Aşık olamadı... Aşk yakıp kavurmadı... Hamdı; pişip yanamadı! Şeyhi de yoktu ki, teslim olsun da o kurtarsın! Egosu ağır bastı; aşkı yaşayamadı... Beğendi, ama çok!.. Ne var ki sevemedi... Sevdiğinde yok olamadı... Fenâ bulamadı! “Tevhid” ilmini öğrendi... “Yok”luğu yaşayamadığı için, “aşk”la yanıp her şeyinden geçemediği için, mülhimede kalakaldı! “O”nun tekliğine, şehâdet edebildi sadece!.. Kâh emmâreye düştü, kâh levvâmede gezindi, kâh mülhimeye çıktı; fasit daire mekânı oldu! Tevhidi, hayalinde yaşadı!.. Hayalinde, tek oldu! Avundu! Bazen, hayalindeki teklikten öteye geçemediğini fark edip, levvâmeye döndü... Bazen de tevhid bilgisi ağır bastı, gene mülhimeye çıkardı! Gençliğine geldi, “sözler canlıdır”, gerçeğini göremedi; dilinden, ağzından çıkanla kaderinin nasıl yönlendiğini, anlayamadı! “Bende sevgi yoktur”, sözü pahalıya patladı; “aşk” ateşi yakmadığı için tüm varlığını; teklik hayalinin dalgaları arasında, bir o yana bir bu yana geçti ömrü! Takipçileri de “tevhidin dedikodusu”ndan daha öteye gidemediler elbette! “Aşk” yaşanmadan; “aşk” uğruna tüm varlık feda edilmeden, “vahdet” yaşantısı kesinlikle açığa çıkmaz! TEVHİD BİLGİSİ, ASLA “VAHDETİ YAŞAMAK” DEĞİLDİR! Sevgi nedir bilir misin? Sen sevebilir misin? Meşale gibi yanabilir misin? Mum gibi yanıp, çevreyi karınca kararınca aydınlatırken, için için eriyip tükenebilir misin? Sen, “Allâh”ı sevip, “Allâh”a ermek için, her şeyinden geçebilir misin? Beğeniyle sevgiyi ayırt edecek kadar akıllıca, sevebilir misin? Sevgi akılla olmaz derler... Aptal sevemez; kimi neyi sevdiğini bilemez; değersizden vazgeçemez; sevgiyi dolu dolu yaşayamaz ki! Sevmek için bile akıl gerektir!.. Zekâ değil! Zeki, taktımı bir kere, beğenir ve sahip olmaya çalışır budalaca!.. Parayla, yüzük bilezikle; ev eşya arabayla; tâ ki beğendiğini elde ede!.. İster ki, 40’ta birle tanrısını bile ele geçire!!! Zeki, beğendiğini elde etmek için ne gerekiyorsa verir, ona verdiği değere göre! Çıkarlarına ters düştüğünde, beğendiğini eleştirir; yerden yere vurur! Az değerliyse, ya da beğendiği budala, çok değerli değilse, cüzdanını verir; daha değerliyse, çevresindekileri, yakınlarını, kariyerini feda etmeyi göze alır... Çünkü hırs ve kendini ispat söz konusudur burada. Kargalar bile güler zekânın yaptıklarına ağacın tepesinden! Öylesine değerlendirir, sever ki akıllı “Allâh”ı; kimseyi incitmez, düzenini bozmaz dışından; ama erir mum gibi, yanıp o sevgiyle içinden! Akıllı, karşılıksız sever “Allâh”ı; her hâlinden her şeyinden razıdır; yaşamdan ve geleceğinden hiçbir şey beklemez!.. İnsanlarla kavga etmez; zira bilir onlardakini!.. “Allâh”ı seven, karşılıksız sever; her yerde her sûrette, hiç kayıtlamaksızın! Yarın için de, ne dünyalık ne âhiretlik hiçbir beklentisi olmaz! Sevmeden yanmazsın! Yanmadan erimezsin! Pişmezsin! Ham gidersin ham! Mekânın cennet olur! Zekâ, aklın hizmetinde değilse, kişinin cehennem taşıtıdır!.. Hızıyla, yakış kuvveti doğru orantılıdır! Akıl yeterli değilse, zekâ hüsranın hammaddesi olur! Çoğunlukta zekâ vardır, pek az insanda akıl! İçgüdü ve dürtülerine hizmet veren zekân ile gittiğin yeri kavrayamayacak kadar yetersizsen, yanmaktan seni kimse kurtaramayacak, demektir! Zekâsına güvenerek tasavvufa giren, hüsranla çıkar! Dünyalık şeylere zekânla ulaşabilirsin belki, ama “Allâh”a asla! Zekâ, egona dönük çalışır; akıl ise hakikatinin hizmetinde olur! Zekânla kavuştuğun pek çok şeyi gene zekân ve hırsın, dürtülerin doğrultusundaki davranışların yüzünden çok kısa sürede yitirebilirsin! Kayıplarının nedenini araştıracak kadar aklın varsa geçmişine dön! Geçmişinin muhasebesini yaptığında, hâlâ karşındakileri suçlayabiliyorsan, tedavi kapın el an kapalı demektir! Yanlış yol!.. Bedeninden çıkarak göklere yükselmek, her şeyi havadan seyretmek ve yükselmek ha yükselmek özüne kavuşmak için! Zira, ruh da senin gelecekteki ikinci bedenindir. Ve içinde bulunduğu boyutta aynen bu fizik beden gibi algılanır. Onunla da afâka dönük yaşanır! Doğru yol!.. Kendini, beden veya ruh olarak düşünmekten arınıp, varlığın özündeki bilinç olarak hissetmeye çalışmak... Yani, dışa, afâka, uzaya, göğe yükselmek değil; derûnuna, bilinç boyutunun enginliğine, şuurdaki teklik noktasına inmeye çalışmak düşünü yollu... Kendini yalnızca bir bilinç olarak hissetmeye çalışmak... “Ben”siz olarak!.. Başarabilmenin alâmeti, her şeyi yerli yerinde görüp, her şeyden razı olmak... Tüm oluşları, TEK’in öyle olmasını dilediği için olmuş olarak hissedebilmek!..
Aşk!.. Aşk!.. Aşk!.. İlâhî aşk!.. Allah aşkı!.. Mevlânâ Hazretleri Hz. Şems'te Allah aşkını buldu. Allah aşk ve sevgisi herşeyi güzelleştirir. Düşmanları dost yapar. Kin ve nefreti, sevgi ve muhabbete çevirir. İnsanları kardeş yapar. Tıpkı Osmanlı insanları gibi.. Farklı milletten, renkten, dilden ve dinden insanlar 600 sene boyunca kardeşçe bir arada yaşadı. Osmanlı insanları, Hz. Mevlânâ ve Yunus Emre Hazretleri gibi Allah âşıkları sâyesinde Allah, Peygamber ve insan âşığı insanlardı. Herşeyi ve birbirlerini Allah için sevdiler. Onların mânevî terbiyesinde yetişen, ilâhî okulunda okuyan en câhil, en okuma yazma bilmeyen insanlar bile birer hikmet, sevgi, aşk ve muhabbet âbidesi oldu. Kendisine düşman olanlara bile dostça davrandı. Onları evinde misafir edip ağırladı. Rabbim o aşkı ve muhabbeti milletimize yeniden ihsan eylesin. Önce Allah'ı, sonra da Allah için tüm insanları, tüm varlıkları sevmeyi Rabbim lutfeylesin. Dünya ve ahiret rahatımız, huzurumuz, mutluluğumuz buna bağlı..
Aşikardır Zat-ı Hak, Görmeyi bir dilesen! “BEN”liğidir var olan, Adını silebilsen!.. Düşünürsün ki varsın, Oysa bu varsayımın... Zat-ı Hak’tır varlığın, “NEFS”ini görebilsen!.. ´´Asikärdir Zät-i Hak´´ Obvious is the ONE If only you wish to see It's only the ONE that exists If only you stop saying "ME" You think you have an existence Yet this is only for instanc The one comprises your essenc If only you stop saying "ME`` الأحد الحق ظاهرٌ لو كنت بقلبك تبصر سترى الله بعظمتهِ في كل شيءٍ حاضرْ لو تَكفُفْ عن قولِ أنا لو كنت لذاتك تُنكر لو تفنى عن غير الله ستراه جمالاً وسنا
Hz Mevlana der ki, ASK bizim annemizdir ASK siz olma ki ölu olmayasın , ASK ta öl ki diri Kalasin .ALLAH ASK tir onu ara bul AYETLER ONUN SOZLERIDIR kendini bul ah ASK ah ASK bu kitap MUTIS (cennet yolu kitabi var naci eren)
hayretler icindeyim Türk yapimi bütün islami Filimlerdeki Sahislar sac sakal biyiklar tamamen yahudilerdeki gibi,ne yapiyorsak elimize yüzümüze bulastiriyoruz.cok üzgünüm
Emeği geçen herkese teşekkür ederim
Ne güzel film.Allah razı olsun.İnşallah ölmeden banada kısmet olur Konya'ya gelmek.O aşk insanını ziyaret etmek.
Aşık olamadı... Aşk yakıp kavurmadı... Hamdı; pişip yanamadı!
Şeyhi de yoktu ki, teslim olsun da o kurtarsın!
Egosu ağır bastı; aşkı yaşayamadı... Beğendi, ama çok!.. Ne var ki
sevemedi... Sevdiğinde yok olamadı... Fenâ bulamadı!
“Tevhid” ilmini öğrendi... “Yok”luğu yaşayamadığı için, “aşk”la yanıp her
şeyinden geçemediği için, mülhimede kalakaldı! “O”nun tekliğine, şehâdet
edebildi sadece!..
Kâh emmâreye düştü, kâh levvâmede gezindi, kâh mülhimeye çıktı; fasit daire
mekânı oldu!
Tevhidi, hayalinde yaşadı!.. Hayalinde, tek oldu! Avundu! Bazen, hayalindeki
teklikten öteye geçemediğini fark edip, levvâmeye döndü... Bazen de tevhid
bilgisi ağır bastı, gene mülhimeye çıkardı!
Gençliğine geldi, “sözler canlıdır”, gerçeğini göremedi; dilinden,
ağzından çıkanla kaderinin nasıl yönlendiğini, anlayamadı!
“Bende sevgi yoktur”, sözü pahalıya patladı; “aşk” ateşi yakmadığı
için tüm varlığını; teklik hayalinin dalgaları arasında, bir o yana bir bu yana
geçti ömrü! Takipçileri de “tevhidin dedikodusu”ndan daha öteye
gidemediler elbette!
“Aşk” yaşanmadan; “aşk” uğruna tüm varlık feda edilmeden, “vahdet” yaşantısı
kesinlikle açığa çıkmaz!
TEVHİD BİLGİSİ, ASLA “VAHDETİ YAŞAMAK” DEĞİLDİR!
Sevgi nedir bilir misin?
Sen sevebilir misin?
Meşale gibi yanabilir misin?
Mum gibi yanıp, çevreyi karınca kararınca aydınlatırken, için için eriyip
tükenebilir misin?
Sen, “Allâh”ı sevip, “Allâh”a ermek için, her şeyinden geçebilir misin?
Beğeniyle sevgiyi ayırt edecek kadar akıllıca, sevebilir misin?
Sevgi akılla olmaz derler... Aptal sevemez; kimi neyi sevdiğini bilemez;
değersizden vazgeçemez; sevgiyi dolu dolu yaşayamaz ki!
Sevmek için bile akıl gerektir!.. Zekâ değil!
Zeki, taktımı bir kere, beğenir ve sahip olmaya çalışır budalaca!..
Parayla, yüzük bilezikle; ev eşya arabayla; tâ ki beğendiğini elde ede!.. İster
ki, 40’ta birle tanrısını bile ele geçire!!!
Zeki, beğendiğini elde etmek için ne gerekiyorsa verir, ona verdiği
değere göre! Çıkarlarına ters düştüğünde, beğendiğini eleştirir; yerden yere
vurur!
Az değerliyse, ya da beğendiği budala, çok değerli değilse, cüzdanını
verir; daha değerliyse, çevresindekileri, yakınlarını, kariyerini feda etmeyi
göze alır... Çünkü hırs ve kendini ispat söz konusudur burada.
Kargalar bile güler zekânın yaptıklarına ağacın tepesinden!
Öylesine değerlendirir, sever ki akıllı “Allâh”ı; kimseyi incitmez, düzenini
bozmaz dışından; ama erir mum gibi, yanıp o sevgiyle içinden!
Akıllı, karşılıksız sever “Allâh”ı; her hâlinden her şeyinden razıdır; yaşamdan
ve geleceğinden hiçbir şey beklemez!.. İnsanlarla kavga etmez; zira bilir
onlardakini!..
“Allâh”ı seven, karşılıksız sever; her yerde her sûrette, hiç
kayıtlamaksızın! Yarın için de, ne dünyalık ne âhiretlik hiçbir beklentisi
olmaz!
Sevmeden yanmazsın!
Yanmadan erimezsin!
Pişmezsin!
Ham gidersin ham! Mekânın cennet olur!
Zekâ, aklın hizmetinde değilse, kişinin cehennem taşıtıdır!.. Hızıyla, yakış
kuvveti doğru orantılıdır!
Akıl yeterli değilse, zekâ hüsranın hammaddesi olur!
Çoğunlukta zekâ vardır, pek az insanda akıl!
İçgüdü ve dürtülerine hizmet veren zekân ile gittiğin yeri kavrayamayacak
kadar yetersizsen, yanmaktan seni kimse kurtaramayacak, demektir!
Zekâsına güvenerek tasavvufa giren, hüsranla çıkar!
Dünyalık şeylere zekânla ulaşabilirsin belki, ama “Allâh”a asla!
Zekâ, egona dönük çalışır; akıl ise hakikatinin hizmetinde olur!
Zekânla kavuştuğun pek çok şeyi gene zekân ve hırsın, dürtülerin
doğrultusundaki davranışların yüzünden çok kısa sürede yitirebilirsin!
Kayıplarının nedenini araştıracak kadar aklın varsa geçmişine dön!
Geçmişinin muhasebesini yaptığında, hâlâ karşındakileri suçlayabiliyorsan,
tedavi kapın el an kapalı demektir!
Yanlış yol!..
Bedeninden çıkarak göklere yükselmek, her şeyi havadan seyretmek ve
yükselmek ha yükselmek özüne kavuşmak için! Zira, ruh da senin
gelecekteki ikinci bedenindir. Ve içinde bulunduğu boyutta aynen bu fizik beden
gibi algılanır. Onunla da afâka dönük yaşanır!
Doğru yol!..
Kendini, beden veya ruh olarak düşünmekten arınıp, varlığın özündeki
bilinç olarak hissetmeye çalışmak...
Yani, dışa, afâka, uzaya, göğe yükselmek değil; derûnuna, bilinç
boyutunun enginliğine, şuurdaki teklik noktasına inmeye çalışmak düşünü
yollu... Kendini yalnızca bir bilinç olarak hissetmeye çalışmak... “Ben”siz
olarak!..
Başarabilmenin alâmeti, her şeyi yerli yerinde görüp, her şeyden razı
olmak... Tüm oluşları, TEK’in öyle olmasını dilediği için olmuş olarak
hissedebilmek!..
SELAM cok tskedrm (cennet yolu kitabi var naci eren) beyfendinin mutis guzl kitabi var KENDIMI ORDA TANIDIM tavsiye ederim
Parmaklarınıza sağlık teşekürler 🤲
Reklamlardan gına geldi
Aşk!.. Aşk!.. Aşk!.. İlâhî aşk!.. Allah aşkı!.. Mevlânâ Hazretleri Hz. Şems'te Allah aşkını buldu. Allah aşk ve sevgisi herşeyi güzelleştirir. Düşmanları dost yapar. Kin ve nefreti, sevgi ve muhabbete çevirir. İnsanları kardeş yapar. Tıpkı Osmanlı insanları gibi.. Farklı milletten, renkten, dilden ve dinden insanlar 600 sene boyunca kardeşçe bir arada yaşadı. Osmanlı insanları, Hz. Mevlânâ ve Yunus Emre Hazretleri gibi Allah âşıkları sâyesinde Allah, Peygamber ve insan âşığı insanlardı. Herşeyi ve birbirlerini Allah için sevdiler. Onların mânevî terbiyesinde yetişen, ilâhî okulunda okuyan en câhil, en okuma yazma bilmeyen insanlar bile birer hikmet, sevgi, aşk ve muhabbet âbidesi oldu. Kendisine düşman olanlara bile dostça davrandı. Onları evinde misafir edip ağırladı. Rabbim o aşkı ve muhabbeti milletimize yeniden ihsan eylesin. Önce Allah'ı, sonra da Allah için tüm insanları, tüm varlıkları sevmeyi Rabbim lutfeylesin. Dünya ve ahiret rahatımız, huzurumuz, mutluluğumuz buna bağlı..
Aşikardır
Zat-ı Hak,
Görmeyi
bir dilesen!
“BEN”liğidir
var olan,
Adını
silebilsen!..
Düşünürsün
ki varsın,
Oysa bu
varsayımın...
Zat-ı
Hak’tır varlığın,
“NEFS”ini
görebilsen!..
´´Asikärdir Zät-i Hak´´
Obvious is the ONE
If only you wish to see
It's only the ONE that exists
If only you stop saying "ME"
You think you have an existence
Yet this is only for instanc
The one comprises your essenc
If only you stop saying "ME``
الأحد الحق ظاهرٌ
لو
كنت بقلبك تبصر
سترى
الله بعظمتهِ
في
كل شيءٍ حاضرْ
لو
تَكفُفْ عن قولِ أنا
لو
كنت لذاتك تُنكر
لو
تفنى عن غير الله
ستراه
جمالاً وسنا
Hz Mevlana der ki, ASK bizim annemizdir ASK siz olma ki ölu olmayasın , ASK ta öl ki diri Kalasin .ALLAH ASK tir onu ara bul AYETLER ONUN SOZLERIDIR kendini bul ah ASK ah ASK bu kitap MUTIS (cennet yolu kitabi var naci eren)
Maalesef türbelerde dua,maneviyat olmasi lazimken saticilar yüksek Sesle bagiriyorlar,cuma namazlarinda da icerde namaz kilanlar varken disarda saticilar bagirip namaz kilanlari rahatsiz ediyorlar
Ab batain hn jesy kahan jain jinhen Urdu k ilawa koi zuban smjh na ay
Khud dekhty rhen bay
hayretler icindeyim Türk yapimi bütün islami Filimlerdeki Sahislar sac sakal biyiklar tamamen yahudilerdeki gibi,ne yapiyorsak elimize yüzümüze bulastiriyoruz.cok üzgünüm
Hindi no
Mevlana durbesindegi gibi burda da para hazanmak olandar... Tum mesala parada mi? Mevlanani para isin degil kendin isin sev!!!
Bugün varisi şeyh muhammed muta elhaznevi ks araştır