Kıymetli hocam derslerinizi büyük bir dikkatle dinliyor ve oldukçada faydalanıyoruz. Rabbi sizleri hayırla mükafatlandırsın. Mümkünse okulla ilgili bir ders yaparsanız iyi olacak. Allah svt razı olsun.
Selamun aleykum Ebu Muaz Seyfullah hakkında düşünceniz nedir? Eserlerinden haberiniz var mı tekfir ile ilgili detaylı tafsilatlı sohbetleri var. Bilginiz var mı ?
Buna küçük şirk diyenler var kardeşim sakın inanma bu konuda icma var diye hatırlıyorum şeyh abdulvehabın kitabut tevhid kitabında bunu araştırmanı tavsiye ederim
Said Nursi okumalı mıyız? Necati Koçkesen • 22 Mart 2020 10:43 Aleyküm selam kardeşim. Her müellefin kitabında doğrular olacağı gibi yanlışlar da olabilir. Allah’ın kitabından başka hiçbir kitap kusursuz değildir. Allah Rasûlünün hadisleri bile didik didik edilmiş, sahih mi, zayıf mı, uydurma mıdır diye incelenmiştir. Allah rasûlünden başka herkesin sözü kabul edilebilir de reddedilebilir de. Yâni doğruysa, haksa kabul edilir, Kur’an ve sünnete aykırı ise reddedilir. Risâle-i nurların bir çoğunu okudum. Özellikle Mektûbât, Lemmâlar, Şuâlar vr Sözler okudum. Diğer kitaplarını da tümden değil ama parça parça okudum.Bir çok güzel şeyler olduğu gibi, bir çok yerde kitaba ve sünnete uymayan, zyıf ve uydurma hadisler vardır. Şimdi onlardan bazılarını yazalım: Sâidi Nursî ebced ve cifr hesapları ile fazla meşgul olmuş âyetlerin veya hadislerin harf hesabından bir sürü mânâlar çıkarmıştır. Bunlar ise kabul edilemeyecek şeylerdir. Mesela Said Nursî Tılsımlar Mecmuasının mezkur bölümünde, Kur’an ayetlerinin kendisinin doğumuna işaret ettiğini şöyle söyler “(…) Hakimiyet-i kafiranenin yıkılmasına mebde’ 1877 tarihinde doğan son bir “Nur-u Hidayet”in zuhuru tarihidir.” Vazifeye başlama senesi de, yine ayetten cifr ile çıkarılmış meğer: “(…) baştaki vav hari. Ve (…)daki lam-ı tarif dahil, 1900 tarihi, 1316 tarihinin miladi karşılığı olup; son “İmam-ı Hidaye”e vazife-i me’muriyetinin verilmesiyle, heyula-i küfrün inhidamı başlamış” Tılsımlar Mecmuası, s. 175 Yine Sâid-i Nursî ebced hesabı ile Kıyametin kopuş yılını veriyor ve diyor ki: “L TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETÎ.” “Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir.” (şedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrisi, bin beşyüz kırkiki (1542- M. 2117) ederek nihayet-i devamına îma eder. “Gaybı yalnız Allah bilir.” “ZÂHİRİNE ALE’L-HAK.” “hak üzerinde devam edecektir.” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz altı (1506- M. 2082) edip, bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane, belki galibane; sonra tâ kırk ikiye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın îma eder. Ve’l-ilmû indAllah; “Gerçek ilim ancak Allah Katındadır.” “HATT YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHΔ “Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar)” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz kırk beş (1545- M. 2120) olup, kâfirin başında kıyamet kopmasına îma eder.” Kastamonu Lahikası, s. 20-21 Başka bir yerde de Sâid-i Nursi Nur sûresinin 33. Âyetinin Risâle-i Nur’a işâret ettiğini iddia ederek diyor ki: “BİRİNCİSİ Sûre-i Nur’dan Âyetü’n-Nur’dur ki, Risale-i Nur’un Resâilü’n-Nur ve Risalei’n-Nur ve Risaletü’n-Nur namlarıyla sebeb-i tesmiyesinin on altı sebebinden bir sebep olduğundan, birinci olarak onu beyan etmek gerektir. (…) ayetin Makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan sekiz (998) olarak, aynen Risaletü’n-Nur-şeddeli ن , iki ن sayılmak cihetiyle-tam tamına tevafukla ona işaret eder.” (Şualar, s. 538)
SAİD-İ Nursî, NURCULARIN ÜMMET-İ MUHAMMED’DEN AYRI OLARAK ÜMMET-İ MÜSTAKİLE OLARAK DİRİLECEĞİNİ İDDİA EDİYOR! “Bu hadis-i şerif, umumi ve lafzi beyanıyla bütün ulema-i islamiyeyi gösterdiği halde, riyazi veçhesiyle de; 1294’te besmele-i hayatına başlayan, 1344’te neşriyat-ı ilmiyesinin en faal devresini yaşayan, 1394’te ise nüfuz-u ilmiyesinin en şamil devresine ulaşacak olan bir zat-ı harikuladeyi göstermektedir. Ve onun etabıyla beraber kıyamette bir ümmet-i müstakile olarak ba’s buyurulacağını bildirmektedir.” (Tılsımlar Mecmuası, Maidetü’l Kur’an, s. 179) (Bu kısım Tılsımlar mecmuası adlı risaleye, Said Nursi tarafından bizzat konulmuş ve sağlığında basılmıştır) gibi, Said Nursî Kur’an’ın bazı âyetleri ile bazı hadisleri ebced ve cifr hesapları ile açıklamaya ve gelecekle ilgili haberler vermeye çalışıyor. Halbuki gelecek gaybdir ve gaybı da ancak Allah bilir. Yukardaki bütün yorumlar Kur’an’a da sünnete de ehli sünnet ulemasının anlayışına da aykırıdır. Çünkü gaybı bilen Allah’ır. Allah’tan başka kimse gaybı bilemez. Peygamberler de Allah bildirirse gaybı bilirler. Allah bildirmedikçe onlar da gaybı bilmezler. Dolayısı ile Kur’an’ın âyetlerini ebced hesapları ile olmadık yorumlarla yorumlamak batıl bir yorumdur. Nitekim, İbni Abbas ra’den rivayet edilen hadiste buyrulur ki; “Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraşan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur” [Sahihtir. İbni Ebi Şeybe(6/129) Fethul Bari(11/351) Suyuti İtkan(2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani(11/41) Deylemi(3250) Camiüs Sağir(4408) Durrül Mensur(3/331) Teysirul Azizil Hamid(363) Kenzul Ummal(29154) ancak bu rivayetin de şahitleri vardır] “Rivayetle sabittir ki, İbn Abbas, ebced hesabı ile uğraşanları azarlamış ve bunun bir nevi sihir olduğunu belirtmiştir. Bu tespit uzak bir görüş değildir. Çünkü, şeriatte bunun aslı yoktur.” (Fethu’l-Barî, 11/351). İmam Şatıbi (r.a.) de diyor ki: “Bir çok insan Kur’an üzerindeki iddialarında sınırı aşmışlar ve ona tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i huruf gibi öncekilerin - sonrakilerin bütün ilimlerini yüklemişlerdir. Bu iddia yanlıştır. Kaldı ki, sahabe, tabiun ve selefi Salihin, Kur’anı ve Kur’an ilimlerini, Kur’an’da bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği bize gelmemiştir. Onlar, Kur’an’dan sadece tevhid delilleri, teklifi hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla ilgili konuların ispatına çalışmışlardır. Eğer onların bu iddia doğrultusunda çabaları olsaydı meselenin esasına delalet edecek şeyler mutlaka bize ulaşırdı. Böyle bir şey ulaşmadığına göre bu iddianın onlarda mevcut olmadığı anlaşılır.
Said Nursî bir çok yerde haddi aşarak risâlelerin eleştirilemez olduğunu iddia ediyor ve diyor ki: “Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (…) Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.” (Barla Lahikası, s. 56) “… Kimin haddi var ki, risalelerin birisine el uzatsın veyahut dil uzatsın, veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun.” (Barla Lahikası, s. 194) Yukardaki şu iki cümle haddi aşmak, ve kibirde ileri gitmektir. Ne demek risâlelerde yanlış olmadığı? Ne demek risâlelerin eleştirilemez olduğu? Ne demek “Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.” Demek? Bundan daha büyük bir hata ve haddi aşmak olur mu? Sen kimsin ki senin yazdıklarında hata olmasın? Sen kimsin ki eleştirilemez olasın? Ancak Allah’ın kitabı ve peygamberimizden sahih olarak gelen sünnet eleştirilemez. Bunun dışında herkesin sözü kabul edilebilir de reddedilebilir de. Nitekim bir gün İmam Malik Mescid-i Nebevî de Allah Rasûlünün kabrini göstererek; “şurada yatan zâtın dışında herkesin sözü kabul da edilir red de edilir.” Demiştir. RİSALELERİ OKUYANLAR İMANSIZ ÖLMEZLERMİŞ “Dördüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerinden Nazmi’dir. Rüyasında ona diyorlar ki: “Risale-i Nur şakirtleri imansız ölmezler; kabre imanla girerler.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 22) Gördünüz mü saçmalığı. Nazmi isimli bir şakirt rüyasında görmüş. Rüyalarla hüküm veriyor. Halbuki rüya, ilham ve keşif hükme delil teşkil etmez. Bir de şu var: Kur’an okuyanlardan, hadis okuyanlardan bir çok kimse îmansız ölebiliyor da risâlei nur okuyanlar îmansız ölmezlermiş. Nice Kur’an okuyanlar, hadis okuyanlar irtidat etmişler ve kâfir olarak gitmişleridr. Risâle-i Nur’daki şu ibârelere bir bakınız: “Risale-i Nur, Kur’an’ın bu asırda en yüksek ve en kudsi bir tefsiridir. Hakikatleri semavidir, Kur’anidir” (İşaretü’l-i’caz Tercümesi, s. 281). “Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor” (Nur meyveleri, s. 68). “Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı”(Mektûbât, 19. mektûb, 5.nükte) Necati Koçkesen, [2.02.2020 12:59] [Mihriban yanıt olarak] “İran’daki Safevî ve Mısır’daki Fatımi Devleti , Âl-i beyt’dir,” (Mektûbât, 19. Mektûb) Ne diyor Sâid Nursi? “Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor” Kim yazdırıyormuş ona? Diyecekler ki Allah. Peki Allah nasıl yazdırmış ona? Vahiy mi göndermiş yoksa ilham mı etmiş? İlham etmiş denilirse, biz de deriz ki, bütün islam âlimleri ilhamın hüccet olmadığı husûsunda icmâ etmişlerdir. Şimdi böyle olunca yani risaleleri Said Nursi yazmamış da ona yazdırılmışsa Sâid Nursî’nin kitapları hatasız olmuş olur. Bundan dolayı bugünkü nurcular risâlelerde hata yoktur diyorlar. Eee, üstadlarından dersliler ya ondandır. Bir de şu zırvasına bakınız: “Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı”(Mektûbât, 19. mektûb, 5.nükte) Bu söz Kur’an’a muhaliftir, sünnete muhaliftir, icmâya muhaliftir, ehli sünnet ulemasının bir araya getirdikleri akâid esaslarına aykırıdır. Zîra peygamberlerin dışında hiç kimse mâsum değildir. Peygamberlerin bile günah ve hata işleyip işlemeyecekleri tartışılmış, âlimlerin ekserîsi peygamberlerin peygamberliklerinden önce büyük, küçük günah işleyebileceklerini söylemişlerdir. Nitekim Hz. Adem Allah’ın emrine isyan ederek yasaklanan ağaçtan yemiş, Hz. Musa bir adam öldürmüştür. Bunlar ise günah olan şeylerdir. Peygamberlerin peygamberliklerinden sonra günah işleyip işlemiyecekleri bile tartışılmış, bazıları peygamberler peygamber olarak gönderilmelerinden sonra hata ve günah işlemezler ama zelle işlerler demiştir. Bir kısmı da peygamberler peygamberliklerinden sonra büyük günah işlemezler ama küçük günah işleyebilirler ama onlarda ısrarcı olmazlar demişlerdir. Nitekim Taftazânî’nin “Şerhu’l Akâid’ine bakılırsa bunlar açıkça görülür. “Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı” sözü şiilerin sözüdür ve sapıkça bir sözdür. Çünkü onlar imamlarını masum görmektedirler.
SAİD NURSİ’NİN ALLAH HZ. ALİYE BİR TANE SAYFA İNDİRDİ İFTİRASI. Said-i Nursi diyor ki: “Hazret-i Cebrail, Sekine adıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam’ı, Peygamberimizin yanında Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşürdü. Hz. Ali diyorki: “Ben Cebrail’in şahsını yalnız gök kuşağı şeklinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum”. İsm-i Âzamdan bahsederek bazı olayları anlattıktan sonra diyor ki: “Dünyanın başından kıyamete kadar ilimler ve önemli sırlar bize, tanıklık derecesinde açıldı. Kim ne isterse sorsun, sözümüzden şüpheye düşenler zelil olurlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem’a, Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Bediuzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1995, c. 2 s. 2078-2079) Said Nursi Bizzat Cebrail vasıtasıyla Hz Aliye de bir sayfa indirildiğini söylemekdedir. Şimdi Hz Ali peygamber olmadığına göre sadece bir sahabe olduğuna göre Hz Aliye de Alah tarafında sayfa indiğini söylemek Allaha iftira değilmi? Bakın bu konuda Allah Azze ve Cell ne buyuruyor: Bilgisizce, sırf insanları saptırmak için Allah’a yalan isnat eden kimseden daha zalim kim olabilir? Allah, şüphesiz, zalim kimselere hidayet etmez (En’âm, 144) Artık bundan sonra kim Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır. (Ali İmran Suresi, 94) Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (Yunus Suresi, 60) SAİD NURSÎ MUHAKEMAT kitabında HADİS DEĞİLDİR dediği bir sözü, LEMALAR kitabında " SAHİH HADİSTİR " diyerek anlatmıştır. AYNI SÖZE SAHİH HADİSTİR DEDİĞİNİN İSBATI : " .....Bu defaki sualinizde diyorsunuz ki : Hocalar diyorlar . Arz öküz ve balık üstünde duruyor . Halbuki arz , muallakta bir yıldız gibi gezdiğini coğrafya görüyor. Ne öküz var ne de balık ? Elcevab : İbni Abbas (r.a.) gibi zatlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki , Resul-i Ekrem Aleyhissealatu Vesselamdan sormuşlar . Dünya ne üstünde duruyor. Ferman etmiş . Öküzün ve Balık'ın üzerinde duruyor , ila Ahir..." (Sözler yayınları 1990 basım , Lemalar , Ondördüncü Lema) İnternetteki yayınlanan kitaptan : ONDÖRDÜNCÜ LEM'A "İki Makam"dır. BİRİNCİ MAKAM: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sorulmuş ki: "Arz ne üstünde duruyor?" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâm ferman etmiş: عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ Yâni "Öküz ve balık üstünde duruyor." Şu Hadîse dair çok münakaşat vardır. Coğrafyacılar, hâşâ bu Hadîsi inkâr ediyorlar. İşte bu Hadîsin hakikî mânâsını üç vecihle, bu Risalenin Birinci Makamı öyle bir tarzda beyan ediyor ki; münkirlerin zerre mikdar insafı varsa ve Coğrafyacıların hakka karşı zerre mikdar iz'anları bulunsa, bu Hadîsi, bâhir bir mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) sayacaklardır. Çünki o üç cevap hem hakikî ve kat'î, hem manidardırlar.
YNI SÖZE UYDURMA , İSRAİLİYATTIR DEDİĞİNİN İSPATI İkinci Mesele : Puşide olmasın , Sevr (öküz) ve Hut (balık)'un kıssa-i meşhuresi İslamiyetin dahil ve tufeylisidir. Ravisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen Mukaddeme-i Salise'ye git göreceksin hangi kapıdan daire-i İslamiyet'e dahil olmuştur. Amma İbn-i Abbas'a olan nisbetin ittisali ise Dördünce Mukaddeme'nin ayinesine bak , o ilhakın sırrını göreceksin . (Zehra Yayıncılık , MUHAKEMAT kitabı sayfa 51 -52 ikinci mesele) İnternetteki yayınlanan kitaptan İkinci Mesele Pûşide olmasın, Sevr ve Hûtun kısas-ı meşhuresi, İslâmiyetin dahil ve tufeylîsidir. Râvisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen, Mukaddeme-i Saliseye git, göreceksin, hangi kapıdan daire-i İslâmiyete dahil olmuştur.Amma, İbn-i Abbas’a olan nispetin ittisali ise: Dördüncü Mukaddemenin aynasına bak; o ilhakın sırrını göreceksin. Bundan sonra mervîdir: "Arz, Sevr ve Hût üzerindedir." Hadis olarak rivayet ediliyor. Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır. Saniyen: Hadis olsa da zaaf-ı ittisal için yalnız zannı ifade eden âhâddendir. Akideye dahil olmaz. Zira yakîn şarttır. Görüldüğü gibi Said Nursî bir yerde sahihtir dediği hadisi başka yerde sahih değildir, isrâiliyâttır diyerek kendi kendisini yalanlamaktadır. Risâlelerde bu ve buna benzer daha bir sürü bâtıl ve ipe sapa gelmez şeyler vardır. Bir kimse ehl-i sünnetin iman esaslarını iyice öğrendikten sonra risaleleri okursa sakıncası yoktur. Ama iman esaslarını iyice, delilleri ile bilmeden bu ve buna benzer kitapları okumalarını doğru bulmuyorum. Selam ve dua ile.
Güzel anlatıyorsunuzda hu hükümler islam devleti için geçerlidir tevil varmı yokmu araştırmasıyla hüküm vermek. 39:43 Müslümanlığın ne olduğunu bilmeden Müslümanım diyenin müslğmanlığıda ayrı bir konu
Hocam, munafikler Kuranda 3 növdür: 1) kendisi bilen, yani islama inanmayan, muslim maskası takan. 2) kalbi daymen imanla küfür arasında celişen, gitip gelen yani. 3) bilmeyen munafik, yani küfürde olub bunun farkında olmayan. ------ Şeyhul-islam bunu geniş anlatmiş, delilleriyle. Mesele Bakara suresinde 3de var.
Birde hocam, siz galiba murted hükmyle munafik hümünü karıştırmısınız, aynı şey görüyorsuz. Fakat, bunlar farkĺı meseleler. Murted hükmü Kadı koyar elbetteki, hatta idamını uygular (lazım olsa). Amma munafik/zındık hükmü öyle şartlar talep etmez, edemez! Ee boşuna ulama dememişki: "Bu Ummetin kafirleri munafikler, küfürleri ise nifakdır!" ---------- Ve Salem!
oy kullanmanın, yani yalnızca Allah'a ait olan hakimiyet hakkını Allah'tan başkasına vermenin, yani yalnızca Allah'a ait olan kanun yapma hakkını m. vekillerine vermenin, şirk olduğuna itikat ediyorsanız oy kullananlara da müşrik demek durumundasın. Benim böyle bir itikadım yok diyorsanız oy kullananların niçin müşrik olduklarından şüphe ettiniz 😊
Hallaç ın idamının casusluk tan olduguda söylenir yani idamı enel hak demesi değilde yabancılar için casusluk yaptığı hatta evinde bu ajanlık materyalleri belgelerinin bulunduğu vs
MaşaAllah çok akıcı,tatmin edici ve sade bir dille anlatıyorsunuz hocam.Allah razı olsun
MaşaAllah Allah Razı Olsun
"Allah ete kemiğe büründü Mahmut olarak göründü" Cübbeli Ahmet. Ve adam hâlâ tevbe etmedi.
P
Avam bu zındığı tekfir etmeli zaten
Cok güzel acikladiniz Hocam, Barakallahu Feekum.
Kıymetli hocam derslerinizi büyük bir dikkatle dinliyor ve oldukçada faydalanıyoruz. Rabbi sizleri hayırla mükafatlandırsın.
Mümkünse okulla ilgili bir ders yaparsanız iyi olacak. Allah svt razı olsun.
Allah razı olsun kardeşim. Okul konusu videonun içinde var.
Allah razı olsun hocam.
Allâh sizlerden razı olsun inşallah
Ma şa Allah hojam
Allah razı olsun Teşekkür ettik faydalı bilgiler teşekkür ederiz
ALLÂH c c razı olsun hocam emeğiniz emek görsün biz istifade etik bilinmesi gereken konular olmuş
37:50 Erdoğan geldi aklıma kilise açılışları
Hocanın sadece yeri Niğde de mi İstanbul'da derslerini yapilan yerleri yokmu bilen varsa bilgi almak isterim
Sadece Niğde ilindeyiz kardeşim
Amin Amin Amin ecmain cezakallahu hayran.
Selamun aleykum Ebu Muaz Seyfullah hakkında düşünceniz nedir? Eserlerinden haberiniz var mı tekfir ile ilgili detaylı tafsilatlı sohbetleri var. Bilginiz var mı ?
Aleyküm selam kardeşim. Sayfayı yöneten kardeşiniz olarak ben tanımıyorum ama tanısak bile sosyal medyada böyle sorulara cevap vermiyoruz.
Maşallah Rabbim imanınızı korusun inşl çok güzel feyz aldım herşey için teşekkürler
Hocam bir kişi ölùden ya diriden , mucahidden şifayet dilerse kafir olurmu, tekfir olunurmu?
Şefaatin tümü ALLAHINDIR bu hem bidat hemde şirktir
Buna küçük şirk diyenler var kardeşim sakın inanma bu konuda icma var diye hatırlıyorum şeyh abdulvehabın kitabut tevhid kitabında bunu araştırmanı tavsiye ederim
Hocam allah razi olsun peki said nursi icin ne dersiniz
Said Nursi okumalı mıyız?
Necati Koçkesen • 22 Mart 2020 10:43
Aleyküm selam kardeşim.
Her müellefin kitabında doğrular olacağı gibi yanlışlar da olabilir. Allah’ın kitabından başka hiçbir kitap kusursuz değildir. Allah Rasûlünün hadisleri bile didik didik edilmiş, sahih mi, zayıf mı, uydurma mıdır diye incelenmiştir. Allah rasûlünden başka herkesin sözü kabul edilebilir de reddedilebilir de. Yâni doğruysa, haksa kabul edilir, Kur’an ve sünnete aykırı ise reddedilir.
Risâle-i nurların bir çoğunu okudum. Özellikle Mektûbât, Lemmâlar, Şuâlar vr Sözler okudum. Diğer kitaplarını da tümden değil ama parça parça okudum.Bir çok güzel şeyler olduğu gibi, bir çok yerde kitaba ve sünnete uymayan, zyıf ve uydurma hadisler vardır. Şimdi onlardan bazılarını yazalım:
Sâidi Nursî ebced ve cifr hesapları ile fazla meşgul olmuş âyetlerin veya hadislerin harf hesabından bir sürü mânâlar çıkarmıştır. Bunlar ise kabul edilemeyecek şeylerdir. Mesela Said Nursî Tılsımlar Mecmuasının mezkur bölümünde, Kur’an ayetlerinin kendisinin doğumuna işaret ettiğini şöyle söyler “(…) Hakimiyet-i kafiranenin yıkılmasına mebde’ 1877 tarihinde doğan son bir “Nur-u Hidayet”in zuhuru tarihidir.” Vazifeye başlama senesi de, yine ayetten cifr ile çıkarılmış meğer: “(…) baştaki vav hari. Ve (…)daki lam-ı tarif dahil, 1900 tarihi, 1316 tarihinin miladi karşılığı olup; son “İmam-ı Hidaye”e vazife-i me’muriyetinin verilmesiyle, heyula-i küfrün inhidamı başlamış” Tılsımlar Mecmuası, s. 175
Yine Sâid-i Nursî ebced hesabı ile Kıyametin kopuş yılını veriyor ve diyor ki:
“L TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETÎ.” “Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir.” (şedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrisi, bin beşyüz kırkiki (1542- M. 2117) ederek nihayet-i devamına îma eder. “Gaybı yalnız Allah bilir.” “ZÂHİRİNE ALE’L-HAK.” “hak üzerinde devam edecektir.” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz altı (1506- M. 2082) edip, bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane, belki galibane; sonra tâ kırk ikiye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın îma eder. Ve’l-ilmû indAllah; “Gerçek ilim ancak Allah Katındadır.” “HATT YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHΔ “Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar)” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz kırk beş (1545- M. 2120) olup, kâfirin başında kıyamet kopmasına îma eder.” Kastamonu Lahikası, s. 20-21
Başka bir yerde de Sâid-i Nursi Nur sûresinin 33. Âyetinin Risâle-i Nur’a işâret ettiğini iddia ederek diyor ki:
“BİRİNCİSİ Sûre-i Nur’dan Âyetü’n-Nur’dur ki, Risale-i Nur’un Resâilü’n-Nur ve Risalei’n-Nur ve Risaletü’n-Nur namlarıyla sebeb-i tesmiyesinin on altı sebebinden bir sebep olduğundan, birinci olarak onu beyan etmek gerektir. (…) ayetin Makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan sekiz (998) olarak, aynen Risaletü’n-Nur-şeddeli ن , iki ن sayılmak cihetiyle-tam tamına tevafukla ona işaret eder.” (Şualar, s. 538)
SAİD-İ Nursî, NURCULARIN ÜMMET-İ MUHAMMED’DEN AYRI OLARAK ÜMMET-İ MÜSTAKİLE OLARAK DİRİLECEĞİNİ İDDİA EDİYOR!
“Bu hadis-i şerif, umumi ve lafzi beyanıyla bütün ulema-i islamiyeyi gösterdiği halde, riyazi veçhesiyle de; 1294’te besmele-i hayatına başlayan, 1344’te neşriyat-ı ilmiyesinin en faal devresini yaşayan, 1394’te ise nüfuz-u ilmiyesinin en şamil devresine ulaşacak olan bir zat-ı harikuladeyi göstermektedir. Ve onun etabıyla beraber kıyamette bir ümmet-i müstakile olarak ba’s buyurulacağını bildirmektedir.” (Tılsımlar Mecmuası, Maidetü’l Kur’an, s. 179) (Bu kısım Tılsımlar mecmuası adlı risaleye, Said Nursi tarafından bizzat konulmuş ve sağlığında basılmıştır) gibi, Said Nursî Kur’an’ın bazı âyetleri ile bazı hadisleri ebced ve cifr hesapları ile açıklamaya ve gelecekle ilgili haberler vermeye çalışıyor. Halbuki gelecek gaybdir ve gaybı da ancak Allah bilir. Yukardaki bütün yorumlar Kur’an’a da sünnete de ehli sünnet ulemasının anlayışına da aykırıdır. Çünkü gaybı bilen Allah’ır. Allah’tan başka kimse gaybı bilemez. Peygamberler de Allah bildirirse gaybı bilirler. Allah bildirmedikçe onlar da gaybı bilmezler. Dolayısı ile Kur’an’ın âyetlerini ebced hesapları ile olmadık yorumlarla yorumlamak batıl bir yorumdur.
Nitekim, İbni Abbas ra’den rivayet edilen hadiste buyrulur ki;
“Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraşan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur” [Sahihtir. İbni Ebi Şeybe(6/129) Fethul Bari(11/351) Suyuti İtkan(2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani(11/41) Deylemi(3250) Camiüs Sağir(4408) Durrül Mensur(3/331) Teysirul Azizil Hamid(363) Kenzul Ummal(29154) ancak bu rivayetin de şahitleri vardır]
“Rivayetle sabittir ki, İbn Abbas, ebced hesabı ile uğraşanları azarlamış ve bunun bir nevi sihir olduğunu belirtmiştir. Bu tespit uzak bir görüş değildir. Çünkü, şeriatte bunun aslı yoktur.” (Fethu’l-Barî, 11/351).
İmam Şatıbi (r.a.) de diyor ki:
“Bir çok insan Kur’an üzerindeki iddialarında sınırı aşmışlar ve ona tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i huruf gibi öncekilerin - sonrakilerin bütün ilimlerini yüklemişlerdir. Bu iddia yanlıştır. Kaldı ki, sahabe, tabiun ve selefi Salihin, Kur’anı ve Kur’an ilimlerini, Kur’an’da bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği bize gelmemiştir. Onlar, Kur’an’dan sadece tevhid delilleri, teklifi hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla ilgili konuların ispatına çalışmışlardır. Eğer onların bu iddia doğrultusunda çabaları olsaydı meselenin esasına delalet edecek şeyler mutlaka bize ulaşırdı. Böyle bir şey ulaşmadığına göre bu iddianın onlarda mevcut olmadığı anlaşılır.
Said Nursî bir çok yerde haddi aşarak risâlelerin eleştirilemez olduğunu iddia ediyor ve diyor ki:
“Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (…) Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.” (Barla Lahikası, s. 56)
“… Kimin haddi var ki, risalelerin birisine el uzatsın veyahut dil uzatsın, veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun.” (Barla Lahikası, s. 194)
Yukardaki şu iki cümle haddi aşmak, ve kibirde ileri gitmektir. Ne demek risâlelerde yanlış olmadığı? Ne demek risâlelerin eleştirilemez olduğu? Ne demek “Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.” Demek? Bundan daha büyük bir hata ve haddi aşmak olur mu? Sen kimsin ki senin yazdıklarında hata olmasın? Sen kimsin ki eleştirilemez olasın? Ancak Allah’ın kitabı ve peygamberimizden sahih olarak gelen sünnet eleştirilemez. Bunun dışında herkesin sözü kabul edilebilir de reddedilebilir de. Nitekim bir gün İmam Malik Mescid-i Nebevî de Allah Rasûlünün kabrini göstererek; “şurada yatan zâtın dışında herkesin sözü kabul da edilir red de edilir.” Demiştir.
RİSALELERİ OKUYANLAR İMANSIZ ÖLMEZLERMİŞ
“Dördüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerinden Nazmi’dir. Rüyasında ona diyorlar ki: “Risale-i Nur şakirtleri imansız ölmezler; kabre imanla girerler.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 22)
Gördünüz mü saçmalığı. Nazmi isimli bir şakirt rüyasında görmüş. Rüyalarla hüküm veriyor. Halbuki rüya, ilham ve keşif hükme delil teşkil etmez. Bir de şu var: Kur’an okuyanlardan, hadis okuyanlardan bir çok kimse îmansız ölebiliyor da risâlei nur okuyanlar îmansız ölmezlermiş. Nice Kur’an okuyanlar, hadis okuyanlar irtidat etmişler ve kâfir olarak gitmişleridr.
Risâle-i Nur’daki şu ibârelere bir bakınız:
“Risale-i Nur, Kur’an’ın bu asırda en yüksek ve en kudsi bir tefsiridir. Hakikatleri semavidir, Kur’anidir” (İşaretü’l-i’caz Tercümesi, s. 281).
“Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor” (Nur meyveleri, s. 68).
“Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı”(Mektûbât, 19. mektûb, 5.nükte)
Necati Koçkesen, [2.02.2020 12:59]
[Mihriban yanıt olarak]
“İran’daki Safevî ve Mısır’daki Fatımi Devleti , Âl-i beyt’dir,” (Mektûbât, 19. Mektûb)
Ne diyor Sâid Nursi? “Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor” Kim yazdırıyormuş ona? Diyecekler ki Allah. Peki Allah nasıl yazdırmış ona? Vahiy mi göndermiş yoksa ilham mı etmiş? İlham etmiş denilirse, biz de deriz ki, bütün islam âlimleri ilhamın hüccet olmadığı husûsunda icmâ etmişlerdir. Şimdi böyle olunca yani risaleleri Said Nursi yazmamış da ona yazdırılmışsa Sâid Nursî’nin kitapları hatasız olmuş olur. Bundan dolayı bugünkü nurcular risâlelerde hata yoktur diyorlar. Eee, üstadlarından dersliler ya ondandır.
Bir de şu zırvasına bakınız: “Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı”(Mektûbât, 19. mektûb, 5.nükte)
Bu söz Kur’an’a muhaliftir, sünnete muhaliftir, icmâya muhaliftir, ehli sünnet ulemasının bir araya getirdikleri akâid esaslarına aykırıdır. Zîra peygamberlerin dışında hiç kimse mâsum değildir. Peygamberlerin bile günah ve hata işleyip işlemeyecekleri tartışılmış, âlimlerin ekserîsi peygamberlerin peygamberliklerinden önce büyük, küçük günah işleyebileceklerini söylemişlerdir. Nitekim Hz. Adem Allah’ın emrine isyan ederek yasaklanan ağaçtan yemiş, Hz. Musa bir adam öldürmüştür. Bunlar ise günah olan şeylerdir. Peygamberlerin peygamberliklerinden sonra günah işleyip işlemiyecekleri bile tartışılmış, bazıları peygamberler peygamber olarak gönderilmelerinden sonra hata ve günah işlemezler ama zelle işlerler demiştir. Bir kısmı da peygamberler peygamberliklerinden sonra büyük günah işlemezler ama küçük günah işleyebilirler ama onlarda ısrarcı olmazlar demişlerdir. Nitekim Taftazânî’nin “Şerhu’l Akâid’ine bakılırsa bunlar açıkça görülür. “Hilafet ve saltanata geçen, nebi gibi masum olmalı” sözü şiilerin sözüdür ve sapıkça bir sözdür. Çünkü onlar imamlarını masum görmektedirler.
SAİD NURSİ’NİN ALLAH HZ. ALİYE BİR TANE SAYFA İNDİRDİ İFTİRASI.
Said-i Nursi diyor ki:
“Hazret-i Cebrail, Sekine adıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam’ı, Peygamberimizin yanında Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşürdü. Hz. Ali diyorki: “Ben Cebrail’in şahsını yalnız gök kuşağı şeklinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum”. İsm-i Âzamdan bahsederek bazı olayları anlattıktan sonra diyor ki: “Dünyanın başından kıyamete kadar ilimler ve önemli sırlar bize, tanıklık derecesinde açıldı. Kim ne isterse sorsun, sözümüzden şüpheye düşenler zelil olurlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem’a, Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Bediuzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1995, c. 2 s. 2078-2079)
Said Nursi Bizzat Cebrail vasıtasıyla Hz Aliye de bir sayfa indirildiğini söylemekdedir. Şimdi Hz Ali peygamber olmadığına göre sadece bir sahabe olduğuna göre Hz Aliye de Alah tarafında sayfa indiğini söylemek Allaha iftira değilmi?
Bakın bu konuda Allah Azze ve Cell ne buyuruyor:
Bilgisizce, sırf insanları saptırmak için Allah’a yalan isnat eden kimseden daha zalim kim olabilir? Allah, şüphesiz, zalim kimselere hidayet etmez (En’âm, 144)
Artık bundan sonra kim Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır. (Ali İmran Suresi, 94)
Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (Yunus Suresi, 60)
SAİD NURSÎ MUHAKEMAT kitabında HADİS DEĞİLDİR dediği bir sözü, LEMALAR kitabında " SAHİH HADİSTİR " diyerek anlatmıştır.
AYNI SÖZE SAHİH HADİSTİR DEDİĞİNİN İSBATI :
" .....Bu defaki sualinizde diyorsunuz ki : Hocalar diyorlar . Arz öküz ve balık üstünde duruyor . Halbuki arz , muallakta bir yıldız gibi gezdiğini coğrafya görüyor. Ne öküz var ne de balık ?
Elcevab : İbni Abbas (r.a.) gibi zatlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki , Resul-i Ekrem Aleyhissealatu Vesselamdan sormuşlar . Dünya ne üstünde duruyor. Ferman etmiş .
Öküzün ve Balık'ın üzerinde duruyor , ila Ahir..." (Sözler yayınları 1990 basım , Lemalar , Ondördüncü Lema)
İnternetteki yayınlanan kitaptan : ONDÖRDÜNCÜ LEM'A
"İki Makam"dır.
BİRİNCİ MAKAM: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sorulmuş ki: "Arz ne üstünde duruyor?" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâm ferman etmiş: عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ Yâni "Öküz ve balık üstünde duruyor." Şu Hadîse dair çok münakaşat vardır. Coğrafyacılar, hâşâ bu Hadîsi inkâr ediyorlar.
İşte bu Hadîsin hakikî mânâsını üç vecihle, bu Risalenin Birinci Makamı öyle bir tarzda beyan ediyor ki; münkirlerin zerre mikdar insafı varsa ve Coğrafyacıların hakka karşı zerre mikdar iz'anları bulunsa, bu Hadîsi, bâhir bir mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) sayacaklardır. Çünki o üç cevap hem hakikî ve kat'î, hem manidardırlar.
YNI SÖZE UYDURMA , İSRAİLİYATTIR DEDİĞİNİN İSPATI
İkinci Mesele :
Puşide olmasın , Sevr (öküz) ve Hut (balık)'un kıssa-i meşhuresi İslamiyetin dahil ve tufeylisidir. Ravisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen Mukaddeme-i Salise'ye git göreceksin hangi kapıdan daire-i İslamiyet'e dahil olmuştur. Amma İbn-i Abbas'a olan nisbetin ittisali ise Dördünce Mukaddeme'nin ayinesine bak , o ilhakın sırrını göreceksin . (Zehra Yayıncılık , MUHAKEMAT kitabı sayfa 51 -52 ikinci mesele)
İnternetteki yayınlanan kitaptan
İkinci Mesele
Pûşide olmasın, Sevr ve Hûtun kısas-ı meşhuresi, İslâmiyetin dahil ve tufeylîsidir. Râvisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen, Mukaddeme-i Saliseye git, göreceksin, hangi kapıdan daire-i İslâmiyete dahil olmuştur.Amma, İbn-i Abbas’a olan nispetin ittisali ise: Dördüncü Mukaddemenin aynasına bak; o ilhakın sırrını göreceksin. Bundan sonra mervîdir: "Arz, Sevr ve Hût üzerindedir." Hadis olarak rivayet ediliyor.
Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır.
Saniyen: Hadis olsa da zaaf-ı ittisal için yalnız zannı ifade eden âhâddendir. Akideye dahil olmaz. Zira yakîn şarttır.
Görüldüğü gibi Said Nursî bir yerde sahihtir dediği hadisi başka yerde sahih değildir, isrâiliyâttır diyerek kendi kendisini yalanlamaktadır.
Risâlelerde bu ve buna benzer daha bir sürü bâtıl ve ipe sapa gelmez şeyler vardır. Bir kimse ehl-i sünnetin iman esaslarını iyice öğrendikten sonra risaleleri okursa sakıncası yoktur. Ama iman esaslarını iyice, delilleri ile bilmeden bu ve buna benzer kitapları okumalarını doğru bulmuyorum. Selam ve dua ile.
Darulharpte halkların hükmü nedir?
Yani yazdigi risaleler icin
Güzel anlatıyorsunuzda hu hükümler islam devleti için geçerlidir tevil varmı yokmu araştırmasıyla hüküm vermek.
39:43 Müslümanlığın ne olduğunu bilmeden Müslümanım diyenin müslğmanlığıda ayrı bir konu
Hocam, munafikler Kuranda 3 növdür:
1) kendisi bilen, yani islama inanmayan, muslim maskası takan.
2) kalbi daymen imanla küfür arasında celişen, gitip gelen yani.
3) bilmeyen munafik, yani küfürde olub bunun farkında olmayan.
------
Şeyhul-islam bunu geniş anlatmiş, delilleriyle.
Mesele Bakara suresinde 3de var.
🫀🫀🫀
Birde hocam,
siz galiba murted hükmyle munafik hümünü karıştırmısınız, aynı şey görüyorsuz. Fakat, bunlar farkĺı meseleler.
Murted hükmü Kadı koyar elbetteki, hatta idamını uygular (lazım olsa). Amma munafik/zındık hükmü öyle şartlar talep etmez, edemez!
Ee boşuna ulama dememişki:
"Bu Ummetin kafirleri munafikler, küfürleri ise nifakdır!"
----------
Ve Salem!
Oy kullananlara müşrik diyebilirmiyiz
ua-cam.com/video/mUrFGL9fITc/v-deo.html
oy kullanmanın, yani yalnızca Allah'a ait olan hakimiyet hakkını Allah'tan başkasına vermenin, yani yalnızca Allah'a ait olan kanun yapma hakkını m. vekillerine vermenin, şirk olduğuna itikat ediyorsanız oy kullananlara da müşrik demek durumundasın. Benim böyle bir itikadım yok diyorsanız oy kullananların niçin müşrik olduklarından şüphe ettiniz 😊
Tağutu red etmeyip ondan hüküm istenmesi için sandıklara gidene ne denir?.ehveni şer denmez..şirk işliyor işte
Hallaç ın idamının casusluk tan olduguda söylenir yani idamı enel hak demesi değilde yabancılar için casusluk yaptığı hatta evinde bu ajanlık materyalleri belgelerinin bulunduğu vs