Sezai Karakoç - Hızırla Kırk Saat
Вставка
- Опубліковано 29 сер 2024
- Bin saat sonra da, kırk saat öncesinin yaşamı
Bir tencerede kaynayan risale gibi
Aşkı içmişim
Bin saat sonra da, kırk saat öncesini…
Herkese merhaba. Öncelikle bu şiiri takılarak ve özensiz okuduğum için herkesten özür dilerim.
Bu şiiri ve şairi çok sevdiğimi söyleyebilirim.
Aslında amacım bu şiiri paylaşmak değildi. Çalışmadan okudum ve kitabı açar açmaz seslendirmek istedim. Paylaştım, bu kadar dinleme alacağını bilmeden.
Affola…
Güzel okumuyor diyen arkadaşlar siz gerçekten hissetmiyorsunuz o yüzden size güzel gelmiyor. O kadar samimi bir okuyuş ki hergun gelip dinliyorum hatta günde 10 defa bile dinlediğim oluyor hiçbir şiiri bunun gibi okumuyorsunuz çok başka bambaşka bir duygu var.. yüreğinize sağlık 🌹
Çok güzel okumuşsunuz kardeşim Allah razı olsun 🤲
'' Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. '' Saf-8
Ah ah gençliğimizin dili olmuş bu şiir harika bu vicdan bu şuurla büyüdük biz
Seni bir bardakta kaynayan
âb-ı hayat sandım
elim uzandığı yerde kaldı.
Şimdi ayı bekliyorum..
Ay doğunca onu yerime gözcü bırakacağım..
Aradığım bu ülkede de yok..
Taşlar hâtıra yazılamayacak kadar
Fazla kararmış.....
rabbim rahmet eylesin üstadın doğduğu toprakları asker olarak 90 lı yıllarda yaşayıp zülküf dağını o dağa bakarak okuduğum günleri hatırladım..sizinde nefesinize sağlık kardeşim.
Nurlar içinde ğ❤️
Fevziye azak @@lutfiyeaknc1451
Nurlar içinde uyusun ❤️
kırk saat da kırk günde dinlesem
yok...yok...
olmaz mı bir kez bile tam anlamıyla dinleyince neler değişiyor bu şiirle bu şuurla
Allah rahmet eylesin ..
Ne anlattığının yarısını anladım ..diğer yarısını da anlarım bir gün nasipte varsa ..doğru söylüyor yeşil sarık takarlar ama bilmezler ki öğretsinler ...
yüreğine sağlık kardeşim, samimi direk okuma güzeldir her zaman, duygulandırdın beni......
üstada rahmet etsin rabbim
BÖLÜM 1
00:00-07:25'ince dk
bu çok sağlam surlu şehirden de geçtim
beni yalnız yarasalar tanıdı
az kalsın bir bağ bekçisi beni yakalayacaktı
adım hırsıza da çıkacaktı
her evde kutsal kitaplar asılıydı
okuyan kimseyi göremedim
okusa da anlayanı görmedim
kanunlarını kağıtlara yazmışlar
benim anılarım gibi
taşa kayaya su çizgisine
gök kıyısına çiçek duvarına değil
kedi yavrularından başka
-o da gözleri açılmamış olanlardan başka-
el uzatmaya değer
soluk alır bir nesne bulamadım
bir gün daha öldü
ey batıdaki mağaralar
beni afyonunuz bağlasaydı da
uyusaydım
bu katı bu sert kente gelmeseydim
bir kaç eski ölünün kemiğini fosforladım
ışıklarını arttırdım bin yıl sonraki çocuklar için
yaşlı bir adamın şapkasını düşürdüm
karpuz kopardım
dağdan taş yuvarladım
ırmakta yıkandım
ölümsüz çamaşırlar giyindim
çivi yazısıyla yazılmış bir taşa oturdum
yanımdan tak kuran işçiler ve turistler geçti
çok eski bir şairin(ben miyim yoksa)
taktım aklıma şöyle bir dörtlüğünü:
“giydiklerin öyle ölümsüz büzülmüş ki
seni bir bardakta kaynayan
abıhayat sandım
elim uzandığı yerde kaldı”
şimdi ayı bekliyorum
ay doğunca onu yerime gözcü bırakacağım
aradığım bu ülkede de yok
taşlar hatıra yazılamayacak kadar
fazla kararmış…
ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
günlere geldim bunu bana öğretmediniz
hükümdarların hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
bunu bana öğretmediniz
kardeşim ibrahim bana mermer putları
nasıl devireceğimi öğretmişti
ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz
bir kentten daha geçtim
buğdayları yakıyorlardı
yedikleri pirinçti
birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı
sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı
pirinçler gibi çoğalıyorlardı
atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum
öpüp çıkıp gittim yelelerini
bir beni anan doğuran kadınlar kaldı
çocuklarını kaçırmasın diye al kadınları
elmalarını ısırdım öfkeyle
rüzgarına bir çıban tohumu ektim
böylece iz bıraktım
benim mirasıma yeryüzünde
yel çıbanı çıkaranlar konacaklar bilmeden
benim oğullarım onlardır
yapraklarımı onlar okuyacaklar
onlar taşıyacaklar ellerinde
sayıklayan çiçekleri
taşıyacaklar yüreklerinde
tifo beneklerini
öpüp duran melekleri
evlenmeyecek olan onlardır
denizlerin yarasını
iyi eden
denizlere doktor olan
onlardır
savaşlarda şehitlerin
ölümünü alıp kaçan onlardır
ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
ben zamandan öğrendim
kuruyan hurma dalından öğrendim
damıtılmış petrolden öğrendim
yavrusunu arayan bir deveden öğrendim
hapsedilmiş yarı yanık
sancaklardan öğrendim
yıkılmış taş kemerlerden öğrendim
harap handan köprülerden öğrendim
ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
ben yarılmış aydedeye öğrettim
delikanlı ateşlere öğrettim
en umutsuz bekarlara öğrettim
kundaktaki çocuklara öğrettim
öğrettim fundalara keçilere keçiyollarına
ben kötülere iyilik saçarım
bu ceza olur
iyilere iyilik
kötülere kötülük
yapacak kadar güçlü ve seraplı olamam
iyi bir kentte
camide namaz kılan
omuzları birbirine dayalı
iki müslümanın arasından geçtim fark etmediler
hutbede imamın sözlerinin arasına tek bir kelime
karıştırdım tek bir kelime
bir kaç kişi irkildi
gerisi susadı susadı
çıkar çıkmaz çeşmelere koştular
ama su yabancı ve acı geldi
çocuklarını görünce o vakit
dindi iç ırmak yankıları
ben hızır … gün … falan saatta … yerde
inceleme yaptım
anne suçsuzdu ve öldü
baba suçsuzdu eski incirler gibi hışırdıyordu
küçük çocuk suçsuzdu
bal rengi bir akıl sarasına bağışlandı
öbürleri suçsuzdu
çiçeğe yeni durmuşlardı
suçlu bendim
geç kalmıştım
evin kötü düşü balkona ağmıştı
komşu evlerde ayin başlamamıştı
kendimi iki yüz yıl insanoğluna görünmemeğe mahkum ettim
imza hızır
pulsuz
tarih çinseddinden sonra 5000
şahitler bütün oğullarım
kağıt endüstrisinde
müthiş bir gerileyiş tekniği
papirüs
mermer
tuğla
ceylan derisi
ipek
kumaş
odun
saman
kepek
bugün iki çocuğun konuşmasına kulak konuğu oldum
biri beni öbürüne çiziyordu
hızır’ın çizgileri derindir diyordu
su ışıltısıdır karanlıkta gözleri
sağ kolunun çizgisi parlasa
tamda bir palmiye gibi
sol kolu karanlık kış gecesi
yaşı hep altmış üç
yüzü yeni gelmiş bir vahiy gibi
gözlerinin önünde hep rahman suresi canlanır
kalbi hep yasin okur
kulağında ilk âyetlerin depremi
ben hızır’ı gördüm kardeşim
ermişler için topluyordu zeytinleri
konuşması hint ilâhisi
ürküntüsü çocuk çilesi
genellikle dağ havasını taşıyan biri
yemesi bir gülün dirilişi
BÖLÜM 2
07:26-16:00
benim konuşmalarım
çin yazıtları gibi
çevre benim söylediklerimi kaydeder
ama kaydetmez kendisine söz söylediğimin sözlerini
taşların kalb atışlarını duyanlar
yalnız onlar okur benim söylediklerimi
kayalar takvim yapraklarımdır benim
ay kaç kere tanıklık etti
taşıdığım yoksul kadınlar tabutuna
çok köle pazarında bulundum
az kurtarış yapmadım insan satırında
insan alımında az göz gezdirmedim
kaç olta kırdım balık avında
kaç ip kestim idam sofrasında
kaç yılı aradan kaydırdım
takvim hesabında
kaç kulaç su geçtim
kurban töreninde
kaç çocuğu kaçırdım
kitap sineklerinin
tılsım salgınından
ilgım salgımından
zülkülüf bana dedi
sen su ver ben yemek vereyim
sen can ver ben kan vereyim
sen sağı çağır ben şehidi çağırayım
sen ovaya in ben dağda oturayım
ne kutlu ortaklıktı o
zülkülüf bana dedi
yeraltında sesim var
zülkülüf bana dedi
doğuranlar bendendir
ana sesi bendendir
örtülü ödeneğimdir ocak
in kiraz bahçelerine in
kirazların yankısını dinle
denizi kirazlarda ara
ölümle kirazlar arasında
köpekle karyola arasında
bardakla araba arasında
bir ilgi kur
mağaralarda çekilen kuralarda
yamyamın ülküsünde
kabakulakta
bile bir bilgi ara
hızır hızır, işçi demek
meleğe öykünen demek
benim kitabım bu kadardır
yazıtım kısadır
anıtım yoktur
bahar senin öncün
güz benim artçım
yaz isa’nın
kış yahya’nın
bahar yaz güz kış
ben sen isa ve yahya
bir gülü yetiştirmek için
yaratılmışız
şükür tanrıya
öldükten sonra insan nasıl dirilecekse
ölmeden ben öyle dirildim
kaç eleğimsağma altından geçtim
çocukken çok gözledim samanyollarını
yaz akreplerinin bile bakamadan edemedikleri samanyollarını
kaç kez yedim doğu sabahlarının
yaz aylarında çatlattığı narlarının narlarını
gelinler götürülürken perşembe akşamları
kaç kez yerinde durdurdum güvey atlarını
baharda çayırlarda yuvarlanırken vakit çobanları
saatleri kıra kıra ilerleyen bengisu zamanı
cebrail cebrail bengisu uzmanı
bir bozkır gibiyaklaşır kuşatır beni
karanlıkta uzaklarda insan konuşmaları
andırır cırcır böceklerini
arada şarap! diye bir ses yükselir
bir kadeh patlar
ateş fışkırır çakmak dağlarından
kurban kokusu yükselir
gürültüyle geçer kaf kabileleri
kara incirlerin sütünden sütunundan
zehirlenen ihtiyar kadınların
destanını söyler katır çıngırakları
iftar sofrasında açılan gümüş tabaka
borçlu baba sesi
ayın doğduğu saçaktaki komşularla
kaplumbağa artığı en tatlı üzümlerle
ey donanmış sofra saati
cebrail’e anlattığım buydu işte
cebrail bana ne armağan etti
bilir misiniz ne armağan etti
dünya ırmaklarının kaynak yerlerinden bir kolleksiyon
dicle’nin uçak yakıtı maviliğini
fırat’ın benzin yeşilini
nil’in kül rengi bulut stilini
bengisu bir kokteyl mi
kokteyl belki ama ne kokteyli
biz bir hızır’ız ama belki bin hızır gibi
biliriz yeryüzünde bengisu illerini
namazda yürüyoruz ışıldayan meşalelerle
oruçta aydınlığız isa’yla meryem’le
kulağımızda hep zebur düğünleri
düşümüzde incil şölenleri
ufkumuzda tevrat ülkeleri
sina dağından yapraklar
ve kur’an ordusunu
başkentlere götüren bir kumandan gibi
en soy arap atının üstünde
dimdik duran bir başkan gibi
bengisu alayının önünde
bir göçmen kuş öncüsüdür bengisu
baharda gelir dünyaya
kışın göçer aya
kış yaranın sargı bezi
yazın ovada dağda sesi
yusuf gömleğinin yıkandığı kaynak ondandır
mısır’ın kapıları onunla açılır
davud’un demirini eriten o
karıncanın karnından konuşandır
hüthüt onun üstünden yedi kere uçandır
evrim günlük sularla
devrim irinle kanla
bizse dirilişi gözlüyoruz
bengisu bengisu kayna ve çağla
şuayb’ın görünmeyeni benim
ben öğrettim musa’ya eşyanın ötesini
şarapsız tütünsüz metafiziği
köpeği
yoksulu duvarını yıkarak koruyan benim
balıkçının kayığını delerek
çocukları gece yarısı
ayakları ters dönük
çağıran ve sonsuz kar çöllerine alp götüren
benim adamlarım değil mi
arkadaşları kılığında
arkadaşlarının seslerini çıkararak
kızılelma megalo idea
zenciyi linç eden boya
kadınlar bir ışık lekesi tavanda
rimbaud en çoğul ışığa
bite ve sese
ağrı’da
-40 mantığında
koşedağı’yla konuştum
+40 ta da
çok penguenli ve bir koca katırlı kabileyle
yüzleri güneşten yanmış kabile
ulu kazanlı kabilelerle
çıktım gittim iğde nar kavun tarlalarından
az konuşuyorlardı
katır ayaklarının sesleri dolduruyordu öğleyi
yürüyen yalnız ulu bir kitaptı sanki
yalnız reisin şemsiyesi vardı
o da güneşten korktuğundan değil
yüceliğini ortaya koymak için
hepimiz kırk yaşlarında erkeklerdik
başımızın içinde arı uğultusu
yine de aydınlık ve keskinlik
bir buyruğa kapılmıştık açıklanmamış
güçlüydük sağlamdık polattık
çok ırmak aştık
meşelerde hüthütler gördük
kayalarda eskilerin alınyazıtları
arada bir, bir atlı ilerliyor
bir atlı geriliyordu
yeni buyruklar sessizce veriliyordu
sancaklar hızla dönüyordu üstümüzde
kartalımız vardı
eski kuşak olarak
maymun ülkelerinden geçtik
insan bölgelerini aştık
melek surlarına yaklaştık
kentlerinde de çeşmelerinde de
kadehler kırdık şıkıdam şıkıdam
mermerleri bir is gibi yüzümüzü kararttı
güntutulmuşa döndük
sonra kur’an okudular ayrıldık
öyle aydınlandık ki
doğudan da batıdan da
birden gün doğmuştu sanki
iki güneş dört aydede
birden doğmuştu sanki
işte o vakit kadınlar belirdi
hepsinin adı meryem’di
ilk defa evlendiler bizimle
daha çok gittik
ama nasıl anlatayım
ötesini...
🖐🏻
Çok emek verdim beğenir misiniz.
Bağlamanın melodisi ve bu muhteşem sözler ve yorumunuz çok güzel yanlız birazdahatakılmadan okuyun😊
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun ruhları için el fatiha.
Bir insan ancak bukadar ince ruhlu alabilir mekaninn cennet oldun ustat🎉❤😢
Emeğine diline sağlık çok severek haz duyarak tekrar tekrar dinliyorum. Allah razı olsun senden kardeşim
Allah'ım rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah 🌹🇹🇷🇹🇷🇹🇷❤️
Cennet-Mekan, Firdevs-Aşiyan.
Sad olsun ruhu
Nefesinize bereket sizinde
( siir seçimleriniz güzel)
Toprağın bol olsun🌹🤲Mekanın Cennet olsun 🌹🤲Ruhun Saad Olsun 🌹🤲Güzel Kalpli Pamuk Kalpli Hocam😔😔🌿🌿🌿
Dostum toprağı bol olsun ifadesini Müslüman olmayanlar için kullanırız Müslümana kullanılmaz
Selamlar
Maşallah çok güzel okumuşsunuz. Hiç abart yok, çok dogal , olduğu gibi....🦋 71👍
Rabbım Rahmet eylesin....
Temiz ruhuna el-Fâtiha Fatiha ~~~
Hayatlarl yasamlarl duygularl mlsralarl vahyede rabbime sukurler olsun rabbim rahmet eylesin mekanln cennet olsun usdadlm seni tanlmama vesile olan rabbimin kullarnla tesekkur ederim.
Maşallah ses tonunuz muazzam icra hakeza tavsiyem dört beş satırda bir fon ile fasıla koyup bu arada okuyacağınız metne göz atmanız
Mekanın cennet olsun
Senin özgür irade dediğin, şu elindeki şeyi üzerine dökmemek içindir.
Teşekkür ederiz
Her evde kutsal kitaplar asılıydı
Okuyanı göremedim
Okusa da anlayanı göremedim..
"Nakşibendilerin Toplumsal ve Kültürel Katkıları" kitabı çıktı. (Yasin Yayıncılık) Çok şaşıracaksınız
Yahya Kemal'e şiir bitti
Ruhuna Fatiha!
Devamı gelsin kekim
Şiirler olacak bu halka hekim
Dev bir çınar dan bir yaprak silkindin
Devamı gelsin Devamı gelsin
Maşallah
İyi ki okumuşsunuz sayenizde tanıdık, ama virgül ve nokta hatalarından vurgular anlaşılmıyor. Hikaye karışıyor
😮😮😮😮
Okuyan Arif Nazım mı ?
Allah rahmet eylesin üstan mekanı cennet olsun
Hocam şiirle birlikte çalan müzik kime ait. Bu arada çok doğal okumuşsunuz sesinize sağlık...
Teşekkürler. Buyrun ua-cam.com/video/OXHoyCxzgEk/v-deo.html
🇹🇷❤🇹🇷❤🇹🇷
Şiir güzel ama sen biraz dersine çalışsaydın daha iyi olurdu
Müzik sesi çok yüksek
abi müziğin ismi nedir? şiir için teşekkür ederim.
ua-cam.com/video/OXHoyCxzgEk/v-deo.html buyrun.
@@samicavdar4877 Teşekkür ederim
Geldin tohum attın. Gittin.
Allah rahmet eylesin.🤲🤲🤲🌹
Öğretmenler yaaa slogan verdiler çözüm sunmadilar
Bazı yerleri yanlış okuyorssunuz ve şiiri ilk defa okuyorsunuz. Önceden okuyup çalışsaydınız
çok samimi okumamış mı çalıştıkça tabii ki daha güzel okunur ama ayrıntılarda boğuluyor sanki
Kağıt kelimesini ince okumanız gerekir. Bir de bu kadar yanlış ya da kekeleyerek okuduğunuz bir kaydı neden yenilemediniz de yayımladınız? Keşke yenileseydiniz...
Şiir çok güzel yorum çok vasat hatta sıkıcı önceden biraz okusanız keşke
gazete bile bu kadar kötü okunamaz.
Rabbimizin KUR'AN'ı, yani sözlerin en güzeli varken, nedir bu okuduklarınız? Nedir? İnsan beynini boşu boşuna işgal etmekten başka ne işe yarar bu cümleler.. Yazık!..
Sezai karakoç ilimin güneşi diye adlandırılan Said nursiye en yakın kişilerden biridir Biraz araştırın
ğönül gözü derler buna,anlamazsınız siz.
keşke üstad'ın bir eserini okusaydın güzel kardeşim.
Bu şiirde Kur'an dan başka bir şey mi anlatılıyor ki
Ne dinledin ne anladın ..kehf suresini hızır ı kevseri anlatıyor ..ama üstad haklı çok is tutmuş kararmış taşlar bir şey yazılmıyor ..
Emeğinize sağlık. Destek verdim. Desteğinizi beklerim.
Mekanı cennet olsun