Sizden dinlemek ayrı bir keyif oldu.. çok tartışma yaratmış bir önemli bir eser bence.. özellikle deneme ve kurguyu içiçe geçirmiş Kundera. Yazarın sesi kitabin ortasında hissediliyor . Yönlendirme ve hakikati tekeline almış bir durumu da var sevimsiz gelebiliyor ... Dönemin Sosyolojik yapısına bir gözlem ve okuyucuyu kışkırtan bir zemine çekmiş. Anlatımınız Her zamanki gibi içten çok güzel ve en önemli noktalara değindiniz. ❤
21:16 “Var zannettiğin ben yok aslında,” yaklaşımını destekliyorum. Milyonlarca insan bu şekilde yaşıyor. Bunun farkında olanlar kısmında kafam karışıyor. Yani bir insanın “Ben aslında ben değilim. Yaşadıklarım beni yarattı” diye düşünerek bir hafiflik yaşayacağına inanmıyorum. Benim bu konuda daha derin bir yaklaşımım var. Burada farkında olmak aslında çevresel faktörlerle benliğin oluştuğunu keşfetmek değil çok daha başka bir şey. Farkındalığın içinde bulunduğumuz sistemin nasıl çalıştığını, neden sonuç ilişkisini, bunun doğallığını görmek ve benliğini gerçek gibi yaşayanlardan bu şekilde farklılaşmak olduğunu düşünüyorum.
Her iki kitabı da ( estetik hesaplaşma ) okudum. Her iki kitabın da hayatıma dokunduğunu biliyorum. Duygularıma tercümân oldun. Hay ağzına sağlık be Fahri kardeşim.
Aslında sonsuzluk döngüsü gerçek olmalı zira sadece bu videoda Çekoslovakya’da yaşanmış olanları duyunca bile döngünün gerçekliği ispatlanıyor. Ancak şu var. Bu Güneş sisteminde yaşananların başka bir Güneş sisteminde de en baştan tecrübe edilmesini anlıyorum da, Çekoslovakya’da yaşananların aynı gezegende yakın tarihte tekrarlanması olacak iş değil. Bir gezegen üzerinde bile böylesine tarihsel boşluklar, ders alınmamışlıklar ve bunlara bağlı tekrarlar yaşanıyorsa, elbet farklı Güneş sistemlerinde, hatta (olası) farklı evrenlerde tekrarlar olması mümkün ve doğal olmalı.
Özellikle yakın tarih konusunda meraklı olan kardeşlerimizin muhakkak izlemesi gereken bir video olmuş. Bu roman için yaptığın, sistem tarafından araçsallaştırılmış olma yorumunu George Orwell'in 1984 romanı için de yapabiliriz. Görsel medyanın ya da internetin olmadığı veya bu kadar yaygın olmadığı zamanlarda romanlar en önemli propaganda araçlarından biriydi. Tıpkı, 17. 18. 19. yüzyıllarda sosyal bilimler yokken ya da bu kadar gelişmemişken romanların üstlendiği rol gibi düşünebiliriz. Diline, emeğine sağlık. Keyifle dinledim.
16:00 Milan Kundera kesinlikle yanılıyor. Bu sözleri kişisel kararlar için kabul edilebilir ama kitlelerin tercihleri tarih kitaplarına işleniyor ve hatalardan ders almamak yine geçmişe dönüp bakmamaktan kaynaklanıyor. Kitlelerin de bir kez karar hakkı var ancak geçmişten ders alma ve ona göre hareket etme şansı da var. Biraz zorlarsak, kişisel kararlar bile yapılmadan düzeltilebilir ama o biraz daha zor zira gençken tecrübeli biri doğrusunu söylese bile birey onu istediği gibi tecrübe etme yönüne gidebiliyor. Oscar Wilde boşuna dememiş, “Gençlik gençlerin elinde harcanıyor,” diye. 😊
25:23 Yazarın samimiyeti ile ilgili fikir yürütmemiz mümkün değil. Yazdıklarını inanarak mı yönlendirilerek mi yazdığını anlamak için yaşamının içerisinde olmak veya bir şekilde dış kaynaklardan bilgilenmek gerekir ki dış kaynakların doğruluğu da sorgulanabileceğine göre yazarı doğrudan tanımadan samimiyetini anlamamız mümkün gibi görünmüyor.
Yotube haricinde podcast sitelerine yükleme yapmayı bir aralar düşündüm. Ama ilgi gelmeyince bıraktım. Yayınları youtube'nin podcastları arasından takip etmek mümkün. Yani hem video olarka yüklüyorum hem de youtube podcast'te yayınlanmasını da işaretliyorum.
Teresa'nın bir akarsuyun kenarında dururken yanından sıraların geçtiği bir sahne vardı bu sahnenin ne anlama geldiğini anlayabildiniz mi ? Cevap verirseniz çok sevinirim.
@mahirulas5686 bahsettiğiniz sahneyi hatırlıyorum. Ama okurken veya filmi izlerken üzerine düşünmemiştim. Belki kiliselerdeki oturma sıraları olabilir mi acaba diye düşünüyorum? Kilisenin toplum üzerindeki etkisinin kırılmasına gönderme olabilir.
Şu anda bu romanı okuyorum, zor bir roman, yer mekan zaman kavramları birbirleriyle örtüşmüyor birbirinden kopuk post-modern bir roman olması yönüyle ağır bir eser. Sadeliği konusunda akıcılıgi nedeniyle sürüklüyor. Romanda belirsizlik gizemlilik yaratırken okuyucuda bütünlüğü anlamada ve kavramada zorlaştırıyor.
Sizden dinlemek ayrı bir keyif oldu.. çok tartışma yaratmış bir önemli bir eser bence.. özellikle deneme ve kurguyu içiçe geçirmiş Kundera. Yazarın sesi kitabin ortasında hissediliyor . Yönlendirme ve hakikati tekeline almış bir durumu da var sevimsiz gelebiliyor ... Dönemin Sosyolojik yapısına bir gözlem ve okuyucuyu kışkırtan bir zemine çekmiş.
Anlatımınız
Her zamanki gibi içten çok güzel ve en önemli noktalara değindiniz. ❤
👌
21:16 “Var zannettiğin ben yok aslında,” yaklaşımını destekliyorum. Milyonlarca insan bu şekilde yaşıyor. Bunun farkında olanlar kısmında kafam karışıyor. Yani bir insanın “Ben aslında ben değilim. Yaşadıklarım beni yarattı” diye düşünerek bir hafiflik yaşayacağına inanmıyorum. Benim bu konuda daha derin bir yaklaşımım var. Burada farkında olmak aslında çevresel faktörlerle benliğin oluştuğunu keşfetmek değil çok daha başka bir şey. Farkındalığın içinde bulunduğumuz sistemin nasıl çalıştığını, neden sonuç ilişkisini, bunun doğallığını görmek ve benliğini gerçek gibi yaşayanlardan bu şekilde farklılaşmak olduğunu düşünüyorum.
Teşekkürler abi
Her iki kitabı da ( estetik hesaplaşma ) okudum. Her iki kitabın da hayatıma dokunduğunu biliyorum. Duygularıma tercümân oldun. Hay ağzına sağlık be Fahri kardeşim.
Video için teşekkür ederim abim 🙏
@@selfdiscipline9214 eyvallah 👍
Aslında sonsuzluk döngüsü gerçek olmalı zira sadece bu videoda Çekoslovakya’da yaşanmış olanları duyunca bile döngünün gerçekliği ispatlanıyor. Ancak şu var. Bu Güneş sisteminde yaşananların başka bir Güneş sisteminde de en baştan tecrübe edilmesini anlıyorum da, Çekoslovakya’da yaşananların aynı gezegende yakın tarihte tekrarlanması olacak iş değil. Bir gezegen üzerinde bile böylesine tarihsel boşluklar, ders alınmamışlıklar ve bunlara bağlı tekrarlar yaşanıyorsa, elbet farklı Güneş sistemlerinde, hatta (olası) farklı evrenlerde tekrarlar olması mümkün ve doğal olmalı.
🎉
Özellikle yakın tarih konusunda meraklı olan kardeşlerimizin muhakkak izlemesi gereken bir video olmuş. Bu roman için yaptığın, sistem tarafından araçsallaştırılmış olma yorumunu George Orwell'in 1984 romanı için de yapabiliriz. Görsel medyanın ya da internetin olmadığı veya bu kadar yaygın olmadığı zamanlarda romanlar en önemli propaganda araçlarından biriydi. Tıpkı, 17. 18. 19. yüzyıllarda sosyal bilimler yokken ya da bu kadar gelişmemişken romanların üstlendiği rol gibi düşünebiliriz. Diline, emeğine sağlık. Keyifle dinledim.
harika
16:00 Milan Kundera kesinlikle yanılıyor. Bu sözleri kişisel kararlar için kabul edilebilir ama kitlelerin tercihleri tarih kitaplarına işleniyor ve hatalardan ders almamak yine geçmişe dönüp bakmamaktan kaynaklanıyor. Kitlelerin de bir kez karar hakkı var ancak geçmişten ders alma ve ona göre hareket etme şansı da var. Biraz zorlarsak, kişisel kararlar bile yapılmadan düzeltilebilir ama o biraz daha zor zira gençken tecrübeli biri doğrusunu söylese bile birey onu istediği gibi tecrübe etme yönüne gidebiliyor. Oscar Wilde boşuna dememiş, “Gençlik gençlerin elinde harcanıyor,” diye. 😊
26 dakikalık konuşma nasıl geçti anlamadım çok güzel bir inceleme olmuş. Eee şimdi Milan Kundera bir JOhn Dündar veya bir Orhan Pammık mı?
@@retroevreni aynen bir silah olarak edebiyat
25:23 Yazarın samimiyeti ile ilgili fikir yürütmemiz mümkün değil. Yazdıklarını inanarak mı yönlendirilerek mi yazdığını anlamak için yaşamının içerisinde olmak veya bir şekilde dış kaynaklardan bilgilenmek gerekir ki dış kaynakların doğruluğu da sorgulanabileceğine göre yazarı doğrudan tanımadan samimiyetini anlamamız mümkün gibi görünmüyor.
1:56 Bir dakika, ben kitabı okumadım ama bu yazılanları biliyorum, nasıl oluyor? 🤔😮😂
Potcast olarak da yayın yapsanız keşke
Yotube haricinde podcast sitelerine yükleme yapmayı bir aralar düşündüm. Ama ilgi gelmeyince bıraktım. Yayınları youtube'nin podcastları arasından takip etmek mümkün. Yani hem video olarka yüklüyorum hem de youtube podcast'te yayınlanmasını da işaretliyorum.
Teresa'nın bir akarsuyun kenarında dururken yanından sıraların geçtiği bir sahne vardı bu sahnenin ne anlama geldiğini anlayabildiniz mi ? Cevap verirseniz çok sevinirim.
@mahirulas5686 bahsettiğiniz sahneyi hatırlıyorum. Ama okurken veya filmi izlerken üzerine düşünmemiştim. Belki kiliselerdeki oturma sıraları olabilir mi acaba diye düşünüyorum? Kilisenin toplum üzerindeki etkisinin kırılmasına gönderme olabilir.
@YattiginYerdenEdebiyat Olabilir, cevap verdiğiniz için teşekkür ederim
Şu anda bu romanı okuyorum, zor bir roman, yer mekan zaman kavramları birbirleriyle örtüşmüyor birbirinden kopuk post-modern bir roman olması yönüyle ağır bir eser. Sadeliği konusunda akıcılıgi nedeniyle sürüklüyor. Romanda belirsizlik gizemlilik yaratırken okuyucuda bütünlüğü anlamada ve kavramada zorlaştırıyor.