altın alırken bugün 4.2 çeyrek altın ancak alınıyor
altın dolar enflasyonu dan çok daha hızlı artıyor..Altına göre hesaplarsan bütün dünyada asgari ücretin azaldığını gorursun
Bu zamanda bile hala ''işverenin üzerindeki yükü azalt'' diyebilmeniz beni bıyıklarınıza odaklanmamı sağladı.
başkanlık sisteminden dönüşmediği sürece sürünmeye devam ederiz. kuvvetler ayrılığını sağlayamazsak sürünmeye devam ederiz. globalde ortam daha da karışıyor, düzelmemiz imkansız, umut yok.
Asgari ücreti arttıdığınızda merkez bankasına talimat verip daha fazla para basarsınız :) (böyle demek daha doğru aslında daha reel)
600 DOLAR asgariyi nasıl veremiyor hocam her ay 10 milyon fatura kesiyor iş verenim en küçük esnaf bile %500 kar koymadan bişey satmıyor kardan zarar etmek istemeyen kendi çalıssın kendi koşsun heryere
4:56 bu kronikliğin sebebini iktisadi politikaların dalgalı olması olarak görüyorum. Benim ailemde olduğu gibi başkalarının ailesinde de şu anda lüks bile yaşıyoruz, diyenler vardır. lüks yaşadığımız falan yok fakat onların neden böyle dediğini de anlamamız gerekiyor. görüyorum ki insanları çok büyük fakirlikle sınamışlar zamanında. bunların tekrar yaşanmaması için iktisadın anayasallaşması gerekiyor. böyle olunca iktisadi tablolar statik bir hal alır ve batılı yatırımcıyı çekmek daha kolay olur. Aslında liberal amaçlarla ortaya atılan anayasal iktisat kavramını ben daha bürokratik daha devletçi bir pozisyona yerleştirdim. devletin müdahalesinin durumlara göre radikalleşmesi dalgalanma yaratır fakat bu devletin müdahalesini minimalize etmek gerektiğini de doğurmaz bence. bürokrasi ekonomide etkin bir konum alırsa ekonomi böylece daha statik bir hal alır fakat tekrar belirteyim ki bürokrasinin de radikal farklılıklara gitmemesi gerekir. Böylece bu sorunun ortadan kalkacacağını düşünüyorum.
Böyle adamlar 200 yılda bir gelir J.J. Russo gibi.
Haklarımıza sahip çıkmamız lazım.
Şeytanın sesini duyduk arkadan oda ayrı bir renk kattı😅
DESTEK!!
Asgari ücreti bu kadar fazla artırmanın sadece iki sonucu olur:
1. yüksek enflasyon
2. evine ekmek götüremeyen işsizler ordusu.
Devletin tek yapması gereken asgari ücret belirlemeyi bırakmak. Çalışanın emeğinin karşılığını en iyi piyasa belirler.
asgari üret zaten bir çalışanın en alt seviye de kazanacağı para zaten ve Türkiye'de açlık sınırı altında bu rakam bunun üzerini vermek zaten serbest sen bunun altını vermek istiyosan bu adam çalışsa bile evine ekmek götüremicek zaten saçma sapan konuşmayın yaaa sen bu paranın altını (yasal olarak) verebildiğinde o adam çocuklarının karnını doyurabilcek mi sanki üzereni veriyosan tutan yok zaten
Hem böyle olup hem de talep gören bir politikaya prim vermek oy vermek ne güzeldir
destek
Destek.
Orta sınıf öldü başımız sağolsun.
Asgari ücretin artırılması işe yaramıyor zira paramız değerli değil. Bununla birlikte neden sarayın masrafları kısılmıyor neden kemer sıkma kamuda olmuyor vergiler yalnız yoksullardan alınıyor. Zengin neden zengin oluyor da ortasınıf eriyor.
Devlet dediğin vatandaşını mağdur etmemek için gerekirse kendinden kemer sıkar, vergileri zenginden de alır. Gerisi beni ilgilendirmez, çözeceklerdi bu işi çünkü bu ülke kolay kurulmadı. Bedelini ödetik zaten dedelerimizin kanıyla. Ama halkımız sürünelim istedi. Muhalefetimiz de etkili çözüm sunmuyor.
Daha ne kadar sürünmeliyiz anlamıyorum
Aklık yolu bir demeyi sevmem ama bende asgari ücret belirlenmemeli ve serbest piyasaya bırakılmadı diye düşünüyorum.
Saat ücreti sistemine geçmek mantıklı olabilir
Valla kim ne derse desin ali babacan bu işleri çözer
👏👏👏
Hype butonu getirsenize yahu
30 yapmıyosan çıkıyorum dedim, çıktım. suriyeli bulsun alsın
destek yorum
👍🏻
Hocam 1 hafta 10 gündür Herşeye Zam geldi zaten Her yıl Şu Asgari ücret belirleme haberleri ile Herşeyhe zam geliyor
1 yıldır özel sektör 17 bini baz alıyordu neydi 22 25 di 12. 13 saat çalışmaya ve izin yok arada ki bazı aylarda 40 bini bulur ve sgk yol yemek parasını biz cebimizden ödüyoruz
Azami ücret gelmeli
Vergileri alsalar yeter
Liboş
Ağabey, ekonomi konusunda yorumların genel anlamda beni rahatsız ediyor. Kökende ben de liberal ve kapitalizmin yarattığı refahı kabul etsem de bunun yönlendirilip planlanması gerektiğini de düşünüyorum.
İktisat çok subjektif bir disiplin. Ancak siz olaya çok klasik liberal perspektiften bakıyorsunuz bence.
Libleft olmadan da liberalizmin toplumsal faydayı gözeten yorumu yapılabilir: J Stuart Mill ve hatta Keynes örneğindeki gibi.
Toplumun/ulusun faydasına olan kapitalizmin ömrünü uzatıyor aslında.
Milliyetçi adam, sosyal liberal politika savunmaya başladı. İşte siyasal islamin gücü. Selamlar solcu ve liberal Bahadırhan. Teşekkürler.
- abi daha girişte dolar bazında asgari cumhuriyet tarihinin rekoru dedin ama doların kendi enflasyonu var ve onu hesaba kattığında geçen seneyle aynı dolar bazında reel olarak nominal değil
- arkadaşının Meksika tatilinin ucuza gelmesi burada ki fiyatların şişirilmesinin dışında bilmem hatırlar mısın? vatandaşlık bedeli gibi saçma sapan uygulamalar var bizim ülkemizde yani kendi vatandaşına kendi ülkesinin toprağında tatil yapmayı elin gavurundan daha pahalıya satıyo bizim turizm patronlarımız buralara hiç girmemişsin
- sonra Erdoğan hükümetinin saçma sapan politikalarını eleştirmişsin ki buna kimsenin diyecek bi lafı yok zaten
- lüzumsuz asgari artışı enflasyona sebep olur diyosun ama Türkiye'de asgari açlık sınırlarında dolanır hep nasıl bi lüzumsuz artış anlamadım açlık sınırının dahi altında seyrediyodu artışla açlık sınırına geldi bu mu lüzumsuz artış?
- asgari ücret artışıyla maliyetler arttığı için fiyatlara zam olarak yansır diyosun bi nokta da haklısın ama Türkiye'nin büyük lokomotif holdinglerin piyasa yapıcıların işçilik maliyetleri düşüktür yani istenirse kardan feragat edebilirler 29 ekimlerde falan çok vatansevermiş gibi reklam yayınlayanlar falan hani ülkemizi cumhuriyetimizi çok sevenler haniii bilmiyorum hiç denk geldin mi ben geldim ülkemizde büyük bi ailenin sahibi olduğu büyük market zincirinin çalışanları markette bebeğine her gün rafa dizdiği mamayı alamadığından şikayetçiydiler ve bu insanlar asgari ücret alıyodu şimdi asgari artınca enflasyonist oluyomuş öyle mi abi? bu aynı starbucksın ceosunun her gün özel jete binip bi ton karbon salınımı yapıp sonra kağıt pipetle küresel ısınmayı önlemeye çalışmasına benzemiyo mu sence ?
- sonra talep enflasyonu demişsin bunla alakalı bi grafik var buraya nasıl koyabilirim bilmiyorum temel gıda barınma dışı mal ve hizmet talebi artışının bilhassa lüks tamamı tahmin edeceğin üzere asgari ücret dışı kesimin talebi sen asgariyi baskılayarak o ailenin sofrasından zeytin peynir ekmek sayısını gramajını alıyosun şimdi zeytine olan talebi keserek enflasyonla şavaşacaz öyle mi abii ???
- kamu istihdamı meselesinde Norveç bizle aynı değil demişsin haklısın değil daha liyakatlı Norveç bi de Norveç'le ne aynı değil abi biliyo musun abi ? vergi politikaları yaa bu ülkede bi avukat vergi rekortmen listesine girdi yaa sen muazzam paralar kazanan kesimden hiç vergi almıyosun almadığın gibi zaten kağıt üzeri muhasebeyle kayıt dışı ekonomiyle kaçırılan verginin dışında artık kaçıramadığı noktada da ya gel silelim diyosun ama öğrencilerin çiftçinin borçları borçdur ödemezse alırsın traktörünü ineğini tarlasını doğrudan dolaylı vergilere hiç girmiyom bile yaa koca milyonluk şirketler bünyesinde çalıştırdığı (asgariye) elemandan daha az vergi ödüyo sjlsjlksjljslkjsşljslkşjşklsj e buralara da hiç girmemeşsin abii ama asgari artınca enflasyon olur öyle mi abi ???
Memur maaşlarının artması gerek daha fazla insana da memurluk hakkı verilmeli.
sen para kazanıyorsun değil mi? nerden kazanıyorsun para? ağaçtan mı topluyorsun? tarladan mı? devlet, merkez bankası yaratıyor değil mi bu paraları? şimdi bu paraları öyle bir şekilde paylaşalımki hak geçmesin. sen ne diyorsun? memurları kovalım maaşlarını da azaltalım tamam. emrin olur. ama yaratılan parayı sana nasıl ulaştırıcaz? onu düşündün mü? devlet dicekki ben bina köpru yol baraj yapıcam veya bir hizmet alımı yapıcam. ordan hükümete yakın biri gelicek bankadan sıfır veya düşük faizle kredi cekip o işi alıcak(sonrasında o krediyide ödemeyecek gerçi) sen amele mühendis neyse o adamın firmasında çalışacaksın. devletde şirketin sahibine yarattığı parayı vericek. o adamdan maaşını alıcaksın. kalan parayı da isviçreye götürecek (havadan kazandığı parayı havadan sebeplerle geri almasınlar diye) e noldu? süper paylaşım mı oldu? oysaki devlet bütcesindeki paranın çoğu ile memur maaşı ödese, sen hükümetten tanıdığı olmayan normal vatandas tarlada domates üretip peynir üretip memura satıcakdın tabi herhangi bir mal hizmetde olur. daha çok kazanacakdın zengin olma ihtimalin bile olucakdı çünkü firma sahibisin. parayı hangi aracı ile almak istiyorsun? siyasi tanıdıkları olan zenginlerin elinden mi memurların elinden mi? memurlar da durduk yere maaş almıyor öğretmenler senin cocuğuna hizmet veriyor asker polis güvenliğini sağlıyor doktorlar sağlığınla ilgileniyor. yatış pozisyonu memurluklar da vardır elbet ama nedense kimse hangi pozisyonlar olduğunu dillendirmiyor çünkü yatış pozisyonu göz önünde olmaz. neyse ama onunda çözümü devletin kendini kontrol edebilmesi, müfettişi ile sayıştayı güçlü kurumları ile kendini denetlemesi. memurlar bu ülkenin kendisidir. bugunkü hükümet aksine devlet hukumet ayrımını kaldırdı nerdeyse. bunuda kurumların gücünü kırarak yaptı. memur dediğin devlettir gerekirse milletvekiline sana ne diyebilir (teoride). ama develtin memurunun hakları o kadar kırpıldıki artık olmayan iliklerini politikacıların önünde iliklemeye çalışıyorlar. devleti şu an sol değil sağ liberal patroncu bir yönetim yönetiyor. merak etmeyin onlar olabilecek en az maaşı en az haklarla verme niyetindeler zaten. ülkenin düzelmesi için bunun tersi gerçekleştirilmeli devlet güçlenmeli hükümet senelerce kurulmasa(misal belçika) devlet tıkır tıkır işleyebilmeli . seçilmişler tarafından atanmış bilmem ne kurulu başkanlıkları yapan 10 farklı yerden maaş alan bol huzur haklı(ekstra maaş çünkü neden olmasın?) pozisyonlarda duran siyasi kişilerle memurları aynı kefeye koymayın.
👍
👍