A lion kills an elephant many times bigger than itself, and the ants kill the lion.

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 22 чер 2024
  • Karıncaların gücünü küçüklüğünde saklıdır.”
    “Karıncalar işbirliği ile dünyaları taşırlar.”
    “Büyük işlerin başarılmasında karıncaların küçük katkıları büyüktür.”
    “Karıncaların azmi, hiçbir engeli aşılamayacak bir güçtür.”
    “Karıncaların birlikte çalışması, başarıyı getirir.”
    “Karıncalar küçük adımlarla büyük hedeflere ulaşır.”
    “Karıncalar, azimleri ile büyük işleri başarır.”
    “Karıncalar, çalışkanlıkları ile örnek olurlar.”
    “Karıncaların emeği, dünyayı döndürmeye yetiyor gibi.”
    “Karıncaların azmi, onları hiçbir yükü taşıyamayacaklarına inandıranlarını şaşırtır.”
    karıncalar hem yazın hem de kışın sürekli çalışırlar. Karıncalar akıllı varlıklardır yuvalarını öyle bir yaparlar ki hem güneşi görür hem de yağmurdan etkilenmez.
    Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer sular çekildikçe de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne gücüne güvenmemeli. Çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir. Afrika Atasözü
    Hz. İbrahim ve Karınca Hikayesi
    Nemrut, ona karşı gelen Hz. İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.Nemrut, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrut’un askerleri İbrahim Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
    Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
    - Acele ile nereye gidiyorsun?
    Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
    - Haberin yok mu? Nemrut, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.
    Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
    - Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
    Bir damla su taşıyan karınca:
    - Olsun, demiş. En azından tarafım belli olsun.
    Kanuni Sultan Süleyman, Ebu Suud Efendi Ve Karıncanın Hakkı
    İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
    O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
    Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
    Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
    Meyve ağaçlarını sarınca karınca
    Günah var mı karıncayı kırınca?
    Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
    Yarın Hakk’ın divanına varınca
    Süleyman’dan hakkın alır karınca.

КОМЕНТАРІ •