Varoluşçuluk ve Fenomenoloji-I (Bergson, Husserl, Heidegger)

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 1 жов 2024

КОМЕНТАРІ • 7

  • @ozlemsacakc562
    @ozlemsacakc562 6 років тому +14

    İnsan nesnenin kesin , mutlak bilgisine ulaşamaz. Çünkü insan da bir nesne olduğu için bu bir özne - nesne ilişkisi değil, nesne - nesne ilişkisidir. Nasıl ki bir hidrojen atomu bir oksijen atomunun tüm özelliklerini örneğin demir atomuyla nasıl etkileşime girdiğini deneyimleyemediği için bilemezse , oksijenin bilgisine sadece kendi deneyiminden edindiği kadarını biliyorsa insan için de aynı şey geçerlidir. İnsanın nesneyle ilgili bilgisi her zaman kısmi bilgi olacaktır. diye düşünüyorum.
    Konuyu açıklamak için seçilen yöntemler, örnekler, kelimeler kendi anlamlarını konunun salt özüne dahil ederler. Konu , durum ya da kavramlar onlarsız görünür durumda ya da boyutta değildir. Ama onu görünür hale getirmek ve açıklamaya çalışma durumu o şeye sadece bulaşmakla kalmaz, o şeyin özünü alarak kendini o yapar.
    Bu yerine geçme durumu değildir. Burada değişen öz değildir , yöntemin , özün anlamını kazanmasıdır.
    Örneğin ‘barış’kavramını iki farklı yolla anlatabilir ya da açıklayabilirim. Ama bu iki barış aynı iki barış olmayacaktır. Bu iki barış tek bir barış kavramının farklı yönleri ya da boyutları da değildir.
    İki ayrı kavram , iki ayrı gerçeklik olacaktır.
    Bir şeyi anlatmanın yeni bir yolunu bulduğumuzda bu yeni yol anlatmaya çalıştığımız şeyin anlamını evrimleştirir.
    Bir kavramın yeni anlamları başından beri onun içinde potansiyel olarak duran şeyler değildir. Dolayısıyla bir şeyi açıklamaya çalışırken aslında onu kurgularız.
    Ne yaptığımız değil, hangi sebeple yapıyor oluşumuz önemlidir belki de. Durumların ya da olayların asıl anlamları bu sebeplerdedir. Descartes’ın dediği gibi sebepleri bilmek insanı asıl bilgeleştiren şeydir. Arkalarındaki sebepleri bilseydik hayattaki birçok şey önemini ve ciddiyetini kaybedecekti. Ve bu , insana o kadar rahatlatıcı bir özgürlük duygusu verecekti ki belki de insan işte o zaman egonun yıkılmasıyla hedonizmin gerçek tadını alabileceği nirvanaya ulaşacaktı.

    • @biathanatos
      @biathanatos 6 років тому +2

      özlem saçakçı Burada bahsettiklerinizden, ve çoğu yorumunuzdan anladığım kadarıyla siz de felsefeyi kierkegaard gibi bataklık olarak mı tanımlıyorsunuz? Cevaplanması imkansız, olanaksız ve bir o kadar boş uğraş olan konulara mı yöneliyor felsefe? Sonuç olarak agnostik ve/veya nihilist bilgi anlayışıyla mı kalıyoruz? Kısacası hiçbir şey bilmediğimizi de mi bilemeyiz?
      Cevap verirseniz çok sevinirim.

    • @ozlemsacakc562
      @ozlemsacakc562 6 років тому +7

      Felsefeyi bir bataklık olarak görmüyorum. Felsefeyi içgüdüsel sebeplerle yaptığımızı düşünüyorum. Felsefe göremediğimiz şeyleri görmemizi sağlar. .Bilgelik öyle bir şey ki , ona yükselirken çıktığın basamakları (bilgileri) yadsıyor. Bilginin bilgiyi feshettiği yere geliyorsun.
      Maslovun ihtiyaçlar piramidi var onun tepesine geldiğinde gidecek yer kalmadığında, tek gerçeğin piramidin altı, ilk basamağı olduğunu anlıyorsun. Size Tevrat'ın Vaiz bölümünü okumanızı tavsiye ediyorum. Beni daha iyi anlayacaksınız.Dini bir metin değil tamamen nihilizim ve hedonizmin tek gerçek olduğundan bahsediyor. Ben yazıdan çok etkilenmiştim. Yıllar sonra bu bölümün Gılgamış destanından esinlenerek yazıldığını öğrendim.
      Ben felsefeyle insan denen varlığı daha iyi anlamak için ilgileniyorum ve felsefe yapmaktan keyif aldığım için ilgileniyorum.
      Felsefenin başladığı dönemlerde bilimsel bilgi gelişmediği için felsefe bilimin görevini üstlenmiş . Felsefe tarihi , felsefeyi bilim yapmanın tarihidir aslında. Bütün filozofların derdi bu ve politika olmuş. Hayatı düşünmek yerine birbirlerinin ne söyledikleri üzerine düşünmüşler. Bence bu teorik felsefenin bize sağlayacağı fayda çok az. Felsefe birisinin bizim adımıza yapacağı bir şey değil. Herkes kendi felsefesini kendi fikirlerini kendi oluşturmalıdır. Bunu yaparken şunu unutmamalıyız ki ölümle herşey son buluyor. ve aslında hayatı nasıl yaşadığımızın bir önemi kalmıyor. Darvin diyor ki doğa sizin ne kadar entelektüel olduğunuzu umursamaz. Yazının başındaki sözüme geri dönecem . felsefeyi içgüdüsel olarak yapıyoruz. içgüdülerin özelliği ise tekrarlayan koputlar olması. Bu yüzden medeniyet olarak hangi seviyeye gelirsek gelelim felsefe yapmaya devam edeceğiz. Bilim zihinsel ve teknolojik ihtiyaçlarımızı karşılarken felsefe duygusal ihtiyaçlarımızı karşılayan bir etkinlik.

    • @biathanatos
      @biathanatos 6 років тому +3

      özlem saçakçı Haklı olduğunuzu düşünüyorum. Bilim zihinsel ve teknolojik, felsefe duygusal ihtiyaçlarımızı karşılar. Bunlarda temelde hedonizm ve egoizm'e varır. Bütün psikolojimiz, günlük yaşantımız farkında olsakta olmasakta en sonunda bencillik ve haz temelli.(Bkz. Max Stirner) İşin paradoksal tarafı her eylemin amacının ihtiyacı doyurma (bencillik) ve haz olduğunu fark ettikten sonra bunları yapamıyor, hatta bilinçli iken kendimden nefret ediyorum.
      Edit: Aslında bunun nedeni bile haz, egoizm v.s' nin çocukluktan beri yadsınmasından dolayı olabilir. Ve buda bencilliğe ve biricikliğe girer.

  • @NatiqAdilov
    @NatiqAdilov 4 роки тому

    Təşəkkürlər

  • @nursenaltun1647
    @nursenaltun1647 4 роки тому

    Hizli okuyorsunuz :)

  • @humanisteradical1279
    @humanisteradical1279 6 років тому

    müthiş