Bu film başta olmak üzere, sinemada en sevdiğim tema, duygularını bastırmış bir erkeğin (bazen kadın da olabiliyor) hayatı kaçırdığına ilişkin pişmanlığı ve çektiği acının sonunda arınmasıdır. İnsandan umut kesilmeyeceğine dair inanç vardır bu filmlerde.
Film boyunca kahraman, cocukluk genclik donemindeki kotu anilari hatirliyor, ruyalari ic huzursuzluk ve bazen de korkularinin kaynagi… Onu iyilestiren artik iyi anilari hatirlamaya baslamasidir. Herkes icin uygulanabilir bir yontem!
Çok önemli bir detay daha vardı filmde. Otostopçu olan Sara veda etmeden önce, Isak Borg'e "Gerçek aşkımın sen olduğunu unutma! Bugün, yarın ve sonsuza dek..." diyor. Bence bu söz de kuzeni olan Sara'nın, Isak'ın abisini değil de Isak'ın kendisini daha çok sevdiğini gösteren bir detaydı. Boş beşik sahnesi tam tersini söylese de...
İyi geceler. Sam Willis'in sunduğu The Silk Road isimli belgeseli yayınlamıştınız. Eğer ki sakıncası yoksa bunu sitenize veya youtube kanalınıza yükleyebilir misiniz? Şimdiden teşekkür ederim
Bir insanın kendi geçmişine gitmesi - özelikle de bu insan yaşlı biridir çoğunlukla - fikri ilk olarak Charles Dickens'in Bir Noel Şarkısı (1843) adlı öyküsünde geçer. Ve tahmin edileceği üzere o öykünün onlarca filmi yapıldı. Bergman'ın filmine gelecek olursam İsak'ı görür görmez kişisel entelektüel birikimim sayesinde geçmişine gideceğini sezdim ve tadı az da olsa kaçtı filmin. Yine de anlam dolu güzel bir film. Son olarak şunu ekleyeyim; kavga eden o iki gençten biri rahip, diğeri ise bilim insanı olmayı ifade ediyor ya ben o kısmın çok göze batırıldığının ve Bergman'ın bu diyalektiği biraz zorlama bir şekilde filme dahil ettiğini düşünüyorum.
@@veyaai o zaman filmi izlemeden önce hiçbir şey bilmememliyiz. Filmin konusunu, yönetmenini, oyuncularını, nasıl çekildiğini vs vs... Hatta tam bilinmezlik için ilk defa film izlemek gerekir. Filmin ne olduğunu bilmek bile bize neler gösterilebileceği fikrini verir. Sizce bu mümkün mü? Neyse biraz abarttım ama sırf bunu tahmin ettiniz diye filmin tadı kaçmaz bence. Benim bu filmi ikinci izleyişim. Zaten aradan epey zaman geçmiş unutmuşum da tekrar izledim ve ilk tadını veriyor. Sizin kendi görüşünüz artık nasıl tat alırsınız bilemem.
Feminist bir bakışla Bergman'a soğuk yaklaşmadan önce bu filmde yalnızca hayatı erkeklerden ibaret kadınların değil, hayatı kadınlardan ibaret erkeklerin bulunduğunu da unutmayın.
Tek kelimeyle harika, filmin adeta tamamlayıcısı olmuş, kaçırdığım çoğu detay şimdi daha anlamlı bir halde.
Bu film başta olmak üzere, sinemada en sevdiğim tema, duygularını bastırmış bir erkeğin (bazen kadın da olabiliyor) hayatı kaçırdığına ilişkin pişmanlığı ve çektiği acının sonunda arınmasıdır. İnsandan umut kesilmeyeceğine dair inanç vardır bu filmlerde.
Film boyunca kahraman, cocukluk genclik donemindeki kotu anilari hatirliyor, ruyalari ic huzursuzluk ve bazen de korkularinin kaynagi… Onu iyilestiren artik iyi anilari hatirlamaya baslamasidir. Herkes icin uygulanabilir bir yontem!
Çok önemli bir detay daha vardı filmde. Otostopçu olan Sara veda etmeden önce, Isak Borg'e "Gerçek aşkımın sen olduğunu unutma! Bugün, yarın ve sonsuza dek..." diyor. Bence bu söz de kuzeni olan Sara'nın, Isak'ın abisini değil de Isak'ın kendisini daha çok sevdiğini gösteren bir detaydı. Boş beşik sahnesi tam tersini söylese de...
Daha 18 yaşındayım ama bu yaşlı insandaki birçok istek ve sıkıntıyı yaşıyorum. Acı fakat kaçınamadığım gerçeğim...
kaçınmak mı isterdin
@@bilalaltunkaynak4634 mutluluk diye bir şey yoktur acılardan kaçınmak vardır.
Arthur Schopenhauer
rüzgarın şimali doğru.Aslında ben de isterdim herkes gibi yaşamayı ama aklımdan çıkmıyor büyük büyük düşünceler.
@@bilalaltunkaynak4634 Düşündüklerimin büyük olup olmadıklarını bilmiyorum ama beni rahatsız ettiği bir gerçek.
rüzgarın şimali bu dünyadaki her şey rahatsız edici değil mi?Hem varlık hem yokluk.Düşünen bir insan hep rahatsız olur.
İyi geceler. Sam Willis'in sunduğu The Silk Road isimli belgeseli yayınlamıştınız. Eğer ki sakıncası yoksa bunu sitenize veya youtube kanalınıza yükleyebilir misiniz? Şimdiden teşekkür ederim
Bir insanın kendi geçmişine gitmesi - özelikle de bu insan yaşlı biridir çoğunlukla - fikri ilk olarak Charles Dickens'in Bir Noel Şarkısı (1843) adlı öyküsünde geçer. Ve tahmin edileceği üzere o öykünün onlarca filmi yapıldı. Bergman'ın filmine gelecek olursam İsak'ı görür görmez kişisel entelektüel birikimim sayesinde geçmişine gideceğini sezdim ve tadı az da olsa kaçtı filmin. Yine de anlam dolu güzel bir film. Son olarak şunu ekleyeyim; kavga eden o iki gençten biri rahip, diğeri ise bilim insanı olmayı ifade ediyor ya ben o kısmın çok göze batırıldığının ve Bergman'ın bu diyalektiği biraz zorlama bir şekilde filme dahil ettiğini düşünüyorum.
Geçmişe gitmesini tahmin etmek niye filmin tadını kaçırsın.
@@nebennedebaskasibilemez çünkü bilinen şeylerin tadı kaçar , bilinmezliktir asıl çekici olan
@@veyaai o zaman filmi izlemeden önce hiçbir şey bilmememliyiz. Filmin konusunu, yönetmenini, oyuncularını, nasıl çekildiğini vs vs... Hatta tam bilinmezlik için ilk defa film izlemek gerekir. Filmin ne olduğunu bilmek bile bize neler gösterilebileceği fikrini verir. Sizce bu mümkün mü? Neyse biraz abarttım ama sırf bunu tahmin ettiniz diye filmin tadı kaçmaz bence. Benim bu filmi ikinci izleyişim. Zaten aradan epey zaman geçmiş unutmuşum da tekrar izledim ve ilk tadını veriyor.
Sizin kendi görüşünüz artık nasıl tat alırsınız bilemem.
@@nebennedebaskasibilemez teşekkürler biraz fazla naziksiniz
@@veyaai istemeden kaba veya kırıcı olduysam özür dilerim. Açıklama yaptım sadece.
Aşin hanım tüm filmlerde söylediği tek bir şey var.
Kadınlar eziliyor.
Brova bütün sırrı çözdün.
Adam çok iyi yorumluyor
alin taşciyan'ın bergaman'a olan nefreti, hayranlığının üzerinde sanki... konuyu sürekli, yönetmenin "kadın" algısına çekmesi bence yakışıksız oldu.
Feminist bir bakışla Bergman'a soğuk yaklaşmadan önce bu filmde yalnızca hayatı erkeklerden ibaret kadınların değil, hayatı kadınlardan ibaret erkeklerin bulunduğunu da unutmayın.
Filmi tamamladınız tebrikler
Filmdeki freudvari göndermelere değinmeniz çok güzel olmuş, izleyince filmin değeri katlanıyor, emekleriniz için teşekkürler
Kış ışığı bölümünü yayınlayabilir misiniz
Cenazede bile kimse yok!
bergman filmlerini ne kadar sevsem de içerisindeki cinsiyetçilik sinirimi bozuyor
Bende bazen gıcık oluyorum ama Persona filminde biraz toparlanıyor sanki.
Merhaba. Filmde cinsiyetci olarak gordugunuz kisimlar nerelerdi?
1957de çıktığı için böyle olduğunu düşünüyorum. Dünya daha 1960lardaki feminist hareketi ve genel olarak özgürleşme çağını yaşamamıştı
Ya her filmde konuyu feminizme getirmesi yok mu alin in deli olcam . Bi sal bizi abla bi sal ya . Ya da bi ölelim de bi rahatla ya
elestirileriniz cok guzel, paylastiginiz icin tesekkurler👍
Mehmet Açar'a teşekkürler. Anlayan anladı.