Bilimsel açıdan evrenin ortaya çıkması

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 27 жов 2024

КОМЕНТАРІ • 10

  • @nevzatonen2590
    @nevzatonen2590 3 дні тому +1

    Yüce Allah sizden razı olsun Hocam

  • @sevalbilgic2363
    @sevalbilgic2363 3 дні тому +1

    Teşekkürler Hocam Allah sizden razı olsun

    • @MilanoSerro
      @MilanoSerro День тому

      Elhamdülillah, Müslümanız diyoruz. Peki, bu büyük nimetin sorumluluğunu gerçekten taşıyor muyuz? İslam’ın evrensel mesajını ve Müslüman olarak üzerimize düşen ahlaki görevleri ne kadar içselleştirdik? “Müslümanım” demekle mi yetiniyoruz, yoksa bu kimliğin gerekliliklerini yerine getiriyor muyuz?
      Müslüman, en büyük nimet olan aklını kiraya verir mi? Bu aklı bize kim verdi? Verdiğin zaman, senin Rabbin kim?
      Bir Müslüman,Allaha Elçilerine ve kuran Kerîme iftara atar mı?
      Bir Müslüman, haksızlık yapar mı? Hırsızlık eder mi, israf eder mi, başkasının hakkına tecavüz eder mi? Adaletsizlik yapar mı, rüşvet alır veya verir mi? Bu soruları kendimize samimiyetle sorabiliyor muyuz? İslam, Kur’an ve Allah’ın değişmez yasaları üzerine kuruludur ve bu tür fiillere yer vermez. Ne yazık ki, uydurulmuş bazı din anlayışları, bu ahlaksızlıkları örtmeye çalışarak dini yozlaştırıyor.
      Dua etmek, sadece dille bir mucize beklemek değil; Allah’ın koyduğu yasalarla uyum içinde olmaktır. Biz sorumluluklarımızı yerine getirmeden Allah’tan işlerimizi yoluna koymasını beklersek, bu edebe ve ilahi düzene aykırıdır. Allah, evrenin ve yasaların sahibidir; ancak bu yasaları uygulamak bizim görevimizdir. Dualarımız karşılık bulmuyorsa, sorumsuzca Allah’tan bir şeyler istemek yerine kendi eksiklerimize bakmalıyız.
      Kur’an’da, Furkan Suresi 77. ayette şöyle denir: “De ki: Sizin duanız (ilahi yasalara uyma) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? Siz ki yasaları yalanladınız. Bunun sorumluluğu yakanızı bırakmayacaktır.” Burada dua, sadece sözle yapılan bir yakarış değil, Allah’ın yasalarına uymak, ahlaklı yaşamak ve insanlara kulluk etmekten sakınmak anlamındadır. Gerçek huzur ve mutluluğa ulaşmak, Allah’ın bizler için belirlediği yasalarla uyum içinde olmaktan geçer.
      Kendimize sormamız gereken asıl soru şudur: “Gerçekten ne yapıyorum?” Belki bu dünyada başarılar elde ediyor olabiliriz, ancak ahireti unutmamalıyız. Tövbe etmek de yalnızca sözle olmaz; Allah’ın yasalarına göre yaşamıyorsak, tövbenin değeri yoktur. O’nun yasalarını ihmal ederek yaşamak, cehennemin kapılarını aralamaktır.
      Müslüman olmak sadece Allah’a inanmak değil; namuslu, şerefli ve erdemli bir hayat sürmektir. Helal kazanç sağlamak, adaletli, merhametli ve vicdanlı bir insan olmaktır. İşte o zaman cenneti hak ederiz. Allah’a şükretmek, yalnızca dilde değil, kalpte yaşanır. İman, kalpte bir karşılık bulmuyorsa, bu nasıl bir inançtır?
      İhlas nedir? İhlas, dini yalnızca Allah’a has kılmak demektir; çünkü dinin sahibi yalnızca Allah’tır. Rum Suresi 30. ayette şöyle buyurulur: “Sen yüzünü, Allah’ı birleyici olarak dine, Allah’ın insanları yaratışına uygun olan fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında hiçbir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” Bu ayet, Allah’ın insanlara verdiği fıtratın değişmez olduğunu ve gerçek dinin bu fıtrata uygun yaşamak olduğunu anlatır.
      Müslüman olmak, kayıtsız şartsız Allah’a teslim olmaktır; O’nun iradesine tam anlamıyla boyun eğmek ve hayatı bu inançla şekillendirmektir. Gerçek bir Müslüman, aklını kullanarak sorgular, fakat kalbinde Allah’a tam bir iman taşır. İlk insandan bugüne kadar, Allah’ın insanlara gönderdiği mesaj hep aynı olmuştur: İslam. Tüm elçilerin bu hakikati bildirmiştir, çünkü Allah’ın düzeni değişmez.
      Gerçek bir Müslüman, adaletli, vicdanlı, merhametli ve ahlaklı bir yaşam sürmeyi amaçlar. Salih ameller işleyerek Allah’a teslim olmuş bir hayat yaşamak, en büyük sorumluluğumuzdur. Yusuf Suresi 101. ayette, “Canımı Müslüman olarak al ve beni salihlere kat” denir. Bu, Müslüman olmanın özünü bize hatırlatır: kayıtsız şartsız Allah’a teslimiyet.
      Hz. Muhammed (as) da insanlara “Yalnızca Allah’ın dinine teslim olun” diye uyarmıştır. Hadislerin ve rivayetlerin dini bir kaynak haline getirilmesini kesin bir dille yasaklamıştır. Hakka Suresi 44-46. ayetlerde, “Eğer (Nebi) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu sağından yakalardık ve şah damarını keserdik” denir. Bu, dinin saf bütünlüğünü korumanın Allah katında ne kadar önemli olduğunu gösterir.
      Sonuç olarak, İslam’ın tek kaynağı Kur’an’dır. Başka kaynaklara yönelmek, İslam’ın safiyetini bozar ve kişiyi şirke düşürür. Şirk, affedilmeyecek en büyük günahtır ve cehennemin kapılarını aralar. Şimdi tercih sizin, kardeşlerim.
      Bugün uydurulmuş dinlerden sıyrılmak isteyenler için bu, zorlayıcı bir süreç olabilir. Atalardan kalma inançlar, birçok insanda korku yaratmıştır. Ancak hakikate ulaşmak için bu bağları cesurca koparmalıyız. Gerçek din, yalnızca Allah’a has kılınmalı ve O’na samimiyetle kulluk edilmelidir. Bu bilince sahip olan kişi, hakiki Müslüman olma yolundadır.
      Unutmayın, melek ve şeytan, insanın içinde yaşar. Melek, insanın takva ve masumiyet yönünü temsil ederken; şeytan, insanın nefsini, karanlık tarafını ve kötülüğe meyilli yönünü temsil eder. Kendi nefsinizle mücadele edin, çünkü bu mücadele, sizin cennete giden yolunuzdur.
      Her nefis ölümü tadacaktır ve baki olan yalnızca Allah’tır. Kendimizi tanıyalım, hatalarımızı düzeltelim ve Rabbimize layık bir hayat yaşayalım.

  • @ibrahimay124
    @ibrahimay124 3 дні тому +4

    ❤❤❤❤❤❤❤

  • @Objective_dusuncex
    @Objective_dusuncex 3 дні тому +1

    Caner hocam yeni literatür hassas ayar tartışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

  • @DevrimNil
    @DevrimNil 3 дні тому +1