Hocam allah sizden razı olsun bana namazı sevdirdiniz sizi hergun izliyorum ve izlemekten zevk aliyorum bana çok şey öğrettiniz inşaallah cennette karşılaşiriz
Allah sizden de Hocam bu sohbetlerin oluşumunda maddi ve manevi zerre emeği geçen, paylaşan, like butonuna basarak veya videoların altına bir yorum bırakarak UA-cam da çokça önerilmesine sebeb olan her bir kardeşimizden de Rabbim defalarca razı olsun. Rabbim hepimizin azmini onun yolunda ilme ve güzel amele dair bir cihad olarak kabul eylesin inşaAllah. Amin. Cümleten Esselamualeyküm
Allah razı olsun hocam sabah erken işe gidyorum ve ezan okunmadan namazımı kılyorum gündüz iş yerinde namaz kılamiyorum çocuk baktıgım için ve akşam 20rekat kılyorum sizin tafsiye etdiginz gibi bir namazın kazası bile olsa şu anda böyle devam edyorum siz vesile oldunuz namaza başlamama tekrardan
muhteşem bir sohbetti. ağlık Allah ilminizi arttırsın çok güzeldi her seferinde sevdiriyorsunuz Allah bu hakikatleri hayatımıza da geçirmeyi nasip etsin Eksik olmayın hocam var olun....
Cuma Gününün Fazileti: Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırılınca Allah'ı anmaya (namaza) koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca yeryüzüne yayılın da Allah'ın lutfunu arayın ve Allah'ı çok çok anın ki felah bulasınız" (el-Cum'a 62/9-10). (357) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v.: ‘İçerisinde güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür! Adem o günde yaratıldı, o günde cennete girdirildi, o günde oradan çıkartıldı ve o günde kıyamet kopacaktır! O günde öyle bir saat var ki, Müslüman bir kul o saate denk getirerek Allah’tan hayırlı bir şey isterse, Allah onun isteğini verir’ buyurdu.” İbnu’l-Munzir el-Evsad 1714, Müslim 854/1717, Ebu Davud 1046, Tirmizi 491, İbni Hibban 2772, Malik 1/108, 109, Begavi 1050, Abdurrezzak 5583, Ahmed 10307, Albânî İrva 3/227 Ebû Hüreyre’den r.a. rivayet edildiğine göre Resûlullah s.a.v. şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur. ” (Müslim, Tahâret 16) Ebû Hüreyre r.a.şöyle dedi: Resulullah s.a.v.: “Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. ” Resulullah s.a.v. o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi. (Buhârî, Cuma 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cuma 13-15) Ebû Bürde İbni Ebû Mûsâ el-Eşarî r.a. şöyle dedi: Bir gün Abdullah İbni Ömer r.a. bana: - Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah’tan -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de: - Evet, duydum. Babam, Resûlullah’ı s.a.v. şöyle buyururken işittiğini söyledi: “O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir. ” (Müslim, Cuma, 16) Resulullah s.a.v.buyurmuş: "Cuma gecesi Kehf suresini okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki cuma arasında işlediği (küçük) günahlar da affolur." (bk. et-Terğıbü ve't-Terhib, Kitabu'l-Cuma, 1/512-513) buyurmaktadır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56) Evs İbni Evs’ten r.a. şöyle dedi: Resulullah s.a.v : “Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salât ü selâm getiriniz; zira sizin salât ü selâmlarınız bana sunulur. ” (Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26) Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “-Cuma günü bana çok salevât getirin! Zira o gün, meleklerin hazır ve şâhid olduğu bir gündür.[3] O gün bir kişi bana salât ettiğinde onun salâtı mutlakâ bana arz edilir. Salevât getirmeyi bırakıncaya kadar bu durum böyle devam eder.” buyurdular. Ben: “-Vefâtınızdan sonra da mı?” diye sordum. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “-Evet, vefâtımdan sonra da! Allah Teâlâ peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır. Allâh’ın Nebîsi hayattadır ve dâimâ rızıklandırılır.” buyurdular. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 65. Bkz. Ebû Dâvûd, Salât 201/1047, Vitir 26) Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk -radıyallâhu anh- şöyle buyurur: “Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (ihlâsla) salevât getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selâm göndermek, pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.” (Hatîb el-Bağdâdî, Târihu Bağdâd, Beyrut 1422, VIII, 39) Rasûlûllah (s.a.v. ) şöyle buyurur: "Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan dualar geri çevrilmez: 1- Receb`in ilk cuma gecesi (Regâib gecesi) 2- Şabanın onbeşinci gecesi (Beraat gecesi) 3- Cuma gecesi 4- Ramazan bayramı gecesi 5- Kurban bayramı gecesi ". Kadir gecesi: Ramazan ayının 27. gecesidir. Fakat başka gecelerde olduğu da rivayet edilmiştir. (Cumadan faziletli bayram yoktur ve o günkü iki rekat namaz, Cuma günü dışındaki bin rekattan efdaldır.) [Deylemi] (Bir Müslüman, Cuma günü gusül abdesti alıp, Cuma namazına giderse, bir haftalık günahları af olur ve her adımı için sevap verilir.) [Riyadun-nasıhin] (358) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v. Cuma gününü anlattı ve: (2) Cuma Günü Müslümanlar İçin Özel Bir Gündür! (359) Ebu Hureyre, Ribiyyibni Hıraş ve Huzeyfe r.a. şöyle dediler: “Rasûlullah s.a.v. buyurdu: ‘Allah-u Teâlâ bizden önceki kimselere Cuma gününü kaybettirdi. Dolayısıyla Yahudilerin özel günü Cumartesi, Hristiyanların özel günü Pazar oldu. Derken bizi dünyaya getirdi ve Cuma gününü Allah bize hidayet etti, gösterdi. Böylece Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerini ibadet günü kılmış oldu. İşte bunun gibi kıyamet gününde de onlar bize ittiba edecektir. Biz dünya ehlinin sonuncularıyız, kıyamet gününde ise herkesten önce lehine hüküm verilenlerin ilkleri biz olacağız’ buyurdu.” Müslim 856/22, Nesei 1367, İbni Mace 1083, Albânî Cami 1017 (360) Abdullah ibni Abbas r.a. şöyle dedi: “Rasûlullah s.a.v.: ‘Şüphesiz ki bugün bayramdır! Allah bu günü Müslümanlar için bayram yapmıştır! Cuma’ya gelen kimseler yıkansın! Eğer güzel kokusu varsa ondan sürünsün! Misvaka ise, iltizam gösteriniz!’ buyurdu.” İbni Mace 1098, Tabarani Mucemu’s-Sağir 1/1291/269 (4) Cuma Günahların Bağışlanmasına Vesiledir (361) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi Rasulullah s.a.v.: ‘Büyük günahları işlemedikçe beş vakit namaz ve Cuma, öbür Cuma’ya kadar aralarında işlenen günahlara kefarettir’ buyurdu.” Müslim 233/14, Ebu Avane 2/20, Tirmizi 214, İbni Mace 1086, İbni Huzeyme 314, İbni Hibban 1733, Tayalisi 2470, Beyhaki 2/467, Begavi 345, Ahmed 2/484 (5) Cuma Namazını Terketmenin Cezası! (362) Abdullah ibni Mesud r.a. şöyle dedi: “Nebi s.a.v. Cuma namazına gelmeyen kimseler için: ‘Yemin olsun ki; birisine emredeyim insanlara namaz kıldırsın, sonra Cuma namazına gelmeyen kimselerin evlerini kendileri orada iken yakıvereyim istedim’ buyurdu.” Müslim 652/254, Ahmed 3743, 3816, 4007, 4295, 4398, Albânî Cami 5142 (363) Abdullah ibni Ömer ve Ebu Hureyre r.a.şöyle dediler: “Rasulullah s.a.v. ’i şöyle derken işittik: ‘Bir takım insanlar Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Allah onların kalplerini muhakkak mühürleyecek de kendileri gafillerden olacaklardır!’ buyuruyordu.” Müslim 865/40, Nesei 3/88, İbni Hibban 2785, Begavi 1054, Ahmed 2132 (364) Ebi’l-Cağd ed-Damuri r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v. : ‘Kim, küçümseyerek üç Cumayı peş peşe terkederse, Allah onun kalbini mühürler!’ buyurdu.” Ebu Davud 1052, Nesei 1368, Tirmizi 500, İbni Mace 1125 (6) Cuma Namazının Vakti (365) Sehl bin Sa’d r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v. ’in zamanında biz Cuma namazını kılmadan ne kaylule yapardık ne de yemek yerdik.” Müslim 859/30, Buhari 899 (7) Cuma Namazının Vacip Olmadığı Kimseler (367) Tarık bin Şihab r.a. şöyle dedi: “Nebi s.a.v : ‘Cuma namazı haktır ve her Müslümana cemaatle onu eda etmesi farzdır! Dört kişi müstesnadır: 1) Köle veya 2) Kadın veya 3) Çocuk veya 4) Hastadır’ buyurmuştur.” Ebu Davud 1067, Darekutni 2/3, Hâkim 1/288, Beyhaki 3/183, Albânî İrva 592 (8) Cuma Günü İçin Gusül Abdestinin Vucubiyeti! (369) Ebu Said el-Hudri r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v. : ‘Cuma günü gusletmek, buluğ çağına gelen herkese vacibtir!’ buyurmuştur.” Buhari 895, Müslim 846/5, Ebu Davud 341, Nesei 3/93, Darimi 1/361, İbni Mace 1089, Malik 1/122/4, İbni Huzeyme 1742, Begavi 331, Beyhaki 1/294, Ahmed 3/60, Albânî İrva 143 (370) Abdullah ibni Ömer r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v.: ‘Herhangi biriniz Cumaya gideceği vakit gusül etsin!’ buyurdu.” Buhari 851, Müslim 844/1, Nesei 1375, Malik 1/102/5, Begavi 332, Albânî Cami 458 (371) Ebu Hureyre r.a.şöyle dedi: “Rasûlullah s.a.v.: ‘Her yedi günde bir gün gusül edip başını ve bütün vücudunu yıkamak, Cuma’ya giden her Müslüman üzerine Allah’ın bir hakkıdır!’ buyurdu.” Müslim 849/9, Buhari 865, Abdurrezzak 5298, İbni Huzeyme 1761, Begavi 337 (373) Semure bin Cundeb r.a. şöyle dedi: “Rasulullah s.a.v. : ‘Bir kimse Cuma günü abdest alırsa o, makbuldür, iyidir. Kim de gusül abdesti alırsa gusül abdesti daha faziletlidir’ buyurdu.” Ebu Davud 354, Nesei 1379, Tirmizi 497, Darimi 1/362, İbni Huzeyme 1757, İbnu’l-Carud 285, Begavi 2/164, Beyhaki 1/295, Ahmed 5/8811 (375) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: “Nebi s.a.v. : ‘Cuma günü mescidin kapılarından her kapının önünde melekler ilk gelenleri yazarlar. İmam minbere çıkıp oturunca, yazdıkları sayfaları dürer ve hutbeyi dinlerler. İlk gelen deve kurban eden kimse gibidir. Bundan sonra gelen, sığır kurban eden gibidir’ buyurdu. Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: Rasulullah s.a.v., tavuk ve yumurtaya varana kadar zikretti.” Buhari 890, Müslim 850/25, Nesei 363, 384, İbni Mace 1092, Darimi 1/362, Malik 1/101, Tayalisi 2384, İbnu’l-Carud 286, İbni Huzeyme 3/133.
Allah sizin gibi hocalarımızdan razı olsun Elhamdülillah müslümanız Rabbim iki cihanda da sizlerden razı olsun ömrünüz bereketli olsun hocam sürekli olarak sohbetlerinizi takip ediyorum
İstemem Allah senden razı olsun inşaAllah kerem hocam tıpkı ben vallahi inşaAllah bu sözüme de gülmesin tıpkı ben sözüme Allah anana babana rahmet eylesin inşaAllah sana sağlık sihat versin inşaAllah vallahi keyifle izliyorum her zaman
"Sizden biriniz rükû yaptığı zaman üç defa 'sübhaneke rabbiyel azim' desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa 'sübhâneke rabbiyel a'lâ' desin; bu, tesbihin en azıdır." (Ebu Davud, II/40).
HASBUNALLAHU VE Nİ’MEL VEKİL “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” (Âl-i İmrân: 3/173) Buhârî’nin Abdullah İbni Abbas (RA)’dan naklettiği bir rivayette göre: “Ateşe atıldığı zaman İbrahim aleyhisselâm’ın son sözü: “ALLAH bana yeter, o ne güzel vekildir” demek olmuştur. Bu sözü ilk söyleyen Hz.İbrahim (AS) dır. Hz. İbrahim (a.s)’ın okuduğu dua 12.000 defa okunursa sıkıntılardan feraha erileceği ifade diliyor. Biz de okuyalım tüm sıkıntılarımız için. Hasbunallahu ve ni’mel vekil ni’mel Mevla ve ni’me’n nasîr … Bu dua ile ilgili olarak Resulallah Hz Muhammed (S.A.V) şöyle buyurdu: “Sizden herhangi biriniz, büyük bir elem-keder, dert-bela, düşman ile karşılaştığınızda ‘Hasbünallâhü ve nîmel vekiyl’ duasını okuyunuz. Cenâb-ı Allah, düşmüş olduğunuz belâyı sizden uzaklaştırır.” Yüz defa “Hasbünallâhü ve nîmel vekiyl” deyiniz. Yüzüncü de “Ni’mel’Mevlâ ve ni’men’nasıyr” diye ilave ediniz. Böylece korktuğunuzdan emniyet ve selâmette olursunuz” Bu dua gökte asılmış bir kılıçtır." 19 Gece "Hasbünallahü ve nimel vekil.. Her türlü sıkıntılardan feraha çıkmak ve her türlü hayırlı dileklerin kabulü için çok makbul ve tesirli bir duadır. Duaya başlamadan 7 İstiğfar 7 salavat 7 Elhamdülillah..okuyalım ve 19 gece 1900 defa okuyalım. "Hasbünallahü ve ni’mel vekil” ayeti kerimesi gökte asılmış bir kılıçtır. “Hasbünallahü ve nimel vekil.” her 100 okumadan sonra ” Nimel mevla ve nimen nasir.” Bu minval üzere Hasbünallahü ve ni’mel vekil ayetini her gece (1900) bin dokuzyüz kere okuyarak ondokuz gece buna devam et ve Cenabı Hakkın ihsanını bekle. Her türlü sıkıntıdan kurtulmak için "70 bin" Hasbünallah ve nimel vekil.. Her türlü sıkıntınız için bu dua çok makbuldür.Bu dua ile sıkıntınız çözümü için Allahü Teâlâyı vekil ediyorsunuz..Her işinizde ve sıkıntınızda Allah’ı vekil kılmak kadar üstün birşey yoktur.Yüce Allah’ın vekilliği ile her işiniz kolaylaşır.
Selamun Aleyküm dostlar. Allah'ın (Celle Celalüh) izniyle imanımızı tazeleyelim. Sizde beğenin daha çok kişiye ulaşsın veya böyle yorumlar atın bu hayra ortak olun. Eşhedü En Lâ(ellâ) İlâhe İllallah Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abdûhü Ve Resûlühu Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve ben yine şahitlik ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür 🕋💞👆
“Bir Müslümanın, Yanında Bulunmayan Din Kardeşine Yapacağı Dua Kabul Olunur. Bir Kimse Din Kardeşine Hayır Dua Ettikçe, Yanında Bulunan Görevli Bir Melek Ona, ‘Duan Kabul Olsun, Aynı Şeyler Sana Da Verilsin.’ Diye Dua Eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5)
“Her Kim Sabah, Akşam Namazından Sonra?”Sübhanel Ebediyyil Ebed…” Duasını Okursa Azabımdan Kurtulur.” (سبحان الابدي الابد، سبحان الواحد الاحد، سبحان الفرد الصمد، سبحان رافع السماء بلا عمد، سبحان من بسط الارض على ماء جمد، سبحان من خلق الخلق فأحصاهم عدد، سبحان من قسم الرزق ولم ينس أحد، سبحان الذي لم يتخذ صاحبة ولا ولد، سبحان الذي لم يلد ولم يولد ولم يكن له كفوا أحد) “Sübhânel Ebediyyil Ebed. Sübhânel Vâhidil Ehad. Sübhânel Ferdis Samed. Sübhâne Râfiis Semâi Bi Ğayri Amed. Sübhâne Men Besatal Arda Alâ Mâin Cemed. Sübhâne Men Halekal Halka Fe Ahsâhum Aded. Sübhâne Men Kasemer Rizka Ve Lem Yense Ehad. Sübhânellezî Lem Yettehiz Sâhibeten Velâ Veled. Sübhânellezî Lem Yelid Ve Lem Yûled. Ve Lem Yekun Lehû Küfüven Ehad.”
Kâ'b bin Züheyr, büyük bir şâirdi. Babası Züheyr, sayılı Arap edip ve şâirleri arasında yer alırdı. İki oğlu Kâ'b ile Büceyr'i de kendisi gibi edip ve şâir yetiştirmişti. Şâir Züheyr bin Ebî Sülmâ, Ehl-i kitap kimselerin sohbetine devam ederken, âhir zamanda bir peygamberin geleceğini onlardan işitmişti. Bir gece rüyâsında gökten bir ip uzatıldığını, ipe tutunmak için elini uzattığı halde, onu tutamadığını görmüştü. Bu rüyâsını, ahir zamanda gelecek olan peygambere kendisinin yetişemeyeceğine yormuştu. Bu sebeple vefatından önce oğullarına, "Gelecek olan peygambere iman ediniz!" diye vasiyette bulunmuştu.1 Kur'an'ın fesahat ve belagatı karşısında gözleri kamaşan birçok kuvvetli edip, şâir ve hatip, İslâmiyetle müşerref olmuştu. Bununla beraber, şirkte direnen, Peygamberimiz (s.a.v.) ile Müslümanlara karşı besledikleri kin ve düşmanlığı şiir ve hitabeleriyle dile getirmekten geri durmayanlar da vardı. Kâ'b bin Züheyr bunlardan biri idi. Babasının ölümü üzerine, şöhretine kendisi vâris olmuştu. Kardeşi Büceyr, Resûl-i Ekrem safında yer almışken, Kâ'b bir türlü şirkten vazgeçmiyordu. Zaman zaman yazdığı şiirleriyle Efendimizi ve Müslümanları hicvederek, onları üzüyordu. Bir gün yine kardeşi Büceyr'e Müslüman olmasından dolayı duyduğu kin ve kızgınlıkla inkâr saçan bir şiir yazıp göndermişti. Büceyr (r.a.), şiiri Peygamber Efendimize okuyunca, son derece müteessir oldular. Kâ'b'ın şiirleriyle Müslümanlara hakareti artık tahammül sınırını aşmıştı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Ashabına şu emri verdi: "Kim Kâ'b bin Züheyr'e rastgelirse, onu öldürsün! Kanı şu andan itibaren mübah kılınmıştır."2 Bu müsaadenin verilmesinden sonra, Kâ'b'ın uğrayacağı âkıbet şüphesiz dehşetli olacaktı. Bunu düşünen kardeşi Büceyr, son bir defa kendisini ikaz edip nasihatta bulunmak üzere bir mektup yazdı. Bundan kurtulabilmenin tek çaresinin de ancak, Hz. Resûlullaha gelip af dilemek olduğunu bildirdi.3 Mektubu alan Kâ'b, yerinde duramaz bir hale gelmişti. Âdeta kocaman yeryüzü kendisine dar gelmeye başlamıştı. Her an son nefesini verecekmiş gibi ecel teri döküyordu. Aleyhinde verilen bu karar üzerine, kurtulamayacağını anlamıştı. İki şeyden birini tercih etmek zorundaydı: Ya şirkte devam edecek ve ele geçmemek için köşe bucak kaçacaktı, veyahut Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak sadakât elini uzatıp, o âna kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğunu itiraf edecek ve af dileyecekti. Ka'b akıllı davranıp ikinci yolu tercih etti. Zaten kardeşinden mektup gelir gelmez de iç âlemini bir pişmanlık duygusu kaplamıştı. Uzun mesafeyi kısa zamanda katedip Medine'ye gelen Ka'b, Resûl-i Ekremin huzuruna çıktı. Peygamberimiz (s.a.v.), onu şahsen tanımıyordu. Kâ'b, bu durumu akıllıca kullandı. Peygamber Efendimizin, huzurunda diz çöküp mübârek elini tuttuktan sonra zekice şöyle bir teklifte bulundu: "Kâ'b bin Züheyr, tövbe etmiş ve Müslüman olarak huzuru saadetinize gelmek istiyor. Ben, onu size getirsem, ona emân verir, tövbesini ve Müslümanlığını kabul eder misiniz?" Kâ'b, şiirleriyle Müslümanları üzmekten vazgeçer ve bundan pişmanlık duyup Müslüman olursa, artık Resûl-i Kibriyâ ile arasında bir mesele kalmamış demekti. Nitekim, Resûl-i Ekrem bu teklife, "Evet!.." cevabı vererek bu kanâatını izhar buyurdu. Bu cevap üzerine, Ka'b'ın mânâ âlemi birden bire parladı ve elini Hz. Resûlullahın elinden ayırmadan şehâdet getirdi: "Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur! Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlüdür." Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) ve etrafında bulunan sahabîler bir anlık bir hayrete kapıldıktan sonra, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Sen kimsin?" diye sordu. Kâ'b, "Ben, Kâ'b bin Züheyr'im Yâ Resûlallah" diye cevap verdi. O sırada ashabdan biri ortaya atıldı. "Yâ Resûlallah! İzin ver de şu Allah düşmanının boynunu vurayım." dedi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Bırak onu! O, şu âna kadar içinde bulunduğu durumdan pişmanlık duymuş ve Hakka dönmüş olarak gelmiştir."4 buyurdu. Gönül ülkesi İslâmın manevî kılıcı ile fethedilen Ka'b hemen o anda Arap edebiyatında şaheser parçalar arasında yer alan "Banet Süâdü" isimli kasidesini Hz. Resûlullaha sundu. "Suad'ın ayrılığın yetmiyormuş gibi, iki taraf arasında söz taşıyanlar bana; 'Ey Ebû Sülmâ'nın oğlu! Sen, artık kendini ölmüş bil.' dediler. Kendilerine güvenip de başvurduğum her dost ise bana; 'Seni oyalayıp teselli edemem, başının çaresine bak.' dedi. Ben de, 'Çekilin yolumdan.' dedim. Rahman'ın takdir ettiği her şey elbette olacaktır. İnsanoğlunun mes'ud hayatı ne kadar uzun olursan olsun, mutlaka bir gün bir tabutta taşınacaktır. Resûlullahın beni öldüreceğini haber aldım. Resûlullahın yanında bağışlanmak en çok umulan şeydir. Özür beyân ederek Allah Elçisinin yanına geldim. Resûlullahın katında özür daima kabule şayandır. Merhamet ve teenni ile muâmele et bana! İçinde bir çok nasihat ve hükümler bulunan Kur'an hediyesini sana ihsan eden Allah, hidâyetini arttırsın! Rakiplerimin dedikodusuyla beni muâheze etme! Hakkımda bir çok dedikodular yapılmışsa da, ben pek o kadar suçlu değilimdir. Ben şimdi öyle bir makamda bulunuyorum ki, burada gördüğüm ve işittiğim şeyleri bir fil görüp işitseydi, muhakkak titrerdi. Burada, beni mutlak Allah'ın izniyle Peygamberin affına nâil olmak kurtarabilir. Ben, Yüce Peygambere karşı hiçbir itirazda bulunmadan sağ elimi, onun adâletli eline uzatıyorum. Şimdi, söz onun sözüdür Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır..."5 Ka'b, Resûl-i Ekrem ve Müslümanların kahramanlık ve yiğitliklerinden bahsederek kasidesine devam ediyordu. Kaside içinde bir beyt var ki, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ondan son derece memnun olmuştu. O "Tâc Beyit" şuydu: "Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlardan bir kılıçtır." Bu beyti duyan Hz. Resûlullah, o anda üzerinde bulunan mübarek bürdesini [hırkasını] çıkarıp bu büyük şâire hediye ederek memnuniyeti yanında tebrik ve takdirlerini de izhar etti. Bundan sonra "Banet Süâdü" adivı kaside "Kaside-i Bürde" olarak anılmaya başlandı. Ka'b bin Züheyr, Hz. Resûlullahın bu hediyesi ile her zaman, her yerde iftihâr ederdi. Ömrünün sonuna kadar onu yanında muhafaza etti. Bir seferinde Hz. Muâviye, on bin dirhem vererek onu almak istemişti. Ka'b, "Resûlullahın hırkasını giymek hususunda kimseyi nefsime tercih etmem."6 diye cevap vermişti. Fakat Hz. Muaviye, Ka'b'ın vefatından sonra bu arzusuna nâil oldu. Mirasçılarına yirmi bin dirhem göndererek, Hz. Resûlullahın bu mübarek Hırka-i Saadetlerini kendilerinden aldı.7 Daha sonra bu mübârek hırka Emevilerden Abbasilere, onlardan da Yavuz Sultan Selim eliyle Osmanlılara geçti.8 Bugün, Hz. Resûlullahın bu mübarek hırkası "Mukaddes Emânetler" arasında Topkapı Sarayının "Hırka-i Saadet" dairesinde muhafaza altında bulunmaktadır.9 "Hırka-i Saadet, 1,24 metre boyunda geniş kollu olup siyah yünlü kumaştan yapılmıştır. İçi, kaba dokunmuş krem renk yünlü kumaş kaplıdır. Önünde, sağ tarafında 0,23 x 0,30 ebâdında bir parçası noksandır. Sağ kolunda da eksiklik vardır. Yer yer haraptır." "Hırka-i Saadet, müteaddit bohçalara sarılmış olduğu halde (0,57 x 0,45 x 0,21) ebâdında üstten açılır çifte kapaklı altın bir çekmece içindedir.* Bunun üzerinde, Sultan Aziz tarafından yaptırıldığı ve şefaat talebini havi uzunca bir kitabe de bulunmaktadır." "Bu çekmece ayrıca bohçalar içinde olarak büyük bir altın sandukaya konulur. Bu da Sultan Aziz tarafından yaptırılmış olup üzerinde 'Lâ ilâhe illallah. Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'lâlemin. Lâ ilâhe illallah el-Melikü'l-Bakkü'l-Mübîn Muhammedün Resûlullah Sadıku'l-Va'di'l-Emîn' yazılıdır. Dört ayaklı kâidesi de altın kaplamalıdır."10 Topkapı Sarayı Müzesi sabık müdürü Tahsin Öz, daha sonra kitabında şu satırlara yer verir: "Saltanat devrinde, hükümdar, Ramazan'ın on beşinci günü, Topkapı Sarayına gelir. Hırka-i Saadet, merasimi mahsusa ile açılır ve başucunda bizzat hükümdar bulunduğu halde devlet ricali ve saray memurları tarafından ziyaret olunur ve destimaller hediye olunurdu. Bilâhare saray kadınları da ziyâret ederlerdi." "Hırka-i Saadetin başmuhafızı hükümdar olup, onun gaybubetinde bu vazife Tülbent Ağasına âittir. Hırka-i Saadet hademe teşkilâtı, Topkapı Sarayı müze haline intikal edinceye kadar (3 Nisan 1924) aynı gelenek ile devam etmiştir."11 Dipnotla: 1. İnsanü'l-Uyûn, 3:238 2. İbn-i Kesîr, Sîre, 3:705; Mevahibü'l-Ledünniye, 1:221. 3. Sîre, 4:144; Ibn-i Kesîr, 3:699. 4. Sîre, 4:146-147; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:700-705; Uyunü'l-Eser, 2:209-212. 5. Sîre, 4:147-156; İbn-i Kesîr, Sîre, 3:701-705; Uyunü'l-Eser, 2:209-212. 6. Mevahibü'l-Ledünniye, 2:222; İnsanü'l-Uyûn, 3:240. 7. Mevahibü'l-Ledünniye, 2:222; İnsanü'l-Uyûn, 3:240. 8. İ. Hami Danişmend, izahlı Osmanlı Tarih Kronolojisi, 2:43. 9. Tahsin Öz, Hırkâ-i Saadet Dairesi ve Emânât-ı Mukaddese, s. 23.
"Lâ İlâhe İllallah Muhammedür-Resûlüllah"
"Eşhedü Ellâ İlâhe İllallâh Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhû Ve Rasûluh"
Selamün aleyküm tüm müslüman kardeşlerimin RABBİM herkesin imanını ve ilmini artırsın amin ecmain
Hocam allah sizden razı olsun bana namazı sevdirdiniz sizi hergun izliyorum ve izlemekten zevk aliyorum bana çok şey öğrettiniz inşaallah cennette karşılaşiriz
Helal sana hocam Allahım razı olsun sen den aynen öyle müslümanlar niye konuşamasın ki
Allah yardımcın olsun inşallah
..Namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir...
(Ankebût, 29/45)
Allâhumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed
Lâ İlahe İllallâh Muhammedü'r-Rasûlullâh
Allah razı olsun hocam emeği geçen herkesten
Hocam Rabbim üç aylarımızı Hayırlı Mübarek eylesin Vücuduna gözlerine ağzına sağlık versin
Hocam yeni stüdyo hayırlı olsun, size layiktir.
🕌"LÂ İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RASULULLAH"ALLAH-U EKBER"PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED MUSTAFA(S.A.S) efendimiz".🕋
Allah C.C razı olsun hocam🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Allah razı olsun oğlum Amin
Allah razı olsun hocam insallah gençler de sizi dinler
ALLAH razı olsun hocam
ALLAH RAZI OLSUN 🌹
Allah razı olsun hocam İyi ki varsınız Hamdüllilah lahavlevela kuvvete illa billah SUBHANALLAHİ vebihamidihi SUBHANALLAHi aziim 💕❤️👼🌹
Doyduğumu hissettiğim sohbet.. Allah daimen razı olsun🤲🏻
Bu sohbetiniz icin size cok tesekkur ederim.Ozellikle Hadis'le olan kismi icin....
Hocam diline sağlık sizi hergun dinliyorum ALLAH başımızdan sizin gibi hocaları eksik etmesin Amin Amin Amin
RABBIM CELLE CELALAHU sizden ebeden razı olsun hocam.
Allah sizden de Hocam bu sohbetlerin oluşumunda maddi ve manevi zerre emeği geçen, paylaşan, like butonuna basarak veya videoların altına bir yorum bırakarak UA-cam da çokça önerilmesine sebeb olan her bir kardeşimizden de Rabbim defalarca razı olsun. Rabbim hepimizin azmini onun yolunda ilme ve güzel amele dair bir cihad olarak kabul eylesin inşaAllah. Amin. Cümleten Esselamualeyküm
Hocam allah razi olsun mevla basimizdan eksik etmesin sizi🤲
Allah'ım azze ve celle sizden razı olsun
Rabb'im azze ve celle sizi heryerde korusun gözetsin aminnnnnn
Allah (c.c) razı olsun Sayın Hocam 🤲
Allah razı olsun hocam sabah erken işe gidyorum ve ezan okunmadan namazımı kılyorum gündüz iş yerinde namaz kılamiyorum çocuk baktıgım için ve akşam 20rekat kılyorum sizin tafsiye etdiginz gibi bir namazın kazası bile olsa şu anda böyle devam edyorum siz vesile oldunuz namaza başlamama tekrardan
Allah razı olsun hocam 🌹💐 Allah îcin çok seviyoruz seni Allah razı olsun hocam 🌹💐
Hocam değinilmeyecek konulara parmak basıyorsunuz Allah sizlerden razı olsun
Allah razi olsun sizden hocam rabbim size eniyisini hayirlisini bolca versin rabbim sizi korusun🤲
Amin.
YÂ ALLAH
Rabbim ebeden razı olsun hocam
Rabbim ebeden razı olsun can hocammm
Kardeşlerim lütfen like butonunu tıklayalım ki daha fazla insanların izlemesine vesile olalım.
Allah daima yardımcın olsun hocam eline diline
Allah güç ve kuvvet versin inşallah amin
Allah sizlerden ebeden RAZI OLSUN HOCAM
Allah razi olsun hocam ne kadsr güzel anlatiyonuz
ALLAH celle celaluhu razi olsun hocam
Allah sizden razı olsun hocam...
Amin.
ALLAH RAZI OLSUN
ALLAH Teala razı olsun hocam
muhteşem bir sohbetti. ağlık Allah ilminizi arttırsın çok güzeldi her seferinde sevdiriyorsunuz Allah bu hakikatleri hayatımıza da geçirmeyi nasip etsin Eksik olmayın hocam var olun....
Hocam Allah Celle Celalühü razı olsun sizden! çok istifade ettim sohbetinizden.
Allah razı olsun
Hocam kuranı kerim çok güzel okuyorsunuz ben de böyle okumak istiyorum ama bu kadar güzel okuyamıyorum ses güzelliği yok sağlık olsun hocam.
Lâ ilâhe illallah
Muhammedur Rasûllullah🌹🌹🌹
muhtesem bir sohbet olmus,Allah razi olsun binlerce guzel hocam, Allah sayinizi arttirsin
Allah razi olsun hocam
Allah razı olsun hocam😊❤
La ilahe illallah Muhammedur Rasûlullah
Allah razi olsun hocamdan
Degerli bilgileriniz icin cok tesekkuler Hocam,ARO sizden...
Cuma Gününün Fazileti:
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırılınca Allah'ı anmaya (namaza) koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca yeryüzüne yayılın da Allah'ın lutfunu arayın ve Allah'ı çok çok anın ki felah bulasınız" (el-Cum'a 62/9-10).
(357) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v.:
‘İçerisinde güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür! Adem o günde yaratıldı, o günde cennete girdirildi, o günde oradan çıkartıldı ve o günde kıyamet kopacaktır! O günde öyle bir saat var ki, Müslüman bir kul o saate denk getirerek Allah’tan hayırlı bir şey isterse, Allah onun isteğini verir’ buyurdu.”
İbnu’l-Munzir el-Evsad 1714, Müslim 854/1717, Ebu Davud 1046, Tirmizi 491, İbni Hibban 2772, Malik 1/108, 109, Begavi 1050, Abdurrezzak 5583, Ahmed 10307, Albânî İrva 3/227
Ebû Hüreyre’den r.a. rivayet edildiğine göre
Resûlullah s.a.v. şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur. ” (Müslim, Tahâret 16)
Ebû Hüreyre r.a.şöyle dedi:
Resulullah s.a.v.:
“Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. ”
Resulullah s.a.v. o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi. (Buhârî, Cuma 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cuma 13-15)
Ebû Bürde İbni Ebû Mûsâ el-Eşarî r.a. şöyle dedi:
Bir gün Abdullah İbni Ömer r.a. bana:
- Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah’tan -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu.
Ben de:
- Evet, duydum. Babam, Resûlullah’ı s.a.v. şöyle buyururken işittiğini söyledi:
“O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir. ” (Müslim, Cuma, 16)
Resulullah s.a.v.buyurmuş:
"Cuma gecesi Kehf suresini okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki cuma arasında işlediği (küçük) günahlar da affolur." (bk. et-Terğıbü ve't-Terhib, Kitabu'l-Cuma, 1/512-513) buyurmaktadır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)
Evs İbni Evs’ten r.a. şöyle dedi:
Resulullah s.a.v :
“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salât ü selâm getiriniz; zira sizin salât ü selâmlarınız bana sunulur. ” (Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26)
Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“-Cuma günü bana çok salevât getirin! Zira o gün, meleklerin hazır ve şâhid olduğu bir gündür.[3] O gün bir kişi bana salât ettiğinde onun salâtı mutlakâ bana arz edilir. Salevât getirmeyi bırakıncaya kadar bu durum böyle devam eder.” buyurdular. Ben:
“-Vefâtınızdan sonra da mı?” diye sordum. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“-Evet, vefâtımdan sonra da! Allah Teâlâ peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır. Allâh’ın Nebîsi hayattadır ve dâimâ rızıklandırılır.” buyurdular. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 65. Bkz. Ebû Dâvûd, Salât 201/1047, Vitir 26)
Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk -radıyallâhu anh- şöyle buyurur:
“Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (ihlâsla) salevât getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selâm göndermek, pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.” (Hatîb el-Bağdâdî, Târihu Bağdâd, Beyrut 1422, VIII, 39)
Rasûlûllah (s.a.v. ) şöyle buyurur: "Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan dualar geri çevrilmez:
1- Receb`in ilk cuma gecesi (Regâib gecesi) 2- Şabanın onbeşinci gecesi (Beraat gecesi) 3- Cuma gecesi 4- Ramazan bayramı gecesi 5- Kurban bayramı gecesi ".
Kadir gecesi: Ramazan ayının 27. gecesidir. Fakat başka gecelerde olduğu da rivayet edilmiştir.
(Cumadan faziletli bayram yoktur ve o günkü iki rekat namaz, Cuma günü dışındaki bin rekattan efdaldır.) [Deylemi]
(Bir Müslüman, Cuma günü gusül abdesti alıp, Cuma namazına giderse, bir haftalık günahları af olur ve her adımı için sevap verilir.) [Riyadun-nasıhin]
(358) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v. Cuma gününü anlattı ve:
(2) Cuma Günü Müslümanlar İçin Özel Bir Gündür!
(359) Ebu Hureyre, Ribiyyibni Hıraş ve Huzeyfe r.a. şöyle dediler:
“Rasûlullah s.a.v. buyurdu:
‘Allah-u Teâlâ bizden önceki kimselere Cuma gününü kaybettirdi. Dolayısıyla Yahudilerin özel günü Cumartesi, Hristiyanların özel günü Pazar oldu. Derken bizi dünyaya getirdi ve Cuma gününü Allah bize hidayet etti, gösterdi. Böylece Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerini ibadet günü kılmış oldu. İşte bunun gibi kıyamet gününde de onlar bize ittiba edecektir. Biz dünya ehlinin sonuncularıyız, kıyamet gününde ise herkesten önce lehine hüküm verilenlerin ilkleri biz olacağız’ buyurdu.”
Müslim 856/22, Nesei 1367, İbni Mace 1083, Albânî Cami 1017
(360) Abdullah ibni Abbas r.a. şöyle dedi:
“Rasûlullah s.a.v.:
‘Şüphesiz ki bugün bayramdır! Allah bu günü Müslümanlar için bayram yapmıştır! Cuma’ya gelen kimseler yıkansın! Eğer güzel kokusu varsa ondan sürünsün! Misvaka ise, iltizam gösteriniz!’ buyurdu.”
İbni Mace 1098, Tabarani Mucemu’s-Sağir 1/1291/269
(4) Cuma Günahların Bağışlanmasına Vesiledir
(361) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi
Rasulullah s.a.v.:
‘Büyük günahları işlemedikçe beş vakit namaz ve Cuma, öbür Cuma’ya kadar aralarında işlenen günahlara kefarettir’ buyurdu.”
Müslim 233/14, Ebu Avane 2/20, Tirmizi 214, İbni Mace 1086, İbni Huzeyme 314, İbni Hibban 1733, Tayalisi 2470, Beyhaki 2/467, Begavi 345, Ahmed 2/484
(5) Cuma Namazını Terketmenin Cezası!
(362) Abdullah ibni Mesud r.a. şöyle dedi:
“Nebi s.a.v. Cuma namazına gelmeyen kimseler için:
‘Yemin olsun ki; birisine emredeyim insanlara namaz kıldırsın, sonra Cuma namazına gelmeyen kimselerin evlerini kendileri orada iken yakıvereyim istedim’ buyurdu.”
Müslim 652/254, Ahmed 3743, 3816, 4007, 4295, 4398, Albânî Cami 5142
(363) Abdullah ibni Ömer ve Ebu Hureyre r.a.şöyle dediler:
“Rasulullah s.a.v. ’i şöyle derken işittik:
‘Bir takım insanlar Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Allah onların kalplerini muhakkak mühürleyecek de kendileri gafillerden olacaklardır!’ buyuruyordu.”
Müslim 865/40, Nesei 3/88, İbni Hibban 2785, Begavi 1054, Ahmed 2132
(364) Ebi’l-Cağd ed-Damuri r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v. :
‘Kim, küçümseyerek üç Cumayı peş peşe terkederse, Allah onun kalbini mühürler!’ buyurdu.”
Ebu Davud 1052, Nesei 1368, Tirmizi 500, İbni Mace 1125
(6) Cuma Namazının Vakti
(365) Sehl bin Sa’d r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v. ’in zamanında biz Cuma namazını kılmadan ne kaylule yapardık ne de yemek yerdik.”
Müslim 859/30, Buhari 899
(7) Cuma Namazının Vacip Olmadığı Kimseler
(367) Tarık bin Şihab r.a. şöyle dedi:
“Nebi s.a.v :
‘Cuma namazı haktır ve her Müslümana cemaatle onu eda etmesi farzdır! Dört kişi müstesnadır:
1) Köle veya
2) Kadın veya
3) Çocuk veya
4) Hastadır’ buyurmuştur.”
Ebu Davud 1067, Darekutni 2/3, Hâkim 1/288, Beyhaki 3/183, Albânî İrva 592
(8) Cuma Günü İçin Gusül Abdestinin Vucubiyeti!
(369) Ebu Said el-Hudri r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v. :
‘Cuma günü gusletmek, buluğ çağına gelen herkese vacibtir!’ buyurmuştur.”
Buhari 895, Müslim 846/5, Ebu Davud 341, Nesei 3/93, Darimi 1/361, İbni Mace 1089, Malik 1/122/4, İbni Huzeyme 1742, Begavi 331, Beyhaki 1/294, Ahmed 3/60, Albânî İrva 143
(370) Abdullah ibni Ömer r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v.:
‘Herhangi biriniz Cumaya gideceği vakit gusül etsin!’ buyurdu.”
Buhari 851, Müslim 844/1, Nesei 1375, Malik 1/102/5, Begavi 332, Albânî Cami 458
(371) Ebu Hureyre r.a.şöyle dedi:
“Rasûlullah s.a.v.:
‘Her yedi günde bir gün gusül edip başını ve bütün vücudunu yıkamak, Cuma’ya giden her Müslüman üzerine Allah’ın bir hakkıdır!’ buyurdu.”
Müslim 849/9, Buhari 865, Abdurrezzak 5298, İbni Huzeyme 1761, Begavi 337
(373) Semure bin Cundeb r.a. şöyle dedi:
“Rasulullah s.a.v. :
‘Bir kimse Cuma günü abdest alırsa o, makbuldür, iyidir. Kim de gusül abdesti alırsa gusül abdesti daha faziletlidir’ buyurdu.”
Ebu Davud 354, Nesei 1379, Tirmizi 497, Darimi 1/362, İbni Huzeyme 1757, İbnu’l-Carud 285, Begavi 2/164, Beyhaki 1/295, Ahmed 5/8811
(375) Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi:
“Nebi s.a.v. :
‘Cuma günü mescidin kapılarından her kapının önünde melekler ilk gelenleri yazarlar. İmam minbere çıkıp oturunca, yazdıkları sayfaları dürer ve hutbeyi dinlerler. İlk gelen deve kurban eden kimse gibidir. Bundan sonra gelen, sığır kurban eden gibidir’ buyurdu.
Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi:
Rasulullah s.a.v., tavuk ve yumurtaya varana kadar zikretti.”
Buhari 890, Müslim 850/25, Nesei 363, 384, İbni Mace 1092, Darimi 1/362, Malik 1/101, Tayalisi 2384, İbnu’l-Carud 286, İbni Huzeyme 3/133.
30:42 çok güzel söylediniz hocam Allah razı olsun
Allah sizden razı olsun hocam
Amin.
*AGZINIZA YUREGINIZE SAGLIK KEREM HOCAM MASALLH GUZEL VIDEO OLMUS UMARIM BIZDE SIZIN GIBI FAYDA SAGLIYORUZDUR UMMETI MUHAMMEDE BASARILAR HOCAM* 💗
Allahım ebedın razı olsun hocam
Amin.
Eline emeğine yüreğine sağlık olsun hocam
Allah razı olsun sizden hocam🌿
ALLAH( C. C.) razı olsun hocam
Amin.
ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
Ağzınıza sağlık hocam
Çox gözəl söhbətdir.
Allah sizin gibi hocalarımızdan razı olsun Elhamdülillah müslümanız Rabbim iki cihanda da sizlerden razı olsun ömrünüz bereketli olsun hocam sürekli olarak sohbetlerinizi takip ediyorum
Hocam Allah Celle Celaluhu sizden ebeden razı olsun hocam bu videoyu paylaşalim arkadaşlar herkes ilim öğrensin arkadaşlar
Selamunaleykum hocam ALLAH sizlerden razı olsun.....
İstemem Allah senden razı olsun inşaAllah kerem hocam tıpkı ben vallahi inşaAllah bu sözüme de gülmesin tıpkı ben sözüme Allah anana babana rahmet eylesin inşaAllah sana sağlık sihat versin inşaAllah vallahi keyifle izliyorum her zaman
Maşallah hocam
cok guzel hocam
saygılar hocam.
Selamun Aleykum Hocam hayirli Cumalar Cenabi Allah size ve Ailenize saglik ve huzur nasip etsin Insallah Allaha emanet olun Hocam selamlar
سبحان اللہ
Selamin aleyküm hocam ağzına yüreğine sağlık izlemeye devam ALLAH razı olsun saygılar sevgiler
Ve Aleyküm Selâm Amin
Sen cansın be hocam 😊😊 can ki ne can😉
Çok güzel sert konuşdun hocam
"Sizden biriniz rükû yaptığı zaman üç defa 'sübhaneke rabbiyel azim' desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa 'sübhâneke rabbiyel a'lâ' desin; bu, tesbihin en azıdır." (Ebu Davud, II/40).
La ilahe illallah
Sa hocam Allah'ın inayeti üzerinize olsun inşallah😊
Kardeşim sa yerine doğru düzgün selamünaleyküm yazsak daha güzel olur:) aleykum selam
@@kekeo7254 doğru diyorsun.Kusura bakma
HASBUNALLAHU VE Nİ’MEL VEKİL
“Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” (Âl-i İmrân: 3/173)
Buhârî’nin Abdullah İbni Abbas (RA)’dan naklettiği bir rivayette göre: “Ateşe atıldığı zaman İbrahim aleyhisselâm’ın son sözü: “ALLAH bana yeter, o ne güzel vekildir” demek olmuştur. Bu sözü ilk söyleyen Hz.İbrahim (AS) dır.
Hz. İbrahim (a.s)’ın okuduğu dua 12.000 defa okunursa sıkıntılardan feraha erileceği ifade diliyor. Biz de okuyalım tüm sıkıntılarımız için.
Hasbunallahu ve ni’mel vekil ni’mel Mevla ve ni’me’n nasîr … Bu dua ile ilgili olarak Resulallah Hz Muhammed (S.A.V) şöyle buyurdu: “Sizden herhangi biriniz, büyük bir elem-keder, dert-bela, düşman ile karşılaştığınızda ‘Hasbünallâhü ve nîmel vekiyl’ duasını okuyunuz.
Cenâb-ı Allah, düşmüş olduğunuz belâyı sizden uzaklaştırır.” Yüz defa “Hasbünallâhü ve nîmel vekiyl” deyiniz. Yüzüncü de “Ni’mel’Mevlâ ve ni’men’nasıyr” diye ilave ediniz. Böylece korktuğunuzdan emniyet ve selâmette olursunuz”
Bu dua gökte asılmış bir kılıçtır." 19 Gece "Hasbünallahü ve nimel vekil..
Her türlü sıkıntılardan feraha çıkmak ve her türlü hayırlı dileklerin kabulü için çok makbul ve tesirli bir duadır.
Duaya başlamadan 7 İstiğfar 7 salavat 7 Elhamdülillah..okuyalım ve 19 gece 1900 defa okuyalım.
"Hasbünallahü ve ni’mel vekil” ayeti kerimesi gökte asılmış bir kılıçtır.
“Hasbünallahü ve nimel vekil.” her 100 okumadan sonra ” Nimel mevla ve nimen nasir.”
Bu minval üzere Hasbünallahü ve ni’mel vekil ayetini her gece (1900) bin dokuzyüz kere okuyarak ondokuz gece buna devam et ve Cenabı Hakkın ihsanını bekle.
Her türlü sıkıntıdan kurtulmak için "70 bin" Hasbünallah ve nimel vekil..
Her türlü sıkıntınız için bu dua çok makbuldür.Bu dua ile sıkıntınız çözümü için Allahü Teâlâyı vekil ediyorsunuz..Her işinizde ve sıkıntınızda Allah’ı vekil kılmak kadar üstün birşey yoktur.Yüce Allah’ın vekilliği ile her işiniz kolaylaşır.
Selamun Aleyküm dostlar. Allah'ın (Celle Celalüh) izniyle imanımızı tazeleyelim. Sizde beğenin daha çok kişiye ulaşsın veya böyle yorumlar atın bu hayra ortak olun.
Eşhedü En Lâ(ellâ) İlâhe İllallah Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abdûhü Ve Resûlühu
Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve ben yine şahitlik ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür 🕋💞👆
aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuh
“Bir Müslümanın, Yanında Bulunmayan Din Kardeşine Yapacağı Dua Kabul Olunur. Bir Kimse Din Kardeşine Hayır Dua Ettikçe, Yanında Bulunan Görevli Bir Melek Ona, ‘Duan Kabul Olsun, Aynı Şeyler Sana Da Verilsin.’ Diye Dua Eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5)
✅
“Her Kim Sabah, Akşam Namazından Sonra?”Sübhanel Ebediyyil Ebed…” Duasını Okursa Azabımdan Kurtulur.”
(سبحان الابدي الابد، سبحان الواحد الاحد، سبحان الفرد الصمد، سبحان رافع السماء بلا عمد، سبحان من بسط الارض على ماء جمد، سبحان من خلق الخلق فأحصاهم عدد، سبحان من قسم الرزق ولم ينس أحد، سبحان الذي لم يتخذ صاحبة ولا ولد، سبحان الذي لم يلد ولم يولد ولم يكن له كفوا أحد)
“Sübhânel Ebediyyil Ebed. Sübhânel Vâhidil Ehad. Sübhânel Ferdis Samed. Sübhâne Râfiis Semâi Bi Ğayri Amed. Sübhâne Men Besatal Arda Alâ Mâin Cemed. Sübhâne Men Halekal Halka Fe Ahsâhum Aded. Sübhâne Men Kasemer Rizka Ve Lem Yense Ehad. Sübhânellezî Lem Yettehiz Sâhibeten Velâ Veled. Sübhânellezî Lem Yelid Ve Lem Yûled. Ve Lem Yekun Lehû Küfüven Ehad.”
😍
🕋
Kolaylaştır benim Canım ALLAH im
Yumuşak olmayı
Kâ'b bin Züheyr, büyük bir şâirdi. Babası Züheyr, sayılı Arap edip ve şâirleri arasında yer alırdı. İki oğlu Kâ'b ile Büceyr'i de kendisi gibi edip ve şâir yetiştirmişti.
Şâir Züheyr bin Ebî Sülmâ, Ehl-i kitap kimselerin sohbetine devam ederken, âhir zamanda bir peygamberin geleceğini onlardan işitmişti.
Bir gece rüyâsında gökten bir ip uzatıldığını, ipe tutunmak için elini uzattığı halde, onu tutamadığını görmüştü. Bu rüyâsını, ahir zamanda gelecek olan peygambere kendisinin yetişemeyeceğine yormuştu.
Bu sebeple vefatından önce oğullarına, "Gelecek olan peygambere iman ediniz!" diye vasiyette bulunmuştu.1
Kur'an'ın fesahat ve belagatı karşısında gözleri kamaşan birçok kuvvetli edip, şâir ve hatip, İslâmiyetle müşerref olmuştu. Bununla beraber, şirkte direnen, Peygamberimiz (s.a.v.) ile Müslümanlara karşı besledikleri kin ve düşmanlığı şiir ve hitabeleriyle dile getirmekten geri durmayanlar da vardı.
Kâ'b bin Züheyr bunlardan biri idi. Babasının ölümü üzerine, şöhretine kendisi vâris olmuştu. Kardeşi Büceyr, Resûl-i Ekrem safında yer almışken, Kâ'b bir türlü şirkten vazgeçmiyordu. Zaman zaman yazdığı şiirleriyle Efendimizi ve Müslümanları hicvederek, onları üzüyordu.
Bir gün yine kardeşi Büceyr'e Müslüman olmasından dolayı duyduğu kin ve kızgınlıkla inkâr saçan bir şiir yazıp göndermişti. Büceyr (r.a.), şiiri Peygamber Efendimize okuyunca, son derece müteessir oldular. Kâ'b'ın şiirleriyle Müslümanlara hakareti artık tahammül sınırını aşmıştı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Ashabına şu emri verdi:
"Kim Kâ'b bin Züheyr'e rastgelirse, onu öldürsün! Kanı şu andan itibaren mübah kılınmıştır."2
Bu müsaadenin verilmesinden sonra, Kâ'b'ın uğrayacağı âkıbet şüphesiz dehşetli olacaktı. Bunu düşünen kardeşi Büceyr, son bir defa kendisini ikaz edip nasihatta bulunmak üzere bir mektup yazdı. Bundan kurtulabilmenin tek çaresinin de ancak, Hz. Resûlullaha gelip af dilemek olduğunu bildirdi.3
Mektubu alan Kâ'b, yerinde duramaz bir hale gelmişti. Âdeta kocaman yeryüzü kendisine dar gelmeye başlamıştı. Her an son nefesini verecekmiş gibi ecel teri döküyordu. Aleyhinde verilen bu karar üzerine, kurtulamayacağını anlamıştı. İki şeyden birini tercih etmek zorundaydı: Ya şirkte devam edecek ve ele geçmemek için köşe bucak kaçacaktı, veyahut Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak sadakât elini uzatıp, o âna kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğunu itiraf edecek ve af dileyecekti.
Ka'b akıllı davranıp ikinci yolu tercih etti. Zaten kardeşinden mektup gelir gelmez de iç âlemini bir pişmanlık duygusu kaplamıştı.
Uzun mesafeyi kısa zamanda katedip Medine'ye gelen Ka'b, Resûl-i Ekremin huzuruna çıktı. Peygamberimiz (s.a.v.), onu şahsen tanımıyordu. Kâ'b, bu durumu akıllıca kullandı. Peygamber Efendimizin, huzurunda diz çöküp mübârek elini tuttuktan sonra zekice şöyle bir teklifte bulundu:
"Kâ'b bin Züheyr, tövbe etmiş ve Müslüman olarak huzuru saadetinize gelmek istiyor. Ben, onu size getirsem, ona emân verir, tövbesini ve Müslümanlığını kabul eder misiniz?"
Kâ'b, şiirleriyle Müslümanları üzmekten vazgeçer ve bundan pişmanlık duyup Müslüman olursa, artık Resûl-i Kibriyâ ile arasında bir mesele kalmamış demekti. Nitekim, Resûl-i Ekrem bu teklife, "Evet!.." cevabı vererek bu kanâatını izhar buyurdu.
Bu cevap üzerine, Ka'b'ın mânâ âlemi birden bire parladı ve elini Hz. Resûlullahın elinden ayırmadan şehâdet getirdi:
"Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur! Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlüdür."
Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) ve etrafında bulunan sahabîler bir anlık bir hayrete kapıldıktan sonra, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Sen kimsin?" diye sordu.
Kâ'b, "Ben, Kâ'b bin Züheyr'im Yâ Resûlallah" diye cevap verdi.
O sırada ashabdan biri ortaya atıldı. "Yâ Resûlallah! İzin ver de şu Allah düşmanının boynunu vurayım." dedi.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Bırak onu! O, şu âna kadar içinde bulunduğu durumdan pişmanlık duymuş ve Hakka dönmüş olarak gelmiştir."4 buyurdu.
Gönül ülkesi İslâmın manevî kılıcı ile fethedilen Ka'b hemen o anda Arap edebiyatında şaheser parçalar arasında yer alan "Banet Süâdü" isimli kasidesini Hz. Resûlullaha sundu.
"Suad'ın ayrılığın yetmiyormuş gibi, iki taraf arasında söz taşıyanlar bana; 'Ey Ebû Sülmâ'nın oğlu! Sen, artık kendini ölmüş bil.' dediler.
Kendilerine güvenip de başvurduğum her dost ise bana; 'Seni oyalayıp teselli edemem, başının çaresine bak.' dedi.
Ben de, 'Çekilin yolumdan.' dedim. Rahman'ın takdir ettiği her şey elbette olacaktır.
İnsanoğlunun mes'ud hayatı ne kadar uzun olursan olsun, mutlaka bir gün bir tabutta taşınacaktır.
Resûlullahın beni öldüreceğini haber aldım.
Resûlullahın yanında bağışlanmak en çok umulan şeydir.
Özür beyân ederek Allah Elçisinin yanına geldim.
Resûlullahın katında özür daima kabule şayandır.
Merhamet ve teenni ile muâmele et bana!
İçinde bir çok nasihat ve hükümler bulunan Kur'an hediyesini sana ihsan eden Allah, hidâyetini arttırsın!
Rakiplerimin dedikodusuyla beni muâheze etme!
Hakkımda bir çok dedikodular yapılmışsa da, ben pek o kadar suçlu değilimdir.
Ben şimdi öyle bir makamda bulunuyorum ki, burada gördüğüm ve işittiğim şeyleri bir fil görüp işitseydi, muhakkak titrerdi.
Burada, beni mutlak Allah'ın izniyle Peygamberin affına nâil olmak kurtarabilir.
Ben, Yüce Peygambere karşı hiçbir itirazda bulunmadan sağ elimi, onun adâletli eline uzatıyorum.
Şimdi, söz onun sözüdür
Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır..."5
Ka'b, Resûl-i Ekrem ve Müslümanların kahramanlık ve yiğitliklerinden bahsederek kasidesine devam ediyordu.
Kaside içinde bir beyt var ki, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ondan son derece memnun olmuştu. O "Tâc Beyit" şuydu:
"Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlardan bir kılıçtır."
Bu beyti duyan Hz. Resûlullah, o anda üzerinde bulunan mübarek bürdesini [hırkasını] çıkarıp bu büyük şâire hediye ederek memnuniyeti yanında tebrik ve takdirlerini de izhar etti.
Bundan sonra "Banet Süâdü" adivı kaside "Kaside-i Bürde" olarak anılmaya başlandı.
Ka'b bin Züheyr, Hz. Resûlullahın bu hediyesi ile her zaman, her yerde iftihâr ederdi. Ömrünün sonuna kadar onu yanında muhafaza etti.
Bir seferinde Hz. Muâviye, on bin dirhem vererek onu almak istemişti.
Ka'b, "Resûlullahın hırkasını giymek hususunda kimseyi nefsime tercih etmem."6 diye cevap vermişti.
Fakat Hz. Muaviye, Ka'b'ın vefatından sonra bu arzusuna nâil oldu. Mirasçılarına yirmi bin dirhem göndererek, Hz. Resûlullahın bu mübarek Hırka-i Saadetlerini kendilerinden aldı.7
Daha sonra bu mübârek hırka Emevilerden Abbasilere, onlardan da Yavuz Sultan Selim eliyle Osmanlılara geçti.8
Bugün, Hz. Resûlullahın bu mübarek hırkası "Mukaddes Emânetler" arasında Topkapı Sarayının "Hırka-i Saadet" dairesinde muhafaza altında bulunmaktadır.9
"Hırka-i Saadet, 1,24 metre boyunda geniş kollu olup siyah yünlü kumaştan yapılmıştır. İçi, kaba dokunmuş krem renk yünlü kumaş kaplıdır. Önünde, sağ tarafında 0,23 x 0,30 ebâdında bir parçası noksandır. Sağ kolunda da eksiklik vardır. Yer yer haraptır."
"Hırka-i Saadet, müteaddit bohçalara sarılmış olduğu halde (0,57 x 0,45 x 0,21) ebâdında üstten açılır çifte kapaklı altın bir çekmece içindedir.* Bunun üzerinde, Sultan Aziz tarafından yaptırıldığı ve şefaat talebini havi uzunca bir kitabe de bulunmaktadır."
"Bu çekmece ayrıca bohçalar içinde olarak büyük bir altın sandukaya konulur. Bu da Sultan Aziz tarafından yaptırılmış olup üzerinde 'Lâ ilâhe illallah. Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'lâlemin. Lâ ilâhe illallah el-Melikü'l-Bakkü'l-Mübîn Muhammedün Resûlullah Sadıku'l-Va'di'l-Emîn' yazılıdır. Dört ayaklı kâidesi de altın kaplamalıdır."10
Topkapı Sarayı Müzesi sabık müdürü Tahsin Öz, daha sonra kitabında şu satırlara yer verir:
"Saltanat devrinde, hükümdar, Ramazan'ın on beşinci günü, Topkapı Sarayına gelir. Hırka-i Saadet, merasimi mahsusa ile açılır ve başucunda bizzat hükümdar bulunduğu halde devlet ricali ve saray memurları tarafından ziyaret olunur ve destimaller hediye olunurdu. Bilâhare saray kadınları da ziyâret ederlerdi."
"Hırka-i Saadetin başmuhafızı hükümdar olup, onun gaybubetinde bu vazife Tülbent Ağasına âittir. Hırka-i Saadet hademe teşkilâtı, Topkapı Sarayı müze haline intikal edinceye kadar (3 Nisan 1924) aynı gelenek ile devam etmiştir."11
Dipnotla:
1. İnsanü'l-Uyûn, 3:238
2. İbn-i Kesîr, Sîre, 3:705; Mevahibü'l-Ledünniye, 1:221.
3. Sîre, 4:144; Ibn-i Kesîr, 3:699.
4. Sîre, 4:146-147; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:700-705; Uyunü'l-Eser, 2:209-212.
5. Sîre, 4:147-156; İbn-i Kesîr, Sîre, 3:701-705; Uyunü'l-Eser, 2:209-212.
6. Mevahibü'l-Ledünniye, 2:222; İnsanü'l-Uyûn, 3:240.
7. Mevahibü'l-Ledünniye, 2:222; İnsanü'l-Uyûn, 3:240.
8. İ. Hami Danişmend, izahlı Osmanlı Tarih Kronolojisi, 2:43.
9. Tahsin Öz, Hırkâ-i Saadet Dairesi ve Emânât-ı Mukaddese, s. 23.
Allah'ın (C.C) İsimleri ve Anlamları
1- Allah(C.C.) : Bütün eksikliklerden uzak, eşi benzeri bulunmayan, bütün isimleri kapsayan tek isim, tek ilah. İsimlerin sultanı.
2- Er-Rahmân: "Dünyadaki bütün yaratılmışlara merhamet eden."
3- Er-Rahîm: "Ahirette, müminlere sonsuz ihsanda, lütufta ve ikramda bulunan."
4- El-Melik: " Kainatın sahibi, mülk ve saltanatı sürekli olan."
5- El-Kuddûs: "Her türlü eksiklikten uzak olan."
6- Es-Selâm: "Her tehlikeden selamete çıkaran."
7- El-Mü'min: "Güven veren, koruyan."
8- El-Müheymin: "Her şeyi gören gözeten."
9- El-Azîz: "İzzet sahibi, her şeyin galibi."
10- El-Cebbâr: "Kudret ve azamet sahibi."
11- El-Mütekebbir: "Büyüklükte eşi ve benzeri olmayan."
12- El-Hâlık: "Yaratan."
13- El-Bâri: "Her şeyi uyumlu ve kusursuz yaratan."
14- El-Musavvir: ''Varlıklara şekillerini veren."
15- El-Gaffâr: "Çok mağfiret eden."
16- El-Kahhâr: "Her şeye hakim ve galip olan."
17- El-Vehhâb: "Karşılıksız hibeler veren."
18- Er-Rezzâk: "Rızkını veren."
19- El-Fettâh: " Darlıktan kurtaran. "
20- El-Alîm: "Her şeyi en küçük detaylarını bilen."
21- El-Kâbıd: "Dilediğine darlık veren."
22- El-Bâsıt: "Dilediğine bolluk veren."
23- El-Hâfıd: "Dereceleri alçaltan"
24- Er-Râfi: "Şeref vererek yükselten."
25- El-Mu'ız: "Dilediğini aziz eden."
26- El-Müzil: "Dilediğini zillete düşüren."
27- Es-Semi: "Her şeyi işiten."
28- El-Basîr: "Her şeyi en iyi gören."
29- El-Hakem: "Mutlak hakim olan. Hikmetle hükmeden."
30- El-Adl: "Mutlak adil olan."
31- El-Latîf: " Bütün incelikleri bilen."
32- El-Habîr: "Her şeyden haberdar."
33- El-Halîm: "Cezada, acele etmeyen."
34- El-Azîm: " Pek yüce."
35- El-Gafûr: "Mağfireti bol."
36- Eş-Şekûr: "Çok sevap veren."
37- El-Aliyy: "Yüceler yücesi."
38- El-Kebîr: "Çok büyük olan."
39- El-Hafîz: "Her şeyi koruyan."
40- El-Mukît: "Her yaratılmışın rızkını veren."
41- El-Hasîb: "Kulların hesabını gören."
42- El-Celîl: "Azamet sahibi olan."
43- El-Kerîm: "Çok ikram eden."
44- Er-Rakîb: "Her an gören gözeten."
45- El-Mucîb: "Duaları kabul eden".
46- El-Vâsi: "İlmi ile her şeyi kuşatan."
47- El-Hakîm: "Her işi hikmetli."
48- El-Vedûd: "Kullarını seven, sevilmeye en layık olan."
49- El-Mecîd: " Övgüye layık bulunan."
50- El-Bâis: "Ölüleri dirilten."
51- Eş-Şehîd: "Her yerde her zaman hazır olan."
52- El-Hakk: " Var olan, hakkı gösteren."
53- El-Vekîl: "Kendisine tevekkül edenlerin her işini yoluna koyan."
54- El-Kaviyy: "Kudreti en üstün."
55- El-Metîn: "Çok güçlü."
56- El-Veliyy: "İnananların dostu."
57- El-Hamîd: "Hamd ve senaya layık olan."
58- El-Muhsî: "Tüm varlıkların sayısını bilen."
59- El-Mübdi: "Örneksiz yaratan."
60- El-Muîd: “Yeniden diriten."
61- El-Muhyî: " Can veren.”
62- El-Mümît: "Ölümü yaratan."
63- El-Hayy: "Sonsuz hayat sahibi."
64- El-Kayyûm: 'Varlıkları diri tutan."
65- El-Vâcid: "İstediğini bulan."
66- El-Macîd: "Kadri ve şanı büyük."
67- El-Vâhid: "Fiillerinde, sıfatlarında ve zatında eşi benzeri olmayan."
68- Es-Samed: " Herkesin muhtaç olduğu."
69- El-Kâdir: "Dilediğini yapan."
70- El-Muktedir: "Dilediği gibi tasarruf eden."
71- El-Mukaddim: "Dilediğini yükselten."
72- El-Muahhir: "Dilediğini alçaltan."
73- El-Evvel: "Ezeli olan."
74- El-Âhir: "Ebedi olan."
75- El-Zâhir: "Varlığı açık olan. "
76- El-Bâtın: "Yüceliği gizli olan. "
77- El-Vâlî: " Kainatı idare eden."
78- El-Müteâlî: "Yüce olan."
79- El-Berr: "İyilik ve ihsanı bol."
80- Et-Tevvâb: "Günahları bağışlayan."
81- El-Müntekim: "İntikam alan."
82- El-Afüvv: "Affı çok olan."
83- Er-Raûf: "Çok merhametli."
84- Mâlik-ül Mülk: "Her varlığın sahibi."
85- Zül-Celâli vel ikrâm: "Celal, azamet sahibi."
86- El-Muksit: "Her işi birbirine denk yapan."
87- El-Câmi: "Mahşerde bir araya toplayan."
88- El-Ganiyy: " İhtiyacı olmayan."
89- El-Mugnî: "Müstağni kılan."
90- El-Mâni: "Dilemediği şeyi engelleyen."
91- Ed-Dârr: "Zarar verenleri yaratan."
92- En-Nâfi: "Fayda verenleri yaratan."
93- En-Nûr: "Alemleri nurlandıran."
94- El-Hâdî: "Hidayet veren."
95- El-Bedî: "Eşsiz yaratan."
96- El-Bâkî: Ebedi olan."
97- El-Vâris: "Her şeyin asıl sahibi olan."
98- Er-Reşîd: "Doğru yolu gösteren. "
99- Es-Sabûr: "Cezada acele etmeyen."
Kerem hocam biz Bekarlar içinde dua edin inşAllah yaş (40) hala nasip yok.
Allah
🌹🌹🌹,
اللہ
Fındık tanesi içinde sevgi taşıŕım zarar ğörmesini istemem hocam.
🥀🥀🥀
Hocam⚘⚘🕋 🕋⚘⚘👈🇹🇷🇦🇿🇹🇷💪
54:20 önemli
14:00 ayak yürür akıl düşünür
Selamünaleyküm
aleykümselam
Ve Aleyküm Selam
Ve Aleyküm Selam
Aleyküm selam
@Azra Hayrunisa Güney kardeşim kızların erkeklerin selamını içinden alması daha iyi olur.
🤳
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲