@@sebahatcomert4018 dumlupınar denizaltısındaki askerlerin son saatlerinde mırıldandığı bir türkü bu. Yorumlarda hikayenin asıl olayı mevcut. Ben, beni etkileyen kısmı yazmak istedim.
Çok teşekkür ederim Tuğra Çakın çok severek dinlediğim bir türkü idi ne hikmetse hikayesini araştırmak hiç aklıma gelmemiş sayenizde öğrenmiş oldum daha farklı dinleyeceğim bundan sonra, tekrar teşekkür ederim. Tüm Şehitlerimize de Rabbim gani gani rahmet eylesin
Alıntı ; Bu hikaye Gelibolulu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolulu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu subay Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur. Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir, sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bir durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler. Kız korkar, içinden "Acaba benden ayrılmak mı istiyor" diye geçirir. Ve "Olsun, ben beklerim" der. Oğlan bu sözlere sevinir. Yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir. Kız sorar "Nedir bu?" "Aç!" der oğlan. Kız açar, kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, "Nedir bu?" diye sorar. Oğlan, "Bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren, ben boğazdan geçerken bana söylemek istediğini böyle anlatırsın" der. "Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm" diye ekler. Ve oğlan göreve çıkar. Bir gün kızın bir arkadaşı kıza gelir ve oğlanın aradığını söyler. Oğlan herkesin evinde telefon olmadığı için arkadaşını arayıp haber vermiştir. Arkadaşı kıza, işte şu gün, şu saatte boğazdan geçecekler diye söyler. Kız da ailesinin korkusundan mors alfabesini geceleri çarşafın altında el feneri ile çalışmaktadır. Sevgilisinin geçeceği haberini alınca da geceler boyu çalışır. Denizaltının geçme saati gelir. Kız odasının boğazı gören penceresinin önünde gözü ufukta beklemektedir ve birden denizaltı görünür. Kız başlar geceler boyu öğrendiğini uygulamaya. Alır el fenerini, başlar yakıp söndürmeye, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Tabi kızın yazdığını denizaltı güvertesindeki tüm denizcilerde görür, biri koşar komutana haber verir: "Komutanım karadan biri mors alfabesi ile birşeyler yazıyor, biri bize bi mesaj vermek istiyor." diye. Komutan çıkar güverteye okur kızın yazdığını: "Seni seviyorum." Hemen sorar, "Kime geliyor bu mesaj?" Kimseden ses yok. Bizim oğlan komutana doğru yaklaşmaktadır elinde bir fenerle. Olayı anlatır komutana ve cevap vermek için izin ister. Komutan "Olmaz!" der, o elindeki fenerle olmaz. Geç denizaltının projektörüne. Oğlan hemen gider yakar projektörü başlar yazmaya, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Şöyle yazmaktadır: "Ben de seni." O gece Gelibolu, denizaltının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner. Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir, oğlan kimdir bilmez. Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar, "Şu gün gece, şu saatte boğazdan bir denizaltı konvoyu geçecek. Ben konvoydaki ilk denizaltıdayım, yani ilk gördüğün denizaltıda ben olacağım. Ona göre şaşırma" der. O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 1953'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar denizaltısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar. Yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider. Konvoydaki Bahri Kurt komutasındaki ikinci denizaltı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız, ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya, "Seni çok seviyorum." Erler mesajı okur. O kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve "doğruymuş, doğruymuş" fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar, "Efendim ne yapalım?" Kurt düşünür "Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı, çünkü sevdiği bu gemide değil, olsaydı gelirdi." Ere, "Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz, biz bir cevap yazalım." der ve geçer projektörün başına, başlar yazmaya, "Ben de seni." Kız karşı mesajı görür ve rahatlayarak yatağına döner. Saatler sonra anlaşılır ki, Dumlupınar kaza geçirmiş. Hemen arama kurtarma çalışmaları başlar. Denizaltıdan yukarı fırlatılan telefon şamandırası ile aşağıdakilerle temasa geçilir. Ama kurtarma çalışmaları boşunadır. Denizaltı dalgıçların inemeyeceği kadar derindedir. Bu kurtarma çalışmaları sırasında, kurtarma teknelerinden biri manevra yaparken pervaneleri ile telefon şamandırasının kablosunu koparır ve iletişim kesilir. Saatler süren çalışmalar sonuç vermez ve o gün tam 88 bahriyeli genç şehit olur.
Ruhları şad olsun Allah rahmet eylesin mekanları zaten cennettir o kadar acı gördü ki bu topraklar o kadar gözyaşı döküldü o kadar çok kayıp verildi ki acılar kederler yaslar ağlamalar dünya neler gördü neler görecek kim bilir daha
Şimdiye kadar hangi grubu, hangi parçayı beğendiysem bıkana kadar dinledim. Ya bir hafta ya da bir ayda sıktı. Ama Dedublüman başka bir olay. İstisnasız tüm parçaları muazzam. Bıkana kadar dinleyeyim diyorum, neredeyse bir yıl oldu ama hala hangi parçayı açarsam açayım sanki ilk defa dinliyormuşum gibi hissettiriyor. Bu coverla listeye biri daha eklenmiş oldu. Şarkı altlarına yorum yapan biri de değilim aslında ama yaptığınız işin yüreklere dokunduğunu fazladan bir kişiden daha duymanız sizin özverinizi artıracağını ve daha nice sağlam işler yapmanızda motivasyon kaynağı olacağını düşündüğümden yazıyorum. Müzik ruhun gıdasıyla, Dedublüman o gıdanın toprağı, fabrikası, dağıtıcısıdır! Hayatınız, müziğinizi gibi eşsiz ve mükemmel olsun. Umarım çok daha geniş kitleler sizi dinleme şansına sahip olur.
Gerçekten o kadar katılıyorum ki hangi şarkıyı dinlersem dinleyeyim bir müddet sonra sıkıyordu ama Dedüblümanı sabah akşam dinlediğim zamanları bilirim hep ilk kez dinlemiş gibi oluyorum
USS Blower, ABD Deniz Kuvvetlerinin kullandığı bir denizaltıydı. 1944 yılında inşa edilmişti. II.Dünya Savaşında birçok bölgede görevlerde bulundu, yararlılıklar gösterdi. 1950'de ABD Deniz Kuvvetleri envanterinden çıkartıldı, Türk Deniz Kuvvetlerine devredildi. Denizaltının yeni ismi TCG Dumlupınar oldu. 1953 yılının Mart ayında NATO, Akdeniz'de büyük çapta bir tatbikat yapacaktı. Doğal olarak Dumlupınar da bu tatbikata katıldı. Birkaç gün süren başarılı tatbikat sonrasında Dumlupınar, Gölcük'teki üssüne geri dönüyordu. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na girdi. Boğaz sadece coğrafi yapısı sebebiyle zorlu bir yer değil, aynı zamanda deniz akıntılarının da çok şiddetli olduğu bir bölgeydi. I.Dünya Savaşı sırasında cepheleri döven İngiliz zırhlıları, boğazın darlığı sebebiyle Türk topçusunun ateşinden kaçamayarak büyük kayıplar vermişlerdi. Dolayısıyla boğazı geçmek denizciler için her zaman kendine has riskler bulunduruyordu. Gece saat 02.00'yi biraz geçmişti, Dumlupınar su yüzeyinde seyir etmekteydi. Çanakkale Boğazı'nın en dar yeri olan Nara Burnu yakınlarından geçiliyordu. Gecenin karanlığının yanı sıra etrafta muhteşem bir sis vardı, göz gözü görmüyordu. Tam o sırada Dumlupınar'ın baş kısmı bomba gibi patladı. Denizaltının üzerinde nöbet tutan askerler denize döküldü. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland adlı bir şileple çarpışmıştı. Suya düşen denizcilerden ikisi, Naboland'ın pervanelerine doğru sürüklenerek can verdi. Birisi de akıntıya kapılarak yaşamını kaybetti. 5 denizcimiz kurtulmuştu. Dumlupınar boğazın soğuk sularına gömüldüğünde, sadece 22 denizcimiz arka torpido bölümüne sığınmayı başarmıştı. Diğer denizciler ise, yıllar evvel atalarının düşmana aman vermediği, geçilmeyen Çanakkale'nin serin sularında, ebedi makberlerine gömülmüşlerdi. Günün ilk ışıklarıyla birlikte Dumlupınar'ın kurtarma şamandırası bulundu. Denizaltında mahsur kalan askerlerle, kurtarma şamandırasındaki telefon aracılığıyla iletişime geçildi. Askerlere gereksiz yere konuşmamaları, sigara içmemeleri, şarkı veya türkü söylememeleri tembihlendi. Zira bu hareketler sınırlı oksijeni çabucak tüketecekti. Kısa sürede Kurtaran adlı yardım gemisi operasyonlara başlamıştı. Tümamiral Fahri Korütürk de Gölcük'ten olay yerine hareket etmişti. Bu olaylar cereyan ederken, Dumlupınar'a çarpan Naboland şilebinin kaptanı Oscar gözaltına alınmıştı. Dumlupınar'dan atılan yardım şamandırası, kurtarma çalışmalarına kaynaklık ediyordu. Şamandıranın teli takip edilerek denizaltıya ulaşılacaktı. Denizaltı, Kurtaran gemisine bağlanacak ve sudan çıkartılacaktı. Tam 11 dalış yapıldı, fakat 90 metre derinliğindeki denizaltıya hiçbir dalgıç ulaşamadı. Şartlar yetersizdi, bu derinliğe başarılı bir dalış yapabilecek teçhizatlar yoktu. Kurtarma çalışmaları sonuç vermeyince denizcilere bu defa sigara içebilecekleri, sohbet edebilecekleri söylendi. Hatta türkü bile söyleyebilirlerdi. Denizin metrelerce altında, karanlıkta 'vatan sağ olsun' diyen askerler, son sigaralarını içerek muhabbet ederken 'ah bir ataş ver' adlı türküyü hep bir ağızdan söylediler. Boğazın kuvvetli akıntısı sebebiyle çalışmalar bir türlü ilerleyemiyordu. Son dalgıç yaklaşık 80 metre kadar derine inmeyi başarmıştı. Fakat basıncı dengelemek için kullanılan aletler yetersizdi. Dalgıç yüzeye baygın bir şekilde çıkartılmış ve hayatı zorlukla kurtarılmıştı. Kurtarma çalışmalarını boşa çıkaran hazin olay ise, Dumlupınar ile şamandıra arasındaki telin kopmasıydı. Böylece yüzey ile su altındaki denizcilerimiz arasında hiçbir bağlantı kalmamıştı. Takvimler 7 Nisan 1953'ü gösterdiğinde, artık Dumlupınar ile hiçbir irtibat kalmamıştı. Bilinene göre mevcut oksijen denizcileri 72 saat idare edebilirdi. 7 Nisan tarihiyle birlikte bu süre dolmuştu. Saat 15.00'de Başaran adlı gemide denizciler için bir tören düzenlenerek kurtarma çalışmalarına son verildi.
@@turbo6228 Beni öldürmeyen şey, beni hissizleştirir. Beni hissizleştiren şey de muhtemelen onu öldürür. Onu öldüren şey de muhtemelen beni kahreder. Gökhan, çok seviyorum ama sızlanıp yakınacaksın da eline ne geçecek? Her şeyin hayırlı bir yol izleyip olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin başka türlü olamayacağını gerçekten göremiyor musun? Dizesi geliyor aklıma..
@@turbo6228 Emin ol benim senden gram farkım yok ilişkide sanki ben erkektim o denli her şeyine tamamdım özrü dileyen de alttan alan da gönül alan da hep bendim hiç kıymetli hissedemedim kendimi sanki her an gidecekmiş gibi hissettirdi hep dolu dolu da yaşayamadım yüzünün her zerresini ezbere bildiğim adamın kokusu burnumda değil.. ne acı değil mi? Aslında gönül yıkana uyku haram olmalıydı, gönlü yıkılana değil.
Bu türkünün hikayesini yeni öğrendim ne acı ki kendimden utandım..Şehitlerimiz vatan sağ olsun diyerek türkülerini söylediler ve hayata gözlerini yumdular ruhları şad olsun🖤Bu sırada aklıma ülkeden kaçıp avrupaya gitmek isteyen, bu ülkede yaşanır mı? diyerek ülkemizi ne zorluklarla bize kazandıran başta Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk ve askerlerimizi, tarihimizi unutan yaşıtlarım olan gençler:( yalan yok ben de düşünmedim değil ama bu kadar kolay olmamalı !! Bu vatan bizlere emanet ne iş yaparsak yapalım çalışacağız ve işimizi severek en iyisini yapacağız, ülkemizi en güzel yarınlara, torunlarımıza bırakacağız. Tüm şehitlerimizin ruhları şâd olsun.. Bu vatan bizlere emanet🇹🇷
“Vatan sağolsun”diyerek şehit olan 81 şehidimizin ruhları şad,mekanları cennet olsun. “Sonsuza kadar” diyerek sevdiğinden,sevdiceğinden ayrı düşen ülkemiz için fedakarlık yapan tüm şehitlerimizin mekanları cennet olsun.#dumlupinardenizaltisi 4Nisan 1954
Lyrics ; Ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım Sen sallan gel, ben boyuna bakayım Uzun olur gemilerin direği Uzun olur gemilerin direği Ah, çatal olur efelerin yüreği Ah, yanık olur anaların yüreği Ah, vur ataşı, gavur sinem ko yansın Arkadaşlar uykulardan uyansın Uzun olur gemilerin direği Uzun olur gemilerin direği Ah, çatal olur efelerin yüreği Ah, yanık olur anaların yüreği
Ahh ahh hep sevgiliye yazılmıyor yorumlar.Bu parçayı dinleyip hikayesini okuyan herkim olursa olsun duygulanmaması elde değil.tabi o duyguyla seslendirmekte büyük iş.Keske yorumları her zaman yalnızlık cektigimizde değilde sadece vatan sevgisiyle yazanları okusak.
@@Temiz_bittik öyle o bahriyelilerin ne hayalleri vardı, sevdikleri ,özlemleri vardı kim bilir... fedakarlıkları unutulmamalı.. Allah'ım mükafatını kat kat versin. İnşallah.
Gecenin bir yarısı o kadar huzur verdi ki şarkı bana resmen pamuk oldum tüm orkestranın okuyanın bu parçada emeği olanın ellerinden öper teşekkürlerimi sunarım 🙏
Dünde şehit verdik. Söylenecek söz çok ama anlayacak yok. Tükeniş. Tek söyleyebildiğim şehitlerimizin ruhu şad olsun haklarını helal etsinler. Vatan için üzülen ağlayan düşünenlere de zafer nasip olsun.
Ah bir ataş ver dediği yerde sigara paketten usulca çıkıp abi yanıyorum dedi. Allah rahmet eylesin peygamber efendimize komşu olsunlar hakları ödenemez şehitlerimizin:(
Bu türküyü her dinlediğimde hep türkünün sonunda o son telsiz konuşmanın canlandırılmasını istedim daha anlamlı olurdu . Bu vatan için canından geçen tüm ŞEHİTLERİMİZİN Ruhu şaad olsun
Bu hikaye Gelibolulu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolulu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu subay Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur. Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir, sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bir durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler. Kız korkar, içinden "Acaba benden ayrılmak mı istiyor" diye geçirir. Ve "Olsun, ben beklerim" der. Oğlan bu sözlere sevinir. Yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir. Kız sorar "Nedir bu?" "Aç!" der oğlan. Kız açar, kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, "Nedir bu?" diye sorar. Oğlan, "Bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren, ben boğazdan geçerken bana söylemek istediğini böyle anlatırsın" der. "Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm" diye ekler. Ve oğlan göreve çıkar. Bir gün kızın bir arkadaşı kıza gelir ve oğlanın aradığını söyler. Oğlan herkesin evinde telefon olmadığı için arkadaşını arayıp haber vermiştir. Arkadaşı kıza, işte şu gün, şu saatte boğazdan geçecekler diye söyler. Kız da ailesinin korkusundan mors alfabesini geceleri çarşafın altında el feneri ile çalışmaktadır. Sevgilisinin geçeceği haberini alınca da geceler boyu çalışır. Denizaltının geçme saati gelir. Kız odasının boğazı gören penceresinin önünde gözü ufukta beklemektedir ve birden denizaltı görünür. Kız başlar geceler boyu öğrendiğini uygulamaya. Alır el fenerini, başlar yakıp söndürmeye, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Tabi kızın yazdığını denizaltı güvertesindeki tüm denizcilerde görür, biri koşar komutana haber verir: "Komutanım karadan biri mors alfabesi ile birşeyler yazıyor, biri bize bi mesaj vermek istiyor." diye. Komutan çıkar güverteye okur kızın yazdığını: "Seni seviyorum." Hemen sorar, "Kime geliyor bu mesaj?" Kimseden ses yok. Bizim oğlan komutana doğru yaklaşmaktadır elinde bir fenerle. Olayı anlatır komutana ve cevap vermek için izin ister. Komutan "Olmaz!" der, o elindeki fenerle olmaz. Geç denizaltının projektörüne. Oğlan hemen gider yakar projektörü başlar yazmaya, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Şöyle yazmaktadır: "Ben de seni." O gece Gelibolu, denizaltının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner. Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir, oğlan kimdir bilmez. Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar, "Şu gün gece, şu saatte boğazdan bir denizaltı konvoyu geçecek. Ben konvoydaki ilk denizaltıdayım, yani ilk gördüğün denizaltıda ben olacağım. Ona göre şaşırma" der. O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 1953'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar denizaltısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar. Yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider. Konvoydaki Bahri Kurt komutasındaki ikinci denizaltı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız, ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya, "Seni çok seviyorum." Erler mesajı okur. O kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve "doğruymuş, doğruymuş" fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar, "Efendim ne yapalım?" Kurt düşünür "Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı, çünkü sevdiği bu gemide değil, olsaydı gelirdi." Ere, "Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz, biz bir cevap yazalım." der ve geçer projektörün başına, başlar yazmaya, "Ben de seni." Kız karşı mesajı görür ve rahatlayarak yatağına döner. Saatler sonra anlaşılır ki, Dumlupınar kaza geçirmiş. Hemen arama kurtarma çalışmaları başlar. Denizaltıdan yukarı fırlatılan telefon şamandırası ile aşağıdakilerle temasa geçilir. Ama kurtarma çalışmaları boşunadır. Denizaltı dalgıçların inemeyeceği kadar derindedir. Bu kurtarma çalışmaları sırasında, kurtarma teknelerinden biri manevra yaparken pervaneleri ile telefon şamandırasının kablosunu koparır ve iletişim kesilir. Saatler süren çalışmalar sonuç vermez ve o gün tam 88 bahriyeli genç şehit olur.
Bir kitap bir şarkı bile insanın hayatına kalbine aklına dokunur tıpkı sevgi aşk gibi aşka inanmasamda artık değişiyorum çünkü değişmek zorundayım kolay yolu yani ölmeyi tercih edemem ölmek pes etmektir ben zor olanı seçip yaşamayı seçtim herşeye rağmen mutlu olmak için savaşmayı her seferinde beğenin bundan beş yıl ya da on yıl sonra daha güzel bir dünyada daha mutlu bir ülkede insanlarla olalım hep beraber ne yaşarsanız yaşayın bir zorluk arkasında hemen mutluluk gelmez belki yıllar aylar sonra gelecek mutluluğu tebessümü bekleyin bekleyelim yaşamaya değer kılalım hayatımızı güzel şarkılarda buluşmak dileğiyle eğer bu yorumu okuyorsan hangi dine inanırsan inan şükret ağlasanda üzülsende o gözünden akan bir yaş varsa buna bile şükret gözünden akan yaş için ağlamak insanın yaşadığının en güzel belirtisidir sussuz kalan bir ormanı canlandırmak susayan köpeğe su vermek oruçlayken iftarda alınan bir yudum sudan sonra oh çekmek gibi küçük bir nefes almak gibi elini kalbine götür sana zarar veren ne varsa çıkar hayatından mutlu olmak için elinden geleni yap üzülebilirsin ama asla pes etme hayat yarışı bunu asla unutma ilk önce kendini ve ne istediğini bil benim bugun düştüğüm yerden kalktığım gibi hayatımı değiştiren bir kitap gibi beş on sene sonra görüşmek üzere mutlu kalın🌸
@@ehliyetdersleri3054 bu eser çanakkale boğazında bayarak şehit olan bit mürettebatın anısına oluşturulmuştur. Hikayesini az aşşağıda okuyabilirsin yorumlarda
Doğukan bu şarkıyı da çok dinlerdi. Buradan Kemer'e ve geleceğe selam olsun. Umarım birkaç yıl sonra yorumu okuduğumda Pamukkale Tıp Fakültesinde üroloji asistanı ya da uzmanı olmuş olurum..
1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu.Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı. Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindeydiler. Ne varki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi. Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu... Tarih 4 Nisan 1953... Saat 06:40 Günün ilk ışıkları etrafı aydınlattığında, Boğaz'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta korkunç bir can pazarı yaşanıyordu. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu. Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu. İlk telefon bağlantısında "Oğlum merak etmeyin... sizi kurtaracağız.." sözlerine karşılık "Sağ olun…Vatan sağ olsun" Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı. -Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..." "-Evet Dumlu..." "-Ben Üsteğmen Suat...". "-Evet efendim, ben Selami..." "-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat". "-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..." "-Kaç kişisiniz orada...?" "-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?" "-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar". "-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız". "-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?" "-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim". "-Peki efendim...". Üsteğmen Suat bu konuşmayı rapor ettikten sonra, yeniden telefon başına gelerek aşağıdakilere moral vermek istedi; -Alo Selami. -Evet Dumlu. -Selami nasılsınız? -Efendim hava biraz fenalaştı. -Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin. -Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız. -İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak. -Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı. Bu konuşmanın ardından, Astsubay Selami, kurtarılma ümitlerinin olmadığını anladı. Denizaltından duyulan son cümle, Astsubay Selami'nin "Vatan sağolsun" sözleri oldu. Bir süre sonra denizaltıyla tekrar irtibat kurulmak istense de, Üsteğmen Suat seslenişlerine cevap alamadı. Aşağıdan sadece bir takım gürültüler ve inilti sesleri duyuldu. Çalışmalar esnasında, şamandıranın telefon kablosu kopunca, denizaltıdan bir daha haber alınamadı.
V-am descoperit recent, urmărind un serial turcesc care avea ca melodie de fundal Belki. De atunci am devenit dependentă de muzica voastră. Vă mulțumesc că existați. Sunteți cei mai buni. Muzica voastră e pansament pentru inimile noastre! Vă ador! ❤❤❤
Sizi gamzedeyim deva bulmam şarkısında keşfettim daha sonra diğer şarkılarınıza da bakmak için sayfanıza girdim ve bu şarkıyı dinlemek istedim yine çok güzel yorumlamışsınız tam abone olacaktım meğersem önceden elim çarpmış ve olmuşum zaten yani demek istediğim bir şekilde ayrılamamışım sizden ve bu böyle devam edecek💛
denizin altındayım selam dursun bana bütün kayıklar ben yok oluşların nihai perdesizi gemilerin direklerinden acılar sarkıttım bir anne duası,bakire busesi,kanlı bir yürek nice hançerler saplandı kalbimin derinlerine bir asker üniforması üstümde ben yok oluşların nihai perdesizi bir anne duası, bakire busesi,kanlı bir yürek götür beni bu diyarlardan ölüm götür beni sonsuz suların mütemadiyen aktığı o gömülü hiçliğin içine çek beni kendine.
26 saat nasıl geçer bilmiyorum , yine cok güzel bir şey çıkacak bundan eminim şimdiden elinize emeğinize yüreğinize sağlık . Sizi cok cok seviyorum 🖤🖤🖤🖤
"Artık konuşabilirler, türkü söyleyebilirler isterlerse sigara da içebilirler". Bu anlamlı parçayı sizden duyacak olmak daha da anlamlı olacak.
Bu türküyü kim söylüyor ki
@@sebahatcomert4018 dumlupınar denizaltısındaki askerlerin son saatlerinde mırıldandığı bir türkü bu. Yorumlarda hikayenin asıl olayı mevcut. Ben, beni etkileyen kısmı yazmak istedim.
Çok teşekkür ederim Tuğra Çakın çok severek dinlediğim bir türkü idi ne hikmetse hikayesini araştırmak hiç aklıma gelmemiş sayenizde öğrenmiş oldum daha farklı dinleyeceğim bundan sonra, tekrar teşekkür ederim. Tüm Şehitlerimize de Rabbim gani gani rahmet eylesin
@@sebahatcomert4018 Amin efendim. Amin. Ruhları şad olsun. Her şey kendine özgü hikayesi ile anlamlı zaten. 🙏
Hikayesi çok üzücü
Alıntı ;
Bu hikaye Gelibolulu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolulu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu subay Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur.
Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir, sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bir durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler.
Kız korkar, içinden "Acaba benden ayrılmak mı istiyor" diye geçirir.
Ve "Olsun, ben beklerim" der.
Oğlan bu sözlere sevinir. Yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir.
Kız sorar "Nedir bu?"
"Aç!" der oğlan.
Kız açar, kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, "Nedir bu?" diye sorar.
Oğlan, "Bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren, ben boğazdan geçerken bana söylemek istediğini böyle anlatırsın" der. "Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm" diye ekler. Ve oğlan göreve çıkar.
Bir gün kızın bir arkadaşı kıza gelir ve oğlanın aradığını söyler. Oğlan herkesin evinde telefon olmadığı için arkadaşını arayıp haber vermiştir. Arkadaşı kıza, işte şu gün, şu saatte boğazdan geçecekler diye söyler.
Kız da ailesinin korkusundan mors alfabesini geceleri çarşafın altında el feneri ile çalışmaktadır. Sevgilisinin geçeceği haberini alınca da geceler boyu çalışır.
Denizaltının geçme saati gelir. Kız odasının boğazı gören penceresinin önünde gözü ufukta beklemektedir ve birden denizaltı görünür. Kız başlar geceler boyu öğrendiğini uygulamaya. Alır el fenerini, başlar yakıp söndürmeye, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Tabi kızın yazdığını denizaltı güvertesindeki tüm denizcilerde görür, biri koşar komutana haber verir:
"Komutanım karadan biri mors alfabesi ile birşeyler yazıyor, biri bize bi mesaj vermek istiyor." diye.
Komutan çıkar güverteye okur kızın yazdığını:
"Seni seviyorum."
Hemen sorar, "Kime geliyor bu mesaj?"
Kimseden ses yok. Bizim oğlan komutana doğru yaklaşmaktadır elinde bir fenerle. Olayı anlatır komutana ve cevap vermek için izin ister. Komutan "Olmaz!" der, o elindeki fenerle olmaz. Geç denizaltının projektörüne. Oğlan hemen gider yakar projektörü başlar yazmaya, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun.
Şöyle yazmaktadır: "Ben de seni."
O gece Gelibolu, denizaltının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner.
Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir, oğlan kimdir bilmez.
Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar, "Şu gün gece, şu saatte boğazdan bir denizaltı konvoyu geçecek. Ben konvoydaki ilk denizaltıdayım, yani ilk gördüğün denizaltıda ben olacağım. Ona göre şaşırma" der.
O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 1953'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar denizaltısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar. Yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider.
Konvoydaki Bahri Kurt komutasındaki ikinci denizaltı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız, ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya,
"Seni çok seviyorum."
Erler mesajı okur. O kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve "doğruymuş, doğruymuş" fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar,
"Efendim ne yapalım?"
Kurt düşünür "Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı, çünkü sevdiği bu gemide değil, olsaydı gelirdi."
Ere, "Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz, biz bir cevap yazalım." der ve geçer projektörün başına, başlar yazmaya,
"Ben de seni."
Kız karşı mesajı görür ve rahatlayarak yatağına döner.
Saatler sonra anlaşılır ki, Dumlupınar kaza geçirmiş.
Hemen arama kurtarma çalışmaları başlar.
Denizaltıdan yukarı fırlatılan telefon şamandırası ile aşağıdakilerle temasa geçilir. Ama kurtarma çalışmaları boşunadır. Denizaltı dalgıçların inemeyeceği kadar derindedir.
Bu kurtarma çalışmaları sırasında, kurtarma teknelerinden biri manevra yaparken pervaneleri ile telefon şamandırasının kablosunu koparır ve iletişim kesilir.
Saatler süren çalışmalar sonuç vermez ve o gün tam 88 bahriyeli genç şehit olur.
@@japonarme1 Alakasiz olacak ama Japon kültürüne merakli misiniz?
Bu çok acıymış tabi gerçektende böyle ise
filiz şener in son tanık adlı kitabında detaylı olarak anlatılmış ilgilenirseniz baya iyi kitaptır.
Ruhları şad olsun Allah rahmet eylesin mekanları zaten cennettir o kadar acı gördü ki bu topraklar o kadar gözyaşı döküldü o kadar çok kayıp verildi ki acılar kederler yaslar ağlamalar dünya neler gördü neler görecek kim bilir daha
ağlattın be kardeşim
Şimdiye kadar hangi grubu, hangi parçayı beğendiysem bıkana kadar dinledim. Ya bir hafta ya da bir ayda sıktı. Ama Dedublüman başka bir olay. İstisnasız tüm parçaları muazzam. Bıkana kadar dinleyeyim diyorum, neredeyse bir yıl oldu ama hala hangi parçayı açarsam açayım sanki ilk defa dinliyormuşum gibi hissettiriyor. Bu coverla listeye biri daha eklenmiş oldu. Şarkı altlarına yorum yapan biri de değilim aslında ama yaptığınız işin yüreklere dokunduğunu fazladan bir kişiden daha duymanız sizin özverinizi artıracağını ve daha nice sağlam işler yapmanızda motivasyon kaynağı olacağını düşündüğümden yazıyorum. Müzik ruhun gıdasıyla, Dedublüman o gıdanın toprağı, fabrikası, dağıtıcısıdır! Hayatınız, müziğinizi gibi eşsiz ve mükemmel olsun. Umarım çok daha geniş kitleler sizi dinleme şansına sahip olur.
ne güzel bir yorum ya
@@dila5711 Sondaki dileğim kabul olmuş. Bu yorumu yazdığımda 30k dinlenmesi vardı grubun. Hak ediyorlar!!
Gerçekten o kadar katılıyorum ki hangi şarkıyı dinlersem dinleyeyim bir müddet sonra sıkıyordu ama Dedüblümanı sabah akşam dinlediğim zamanları bilirim hep ilk kez dinlemiş gibi oluyorum
Kesinlikle Dünya çapında bir grup, “acun” çapında sınırlanmasınlar. Kalp açıklıkları hiç kapanmasın, isimleri de çok güzel 🧿
USS Blower, ABD Deniz Kuvvetlerinin kullandığı bir denizaltıydı. 1944 yılında inşa edilmişti. II.Dünya Savaşında birçok bölgede görevlerde bulundu, yararlılıklar gösterdi. 1950'de ABD Deniz Kuvvetleri envanterinden çıkartıldı, Türk Deniz Kuvvetlerine devredildi. Denizaltının yeni ismi TCG Dumlupınar oldu.
1953 yılının Mart ayında NATO, Akdeniz'de büyük çapta bir tatbikat yapacaktı. Doğal olarak Dumlupınar da bu tatbikata katıldı. Birkaç gün süren başarılı tatbikat sonrasında Dumlupınar, Gölcük'teki üssüne geri dönüyordu. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na girdi. Boğaz sadece coğrafi yapısı sebebiyle zorlu bir yer değil, aynı zamanda deniz akıntılarının da çok şiddetli olduğu bir bölgeydi. I.Dünya Savaşı sırasında cepheleri döven İngiliz zırhlıları, boğazın darlığı sebebiyle Türk topçusunun ateşinden kaçamayarak büyük kayıplar vermişlerdi. Dolayısıyla boğazı geçmek denizciler için her zaman kendine has riskler bulunduruyordu.
Gece saat 02.00'yi biraz geçmişti, Dumlupınar su yüzeyinde seyir etmekteydi. Çanakkale Boğazı'nın en dar yeri olan Nara Burnu yakınlarından geçiliyordu. Gecenin karanlığının yanı sıra etrafta muhteşem bir sis vardı, göz gözü görmüyordu. Tam o sırada Dumlupınar'ın baş kısmı bomba gibi patladı. Denizaltının üzerinde nöbet tutan askerler denize döküldü. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland adlı bir şileple çarpışmıştı. Suya düşen denizcilerden ikisi, Naboland'ın pervanelerine doğru sürüklenerek can verdi. Birisi de akıntıya kapılarak yaşamını kaybetti. 5 denizcimiz kurtulmuştu.
Dumlupınar boğazın soğuk sularına gömüldüğünde, sadece 22 denizcimiz arka torpido bölümüne sığınmayı başarmıştı. Diğer denizciler ise, yıllar evvel atalarının düşmana aman vermediği, geçilmeyen Çanakkale'nin serin sularında, ebedi makberlerine gömülmüşlerdi. Günün ilk ışıklarıyla birlikte Dumlupınar'ın kurtarma şamandırası bulundu.
Denizaltında mahsur kalan askerlerle, kurtarma şamandırasındaki telefon aracılığıyla iletişime geçildi. Askerlere gereksiz yere konuşmamaları, sigara içmemeleri, şarkı veya türkü söylememeleri tembihlendi. Zira bu hareketler sınırlı oksijeni çabucak tüketecekti. Kısa sürede Kurtaran adlı yardım gemisi operasyonlara başlamıştı. Tümamiral Fahri Korütürk de Gölcük'ten olay yerine hareket etmişti. Bu olaylar cereyan ederken, Dumlupınar'a çarpan Naboland şilebinin kaptanı Oscar gözaltına alınmıştı.
Dumlupınar'dan atılan yardım şamandırası, kurtarma çalışmalarına kaynaklık ediyordu. Şamandıranın teli takip edilerek denizaltıya ulaşılacaktı. Denizaltı, Kurtaran gemisine bağlanacak ve sudan çıkartılacaktı. Tam 11 dalış yapıldı, fakat 90 metre derinliğindeki denizaltıya hiçbir dalgıç ulaşamadı. Şartlar yetersizdi, bu derinliğe başarılı bir dalış yapabilecek teçhizatlar yoktu.
Kurtarma çalışmaları sonuç vermeyince denizcilere bu defa sigara içebilecekleri, sohbet edebilecekleri söylendi. Hatta türkü bile söyleyebilirlerdi. Denizin metrelerce altında, karanlıkta 'vatan sağ olsun' diyen askerler, son sigaralarını içerek muhabbet ederken 'ah bir ataş ver' adlı türküyü hep bir ağızdan söylediler.
Boğazın kuvvetli akıntısı sebebiyle çalışmalar bir türlü ilerleyemiyordu. Son dalgıç yaklaşık 80 metre kadar derine inmeyi başarmıştı. Fakat basıncı dengelemek için kullanılan aletler yetersizdi. Dalgıç yüzeye baygın bir şekilde çıkartılmış ve hayatı zorlukla kurtarılmıştı. Kurtarma çalışmalarını boşa çıkaran hazin olay ise, Dumlupınar ile şamandıra arasındaki telin kopmasıydı. Böylece yüzey ile su altındaki denizcilerimiz arasında hiçbir bağlantı kalmamıştı.
Takvimler 7 Nisan 1953'ü gösterdiğinde, artık Dumlupınar ile hiçbir irtibat kalmamıştı. Bilinene göre mevcut oksijen denizcileri 72 saat idare edebilirdi. 7 Nisan tarihiyle birlikte bu süre dolmuştu. Saat 15.00'de Başaran adlı gemide denizciler için bir tören düzenlenerek kurtarma çalışmalarına son verildi.
"Senin bana nasip olman, şahsi hayatımın en değer biçilmez tâlihidir."
@@turbo6228 Beni öldürmeyen şey, beni hissizleştirir. Beni hissizleştiren şey de muhtemelen onu öldürür. Onu öldüren şey de muhtemelen beni kahreder. Gökhan, çok seviyorum ama sızlanıp yakınacaksın da eline ne geçecek? Her şeyin hayırlı bir yol izleyip olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin başka türlü olamayacağını gerçekten göremiyor musun? Dizesi geliyor aklıma..
@@turbo6228 Emin ol benim senden gram farkım yok ilişkide sanki ben erkektim o denli her şeyine tamamdım özrü dileyen de alttan alan da gönül alan da hep bendim hiç kıymetli hissedemedim kendimi sanki her an gidecekmiş gibi hissettirdi hep dolu dolu da yaşayamadım yüzünün her zerresini ezbere bildiğim adamın kokusu burnumda değil.. ne acı değil mi? Aslında gönül yıkana uyku haram olmalıydı, gönlü yıkılana değil.
@@turbo6228 bir şey diyemedin durumum o kadar vahim..
@@turbo6228 herkese kendi acısı büyük gelir bilirim elbet.. yarım kalanı daha eksiltiyor günden güne adamı.
Böyle mesaj atmak nasip olsun be
Bu türkünün hikayesini yeni öğrendim ne acı ki kendimden utandım..Şehitlerimiz vatan sağ olsun diyerek türkülerini söylediler ve hayata gözlerini yumdular ruhları şad olsun🖤Bu sırada aklıma ülkeden kaçıp avrupaya gitmek isteyen, bu ülkede yaşanır mı? diyerek ülkemizi ne zorluklarla bize kazandıran başta Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk ve askerlerimizi, tarihimizi unutan yaşıtlarım olan gençler:( yalan yok ben de düşünmedim değil ama bu kadar kolay olmamalı !! Bu vatan bizlere emanet ne iş yaparsak yapalım çalışacağız ve işimizi severek en iyisini yapacağız, ülkemizi en güzel yarınlara, torunlarımıza bırakacağız. Tüm şehitlerimizin ruhları şâd olsun.. Bu vatan bizlere emanet🇹🇷
“Zor, biliyorum. Ama nasipte varsa açılır yollar. İzin ver Allah’ım.
“Vatan sağolsun”diyerek şehit olan 81 şehidimizin ruhları şad,mekanları cennet olsun. “Sonsuza kadar” diyerek sevdiğinden,sevdiceğinden ayrı düşen ülkemiz için fedakarlık yapan tüm şehitlerimizin mekanları cennet olsun.#dumlupinardenizaltisi
4Nisan 1954
Murat göğebakan - vurgunum şarkısını da sizden duymak ne güzel olurdu
Keşke...
Kesinlikle
ne güzel olurdu
Yuh be dostum burası tam benlik, herkes beğenmiş bir de :D
evet lütfennnn
Tüm şansımı sizi keşfederek kullandığıma pişman değilim...
Valla bende oyle tuba
+
@@busrab.6416 selam busra
galiba bende.
Yemin ederim ben de
Allah şehit olan tüm askerlerimize Cenneti, kalanlara ise önce sabır sonra yanlarına gitmeyi nasip etsin...
Diyecek söz bırakmıyorsunuz be kardeşim.
"Artık konuşabilirler, türkü söyleyebilirler isterlerse sigara da içebilirler."
"Bizim maviye olan sevdamız, Selanikte açılan bir çift gözle başladı"
Sahnede her çaldığımda hikayesi gelir ve çalmakta zorluk çekerim Şehitlerimize Allah rahmet eylesin Vatan Sağolsun
Lyrics ;
Ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım
Sen sallan gel, ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Uzun olur gemilerin direği
Ah, çatal olur efelerin yüreği
Ah, yanık olur anaların yüreği
Ah, vur ataşı, gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Uzun olur gemilerin direği
Ah, çatal olur efelerin yüreği
Ah, yanık olur anaların yüreği
21.yüzyılın en iyisi D E D U B L Ü M A N ♥️♥️♥️
21.yüzyıl mucizesiii Dedublüman
4 Nisan 1953! Tam 68 yıl önce bugün! Sularımıza 81 tane kahraman denizcimizi bıraktık... Vatan sağ olsun!
Vatan Sağ Olsun!
4 Nisan 1953, 81 vatan evladı mekanları cennet ruhları şad olsun.
Yorumları okuyup okuyup ağlıyorum.. ara sıra sırf bu duyguyu tekrar yaşamak için geliyorum.. ah ah.... içimi yakan bir hüzün var bu parça da...
Ahh ahh hep sevgiliye yazılmıyor yorumlar.Bu parçayı dinleyip hikayesini okuyan herkim olursa olsun duygulanmaması elde değil.tabi o duyguyla seslendirmekte büyük iş.Keske yorumları her zaman yalnızlık cektigimizde değilde sadece vatan sevgisiyle yazanları okusak.
@@Temiz_bittik öyle o bahriyelilerin ne hayalleri vardı, sevdikleri ,özlemleri vardı kim bilir... fedakarlıkları unutulmamalı.. Allah'ım mükafatını kat kat versin. İnşallah.
@@aysee1903 Amin
Tüylerim esas duruşa geçti.
Tüylerim diken diken oldu şunu dinlerken MUSTAFA KEMAL ATATÜRK aklıma geliyor
🕊 ‘ Dinlerken ruhum doyuyor aga. Müptelasıyız böyle eserlerin. Vesselam, daim olsun başarılarınız.
O kadar güzel yorumlamışlar ki, yok ben kimselerle paylaşamam
İnşallah meşhur olmadan iyi kazanırsınız. Böyle bi grubu çok kişiyle paylaşamam :D
Muzica turceascã și cinematografia ,,the best"! Bravo vouă!
aşık olduğum türkü ve aşık olduğum bir grup.
Gecenin bir yarısı o kadar huzur verdi ki şarkı bana resmen pamuk oldum tüm orkestranın okuyanın bu parçada emeği olanın ellerinden öper teşekkürlerimi sunarım 🙏
Dinlerken Gözlerim Yaşardı, Şarkılarınız Ruhuma Gıda
Klarnet de olsa tadından yenmezmiş ama böyle de mükemmel olmuş harikasınız ❤
Günlerdir şu şarkıyı dinliyorum ve sizden bu parçayı dinlemek beni aşırı heycanlandırdı
YÜZÜ GÜLMEYENLER ONLAYN. 🚬
❣️
Kafama sıkacağım yerdeyim
Ayarlı da başgan
bizde yaralar sarılmaz, saklanır
ooouvvv yeeahhhhh
Bu grubun değeri acilen bilinmeli böyle adamlar harcanmamalı gerçi kaç para bu sanatı satın alabilir ki ? Pahabiçilemez adamsınız!
En sevdiğim Türküyü Dedublüman'ın yorumu ile dinleyecek olmak fikri bile heyecanlandırıyor. 8 kasımı iple çekeceğim 😌❤️
şu grubu keşfettiğim gün >>>>>>>
Sebebsiz ağladım... Elinize, ağzınıza sağlık.
Dünde şehit verdik. Söylenecek söz çok ama anlayacak yok. Tükeniş. Tek söyleyebildiğim şehitlerimizin ruhu şad olsun haklarını helal etsinler. Vatan için üzülen ağlayan düşünenlere de zafer nasip olsun.
Bugün doğum günüm. 38 ime gireli 1 saat oldu. Sizi keşfettim bu saatte. Bana ilk doğum günü hediyesi sizden gelmiş oldu. Harikasınız.
Ciğerim çürüktü sağolun üstünde kül söndürdünüz :')
Şimdi başladım dinlemeye o kadar eminim ki mükemmel olduğuna ve dinledikçe de doğruluyorsunuz bu düşüncemi 🌹
ben bu kadar güzel bi grup görmedim ya umarım hak ettiğiniz yere gelirsiniz :)
bu şaheseri, bu mükemmel gruptan dinlemek benim için bir ayrıcalık.
Klarnetçi sabırsızlıkla bekleniyorsun
Açık ara bu türkünün en iyi coverı
Yayınlansın artık sabırsızlıkla bekliyorum yine efsane olmuştur o kesin
Sizi tanımak hayatımın en mükemmel şeylerden biri
Yine harikasınızzzz 💙💙
*Gerçek müzikten anlayan insanları yorumlarda görmek beni mutlu ediyor.*
Ah bir ataş ver dediği yerde sigara paketten usulca çıkıp abi yanıyorum dedi.
Allah rahmet eylesin peygamber efendimize komşu olsunlar hakları ödenemez şehitlerimizin:(
Bu grubu keşfetmek için geç bile kalmışım kanaldaki her şarkı ayrı mükemmel
Bu türküyü her dinlediğimde hep türkünün sonunda o son telsiz konuşmanın canlandırılmasını istedim daha anlamlı olurdu .
Bu vatan için canından geçen tüm ŞEHİTLERİMİZİN Ruhu şaad olsun
Bir adet gerçek insana ihtiyacım var 🤲😇❤👍
Of of of şahaneee! Bayıldım bambaşka bir havası olmuş şarkının. İyi ki çıkmışsınız karşıma 🥳
Ah yanık olur anaların yüreği 👈🏻🌼
Bu hikaye Gelibolulu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolulu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu subay Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur.
Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir, sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bir durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler.
Kız korkar, içinden "Acaba benden ayrılmak mı istiyor" diye geçirir.
Ve "Olsun, ben beklerim" der.
Oğlan bu sözlere sevinir. Yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir.
Kız sorar "Nedir bu?"
"Aç!" der oğlan.
Kız açar, kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, "Nedir bu?" diye sorar.
Oğlan, "Bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren, ben boğazdan geçerken bana söylemek istediğini böyle anlatırsın" der. "Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm" diye ekler. Ve oğlan göreve çıkar.
Bir gün kızın bir arkadaşı kıza gelir ve oğlanın aradığını söyler. Oğlan herkesin evinde telefon olmadığı için arkadaşını arayıp haber vermiştir. Arkadaşı kıza, işte şu gün, şu saatte boğazdan geçecekler diye söyler.
Kız da ailesinin korkusundan mors alfabesini geceleri çarşafın altında el feneri ile çalışmaktadır. Sevgilisinin geçeceği haberini alınca da geceler boyu çalışır.
Denizaltının geçme saati gelir. Kız odasının boğazı gören penceresinin önünde gözü ufukta beklemektedir ve birden denizaltı görünür. Kız başlar geceler boyu öğrendiğini uygulamaya. Alır el fenerini, başlar yakıp söndürmeye, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Tabi kızın yazdığını denizaltı güvertesindeki tüm denizcilerde görür, biri koşar komutana haber verir:
"Komutanım karadan biri mors alfabesi ile birşeyler yazıyor, biri bize bi mesaj vermek istiyor." diye.
Komutan çıkar güverteye okur kızın yazdığını:
"Seni seviyorum."
Hemen sorar, "Kime geliyor bu mesaj?"
Kimseden ses yok. Bizim oğlan komutana doğru yaklaşmaktadır elinde bir fenerle. Olayı anlatır komutana ve cevap vermek için izin ister. Komutan "Olmaz!" der, o elindeki fenerle olmaz. Geç denizaltının projektörüne. Oğlan hemen gider yakar projektörü başlar yazmaya, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun.
Şöyle yazmaktadır: "Ben de seni."
O gece Gelibolu, denizaltının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner.
Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir, oğlan kimdir bilmez.
Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar, "Şu gün gece, şu saatte boğazdan bir denizaltı konvoyu geçecek. Ben konvoydaki ilk denizaltıdayım, yani ilk gördüğün denizaltıda ben olacağım. Ona göre şaşırma" der.
O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 1953'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar denizaltısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar. Yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider.
Konvoydaki Bahri Kurt komutasındaki ikinci denizaltı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız, ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya,
"Seni çok seviyorum."
Erler mesajı okur. O kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve "doğruymuş, doğruymuş" fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar,
"Efendim ne yapalım?"
Kurt düşünür "Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı, çünkü sevdiği bu gemide değil, olsaydı gelirdi."
Ere, "Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz, biz bir cevap yazalım." der ve geçer projektörün başına, başlar yazmaya,
"Ben de seni."
Kız karşı mesajı görür ve rahatlayarak yatağına döner.
Saatler sonra anlaşılır ki, Dumlupınar kaza geçirmiş.
Hemen arama kurtarma çalışmaları başlar.
Denizaltıdan yukarı fırlatılan telefon şamandırası ile aşağıdakilerle temasa geçilir. Ama kurtarma çalışmaları boşunadır. Denizaltı dalgıçların inemeyeceği kadar derindedir.
Bu kurtarma çalışmaları sırasında, kurtarma teknelerinden biri manevra yaparken pervaneleri ile telefon şamandırasının kablosunu koparır ve iletişim kesilir.
Saatler süren çalışmalar sonuç vermez ve o gün tam 88 bahriyeli genç şehit olur.
Niye bu kadar güzel yaaa en yakın zamanda konserinizde buluşmak dileğiyle😍😍
bi seni görmeyi beklerken bı de bu şarkıyı beklerken çok heyecanlanıyorum..
Bir kitap bir şarkı bile insanın hayatına kalbine aklına dokunur tıpkı sevgi aşk gibi aşka inanmasamda artık değişiyorum çünkü değişmek zorundayım kolay yolu yani ölmeyi tercih edemem ölmek pes etmektir ben zor olanı seçip yaşamayı seçtim herşeye rağmen mutlu olmak için savaşmayı her seferinde beğenin bundan beş yıl ya da on yıl sonra daha güzel bir dünyada daha mutlu bir ülkede insanlarla olalım hep beraber ne yaşarsanız yaşayın bir zorluk arkasında hemen mutluluk gelmez belki yıllar aylar sonra gelecek mutluluğu tebessümü bekleyin bekleyelim yaşamaya değer kılalım hayatımızı güzel şarkılarda buluşmak dileğiyle eğer bu yorumu okuyorsan hangi dine inanırsan inan şükret ağlasanda üzülsende o gözünden akan bir yaş varsa buna bile şükret gözünden akan yaş için ağlamak insanın yaşadığının en güzel belirtisidir sussuz kalan bir ormanı canlandırmak susayan köpeğe su vermek oruçlayken iftarda alınan bir yudum sudan sonra oh çekmek gibi küçük bir nefes almak gibi elini kalbine götür sana zarar veren ne varsa çıkar hayatından mutlu olmak için elinden geleni yap üzülebilirsin ama asla pes etme hayat yarışı bunu asla unutma ilk önce kendini ve ne istediğini bil benim bugun düştüğüm yerden kalktığım gibi hayatımı değiştiren bir kitap gibi beş on sene sonra görüşmek üzere mutlu kalın🌸
Ciğer kalmadı yineeee...
Aşığımm emeğinize 🖤
Dinledikçe dinlemek istiyorum bir yerlerde birilerine çok iyi geliyorsunuz 💙
Harika, bu grubun en güzel yerlere geleceğine eminim ve bu şarkıların ilk dinleyicileri olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
geldi
@@bekomastiks6067 cidden he ilk dinlediğimde 50k dinlenmesi vardı
Bu VATAN kolay savunulmadı Lütfen kıymetini bilelim Yurttaşlarım
Ne alaka
@@ehliyetdersleri3054 bu eser çanakkale boğazında bayarak şehit olan bit mürettebatın anısına oluşturulmuştur. Hikayesini az aşşağıda okuyabilirsin yorumlarda
Batarak*
@@itsyourmind4427 Bilmiyordum teşekkür ederim
@@ehliyetdersleri3054 rica ederim
Bastığı notaları, nota diyerek geçmeyen, tanıyan arkadaşlar. Dünya sizlerle güzel. Dibi tutmuş yüreğimizden sevgilerle.
ah bir ataş ver cigaramı yakayım'
Doğukan bu şarkıyı da çok dinlerdi. Buradan Kemer'e ve geleceğe selam olsun. Umarım birkaç yıl sonra yorumu okuduğumda Pamukkale Tıp Fakültesinde üroloji asistanı ya da uzmanı olmuş olurum..
bastığın yerleri toprak diyerek geçme'
hikayesi olan parçalar gelmeye devam etsin seviliyosunuz
1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu.Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü.
Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı.
Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindeydiler.
Ne varki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası yaşandı.
Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi.
Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu...
Tarih 4 Nisan 1953... Saat 06:40
Günün ilk ışıkları etrafı aydınlattığında, Boğaz'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta korkunç bir can pazarı yaşanıyordu.
Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu.
Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu.
İlk telefon bağlantısında "Oğlum merak etmeyin... sizi kurtaracağız.." sözlerine karşılık
"Sağ olun…Vatan sağ olsun"
Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı.
-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
Üsteğmen Suat bu konuşmayı rapor ettikten sonra, yeniden telefon başına gelerek aşağıdakilere moral vermek istedi;
-Alo Selami.
-Evet Dumlu.
-Selami nasılsınız?
-Efendim hava biraz fenalaştı.
-Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
-Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız.
-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak.
-Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı.
Bu konuşmanın ardından, Astsubay Selami, kurtarılma ümitlerinin olmadığını anladı. Denizaltından duyulan son cümle, Astsubay Selami'nin "Vatan sağolsun" sözleri oldu.
Bir süre sonra denizaltıyla tekrar irtibat kurulmak istense de, Üsteğmen Suat seslenişlerine cevap alamadı. Aşağıdan sadece bir takım gürültüler ve inilti sesleri duyuldu. Çalışmalar esnasında, şamandıranın telefon kablosu kopunca, denizaltıdan bir daha haber alınamadı.
Bu nasıl bir ses rengi Allahhhımmm
Konserde Mustafanın ah bir ataş ver dediği yerde herkesin sigara yakması detayı çok güzel
Öz abim ya
HER YERDESİN LAN YUSUF
@@yigityldz6143 he valla
Sizi tanıdığım günün şerefine
V-am descoperit recent, urmărind un serial turcesc care avea ca melodie de fundal Belki. De atunci am devenit dependentă de muzica voastră. Vă mulțumesc că existați. Sunteți cei mai buni. Muzica voastră e pansament pentru inimile noastre! Vă ador! ❤❤❤
you are lucky af bro, hope you are well.
Yüreğimizin yanışı hiç bu kadar keyif vermemişti 🥀🧡
En sevdiğim şarkılarından birini,çok sevdiğim bir grubun söylemesi mi..💙
Herkesi buldum da, her zaman yanındayım diyene hala ulaşamadım gönlü güzel kardeşim
Efsane cover olmuş. Bayıldım valla. Gitar ve davulu resmen öttürmüşsünüz :)
Yine müthiş bir yorum yapmışsınız tebrik ederim
Konserinize gelmek hayallerimden bir tanesi en keyiflisi..
ülkemizin ihtiyaç duyduğu 2 şey var derim hep,
1. siz gibi bir rock grubu
2. mansur başgan'ın c.b. olması
Yok Ekrem iyidir
Tayyip iyidir kardaş. Siyaset yapma.
@@emredogan6144 si..... Ordan
@@belkimeryem2737 Ekrem mi iyidir? Gitsin otobüsleri yoluna koysun ilk önce. Çoğu, yollarda kalıyor.
@@ismailylmaz9042 +1
Konserinize gelip bu şaheseri canlı canlı dinlemek harikaydı
Soğuk havada dinleyin, içinizi çok iyi ısıtıyor.
Sizi gamzedeyim deva bulmam şarkısında keşfettim daha sonra diğer şarkılarınıza da bakmak için sayfanıza girdim ve bu şarkıyı dinlemek istedim yine çok güzel yorumlamışsınız tam abone olacaktım meğersem önceden elim çarpmış ve olmuşum zaten yani demek istediğim bir şekilde ayrılamamışım sizden ve bu böyle devam edecek💛
Şimdiye kadarkilerin en iyisi :)
denizin altındayım
selam dursun bana bütün kayıklar
ben yok oluşların nihai perdesizi
gemilerin direklerinden acılar sarkıttım
bir anne duası,bakire busesi,kanlı bir yürek
nice hançerler saplandı kalbimin derinlerine
bir asker üniforması üstümde
ben yok oluşların nihai perdesizi
bir anne duası, bakire busesi,kanlı bir yürek
götür beni bu diyarlardan ölüm
götür beni sonsuz suların mütemadiyen aktığı o gömülü hiçliğin içine
çek beni kendine.
18.12.21 içimden gelenler.öyle
Selam olsun bahriyelilere kaybettiği yarinin mavi gözlerini denizde arayanlara
Hayatımda dinlediğim en iyi şarkı budur
Yapacağınız şarkının.... duygusal şarkıyı şarap eşliğinde içilecek kıvama getirmişsiniz.
Dün ona söyledim bu şarkıyı dinlemesini. Buralara tekrar uğrar mısın bilmem ama sadece benim için ne kadar değerli olduğunu bil yeter
09.11.2020 son çırpınışlar çıkarken göğüsten acı huzmeleri
Yine,yine, yine en sevdiklerim ❤
sizi bu kadar geç keşfetmenin pişmanlığını atamıyorum
Davulcunuz gerçekten çok iyi
Ses çok başka.. çok çok başka bir şey✨
Şu klarnet sesi beni öldürecek bir gün
-Hayallerde Güzeldi Tabi yaşana Bilseydi- Beyninde her beğenide Gelip dinliyek
Kalbim.. Özür dilerim; daha önce bu duyguyu sana yaşatamadığım için.
Askerliği Gelibolu'da yapmıştım. Gece nöbetinde saros'a bakıp mırıldandığımız çok olurdu bu türküyü...
Bu güzel grubu bana armağan ettigin için teşekkürler İlayda
💜💜💜
@@ilaydao3476 muah ❤️❤️
@@swairmusic8475 hala çıkıyor musunuz :)
Mükemmelsiniz çok zevkle dinliyorum.Emeğinize sağlık.
Öyle bişey var ki grupta, solistin sesinde alıp farklı diyarlara götüren...
herkes bilmez..
Iyi olacağını tahmin ederek açmıştım ki öyle oldu. Çok iyi olmuş, tebrikler 💐👍
26 saat nasıl geçer bilmiyorum , yine cok güzel bir şey çıkacak bundan eminim şimdiden elinize emeğinize yüreğinize sağlık . Sizi cok cok seviyorum 🖤🖤🖤🖤