Şamanizm
Вставка
- Опубліковано 8 лют 2025
- İnsanlık tarihi ile yaşıt olan bir inanış sistemi. Kökleri neolitik çağa kadar uzanan kadim bir öğreti. Din demiyorum çünkü din değil ve yaygın inanışın aksine, ateşe tapmıyorlar. Üstelik hala daha aramızda yaşıyorlar. Gündüzleri; belki bir bankanın gişesinde ya da bir restoranın mutfağında çalışıyorlar. Akşam olup da kendi dünyalarına çekildiklerinde, öte alemin dehlizlerinde geziyorlar.
/ madalyonunbilinenyuzu
#şamanizm #woodoo #ortaasya #mitoloji #dinlertarihi
Kanalınızı yeni keşfettim. Çok ciddi emek ve anlatım yetenegi icice. Yolunuz açık olsun. Emeğiniz yerine ulaşsın.
Çok teşekkür ederiz.
Valla bayılarak dinliyorum sizi! Ne kadar güzel bir anlatım tarzınız var. Bütün eş dost akraba herkese gönderiyorum. Biraz bilgi talep eden varsa buyursun, faydalansın.
Desteğiniz için teşekkürler :)
Çok çok iyi bi bölümdü! Oldum olası ilgimi çekmiştir Şamanizm, çok güzel yerlere değinmişsin, çok güzel bi anlatım olmuş! Elinize emeğinize sağlık! 🧿
Teşekkür ederim
Bir alevi Türkmen olarak yaşantımızda günlük hayatimizda buram buram eski Türk inancinin şamanizm felsefesinin esintileri var diyebilirim.
Eğer bir felsefe dinden uzaksa daha bir sömürülemez ve insancıl geliyor bana , kimse alınmasın lütfen
Size katılıyorum Tufan Bey. Derin ve dallı budaklı bir konu tabii bu. İnanç ve sömürü temalı bir bölüm çekeriz belki ileride.
Altına imzamı atarım
Katılıyorum
❤teşekkürler ,bugün Cüneyt-Yağmur ile bilgi depolama günü idi. Ütünüz varsa kafanızı da ütüleyin 😂,düzelsin ,düzenlensin . Biraz şekle girsin.Teşekkürler🐞🦋
Anlatımınızı çok beğeniyorum mümkün oldukça da arkadaşlarıma kanalınızı tavsiye ediyorum . Başarılarınızın devamını diliyorum 👏
Çok teşekkür ederim. Umarım beraberce, çoğalarak yol alırız.
Emeklerinize sağlık, etimolojiye de ayrıca bayılırım onlara da değinmişsiniz süpersiniz.
Teşekkür ederim. Naçizane bilgiler işte.
Kanala bayıldım! Bir kere gerçek bir insan sanki bana anlatıyormuş gibi anlatıyor :) bu harika! Sonradan görme toplumumuzda yapay zekayı da şuursuzca kullanarak alamsız ve aritmik vurguları normalleştirmeye, dolayısıyla bizi daha da eblekleştirmeye çalışmayan bir kanalım daha oldu :) bu samimiyet, ve dinleyiciye değer vermek bana göre, kendi adıma teşekkür ederim... Keyifle dinleyeceğim tüm videolarınızı, emeğinize sağlık...
Güzel sözleriniz için teşekkür ederiz.
Önüme düştü videonuz tesadüfen. Ses ve hitabetiniz çok iyi. Hiçbir tarafı da kırmadan anlatmışsınız. Yeni de bir kanalmışsınız. Başarılar dilerim.
Teşekkür ederim 🙏🏻
Önüme düştü, sade samimi faydalı.İzledim dinledim,beğeni attım, abone oldum... Din, mitoloji, evrim, felsefe,tarih böyle devam edin lütfen
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Konu yelpazemiz geniş olduğu için her konudan konuşabiliriz. Zaten amacımız, kanalın isminden de anlaşılacağı üzere madalyonların bilinen yüzlerini konuşmak olacak hep.
hocam harika anlatım olmuş... emeğinize sağlık... bir kütüphane dolu bilgi var burda...
Teşekkür ederiz🤓
çok iyi araştırma ve güzel anlatım. Emeğine sağlık.
Teveccühünüz 🙏🏻
Bilgi verdiğiniz için tşk🙏
evet ben de ayavaska olarak biliyorum ama Türkiye'de ölümcül derecede piyasası var "spritüel" çevrede :P
İnsanlar bazı kavramlara karşı aşırı önyargılı maalesef. Ama son iki videodanda rahatlıkla anlayacağımız üzere gündelik yaşamın değişmez parçaları haline getirdikleri davranışların çoğu bu önyargıyla baktıkları konulardan zamanla evrimleşmiş davranışlar. Bilgiye ulaşmak bu kadar ucuz ve zahmetsizken keşke ellerini birazcık taşın altına koyabilseler ve bu gibi durumlara daha geniş perspektiften bakabilseler.
Kesinlikle katılıyorum size. Hepimizi körleştiren yegane özelliğimiz, önyargılarımız. Tek yapılması gereken şey, "istemek"
Her şey parmaklarımızın ucunda artık.
Ayovaska denen çaya ihtiyaç yok ben bundan 20 sene önce ömrümde ilk defa bildiğimiz ada çayı içtim o gece neler neler görmedimki son hatırladığım kalın bir erkek sesinin ada çayı içersen böyle şeyler görürsün diye bağırmasıydı o ilk ve son ada çayı içişim oldu şuan bitki çaylarına çok temkinli yaklaşırım
Ve bu bana doğaya saygı duyduğum için kendimi daha çok sevmeme sebeb oldu 😊
Muhteşem bir anıymış:)
Tebrikler 👏👏👏
begenerek dinledim çok ilginç bir konu
Teşekkür ederim. Kesinlikle çok ilginç bir inanış sistemi.
şamanizm diye birşey yoktur. şaman seçilen vardır. doğru olan budur.
Öncelikle sizlere okyanus ötesinden saygılar..
Bir yıl öncesinde Amerikalı tarihçi, Araştırmacı kızıl dereliler hakkında bir program yapmış tesadüfen TV'de denk geldi ... Amerikan Araştırmacı 6 kızıl derelileri ile orta asyaya gitti. ( Moğolistan) DNA test sonucunda % 98 Türk ve konuştukları dili ise % 67 si dil olarak Türkçe..
İlginç bir bilgi, notumuzu aldık, araştıracağız.
Evet alper bey o yayını bende izlemiştim ve birazdaha araştırdım kızılderililer kendilerinin türk kökenli olduklarından çok eminler ve bunları atalarından öğrendiklerini söylüyorlar
Mükemmel video olmuş elinize sağlık, anneannemin İslamiyet dışı garip inanışlarının sebebi belli oldu 😅
Teşekkürler :)
Hocam cesaretiniz varsa Islam podcasti bekliyoruz🤞🏼
Onu da siz yapın, biz dinleyelim :)
😊
❤❤❤
Tamamen nasıl saçmalayacağıma bağlı diyorsun yani😢
Kimse öyle demiyor ama artık siz ne anlarsanız diyelim:)
Kanaliniz iyi hoş ancak metinleri barış Özcan yazmıyorsa hiç özgün değil. Kendi yolunuzu tarzını bulacağınızı umut ediyorum
Umutsuz yaşanmaz tabii:)
2024 moda Kadıköy şamanı
**1. Gönderi**
---
Gece, İstanbul’un arka sokaklarını yalayarak ilerliyordu. Rüzgâr, çatıların üzerinde kaybolmuş bir feryadı andırıyor; teneke levhalar, görünmez bir elin hışmıyla titriyordu. Şaban, ceketinin yakasını dikleştirirken bileklerinde hissettiği ürpertiye anlam veremiyordu. *Bu şehir bana ait değil,* diye düşündü. Yıllar önce terk ettiği mahalle, şimdi onu bir yabancı gibi karşılıyordu. Sokak lambalarının soluk ışığı altında, Kezban’ın evinin önünde durdu. Kapının tokmağı paslıydı, ama üzerinde taze bir kan lekesi… Ya da öyle olduğunu hayal etmişti belki.
Kezban’ın sesi, zihninin karanlık odalarından birinde yankılandı:
*“Rüyalar gerçeğin gölgeleridir, Şaban. Bazen gölgeler, bedenlerden daha canlı olur.”*
O gece, her şey bir rüyayla başlamıştı. Kezban, çocukluklarının sisler içindeki oyun arkadaşı, şimdi bir şamanın torunu olarak, toprağın dilini çözebilen, ruhlarla konuşabilen bir kadındı. Ama son üç gündür ortadan kaybolmuştu. Şaban, onu bulmak için geri dönmüştü bu mahalleye… Ve belki de, kendisinden kaçtığı şeylerle yüzleşmek için.
Evin içi, Kezban’ın varlığını reddedercesine boştu. Raflarda kurutulmuş otlar, kırık aynalar, duvarda asılı bir kurt kafatası… Şamanizm’in izleri her yerdeydi. Bir köşede, üzerinde garip semboller kazılı bir davul duruyordu. Şaban, parmaklarını sembollerin üzerinde gezdirdi. Aniden, davulun derisi titredi. *Tok* bir ses… Sanki biri, uzak bir dağın eteğinde aynı davulu çalıyordu.
Kapı çatırdadı. İçeri, sırtında gölgeler taşıyan bir adam girdi. Yakası kalkık trençkotu, keskin bakışları… Şaban’ın geçmişinden kopup gelen bir yüz. *Eski bir dost muydu, düşman mı?* Bilmiyordu. Adam, Kezban’ın masasına bir kâğıt bıraktı:
*“O, sadece aracıydı. Asıl savaş, senin ruhunla başlıyor.”*
Kâğıdın arkasında, Kezban’ın el yazısıyla bir koordinat: **41°01' K, 28°58' D**. Şaban, İstanbul’un kalbinde bir mezarlığın adresini buldu. Gecenin saat üçünde, mezarlığın demir kapıları ona açıldı. Ay, mezar taşlarının üzerine düşen çatlakları aydınlatıyordu. İleride, siyah bir pelerine sarılı bir figür… Kezban’dı bu. Ama yüzü, bir maskenin altına gizlenmişti. Maskenin göz çukurlarından akan karanlık, Şaban’ın içine işliyordu.
*“Geri dön,”* diye fısıldadı Kezban’ın sesi. *“Bu yol senin için değil.”*
Şaban, adımlarını sürdürdü. Tam ona dokunacakken, yer sarsıldı. Mezarların arasından yükselen bir figür… Boynuzlu bir maske, ellerinde çıngıraklar. Şaman ayini başlıyordu. Etraftaki ruhlar, bedensiz çığlıklarla dolanmaya başladı. Kezban, maskesini çıkardı. Gözleri, iki ateş çukuru gibiydi:
*“Beni takip edersen, kaybolursun. Ama gitmezsen, zaten kayıpsın.”*
Şaban, nefesini tuttu. Kezban’ın elinde bir hançer parlıyordu. Hançerin ucunda, bir damla kan… Kendi kanı mıydı?
Aniden, trençkotlu adam mezarlığın girişinde belirdi. Arkasında, Şaban’ın çocukluk arkadaşlarından biri daha vardı. Yüzleri, geçmişin ağırlığıyla çizilmişti.
*“Bu oyunu bitiremezsin, Şaban,”* dedi adam. *“Kezban’ın ruhu, bir bedelden fazlası. Ve sen… Sen sadece bir piyonsun.”*
Şamanın çıngırakları çınladı. Yer, Şaban’ın ayaklarının altında açıldı. Düşüyordu… Ama nereye?
---
**Devamı ikinci gönderide.**
---
**2. Gönderi**
---
Düşüş sonsuzluğa uzanan bir kuyu gibiydi. Şaban, bedeninin parçalanıp ruhunun savrulduğunu hissetti. Yere çarptığında çıkan ses, kemiklerinin kırılışı değil, *zamanın* çatırdamasıydı. Gözlerini açtığında, kendini bir ormanda buldu. Ama bu orman, bildiği hiçbir yere benzemiyordu. Ağaçların gövdeleri insan kolları gibi kıvrılıyor, yapraklar yerine deri parçaları sarkıyordu. Gökyüzü yoktu; yerini, dönen bir girdap almıştı. Ruhlar, sessiz çığlıklarla bu girdabın etrafında dans ediyordu.
*Ölüler Diyarı.*
Kezban’ın ona anlattığı efsanelerden biriydi bu. Ruhların, bedenlerini kaybettikten sonra sıkışıp kaldığı bir ara âlem. Şaban, dizlerinin üzerinde doğrulurken, yakınlardaki bir nehrin kenarında peleriniyle oturan Kezban’ı gördü. Maskesi yoktu artık. Yüzü, solgun bir ay ışığı kadar hüzünlüydü.
*“Neden peşime düştün?”* diye sordu, sesi nehir suyuna karışıyordu. *“Buraya ait değilsin. Yaşayanların bedenleri, ruhlarını bu girdapta eritir.”*
Şaban, adımlarını sürükleyerek ona yaklaştı. Nehrin suları siyahtı, ama içinde yıldızlar kaynıyor gibiydi.
*“Seni bulmam gerekiyordu,”* dedi. *“Bana o kâğıdı bırakan… O adam kim? Çocukluğumuzdan tanıyorum onu, değil mi?”*
Kezban’ın gözleri dalıp gitti. Elini nehrin üzerinde gezdirirken, suyun yüzeyinde görüntüler belirdi: Bir gece, on iki yıl önce… Şaban’ın unutmaya çalıştığı o gece. *Çocukluk arkadaşlarından biri-şimdi trençkotlu adam-bir bıçağı gömmüştü toprağa. Kan, ay ışığında parlıyordu.*
*“O gece bir ruhu toprağa hapsettik,”* dedi Kezban. *“Ve şimdi o ruh, beden arıyor. Ben… sadece bir kapıyım. Senin geçmişin ise anahtar.”*
Şaban’ın başı döndü. Çocukluğunun o karanlık sırrı, şimdi her şeyi açıklıyordu. Trençkotlu adam-eski dostu-o cinayetin üstünü örtmek için şimdi Kezban’ın gücünü ele geçirmeye çalışıyordu. Şaman ayinleri, ruhları kontrol etmek için bir araçtı. Ve Kezban… Kezban, bu ruhların dilini konuşabildiği için bir tehditti.
Aniden, nehrin suları kabarmaya başladı. Kara suyun içinden, eller yükseldi. Parmaklar, Şaban’ın bileklerine dolanıp onu çekmeye çalışıyordu. Kezban, pelerininin içinden çıkardığı tütsüyü yaktı. Keskin bir koku yayıldı. Ruhlar, dumanın içinde eriyip çığlıklarla uzaklaştı.
*“Gitmeliyiz,”* dedi Kezban. *“Burada kalamayız. O, senin zayıflığını kullanacak.”*
Ama Şaban’ın zihni, geçmişin girdabına çekiliyordu. O cinayeti hatırlıyordu şimdi. *Çocukluk arkadaşlarından biri ölmüştü-kaza süsü verilmişti. Ama gerçek, toprağın altında çürüyordu.* Trençkotlu adam, bu sırrı saklamak için her şeyi yapabilirdi. Hatta bir şamanın torununu bile feda edebilirdi.
İleride, ağaçların arasından bir ışık belirdi. Işığın kaynağı, ellerinde meşalelerle ilerleyen iki siluet: Biri trençkotlu adam, diğeri… *çocukluktan tanıdığı bir yüz daha.* İkisi de Ölüler Diyarı’na girmeyi başarmıştı. Demek ki Kezban’ın gücünü çalmak için antik ritüelleri kullanıyorlardı.
Trençkotlu adam, Şaban’a baktığında gözlerinde bir zafer ışıltısı vardı:
*“Hepimiz karanlıkta bir şeyler saklarız, Şaban. Ama seninkisi… seni yiyip bitirecek.”*
Kezban, Şaban’ın elini tuttu. Dokunuşu, buz gibiydi.
*“Beni dinle,”* dedi. *“Burada savaşamayız. Ruhların dilini konuşmalıyız. *Davulu* hatırlıyor musun? Semboller… onlar bizi geri götürebilir.”*
Şaban, cebinden çıkardığı ufak bir deftere çizdiği koordinatları hatırladı. Kezban’ın evindeki davulun üzerindeki semboller… Onlar bir haritaydı. *Hem bu dünyanın, hem de ötekinin haritası.*
Trençkotlu adam ve yandaşı yaklaşırken, Kezban hızla tütsüyü yere sapladı. Duman, bir perde gibi yükseldi. Şaban’ın gözleri yandı. Bir anlık karanlık… Sonra kendini mezarlıkta, yarı çökmüş bir mezar taşının dibinde buldu. Kezban yanındaydı, ama nefes alışı zayıflıyordu.
*“Davul…”* diye fısıldadı. *“Sembolleri tamamla… Ritüeli bitir.”*
Şaban, titreyen elleriyle cebinden tebeşir çıkardı. Mezar taşının üzerine, davuldaki sembolleri çizmeye başladı: Daireler, üçgenler, ruhların dilinde yazılmış bir şiir. Her çizgiyi tamamladığında, mezarlığın zemini titriyordu.
Trençkotlu adam ve diğeri mezarlığa girdi. Koşuyorlardı. Ama Şaban son sembolü çizdiğinde, davulun sesi yükseldi. *Tok, tok, tok…* Sanki görünmez bir el, zamanın çarklarını döndürüyordu.
Kezban’ın gözleri kapandı. Bedeni, rüzgârda savrulan bir yaprak gibi sallandı. Şaman ayini tamamlanmıştı.
Trençkotlu adam dondu. Ellerindeki meşaleler söndü.
*“Ne yaptın sen?”* diye hırladı.
Şaban, Kezban’ın bedenine sarıldı.
*“Geçmişi gömdüm,”* dedi. *“Hem seninkini, hem benimkini.”*
Mezarlıkta bir sessizlik çöktü. Sonra, yerin altından bir uğultu yükseldi. Ruhlar, bedenlerini almış gibi mezarlarından çıkmaya başladı. Trençkotlu adam ve yandaşı, çığlıklar içinde görünmez eller tarafından sürüklenirken, Şaban Kezban’ı taşıdı. Onun nefesi, artık bir rüzgârdan farksızdı.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Kezban’ın evine döndü. Davul, sembollerle kaplıydı. Şimdi anlıyordu: Bu davul, geçmişi ve geleceği birleştiren bir köprüydü. Ve Kezban… o köprünün bekçisi.
Kezban gözlerini açtığında, Şaban’a baktı:
*“Ruhlar affetmez,”* dedi. *“Ama unuturlar.”*
Şaban, pencereye yansıyan kendi siluetine baktı. Belki de unutmak, affetmekten daha insaniydi. Dışarıda, İstanbul uyanıyordu. Sokaklar, yeni bir günün gölgelerini taşıyordu.
---
**Son.**
---
Sihirli Mantar
Ayin degil, seramoni…
Az yavaş konuş be reis
Elimde değil İrfan Bey:)
...
Satanist.olmak muslumal.olmakdan.mantiklidir😂
Tengris ya da şamanist olan kimse nasıl müslüman olabilir
😂😂😂
Batıl inanç oldunu nereden öğrendiniz.Batıl olmayan dinlerden batıl tarafı nedir.