Din mantık dini değildir kelamcılar gibi her seyde mantık aramayın Allahın bildirdiği kadarını bilin gersini düşünmeyin keyfiyeti nasılı beni ilgilendirmez deyip geçin
Evet hristiyanlarda hiçbir şekilde mantıki zemine oturmayan testis inancını ayna kafa aynı laflarla savunuyor. Sonuna kadar ehl-i sünnet ve cemaat sonuna kadar... Tasavvuf ehli oldukları için Osmanlı padişahları kafir ilan edip Mekke ve Medine'yi kanadı ayıp yüzlerce ehl-i sünnet alemine katleden hainlerin izinden giden hiç kimseden din dersi alacak değiliz.
Bu gerçeği yalnızca akıl ve sağduyu sahipleri anlar. Rad/19 Gerçekten zeki ve akıllı kişi,... (Tirmizî, Kıyamet, 25) Akıl etmez misiniz? Hud/51 Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır. Nahl/12 Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz? Kasas/60 nasıl akıl ve mantık dini değil acaba?
Risalei nur bu yüzyılda gerçekten bütün imanı soruların. Cevabı bulunduğu 14 kitaptan oluşan bir külliyattır ALLAh herkese okumayı nasip etsin RABBİM Sinan hocamızın sayılarını çoğaltsın ve MAKSAT 114 gibi medreselerin sayısını çoğaltsın RABBİM gençleri NUR hizmetinde istihdam etsin
Kral, dondurucu bir kış günü gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu: -“Üşüyor musun muhafız?” -“Ben soğuğa alışkınım kralım” dedi muhafız. -“Olsun, ben yine de sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim” dedi ve gitti. Lakin emir vermeyi unuttu. Ertesi gün nöbet yerinde muhafızın soğuktan donmuş cesedini buldular. Muhafız nöbet yerinde bulunan duvara bir yazı yazmıştı. “Kralım ben soğuğa alışıktım, beni soğuk değil, sizin sıcak elbise vaadiniz öldürdü”
imam azzamdan kelamcı bidatçilere reddiiye imam azzam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Allah Teala’nın, Kur’an’da da zikrettiği gibi eli, yüzü, nefsi vardır. Allah Teala’nın Kur’an’da zikrettiği “el”[1], “yüz”[2], “nefis”[3] gibi şeyler O’nun keyfiyetsiz sıfatlarıdır. “O’nun eli, kudretidir veya nimetidir” denemez. Çünkü bunda sıfatın iptali vardır. Bu (türlü teviller) Kaderiye’nin ve Mu’tezile’nin görüşüdür. Ancak (şöyle denir:) O’nun eli, keyfiyetsiz sıfatıdır. (Aynı şekilde) O’nun gazabı ve rızası da O’nun keyfiyetsiz sıfatlarından iki sıfattır…” İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri içinde), 59.
Cok guzel yazmissin.Kardes yalniz şuna dikkat etmekde lazim.Rahman arşa istiva etti ayetini keyfiyetsiz kabul edersen bu selefin akidesi olur.Dogru olur.Ama sen dersenki oturdu,yok efendim semadadir dersen o takdirde ayete mana yuklemis olursun tevil etmis olursun ki selefin akidesi bu degildir. Selefin akidesi keyfiyetsiz imandir,ikisinin arasini iyi anlamak lazim
Bende Fikhul Ekberi okudum evet öyle diyor ama Allah gökte ve arşın üzerinde olduğunuda söylüyor ve bir kayıt koyuyor, arşa ihtiyaç duymadan vede mekan tutmadan istiva etmiştir diyor.Fikhul Ekber sayfa 105
@@sami6141ibni abbas mücahid tavus ikrime hammad bin seleme istiva ayetine oturmak demiştir delile atarım hatta Peygamber sav Allaha oturma sıfatını isbat ediyor deliller mevcut isteyene atarım
Tercümeyi eksik ve eklemeli yazıyorsun nerede bu türlü teviller diyor. Selefte tevil yapmıştır. Cahil seni, cımbızlayarak oradan buradan kopy past yapıyorsun. birde kelamcı bidatçı demiş vehhabi misin sen ? İmâm A’zam Ebû Hanîfe amelî mes’elelerde Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve Selef’e ittibâ îcâbı olarak Te’vîl içün mutlaka lâzım olacak şartlara uyan te’vîl yapmıştır. O, nassları, engin dirâyetiyle diğer nassların çerçevesi içinde bulunması îcâb eden yere koymakla bazen onların açık ma’nâsının dışına çıkmaktadır. Nassları, diğer nassların/İslâm’ın bütünü içinde ma’nâlandırmak yerine kendi içinde anlayıp da hakîkatte yanlış anlayanlar İmâm A’zam Ebû Hanîfe’yi hep nasslara bağlı kalmamakla ithâm ede gelmişlerdir. İbnü Ebî Şeybe’nin Musan-nef’inde “Ebû Hanîfe’nin ise (bu nasslara muhâlif davranıp) şöyle şöyle dediği anlatılmaktadır” diyerek açıkça, İmâm Buhârî’nin de Sahîh’inde “insanlardan biri dedi ki” diyerek üstü örtülü olarak O’na yaptıkları ithamlar hep bu sebebe dayanmaktadır. Bu asılsız i’tirâzla-rın isâbetsizliğini görmek, bilmek ve anlamak isteyenler misâl olarak İmâm Kevserî’nin en-Nüketü’t-Tarîfe, el-İşfâk ve İhkâ-ku’l-Hakk gibi kitablarına bakabilirler. O, Sıfat Âyetleri ve Sıfat Hadîsleri’nde ise, yed/el ve vech/yüz kelimelerinin Allah’ın sıfatları olduğunu, Allah’ın yedinin kudreti olduğunun söylenemeyece-ğini beyân etmekle[25] bunların uzuv/organ olmadıklarını, dolayısıy-la ne olmadıklarını açıklamış oluyordu. Böylece de Te’vîl-i İcmâlî yapmış. Ancak murâd edilen ma’nâyı tâ’yîn etmekten de uzak durmaktaydı. Lâkin ne olduklarının söylenemeyeceğini ifâde etmekle de Te’vîl-i Tafsîlî’den kaçmış olu-yordu. Hâsılı O, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ve Selef gibi bir yanda Te’vîl-i Tafsîlî yapmamakla Tefvîd’e giderken/lafzın ma’nâ-sının ilmini Allah’a bırakıyordu. Öte yanda da Te’vîl-i İcmâlî ile tenzîh yapıyor; yani Allah’ı, O’nu, yaratıl-mışların sıfatlarından kendine yakışmayacak sıfatlardan uzak tutmuş oluyordu. Zâten Selef’in de yolu buydu. Nitekim bu dediklerimiz Ebû Mutî’ el-Belhî’nin O’ndan rivâyet ettiği (dolayısıyla O’nun olduğuna i’tirâzın manasız olduğu) el-Fıkhu’l-Ekber’de görülecektir. Daha sonraki Hanefîler ve önceki Mâtürîdîler de Selef akîdesi üzereydiler. Sonraki Mâtürîdilerden bir kısmı ise (câiz olan) te’vîl yolunu tuttular. Nitekim Beyâdî’nin “Mâtürî-dîlerden ve Eş’arîler’den bir kısmı tafsîl’e gitmişlerdir. El-Kifâye ve et-Tesdîd sahibi ile İbnü Hümâm avâm’ın inancının bozulmaması içün ihtiyâc ânında te’vîl’e gidilir” şeklinde hulâsa edilebilecek ifâdesi bunu göstermektedir.[26] Bununla beraber, eslem olanın Selef yolu olduğunu i’tirâf ettiler ve inkârcılara cevâbda (ve iknada) Halef yolunun Ahkem/ daha sağlam olduğunu söylediler. İbnü Abbâs Te’vîl Yaptı mı? --------------- İmâm Taberî’nin, Tefsîrinde sahîh bir senedle zikrettiği gibi, Ümmetin derin ve büyük âlimi İbnü Abbâs, ;اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ= “Allah göklerin ve yerin nûrudur,” (Nûr:35) âyeti hakkında şöyle buyuruyor: Allah sübhânehû ve teâla göklerin ve yerin ahalisine hâdî’dir/yol gösterendir.[18] Hafız İbnü Hacer Fethu’l-Bârî’de şöyle diyor: Hâkim’in İbnü Abbâs’dan yaptığı rivâyete göre ;سَاقٍ=/"Sâk"/ayak hakkında İbnü Abbâs radıyellâhu anhumâ’dan rivâyet edilen ;يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ= ”ayak açılacağı gün..” (Kalem:42) ayeti hakkında şöyle dedi: “O sıkıntı ve şiddet demektir.” Hattâbî, ma’na “şiddet ve sıkıntıdan ortaya çıkacak kudretini ortaya çıkaracak denmektir” dedi.[19] ;فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآَنَهُ= "biz onu sana okuduğumuzda okunmasına tâbi’ ol” demek, “sana Cebrail aleyhisselâm bizim emrimizle okuduğu zaman, sen onun okuyuşuna tabi ol” manasındadır. Nitekim bunu, İmâm Buhârî’nin İbnü Abbâs radıyallâhu anhuma dan Bed’u’l-Vahy ile alakalı gelen bir rivayetini[20] okuyan bilir. Bu rivayetle hadisi şerifdeki bütün karışıklıklar izale edilmiştir. Nitekim âyetteki karışıklığı diğer bir ayet yok etmiştir. --------------- Enes ibnü Malik Te’vîl Yapmış mıdır? --------------- Taberî, benzeri bir ma’nayı (“Allah sübhanehû ve teâla’nın göklerin ve yerin nûru olması”nın “ahalisinin hâdî’si/ahâlisine hidâyet eden” manasına geldiğini) Enes ibnü Malik’ten de rivayet etti.[21] ---------------- Hasen-i Basrî Te’vîl Yapmış mıdır? ---------------- Taberî, isnâdı ile Hasen-i Basrî’den, Allah’ın “ihâta”sını/kuşat masını, “seni insanlardan koruyacak” şeklinde te’vîl ettiğini rivâyet etmiştir.[22]
---------------- Mücâhid Te’vîl Yaptı mı? ---------------- Taberî yine Mücâhid’den bunun/nûr’un manasının müdebbir demek olduğunu, yani semâvatın ve yerin nûru demek “semavat ve yeri tedbir eden” manasında olduğunu rivâyet etmiştir. Ama İmâm (Taberî) İbnü Abbâs’tan gelen birinci manayı kabul etmiş ve diğerlerini kabul etmemiştir. Sen O’nun/Taberî’nin "İhâta" manası hakkında ne dediğini işitmiştin. Onun ilim meşiyyet ve iktidar kuşatamsı olduğuna te’vîl edileceğini/yorulacağını ve manasının bir cismi kuşatması olmadığını işitmiştin. Allah Teâlâ cisim ve sonradan olma varlıklardan çok üstün ve yücedir. İste Selef’in sözlerini böyle muhtemel yerlerinden araştıracak olursan, elbette bizzat ta’yîn ederek/ belirterek verilen çok güzel ve Allah’a layık olan manalar bulacaksın. Kim Selef’den hiçbir tayinin olmadığını naklettiyse mutlak olarak bu meseleyi incelememiştir ve onun ittilaı/geniş bilgisi yoktur. İşte Sahih-i Buhârî önümüzde İbnü Cerîr et-Taberî’nin tefsiri elimizde; bütün bunlar bizim dediğimizi söylemektedir. Bizim sözünü ettiğimiz şeyler, size işitmediğinizi işittirmiş olmak için temsil yoluyla zikrettiğimiz şeylerdir.… İşte Hafız Beyhâkî’nin “el-Esma ve’s-Sıfât” isimli kitabı… Bu hususta ona sarıl; alimlerin müşkil hadislerin şerhlerinde neler dediğine sarıl; Selef’in büyüklerinden naklettiğine sarıl. İmâm Ebu Bekîr İbnül-Arabî’nin dediğini önceden size göstermiştik. O Nüzûl hadisi hakkında şöyle diyordu: "O rahmet inişidir; yoksa bir yerden bir yere nakil inişi değildir." Belki de Ebu Bekîr İbnü’l-Arabî radıyallahu anhu’ya bu inişi açıklayan hadis ulaşmamış veyahut ulaşmıştır da, o anda aklına gelmemiştir. Veyahut kendine itimad edilmeyecek bir yolla ulaşmıştır da ona itimad etmeden bu şekilde söylemiştir. Yoksa, Nesâî Sünen’inde Ebu Hureyre radıyallâhu anhu’dan şöyle rivayet etmiştir. "Allah Teâlâ bir mühlet verir. Sonra nihayet gecenin yarısı geçince bir münadiye nida etmesini emreder. Hey!.. Yok mu isteyen, ben ona vereyim…" Artık ortaya çıkmıştır ki, Nüzûl’un Allah Teâlâ’ya isnâdı, yani “Allah indi” demek, mecâzî bir isnaddır; “Allahın münadisi indi” manasındadır. Öyleyse, Mecâz isnaddadır. Müsned veyahutta müsnedün ileyh’de değildir. İkisi de hakikattır ama isnad mecazdadır. Bu Kur’ânı Azîz’de ğarib bir şey değildir." Ümmetin büyük tefsir âlimi İbnü Abbâs radıyallâhu anhuma’dan sahih bir nakil gelmiştir ki, O İstivâyı Uluvv/yükselmek manasında tefsir etmiş, cülûs/oturma manasında tefsir etmemiştir. İmâm Taberî’nin Ulüvv manasındaki sözlerini sen bilmiştin. Sana Zehebî’nin kendisinden Ulemâ-ı Emsar’ın/İslâm beldelerinin âlimlerinin tamamının İcmâını ifade edecek, (bu yükselmenin) bilâ keyf/nasılsız bir yükselmek olduğunu söylemekte olduklarına dâir söz naklettik. Bunun manasını da sana, karışıklıkları senden izâle edecek şekilde açıklamıştık. Hafız Beyhakî şöyle demiştir: ; فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ= "ne tarafa yüzünüzü döndürürseniz orada Allah’ın vechi vardır" (Bakara:115) ayetinin tefsîrinde Mucahid, “vechullah” /Allah’ın vechi, “kıbletullah” /”Allah’ın kıblesidir,” diyor. Yani “nerde olursan ol, şarkta da olsan, ğarbda da olsan sadece ve sadece kıbleye doğru dön.” [23]
--------------- Katade Te’vîl Yapmış mıdır? --------------- İbnü Cerîr’in rivâyetine göre, Tâbiûn imâmlarından Katâde de, Allâh’ın insanları “Kuşatma”sını, “kudret” ile te’vîl etmiştir.[24] Süfyân-i Sevrî Te’vîl Yapmış mıdır? --------------- Süfyân-i Sevrî de te’vîl etmiştir. Hafız Beyhakî, isnâdıyla rivâyet etti: Mi’dân el-Âbid şöyle diyor: Süfyân-i Servî’ye ;وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ= (Hadîd:4) ayeti hakkında sorduğumda, “(onun beraberliği) ilmi(yle)dir" dedi.[27] ----------------
Öncelikle teşbih değil tevil diyeceksiniz sayın hocam. Kuranda tevil vardır diyeceksiniz. Sizin örnek verdiğiniz yani sizin deyiminiz ile teşbih için örnek verdiğiniz bütün ayetleri selef de tevil etmiştir. Fakat aynı selef istiva ayetlerini tevil etmemiştir. Yada sizin deyiminiz ile teşbihe gitmemiştir. Ebu hanzala biz teşbihi yada daha doğru bir ifade ile tevili kabul etmiyoruz demiyor. Olayı çarpitmayin demagoji yapmayın. Ebu hanzala diyorki ilk üç nesil selefi salihin hangi ayeti tevil etmis ise bizde o ayetleri tevil ederiz. Ama tevil etmediklerini tevil etmeyiz. Neden. Çünkü Allah azze ve celle onların itikadindan amelinden vs razı olduğunu söylüyor. Ama daha sonradan gelen ve bu ayetleri tevil edenlerin böyle bir garantisi yok. Çünkü sonradan gelenler ayetleri akıl ile tevil ediyorlar. Oysaki ilk üç nesil bunu vahiy ile tevil ediyordu. Bir ayeti tevil etmek demek Allahın bu ayetten muradı budur demektir. Hiç kimse için akıl ile bunu yapmak caiz olmaz.
Diğer ayetleri selef neresi ile tevil etmiş acaba sizin konuşmalarınaza binaen söylüyorum. Ki seleften bunu tevil eden çok kişi var o da ayrı bir mevzu yapmayın etmeyin yav.
Yok aslanım caiz olmaz az söyledin. Allahü Teala'nın mekanı yoktur o her yerdedir demek ayeti inkardir. Bu da şirktir. Yıllarca vahhabiler aynen böyle söylediler bunun propagandasını yaptılar. Şimdi neden ağız değiştiriyorsunuz aslanım. Ağız değiştirmeyin ya yüzünüze maske mi taktığınız yoksa. Bir zamanlar IŞİD ci olan hocanız çok nazik kibar insan olmuş. Acaba samimi... İnşallah öyledir. Ama bizim bu konuda derin şüphelerimiz var.
Ebu hanzalaya Allah hidayet versin. Müçtehid olmadığı halde fetvalar veriyor.Fetvaları ateşten gömlek giymek gibi. Böyle lüzumsuz mevzularda suküt etmek ve ben bilemiyorum demek insanı ebedi ateşten korur. Allah c.c Esma ül Hüsna sı ile bilmek ve onu bu güzel isimleri ile zikretmek varken , Ebu hanzala insanların akıllarını boş meselelerle kurcalıyor. Ehli sünnet alimlerininden küçümseyerek bahsediyor.Gerçek bir âlim bu işlerle uğraşmaz; bunun yerine deist ve ateist olmaya başlayan şu nesli nasıl kurtarabiliriz diye çabalar. Allah hidayet versin.
Hay Allah razı olsun sizden bunlar göremiyorlar. Bilmiyorlar ve gittikleri yolun tehlikesiyle ne gibi sonuçlara yol açtığının kırıntılarını görüyoruz okuyoruz şahit oluyoruz. Allah razı olsunsizden
Sema arş kürsi sidretül münteha ve said nursi hz nin dergah ı ilahiyye dedigi yeri nereye saklicaksiniz mekan nere ney niye münezzeh? Sen Ben mekanda Allah cc nasil münezzeh olabilirki siz söyleyin Allah nerde size göre hiç bir yerde haşa yok yada heryerde her mekanda olur zirvalamayin evet dünyayi gez kime sordan Allah cc nerde fis sema deyip arda güler yada Box cu habib in parmaĝiyla semayi gösterip semada der siz milletin kafasini şeytanin mekan sokup kafa kariştirmasiyla milletin kafasini küçük benini yaktiniz hadis diyor kiviriyorsunuz ayet diyor kiviriyorsunuz m kamal In irancadan çevirttigi mal ile 230 yil sonra maturidi ne niyetle söyledi bir mekan zaman münezzeh saçmaligini savunuyorsunuz nerde kaynak yok bubinsanlar birbiri ile savaşmiş siz selef e sahabeye karşi gelen taraftasiniz halis hoca o kadar ayet hadis okudu yüz çevirip dinlemediniz bile hep şu alim bu hoca di,orsunuz yazil yaa hic din duymamiş Amazon kabileleri bile yukariyi gösterir semada oldugunu ic güdü ile bulurken siz söyleyin nerde Allah söyleyemiyorsunuz yok hükmünde laflar edi,orsunuz yani herşey acik ve belli iken ne bu sacmaliklar ! Allah zatiyla semada ilmi bilmesi kudretiyle heryere herşeye hakimdir bunuda sagʻimiza solumuza diktiĝi bekçi melekleriyle yapar bitti
"ALLÂH'IN MEKANSIZ OLUŞUNUN İSPATI" Yüce Allah hiçbir şeyi yaratmadan yani ezelde mekansız ve zamansız var idi ezelde mekansız ve zamansız oluşu herşeyi yarattıktan sonra da aynıdır.Çünkü Yüce Allah değişime uğramaz değişime uğramak mahlukatların sıfatlarındandır.Halbuki Allah bir çok ayette benzersiz olduğundan haber vermektedir.Şayet Allah mekanda olmuş olsaydı sayısız benzeri olurdu.Binâan Âleyh Allah'ın Mekansız ve zamansız oluşu ezelde Sabittir.Bu ispat inkar edilemeyecek derecede güçlüdür çünkü ezelde Allâh'ın mekanı olduğunu iddia etmek ezelde Allâh'ın ortağı olduğu anlamına gelir ki bu da şirk'in ta kendisidir.Allâh'ın herşeyi yaratması dan sonra semaya arş'a veya herhangi bir mekana geçiş yaptığını söylemek ise Allah'ın değişime uğradığını yani mahlukatın sıfatlarıyla vasıflandığını iddia etmek olur ki bu da imansızlıktır...
ALLAH TEÂLÂ MEKANDAN MÜNEZZEHTİR! 1- Allah (c.c.)'ya mekan isnad etmek doğrudan doğruya küfürdür. İmâm-ı A'zam Ebu Hanife (r.a) şöyle buyurmuştur: "Mü'minin; Allahü Teala'ya mekan, gelmek, gitmek, ve mahlukların sıfatlarından herhangi bir sıfatı isnad etmemesi lazımdır. Kul; Cenab-ı Hakk'ın bir mekanda bulunmadığını, mekana ihtiyacı olmadığını, arşın O'nun kudretiyle ayakta durduğunu bilerek gidip gelme gibi sıfatları kendisine izafe etmemelidir. (Hâkim Semerkandî, Sevadi'l-a'zam, 46. Mesele, Bedir Yayınevi, s.78. (Kitabın orijinal ismi: er-Reddü'ala eshabi'l-heva el-müsemma Kitabu's-sevadi'l-a'zam 'ala mezhebi'l-İmami'l-A'zam) 2- İmam-ı Caferü's-Sadıkk (r.a.) buyurur ki: Allah Teala'nın bir şey üzerinde olduğunu, yahud bir şeyden olduğunu söyleyen kafirdir. Çünkü bir şey üzerinde olsaydı, o şey O'nu kaldırırdı. Eğer bir şeyde olsaydı, onda belirmiş olurdu. Bir şeyden olsaydı, sonradan olma olurdu. Allah Teala bunların hepsinden münezzehtir. (Muhammed Rebhami, Rıyad'ün-Nasıhin, s.45.) 3- Müfessir Kâdi Beydâvi diyor ki: "Aklî ve (şer'i) delillerle kati surette sabittir ki, Cenabı Hakk cisim olmaktan ve bir mekanda yerleşmiş olmaktan münezzehtir. (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 7. Baskı, DİB yayınları, Ankara 1982, c.4., s.114.) 4- İmam-ı Kurtubi, tefsirinin çeşitli yerlerinde diyor ki: "Bu konuda uyulması gereken kural, Yüce Allah'ın hareketten, intikalden ve mekan işgal etmekten tenzih edilmesinden ibarettir." (Hakk Dinin Batıl Yorumları, s.115.) 5- Allahü Teala için, mekan iddia eden kimse kakfir olur. Allahü Teala, gökte, diyen kimse bu sözü ile mekan kast ediyorsa, o da kafir olur. Yine Allahü Teala oturuyor, diyen kimse; Allahü Tealayı yukarıda, aşağıda diye vasıflandıran kimse, Allah c.c. semadan bakıyor diyen kimse küfre düşer. (Feteva-i Hindiyye, Feteva-i Alemgiriyye, Akçağ yayınları, c.4, s.312-319.) 6- Hanefî fıkıh alimlerinden İmam Ebu Cafer et-Tahavi r.h. yazdığı ve mezhep imamlarının görüşlerini içeren Akide, şöyle denmektedir. "Allahü Teala varlığı için birtakım sınır ve son noktalar bulunmasından, erkan, aza ve edevattan (kısım, organ vb. yaratılmışlara mahsus kavramlarda anılmakktan) yüce ve uzaktır. Mahlukatı kuşatan altı yön O'nu kuşatamaz. ve yine Cafer-i Sadık: Kim, Allah (c.c) bir şeydedir veya bir şeydendir, veya bir şey (arşın, göklerin) üzerindedir, diye iddia etse şirk koşmuş olur. Çünkü O bir şey üzerinde olsaydı taşınan bir şeyden olsaydı yaratılmış ve sonradan meydana gelmiş, bir yerde olsaydı sınırlı olurdu demiştir. (İmam Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, s.71.) 7- İmam Eş-Şafii, el-Fıkhu'l Ekber isimli eserinde şöyle der: "Allah (c.c.) mekan ve yönlerden müstağnidir. (İmam eş-Şafii, el-Fıkhu'l-Ekber, 17. Not: Fuat Sezgin Hoca, Tarihu't-Turas, c.1, s.491'de Ezher kütüphanesinde bu eserin hicri 292 yılında istinsah edilmiş bir nüshasının bulunduğunu belirtir.) 8- İmamı Azam Ebu hanife r.a. şöyle der: Allah Teala, kekndisi için ihtiyaç ve arzın üzerine istikrar yerleşme söz konusu olmaksızın, arşa istiva etmiştir. O arşıda arştan başkasını da korumaktadır. Eğer Allahü Teala arşa ve bir yerde yerleşmeye muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olmazdı. Haşa, Cenab-ı Hakk arşın üzerinde duruyorsa arşı yaratmadan önce nerede duruyordu? (İmamı Azam Ebu Hanife r.a , el-Vasıyye, 73.) 9- Şeyhülislâm Ebû's-Sûud Efendi'nin şöyle bir fetvası vardır: 876 numaralı, Mes'ele: Hakk Celle ve ala hazretleri, bütün mekanlardan münezzeh olup gökler ve yerler hükmünde ve ilminde ve kudretinde deyu i'tikâd etmek lazımdır. Duada eli yukarı kaldırmak, üst yön duâya kıble kılındığı içindir. (Ertuğrul Düzdağ, Ebûsuud Efendi Fetvaları Işığında Sosyal Hayat) 10- İmam Beyhaki رضي الله عنه ALLAH’I Mekandan Tenzih Ediyor SAHİH HADİSLE İSPATI Yapıyor Resulullah صلي الله عليه و سلم buyurmuştur ki; Allah’ım sen Zahirsin, senin üzerinde hiçbir şey yoktur. Allah’ım sen Batın’sın altında hiçbir şey yoktur. (Sahih-i Müslim, Ayrıca Bkz. Müslim, Zikr 61; Tirmizî, Da'avât 19) 11- İMAM AHMED BİN HANBELDEN Allah cc Mekandan Münezzehtir. Allah cihetten, cisim olmaktan, tagayyürden, sınırlandırılmaktan, bir yere dayanmaktan münezzehtir. O arşı yaratmadan önce de onu yarattıktan sonra da bu tenzihi sıfatlara sahiptir.(bk. et-Temimi, İtikadu’l-İmami Ahmed, s.38-39) 12- Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî rahimehullah şu bilgileri naklediyor: “Hazret-i Ali’ye radıyallahü anh (Allahü teâlâ Arş’ı yaratmadan önce nerede idi?) diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: (Nerede kelimesi mekân ifade eder, Allahü teâlâ mekândan münezzehdir.) Câfer-i Sâdık, Allah’ı bilmek üç kelime ile olur diyerek, o kelimeleri şöyle sıralamaktadır: Allah bir şeyden yaratılmadı. Bir şeyin içinde de üzerinde de değildir. Çünkü bu sıfatlar, kulların sıfatlarıdır. Bu hususlar Bahrü’l-Kelâm ve Hulâsa isimli kitaplardan nakledilmiştir.” (Camiu’l-Mütun, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.48.) 13- İmam Birgivi رحمه الله Allah’ın mekanları vardır diyenleri tekfir ediyor ! Meşhur Eseri Tarikat-ı Muhammediyye adlı eserinde (s:91) şu ibareler yazandır; Eğer bir insan, “Allah semada Alimdir.” dese ve bu sözüyle tayinine niyetlense kafir olur. 14- İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el - Vasiyye’de şöyle demiştir:”Allahü teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş’ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş’a istiva etmiştir. O, Arş’ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer (Arş’a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce Allahü teâlâ nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir.”(İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye 73.Abdulgani el-Meydani Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye, 74.el-Beyadi,el-Usülü’l Münife,52) 15- İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu’l-Ebsat’ta şöyle diyor:” Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum diyen kimse kâfir olur. Aynı şekilde, “Allahü teâlâ Arş’ın üzerindedir, Arş’ın gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum” diyenin durumu da böyledir.” (İmami Azamin 5 eseri Şamil Yayınları sh.94) 16- İMAM ŞAFİİ DİYOR Kİ İmam Şafii (رضي الله عنه) Buyuruyorlar; “Herkim Allah’ın Arş’ta Oturduğuna İtikad Etse O Kişi Kafir’dir. İmam suyûtînın kıtabı Eşbah ven-Nezaır sayfa 488. 17- İMAM GAZALİ (RA) ALLAH SEMALARDA DEĞİLDİR!!! Meşhur kitabi olan « İhyâ ulumiddin » itikat babinda (cildt 1, sayfa 108) imâm Gazâlî buyuruyor :« Allâh görüntülü olan bir cisim değildir, cisimlere benzemez. Yönler ile çevrilmemiştir, ve topraklarda veya semalarda da değildir 9. Şuara 11. Ayeti Allah’ın eşi ve benzeri yoktur hiçbir şey ona benzemez Allah’ı arşa oturtup insan eylemini haşa Allah’a vermeyin 18- SELEFTEN BÜYÜK MUHADDİS İMAM-I İBN HİBBAN’IN ( RAHİMEHULLAH) TENZİH AKİDESİ ! Şafii Alimlerimizden Ve Hadis-i Şerif-i Alimlerimizden Ve Selef Alimlerimizden Olan İmam-ı Hibban ( Rahimehullah ) Hazretleri ‘ Es-Sikat ‘ Adlı Eserinde Buuruyor Ki; الحمد لله الذي ليس له حدٌّ محدودٌ فيُحتوى ، ولا له أجلٌ معدودٌ فيَفنى ، ولا يحيط به جوامعز العتمك ” Hamd, Sınırla Sınırlandıralamayan, Hareketten Münezzeh Ve Sonsuz Olan, MEKANLA VASIFLANDIRILAMAYAN Ve Üzerinde Zaman Geçmeyen ALLAH-U TEALA’Ya Olsun “{İmâm-ı İbn Hibbân/Es-Sikat, Cilt;1,Sayfa;1}
Her insanın anlayışı, doğrusu, ve yanlışı, farklıdır. Bu sebeble anlarken ensar ve muhacirin peygamber as anladığı gibi anlamaya çalışmak gerekir hakka isabet edilsin
Bir Hadis Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir;dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 29; Tirmizî, Diyât, 21)
Ehli sünnet vel cemaat itikadı insanı sıratı müstakim de tutar.Değerli tespitlerinizden dolayı tebrik ederim. Allah c.c yanlış düşüncelere düşmüş kardeslerimize hidayet versin.
Gazze de ümmet ne halde, biz burda neleri tartışıyoruz. Yazık.. Sorularınızı gidebilirseniz Gazze halkına sorun çünkü günümüzün sabaheleri onlar, imanlarına tüm dünya şahit ve seyirci oldu.Bizlerinde imanı salih olsaydı, bugün rahat koltuklarımızda bu konuları tartışmak yerine Gazze de cihad etmeyi Allah(c.c) bizlere nasip ederdi. Acizliğimiz ortada..🇵🇸🇵🇸🇵🇸
Acınacak halde olan Gazzedeki cihad eden ,sabreden ,Rablerine tevekkül etmiş şerefli müslümanlar değildir.Asıl acınacak olanlar ve daha büyük problemimiz vatanımızdaki gittikçe artan dinsizlik ve ahlaksızlıktır.Dini bütün olanlarında bir bölümünün itikadının bozuk olmasıdır
Evet Allahın kendi şanına uygun iki eli var yüzü var ispat teşbih değildir . O zaman insan işitir Allahta işitir işte sizde Allahı mahlukuna benzettiniz. Bir kere siz motrudi itikadı ehlisunnet diyorsunuz çok çelişki var
Esselamu aleykum. Allah Kuranda ne söylediyse, o sıfatı fili mahluka benzetmeden kabul etmeliyiz! O zaman siz Allahın görmesi , duyması ve ilminin olmasını kabul ediyorsunuz ama bu mahluktada var o zaman siz Allahı mahlukamı benzetiyorsunuz? Bizde Allah cc bütün isim ve sıfatlarını benzetmeden ve keyfiyyet vermeden kabul ederiz! Nasıl ki, Muhammed (sallahu aleyhi vessellem) bu ayetleri, hadisleri sahbelerine söylerken onlar "teşbih" benzetmeden kabul ettiler bizde öyle yapmalıyız!.
Allah razı olsun. Sinan hocamıza nasıl ulaşabiliriz? Kendisinin Kur'an'ı anlayarak ezberleme teknikleri olduğunu biliyoruz. Amacımız bu yaştan sonra hafız olmak değil elbette. Ama öğrettiği tekniklerle hiç olmazsa farklı sureleri de ezberleyip namazlarımızı süsleyelim.
Selamünaleyküm ALLAH C.C rizasi için sahabe ve mesep imamları zamaninda dünyanin yuvarlak olduğunu biliyorlardimi birisi cevap yazarmi. Madem dünya yuvarlak ise her yön sema deyilmi. Dünyadan uzaya çiksak o zaman nereye yönelirsen yönel sema. deyilmi. ARŞI ve KÜRSÜYYÜ nasil bilmemiz gerekir. bilen birisi cevap yazarsa Memnun olurum. HOCAM SIZ CEVAP YAZIN
İstivâ, Allah’ın göklerin üstünde bulunan ve melekler tarafından taşınan arşa oturması mânasına gelir. Çünkü hadis rivayetlerinde arşın yedinci göğün üzerindeki cennetin üstünde yer aldığı (Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 58) ve Allah’ın da arşa istivâ ettiği bildirilmiştir. Yaratılmışlara benzemeyen bir cismiyetle nitelendirilebilen Allah’ın bir yönde ve bir yerde bulunması imkânsız değil aksine gereklidir. Bu sebeple istivâya arş üzerinde oturmaktan başka bir anlam verilemez. Buna göre Allah zâtıyla arş üzerinde oturmaktadır. O’nun zâtı arşı tamamen doldurmuş olabileceği gibi sadece bir kısmını kaplamış olabilir; zâtının arştan daha büyük olması da mümkündür. Şu halde istivâ Allah’ın bir yönde ve bir mekânda bulunduğunu, ayrıca dilediği zaman bu yeri terkedip başka bir yere intikal edebileceğini anlatan zâtî bir sıfattır. Başta Mukātil b. Süleyman ile Muhammed b. Kerrâm olmak üzere Müşebbihe, Mücessime, Kerrâmiyye ve Selef âlimlerine uyduğunu iddia eden İbn Hâmid gibi bazı Haşvî-Hanbelîler bu görüştedir (Şehristânî, I, 105-106, 108-109; İbnü’l-Cevzî, s. 128). 2. İstivâ Allah’ın keyfiyeti bizce bilinmeyen (bilâ keyf) bir sıfatıdır. Bir yerde ve bir yönde bulunmaktan münezzeh olmakla birlikte Allah’ın zâtına lâyık olacak şekilde arşa istivâ ettiğine inanmak ve bu konuda herhangi bir te’vile gitmemek en isabetli yoldur. Zira Allah’a nisbet edilen istivânın gerçek anlamını yalnız kendisi bilir. Eğer istivânın mânası insanlarca bilinebilseydi ashabın bu konudaki nasları yorumlaması ve onlara açıklık getirmesi gerekirdi. Halbuki ashabın hiçbir yorum getirmeden naslara inandığı bilinmektedir. Bunun yanında istivâ Allah’ın, ilmiyle bütün varlıkları kuşattığına işaret eden bir sıfatı olarak da kabul edilebilir. Ashap ve tâbiînin ileri gelen âlimleriyle dört mezhep imamının yanı sıra bazı Selefî, Hanefî-Mâtürîdî ve Eş‘arî âlimleri bu görüştedir (Elmalılı, III, 2180). Mâlik b. Enes’in istivânın mâlûm, keyfiyetinin meçhul, bu konuyu araştırmanın bid‘at olduğunu ve Allah’ın gökte, ilminin ise her yerde bulunduğunu söylediği bilinmektedir (Cemâleddin el-Kāsımî, VII, 99-100). Kaynakların belirttiğine göre Ebû Hanîfe, Allah’ın bir ihtiyaca bağlı olmaksızın arşa istivâ ettiğini, yerde değil bilâ keyf arşın fevkinde bulunduğuna inanmak gerektiğini ve, “Rabbimin yerde mi yoksa gökte mi olduğunu bilmiyorum” diyen kimsenin küfre düşebileceğini söylemiştir (İbn Teymiyye, Mecmûʿatü’r-resâʾili’l-kübrâ, I, 214; Ali el-Kārî, s. 34; Beyâzîzâde, s. 51-53). Ahmed b. Hanbel ise herhangi bir sınır tayin etmeden ve nitelemede bulunmadan Allah’ın arşa istivâ ettiğine inanmak gerektiği görüşündedir. Ona göre arşa istivâ ilâhî bir sıfat olup gerçek mânası insanlar tarafından bilinemez ve yaratıkların sıfatlarına benzemez (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 131). Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî istivâya, Allah’ın bilâ keyf arşın fevkinde olup yaratıkları arasında bulunmaması veya arşta keyfiyeti bilinmeyen bir fiil meydana getirmesi mânasını verir (el-İbâne, s. 90-93; Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 113). 3. İstivâ, Allah’ın zâtıyla yaratıkları arasında mevcut olmayıp mahiyeti insanlarca bilinmeyen bir şekilde göklerin ötesinde ve arşın üzerinde bulunduğunu anlatan bir sıfattır. Bu O’nun yaratıklara benzemesini gerektirmez. Zira Allah’ın zâtıyla arşın üzerinde oluşu yaratılmış bir varlığın bir yerde ve bir yönde bulunuşu gibi değildir. Bu ise ilâhî zâtın arşa bitişmiş ve onun üzerinde oturuyor olmadığı veya uzay boşluğu yahut herhangi bir mekân tarafından kuşatılmadığı anlamına gelir. Keyfiyeti insan idrakinin dışındadır. Başta ashap ve tâbiîn ile müctehid âlimlerin inançlarına uyduklarını savunan Selefiyye’nin yanı sıra Ahmed b. İbrâhim el-Kalânisî, İbn Küllâb, Bâkıllânî, İbn Ebû Zeyd, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî gibi Sünnî âlimlerle Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ebû Mansûr el-İsfahânî ve Abdülkādir-i Geylânî gibi mutasavvıflar bu görüştedir (Osman b. Saîd ed-Dârimî, er-Red ʿale’l-Cehmiyye, s. 268-269; Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 113; İbn Teymiyye, Muvâfaḳat, I, 324-326; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 91, 117-118, 177-179). Bu grubun dayandığı başlıca deliller şunlardır: a) Âyetlerde Allah’ın “zü’l-arş, zü’l-meâric” olarak tanıtılması, Allah’tan, “Gökte olandan emin mi oldunuz?” diye bahsedilmesi, meleklerin ve ruhun gök katlarını aşarak Allah’a yükseldiğinin bildirilmesi, Hz. Peygamber’in sidre-i müntehânın ötesine geçerek mi‘raca (ilâhî huzur) çıktığına işaret edilmesi ve kullara ait iyi işlerin meleklerce Allah’a yükseltilmesi Allah’ın arşın üzerinde bulunduğunu, bu anlamın da istivâ tabiriyle ifade edildiğini gösterir. b) Başta Resûl-i Ekrem’in mi‘racını anlatan rivayetler olmak üzere elliye yakın hadiste doğrudan veya dolaylı bir şekilde Allah’ın yaratıkları arasında değil göklerin üzerinde bulunan arşın üstünde olduğuna işaret edilmiştir. Bütün bunlar, Hz. Peygamber’in istivânın mânasına ilişkin açıklamaları olarak kabul edilmelidir. Esasen bunların dışında istivâya ilişkin hadislerin bulunmadığı da bilinmektedir. Halbuki Resûlullah’ın böylesine önemli bir konuya temas etmediğini söylemek zordur. c) Çeşitli rivayetlerde, Hz. Ebû Bekir ile Ömer’in yanı sıra Hassân b. Sâbit’in Allah’ın gökte olduğunu söylediği nakledilir. Bu rivayetler ashabın istivâ konusundaki telakkisini yansıtır. d) Âyetlerde, arşa istivânın yerin ve göklerin yaratılmasından sonra vuku bulduğunun zikredilmesi istivânın başka bir mânaya gelmesini engeller. e) Geçmiş semavî din mensuplarının Allah’ın göklerde olduğuna inanması istivânın mânasını açıklayıcı mahiyettedir. f) Bütün muvahhidlerin dua ettikleri zaman ellerini ve yüzlerini göğe çevirmeleri istivânın anlamını açıklayan diğer bir husustur (İbn Kuteybe, s. 172; Beyhakī, s. 529-534; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 45-75, 90-95, 194-198; Seffârînî, I, 191-193). 4 Selefiyye âlimleri ise asıl teşbihe düşenlerin Mu‘tezile, Şîa ve Sünnî kelâmcıları olduğunu ileri sürmüş ve bunları hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan nasların mânasını tahrif etmekle suçlamıştır. Selefiyyeye göre istivâya “Allah’ın zâtıyla göklerin üstünde ve arşın ötesinde bulunması” mânasını verirken O’nu sınırı belli, arşa dokunan, uzay boşluğu veya herhangi bir nesne tarafından kuşatılan bir varlığa benzetmemek gerekir. Teşbihle başlayanın sonunda tenzihe varması imkânsızdır, aksine varacağı yer nasların ispat ettiği ilâhî sıfatları iptal etmek noktasıdır. İlim, kudret ve irade gibi sıfatlar yaratıklara nisbet edilen özellikleriyle Allah’a atfedilemeyeceği gibi istivânın da yaratıklar için kullanıldığında taşıyacağı anlamla Allah’a nisbet edilmesi halinde kazandığı anlamın mutlaka farklı olacağını bilmek gerekir. Kelâmcılar, istivânın Kur’an’da zikredilen ve Arapça sözlüklerde belirtilen anlamlarını dikkate almamışlardır. Zira hem Kur’an’da hem sözlükte istivânın “alâ” edatıyla kullanılması halinde “istilâ” mânasına değil “yükselmek” anlamına geldiği bilinmektedir. Ayrıca istivâya istilâ mânasının verilmesi zımnen, Allah’ın kendisine karşı koyan ve onunla savaşan bir muhalifinin bulunduğu düşüncesini çağrıştırır (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 78, 122; Cemâleddin el-Kāsımî, VII, 132-133; Abdülkādir Bedrân, s. 8; Muhammed b. el-Mevsılî, s. 380-396).
Adam o kadar anlattık kafanın içine hiçbir şey girmemiş. Girmemesi normal çünkü bir zamanlar emperyalizmin aparatı IŞİD övgüler düzen önüne gelene kafir diyen zihniyetin ağzında geveleyip durduklarını sorgulamadan kabul etmeyi teleferik diye yuttumaya çalışıyorsunuz. Zaman ve mekan yaratılmış varlıklar için fiziki varlığı olan varlıklar içindir. Allah bu ikisinden de münezzehtir. İstediğiniz kadar çırpınin önüne gelene kafir diyen zihniyetin çocukları bunu hak diye yut duramayacaksınız. Alimlerin söylediğini kedi bozuk zihniyetine göre istediğiniz gibi çarpıtarak aktarmaya çalışın yine de olmayacak. Allahu teala'ya mekan izafe etmek Allahu teala'ya zaman izafe eden onun geleceği bilemeyeceği iddia eden mutezilenin düştüğü mantıksızlık çok daha büyük bir mantıksızlık. Çünkü mekan zamanın alt boyutudur. Zatı ile bir mekanın içerisinde bulunan aynı zamanda zamanın içerisinde bulunmuş olur. Zamanın ve mekanın olduğu yerde ise sonsuzluk diye bir şey yoktur. Hiç utanmıyorsun değil mi önünüze gelene kafir derken yok oy kullanan kafirdir yok şu kafirdir yok tasavvuf ehli kafirdir yok şu şirktir bu şirktir diyerek insan kafir ilan ederken bir taraftan da Allah tarafından yaratılmış olan bir mekana Allah'a izafe ederken. Biraz olsun beyni olan düşün sonsuzluk Allahu teala'ya aitse onun içinde bulunduğu veya üzerinde oturduğu Haşa mekan içinde aynı durum ortaya çıkmaz mı? Ya bu nasıl bir iltifattir. Tam da önüne gelene kafir diyen zihniyete, geçmişte tasavvuf ehl-i diye Osmanlı padişahlarını kafir ilan edip Mekke Medine'de ayaklanma çıkarıp yüzlerce ehl-i sünnet alemine katleden zihniyeti yakışan bir itikat... Tam da önüne gelene kafir demeyi Allah yolunda ilerlemek zanneden yobaz kafaya yakışan bir itikat...
ALLAH ın zatı kendisinden başka her şeyden münezzeh amenna da peygamber efendimizin ALLAH u Teâlâyı görmesi vs.. Musa As konuşması. O kadar evliyanın kalben ve ruhen görüşmesı, bizim aklımız ermez biz sadece innanız mı diyecez. ALLAH u Teâlâdan korkunuza , kendinizi garantiye almak için kestirip atıyonuz gibi geldi. Benim görüşüm Mahiyeti Zatiyedeki ALLAH u Teâlâ bilinemez görülemez , bilinemiyecekte. Ama ALLAH u Ehad olarak Tahayyun ve teşahhus Edecek yani rabbimizi görebilicez. Konuşabilicez sonsuza kadar .
Sinan hocam Allah razi olsun dilinize sağlik meğer ne bilmedigimiz meseleler var Bilmedigimiz meseleler hakkinda konusmamak lazim bu video da dahada iyi anladim Elhamdulillah ☺️🤲
Hocam bu konuda bir görüş ileri sürenler var.Akidemize uygunmudur?Zümer suresi 67" Allah'ı hakkıyla takdir etmediler. Yeryüzü, Kıyamet Günü tamamıyla O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir" Bu ayete göre,Allah kıyamet gününde de Arşa oturmuş halde ise,kendi eli içinde dürülmüş olacağı gibi bir sonuç çıkar ki, bunun imkansiz olduğu apaçık ortadadır.Aslında Allah’ın "Nerede olduğu değil,bizim Ona göre nerede olduğumuz " sorusuna cevap vermemiz gerekir.Masiva Allahin ilmi içindedir. Arş,kürsü,alemler Onun sonsuz,sınırsız herşeyi kuşatan ilmi içinde fani mahlukdur.Kabe içine giren bir kişi,namaz kılacak olsa,hangi yöne dönerse dönsün yine Kabenin vechi karşısında olacaktır.Üç kişi bir araya gelseler yine Kabe onlarla beraber olacaktır.Allah cisimden,mekandan ve zamandan münezzehtir.Herşey onun sonsuz ilmi içinde yarattığı,fani suretlerden ibarettir"
![Bursa Sohbeti [Lâlegül TV - CANLI]](http://i.ytimg.com/vi/G6DPP9y6Kyw/mqdefault.jpg)
Cenabı Allah bizleri ehli sünnet yolundan ayırmasın muhafaza eylesin ALLAH razı olsun çok faydalı video ✅
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Səmada olan Allaha həmd olsun
Din mantık dini değildir kelamcılar gibi her seyde mantık aramayın Allahın bildirdiği kadarını bilin gersini düşünmeyin keyfiyeti nasılı beni ilgilendirmez deyip geçin
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Evet hristiyanlarda hiçbir şekilde mantıki zemine oturmayan testis inancını ayna kafa aynı laflarla savunuyor. Sonuna kadar ehl-i sünnet ve cemaat sonuna kadar... Tasavvuf ehli oldukları için Osmanlı padişahları kafir ilan edip Mekke ve Medine'yi kanadı ayıp yüzlerce ehl-i sünnet alemine katleden hainlerin izinden giden hiç kimseden din dersi alacak değiliz.
Bu gerçeği yalnızca akıl ve sağduyu sahipleri anlar. Rad/19
Gerçekten zeki ve akıllı kişi,... (Tirmizî, Kıyamet, 25)
Akıl etmez misiniz? Hud/51
Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır. Nahl/12
Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz? Kasas/60
nasıl akıl ve mantık dini değil acaba?
Onlar, “Ey Rabb'imiz!” derler, “Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!”
25/ Furkan﴾74﴿
Kendi itikadımızı doğru öğrenelim…
Keşke boyle paylaşımları hep yapsanız ilminizin zekatini verin
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Bencede doğru öğrenelim cariye hadisinde sahihi buharide geçen hadise zayıf diyen bir insanlar var
Sinan hocamı çok eskiden beri tanırım, işinin ehlidir.. Allah razı olsun
Sende çok iyi bir âlim olmalısın ki sinan hocanın ilmini ölçüp tastikleyebildin.
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Risalei nur bu yüzyılda gerçekten bütün imanı soruların. Cevabı bulunduğu 14 kitaptan oluşan bir külliyattır ALLAh herkese okumayı nasip etsin RABBİM Sinan hocamızın sayılarını çoğaltsın ve MAKSAT 114 gibi medreselerin sayısını çoğaltsın RABBİM gençleri NUR hizmetinde istihdam etsin
Allah arşa istiva etmiştir çünkü Allah öyle söyledi keyfiyeti ( nasılı ) hakkında soru sorulmaz çünkü bunun bilgisi yoktur.
Allah seni bu aklılla sabit kılsın korkarımki zamanla bu saçma sapan videolqrla fikrin deiğşmez
Elhamdülillah hocam ☝🏻
İslamı doğru insanlar ve ehli sünnet cemaatlerden öğrenmeliyiz Allah sizlerden razı olsun ❤
Allah razı olsun. Emeği geçen kardeşlerde sağolsun varolsun.
Allah razı olsun Rabbim sizin gibi değerli insanları İslam davasında daim eylesin 🤲
Allah tüm kardeşlerimize istikamet nasip etsin Ehli sünnet üzere olmayı tüm mümin kardeşlerimize nasip eylesin.
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
Allah razı olsun gerçekten çok güzel bir video olmuş sinan hocamızın Allah ilmini artırsın imanla kabre girmeyi nasip etsin
Nur hizmetinden çevirmesin
Kral, dondurucu bir kış günü gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:
-“Üşüyor musun muhafız?”
-“Ben soğuğa alışkınım kralım” dedi muhafız.
-“Olsun, ben yine de sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim” dedi ve gitti. Lakin emir vermeyi unuttu.
Ertesi gün nöbet yerinde muhafızın soğuktan donmuş cesedini buldular. Muhafız nöbet yerinde bulunan duvara bir yazı yazmıştı.
“Kralım ben soğuğa alışıktım, beni soğuk değil, sizin sıcak elbise vaadiniz öldürdü”
AMİN AMİN AMİN…..
ALLAH SENİN GİBİLERDEN DE RAZI OLSUN KARDEŞ
ALLAH nur hizmetinin sayısını ARTTIRSIN
❤
Allah razı olsun hocam
imam azzamdan kelamcı bidatçilere reddiiye imam azzam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Allah Teala’nın, Kur’an’da da zikrettiği gibi eli, yüzü, nefsi vardır. Allah Teala’nın Kur’an’da zikrettiği “el”[1], “yüz”[2], “nefis”[3] gibi şeyler O’nun keyfiyetsiz sıfatlarıdır. “O’nun eli, kudretidir veya nimetidir” denemez. Çünkü bunda sıfatın iptali vardır. Bu (türlü teviller) Kaderiye’nin ve Mu’tezile’nin görüşüdür. Ancak (şöyle denir:) O’nun eli, keyfiyetsiz sıfatıdır. (Aynı şekilde) O’nun gazabı ve rızası da O’nun keyfiyetsiz sıfatlarından iki sıfattır…” İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri içinde), 59.
Cok guzel yazmissin.Kardes yalniz şuna dikkat etmekde lazim.Rahman arşa istiva etti ayetini keyfiyetsiz kabul edersen bu selefin akidesi olur.Dogru olur.Ama sen dersenki oturdu,yok efendim semadadir dersen o takdirde ayete mana yuklemis olursun tevil etmis olursun ki selefin akidesi bu degildir.
Selefin akidesi keyfiyetsiz imandir,ikisinin arasini iyi anlamak lazim
Bende Fikhul Ekberi okudum evet öyle diyor ama Allah gökte ve arşın üzerinde olduğunuda söylüyor ve bir kayıt koyuyor, arşa ihtiyaç duymadan vede mekan tutmadan istiva etmiştir diyor.Fikhul Ekber sayfa 105
@@sami6141 aynen öyle kardeşim bende onu diyorum rabbim razı olsun
@@sami6141ibni abbas mücahid tavus ikrime hammad bin seleme istiva ayetine oturmak demiştir delile atarım hatta Peygamber sav Allaha oturma sıfatını isbat ediyor deliller mevcut isteyene atarım
Tercümeyi eksik ve eklemeli yazıyorsun nerede bu türlü teviller diyor. Selefte tevil yapmıştır. Cahil seni, cımbızlayarak oradan buradan kopy past yapıyorsun. birde kelamcı bidatçı demiş vehhabi misin sen ?
İmâm A’zam Ebû Hanîfe amelî mes’elelerde Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve Selef’e ittibâ îcâbı olarak Te’vîl içün mutlaka lâzım olacak şartlara uyan te’vîl yapmıştır. O, nassları, engin dirâyetiyle diğer nassların çerçevesi içinde bulunması îcâb eden yere koymakla bazen onların açık ma’nâsının dışına çıkmaktadır. Nassları, diğer nassların/İslâm’ın bütünü içinde ma’nâlandırmak yerine kendi içinde anlayıp da hakîkatte yanlış anlayanlar İmâm A’zam Ebû Hanîfe’yi hep nasslara bağlı kalmamakla ithâm ede gelmişlerdir. İbnü Ebî Şeybe’nin Musan-nef’inde “Ebû Hanîfe’nin ise (bu nasslara muhâlif davranıp) şöyle şöyle dediği anlatılmaktadır” diyerek açıkça, İmâm Buhârî’nin de Sahîh’inde “insanlardan biri dedi ki” diyerek üstü örtülü olarak O’na yaptıkları ithamlar hep bu sebebe dayanmaktadır. Bu asılsız i’tirâzla-rın isâbetsizliğini görmek, bilmek ve anlamak isteyenler misâl olarak İmâm Kevserî’nin en-Nüketü’t-Tarîfe, el-İşfâk ve İhkâ-ku’l-Hakk gibi kitablarına bakabilirler.
O, Sıfat Âyetleri ve Sıfat Hadîsleri’nde ise, yed/el ve vech/yüz kelimelerinin Allah’ın sıfatları olduğunu, Allah’ın yedinin kudreti olduğunun söylenemeyece-ğini beyân etmekle[25] bunların uzuv/organ olmadıklarını, dolayısıy-la ne olmadıklarını açıklamış oluyordu. Böylece de Te’vîl-i İcmâlî yapmış. Ancak murâd edilen ma’nâyı tâ’yîn etmekten de uzak durmaktaydı. Lâkin ne olduklarının söylenemeyeceğini ifâde etmekle de Te’vîl-i Tafsîlî’den kaçmış olu-yordu. Hâsılı O, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ve Selef gibi bir yanda Te’vîl-i Tafsîlî yapmamakla Tefvîd’e giderken/lafzın ma’nâ-sının ilmini Allah’a bırakıyordu. Öte yanda da Te’vîl-i İcmâlî ile tenzîh yapıyor; yani Allah’ı, O’nu, yaratıl-mışların sıfatlarından kendine yakışmayacak sıfatlardan uzak tutmuş oluyordu. Zâten Selef’in de yolu buydu. Nitekim bu dediklerimiz Ebû Mutî’ el-Belhî’nin O’ndan rivâyet ettiği (dolayısıyla O’nun olduğuna i’tirâzın manasız olduğu) el-Fıkhu’l-Ekber’de görülecektir.
Daha sonraki Hanefîler ve önceki Mâtürîdîler de Selef akîdesi üzereydiler. Sonraki Mâtürîdilerden bir kısmı ise (câiz olan) te’vîl yolunu tuttular. Nitekim Beyâdî’nin “Mâtürî-dîlerden ve Eş’arîler’den bir kısmı tafsîl’e gitmişlerdir. El-Kifâye ve et-Tesdîd sahibi ile İbnü Hümâm avâm’ın inancının bozulmaması içün ihtiyâc ânında te’vîl’e gidilir” şeklinde hulâsa edilebilecek ifâdesi bunu göstermektedir.[26] Bununla beraber, eslem olanın Selef yolu olduğunu i’tirâf ettiler ve inkârcılara cevâbda (ve iknada) Halef yolunun Ahkem/ daha sağlam olduğunu söylediler.
İbnü Abbâs Te’vîl Yaptı mı?
---------------
İmâm Taberî’nin, Tefsîrinde sahîh bir senedle zikrettiği gibi, Ümmetin derin ve büyük âlimi İbnü Abbâs,
;اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ= “Allah göklerin ve yerin nûrudur,” (Nûr:35) âyeti hakkında şöyle buyuruyor: Allah sübhânehû ve teâla göklerin ve yerin ahalisine hâdî’dir/yol gösterendir.[18]
Hafız İbnü Hacer Fethu’l-Bârî’de şöyle diyor: Hâkim’in İbnü Abbâs’dan yaptığı rivâyete göre ;سَاقٍ=/"Sâk"/ayak hakkında İbnü Abbâs radıyellâhu anhumâ’dan rivâyet edilen
;يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ= ”ayak açılacağı gün..” (Kalem:42) ayeti hakkında şöyle dedi: “O sıkıntı ve şiddet demektir.” Hattâbî, ma’na “şiddet ve sıkıntıdan ortaya çıkacak kudretini ortaya çıkaracak denmektir” dedi.[19]
;فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآَنَهُ= "biz onu sana okuduğumuzda okunmasına tâbi’ ol” demek, “sana Cebrail aleyhisselâm bizim emrimizle okuduğu zaman, sen onun okuyuşuna tabi ol” manasındadır. Nitekim bunu, İmâm Buhârî’nin İbnü Abbâs radıyallâhu anhuma dan Bed’u’l-Vahy ile alakalı gelen bir rivayetini[20] okuyan bilir. Bu rivayetle hadisi şerifdeki bütün karışıklıklar izale edilmiştir. Nitekim âyetteki karışıklığı diğer bir ayet yok etmiştir.
---------------
Enes ibnü Malik
Te’vîl Yapmış mıdır?
---------------
Taberî, benzeri bir ma’nayı (“Allah sübhanehû ve teâla’nın göklerin ve yerin nûru olması”nın “ahalisinin hâdî’si/ahâlisine hidâyet eden” manasına geldiğini) Enes ibnü Malik’ten de rivayet etti.[21]
----------------
Hasen-i Basrî
Te’vîl Yapmış mıdır?
----------------
Taberî, isnâdı ile Hasen-i Basrî’den, Allah’ın “ihâta”sını/kuşat masını, “seni insanlardan koruyacak” şeklinde te’vîl ettiğini rivâyet etmiştir.[22]
----------------
Mücâhid Te’vîl Yaptı mı?
----------------
Taberî yine Mücâhid’den bunun/nûr’un manasının müdebbir demek olduğunu, yani semâvatın ve yerin nûru demek “semavat ve yeri tedbir eden” manasında olduğunu rivâyet etmiştir.
Ama İmâm (Taberî) İbnü Abbâs’tan gelen birinci manayı kabul etmiş ve diğerlerini kabul etmemiştir. Sen O’nun/Taberî’nin "İhâta" manası hakkında ne dediğini işitmiştin. Onun ilim meşiyyet ve iktidar kuşatamsı olduğuna te’vîl edileceğini/yorulacağını ve manasının bir cismi kuşatması olmadığını işitmiştin. Allah Teâlâ cisim ve sonradan olma varlıklardan çok üstün ve yücedir. İste Selef’in sözlerini böyle muhtemel yerlerinden araştıracak olursan, elbette bizzat ta’yîn ederek/ belirterek verilen çok güzel ve Allah’a layık olan manalar bulacaksın. Kim Selef’den hiçbir tayinin olmadığını naklettiyse mutlak olarak bu meseleyi incelememiştir ve onun ittilaı/geniş bilgisi yoktur. İşte Sahih-i Buhârî önümüzde İbnü Cerîr et-Taberî’nin tefsiri elimizde; bütün bunlar bizim dediğimizi söylemektedir. Bizim sözünü ettiğimiz şeyler, size işitmediğinizi işittirmiş olmak için temsil yoluyla zikrettiğimiz şeylerdir.…
İşte Hafız Beyhâkî’nin “el-Esma ve’s-Sıfât” isimli kitabı… Bu hususta ona sarıl; alimlerin müşkil hadislerin şerhlerinde neler dediğine sarıl; Selef’in büyüklerinden naklettiğine sarıl.
İmâm Ebu Bekîr İbnül-Arabî’nin dediğini önceden size göstermiştik. O Nüzûl hadisi hakkında şöyle diyordu: "O rahmet inişidir; yoksa bir yerden bir yere nakil inişi değildir." Belki de Ebu Bekîr İbnü’l-Arabî radıyallahu anhu’ya bu inişi açıklayan hadis ulaşmamış veyahut ulaşmıştır da, o anda aklına gelmemiştir. Veyahut kendine itimad edilmeyecek bir yolla ulaşmıştır da ona itimad etmeden bu şekilde söylemiştir. Yoksa, Nesâî Sünen’inde Ebu Hureyre radıyallâhu anhu’dan şöyle rivayet etmiştir. "Allah Teâlâ bir mühlet verir. Sonra nihayet gecenin yarısı geçince bir münadiye nida etmesini emreder. Hey!.. Yok mu isteyen, ben ona vereyim…" Artık ortaya çıkmıştır ki, Nüzûl’un Allah Teâlâ’ya isnâdı, yani “Allah indi” demek, mecâzî bir isnaddır; “Allahın münadisi indi” manasındadır. Öyleyse, Mecâz isnaddadır. Müsned veyahutta müsnedün ileyh’de değildir. İkisi de hakikattır ama isnad mecazdadır. Bu Kur’ânı Azîz’de ğarib bir şey değildir."
Ümmetin büyük tefsir âlimi İbnü Abbâs radıyallâhu anhuma’dan sahih bir nakil gelmiştir ki, O İstivâyı Uluvv/yükselmek manasında tefsir etmiş, cülûs/oturma manasında tefsir etmemiştir. İmâm Taberî’nin Ulüvv manasındaki sözlerini sen bilmiştin. Sana Zehebî’nin kendisinden Ulemâ-ı Emsar’ın/İslâm beldelerinin âlimlerinin tamamının İcmâını ifade edecek, (bu yükselmenin) bilâ keyf/nasılsız bir yükselmek olduğunu söylemekte olduklarına dâir söz naklettik. Bunun manasını da sana, karışıklıkları senden izâle edecek şekilde açıklamıştık.
Hafız Beyhakî şöyle demiştir:
; فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ= "ne tarafa yüzünüzü döndürürseniz orada Allah’ın vechi vardır" (Bakara:115) ayetinin tefsîrinde Mucahid, “vechullah” /Allah’ın vechi, “kıbletullah” /”Allah’ın kıblesidir,” diyor. Yani “nerde olursan ol, şarkta da olsan, ğarbda da olsan sadece ve sadece kıbleye doğru dön.” [23]
---------------
Katade Te’vîl Yapmış mıdır?
---------------
İbnü Cerîr’in rivâyetine göre, Tâbiûn imâmlarından Katâde de, Allâh’ın insanları “Kuşatma”sını, “kudret” ile te’vîl etmiştir.[24]
Süfyân-i Sevrî
Te’vîl Yapmış mıdır?
---------------
Süfyân-i Sevrî de te’vîl etmiştir.
Hafız Beyhakî, isnâdıyla rivâyet etti: Mi’dân el-Âbid şöyle diyor: Süfyân-i Servî’ye
;وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ= (Hadîd:4) ayeti hakkında sorduğumda, “(onun beraberliği) ilmi(yle)dir" dedi.[27]
----------------
Allah sizlerden razı olsun 🤲
ALLAH GÖĞÜN ÜZERİNDEDİR.
ALLAH SEMA'DADIR.
ALLAH ARŞ'IN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR.
Rabbin geldi. (Fecr süresi) ayetini nasıl anlıyorsun.
Hepsi hal söz ve doğrudur.Allah razı olsun.
@@omerdurmus9762Allah zaten mahşer meydanına bizzat gelecek baldırını acacak
@@omerdurmus9762hicbisey demeden iman ediyorz
Öncelikle teşbih değil tevil diyeceksiniz sayın hocam. Kuranda tevil vardır diyeceksiniz. Sizin örnek verdiğiniz yani sizin deyiminiz ile teşbih için örnek verdiğiniz bütün ayetleri selef de tevil etmiştir. Fakat aynı selef istiva ayetlerini tevil etmemiştir. Yada sizin deyiminiz ile teşbihe gitmemiştir. Ebu hanzala biz teşbihi yada daha doğru bir ifade ile tevili kabul etmiyoruz demiyor. Olayı çarpitmayin demagoji yapmayın. Ebu hanzala diyorki ilk üç nesil selefi salihin hangi ayeti tevil etmis ise bizde o ayetleri tevil ederiz. Ama tevil etmediklerini tevil etmeyiz.
Neden. Çünkü Allah azze ve celle onların itikadindan amelinden vs razı olduğunu söylüyor. Ama daha sonradan gelen ve bu ayetleri tevil edenlerin böyle bir garantisi yok. Çünkü sonradan gelenler ayetleri akıl ile tevil ediyorlar. Oysaki ilk üç nesil bunu vahiy ile tevil ediyordu. Bir ayeti tevil etmek demek Allahın bu ayetten muradı budur demektir. Hiç kimse için akıl ile bunu yapmak caiz olmaz.
Diğer ayetleri selef neresi ile tevil etmiş acaba sizin konuşmalarınaza binaen söylüyorum. Ki seleften bunu tevil eden çok kişi var o da ayrı bir mevzu yapmayın etmeyin yav.
Allah razı olsun kardeşim hislerime tercüman oldun.
Yok aslanım caiz olmaz az söyledin. Allahü Teala'nın mekanı yoktur o her yerdedir demek ayeti inkardir. Bu da şirktir. Yıllarca vahhabiler aynen böyle söylediler bunun propagandasını yaptılar. Şimdi neden ağız değiştiriyorsunuz aslanım. Ağız değiştirmeyin ya yüzünüze maske mi taktığınız yoksa. Bir zamanlar IŞİD ci olan hocanız çok nazik kibar insan olmuş. Acaba samimi... İnşallah öyledir. Ama bizim bu konuda derin şüphelerimiz var.
Ebu hanzalaya Allah hidayet versin. Müçtehid olmadığı halde fetvalar veriyor.Fetvaları ateşten gömlek giymek gibi. Böyle lüzumsuz mevzularda suküt etmek ve ben bilemiyorum demek insanı ebedi ateşten korur. Allah c.c Esma ül Hüsna sı ile bilmek ve onu bu güzel isimleri ile zikretmek varken , Ebu hanzala insanların akıllarını boş meselelerle kurcalıyor. Ehli sünnet alimlerininden küçümseyerek bahsediyor.Gerçek bir âlim bu işlerle uğraşmaz; bunun yerine deist ve ateist olmaya başlayan şu nesli nasıl kurtarabiliriz diye çabalar. Allah hidayet versin.
Allah Sinan Yılmaz hocadan ve maksat 114'den razı oldu çok faydalı bir video olmuş ❤️🩹🤲
Allah semadaysa bu seni niçin rahatsız ediyor.
Allah her şeyi yaratandır, zaman ve mekanda mahluk, yaratılmıştır.
Daha tartışmaya gerek var mı?
Bir zamana bir mekana bağlı kalmak acizliktir.
En çok kafa karıştıran ayetlere yönelik güzel açıklama olmuş Allah razı olsun inşaallah
Yanlış olmuş
Hay Allah razı olsun sizden bunlar göremiyorlar. Bilmiyorlar ve gittikleri yolun tehlikesiyle ne gibi sonuçlara yol açtığının kırıntılarını görüyoruz okuyoruz şahit oluyoruz. Allah razı olsunsizden
Yine herkesin kafasını bulandıran bir konuya en güzel şekilde açıklık getirmişsiniz Allah razı olsun.
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Yanlış bir yönlendirmeyle soru işaretleri yok edildi. Allah sonumuzu hayır etsin
Rahman Arş'a istiva etti , ayetini inkar mı ediyorsunuz?????
ALLAH bizleri sıratı müstakim üzere eylesin Âmin 🤲.
Evet Allah'ın "2 Eli" vardır ve adem as "2 Eli" ile yaratmıştır.
Əssalamu Əleyküm
Peki Burdakı Elden Kasıt ?
İkna olmazlar
Allah razı olsun, böyle gündemle alakalı ve bilmeyenlerin kafalarını karıştırabilecek noktalarda sessiz kalmamak lazım
❤❤
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA Mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Sadece bir video yıllık ders programı niteliğinde ❤❤❤ emeği geçen herkesten Rabbim razı olsun
Sema arş kürsi sidretül münteha ve said nursi hz nin dergah ı ilahiyye dedigi yeri nereye saklicaksiniz mekan nere ney niye münezzeh? Sen Ben mekanda Allah cc nasil münezzeh olabilirki siz söyleyin Allah nerde size göre hiç bir yerde haşa yok yada heryerde her mekanda olur zirvalamayin evet dünyayi gez kime sordan Allah cc nerde fis sema deyip arda güler yada Box cu habib in parmaĝiyla semayi gösterip semada der siz milletin kafasini şeytanin mekan sokup kafa kariştirmasiyla milletin kafasini küçük benini yaktiniz hadis diyor kiviriyorsunuz ayet diyor kiviriyorsunuz m kamal In irancadan çevirttigi mal ile 230 yil sonra maturidi ne niyetle söyledi bir mekan zaman münezzeh saçmaligini savunuyorsunuz nerde kaynak yok bubinsanlar birbiri ile savaşmiş siz selef e sahabeye karşi gelen taraftasiniz halis hoca o kadar ayet hadis okudu yüz çevirip dinlemediniz bile hep şu alim bu hoca di,orsunuz yazil yaa hic din duymamiş Amazon kabileleri bile yukariyi gösterir semada oldugunu ic güdü ile bulurken siz söyleyin nerde Allah söyleyemiyorsunuz yok hükmünde laflar edi,orsunuz yani herşey acik ve belli iken ne bu sacmaliklar ! Allah zatiyla semada ilmi bilmesi kudretiyle heryere herşeye hakimdir bunuda sagʻimiza solumuza diktiĝi bekçi melekleriyle yapar bitti
"ALLÂH'IN MEKANSIZ OLUŞUNUN İSPATI"
Yüce Allah hiçbir şeyi yaratmadan yani ezelde mekansız ve zamansız var idi ezelde mekansız ve zamansız oluşu herşeyi yarattıktan sonra da aynıdır.Çünkü Yüce Allah değişime uğramaz değişime uğramak mahlukatların sıfatlarındandır.Halbuki Allah bir çok ayette benzersiz olduğundan haber vermektedir.Şayet Allah mekanda olmuş olsaydı sayısız benzeri olurdu.Binâan Âleyh Allah'ın Mekansız ve zamansız oluşu ezelde Sabittir.Bu ispat inkar edilemeyecek derecede güçlüdür çünkü ezelde Allâh'ın mekanı olduğunu iddia etmek ezelde Allâh'ın ortağı olduğu anlamına gelir ki bu da şirk'in ta kendisidir.Allâh'ın herşeyi yaratması dan sonra semaya arş'a veya herhangi bir mekana geçiş yaptığını söylemek ise Allah'ın değişime uğradığını yani mahlukatın sıfatlarıyla vasıflandığını iddia etmek olur ki bu da imansızlıktır...
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Dünya hayatı bitince, kimin kazançlı çıkacağını göreceksiniz!
| En'am - 135
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Allah her yerde nuru var herseyi nurundan yaratan Allah her yerde
Allah razı olsun hocam. Çok vesveselere neden oldu o malum münazara👏🏻🤲🏻
Gündemi yakalamakta Maksat 114 gibi olun ⚡️
Rabbim hizmetinizi daim etsin
Sinan hocamızın ALLAH ilmini Arttırsın
İnsanın aklı sınırlıdır. Allah'ın kudreti sınırsızdır. sınırlı olan sınırsız olanı kuşatamaz.
Allah göktedir arşa istiva etmiştir
Allah svt akıl nimetini aldıysa biz ne desek faydasız el HADİ olan Allah hidayet versin
Çok güzel bir hizmet etmişsiniz Allah razı olsun
ALLAH c.c razı olsun hocam ağzınıza yüreğinize sağlık
ALLAH TEÂLÂ MEKANDAN MÜNEZZEHTİR!
1- Allah (c.c.)'ya mekan isnad etmek doğrudan doğruya küfürdür. İmâm-ı A'zam Ebu Hanife (r.a) şöyle buyurmuştur: "Mü'minin; Allahü Teala'ya mekan, gelmek, gitmek, ve mahlukların sıfatlarından herhangi bir sıfatı isnad etmemesi lazımdır. Kul; Cenab-ı Hakk'ın bir mekanda bulunmadığını, mekana ihtiyacı olmadığını, arşın O'nun kudretiyle ayakta durduğunu bilerek gidip gelme gibi sıfatları kendisine izafe etmemelidir. (Hâkim Semerkandî, Sevadi'l-a'zam, 46. Mesele, Bedir Yayınevi, s.78. (Kitabın orijinal ismi: er-Reddü'ala eshabi'l-heva el-müsemma Kitabu's-sevadi'l-a'zam 'ala mezhebi'l-İmami'l-A'zam)
2- İmam-ı Caferü's-Sadıkk (r.a.) buyurur ki: Allah Teala'nın bir şey üzerinde olduğunu, yahud bir şeyden olduğunu söyleyen kafirdir. Çünkü bir şey üzerinde olsaydı, o şey O'nu kaldırırdı. Eğer bir şeyde olsaydı, onda belirmiş olurdu. Bir şeyden olsaydı, sonradan olma olurdu. Allah Teala bunların hepsinden münezzehtir. (Muhammed Rebhami, Rıyad'ün-Nasıhin, s.45.)
3- Müfessir Kâdi Beydâvi diyor ki: "Aklî ve (şer'i) delillerle kati surette sabittir ki, Cenabı Hakk cisim olmaktan ve bir mekanda yerleşmiş olmaktan münezzehtir. (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 7. Baskı, DİB yayınları, Ankara 1982, c.4., s.114.)
4- İmam-ı Kurtubi, tefsirinin çeşitli yerlerinde diyor ki: "Bu konuda uyulması gereken kural, Yüce Allah'ın hareketten, intikalden ve mekan işgal etmekten tenzih edilmesinden ibarettir." (Hakk Dinin Batıl Yorumları, s.115.)
5- Allahü Teala için, mekan iddia eden kimse kakfir olur. Allahü Teala, gökte, diyen kimse bu sözü ile mekan kast ediyorsa, o da kafir olur. Yine Allahü Teala oturuyor, diyen kimse; Allahü Tealayı yukarıda, aşağıda diye vasıflandıran kimse, Allah c.c. semadan bakıyor diyen kimse küfre düşer. (Feteva-i Hindiyye, Feteva-i Alemgiriyye, Akçağ yayınları, c.4, s.312-319.)
6- Hanefî fıkıh alimlerinden İmam Ebu Cafer et-Tahavi r.h. yazdığı ve mezhep imamlarının görüşlerini içeren Akide, şöyle denmektedir. "Allahü Teala varlığı için birtakım sınır ve son noktalar bulunmasından, erkan, aza ve edevattan (kısım, organ vb. yaratılmışlara mahsus kavramlarda anılmakktan) yüce ve uzaktır. Mahlukatı kuşatan altı yön O'nu kuşatamaz. ve yine Cafer-i Sadık: Kim, Allah (c.c) bir şeydedir veya bir şeydendir, veya bir şey (arşın, göklerin) üzerindedir, diye iddia etse şirk koşmuş olur. Çünkü O bir şey üzerinde olsaydı taşınan bir şeyden olsaydı yaratılmış ve sonradan meydana gelmiş, bir yerde olsaydı sınırlı olurdu demiştir. (İmam Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, s.71.)
7- İmam Eş-Şafii, el-Fıkhu'l Ekber isimli eserinde şöyle der: "Allah (c.c.) mekan ve yönlerden müstağnidir. (İmam eş-Şafii, el-Fıkhu'l-Ekber, 17. Not: Fuat Sezgin Hoca, Tarihu't-Turas, c.1, s.491'de Ezher kütüphanesinde bu eserin hicri 292 yılında istinsah edilmiş bir nüshasının bulunduğunu belirtir.)
8- İmamı Azam Ebu hanife r.a. şöyle der: Allah Teala, kekndisi için ihtiyaç ve arzın üzerine istikrar yerleşme söz konusu olmaksızın, arşa istiva etmiştir. O arşıda arştan başkasını da korumaktadır. Eğer Allahü Teala arşa ve bir yerde yerleşmeye muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olmazdı. Haşa, Cenab-ı Hakk arşın üzerinde duruyorsa arşı yaratmadan önce nerede duruyordu? (İmamı Azam Ebu Hanife r.a , el-Vasıyye, 73.)
9- Şeyhülislâm Ebû's-Sûud Efendi'nin şöyle bir fetvası vardır: 876 numaralı, Mes'ele: Hakk Celle ve ala hazretleri, bütün mekanlardan münezzeh olup gökler ve yerler hükmünde ve ilminde ve kudretinde deyu i'tikâd etmek lazımdır. Duada eli yukarı kaldırmak, üst yön duâya kıble kılındığı içindir. (Ertuğrul Düzdağ, Ebûsuud Efendi Fetvaları Işığında Sosyal Hayat)
10- İmam Beyhaki رضي الله عنه ALLAH’I Mekandan Tenzih Ediyor SAHİH HADİSLE İSPATI Yapıyor Resulullah صلي الله عليه و سلم buyurmuştur ki; Allah’ım sen Zahirsin, senin üzerinde hiçbir şey yoktur. Allah’ım sen Batın’sın altında hiçbir şey yoktur. (Sahih-i Müslim, Ayrıca Bkz. Müslim, Zikr 61; Tirmizî, Da'avât 19)
11- İMAM AHMED BİN HANBELDEN Allah cc Mekandan Münezzehtir. Allah cihetten, cisim olmaktan, tagayyürden, sınırlandırılmaktan, bir yere dayanmaktan münezzehtir. O arşı yaratmadan önce de onu yarattıktan sonra da bu tenzihi sıfatlara sahiptir.(bk. et-Temimi, İtikadu’l-İmami Ahmed, s.38-39)
12- Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî rahimehullah şu bilgileri naklediyor: “Hazret-i Ali’ye radıyallahü anh (Allahü teâlâ Arş’ı yaratmadan önce nerede idi?) diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: (Nerede kelimesi mekân ifade eder, Allahü teâlâ mekândan münezzehdir.) Câfer-i Sâdık, Allah’ı bilmek üç kelime ile olur diyerek, o kelimeleri şöyle sıralamaktadır: Allah bir şeyden yaratılmadı. Bir şeyin içinde de üzerinde de değildir. Çünkü bu sıfatlar, kulların sıfatlarıdır. Bu hususlar Bahrü’l-Kelâm ve Hulâsa isimli kitaplardan nakledilmiştir.” (Camiu’l-Mütun, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.48.)
13- İmam Birgivi رحمه الله Allah’ın mekanları vardır diyenleri tekfir ediyor ! Meşhur Eseri Tarikat-ı Muhammediyye adlı eserinde (s:91) şu ibareler yazandır; Eğer bir insan, “Allah semada Alimdir.” dese ve bu sözüyle tayinine niyetlense kafir olur.
14- İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el - Vasiyye’de şöyle demiştir:”Allahü teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş’ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş’a istiva etmiştir. O, Arş’ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer (Arş’a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce Allahü teâlâ nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir.”(İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye 73.Abdulgani el-Meydani Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye, 74.el-Beyadi,el-Usülü’l Münife,52)
15- İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu’l-Ebsat’ta şöyle diyor:” Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum diyen kimse kâfir olur. Aynı şekilde, “Allahü teâlâ Arş’ın üzerindedir, Arş’ın gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum” diyenin durumu da böyledir.” (İmami Azamin 5 eseri Şamil Yayınları sh.94)
16- İMAM ŞAFİİ DİYOR Kİ İmam Şafii (رضي الله عنه) Buyuruyorlar; “Herkim Allah’ın Arş’ta Oturduğuna İtikad Etse O Kişi Kafir’dir. İmam suyûtînın kıtabı Eşbah ven-Nezaır sayfa 488.
17- İMAM GAZALİ (RA) ALLAH SEMALARDA DEĞİLDİR!!! Meşhur kitabi olan « İhyâ ulumiddin » itikat babinda (cildt 1, sayfa 108) imâm Gazâlî buyuruyor :« Allâh görüntülü olan bir cisim değildir, cisimlere benzemez. Yönler ile çevrilmemiştir, ve topraklarda veya semalarda da değildir 9. Şuara 11. Ayeti Allah’ın eşi ve benzeri yoktur hiçbir şey ona benzemez Allah’ı arşa oturtup insan eylemini haşa Allah’a vermeyin
18- SELEFTEN BÜYÜK MUHADDİS İMAM-I İBN HİBBAN’IN ( RAHİMEHULLAH) TENZİH AKİDESİ ! Şafii Alimlerimizden Ve Hadis-i Şerif-i Alimlerimizden Ve Selef Alimlerimizden Olan İmam-ı Hibban ( Rahimehullah ) Hazretleri ‘ Es-Sikat ‘ Adlı Eserinde Buuruyor Ki; الحمد لله الذي ليس له حدٌّ محدودٌ فيُحتوى ، ولا له أجلٌ معدودٌ فيَفنى ، ولا يحيط به جوامعز العتمك ” Hamd, Sınırla Sınırlandıralamayan, Hareketten Münezzeh Ve Sonsuz Olan, MEKANLA VASIFLANDIRILAMAYAN Ve Üzerinde Zaman Geçmeyen ALLAH-U TEALA’Ya Olsun “{İmâm-ı İbn Hibbân/Es-Sikat, Cilt;1,Sayfa;1}
Halis Bayancuk hala gözümde önde. Adam arapçaya hakim eğitimi ortada ve anlattıkları hem aklim hem gönlüm kabul etti
Son zamanlarda çıkan fitneli sorulara çok güzel cevap olmuş teşekkürler
Allah Teala razı olsun.
Hayirli Cumalar cümleten..ALLAH bize yeter..🤲🏻💐💐ALLAH CELLE CELALUH ebeden razi olsun Hocam..
Allah Teâlâ bizi Ehli Sünnet itikadından ayırmasın. Amin.
Her insanın anlayışı, doğrusu, ve yanlışı, farklıdır. Bu sebeble anlarken ensar ve muhacirin peygamber as anladığı gibi anlamaya çalışmak gerekir hakka isabet edilsin
Bir Hadis
Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir;dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir.
(Ebû Dâvûd, Sünnet, 29; Tirmizî, Diyât, 21)
birinin bu konuyu açıklığa kavuşturması gerekiyordu allah razı olsun hocam
BAHTINA DÜŞTÜM YA RABB….
Ehli sünnet vel cemaat itikadı insanı sıratı müstakim de tutar.Değerli tespitlerinizden dolayı tebrik ederim. Allah c.c yanlış düşüncelere düşmüş kardeslerimize hidayet versin.
Allah razı olsun
Bu adam büyük bir iftiracıdır Allahtan korksun.Hangi selefi böyle mücessime ve hulul inancına sahipmiş bize bir isim ve delil göstersin.
Gazze de ümmet ne halde, biz burda neleri tartışıyoruz. Yazık.. Sorularınızı gidebilirseniz Gazze halkına sorun çünkü günümüzün sabaheleri onlar, imanlarına tüm dünya şahit ve seyirci oldu.Bizlerinde imanı salih olsaydı, bugün rahat koltuklarımızda bu konuları tartışmak yerine Gazze de cihad etmeyi Allah(c.c) bizlere nasip ederdi. Acizliğimiz ortada..🇵🇸🇵🇸🇵🇸
Acınacak halde olan Gazzedeki cihad eden ,sabreden ,Rablerine tevekkül etmiş şerefli müslümanlar değildir.Asıl acınacak olanlar ve daha büyük problemimiz vatanımızdaki gittikçe artan dinsizlik ve ahlaksızlıktır.Dini bütün olanlarında bir bölümünün itikadının bozuk olmasıdır
İnşallah herkes dinler bunu ya. Çok akıl karıştıran sorular. Allah razı olsun hocam 🤲🏻🤲🏻👏🏻👏🏻
video atıldı tık anında buradayız
Allah o selefi veya vehhabi kardeşlere de hidayet versin
Sahih Buhari de ki hadisi nasıl zayıf yaptınız
Bu sohbet karsilikli olsa daha gorsel daha guzel olurdu..Fatih bey karsilikli bu konuyu konussaydi keske..arkadan sesle hos durmuyor bence..
Evet Allahın kendi şanına uygun iki eli var yüzü var ispat teşbih değildir . O zaman insan işitir Allahta işitir işte sizde Allahı mahlukuna benzettiniz. Bir kere siz motrudi itikadı ehlisunnet diyorsunuz çok çelişki var
Doğru zamanda doğru video teşekkürler maksat 114 ekibi
Elhamdülillah Allah razı olsun❤🤲
Allah mekandan munezzehtir diye bir sozu ne rasulullah aleyhisselam nede sahabe kullanmamistir.
O sözü söyleyen ilk adamında zaten zamaninda idam edildiği söyleniyor.
Rabbim sizin gibi hocaları başımızdan eksik etmesin
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Esselamu aleykum. Allah Kuranda ne söylediyse, o sıfatı fili mahluka benzetmeden kabul etmeliyiz! O zaman siz Allahın görmesi , duyması ve ilminin olmasını kabul ediyorsunuz ama bu mahluktada var o zaman siz Allahı mahlukamı benzetiyorsunuz? Bizde Allah cc bütün isim ve sıfatlarını benzetmeden ve keyfiyyet vermeden kabul ederiz! Nasıl ki, Muhammed (sallahu aleyhi vessellem) bu ayetleri, hadisleri sahbelerine söylerken onlar "teşbih" benzetmeden kabul ettiler bizde öyle yapmalıyız!.
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Allah Razı olsun, müthiş..
Ya rab kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et bizi makarrı saltanatına celb et bizi bu çöllerde mahvetme
Rab ne demek?
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
@@selimburakseyrek2979Yaratan, rızık veren, terbiye eden, hüküm ve kanun koyan
Sonunda 🎉❤
Allah'ı subhanehu ve tealayi her türlü noksan sifatlardan tenzih ederiz .
Allah razı olsun. Sinan hocamıza nasıl ulaşabiliriz? Kendisinin Kur'an'ı anlayarak ezberleme teknikleri olduğunu biliyoruz. Amacımız bu yaştan sonra hafız olmak değil elbette. Ama öğrettiği tekniklerle hiç olmazsa farklı sureleri de ezberleyip namazlarımızı süsleyelim.
Ay doğmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati ne güneşte ne de ay da ara! Gözlerindeki perdeyi arala!
*Mevlana*
Sinan hocam noktayi koydu, guzel açıkladı, halis hocayı severiz .
Allah sizlerden razı olsun
YÜCE ALLAH CÜMLETEN RAZI OLSUN
maaşallah berakellah ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Selamünaleyküm ALLAH C.C rizasi için sahabe ve mesep imamları zamaninda dünyanin yuvarlak olduğunu biliyorlardimi birisi cevap yazarmi. Madem dünya yuvarlak ise her yön sema deyilmi. Dünyadan uzaya çiksak o zaman nereye yönelirsen yönel sema. deyilmi. ARŞI ve KÜRSÜYYÜ nasil bilmemiz gerekir. bilen birisi cevap yazarsa Memnun olurum. HOCAM SIZ CEVAP YAZIN
Ey insan seni rabbine karşı aldatan nedir
Gündemde olan konuları ele almanız çok güzel, Allah razı olsun 🤲🏻
Allah razı olsun hocam ❤❤❤
İstivâ, Allah’ın göklerin üstünde bulunan ve melekler tarafından taşınan arşa oturması mânasına gelir. Çünkü hadis rivayetlerinde arşın yedinci göğün üzerindeki cennetin üstünde yer aldığı (Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 58) ve Allah’ın da arşa istivâ ettiği bildirilmiştir. Yaratılmışlara benzemeyen bir cismiyetle nitelendirilebilen Allah’ın bir yönde ve bir yerde bulunması imkânsız değil aksine gereklidir. Bu sebeple istivâya arş üzerinde oturmaktan başka bir anlam verilemez. Buna göre Allah zâtıyla arş üzerinde oturmaktadır. O’nun zâtı arşı tamamen doldurmuş olabileceği gibi sadece bir kısmını kaplamış olabilir; zâtının arştan daha büyük olması da mümkündür. Şu halde istivâ Allah’ın bir yönde ve bir mekânda bulunduğunu, ayrıca dilediği zaman bu yeri terkedip başka bir yere intikal edebileceğini anlatan zâtî bir sıfattır. Başta Mukātil b. Süleyman ile Muhammed b. Kerrâm olmak üzere Müşebbihe, Mücessime, Kerrâmiyye ve Selef âlimlerine uyduğunu iddia eden İbn Hâmid gibi bazı Haşvî-Hanbelîler bu görüştedir (Şehristânî, I, 105-106, 108-109; İbnü’l-Cevzî, s. 128).
2. İstivâ Allah’ın keyfiyeti bizce bilinmeyen (bilâ keyf) bir sıfatıdır. Bir yerde ve bir yönde bulunmaktan münezzeh olmakla birlikte Allah’ın zâtına lâyık olacak şekilde arşa istivâ ettiğine inanmak ve bu konuda herhangi bir te’vile gitmemek en isabetli yoldur. Zira Allah’a nisbet edilen istivânın gerçek anlamını yalnız kendisi bilir. Eğer istivânın mânası insanlarca bilinebilseydi ashabın bu konudaki nasları yorumlaması ve onlara açıklık getirmesi gerekirdi. Halbuki ashabın hiçbir yorum getirmeden naslara inandığı bilinmektedir. Bunun yanında istivâ Allah’ın, ilmiyle bütün varlıkları kuşattığına işaret eden bir sıfatı olarak da kabul edilebilir. Ashap ve tâbiînin ileri gelen âlimleriyle dört mezhep imamının yanı sıra bazı Selefî, Hanefî-Mâtürîdî ve Eş‘arî âlimleri bu görüştedir (Elmalılı, III, 2180). Mâlik b. Enes’in istivânın mâlûm, keyfiyetinin meçhul, bu konuyu araştırmanın bid‘at olduğunu ve Allah’ın gökte, ilminin ise her yerde bulunduğunu söylediği bilinmektedir (Cemâleddin el-Kāsımî, VII, 99-100). Kaynakların belirttiğine göre Ebû Hanîfe, Allah’ın bir ihtiyaca bağlı olmaksızın arşa istivâ ettiğini, yerde değil bilâ keyf arşın fevkinde bulunduğuna inanmak gerektiğini ve, “Rabbimin yerde mi yoksa gökte mi olduğunu bilmiyorum” diyen kimsenin küfre düşebileceğini söylemiştir (İbn Teymiyye, Mecmûʿatü’r-resâʾili’l-kübrâ, I, 214; Ali el-Kārî, s. 34; Beyâzîzâde, s. 51-53). Ahmed b. Hanbel ise herhangi bir sınır tayin etmeden ve nitelemede bulunmadan Allah’ın arşa istivâ ettiğine inanmak gerektiği görüşündedir. Ona göre arşa istivâ ilâhî bir sıfat olup gerçek mânası insanlar tarafından bilinemez ve yaratıkların sıfatlarına benzemez (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 131). Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî istivâya, Allah’ın bilâ keyf arşın fevkinde olup yaratıkları arasında bulunmaması veya arşta keyfiyeti bilinmeyen bir fiil meydana getirmesi mânasını verir (el-İbâne, s. 90-93; Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 113).
3. İstivâ, Allah’ın zâtıyla yaratıkları arasında mevcut olmayıp mahiyeti insanlarca bilinmeyen bir şekilde göklerin ötesinde ve arşın üzerinde bulunduğunu anlatan bir sıfattır. Bu O’nun yaratıklara benzemesini gerektirmez. Zira Allah’ın zâtıyla arşın üzerinde oluşu yaratılmış bir varlığın bir yerde ve bir yönde bulunuşu gibi değildir. Bu ise ilâhî zâtın arşa bitişmiş ve onun üzerinde oturuyor olmadığı veya uzay boşluğu yahut herhangi bir mekân tarafından kuşatılmadığı anlamına gelir. Keyfiyeti insan idrakinin dışındadır. Başta ashap ve tâbiîn ile müctehid âlimlerin inançlarına uyduklarını savunan Selefiyye’nin yanı sıra Ahmed b. İbrâhim el-Kalânisî, İbn Küllâb, Bâkıllânî, İbn Ebû Zeyd, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî gibi Sünnî âlimlerle Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ebû Mansûr el-İsfahânî ve Abdülkādir-i Geylânî gibi mutasavvıflar bu görüştedir (Osman b. Saîd ed-Dârimî, er-Red ʿale’l-Cehmiyye, s. 268-269; Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 113; İbn Teymiyye, Muvâfaḳat, I, 324-326; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 91, 117-118, 177-179). Bu grubun dayandığı başlıca deliller şunlardır: a) Âyetlerde Allah’ın “zü’l-arş, zü’l-meâric” olarak tanıtılması, Allah’tan, “Gökte olandan emin mi oldunuz?” diye bahsedilmesi, meleklerin ve ruhun gök katlarını aşarak Allah’a yükseldiğinin bildirilmesi, Hz. Peygamber’in sidre-i müntehânın ötesine geçerek mi‘raca (ilâhî huzur) çıktığına işaret edilmesi ve kullara ait iyi işlerin meleklerce Allah’a yükseltilmesi Allah’ın arşın üzerinde bulunduğunu, bu anlamın da istivâ tabiriyle ifade edildiğini gösterir. b) Başta Resûl-i Ekrem’in mi‘racını anlatan rivayetler olmak üzere elliye yakın hadiste doğrudan veya dolaylı bir şekilde Allah’ın yaratıkları arasında değil göklerin üzerinde bulunan arşın üstünde olduğuna işaret edilmiştir. Bütün bunlar, Hz. Peygamber’in istivânın mânasına ilişkin açıklamaları olarak kabul edilmelidir. Esasen bunların dışında istivâya ilişkin hadislerin bulunmadığı da bilinmektedir. Halbuki Resûlullah’ın böylesine önemli bir konuya temas etmediğini söylemek zordur. c) Çeşitli rivayetlerde, Hz. Ebû Bekir ile Ömer’in yanı sıra Hassân b. Sâbit’in Allah’ın gökte olduğunu söylediği nakledilir. Bu rivayetler ashabın istivâ konusundaki telakkisini yansıtır. d) Âyetlerde, arşa istivânın yerin ve göklerin yaratılmasından sonra vuku bulduğunun zikredilmesi istivânın başka bir mânaya gelmesini engeller. e) Geçmiş semavî din mensuplarının Allah’ın göklerde olduğuna inanması istivânın mânasını açıklayıcı mahiyettedir. f) Bütün muvahhidlerin dua ettikleri zaman ellerini ve yüzlerini göğe çevirmeleri istivânın anlamını açıklayan diğer bir husustur (İbn Kuteybe, s. 172; Beyhakī, s. 529-534; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 45-75, 90-95, 194-198; Seffârînî, I, 191-193).
4
Selefiyye âlimleri ise asıl teşbihe düşenlerin Mu‘tezile, Şîa ve Sünnî kelâmcıları olduğunu ileri sürmüş ve bunları hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan nasların mânasını tahrif etmekle suçlamıştır. Selefiyyeye göre istivâya “Allah’ın zâtıyla göklerin üstünde ve arşın ötesinde bulunması” mânasını verirken O’nu sınırı belli, arşa dokunan, uzay boşluğu veya herhangi bir nesne tarafından kuşatılan bir varlığa benzetmemek gerekir. Teşbihle başlayanın sonunda tenzihe varması imkânsızdır, aksine varacağı yer nasların ispat ettiği ilâhî sıfatları iptal etmek noktasıdır. İlim, kudret ve irade gibi sıfatlar yaratıklara nisbet edilen özellikleriyle Allah’a atfedilemeyeceği gibi istivânın da yaratıklar için kullanıldığında taşıyacağı anlamla Allah’a nisbet edilmesi halinde kazandığı anlamın mutlaka farklı olacağını bilmek gerekir. Kelâmcılar, istivânın Kur’an’da zikredilen ve Arapça sözlüklerde belirtilen anlamlarını dikkate almamışlardır. Zira hem Kur’an’da hem sözlükte istivânın “alâ” edatıyla kullanılması halinde “istilâ” mânasına değil “yükselmek” anlamına geldiği bilinmektedir. Ayrıca istivâya istilâ mânasının verilmesi zımnen, Allah’ın kendisine karşı koyan ve onunla savaşan bir muhalifinin bulunduğu düşüncesini çağrıştırır (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 78, 122; Cemâleddin el-Kāsımî, VII, 132-133; Abdülkādir Bedrân, s. 8; Muhammed b. el-Mevsılî, s. 380-396).
Allah razı olsun kardeşim inşaAllah istifade ederler
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
İbni abbas mücahid tavus ikrime istivadan kasıt oturmaktır demiştir seliş isteyene atarımm
İmam buhari halkful ef alil ibad eserinde diyorki
Kim Allahın zatı ile arşın üstünde oldugunu inkar ederse kafirdir
Adam o kadar anlattık kafanın içine hiçbir şey girmemiş. Girmemesi normal çünkü bir zamanlar emperyalizmin aparatı IŞİD övgüler düzen önüne gelene kafir diyen zihniyetin ağzında geveleyip durduklarını sorgulamadan kabul etmeyi teleferik diye yuttumaya çalışıyorsunuz. Zaman ve mekan yaratılmış varlıklar için fiziki varlığı olan varlıklar içindir. Allah bu ikisinden de münezzehtir. İstediğiniz kadar çırpınin önüne gelene kafir diyen zihniyetin çocukları bunu hak diye yut duramayacaksınız. Alimlerin söylediğini kedi bozuk zihniyetine göre istediğiniz gibi çarpıtarak aktarmaya çalışın yine de olmayacak. Allahu teala'ya mekan izafe etmek Allahu teala'ya zaman izafe eden onun geleceği bilemeyeceği iddia eden mutezilenin düştüğü mantıksızlık çok daha büyük bir mantıksızlık. Çünkü mekan zamanın alt boyutudur. Zatı ile bir mekanın içerisinde bulunan aynı zamanda zamanın içerisinde bulunmuş olur. Zamanın ve mekanın olduğu yerde ise sonsuzluk diye bir şey yoktur. Hiç utanmıyorsun değil mi önünüze gelene kafir derken yok oy kullanan kafirdir yok şu kafirdir yok tasavvuf ehli kafirdir yok şu şirktir bu şirktir diyerek insan kafir ilan ederken bir taraftan da Allah tarafından yaratılmış olan bir mekana Allah'a izafe ederken. Biraz olsun beyni olan düşün sonsuzluk Allahu teala'ya aitse onun içinde bulunduğu veya üzerinde oturduğu Haşa mekan içinde aynı durum ortaya çıkmaz mı? Ya bu nasıl bir iltifattir. Tam da önüne gelene kafir diyen zihniyete, geçmişte tasavvuf ehl-i diye Osmanlı padişahlarını kafir ilan edip Mekke Medine'de ayaklanma çıkarıp yüzlerce ehl-i sünnet alemine katleden zihniyeti yakışan bir itikat... Tam da önüne gelene kafir demeyi Allah yolunda ilerlemek zanneden yobaz kafaya yakışan bir itikat...
Tek derdimiz şimdi bu herhalde… ! Allah yardımcımız olsun
ALLAH ın zatı kendisinden başka her şeyden münezzeh amenna da peygamber efendimizin ALLAH u Teâlâyı görmesi vs.. Musa As konuşması. O kadar evliyanın kalben ve ruhen görüşmesı, bizim aklımız ermez biz sadece innanız mı diyecez. ALLAH u Teâlâdan korkunuza , kendinizi garantiye almak için kestirip atıyonuz gibi geldi. Benim görüşüm Mahiyeti Zatiyedeki ALLAH u Teâlâ bilinemez görülemez , bilinemiyecekte. Ama ALLAH u Ehad olarak Tahayyun ve teşahhus Edecek yani rabbimizi görebilicez. Konuşabilicez sonsuza kadar .
Rabbim razı olsun müthiş bir izahda bulunuyor sunuz hocam
Yeryüzünde Negadar Hoca Varsa Ogadarda Allahın.Mekanıvar.Turusinadan Tutda Beytullaha.Kürsüye.Arşıalaya Gadar Say.
Toprağa çömeldi ifadesini sen ekliyorsun..... Biz eklemelerini reddediyoruz
Sen nerdesin?
Sinan hocam Allah razi olsun dilinize sağlik meğer ne bilmedigimiz meseleler var Bilmedigimiz meseleler hakkinda konusmamak lazim bu video da dahada iyi anladim Elhamdulillah ☺️🤲
ALLAH böyle hocalarımızı eksik etmesin
Allah ilminizi arttırsın
Kısaca bana biriniz söyleyin
Allah c.c nerde sorusunun cevabı NEDİR?
KİSACA LÜTFEN...
Videonun başlığı böyle olmalıydı Allah gökte midir ? Ehlin Sünnet ve Maturidilik Eşarilik Kelamcılık .
Hocam bu konuda bir görüş ileri sürenler var.Akidemize uygunmudur?Zümer suresi 67"
Allah'ı hakkıyla takdir etmediler. Yeryüzü, Kıyamet Günü tamamıyla O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir"
Bu ayete göre,Allah kıyamet gününde de Arşa oturmuş halde ise,kendi eli içinde dürülmüş olacağı gibi bir sonuç çıkar ki, bunun imkansiz olduğu apaçık ortadadır.Aslında Allah’ın "Nerede olduğu değil,bizim Ona göre nerede olduğumuz " sorusuna cevap vermemiz gerekir.Masiva Allahin ilmi içindedir. Arş,kürsü,alemler Onun sonsuz,sınırsız herşeyi kuşatan ilmi içinde fani mahlukdur.Kabe içine giren bir kişi,namaz kılacak olsa,hangi yöne dönerse dönsün yine Kabenin vechi karşısında olacaktır.Üç kişi bir araya gelseler yine Kabe onlarla beraber olacaktır.Allah cisimden,mekandan ve zamandan münezzehtir.Herşey onun sonsuz ilmi içinde yarattığı,fani suretlerden ibarettir"
Allah razı olsun Sinan hocam ❤❤
Hocamın ağzına sağlık çok güzel video olmuş❤
Rabbim Razı olsun.
Mükemmel ders emeği geçenlerden Allah razı olsun ❤
RASULULLAH SAV ALLAHA mekan isbat etmiştir İSRA hadisi buhari 7517
Elhamdülillah 😊❤ Allah razı olsun 😇👍🇹🇷🇦🇿