Istanbul deyince aklima marti gelir Yarisi gümüş, yarisi köpük Yarisi balik yarisi kuş Istanbul deyince aklima bir masal gelir Bir varmiş, bir yokmuş Istanbul deyince aklima Gülcemal gelir Anadolu'da toprak damli bir evde Gülcemal üstüne türküler söylenir Süt akar cümle musluklarindan Direklerinde güller tomurcuklanir Anadolu'da toprak damli bir evde çocuklugum Gülcemalle gider Istanbul'a Gülcemalle gelir Istanbul deyince aklima Bir sepet kinali yapincak gelir Şehzadebaşi'nda akşam üstü Sepetin üstünde üç tane mum Bir kiz yanaşir insafsizca dişi Boyuna posuna kurban oldugum Kalin dudaklarinda yapincagin bali Tepeden tirnaga arzu dolu Sam yeli sögüt dali harmandali Bir şarap mahzeninde dogmuş olmali Şehzadebaşi'nda akşam üstü Yine zevrak-i derunum Kirilip kenara düştü Istanbul deyince aklima Kapaliçarşi gelir Dokuzuncu Senfoniyle kolkola Cezayir marşi gelir Dört başi mamur bir gelin odasi Haraç mezat satilmakta Bir gelinle güvey eksik yatakta Köşede sedef kakmali tombul bir ut Tamburi Cemil Bey çaliyor eski plakta Sonra ellerinde şamdanlar nargileler Pasli Acem kiliçlari Amerikan kovboylari Eller yukari Ne kadar da beyaz elbiseleri Amerikan deniz erleri Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi Sütten duru buluttan beyaz Beyazin böylesine ölüm yakişir mi dersin Yakişmaz Ama harbederken onlara Bambaşka elbiseler giydirirler Kan rengi, barut rengi, duman rengi Kin tutar kir tutmaz Istanbul deyince aklima Kocaman bir dalyan gelir Kimi pasli bir örümcek agi gibi Gerinir Beykoz'da Kimi Fenerbahçe'de yan gelir Dalyanda kirk tane Orkinos Kirk degirmen taşi gibi dönmektedir Orkinos dedigin baliklarin şahi, Orkinos mavzerle gözünden vurulur Denizin içinde agaçlar devrilir Kan çanagina döner dalyanin yüzü Camgöbegi yeşili bulanir Bir çirpida kirk Orkinos Reisin sevinçten dili dolanir Bir marti gelir konar direge Atilan Kolyosu havada yutar Bir başkasini beklemez gider Balikçi gülümser tatli tatli Adi Marikadir bu martinin der Her zaman böyle gelir böyle gider Istanbul deyince aklima Adalar gelir Dünyanin en kötü Fransizcasi orda harcanir Çalimindan geçilmez altmişlik madamlarin Agzi dili olsa da tenhadaki çamlarin Görüp görecegi rahmeti anlatsa insanlarin Istanbul deyince aklima kuleler gelir Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kiskanir Ama şu Kizkulesinin akli olsa Galata kulesine varir Bir sürü çocuklari olur Istanbul deyince aklima Tophane'de küçücük bir sokak gelir Her Allahin günü kahvelerine Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir Kimi dilenecek dilenmesine utanir Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun Dudaklarinda kirli pasli bir tebessüm Çöpçü olmuştur bugüne bugün Kiminin sirtinda perişan bir küfe Kiminin sirtinda nakişli semer Şehrin cümbüşüne katilir gider Kalin yagli bir kolana koşulur Piyano taşirlar omuz omuza Kendinden agir yükün altinda adamlar Balmumu gibi erir dururlar Sonra kanter içinde soluk alirlar Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alirlar mi dersin Nazdan nazik çiniden bilezik eller Derken Karşi radyoda gayetle mülayim bir ses Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin Haciyagina bulanmiş sesiyle esner: Gami sadiyi felek Böyle gelir böyle gider Istanbul deyince aklima Stadyum gelir Güne güneşe karşi yirmibeşbin kişi Hepsinin dudaginda Istiklal Marşi Bulutlar atilir top top pare pare Yirmibeşbin kişilik bir aydinlik içinde eririm Canim agzima gelir sevinçten hilafsiz Isteseler bir gelincik gibi koparir veririm Istanbul deyince aklima Stadyum gelir Kanimin kariştigini duyarim ilik ilik Memleketimin insanlarina Daha fazla sokulmak isterim yanlarina Ben de bagiririm birlikte Avazim çiktigi kadar Gögsümü gere gere Ver Lefter'e yaz deftere Stadyum gelir Istanbul deyince aklima Binlerce insanin ayni anda Ayni şeyi duymasindan dogan sevincin Heybetini düşünürüm Birbirine eklenir kafamda Binler yüzbinler milyonlar Sonra bir misra havalanir ürkek Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar Istanbul deyince aklima Yahya Kemal gelirdi bir eyyam Şimdi Orhan Veli gelir Demindenberi dilimin ucundasin Orhan Veli Demindenberi senin tadin senin tuzun Senin şiirin senin yüzün Yarali bir güvercin misali Başimin üstünde dolanir durur Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine Neresine mi arayan bulur Erbabi bilir Deli eder insani bu şehir deli Kadehlerin çinlasin Orhan Veli Istanbul deyince aklima Sait Faik gelir Burgaz adasinda kiyida Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne Mavi gözlü bir ihtiyar balikçi gencelir küçülür Ikisi bir boya geldi mi Sait kesilirler Bütün Istanbul'u dolaşirlar elele başbaşa Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta Sivriadada da marti yumurtasi toplarlar çilli çilli Ziba mahallesinde gece yarisi Sabaha Galata'dan geçer yollari Maytaba alacaklari tutar kahvede Zararsiz bir deliyi Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun Çaktirmadan gazetesini tutuştururlar fakirin Sonra oturup sessizce aglarlar Istanbul deyince aklima Sait Faik gelir Taşinda topraginda suyunda Fakirin fukaranin yanibaşinda Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir Kildan ince kiliçtan keskin Hep iyiden güzelden yana Hep kimsesizlerin Istanbul deyince aklima Sait'in son yillari gelir Hey Allahim en güzel çaginda Sait'e Dört beş yil ömrün kaldi denir Sait Sait olur da nasil dayanir Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine Ihtiyar balikçi pis pis düşünür Bir zehir yeşilidir açilir Bir yeşil ki cigerine işler adamin Bir yeşil ki kasip kavurur Küçük mavi çocuk Ihtiyar balikçi Ve dilimize bulaşan zehir yeşili Istanbul çalkalandikça bu denizlerde dipdiri Dilimiz yaşadikça yaşasin Sait'in şiiri Istanbul deyince aklima Sabiyem gelir Sabiyem boynundan büyük bir demetle Sariyer'den gelir Pendik'ten gelir Bahar nereden gelirse velhasil Sabiyem oradan gelir Ne delidir ne divane Aslini ararsan çingenedir Tepeden tirnaga güneştir Topraktir Anadir Analar içinde bir tanedir Biri sirtinda biri memesinde biri karninda Karni her daim burnundadir Canini mendil gibi takar dişine Yürekten birşeyler katar işine Bir ucundan girer şehrin ötekinden çikar Alçakgönüllüdür Sabiyem Hem masa satar, hem göbek atar Ver bir çeyrek güzelim der Neyse halin o çiksin falin Cani çikar Sabiyemin fali çikmaz Sonra anlatir dün gece başina gelenleri Görürüm üryamda bir sari yilan Cenabet ugraşir durur benimlen Uyanir bakarim benim bebeler Yatagin ucuna kaymiş Ayagimin parmaklarini emer Istanbul deyince aklima Bir basma fabrikasi gelir Duvarlari uzun masalari uzun sobalari uzun Dal gibi dalyan gibi kizlar çalişir bütün gün ayakta Kanter içinde mahzun Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun Fabrikada pencereler tavana yakin Al topuklu beyaz kizlar dalga geçmeyin Dişarda agaçlar dizi dizi Duvarlar duvarlar uzun duvarlar Niçin agaçlardan ayirdiniz bizi Dişarda tarlalar turuncu asfalt mosmor Dişarda dişarda dişarda Mevsim gürül gürül akip gidiyor Ondokuz yaşinda Eyüplü Gülsüm Dalmiş beyaz köpüklü akişina ipeklilerin Kötü kötü düşünüyor Ipegin akişina doyum olmaz Ama gel gör ki ipekli emprimeden oglana don olmaz Bir top Amerikan bezi sakiz gibi beyaz Bir top Amerikandan neler çikmaz Perdeler yatak çarşaflari çoluga çocuga çamaşir Sakiz gibi agarmiş bir top Amerikan bezi Gülsüm'ün gözleri kamaşir Üçüncü oglani dogururken Gülsüm Bir top Amerikana hasret sizlere ömür Gülsüm'lerin sürüsüne bereket Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet Gider Gülsüm gelir Gülsüm Azrail ettigin bulsun Istanbul deyince aklima Agzina kadar sogan yüklü bir taka gelir Sülyen kirmizisi üstüne zehir gibi yeşil Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan Yaz demez kiş demez mutlaka gelir Kirli yelkeninde yeni bir yama Demirinin pasi gelir dilime Nabzimda duyarim motorunun hizini Canimin içine sokasim gelir Iri kalçalari pullu denizkizini Istanbul deyince aklima Takalar gelir Alçakgönüllü kalender Ya Peleng-i Deryadir adlari ya Şimşir-i Zafer Istanbul deyince aklima Koca Sinan gelir On parmagi on ulu çinar gibi Her yandan yükselir Sonra gecekondular gelir ardisira Isli pasli yetim Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim
Kirazın derisinin altında kiraz Narın içinde nar Benim yüreğimde boylu boyunca Memleketim var Canıma ciğerime dek işlemiş Canıma ciğerime Sapına kadar. Elma dalından uzağa düşmez Ne yana gitsem nafile. Memleketin hali gözümden gitmez Binbir yerimden bağlanmışım Bundan ötesine aklım ermez. Yerliyim yerli olmasına ilmik ilmik, damar damar Yerliyim. Bir dilim Trabzon peyniri Bir avuç tiftik Bir çimdik çavdar Bir tutam şile bezi gibi Dişimden tırnağıma kadar Ressamım. Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım Taşıma toprağıma toz konduranın Alnını karışlarım Şairim şair olmasına Canım kurban şiirin gerçeğine hasına içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter Eğri büğrü , kör topal kabulum Şairim Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası Ayak seslerinden tanırım Ne zaman bir köy türküsü duysam Şairliğimden utanırım Şairim Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm Hey hey, yine de hey hey Salınsın türküler bir uçtan bir uca Evelallah hepsinde varım Onlar kadar sahici Onlar kadar gerçek insancasına, erkekçesine ´Bana bir bardak su´ dercesine Bir türkü söylemeden gidersem yanarım. Ah bu türküler Türkülerimiz Ana sütü gibi candan Ana sütü gibi temiz Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla Köyümüz, köylümüz, memleketimiz. Ah bu türküler, Köy türküleri Dilimizin tuzu biberi Memleket ahvalini onlardan sor Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen´i Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni… Ben türkülerden aldım haberi. Ah bu türküler, köy türküleri Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak Hilesiz hurdasız, çırılçıplak Dişisi dişi, erkeği erkek Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara Bıçağı bıçak . Ah bu türküler köy türküleri Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi Kiminin reyhasından geçilmez Kimi zehir, kimi zemberek gibi. Ah bu türküler, köy türküleri Olgun bir karpuz gibi yarırılır içim Kan damlar ucundan, murekkep değil işte söz, işte ses, işte biçim: ´Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar´ iliklerine kadar işlemiş sızı Artık iflah olmaz kavak ağacı Bu türkünün yüreğinde sancı var. Ah bu türküler, köy türküleri Ne düzeni belli, ne yazanı Altlarında imza yok ama içlerinde yürek var Cennet misali sevişen Cehennemler gibi dövüşen Bir çocuk gibi gülüp Mağaralar gibi inleyen Nasıl unutur nasıl Ömrunde bir kez olsun Halk türküsü dinleyen… Bedri Rahmi Eyüboğlu
Bir varmış bir yokmuş meselmiş masal olmuş ah... toprak kokuyor çoğu şimdi kimi nefes nefes hala duyuluyor... yokmu ki bir nefes var bu topraklarda o nefes hiç gitmeyecek o nefes...
Çocukluğum,gençliğim,en güzel yıllarım.
Bir varmış, bir yokmuş.
İstanbul deyince aklıma bu şiir gelir :)
Çok güzel bir şiir.
Istanbul deyince aklima marti gelir
Yarisi gümüş, yarisi köpük
Yarisi balik yarisi kuş
Istanbul deyince aklima bir masal gelir
Bir varmiş, bir yokmuş
Istanbul deyince aklima Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damli bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarindan
Direklerinde güller tomurcuklanir
Anadolu'da toprak damli bir evde çocuklugum
Gülcemalle gider Istanbul'a
Gülcemalle gelir
Istanbul deyince aklima
Bir sepet kinali yapincak gelir
Şehzadebaşi'nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kiz yanaşir insafsizca dişi
Boyuna posuna kurban oldugum
Kalin dudaklarinda yapincagin bali
Tepeden tirnaga arzu dolu
Sam yeli sögüt dali harmandali
Bir şarap mahzeninde dogmuş olmali
Şehzadebaşi'nda akşam üstü
Yine zevrak-i derunum
Kirilip kenara düştü
Istanbul deyince aklima Kapaliçarşi gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşi gelir
Dört başi mamur bir gelin odasi
Haraç mezat satilmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmali tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çaliyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Pasli Acem kiliçlari
Amerikan kovboylari
Eller yukari
Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazin böylesine ölüm yakişir mi dersin
Yakişmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar kir tutmaz
Istanbul deyince aklima
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi pasli bir örümcek agi gibi
Gerinir Beykoz'da
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
Dalyanda kirk tane Orkinos
Kirk degirmen taşi gibi dönmektedir
Orkinos dedigin baliklarin şahi, Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde agaçlar devrilir
Kan çanagina döner dalyanin yüzü
Camgöbegi yeşili bulanir
Bir çirpida kirk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanir
Bir marti gelir konar direge
Atilan Kolyosu havada yutar
Bir başkasini beklemez gider
Balikçi gülümser tatli tatli
Adi Marikadir bu martinin der
Her zaman böyle gelir böyle gider
Istanbul deyince aklima Adalar gelir
Dünyanin en kötü Fransizcasi orda harcanir
Çalimindan geçilmez altmişlik madamlarin
Agzi dili olsa da tenhadaki çamlarin
Görüp görecegi rahmeti anlatsa insanlarin
Istanbul deyince aklima kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kiskanir
Ama şu Kizkulesinin akli olsa
Galata kulesine varir
Bir sürü çocuklari olur
Istanbul deyince aklima
Tophane'de küçücük bir sokak gelir
Her Allahin günü kahvelerine
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanir
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarinda kirli pasli bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün
Kiminin sirtinda perişan bir küfe
Kiminin sirtinda nakişli semer
Şehrin cümbüşüne katilir gider
Kalin yagli bir kolana koşulur
Piyano taşirlar omuz omuza
Kendinden agir yükün altinda adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alirlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alirlar mi dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşi radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Haciyagina bulanmiş sesiyle esner:
Gami sadiyi felek
Böyle gelir böyle gider
Istanbul deyince aklima
Stadyum gelir
Güne güneşe karşi yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudaginda Istiklal Marşi
Bulutlar atilir top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydinlik içinde eririm
Canim agzima gelir sevinçten hilafsiz
Isteseler bir gelincik gibi koparir veririm
Istanbul deyince aklima
Stadyum gelir
Kanimin kariştigini duyarim ilik ilik
Memleketimin insanlarina
Daha fazla sokulmak isterim yanlarina
Ben de bagiririm birlikte
Avazim çiktigi kadar
Gögsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
Stadyum gelir
Istanbul deyince aklima
Binlerce insanin ayni anda
Ayni şeyi duymasindan dogan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir misra havalanir ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar
Istanbul deyince aklima
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Demindenberi dilimin ucundasin Orhan Veli
Demindenberi senin tadin senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yarali bir güvercin misali
Başimin üstünde dolanir durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabi bilir
Deli eder insani bu şehir deli
Kadehlerin çinlasin Orhan Veli
Istanbul deyince aklima Sait Faik gelir
Burgaz adasinda kiyida
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balikçi gencelir küçülür
Ikisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün Istanbul'u dolaşirlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da marti yumurtasi toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarisi
Sabaha Galata'dan geçer yollari
Maytaba alacaklari tutar kahvede
Zararsiz bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktirmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce aglarlar
Istanbul deyince aklima
Sait Faik gelir
Taşinda topraginda suyunda
Fakirin fukaranin yanibaşinda
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kildan ince kiliçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin
Istanbul deyince aklima
Sait'in son yillari gelir
Hey Allahim en güzel çaginda Sait'e
Dört beş yil ömrün kaldi denir
Sait Sait olur da nasil dayanir
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
Ihtiyar balikçi pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açilir
Bir yeşil ki cigerine işler adamin
Bir yeşil ki kasip kavurur
Küçük mavi çocuk
Ihtiyar balikçi
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
Istanbul çalkalandikça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadikça yaşasin Sait'in şiiri
Istanbul deyince aklima
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sariyer'den gelir Pendik'ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasil
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslini ararsan çingenedir
Tepeden tirnaga güneştir
Topraktir
Anadir
Analar içinde bir tanedir
Biri sirtinda biri memesinde biri karninda
Karni her daim burnundadir
Canini mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çikar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem masa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çiksin falin
Cani çikar Sabiyemin fali çikmaz
Sonra anlatir dün gece başina gelenleri
Görürüm üryamda bir sari yilan
Cenabet ugraşir durur benimlen
Uyanir bakarim benim bebeler
Yatagin ucuna kaymiş
Ayagimin parmaklarini emer
Istanbul deyince aklima
Bir basma fabrikasi gelir
Duvarlari uzun masalari uzun sobalari uzun
Dal gibi dalyan gibi kizlar çalişir bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakin
Al topuklu beyaz kizlar dalga geçmeyin
Dişarda agaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin agaçlardan ayirdiniz bizi
Dişarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dişarda dişarda dişarda
Mevsim gürül gürül akip gidiyor
Ondokuz yaşinda Eyüplü Gülsüm
Dalmiş beyaz köpüklü akişina ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
Ipegin akişina doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oglana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakiz gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çikmaz
Perdeler yatak çarşaflari çoluga çocuga çamaşir
Sakiz gibi agarmiş bir top Amerikan bezi
Gülsüm'ün gözleri kamaşir
Üçüncü oglani dogururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettigin bulsun
Istanbul deyince aklima
Agzina kadar sogan yüklü bir taka gelir
Sülyen kirmizisi üstüne zehir gibi yeşil
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan
Yaz demez kiş demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pasi gelir dilime
Nabzimda duyarim motorunun hizini
Canimin içine sokasim gelir
Iri kalçalari pullu denizkizini
Istanbul deyince aklima
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadir adlari ya Şimşir-i Zafer
Istanbul deyince aklima
Koca Sinan gelir
On parmagi on ulu çinar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardisira
Isli pasli yetim
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım
Bundan ötesine aklım ermez.
Yerliyim yerli olmasına
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuç tiftik
Bir çimdik çavdar
Bir tutam şile bezi gibi
Dişimden tırnağıma kadar
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım
Şairim şair olmasına
Canım kurban şiirin gerçeğine hasına
içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum
Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter
Eğri büğrü , kör topal kabulum
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm
Hey hey, yine de hey hey
Salınsın türküler bir uçtan bir uca
Evelallah hepsinde varım
Onlar kadar sahici
Onlar kadar gerçek
insancasına, erkekçesine
´Bana bir bardak su´ dercesine
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.
Ah bu türküler
Türkülerimiz
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen´i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni…
Ben türkülerden aldım haberi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak
Dişisi dişi, erkeği erkek
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara
Bıçağı bıçak .
Ah bu türküler köy türküleri
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi
Kiminin reyhasından geçilmez
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Olgun bir karpuz gibi yarırılır içim
Kan damlar ucundan, murekkep değil
işte söz, işte ses, işte biçim:
´Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar´
iliklerine kadar işlemiş sızı
Artık iflah olmaz kavak ağacı
Bu türkünün yüreğinde sancı var.
Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli, ne yazanı
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var
Cennet misali sevişen
Cehennemler gibi dövüşen
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen
Nasıl unutur nasıl
Ömrunde bir kez olsun
Halk türküsü dinleyen… Bedri Rahmi Eyüboğlu
Muhteşem bir Bedri Rahmi Eyüboğlu siiri ve yorumu
👏👏👏
Çok çok güzel..
Hey gidi eski İstanbul..
Rahmetli ne güzel okumuş çok güzel bir şiir
Bir varmış
bir yokmuş
meselmiş
masal olmuş
ah...
toprak kokuyor çoğu şimdi
kimi nefes nefes hala duyuluyor...
yokmu ki bir nefes
var
bu topraklarda o nefes
hiç gitmeyecek o nefes...
proje öd. için yazim dedim görünce vaz geçtim :D
Siiri yorumlayan sanatkarlar kimler?
Çok Güzel
Teşekkür ederim sağolun...Görüntüleri UA-cam den aldım...Selam ve saygılar.
(GEÇ YAZDIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLERİM, ŞİMDİ GÖRDÜM)
Şairler Şiirleri fonu nereden bulabilirim
Şairler Şiirleri fonu nereden bulabilirim
Şairler Şiirleri fonu nereden bulabilirim
Emine Aydın RK Viv kardesim buldunmu fon müziğini
fon müziğinin adı nedir ?
Uçan kuşa ana avrat niye küfür ediyonuz yav
fon müziğinin adı ne acil lütfen
Arka plandaki fon müziğin adı nedir acaba ?
bulabildinmi
Yücel Arzen'e ait müzik...Ve özel olarak şiire adapde edilmiştir...
Yahu fonu nasıl bulucaz:(
Yücel Arzen'e ait müzik...Ve özel olarak şiire adapde edilmiştir...
Yücel Arzen'e ait müzik...Ve özel olarak şiire adapde edilmiştir...
Ya fon müziği ne
Dilara Siyah baqmfhşqnwbeşqbdçwbdwmbd
Dilara Siyah kanka bulamıyorum ya dkmsksndambd