Kurtuluş Savaşında Buhara Cumhuriyeti altın gönderdi.Rusya altınların çoğunu çaldı. Batum'u da aldı

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 24 жов 2024

КОМЕНТАРІ • 5

  • @TarihFanKanali
    @TarihFanKanali  Рік тому +4

    ua-cam.com/video/_dpkKEWCGaY/v-deo.html Osman Kocaoğlu
    1.58'den itibaren Cüneyt Batumeli konuşuyor.
    Cüneyt Batumeli, Batum'un halk oylamasıyla Türkiye'yi seçmesine rağmen nasıl oldu da Batum elden çıktı konusunda araştırmış ve, aslında Buhara Cumhuriyetinin gönderdiği fakat sanki rusya göndermiş gibi gösterilen altınlar karşılığında Batum un verildiğini söylüyor. bir de rusya bu altınların çoğunu çaldı. karşılığında hurda işe yaramaz silahlar gönderdi. sonra kalan eldeki parayla başka ülkeden silah alınacakken bir yahudi gelip bunları borsaya yatırmaları gerektiğini belirtmiş. sonra borsada kaybetmişler. bunlar mahkemede kötü niyet olmadığından beraat etmişler
    ua-cam.com/video/j4Suz_If8GI/v-deo.html Timur'un Kılıcının Türkiye'ye verilmesi ve müze için istendikten sonra kaybolması.
    www.sde.org.tr/sinan-tavukcu/genel/rus-yardimi-degil-buhara-emirlik-hazinesi-altinlari-kose-yazisi-9316
    Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu 1972 yılında Yakın Tarihimiz Dergisi’ne yaptığı açıklamalarda yardım hadisesini aşağıdaki gibi anlatmıştır.
    “1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ben ilk cumhurbaşkanı olarak, yanıma başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.
    Nitekim Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün Lenin, önem verdiğini hissettirdiği “Türkiye ”den söz açarak, bana
    “- Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir? “ dedi.
    Hiç tereddüt etmeden kendisine:
    “- Elbette yardım etmek gerek… Ve vakit geçirmeden yapılmalıdır.” deyişim üzerine bu işte zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile
    “-Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var.” dedi ve devam etti.
    ”- Birincisi Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır.” deyince sözünü kestim.
    “- Bizde altın para vardır! dedim. Verebiliriz de…”
    Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti.
    “- İkincisi, yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Hâlbuki Kafkaslardaki durum dolayısıyla yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.”
    Biz, bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:
    “- Kafkaslar ’da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak imkânı vardır.“ dedim.
    Ayrıca paranın miktarını tespit etmek icap ediyordu. Bunu mütehassıslar tespit etsinler dedik ve bizim -aynı zamanda Hariciye Nazırı olan- Başvekil Feyzullah Hoca ile Rus mütehassıslardan mürekkep bir heyete havale ettik. Bu heyet uzun müzakereler sonunda yardım miktarını en az yüz milyon altın ruble olarak tespit etti. Tekrar Lenin’le buluştuk. Lenin bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.
    “- Yüz milyon ruble…” dedim.
    Lenin tekrar etti:
    “-Yüz milyon mu?”
    “-Evet… Derhal verebiliriz!”
    Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler, dokunmazlardı. Buhara bir Çar emâreti olduğu halde, idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın belegan mâbelâg (haddinden fazla) çoktu.” (Yakın Tarihimiz, Cilt.1, shf.292-293)
    Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra heyet Buhara’ya geri döner. Para yardımı meselesini meclise götürürler. O sırada Buhara’nın nüfusu dört buçuk milyondur. Buhara parlamentosu Türkiye’ye yüz milyon altın ruble yardımını tek itiraz sesi yükselmeden oy birliği ile alkış ve tezahüratlar altında kabul eder.
    Parlamentonun bu kararının hemen ertesi günü gereken muameleleri tamamlayarak parayı, Ankara’ya yetiştirilmek üzere Rus hazinesine teslim ederler.
    Bu hadiseyi, Türk subayı Raci Çakırgöz’de hatıralarında anlatmaktadır. 1.Dünya Savaşında esir düştüğü Ruslardan kaçarak Türkistan’a gelen ve Taşkent’te öğretmenlik yapmakta olan Raci Çakırgöz, Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 yıl adıyla yayımlanan hatıralarında, Sovyet yardımları olarak bilinen yardım hakkında aşağıdaki hususları yazmaktadır.
    “Ben Taşkent’teyken Buhara Geçici Hükümeti’nin İstiklal Savaşı vermekte olan, Ankara Hükümeti’ne para yardımında bulunduğunu haber aldım. Maalesef bu yardım bizim gazetelerde Rus para yardımı şeklinde geçmiştir. Ancak son zamanlarda yetkili kimseler bu olayın içyüzünü aydınlatmışlardır. Türkiye’ye bu yardımın yapılmasında en büyük rolü oynayan kimse, o sırada Maliye Nazırı olan Osman Hoca (Kocaoğlu) idi. Osman Hoca 1921 yılında ilan edilen Buhara Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunuyordu. Sonra 1923’te Afganistan’a ve oradan da Türkiye’ye geçti. 28 Temmuz 1968’de İstanbul’da vefat etti.
    Sonradan öğrendiğime göre Buhara Hükümeti’nin Ruslar aracılığıyla Türk Hükümeti’ne yaptığı 100 milyon altın rublelik yardımdan, Ankara Hükümeti’ne ancak 10 milyon altın ruble ulaşabilmiştir. Ruslar, geri kalan 90 milyon altını, herhalde aracılık ücreti olarak almış olacaktır!
    Esasen Ruslar, Buhara halkından ve saraydan topladıkları 12 vagon dolusu altın ki, aralarında çok ağır bir altın avize vardır. Ziynet ve çok kıymetli kuzu derilerini Moskova’ya götürdüler. Bu kuzu derileri ‘astragan’ı sağlayan Buhara’nın koyunları, Karakul denen gölün civar mıntıkasında, üretiliyordu.” (shf.68)
    Utanç Verici Bir Olay
    Türkistan’lı kardeşlerimizin bu unutulmaz destek ve yardımlarına karşılık, İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, hatırlandıkça her Türk’ün utanç duyacağı bir iş yapılır. Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca ülkesi Sovyet işgali altına düşünce, Afganistan üzerinden geçerek 1923 yılında Türkiye’ye sığınır. Atatürk, Osman Hoca’ yı sıcak bir ilgi ile kabul eder. Türk vatandaşlığına geçen Osman Hoca, Kocaoğlu soyadını alır, Osman Hoca’ya milletvekili maaşı bağlanır. Bu maaş Osman Hoca’nın vefatından sonra kesilmez, eşi ölünceye kadar ödenmeye devam eder. Atatürk döneminde, Sovyetler Osman Hoca’nın sınır dışı edilmesi için sürekli tazyikte bulunmaktadır. İsmet İnönü bu baskılara dayanamaz ve 1939 yılında Osman Hoca’dan 24 saat içerisinde Türkiye’yi terk etmesi istenir. Milli Mücadele’ye yardım etmek üzere, 100 milyon rublelik altını Türkiye’ye nakletmek için seferber olan Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca (Kocaoğlu) 1923’ten beri vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni terk etmek zorunda kalır. Ancak, İkinci Dünya Savasından sonra, 1946’da Türkiye’ye geri dönebilir. 1968’de vefat eden Osman Hoca, Üsküdar’ ı n Sultantepe’sindeki Özbekler Tekkesi’ne defnedilir.
    (*) Kahraman yüzbaşının hikayesini “Üçüncü Kılıç” adıyla kitaplaştıran Yrd. Doç. Dr. Kemal Arı, kitabın tanıtımı için yaptığı bir açıklamada, Şerafettin (İzmir) Bey 1951´de vefat edince, eşi Siret Hanım’ın “üçüncü kılıcı” İzmir´de açılması planlanan İnkılap Müzesi´ne verilmek üzere İstanbul Valiliği´ne teslim ettiğini, fakat kılıcın kaybolduğunu, bu büyük kahramanın adının maalesef hafızalardan silindiğini söylemektedir.

    • @TarihFanKanali
      @TarihFanKanali  Рік тому

      ua-cam.com/video/j4Suz_If8GI/v-deo.html Timur'un Kılıcının Türkiye'ye verilmesi ve müze için istendikten sonra kaybolması.

  • @TarihFanKanali
    @TarihFanKanali  Рік тому +4

    ua-cam.com/video/kOXTCWamn8E/v-deo.html ilk video normal hızda.

  • @ENEStvedits
    @ENEStvedits Рік тому +1

    Vay uyanıklar