Yas ve Umut - Prof. Dr. Cengiz Güleç

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 16 гру 2024

КОМЕНТАРІ • 12

  • @Semiramisssx
    @Semiramisssx 9 місяців тому +2

    Cengiz hocam. Ahmet ve Mehmet hocalarımızla yeniden bir araya gelerek "ne diyoruz ne anliyoruz" formatinda yeni bir program girişiminiz harika olacaktır. Lütfen en azindan 1 sezon bile olsa yeniden gelin bir araya ve büyük bir mirasa daha imza atın. Yalvarıyorum hocam🙏 Bir düşünün.

  • @dogankucukyldz
    @dogankucukyldz Рік тому

    ses az kamera açısı uzak cengiz hoca müthiş saygılar

  • @dusunenkask
    @dusunenkask Рік тому +1

    2. bölüm;
    İnsanoğlu her ne kadar bilim ve modernleşme yolunda ilerlerse ilerlesin her zaman olası bir değişken ile karşı karşıya kalma tehdidi ile yaşamaya mecburdur. Bu nedenle yaşamsal korkusunu yok sayması, anlamının çarpıtılması, unutturulması yerine tanıtılması, normalleştirilmesi, anlamlandırılması gerekmektedir.
    İkincil olarak kullanılan çarpıtılmış sözde motivasyonel olan korku ve ona karşı savaş açma eylemi ise yerini; tecrübe sahibi olarak minik adımlarla ilerlemeye ve umuda bırakmalıdır.
    Şüphesiz yaşamda kalma korkumuzun aktif olduğu bir anda geleceği düşünemeyiz, bir tehlike anında korkumuz ve zihinsel yönergelerimiz ile kendimizi güvene almaktan başka hiç bir şey düşünmeyiz. Güven temel bir ihtiyaçtır. Her gün avlanmadığımıza, dinozorlarla veya diğer hayvanlarla karşılaşmadığımıza, ya da kaosun hüküm sürdüğü emniyetsiz topluluklarda olmadığımıza göre, güven duygusu ile şimdi günümüzü iyileştirmeyi ve ilerletmeyi ve bunun meyvelerini gelecekte yemeyi düşleyebiliriz.
    Aslında kısaca belirtilen güven ihtiyacının sürdürülebilir şekilde karşılanacağına inanmaya başladığımız zaman ve diğer temel ihtiyaçlarımız karşılandığında, karnımız doyduğunda, barınma, sağlık ve güvenlik sağlandığında yaşamın geneline yönelik anlam arayışlarına, güzelleştirme yollarına odaklanabiliriz. Modern diye adlandırılan günümüz dünyasında temel ihtiyaçlarını karşılayabilen ve karşılanacağına inancı olan, bu konu da tereddüt etmeyen, şüphe duymayan, bununla beraber sahip olduğu enerji ile iyileştirme ve güzelleştirmeye yönelik çabalamak isteyen ve hali hazırda çabalıyor olan insanoğlu artık hayatta kalma baz basamağından, yaşama sevinci taşıma hali baz basamağına geçiş yapar.
    Bu iki basamak, geçirgendir, geçişlidir, yaşamımızdaki tehdit ve tehlikelerin değiştiği durumlarda, hastalandırılmamış olan doğal bir zihin (Çarpıtılmış yönergeli cümle kalıpları ile yönetilmeye zorlandırılmamış (Korku Kelimesinin çarpıtılarak kullanılması gibi)) basamaklar arasında esnekçe geçiş yapabilir. Örneğin çok güzel bir iş gününün ardından binilen otobüste yüksek sesle bağırarak küfür eden bir adamla karşılaşılması durumunda, zihnimiz hayatta kalma basamağına geçerek, korku ile yaşamda kalması için gereken davranışları yapar ve tehlike bittiğinde ardından yaşama sevinci haline tekrar geçer.
    Ne var ki burada değinmeden konunun anlamını yitireceği bir aşamaya gelmiş bulunmaktayız. İnsanlık tarihi boyunca bu yaşamda kalma amacına yönelik doğal korku, söz de siyasiler, dindarlar, yöneticiler, para piyasaları, mal ve hizmetler anlamında kullanılagelen bir duygudur. Pek çok şey, bu hayatta kalma korkusunu tetikleyecek sanrıları yaratıp ortaya atarak ve kendini buna karşı tek koruma olarak göstererek varlığını sürdürme amacını taşımıştır ve taşımaktadır. Güvenliğin sağlanması anlamında kurum, kuruluş ve devletler modern zamanda bu ihtiyacı karşılamaktadır elbette ancak atıf yapılan pek çok sanrısal korku ne yazık ki artık insanı yaşatma amacından saparak insanı yaşatma amacını kullanarak varoluşunu güçlendirme (zenginleşme) eğilimi göstermektedir.
    Bu bağlam da ne yazık ki, şans ve nasip konuları da sözde inançsız ve sözde dindarlar tarafından hoyratça çarpıtılmış ve anlamını Arapsaçına çevirmiştir. Ancak şimdi bu derin sularda yüzmek niyetinde değilim. Her şeyin biraz şans biraz da nasip olduğuna inanan birisi olarak, ister şans eseri gerçekleşecek olsun, ister nasibime yazıldığı için gerçekleşecek olsun, geleceğe dair yaşama sevincini aktaracak olan trenin adı ‘Umut’tur. Motivasyon cümlelerinin çarpıtılmış 21. Yüzyıl versiyonunda ‘Korkusuz ol, imkânsızı dene’ yerine ‘Umutlu ol ve en azından bir adım atmayı dene’ denmelidir.

  • @serhatoz
    @serhatoz Рік тому

    muhteşem.

  • @ftherken
    @ftherken Рік тому

    🎉🎉

  • @dusunenkask
    @dusunenkask Рік тому

    En yakın dostum kahve içmeye gelmiş gibi hissetmek. ❤❤

  • @dusunenkask
    @dusunenkask Рік тому

    Böyle videolarda daha neler vardır acaba diye yorumlar okunur, yazdığım bir yazıyı bölüm bölüm ekliyorum;
    1. Bölüm
    Kardeşim Alperen Ağbaş’a adanmıştır.
    ‘Ve sonra…’ diye ekledi ve sustu Berrak. Sessizlik oldu. Herkesi bir heyecan sardı. Berrak’ın ağzından dökülecek cümleleri sabırsızlıkla bekliyorlardı. ‘Seçildim ve atandımmm!’ diyerek tüm sakinliği bozan bir çığlıkla, elindeki kâğıdı havaya savurarak zıpladı yerinden. Annesinin gözleri dolmuştu ve ağzı kulaklarına varacak şekilde açılmıştı. Yüz kasları şaşkınlıkta gizli bir memnuniyet taşıyordu. Babası ise arkasına yaslanıp derin bir nefes çekmişti ciğerlerine. Kardeşleri ‘oh bee..’ diyerek bir alkışa başlamışlardı. Evin içinde alkış sesleri ile birlikte şükran ve sevinç dolu bir atmosfer vardı. Gergin bekleyiş yerini ‘Umuda’ bırakmıştı…
    Olaylar, belirtiler, beklentiler aynı olmasa da, insan türünün ortak ‘Duygu’ alt yapısı vardır. Öyle ki hayatta kalma dürtümüz kendini ‘Korku’ duygusu ile göstermektedir. Korku, insan türünün baş etmek zorunda kalacağı tüm diğer canlılara ve olaylara karşı alınması gereken tedbirlerin yaratım kaynağıdır. En ilkel atalarımızdan itibaren süregelen korku, zihnimizin anlamlandıramayacağı, baş edemeyeceği, baş etmesi için planlama gerektireceği her şeye karşı bir alarmdır. Örneğin kaplan ile insan, hiçbir savunma aleti henüz gelişmemişken karşı karşıya kalmalarının ihtimalleri, insan türünün varoluşuna direk bir tehdit oluşturacağı için, korku duygusu olay henüz gerçekleşmeden tedbir alınması amacı ile hormonları tetikleyip ‘gerekenin yapılması’na dair adım atmaya zorlar. İnsan türü, korkusuzca kaplanlar ile karşı karşıya kalmış olsaydı, şüphesiz şuanda bizler bu dünyada var olmayacak, tükenmiş türler arasında yerimizi alacaktık, yani bizler değil de atalarımız yerlerini alacaktı, çünkü bizler asla var olamayacaktık.
    Korku yaşamda kalma dürtümüzün en ilkel ve her zaman var olacak ana baz duygusudur. Bununla beraber modernleşen insanlık korkuya karşı bir savaş açmış gibi görünmektedir. ‘Korkusuz ol, en iyisini yap’, ‘Korkma, üstüne git’ gibi motivasyonel araç olma niyeti ile atmosfere sürülmüş cümle kalıpları, amaçları olan ‘Motive ettirici güç’ olma özelliğinden çok, korkulması gerekilen yerde korkmamış gibi davranmayı rol yapmak suretiyle öğrenmiş, akıl ehliyetini yitirmişçesine kararlar vermeye odaklanarak ruhu yaralanmış aslında yaralandırılmış bir nüfus oluşturulmaktadır.
    O halde bu hoyratça ortaya atılan cümle çöplüğüne bir neşter atmak ve korkuyu ikiye ayırmak doğru olacaktır. Yaşamda kalma dürtümüze ait ilkel korku; tanınmayan, tanınan ancak daha güçlü olan canlılara, bilinmeyenin yenmemesine, kötü kokandan uzaklaşılmasına, yüksekten korkulmasına, uçamayacağının bilinmesine, su içinde havasız durulmayacağının bilinmesine gibi temel yaşamda kalmaya yönelik davranmaya zorlar.
    Bu korkuya savaş açmak, öz kıyımdır. Bu korku canlılığın esasıdır. Modern zaman insanoğlunu sürekli kaplan, sel, dinozor, kuraklık gibi yaşamsal tehditlerle karşı karşıya getirmediği için, korkular yer yer somut karşılık bulmakta zorlanmaktadır. İnsanoğlu kendine ayrılmış, kapalı ve ihtiyaçlarını nispeten karşılayan çevre içerisinde çok nadiren özsel hayatta kalma korkusunu duyumsar.
    Öte yandan, alışılmış olan alanın dışına çıkmanın yaratacağı bir tedirginlik, ürkeklik, belirsizliğe karşı hassasiyet gibi duygu durumları da günümüzün hap bilgi konseptinde ne yazık ki ‘korku’ olarak adlandırılmaktadır. Çarpık olan bu kelime karmaşası, motivasyonel olarak güven alanının dışına çıkmayı deneyimlemek, adım adım ilerlemek, stratejik planlama yapmak, bilgi sahibi olarak ilerlemek ve öz yetenek ve niteliklerinin objektif değerlendirilmesi gibi tüm basamaklarını ve anlamlarını yok etmek üzere Çınar ağacı gövdesine baltasını vuran bir katil ormancı gibi hoyratça baltasını savurmaktadır.

  • @ibrahimagkavak
    @ibrahimagkavak Рік тому

    👏👏👏

  • @ismailer4924
    @ismailer4924 Рік тому

    Konu cok degerli, konuşmacı hocamz bir o kadar pek kıymetli ve fakat ses yer yer ciddi duzeyde yetersiz.