Zümer Suresi - Suud Eş-Şureym

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 19 жов 2024

КОМЕНТАРІ • 7

  • @suleymancelik1141
    @suleymancelik1141 3 роки тому +1

    Allahım nevmi gafletten ikaz buyurup hayırlı uyanışlar nasip eyle!

  • @ayhanmutlu3484
    @ayhanmutlu3484 4 роки тому +1

    Süphanallah ❤️ maşallah ❤️ ALLAHU EKBER❤️

  • @abduselamyirga9415
    @abduselamyirga9415 3 роки тому

    Maaşallah

  • @huzeyfe8007
    @huzeyfe8007 3 роки тому +2

    Yazdığınız 3.ayetin meali yanlış veya kasıtlı yazılmış sırf tasavvuf düşmanlığından ötürü. Evliyaullah’a düşman olanların son nefeste imanlarını kurtarmaları çok zordur. Halbu ki ayetin gerçek meali şöyledir:
    “Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz" diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez.”

    • @kuranziyafeti4407
      @kuranziyafeti4407  3 роки тому +2

      Selamunaleykum
      Zümer Suresi 3. ayeti;
      اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
      E lâ lillâhid dînul hâlis(hâlisu), vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn(yahtelifûne), innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr(keffârun).
      "Bil ki Allah’ın dini, katışıksız dindir. Allah ile aralarına evliya[*] yerleştirenler şöyle derler: “Bizim bunlara kul köle olmamız, sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diyedir.” Allah, onların tartışıp durdukları her konudaki hükmünü, onların yüzüne karşı verecektir. Allah, yalancı olan ve âyetleri görmezlikte (kâfirlikte) direnen birini yoluna kabul etmez." (Süleymaniye Vakfı Meali)
      [*] Evliya, veli’nin çoğuludur, en yakın olanlar anlamındadır. (Müfredat) Allah ile arasına, başka birini koymayan herkes Allah’ın velisi, Allah da onun velisidir (Bakara 2/257, Muhammed 47/11). Araya başkasını koyanın Allah ile ilişiği kesilir. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Bilin ki Allah’ın velilerinin üstünde ne korku olur ne de üzülürler. Onlar inanmış olan ve takva sahibi olan (kendini yanlışlardan koruyan) kimselerdir.” (Yunus 10/62-63) Takva sahibi olanlar da “İşte Kitap budur, içinde şüpheye yer yoktur. Takvâ sahipleri için rehberdir. Onlar, Allah’a içten inanan, namazı düzgün ve sürekli kılan ve verdiğimiz rızıkları yerli yerince harcayanlardır. Sana indirilene de senden önce indirilenlere de inanıp güvenenler onlardır. Onların ahirete olan inançları kesindir.” (Bakara 2/2-4)
      Ayet metnindeki اهلل دون من = min dûnillah sözü,
      Allah’tan aşağı, insanlardan yukarı, yani Allah ile insan arasında bir yeri ifade eder. (Firuzabâdî, Kamus Tercümesi, Mütercim Asım, Bahriye Matbaası 1305.)
      MEALLER
      "İyi bil ki Allahındır ancak halîs din, onun berisinden bir takım veliylere tutunanlar da şöyle demektedirler: biz onlara ıbadet etmiyoruz, ancak bizi Allaha yakın yaklaştırsınlar diye, şübhe yok ki Allah onların aralarında ıhtilâf edip durdukları şeyde hukmünü verecek, her halde yalancı, nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz." (Zümer 39/3 - Elmalılı Meali (Orijinal))

      "Sizi uyarıyorum! Hâlis din, hâlis şeriat yalnız Allah'tan gelen din ve şeriattır, samimi otorite yalnız Allah'a ait, Allah adına kullanılan otoritedir. Allah'ı bırakıp, kulları durumundakilerden kendilerine bir takım velîler koruyucular, otoriteler edinenler:
      “- Biz onlara, yalnızca bizi, Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye tapıyoruz.” derler. Allah onların kasıtlı ihtilâfa çıkardıkları, çarpıttıkları, imandan uzaklaştıkları dini konularda, aralarında hükmünü verecektir. Allah yalan söylemeye ve nankörlük etmeye devam eden kimseyi doğru yola sevk etmez.*" (Zümer 39/3 - Ahmet Tekin Meali)
      TEFSİRLER
      "Putlaştırılan Nesneler
      Bil ki, ayetteki, "..onlara... "zamiri, Allah'ın dışında, kendisine tapınılan mabutlara ait olup, bunlar da, akıllı ve akılsız diye ikiye ayrılırlar. Akıl sahibi olan mabutlara gelince, birtakım kimseler, meselâ Hazret-i İsa (aleyhisselâm)'ya, Hazret-i Üzeyr (aleyhisselâm)'e ve meleklere tapınışlardır. Pekçok kimse de, güneşe, aya, yıldızlara tapmışlar ve fakat bunların düşünebilen, konuşabilen canlılar olduklarına inanmışlardır. Kendilerinde hayat ve akıl bulunmadığı halde, tapınılan mabutlara gelince, bunlar da putlardır. Bunu iyice kavradığın zaman biz diyoruz ki: (Haydi diyelim ki), kâfirlerin ileri sürdüğü bu söz, akıl sahibi olan bu mabutlar hakkında uygun bir sözdürl Ama bu söz, aklı olmayanlar için, hiç de uygun düşmez. Bunu şu iki açıdan izah edebiliriz:
      a) (......) ifâdesindeki hum zamiri, akıllılara râci olan bir zamirdir. Dolayısıyla putlara râci olması uygun düşmez.
      b) O kâfirlerin, Hazret-i İsa (aleyhisselâm), Üzeyr (aleyhisselâm) ve melekler hakkında, Allah katında kendilerine şefaatçi olacaklarına inanmış olmaları uzak ihtimal değildir (inanmış olabilirler). Ama, insanın, putların ve cansız şeylerin, kendilerini Allah'a yaklaştıracağına itikad edip inanması, akıldan uzak bir şeydir. Bu takdire göre, onların maksatları, onlara ibadet etmenin, kendilerini Allah'a yaklaştıracağına inanmalarıdır.
      Şöyle de denebilir: İnsan, o putlar bir ağaç ya da bir taş olmaları itibariyle, onlara tapmaz. Onlar onlara ancak, onların, ya yıldızların, ya semavî ruhların, veyahut da gelmiş geçmiş peygamber ve salih kimselerin heykelleri olduklarına inandıkları için ibadet ederler ki, o insanların bu putlara ibadet ediş maksatları, ibadetleri, bu heykelleri kendilerinin birer suretleri (sembolleri) kabul ettikleri o varlıklara yöneltmektir.
      Netice olarak diyebiliriz ki: Putperestler şöyle diyebilirler: "En büyük ilah, beşerin kendisine ibâdet etmesinden yüce ve münezzeh olan bir zâttır. Beşere düşen, meselâ yıldızlar, semavi ruhlar (ve Hazret-i İsa (aleyhisselâm), Üzeyr (aleyhisselâm), melekler...) gibi, Allah'ın kullarından ve yaratıklarından en büyüklerine ibadet etmektir. Onlara düşen ise en büyük ilâha ibâdet etmekle meşgul olmalarıdır." İşte onların, ayetteki, "Biz bunlara ancak, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz" şeklindeki sözlerinden kastedilen budur." (Zümer 39/3 - Fahreddin Razi Tefsiri)
      "İyi bil ki, hâlis din ancak Allah'ındır. Hiçbir şirk karşılığı olmaksızın temiz ve halis tevhid dini, tam mânâsıyla şüphesiz din. Halis ibadet ve taat ancak Allah'a yapılır ve yapılmalıdır. Bunun doğruluğunu meydana çıkarmak için buyuruluyor ki O'nun berisinden birtakım veliler edinenler de, Allah denince kendisinden daha ilerisi, daha yükseği, daha ötesi mümkün olmayan en mükemmel zat denilmiş olduğu için, Allah'ın üstünde bir ilâh iddiasına kalkışılması bahis konusu olamaz. Şirk koşanlar, hep O'ndan aşağılardan birtakım veliler, koruyucular tutmak isterler. İsterler ama O'ndan başka velilere, emir sahiplerine tutunanlar, gerek "İlahları, bir tek ilâh mı yapmış?" (Sâd, 38/5) diyenler gibi putlara, gerek meleklere ve gerekse İsâ gibi şerefli kullara ilâh diye sarılanlar "Biz onlara ancak, bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." demektedirler. Böyle diyerek tutunmaktadırlar. Demek ki şirk batıldır. Mabudluk, yalnız Allah'ın hakkıdır. Halis din ancak Allah'ındır. (Maide, 5/69. âyetin tefsirinde sâbiîn hakkında geçen açıklamaya bkz.)" (Zümer 39/3 - Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri)

    • @VahiyMescidi
      @VahiyMescidi 2 роки тому

      İkinizde yanlış meal var. Doğrusu: ibadet ederiz olacak. Onlar vu yüzden müşrik oldular. Müşrik Allah ile bir başkasına ibadet edendir.

    • @emooo784
      @emooo784 6 місяців тому

      Kardeş paylaştığın tefsirler zaten Huzeyfe beyin dediğiyle örtüşüyor. Mealde yazdığınız "evliya" kelimesinin Türkçe karşılığı Arapçadaki kullanımı ile aynı değil. Türkçede evliya, Kur'an'a Sünnet'e bağlı kimse için kullanılan bir ifadedir, tapınılacak kimse değildir. Bu arada "araya koyma" kısmının yine putperestlerin anladığı gibi anlaşıldığını düşünüyorum. Yahudilerin Hz Musa
      'ya "rabbine dua et de bize şunları versin" demesi şirk değildir. Hz Musa Allah katında daha muteber olduğundan onun, onlar adına dua etmesi Allah katında daha tesirlidir. Yine Peygamber efendimiz'e gelip dua isteyen sahabeler de olmuştur. Kur'an'da bahsedilen putperestlerin araya bir sey koymaları, onların araya bir şey koyarak neye taptıklarını karıştırmalarıdır. Yoksa bir Allah dostundan/peygamberinden dua istemek, onun hürmetine Allah'tan bir şey istemek şirk değildir.