Dücane cündioğlu'na gösterdiği ahlaktan ve edebten dolayı tesekkur ediyorum. Hadsizliğe/edepsizliğe karşı duruşu takdire şayandı. Buna ek olarak Ahmet Arslan'a karşı olan hürmeti de ayrı güzeldi.
Bilmiyorum, Arslan'a edep, ihlâl-i edeptir bence. Neyse, bazı kalıpları aşarsanız, Romanyalılardan, Belaruslulardan, Sırbistanlılardan bir farkınız olduğu hisseder, belki ona göre yaşarsınız. Saygılarımla.
Sıradan davranışlara yönelmek kendi kişiliğinizi yansıtmanıza mani olur. Ben de dahil bir çok insan 1:17:50 'deki çocuğa haddini bildirirdi. Dücane hoca çok zarif, nazik bir insan; bir kez daha hayran oldum vallahi. Ne kadar sakin kalmış. Çok yaşayın hocam, sizden çok şey öğreniyorum.
@@michaelbinvito Ya hakîkat yamyam olduklarıysa diyor, Dücane Hoca da "arkadaşım sevgiden bahsediyorum" deyince "ya bırakın ne sevgisi" tarzı bir laf ediyor.
İki kıymetli adam. Dücane Hoca'nın Ahmet Hoca'ya olan saygısı, nezaketi tartışılmaz. Çünkü esas itibariyle aynı noktadan çıkıp farklı istikametlere ulaşmış olsalar da konuşmada da bahsettiği gibi, dini arkaplanı olan biri Ahmet Hoca. Hatta Urfa'daki muhafazakar günlerini en mutlu günleri olarak anlatır. Dücane Hoca bu yüzden 1:19:12 de bundan bahsediyor. Ahmet Hoca mağarayı eleştirme hakkı kazanmıştır demesi bundan mütevellit. Bizi mutluluğumuzdan etse dahi hakikati aramaktan vazgeçmeyen herkese selamlar...
Ahmet Arslan başarılı biri. Fakat derinliği yok diye düşünüyorum. Dücane Cündioğlu ise fevkalade derin bir insan. İlk dinlediğim günden beri kendimi hep çok yakın hissettim. Özellikle fikri anlamda değişimini, dönüşümünü temaşa etmek, çok büyük keyifti benim için.
Bu videoyu yaklaşık bir yıl önce izlemiştim, bügün bir daha izledim. Şunu fark ettim o zaman ki analizlerime şuankiler arasında büyük farklılıklar var. Değişime şaşırmıyorum, ancak o zaman ki düşüncelerimi yadırgadım.
4 роки тому+10
Bugün böyle düşünmenizi sağlayan da bir zamanlar sahip olduğunuz düşüncelerdir. Yadırgamamak lazım, ne duyguları ne de düşünceleri. Gelişimin bir parçası hepsi.
Zaman ve mekan baskısı bu iki hikmet sahibini biraz zorladı. Yinede ülkemizde bu tip hocalarla yeni düşün öncüleri yetismesinde çok önemlidir. Teşekkürler
Dinsizin dik âlâsıyım, ama nedense Dücane Cündioğlu' nun ağır başlı, nezaketini bozmayan tavrı ve üslubu; Ahmet Arslan' ın alaycı, tepeden bakan ve kaba bulduğum anlatım ve bakış açısından daha çekici geldi.
Ben Ahmet Arslan'ın kaba bir anlatım tarzının olduğunu hiç düşünmüyorum. Gayet açıksözlü bir şekilde anlatıyor ne anlatacaksa ve gerçek bir entelektüel böyle olur. Lafı evelemek gevelemek, üstü kapalı, imalı bir şekilde konuşmak çok sıkıcı bir anlatıma neden oluyor. Tıpkı İlber Ortaylı'nın yaptığı gibi mesela. Ahmet Arslan ve Celal Şengör gibi adamlar gayet aptalca bulduğu şeye aptalca diyebiliyorlar. Bizim ülkede bu tarz anlatımlar hakaret gibi anlaşılıyor ama hakaret değil. Çünkü bu kelimelerin bir anlamı var. 'Aptalca' ile 'bence yapılması doğru değil' aynı şey değil çünkü. Avrupalı ve Amerikalı bu anlatım tarzına sahip çok fazla bilim adamı dinledim ve okudum ama Türkiye'de pek fazla bulunmuyor. Olanların da kıymeti bilinmeli. Mesela bir peygamberin ya da toplumların değerli gördükleri din adamlarının yaptığı yanlışları, toplumdan gelecek tepkileri önemsemeden sert dille eleştirebilmek sadece gerçek entelektüellerin harcıdır. Burada yumuşatmaya ihtiyaç duymak nezaket değildir.
@@socratesmartinez1013 Haklı olabilirsin biraz. Ama şahsi görüşüm söylenen sözlerin içeriğinin üslupdan çok daha önemli olduğu. Sadece güzel sözler söyleyen ama söylediklerinin içi boş olan çok fazla çakma aydın var ülkede. Üzerine bir fular atıp 'aman efendim sepet efendim' diyerek kibar ama anlamsız sözlerle köşe yazısı yazan herkes aydın sanmaya başladı kendini. Çünkü onların çevrelerinde de onlara gerektiğinden fazla değer veren, söylediklerinin çoğunun doğru olmadığını, bilimle örtüşmediğini anlayamayan hayranları oluyor. Şunu söylersem bu kesim darılır, bunu söylersen şu kesim tepki gösterir düşüncesiyle bütün konuşmaları imalı, üstü kapalı, anlamlı gibi görünüp aslında tamamen anlamsız oluyor. Ahmet Arslan direkt bir dille konuşuyor. Ben bunu kaba bulmuyorum. Aksine daha gerçekçi bir anlatım tarzı bu. Richard Dawkins konferanslarda argo küfür falan ederek konuşuyor. Bu çok büyük bir sorun değil. Ahmet Arslan Celal Şengör gibi adamlar gerçekten çok ilginç ve bilgili insanlar. Değerleri bilinmiyor. Değeri bilinmeyen kendileri değil, çok önemli konularda çok önemli bilgiler veriyorlar ama bunun farkında olan çok az kişi var.
Videoyu izlemeye başlayıp, sonuna kadar başından kalkamadım. Yarını görebilmek adına ucundan kıyısından felsefe öğrenmek gereklidir diye düşünüyorum. Hoş, bir yarınım var mı yok mu, o bile belirsiz. Seviyeli bir program ama izleyicilerin tutumu fazlasıyla tartışmaya açık. Dakika 1:39:28 gerçekten çarpıcı bir vurgulama olmuş, Paylaşım için teşekkürler.
Dücane bey geçtiğimiz günlerde 40 yıldır savunduğu değerleri artık savunmadığını açıkladı. Kendisini bu cesaretinden dolayı kutluyorum. Koskoca bir nesil onun dine bakışı ile gelişti, çok saygın bir yeri vardı ama o bunları önemsemedi. Ülkemizde değişebilen gelişebilen düşünür o kadar az ki. Hepsi sadece oluşturdukları kimlikleri koruma üzerine fikir üretiyorlar. Son olarak şunu söylemek istiyorum arkadaşlar Din ile felsefeyi birleştirme gayreti beyhudedir. Dinde akıl yürütme diye bir şey söz konusu bile olamaz. İnsan evrendeki varlığının küçüklüğünü düşündükçe inanır, inanır ki evren benim için yaratılmıştır fikriyle huzur bulsun. Ama ne evren insan için yaratılmıştır ne de insan evrenin merkezindedir.
Kimin din ile felsefeyi birleştirme çabası içerisinde olduğunu bilmiyorum ama ortaya koyduğunuz şu önerme yanlış: "Dinde akıl yürütme diye bir şey söz konusu bile olamaz." Çünkü bu önermede sizin subjektif din algınızı baştan doğru kabûl edip, onun üzerinden çıkarım yapmışsınız. Öncelikle "din nedir? din, benim bildiğim şey midir?" sorusuyla temelden almanız gerekirdi. Son olarak şu söylediğiniz şey "İnsan evrendeki varlığının küçüklüğünü düşündükçe inanır, inanır ki evren benim için yaratılmıştır fikriyle huzur bulsun." dinin değil, psikolojinin konusudur.
Ducane bey ahmet hoca turkiyenin yuz aklari bu insanlarin kiymetini billelim kitaplarinizin tumunu aldim baslamaya cesaret edemiyorum biraz videolarinizi takip edip birazda tarih okuyup hayatlan bagimi koparip oyle baslamak istiyorum
Dücane Hoca'da Nietzsche'dekine benzer bir patoloji ve aynı zamanda tutku görüyorum. Dermanı olan dert patolojinin kendisi olsa gerek. Çabasının da mutlaka toplumda karşılık bulacağına inanıyorum. Çünkü tam yeri ve zamanıdır. Anadolu aydınlanmasının yadsımacı tutumunu kırıp seviye atlatacak tutum budur. Umarım inatla devam eder.
@@UmutSakalloglu kıyaslama yapmak istemem ama nesnel düşüncenin iyileştiriciliğini bilen biri olarak Ahmet Hoca’ya kendimi kişisel olarak daha yakın buluyorum. Ama İkisi de aklımda ve ruhsal dünyamda doldurdukları boşluklarla iyileştirici olabiliyor. Bendeki etkisinden de öte çabalarının toplumsal halde nereye düştükleri ve neleri tetikleyip iyileştirdikleri önemli. Bunu ölçecek donanımda değilim ancak, Dücane Hocanın çalışmalarının hitap ettiği akıllar vesilesiyle aydınlanmaya kendi dili ve lügatından derinleri çok kazıyarak (ki bu kimisine belki lüzumsuz gelir ama bence lüzumludur) önemli katkılar sunduğunu düşünüyorum.
Ben de Ahmet Hoca'ya daha yakınım. Cündioğlu önemsiz demek istemem, pek çok insanı düşünmeye, sorgulamaya sevk ettiğini biliyorum; ki toplumda ikisinin de karşılığı var. Gerçekten de tam Aristo ve Platon gibiler. Aristo'da olduğu gibi, diyalog ve rasyonel düşünce arayışında Ahmet Hoca çok değerli Türkiye için.@@tabularasa1263
pazardan adam toplayip getirseler, buradaki dinleyicilerden daha terbiyeli ve usturuplu bir kitle olustururlardi. her iki "hoca" adina da utandim. kesinlikle 'bilgi karsisinda takinilan tutum' bilgiyi kazanmaktan cok daha onemlidir.
Boyle bi şikayetçi yorum yapiyosaniz eğer dakika da bildirirseniz iyi olur çünkü millet aciyor videoyu sonra direk yorumlari aciyor goremiyor. Iyiaksamlar
Bahsettiğiniz gibi bir tutumla zaten bir bilgi kazanımı olamaz, olsa bile bu bilginin değerlendirilmesi doğru şekilde sağlanamaz. Hocalar felsefenin halktaki karşılığıyla yıllardır burun burunalar. Çok üzüntü duyduklarını ya da gocunduklarını sanmıyorum.
Memento Mori, 9 ay önce > "Bir yanda şiveli konuşması, komik olma çabası, kendince alaycı üslubuyla itici ve sığ bir profil sergileyen Ahmet Arslan. Diğer yanda her şeye rağmen sabrını ve nezaketini koruyan Dücane Cündioğlu. Dücane, resmen seviye ve üslup dersi vermiş..."
Felsefe ve Biz (Müslümanlık, İslamiyet vs..) bu iki başlık yan yana gelip bir de tartışma konusu olması çok tuhaf. Felsefenin amacı, ilk tahlilde; din olmadan hayatı anlamlandırma çabasıdır. İnananlar için sorun değildir. Gideceği yer, geldiği yer bellidir. Bugün hangi inanan kişiye sorarsanız sorun, size çok güzel cevap verebilir. Fakat İnanmayan kişi bu cevabı ölene kadar aramak ile mükelleftir. O cevabı bulmak önemli fakat daha değerli olan şey ise yolda olmaktır. Yol terbiye eder.
İlk ayet oku Kuran’da diyorki yeryüzünü gezin nasıl yarattığımı araştırın Kuran’da birçok bilimsel ayetler var Demir evren genişlemesi aslında geçmiş medeniyetlere baktığımızda insanlar bugün yerleşik hayata geçmesi modern bir toplum olmuşsa bu gelen peygamberler sayesinde ama tarihsel olarak tarihi isimler verilir kişilere
Her şeye gülen ve her şeyi alkışlayan bir kitleye hitap edilince ortaya böyle bir şey çıkıyor maalesef. Ahmet arslan da bazen tribüne oynayarak hata etmiş ancak yine de bu hocalar daha iyi bir ortamda daha güzel bir tartışma yapabilirlermiş.
bir kez daha kani oldum ki inanmamayı bir önkabul olarak benimseyen insanların konu ne olursa olsun laçkalaşmak ve konuyu dine ve tanrıya getirip dayandırmak gibi bir rahatsızlıkları var. felsefeye adanmış koca bir ömrünüz olsun ama sonunda sırf izleyenlerin alkışını almak için dine ve tanrı üzerine oynayın. ne kadar acı.
Neye göre kime göre ? Meselâ bu sözü söyleyen yolsuzluk yapan milletvekili ve felsefeci Francis Bacon. Ya da Heisenberg'in doğa bilimlerinin azı ateist derinlemesi de tanrıya götürür sözü. Meselâ buna da katılıyor veya katılmıyor olabiliriz. Ancak bunlar kişisel görüşten öte birşey değil. Deneye ve gözleme dayanmaz, mantık üzerine kurulu değildir. Sen tanrıya inanıyorsun, Nietzsche inanmıyor sen ondan çok mu felsefe biliyorsun ? Veya sen tanrıya inanıyorsun, hawking, c.sagan, tyson vs. tanrıya inanmıyor. Sen onlardan çok mu doğa bilimlerini biliyorsun ? Kısacası anlatmak istediğim bu ve benzeri sözler sadece kişisel bir düşüncedir, ötesi değil. Bir hakikatte dayanmaz.
Konuşmanın odağı ve taraftarı daha çok Ahmet hoca olmasına rağmen, Dücane hoca karşı çıkışlarında tamamen haklıydı.Yunanistan hayranlığını da bugün hala anlayabilmiş değilim...
dücane hoca sağlam argümanlar ileri sürerken , ahmet hoca kendini savunurken tribünlere oynuyor Dücaneye katılıyorum ahmet hoca kategorik olarak dini reddediyor birşey ürettiği yok felsefeye dair
İkisi içeride konuşmuş Ahmet hoca - lafı fazla geveleme tamam mı ? Dücane hoca- tamam hocam konuyu dağıtmadan anlatırım Ve başladı Ahmet hoca - offf bu adama laf geçiremiyoruz
Bi ara caner taslaman muhabbeti ve cündioğlunun bunu söyleyen çocuğa atıfta bulunarak hikmet edeple başlar sözleri vardı. Videoda bulamadım, kesildi mi?
Konuş, dinle, anla, kabul etme, et, karşı çık vs. Bunları yap. İstediğin kadar yap. Ama çalıp, çırpıp, yalan söyleyip, hakikatleri çarpıtıp bunu halka satma. Bu sözlerim siyasilere.
Duygusal, babasina atasina saygili, bagli ve seven Ducane hoca ile tamamen gercekci, olgulara önem veren, atasini milletini kutsallastirmayan hatta elestirip dalga gecebilen Ahmet hocanin fikirlerinin catismasinin tek sebebi bu duygusal farktan kaynaklaniyor ve bence Ahmet hocanin fikirleri daha dürüst duygular ile degil mantik ile düsünmek lazim.. insanlari kirmadan incitmeden fikir beyan etmek onlara birsey ogretmez sadece sizi sevmelerini saglar....!!!!
İlk tespitim şu ki bizim toplumda bu tarz bir tartışma ortamının verimi fazla olmuyor. Yani burada ne Dücane Hoca ne de Ahmet Hoca aslında birbirini tam anlamıyla yıkacak sert fikirleri kullanamamış. Sebebi de tanış olmaları, olmasalardı da bu tartışma zaten seyirci sebebiyle veya kibirlenme sebebiyle güç yarışına dönerdi. Diğer tespitim ise Ahmet Arslan'ın din hakkında detaylı konuşmaya biraz yüksünmesi oldu bu da bence seyirci sebebiyledir. Adamın dediklerinden sonra alkış veya gülme gelince hoca anlattıklarının arka planının da anlaşıldığını düşünüp veyahut alkışlarla tatmin olup yine büyük ama arkası doldurulmamış, seyirciyi güldüren tespitlerle ilerledi. Sona doğru yine özüne döndü, açıklamalar ile ilerledi. Son tespitim ise Dücane Hocayı daha önce bir veya 2 kere dinlemiştim. Fikirlerini ve tavrını ikiye ayırıp sadece tavrına yorum yapacağım. Tavrı da düşüncelerini süzdürdüğü süreçtir. Bu süreçte heyecana, sinire veyahut kibire yer vermeyişidir. Yani ne ad hominem'e ne straw man'e ne rütbe avantajına başvuruyor. Tabi farklı ortamlarda da bu erdemini koruyabiliyor mu bilmiyorum fakat bu tartışma ortaminda "hakikat yamyam olmalarıysa" diyen zirzopu orada rezil etmemesi bile büyük erdemdir. dn: Videoyu Ahmet Hoca için açtım. Dücane sebebiyle devam ettim. Bunda sebep seyircinin tartışma kültürüne sahip olmaması sebebiyle Ahmet Hocayı seviye olarak aşağı çekmesi Dücane'nin fikri bana uymasa da eleştirel ve bilimsel bakmayı ve öyle kalmayı bilmesidir.
1:16:00 civarlarında ''ya hakikat yamyam olduklarıysa?'' diye atlayan arkadaş kendisinin bilgisine haiz olmadığından çok yanlış yerde bulunuyor. İnsanın önce kendini bilmesi, bir irfan sahibi olması lazım.
Güzel bir söyleşi olmuş, emeği geçenlere teşekkürler. Ahmet hocanın alaycı tavrı ve isim kullanmak yerine zamir ifadeleri kullanması, Cündioğlu’na seyirciyi güldürerek üstünlük sağlamaya çalışması taşıdığı bilgi ve ünvana yakışmamış. Cündioğlu ise pratik cevaplar konusunda kendisini geliştirmeli.
1) Yunanda peygamber olmadığına dair delilimiz nedir? Biz her gönderilen peygamberi biliyor muyuz? 2)Şeriat hukuk değildir diyor şeriatta özel mülk yoksa kuranda özel mülke dair onlarca ayetin ne işi var ve islam fıkhında binlerce hüküm neden var ?
Ahmet ARSLAN dedi ki: Şeriat bir hukuk değildir. Videonun sonlarındada dedi ki : Hyristiyanlık daha çok şiirdır , islamsa daha çok hukuktur. Siz ne anladınız ???
İncilde devlet yönetimi ile ilgili çok emir yok. Ahlaki tavsiyeler duygusal sözler falan var. Tevrat da tam tersi devlet nasıl yönetilecek toplum kurallari ne olacak günlük hayatta ne yapılacak her şey kurala bağlı. Kur'an ikisinin arasında.
Dücane çok derin bir adam; Ahmet hocayı da severim ama kendisini bir filozof olarak kabul etmem zaten kendiside der ben filozof değilim diye Ahmet hoca felsefe tarihçisidir, Ahmet hocanın konulara çok gerçekçi baktığını söyleyemem, Yunanı adeta sütten çıkmış ak kaşık noktasına getiriyor din yoktu falan filan diyor romantiktir bir görüş bu, kendisi gerçekçi konuştuğunu zannediyor ama gerçekçi değil romantik konuşuyor; Yunan da dinin dik alası vardı ama onların dini tek tanrılı dinlere benzemiyor bu bir gerçek, putperest bir inanç var, buna mukabil Dücanenin bu komplekslerden arınmış tamamen olaya soğukkanlı gerçekçi bakışına bende katılıyorum, Yunanlılar da insan ve onların da dini var peygamber yerine geçecek Homerosları var; mitolojileri var, açın okuyun Platonu, Aristoyu ikide bir Homerosdan alıntı yaparlar, o kadar da çok abartmamak lazım Ahmet hoca Yunana tapıyor adeta...
1.13 ve sonrası dücane tam vuruşunu yapıyor. ülkenin Gercekleri.👏👏👏👏👏👏👏 salondan biride iki kitap okumamıştır Ducaneye birak sevgiyi diye cevap vermeye kalkışıyor.
BOKTAN BİR GÜN (AHMAKİZM) Mutlu bi’ şekilde uyanırsın. İçinde sebebsiz bir mutluluk duygusu olur. Uyandığın zaman, yaşadığın bu duygunun üzerine düşünmeye başlarsın. Aklına 2 aylık ödeyemediğin kira borcu gelince 5 dakika önce yaşadığın mutluluk sevinci, anne küfrüyle yer değiştirir Bi’ güzel kahvaltı hazırlarsın kendine. Çayına iki şeker atıp karıştırıp bi’ yandan pencereden insanları izlersin. Fahriye Teyze’yi, kedilere yemek verirken görünce içinden "İnsanlık ölmemiş lan!" dersin. 5 dakika sonra Fahriye Teyze’nin elinde taş, köpekleri kovaladığını görünce "Tamam lan! Sadece kedileri seviyormuş.” dersin. Çayından bi’ yudum alınca "Bu ne ara buz gibi oldu amk?" dersin. Wp'dan gelen sahte "Günaydın.” mesajlarına "Götü kalkmış." demesinler diye cevap vermek zorunda kalırsın. Kol saatine baktıktan sonra, işe gec kalmamak için alelacele evden ayrılırsın. Sokağı süpüren Gamze Teyze’ye, gülerek selam verdikden sonra bi’ eliyle memesinin açık kalmış yerlerini kapattığını görünce bi’ garip olursun. İlaç almak için eczaneye girersin. 3 kişinin sırayı beklediğini görünce kendi yerini alıp, sıranı beklersin. 5 dakika sonra arkana bakınca, eski sınıf arkadaşın feminist İpek'i görürsün. İçinden "Haaasiktir lan!” dersin. Göz göze geldikden sonra "Hadi bana yer versene, öküz olmadığını kanıtlasana.” diye gözünün içine böm böm baktığını görünce, hafif bi’ sırıtışla kendi yerini verirsin. İlacını aldıktan sonra, eczaneden çıkarsın. Uzaktan Faruk Abi’ye, bi’ selam çakarsın. Eliyle “Fermuarın açık kalmış, oğlum " uyarısını aldıktan sonra kızarmış yüz ifadenle fermuarını kapatarak sanki bi’ şey olmamış gibi yoluna devam edersin. Atıştırmalık bi' şey almak için Remzi Dayı’nın bakkalına gidersin. Remzi Dayı bayağı koltuğuna yayılmış, tüplü televizyonunda kadın boksçuların kavgalarını izliyorken, üzerinde son kullanma tarihi yazısını bualamadığın keki gösterip, parayı masanın üzerine bırakırsın. Bu arada bi’ şeyi fark ettiniz mi? Neden iki kadın sokak ortasında kavga ederken bu şiddet oluyor? Haberler bu tarz videoların arkasına gerilim müziği koyarak bize bunun kötü bi’ şey olduğunu söylüyor ama iki kadın sokak ortasında değil de bir ringde birbirlerine kafa göz dalmalarını bi’ yarış olarak bakarak utanmadan alkış yapıyoruz, burada bi’ saçmalık yok mu? Neyse, ben otobüs bekliyorum, şimdiye gelir. Siz bunun üzerine bi’ düşünün ama. Hüzünlü bir şarkı eşliğinde hikayemize devam ediyoruz. (Ados-Ahmak) Belki de her şeyden bunalmışlığın bi’ göstergesiydi otobüste en arka koltukta oturup cam kenarından insanları izlemek. Şehrin gürültüsünü duymamak için kulaklıklığı takarak yüksek sesle müzik dinlemek. Toplumun oluşturduğu baskılar yüzünden aniden kaçıp gitme isteği. Bi’ anlık gaza gelinip yapılmış hatalar, pişmanlıklarla dolu geçen yıllar. Düzensiz bir sistemde, bir düzen oluşturarak yaşama tutunma çabası. Renkli umutlarını siyah takım elbise giyerek, siyah asfalt üzerinde işe giderek, aylık maaşa satmak. Sonuç: Sadece kan pompalayan bir kalp, sırıtan yüz kasları, gülümsemeye gardiyan kesilmiş hüzünlü hatıralar, durduk yerde başlayan ağlama krizleri, yemeklerin mezesi olmuş intihar ilaçları, aklını kemiren parodoks sorular. Sisteme geri dönmen için yazılmış reçeteler. Mutlu bir hayatının olduğunu sana empoze eden televizyon programları. Uyuman için nini söyleyen haber spikerleri, daha fazla tüketerek sistemin kölesi haline getiren reklamlar. Takvime bakmaya ihtiyaç duymayacağın bir yaşam rutini. Hayatının ne kadar değersiz olduğunu küfür gibi yüzüne vuran trafik. Deli olmana neden olaçak korna sesleri ve bunlar yetmezmiş gibi, kendini Tanrı sanan şeref yoksunu patronun koltuğuna yaylanarak işe 5 dakika geç kaldığın için seni azarlaması ve bi’ yandan söyledikleri sikinde olmasa bile üzgün bir surat ifadenle yere bakarak hayatını sorgulamak. “Ben böyle sistemin ta anasını sikerim!” diye kapıyı suratına kapatmayı çok isterdim ama iki aydır ödeyemediğim kira borcum, zorunlu olarak sırıtarak kapıyı kapatmaya ikna eder. -Adem, yine mi patrondan fırça yedin? Tanıştırayım, iş arkadaşım Mete. Kendisi karaktersiz olmakla beraber omurgasız biridir de. Patrona daha iyi gözükmek için satamayacağı iş arkadaşı, yapamayacağı kahpelik yoktur. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, hayatı boyunca bir tek felsefi soru üzerine kafa yormayan, toplumun onayladığı inançların üzerine hayatını sürdürün biridir. Toplum tarafından dışlanılmak en büyük korkusudur. Bu korku yüzünden "iyi insan" taklidi yapmak yeteneğini olabildiğince geliştirmiştir. Vasıfsız görünmemek için din, siyasi parti, takım tutmaktadır. Bu tip insanların hayatı iki söze sığabiliyorken, (yaşadı ve öldü) sözlerini hiç kesmezseniz saatlerce ahlak kurallarından, (ki o kurallar apış arasından öteye geçemeyen kurallardır) cinsel hayatlarından bahsedip dururlar. Birilerinin başarısını, güzel/faydalı işler yapan insanları gördükleri zaman tahammül edemezler, hemen kötülemeye/karalamaya başlarlar. Daha sonra içlerinde "BİR SİKE DERMAN OLAMADIN!" Diye haykıran vicdan sesini susturmak için saatlerce televizyon izleyerek, ezilen insanlara bakarak kendilerini rahatlatırlar. Ve bu rahatlığı Mete'nin yüzüne baktığım zaman görebiliyordum. +Bi şey mi dedin, Mete? -Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum. Metenin elinde kitap görünce bir an şaşkına dönmüştüm. Mete: kafasına silah dayasanız bile kitap okumayacak insandır. İstemsizce gülümsemeye başladım. +Kitap mı okuyorsun sen? -Evet, kişisel gelişim kitabı okuyorum. Buse hanım tavsiye etti de sen neden sordun? +Tamam, şimdi anlamış oldum, neden kitap okuduğunu. Zaten sizin gibi insanlar kitabı: para, am, cenneti kazanmak için okurlar. Yoksa, gerçekleri öğrenmek için asla elinizi kitaba sürmezsiniz. Okuduğunuz masal kitapları, izlediğiniz aşk dizileri sizleri yalanlarla, masallarla uyutarak, kendi sistemlerinin kölesi haline getiriyor. Ve sizlerde uyuyorsunuz. Çünkü kendinizle, gerçeklerle yüzleşmekten, "hayır" söylemekten korkuyorsunuz. Hakketmediğinizi düşündüğünüz hayatı bile hakketmediğinizi düşünüyorum. Çünkü, haketmediğiniz hayatı bile hakedecek bir şeyler yapmıyorsunuz. Yaptığınız tek şey sadece tüketmek. Gelecek nesillerin umutlarını mahveden sisteminizde, beni tiksindiren 3 şey var. Ezbere, sadece kendi çıkarlarını düşünmek üzerine kurulu okul sisteminizden, savaşmayı, kan dökmeyi kahramanlık sanan vatan sevginizden, ahlakı sadece bacak arasında gören zihniyetinizden tiksiniyorum bu bir! Yapmacık, sahtelik dolu ilişkilerinizden. Güzel sözlerin arkasına sakladığınız iğrenç niyetinizden, yere göğe sığdıramadığınız o egonuzdan iğreniyorum bu iki! Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu üç! (Bu arada bu son kısım “Yeraltı” filminden alıntıdır. İzlemenizi tavsiye ederim) Şimdi sana gelelim karakter yetmezliği çeken, karaktersiz. Gelişmemiş kişiliğini, geliştirmek için okuduğun kişisel geleşim kitabını, hiç üşenmeden sayfalarını tek tek koparıp götünüze sokarım! Bu tarz diyaloglar ne yazık ki sadece filmlerde oluyor. Yada benim gibi hayalperest insanların kafasında dönüp dolaşıyor. Zamanı 5 dakika önceye alabilir miyim? -Adem, yine mi hayallere dalıp gittin? +Bi şey mi dedin, Mete? -Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum. +Evet, Mete. Ne yapacaksın, patron işte amk! Git gide kendimden uzaklaştığımı görüyorum. Sistemin tasarladığı Ademle, kendi içimde bana doğru yolu gösteren Adem arasında sıkışıp kalmışım. Ne yapacağımı, hangisini dinleyeceğimi bilemiyorum. İnsanlar içinde gülen, mutlu gibi gözüken Adem; akşam olunca içindeki haykırışları susturmak için boğulurcasına ağlamaya başlıyor. Ve zaman öyle çabuk geçiyor ki, bi' bakmışsınız, istemediğiniz insana dönüşmüşsünüz. Sabah 8’de şişmiş göz altıyla kalkmak, apar topar kahvaltı yapmak. Kira fatura, yemek, giysi gibi saçma ihtiyaçları karşılamak için 10 saat çalışmak. En sonunda işten çıktığın zaman, son otobüsü kaçırmak. Yanından geçen taksilere bakarak cebindeki son paraya sımsıkı sarılmak. Bu yetmezmiş gibi bir de yağmur yağmaya başladıysa. Bomboş sokaklarda ıslanarak, eve doğru yürümek. Boktan bi gün işte abi, başka bi şey değil . ahmakizm.blogspot.com/
Dücane cündioğlu'na gösterdiği ahlaktan ve edebten dolayı tesekkur ediyorum. Hadsizliğe/edepsizliğe karşı duruşu takdire şayandı. Buna ek olarak Ahmet Arslan'a karşı olan hürmeti de ayrı güzeldi.
Bilmiyorum, Arslan'a edep, ihlâl-i edeptir bence. Neyse, bazı kalıpları aşarsanız, Romanyalılardan, Belaruslulardan, Sırbistanlılardan bir farkınız olduğu hisseder, belki ona göre yaşarsınız. Saygılarımla.
Paylaşım için çok teşekkürler. Sayenizde bu güzel insanları dinleme fırsatı buldum.
“Onlar kendi rüyalarını başka insanların rüyası yapma konusunda özel yeteneklere sahip olan insanlardır.” Ahmet Arslan 15:03
@@ayseyorukoglu4373 Ne açıdan ön yargılı buldunuz. Güzel bir ifade gibi geldi bana
Sıradan davranışlara yönelmek kendi kişiliğinizi yansıtmanıza mani olur. Ben de dahil bir çok insan 1:17:50 'deki çocuğa haddini bildirirdi. Dücane hoca çok zarif, nazik bir insan; bir kez daha hayran oldum vallahi. Ne kadar sakin kalmış. Çok yaşayın hocam, sizden çok şey öğreniyorum.
Ne diyor ki orda, anlamadim
@@michaelbinvito Ya hakîkat yamyam olduklarıysa diyor, Dücane Hoca da "arkadaşım sevgiden bahsediyorum" deyince "ya bırakın ne sevgisi" tarzı bir laf ediyor.
@@KatilEfe-mw2oi eyvallah
@@michaelbinvito Rica ederim.
Abi harbiden de yani şunu adamlarla aynı ortamdasın sevip sevmemen önemli değil bu terbiyesizliği neden yapıyorsun ya
Güzel bir sohbet olmuş. Taraflara ve hazırlayanlara teşekkürler.
Emeğinize sağlık güzel bir program olmuş. Ahmet Arslan olsun, Dücane Cündioğlu olsun her ikisi de kıymetli insanlar.
Paylaşım için çok sağ olun var olun. Lütfen böyle şeyler payladmaya devam edin biz de uzaklardan nasipleniyoruz :)
İki kıymetli adam. Dücane Hoca'nın Ahmet Hoca'ya olan saygısı, nezaketi tartışılmaz. Çünkü esas itibariyle aynı noktadan çıkıp farklı istikametlere ulaşmış olsalar da konuşmada da bahsettiği gibi, dini arkaplanı olan biri Ahmet Hoca. Hatta Urfa'daki muhafazakar günlerini en mutlu günleri olarak anlatır. Dücane Hoca bu yüzden 1:19:12 de bundan bahsediyor. Ahmet Hoca mağarayı eleştirme hakkı kazanmıştır demesi bundan mütevellit. Bizi mutluluğumuzdan etse dahi hakikati aramaktan vazgeçmeyen herkese selamlar...
Harika bir söyleşi olmuş. Tek başına ne iseler birlikte çok daha iyi bir şey olmuşlar.
Bu topraklara standadina gore harika bir dialog. Giriş harika. "Ben bizi olabilecekleri şey için seviyorum. Ducane oldukarı şey için seviyor."
Bu Ahmet Arslan in Dücane hakkındaki yorumu..Zaten düzeltti..Kendisi soylesin dedi
İki farklı bakış. Harika bir program. Dikkatle izleyin. İkisi de büyük değer. Tadını cıkarmak lazım
Emeğin için çok teşekkür ederim Abdullah kardeşim.
Ahmet Arslan başarılı biri. Fakat derinliği yok diye düşünüyorum. Dücane Cündioğlu ise fevkalade derin bir insan. İlk dinlediğim günden beri kendimi hep çok yakın hissettim. Özellikle fikri anlamda değişimini, dönüşümünü temaşa etmek, çok büyük keyifti benim için.
Bu videoyu yaklaşık bir yıl önce izlemiştim, bügün bir daha izledim. Şunu fark ettim o zaman ki analizlerime şuankiler arasında büyük farklılıklar var. Değişime şaşırmıyorum, ancak o zaman ki düşüncelerimi yadırgadım.
Bugün böyle düşünmenizi sağlayan da bir zamanlar sahip olduğunuz düşüncelerdir. Yadırgamamak lazım, ne duyguları ne de düşünceleri. Gelişimin bir parçası hepsi.
@ Yorum gibi yorum tam felsefeci kafası 😀
@@Turanid.209 Psikologum aslında :) Teşekkür ederim.
@ aklıma gelmedi değil. Rica ederim :)
Zaman ve mekan baskısı bu iki hikmet sahibini biraz zorladı. Yinede ülkemizde bu tip hocalarla yeni düşün öncüleri yetismesinde çok önemlidir.
Teşekkürler
Bende biraz felsefe yapayım . O ses düzenini ayarlayana tüm felsefi sevgilerimi yolluyorum!!!!!!
tabi ki sevgi yollayalım onlara, onlar olmasa nereden dinleyeceğiz
Dücane Cündioğlu yüzünden volume booster kullanılyorum
Ahmet Arslan gayet hakli ve ciddi AMA bir yandan dücane hocada cok zarif ve hala derin.
Çok güzel, çok kıymetli, hikmet sahibi iki düşünür
Ahmet hocamızın yüzüne nur inmiş. Çok mübarek bir kişi galiba. MaeşAllah.
mübarek kimse yoktur, aptal herif
Çok feyizli bı abimizdir :)
Ahmet Hocam ellerinizden öpüyorum
Baştan aşağı Ahmet hoca ile hemfikir olsam da, seyirci tarafından yapılan saygısızlığa rağmen Dücane hocanın takındığı tavır takdire şayandı.
Dinsizin dik âlâsıyım, ama nedense Dücane Cündioğlu' nun ağır başlı, nezaketini bozmayan tavrı ve üslubu; Ahmet Arslan' ın alaycı, tepeden bakan ve kaba bulduğum anlatım ve bakış açısından daha çekici geldi.
Ben Ahmet Arslan'ın kaba bir anlatım tarzının olduğunu hiç düşünmüyorum. Gayet açıksözlü bir şekilde anlatıyor ne anlatacaksa ve gerçek bir entelektüel böyle olur. Lafı evelemek gevelemek, üstü kapalı, imalı bir şekilde konuşmak çok sıkıcı bir anlatıma neden oluyor. Tıpkı İlber Ortaylı'nın yaptığı gibi mesela. Ahmet Arslan ve Celal Şengör gibi adamlar gayet aptalca bulduğu şeye aptalca diyebiliyorlar. Bizim ülkede bu tarz anlatımlar hakaret gibi anlaşılıyor ama hakaret değil. Çünkü bu kelimelerin bir anlamı var. 'Aptalca' ile 'bence yapılması doğru değil' aynı şey değil çünkü. Avrupalı ve Amerikalı bu anlatım tarzına sahip çok fazla bilim adamı dinledim ve okudum ama Türkiye'de pek fazla bulunmuyor. Olanların da kıymeti bilinmeli.
Mesela bir peygamberin ya da toplumların değerli gördükleri din adamlarının yaptığı yanlışları, toplumdan gelecek tepkileri önemsemeden sert dille eleştirebilmek sadece gerçek entelektüellerin harcıdır. Burada yumuşatmaya ihtiyaç duymak nezaket değildir.
@@byldrm7517 uslup topluluk karşısında lazım olan bişeydir kendi aranda ancak usluba gerek olmaz
@@socratesmartinez1013 anlamadım ne demek istediğini
@@byldrm7517 burda bu insanlar din anlatmıyor kendi düşüncelerini ifade ediyor ve topluluğa hitap ediyorlar o yüzden usluba dikkat etmek lazım diyorum
@@socratesmartinez1013 Haklı olabilirsin biraz. Ama şahsi görüşüm söylenen sözlerin içeriğinin üslupdan çok daha önemli olduğu. Sadece güzel sözler söyleyen ama söylediklerinin içi boş olan çok fazla çakma aydın var ülkede. Üzerine bir fular atıp 'aman efendim sepet efendim' diyerek kibar ama anlamsız sözlerle köşe yazısı yazan herkes aydın sanmaya başladı kendini. Çünkü onların çevrelerinde de onlara gerektiğinden fazla değer veren, söylediklerinin çoğunun doğru olmadığını, bilimle örtüşmediğini anlayamayan hayranları oluyor. Şunu söylersem bu kesim darılır, bunu söylersen şu kesim tepki gösterir düşüncesiyle bütün konuşmaları imalı, üstü kapalı, anlamlı gibi görünüp aslında tamamen anlamsız oluyor. Ahmet Arslan direkt bir dille konuşuyor. Ben bunu kaba bulmuyorum. Aksine daha gerçekçi bir anlatım tarzı bu. Richard Dawkins konferanslarda argo küfür falan ederek konuşuyor. Bu çok büyük bir sorun değil. Ahmet Arslan Celal Şengör gibi adamlar gerçekten çok ilginç ve bilgili insanlar. Değerleri bilinmiyor. Değeri bilinmeyen kendileri değil, çok önemli konularda çok önemli bilgiler veriyorlar ama bunun farkında olan çok az kişi var.
iki akıllı adam...ortalarında da çok efendi bi adam...
Akıl insanı ancak buraya kadar getirir işte.
Videoyu izlemeye başlayıp, sonuna kadar başından kalkamadım. Yarını görebilmek adına ucundan kıyısından felsefe öğrenmek gereklidir diye düşünüyorum. Hoş, bir yarınım var mı yok mu, o bile belirsiz. Seviyeli bir program ama izleyicilerin tutumu fazlasıyla tartışmaya açık. Dakika 1:39:28 gerçekten çarpıcı bir vurgulama olmuş, Paylaşım için teşekkürler.
Q 2w1â2qq121112ww2221
"kitle" ilimden istifade etmeye gelmemiş, gülmeye, eğlenmeye zaman zaman alkışlamaya gelmişler halısaha ekibi galiba bir de bunu deneyelim demişler...
Çok mühimdi bu konuşmalar. Teşekkürler
çok sevdiğim iki adam :D süpersiniz
Dücane bey hocam irfan sahibi, buradaki fark bu. Her iki hocamada teşekkür ediyorum
Tartışmanın kalitesi, düzey ve seviyesi hayranlık uyandırıyor ama dinleyici kitlesi için aynı şeyi söylemek çok zor maalesef.
"Birliğin olduğu yerde değişiklik ve gelişme olmaz,
birlik varsa birey yoktur."
Harika...
59:34 "Bak bana kimse bişey yapmıyor.. Neden.. Ne dediğimi anlamıyor çünkü..!!" :)) itiraf edeyim buna orda olsam ben de sesli gülerdim
Kavramsal düşünmeyi beceremeyen bir topluluk soyutlama kahramanlarını elbette anlayamaz... Hocalarımıza sonsuz saygı ve hürmetle...
Felsefi düşünce ile felsefe tarihi bakış farkı burada çok belirgin olmuş. Ahmet Arslan'nın gerçekten mükemmel katkıları var. Çok özgün ve orijinal.
Dücane bey geçtiğimiz günlerde 40 yıldır savunduğu değerleri artık savunmadığını açıkladı. Kendisini bu cesaretinden dolayı kutluyorum. Koskoca bir nesil onun dine bakışı ile gelişti, çok saygın bir yeri vardı ama o bunları önemsemedi. Ülkemizde değişebilen gelişebilen düşünür o kadar az ki. Hepsi sadece oluşturdukları kimlikleri koruma üzerine fikir üretiyorlar. Son olarak şunu söylemek istiyorum arkadaşlar Din ile felsefeyi birleştirme gayreti beyhudedir. Dinde akıl yürütme diye bir şey söz konusu bile olamaz. İnsan evrendeki varlığının küçüklüğünü düşündükçe inanır, inanır ki evren benim için yaratılmıştır fikriyle huzur bulsun. Ama ne evren insan için yaratılmıştır ne de insan evrenin merkezindedir.
Kimin din ile felsefeyi birleştirme çabası içerisinde olduğunu bilmiyorum ama ortaya koyduğunuz şu önerme yanlış: "Dinde akıl yürütme diye bir şey söz konusu bile olamaz."
Çünkü bu önermede sizin subjektif din algınızı baştan doğru kabûl edip, onun üzerinden çıkarım yapmışsınız. Öncelikle "din nedir? din, benim bildiğim şey midir?" sorusuyla temelden almanız gerekirdi.
Son olarak şu söylediğiniz şey "İnsan evrendeki varlığının küçüklüğünü düşündükçe inanır, inanır ki evren benim için yaratılmıştır fikriyle huzur bulsun." dinin değil, psikolojinin konusudur.
Güzel program olmuş
Ducane bey ahmet hoca turkiyenin yuz aklari bu insanlarin kiymetini billelim kitaplarinizin tumunu aldim baslamaya cesaret edemiyorum biraz videolarinizi takip edip birazda tarih okuyup hayatlan bagimi koparip oyle baslamak istiyorum
Dücane Hoca'da Nietzsche'dekine benzer bir patoloji ve aynı zamanda tutku görüyorum. Dermanı olan dert patolojinin kendisi olsa gerek. Çabasının da mutlaka toplumda karşılık bulacağına inanıyorum. Çünkü tam yeri ve zamanıdır. Anadolu aydınlanmasının yadsımacı tutumunu kırıp seviye atlatacak tutum budur. Umarım inatla devam eder.
o mu yoksa daha ılımlı ve iyileştirici olan Ahmet hoca mı
@@UmutSakalloglu kıyaslama yapmak istemem ama nesnel düşüncenin iyileştiriciliğini bilen biri olarak Ahmet Hoca’ya kendimi kişisel olarak daha yakın buluyorum. Ama İkisi de aklımda ve ruhsal dünyamda doldurdukları boşluklarla iyileştirici olabiliyor. Bendeki etkisinden de öte çabalarının toplumsal halde nereye düştükleri ve neleri tetikleyip iyileştirdikleri önemli. Bunu ölçecek donanımda değilim ancak, Dücane Hocanın çalışmalarının hitap ettiği akıllar vesilesiyle aydınlanmaya kendi dili ve lügatından derinleri çok kazıyarak (ki bu kimisine belki lüzumsuz gelir ama bence lüzumludur) önemli katkılar sunduğunu düşünüyorum.
Ben de Ahmet Hoca'ya daha yakınım. Cündioğlu önemsiz demek istemem, pek çok insanı düşünmeye, sorgulamaya sevk ettiğini biliyorum; ki toplumda ikisinin de karşılığı var. Gerçekten de tam Aristo ve Platon gibiler. Aristo'da olduğu gibi, diyalog ve rasyonel düşünce arayışında Ahmet Hoca çok değerli Türkiye için.@@tabularasa1263
gece gece az biraz bakayım dedim yinee izledim hepsinii iki hoca da çok büyük düşünür çok
pazardan adam toplayip getirseler, buradaki dinleyicilerden daha terbiyeli ve usturuplu bir kitle olustururlardi. her iki "hoca" adina da utandim. kesinlikle 'bilgi karsisinda takinilan tutum' bilgiyi kazanmaktan cok daha onemlidir.
Boyle bi şikayetçi yorum yapiyosaniz eğer dakika da bildirirseniz iyi olur çünkü millet aciyor videoyu sonra direk yorumlari aciyor goremiyor. Iyiaksamlar
Bahsettiğiniz gibi bir tutumla zaten bir bilgi kazanımı olamaz, olsa bile bu bilginin değerlendirilmesi doğru şekilde sağlanamaz. Hocalar felsefenin halktaki karşılığıyla yıllardır burun burunalar. Çok üzüntü duyduklarını ya da gocunduklarını sanmıyorum.
Hay su oksurenlere ben gidin temizleyin bogazini. Az icin sigara
Memento Mori, 9 ay önce >
"Bir yanda şiveli konuşması, komik olma çabası, kendince alaycı üslubuyla itici ve sığ bir profil sergileyen Ahmet Arslan. Diğer yanda her şeye rağmen sabrını ve nezaketini koruyan Dücane Cündioğlu. Dücane, resmen seviye ve üslup dersi vermiş..."
Hocam katılıyorum. Ahmet Arslan tabii ki bilgili bir adam fakat bilgelikle zarafet/nezaket/incelik her zaman doğru orantılı olmuyor.
Felsefe ve Biz (Müslümanlık, İslamiyet vs..) bu iki başlık yan yana gelip bir de tartışma konusu olması çok tuhaf. Felsefenin amacı, ilk tahlilde; din olmadan hayatı anlamlandırma çabasıdır. İnananlar için sorun değildir. Gideceği yer, geldiği yer bellidir. Bugün hangi inanan kişiye sorarsanız sorun, size çok güzel cevap verebilir. Fakat İnanmayan kişi bu cevabı ölene kadar aramak ile mükelleftir. O cevabı bulmak önemli fakat daha değerli olan şey ise yolda olmaktır. Yol terbiye eder.
İlk ayet oku Kuran’da diyorki yeryüzünü gezin nasıl yarattığımı araştırın Kuran’da birçok bilimsel ayetler var Demir evren genişlemesi aslında geçmiş medeniyetlere baktığımızda insanlar bugün yerleşik hayata geçmesi modern bir toplum olmuşsa bu gelen peygamberler sayesinde ama tarihsel olarak tarihi isimler verilir kişilere
"Cevapları olan adamın merakı olmaz"
laf yapti
Oysa kendinin kesin cevapları var. İronik!..
@@mementomori2122 yazık kafana
ne ciddiyetsiz seyirci!
Hocalar ciddi ciddi konusuyorlarken bile Ahmet Hocanın Dücane Hocaya dönük sözlerine holiganca kahkaha atmaları tam rezalet
hangi dakikadakinden bahsediyorsun
Felsefe merakıma Ahmet Arslan’la başladım, tekrar Ahmet Arslan’a döndüm.
Dücane bey, ağzınıza sağlık.Takdire şayan bı birikime sahipsiniz.Mukemmel bı diskur çektiniz.
Böyle muazzam güzel konuşmalar Türkiye'de hala oluyor mu? Bu tarz konuşmaları toplayıp listeleyen platformlar var mı?
1:12:00 Sonrasındaki ifadeler ülkedeki durumu kısmen özetliyor gibi.
Teşekkürler arkadaşlar
Her yerde bi güzelliği bok eden bir saçma çıkmak zorunda mı?
Anlatabildin Ahmet hocam, anlatabildin ❤️
:)))
Varol dücane hoca.Bu ülkede düşünce adamı sıfatını hak eden ender insanlardansınız .
@@hamzaatmaca7935 ayyy
@@mertcanaslan9898 nonosmusun
@@hamzaatmaca7935 bursa çocuğuyum
@@hamzaatmaca7935 Herkes senin gibi çoğalmiyor ki, seni çoğaltan anlatmamis sana gerçekleri
Her şeye gülen ve her şeyi alkışlayan bir kitleye hitap edilince ortaya böyle bir şey çıkıyor maalesef. Ahmet arslan da bazen tribüne oynayarak hata etmiş ancak yine de bu hocalar daha iyi bir ortamda daha güzel bir tartışma yapabilirlermiş.
Ahmet hoca keşke yuzellibin yıl yaşasa.bayiliyorum sohbetlerine
Dücane Cündioğlu nu ilk defa bu kadar sinirli gördüm..
bir kez daha kani oldum ki inanmamayı bir önkabul olarak benimseyen insanların konu ne olursa olsun laçkalaşmak ve konuyu dine ve tanrıya getirip dayandırmak gibi bir rahatsızlıkları var.
felsefeye adanmış koca bir ömrünüz olsun ama sonunda sırf izleyenlerin alkışını almak için dine ve tanrı üzerine oynayın. ne kadar acı.
Saolasiniz
ama ducane beyi tanimis oldum bu video vasitasiyla gercekten yeni seyler ogrenilebilecek bir insana benziyor sukur bulmak zordur halen calisan akli
Bize dair her şeyi küçümsemek, "öteki"nin her şeyini beğenmek bir hastalık olsa gerek.
Çok fazla şakşakçı var sinir bozucu... doğruyu öğrenmek için az kişi konferansa gelmiş diğerleri şakşakçılık yapmaya gelmişler
Az felsefe insanı ateist yapar,derin felsefe insanı Tanrı’ya götürür
Neye göre kime göre ? Meselâ bu sözü söyleyen yolsuzluk yapan milletvekili ve felsefeci Francis Bacon.
Ya da Heisenberg'in doğa bilimlerinin azı ateist derinlemesi de tanrıya götürür sözü.
Meselâ buna da katılıyor veya katılmıyor olabiliriz. Ancak bunlar kişisel görüşten öte birşey değil. Deneye ve gözleme dayanmaz, mantık üzerine kurulu değildir. Sen tanrıya inanıyorsun, Nietzsche inanmıyor sen ondan çok mu felsefe biliyorsun ? Veya sen tanrıya inanıyorsun, hawking, c.sagan, tyson vs. tanrıya inanmıyor. Sen onlardan çok mu doğa bilimlerini biliyorsun ? Kısacası anlatmak istediğim bu ve benzeri sözler sadece kişisel bir düşüncedir, ötesi değil. Bir hakikatte dayanmaz.
@@Nikola.Tesla369 Bir argüman olarak kullanılamaz anekdot olarak paylaşılabilir sadece (özet)
👏👏👏👏👏
Konuşmanın odağı ve taraftarı daha çok Ahmet hoca olmasına rağmen, Dücane hoca karşı çıkışlarında tamamen haklıydı.Yunanistan hayranlığını da bugün hala anlayabilmiş değilim...
Sayın Cündioğlu doçent değil ama kırk profesör eder.
dücane hoca sağlam argümanlar ileri sürerken , ahmet hoca kendini savunurken tribünlere oynuyor Dücaneye katılıyorum ahmet hoca kategorik olarak dini reddediyor birşey ürettiği yok felsefeye dair
Ahmet hoca hakkında bu söyleşide felsefeden ziyade felsefe tarihine hakim olduğuna yönelik izlenime kapıldım. Dücane hoca felsefeyle pek alakadar.
felsefe tarihine hakimsen senin için yeni bir şey yoktur ..
Bu İkisi çok önemli birileri
Cudane hoca iyi gommus helal hocam veriyonuz sizde bu alemin hakkini
'haa doçentmiş' resmen şampionlar ligi :)
Dücane Cündioğlu’na büyük saygısızlık yapılmış. Ayrıca Dücane Cündioğlu’nun pek anlaşıldığı kanaatinde değilim.
@Robert Green Ingersoll Dücane hoca müslüman mi? Anlamadım, çok karışık konuşuyor
Elik Mamed bence deist
@@elmam5902Artık müslüman olmadığını youtubeda bir videosunda açıkladı.
@@furkan8777 linkini atabilir misin?
@@elmam5902 ua-cam.com/video/-8gmsSu9dPw/v-deo.html bu videoydu sanırım. Kendisi müslüman olmadığını kayıtsız kalmayi tercih ettigini soylemisti
İkisi içeride konuşmuş
Ahmet hoca - lafı fazla geveleme tamam mı ?
Dücane hoca- tamam hocam konuyu dağıtmadan anlatırım
Ve başladı
Ahmet hoca - offf bu adama laf geçiremiyoruz
son sözler ah ars a ders niteliğinde. helal olsun.
Bi ara caner taslaman muhabbeti ve cündioğlunun bunu söyleyen çocuğa atıfta bulunarak hikmet edeple başlar sözleri vardı. Videoda bulamadım, kesildi mi?
taha karan evet dücane beyin isteğiyle
taha karan
O konuşmayı hatırlıyorsan aktarabilir misin? Ducanenin Taslaman hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum
Taslamana ilişkin bir şey söylemedi. Sadece çocuğun tavrını eleştirdi. Ama bana sorarsan iyi şeyler düşünmüyodur
taha karan
Bence de..
70. dk dan itibaren çok ciddi bir Türk aydını eleştirisi var. Küfretse bu kadar sert olmaz.
Konuş, dinle, anla, kabul etme, et, karşı çık vs. Bunları yap. İstediğin kadar yap.
Ama çalıp, çırpıp, yalan söyleyip, hakikatleri çarpıtıp bunu halka satma.
Bu sözlerim siyasilere.
Hocayla 28 12 2018 tarihinde evinde özel bir sohbet yaptık . O söyleşiyide sayfamdan izleyebilirsiniz.
Nasıl randevu alabildiniz. Okuldan öğrencisi misiniz?
Izlemeden önce Ahmet Arslanin Dücaneyi yerecini sandim. Sonuc Prof olmak yetmiyormus. Dücane resmen bitirmis Arslani
Ciddi olamazsın,tekrar tekrar izle,anlayana kadar izle bakalım kim kimi bitirmiş 🤣😂🤣
Duygusal, babasina atasina saygili, bagli ve seven Ducane hoca ile tamamen gercekci, olgulara önem veren, atasini milletini kutsallastirmayan hatta elestirip dalga gecebilen Ahmet hocanin fikirlerinin catismasinin tek sebebi bu duygusal farktan kaynaklaniyor ve bence Ahmet hocanin fikirleri daha dürüst duygular ile degil mantik ile düsünmek lazim.. insanlari kirmadan incitmeden fikir beyan etmek onlara birsey ogretmez sadece sizi sevmelerini saglar....!!!!
İlk tespitim şu ki bizim toplumda bu tarz bir tartışma ortamının verimi fazla olmuyor. Yani burada ne Dücane Hoca ne de Ahmet Hoca aslında birbirini tam anlamıyla yıkacak sert fikirleri kullanamamış. Sebebi de tanış olmaları, olmasalardı da bu tartışma zaten seyirci sebebiyle veya kibirlenme sebebiyle güç yarışına dönerdi.
Diğer tespitim ise Ahmet Arslan'ın din hakkında detaylı konuşmaya biraz yüksünmesi oldu bu da bence seyirci sebebiyledir. Adamın dediklerinden sonra alkış veya gülme gelince hoca anlattıklarının arka planının da anlaşıldığını düşünüp veyahut alkışlarla tatmin olup yine büyük ama arkası doldurulmamış, seyirciyi güldüren tespitlerle ilerledi. Sona doğru yine özüne döndü, açıklamalar ile ilerledi.
Son tespitim ise Dücane Hocayı daha önce bir veya 2 kere dinlemiştim. Fikirlerini ve tavrını ikiye ayırıp sadece tavrına yorum yapacağım. Tavrı da düşüncelerini süzdürdüğü süreçtir. Bu süreçte heyecana, sinire veyahut kibire yer vermeyişidir. Yani ne ad hominem'e ne straw man'e ne rütbe avantajına başvuruyor. Tabi farklı ortamlarda da bu erdemini koruyabiliyor mu bilmiyorum fakat bu tartışma ortaminda "hakikat yamyam olmalarıysa" diyen zirzopu orada rezil etmemesi bile büyük erdemdir.
dn: Videoyu Ahmet Hoca için açtım. Dücane sebebiyle devam ettim. Bunda sebep seyircinin tartışma kültürüne sahip olmaması sebebiyle Ahmet Hocayı seviye olarak aşağı çekmesi Dücane'nin fikri bana uymasa da eleştirel ve bilimsel bakmayı ve öyle kalmayı bilmesidir.
1:36:50 söyledikleri haricinde, iki cümleyi bir araya getiremeyişinden ideolojisi belli oluyor zaten
12:47
Ahmet hoca sıkıldı, ortadaki bey Dücane bey'in bacağını dürttü "Yeter da" anlamında. Heralde öyle oldu :)
Burda herkes mesrebine göre ya Dücane cundioglu'nu ya da Ahmet hocayı övmüş :)
Neden kesilmiş yerler var? Böyle toplantıları montajlamak nerenin adeti
1:16:00 civarlarında ''ya hakikat yamyam olduklarıysa?'' diye atlayan arkadaş kendisinin bilgisine haiz olmadığından çok yanlış yerde bulunuyor. İnsanın önce kendini bilmesi, bir irfan sahibi olması lazım.
Birak yaa diye birde ustune tuy dikiyor
Güzel bir söyleşi olmuş, emeği geçenlere teşekkürler. Ahmet hocanın alaycı tavrı ve isim kullanmak yerine zamir ifadeleri kullanması, Cündioğlu’na seyirciyi güldürerek üstünlük sağlamaya çalışması taşıdığı bilgi ve ünvana yakışmamış. Cündioğlu ise pratik cevaplar konusunda kendisini geliştirmeli.
Dücane konuşurken geriliyorum resmen
Bu kadar güzel bir programin ses düzenegini ayarlayamadiginizin farkina vardiginiz gün felsefeci yetisir bu ülkede.
1) Yunanda peygamber olmadığına dair delilimiz nedir? Biz her gönderilen peygamberi biliyor muyuz?
2)Şeriat hukuk değildir diyor şeriatta özel mülk yoksa kuranda özel mülke dair onlarca ayetin ne işi var ve islam fıkhında binlerce hüküm neden var ?
Ahmet ARSLAN dedi ki: Şeriat bir hukuk değildir. Videonun sonlarındada dedi ki : Hyristiyanlık daha çok şiirdır , islamsa daha çok hukuktur. Siz ne anladınız ???
Kropotkin Mr şeriat tragedya poetica
Daha çok hukukturdan kastı muhtemelen ;İslamın hukuk,düzenleyici yasa iddasında bulunma anlaminda kullanmıstır.
İncilde devlet yönetimi ile ilgili çok emir yok. Ahlaki tavsiyeler duygusal sözler falan var. Tevrat da tam tersi devlet nasıl yönetilecek toplum kurallari ne olacak günlük hayatta ne yapılacak her şey kurala bağlı. Kur'an ikisinin arasında.
Seyircilerin çoğu sanki futbol maçı izliyor :)
En sonda kendini tarif etmiş. "Benim felsefe yaptığım yok, anlatacak kadar biliyorum."
*bu söz gerçek*
Ali Hüsrev Şağban boş konuşma senin işlerin değil bunlar uza
Cundioglu`nu 2ci hizdan izleyin yoksa bitmez.
Guzel insan
Eğer siz filozof iseniz prof dr teoman durali nedir çok merak ettim?
Dücane çok derin bir adam; Ahmet hocayı da severim ama kendisini bir filozof olarak kabul etmem zaten kendiside der ben filozof değilim diye Ahmet hoca felsefe tarihçisidir, Ahmet hocanın konulara çok gerçekçi baktığını söyleyemem, Yunanı adeta sütten çıkmış ak kaşık noktasına getiriyor din yoktu falan filan diyor romantiktir bir görüş bu, kendisi gerçekçi konuştuğunu zannediyor ama gerçekçi değil romantik konuşuyor; Yunan da dinin dik alası vardı ama onların dini tek tanrılı dinlere benzemiyor bu bir gerçek, putperest bir inanç var, buna mukabil Dücanenin bu komplekslerden arınmış tamamen olaya soğukkanlı gerçekçi bakışına bende katılıyorum, Yunanlılar da insan ve onların da dini var peygamber yerine geçecek Homerosları var; mitolojileri var, açın okuyun Platonu, Aristoyu ikide bir Homerosdan alıntı yaparlar, o kadar da çok abartmamak lazım Ahmet hoca Yunana tapıyor adeta...
1.13 ve sonrası dücane tam vuruşunu yapıyor. ülkenin Gercekleri.👏👏👏👏👏👏👏 salondan biride iki kitap okumamıştır Ducaneye birak sevgiyi diye cevap vermeye kalkışıyor.
ses hiç iyi değil. anlaşılmıyor
BOKTAN BİR GÜN (AHMAKİZM)
Mutlu bi’ şekilde uyanırsın. İçinde sebebsiz bir mutluluk duygusu olur. Uyandığın zaman, yaşadığın bu duygunun üzerine düşünmeye başlarsın. Aklına 2 aylık ödeyemediğin kira borcu gelince 5 dakika önce yaşadığın mutluluk sevinci, anne küfrüyle yer değiştirir
Bi’ güzel kahvaltı hazırlarsın kendine. Çayına iki şeker atıp karıştırıp bi’ yandan pencereden insanları izlersin. Fahriye Teyze’yi, kedilere yemek verirken görünce içinden "İnsanlık ölmemiş lan!" dersin. 5 dakika sonra Fahriye Teyze’nin elinde taş, köpekleri kovaladığını görünce "Tamam lan! Sadece kedileri seviyormuş.” dersin. Çayından bi’ yudum alınca "Bu ne ara buz gibi oldu amk?" dersin. Wp'dan gelen sahte "Günaydın.” mesajlarına "Götü kalkmış." demesinler diye cevap vermek zorunda kalırsın. Kol saatine baktıktan sonra, işe gec kalmamak için alelacele evden ayrılırsın. Sokağı süpüren Gamze Teyze’ye, gülerek selam verdikden sonra bi’ eliyle memesinin açık kalmış yerlerini kapattığını görünce bi’ garip olursun. İlaç almak için eczaneye girersin. 3 kişinin sırayı beklediğini görünce kendi yerini alıp, sıranı beklersin. 5 dakika sonra arkana bakınca, eski sınıf arkadaşın feminist İpek'i görürsün. İçinden "Haaasiktir lan!” dersin. Göz göze geldikden sonra "Hadi bana yer versene, öküz olmadığını kanıtlasana.” diye gözünün içine böm böm baktığını görünce, hafif bi’ sırıtışla kendi yerini verirsin.
İlacını aldıktan sonra, eczaneden çıkarsın. Uzaktan Faruk Abi’ye, bi’ selam çakarsın. Eliyle “Fermuarın açık kalmış, oğlum " uyarısını aldıktan sonra kızarmış yüz ifadenle fermuarını kapatarak sanki bi’ şey olmamış gibi yoluna devam edersin. Atıştırmalık bi' şey almak için Remzi Dayı’nın bakkalına gidersin. Remzi Dayı bayağı koltuğuna yayılmış, tüplü televizyonunda kadın boksçuların kavgalarını izliyorken, üzerinde son kullanma tarihi yazısını bualamadığın keki gösterip, parayı masanın üzerine bırakırsın. Bu arada bi’ şeyi fark ettiniz mi? Neden iki kadın sokak ortasında kavga ederken bu şiddet oluyor? Haberler bu tarz videoların arkasına gerilim müziği koyarak bize bunun kötü bi’ şey olduğunu söylüyor ama iki kadın sokak ortasında değil de bir ringde birbirlerine kafa göz dalmalarını bi’ yarış olarak bakarak utanmadan alkış yapıyoruz, burada bi’ saçmalık yok mu? Neyse, ben otobüs bekliyorum, şimdiye gelir. Siz bunun üzerine bi’ düşünün ama.
Hüzünlü bir şarkı eşliğinde hikayemize devam ediyoruz. (Ados-Ahmak)
Belki de her şeyden bunalmışlığın bi’ göstergesiydi otobüste en arka koltukta oturup cam kenarından insanları izlemek. Şehrin gürültüsünü duymamak için kulaklıklığı takarak yüksek sesle müzik dinlemek. Toplumun oluşturduğu baskılar yüzünden aniden kaçıp gitme isteği. Bi’ anlık gaza gelinip yapılmış hatalar, pişmanlıklarla dolu geçen yıllar. Düzensiz bir sistemde, bir düzen oluşturarak yaşama tutunma çabası. Renkli umutlarını siyah takım elbise giyerek, siyah asfalt üzerinde işe giderek, aylık maaşa satmak. Sonuç: Sadece kan pompalayan bir kalp, sırıtan yüz kasları, gülümsemeye gardiyan kesilmiş hüzünlü hatıralar, durduk yerde başlayan ağlama krizleri, yemeklerin mezesi olmuş intihar ilaçları, aklını kemiren parodoks sorular. Sisteme geri dönmen için yazılmış reçeteler. Mutlu bir hayatının olduğunu sana empoze eden televizyon programları. Uyuman için nini söyleyen haber spikerleri, daha fazla tüketerek sistemin kölesi haline getiren reklamlar. Takvime bakmaya ihtiyaç duymayacağın bir yaşam rutini. Hayatının ne kadar değersiz olduğunu küfür gibi yüzüne vuran trafik. Deli olmana neden olaçak korna sesleri ve bunlar yetmezmiş gibi, kendini Tanrı sanan şeref yoksunu patronun koltuğuna yaylanarak işe 5 dakika geç kaldığın için seni azarlaması ve bi’ yandan söyledikleri sikinde olmasa bile üzgün bir surat ifadenle yere bakarak hayatını sorgulamak. “Ben böyle sistemin ta anasını sikerim!” diye kapıyı suratına kapatmayı çok isterdim ama iki aydır ödeyemediğim kira borcum, zorunlu olarak sırıtarak kapıyı kapatmaya ikna eder.
-Adem, yine mi patrondan fırça yedin?
Tanıştırayım, iş arkadaşım Mete.
Kendisi karaktersiz olmakla beraber omurgasız biridir de. Patrona daha iyi gözükmek için satamayacağı iş arkadaşı, yapamayacağı kahpelik yoktur. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, hayatı boyunca bir tek felsefi soru üzerine kafa yormayan, toplumun onayladığı inançların üzerine hayatını sürdürün biridir. Toplum tarafından dışlanılmak en büyük korkusudur. Bu korku yüzünden "iyi insan" taklidi yapmak yeteneğini olabildiğince geliştirmiştir. Vasıfsız görünmemek için din, siyasi parti, takım tutmaktadır. Bu tip insanların hayatı iki söze sığabiliyorken, (yaşadı ve öldü) sözlerini hiç kesmezseniz saatlerce ahlak kurallarından, (ki o kurallar apış arasından öteye geçemeyen kurallardır) cinsel hayatlarından bahsedip dururlar. Birilerinin başarısını, güzel/faydalı işler yapan insanları gördükleri zaman tahammül edemezler, hemen kötülemeye/karalamaya başlarlar. Daha sonra içlerinde "BİR SİKE DERMAN OLAMADIN!" Diye haykıran vicdan sesini susturmak için saatlerce televizyon izleyerek, ezilen insanlara bakarak kendilerini rahatlatırlar. Ve bu rahatlığı Mete'nin yüzüne baktığım zaman görebiliyordum.
+Bi şey mi dedin, Mete?
-Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum.
Metenin elinde kitap görünce bir an şaşkına dönmüştüm. Mete: kafasına silah dayasanız bile kitap okumayacak insandır. İstemsizce gülümsemeye başladım.
+Kitap mı okuyorsun sen?
-Evet, kişisel gelişim kitabı okuyorum. Buse hanım tavsiye etti de sen neden sordun?
+Tamam, şimdi anlamış oldum, neden kitap okuduğunu. Zaten sizin gibi insanlar kitabı: para, am, cenneti kazanmak için okurlar. Yoksa, gerçekleri öğrenmek için asla elinizi kitaba sürmezsiniz. Okuduğunuz masal kitapları, izlediğiniz aşk dizileri sizleri yalanlarla, masallarla uyutarak, kendi sistemlerinin kölesi haline getiriyor. Ve sizlerde uyuyorsunuz. Çünkü kendinizle, gerçeklerle yüzleşmekten, "hayır" söylemekten korkuyorsunuz. Hakketmediğinizi düşündüğünüz hayatı bile hakketmediğinizi düşünüyorum. Çünkü, haketmediğiniz hayatı bile hakedecek bir şeyler yapmıyorsunuz. Yaptığınız tek şey sadece tüketmek. Gelecek nesillerin umutlarını mahveden sisteminizde, beni tiksindiren 3 şey var. Ezbere, sadece kendi çıkarlarını düşünmek üzerine kurulu okul sisteminizden, savaşmayı, kan dökmeyi kahramanlık sanan vatan sevginizden, ahlakı sadece bacak arasında gören zihniyetinizden tiksiniyorum bu bir! Yapmacık, sahtelik dolu ilişkilerinizden. Güzel sözlerin arkasına sakladığınız iğrenç niyetinizden, yere göğe sığdıramadığınız o egonuzdan iğreniyorum bu iki! Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu üç! (Bu arada bu son kısım “Yeraltı” filminden alıntıdır. İzlemenizi tavsiye ederim) Şimdi sana gelelim karakter yetmezliği çeken, karaktersiz. Gelişmemiş kişiliğini, geliştirmek için okuduğun kişisel geleşim kitabını, hiç üşenmeden sayfalarını tek tek koparıp götünüze sokarım!
Bu tarz diyaloglar ne yazık ki sadece filmlerde oluyor. Yada benim gibi hayalperest insanların kafasında dönüp dolaşıyor.
Zamanı 5 dakika önceye alabilir miyim?
-Adem, yine mi hayallere dalıp gittin?
+Bi şey mi dedin, Mete?
-Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum.
+Evet, Mete. Ne yapacaksın, patron işte amk!
Git gide kendimden uzaklaştığımı görüyorum. Sistemin tasarladığı Ademle, kendi içimde bana doğru yolu gösteren Adem arasında sıkışıp kalmışım. Ne yapacağımı, hangisini dinleyeceğimi bilemiyorum. İnsanlar içinde gülen, mutlu gibi gözüken Adem; akşam olunca içindeki haykırışları susturmak için boğulurcasına ağlamaya başlıyor. Ve zaman öyle çabuk geçiyor ki, bi' bakmışsınız, istemediğiniz insana dönüşmüşsünüz. Sabah 8’de şişmiş göz altıyla kalkmak, apar topar kahvaltı yapmak. Kira fatura, yemek, giysi gibi saçma ihtiyaçları karşılamak için 10 saat çalışmak. En sonunda işten çıktığın zaman, son otobüsü kaçırmak. Yanından geçen taksilere bakarak cebindeki son paraya sımsıkı sarılmak. Bu yetmezmiş gibi bir de yağmur yağmaya başladıysa. Bomboş sokaklarda ıslanarak, eve doğru yürümek. Boktan bi gün işte abi, başka bi şey değil . ahmakizm.blogspot.com/
Begendim,bir romandan alıntımı? acaba. Alıntı değilse iyi bir roman olur.