𝐘𝐞𝐨𝐧-𝐫𝐚'𝐧ı𝐧 𝐤𝐚𝐥𝐞𝐦𝐢𝐝𝐢𝐫. 𝐢𝐲𝐢 𝐨𝐤𝐮𝐦𝐚𝐥𝐚𝐫. thv: Sabi. Konuşabilir miyiz? "Olur konuşalım?" Masanın yanında tae'ye 'ne oldu' dercesine bir bakış attığımda o ayağa kalktı. Demek ki burada konuşmayacaktık. Tae yürümeye başlayınca onu takip ettim. Bizim depoya gittiğimiz tae cebinden depo anahtarını çıkarınca anladım. Kapıyı açıp sandalyeye oturduğunda ben kapıyı kapatıp küçük koltuğa yerleştim. "Konuşacak bu kadar önemli ne var tae?" thv: Konu kook. Kızım sen aptal mısın ya da aptal gibi mi davranıyorsun? "Tae bana gelip burda kook'u savunacaksan-" Lafımı kesen tae'nin ani cümlesi olmuştu. thv: Seni sevdiği halde sen niye böyle davranıyorsun? --- "Nasıl konuşuyormuşum tae? Bende onu seviyorum en yakın arkadaşlarımdan birisi zaten" thv: Senin sorunun da bu işte. Yabancılar dışında konuştuğun insanları seni seviyor mu arkadaşın mı umursamıyorsun. Fark etmedin mi kook niye hep seni koruyor? "Tae saçmalama istersen kook benden hoşlanabilecek en son kişi falan." thv: Niye sabi? Hep erkeklerle konuştuğun için mi? Hep başkalarıyla flört ettiğin için mi? Peki şuan niye flört ettiğin kimseyle sevgili değilsin? "Çok belli değil mi çünkü onları kullanıyorum." thv: Hayır sabi. Hepsinde kook sana 'bundan olmaz' 'böyle erkek mi olur' 'daha iyisine layıksın' dediği için ayrılmadın mı? "Hayır ama olamaz öyle birşey kook asla benim gibi birisini sevmez tae." thv: Niye sabi? Kendini ona layık mı görmüyorsun? Erkekleri sadece bir oyuncak olarak mı görüyorsun? "Hayır tabii ki de. Sadece... Yani biz birbirimize uyumlu değiliz." thv: Bunu düşünmenin tek sebebi onu arkadaş olarak görmen mi? "Tae seninle Kook hakkındaki görüşlerimi konuşmak istemiyorum." thv: Kaçamazsın bundan ama sabi. Unutma. Ayağa kalkıp kapının önünde tae'ye duraksayarak baktım ve kapıyı açıp depodan çıktım. Ben jungkook hakkındaki görüşlerimi taeyle konuşmak zorunda değildim ve konuşmam gerekmiyordu. Ne olursa kook'la konuşmalıydım. Hızlı adımlarla sınıfa girip gözlerimle kook'u aradım. Tae'nin sırasından benim sırama geçmiş ve sınıfa girdiğimden itibaren meraklı gözlerini üzerimde tutmuştu. Gözümle işaret yapıp sınıftan çıkmıştım. Sınıfa girmemle çıkmam bir olmuştu ancak kook beni anlayıp arkamdan beni takip etti. Arkama bakmıyordum ama beni takip ettiğinden emindim. Kantin'in arkasında genelde sigara içilen boş bir alan vardı. Oraya gittiğimde hemen arkamda biten kook'u görünce kollarımı önümde bağlayıp konuşmaya başlayacaktım ki ilk konuşan kook oldu. Jk: Tae sana neler anlattı? "Ne yapacaksın ne anlattıysa da?" Jk: Dediklerinin hepsi doğru. Aptalca biliyorum ancak o çocuk çenesini kapalı tutamamış ve bu benim sorunum değil. "Doğru mu? Kook emin misin?" Jk: Eminim saebi. Zaten sana söyleyecektim ancak Tae hızlı davrandı. Tae'ye birşey söyledin mi? Ben şok. Asla inanmayacağım şeyleri yaşıyordum. Birincisi tae'yle kavga etmek ikincisi de kook'un bana olan aşkı. Kollarım birbirinden ayrılırken ifadem donmuş bir şekilde duruydu. "Emin misin kook..?" Jk: Sae bana güvendiğini biliyorum. "Güveniyorum ancak inanmıyorum..." Jk: Inanmalısın ve bu konu hakkında birşey demelisin. "Sunoo biliyor mu?" Jk: Ha? O mu? Evet ona da söyledim biliyor. "Ne kadardır?" Jk: Onlara daha bir hafta önce falan söyledim... "Ne kadardır kook? Senden bahsediyorum." Jk: Benden mi? Bilmiyorum... Yaklaşık 2 hafta oldu... "Anlamıyorum kook.. Neden?" Jk: Bazen yaptığın şeylerin anlamını anlayamazsın sabi. Onlar... Sadece olur. "Kook..-" Ve zil. Zil çaldı. Okul bitiyordu ancak bizim için "okul" yeni başladı. Bu okulda öğrenmemiz gereken çok şey vardı ve bu okula ayak uydurmak zordu. Bu okulda mutlu olmak için öğrenmek gerekiyordu. Okulda kötü gözüken öğrenciler, kaba gözüken öğrenciler de aslında temiz birer ruhtu. Onlarda annelerinden doğup, onlar da annelerinden gömülmüştü içeriye. Ancak masumlar asla anlamadı. Gösterişi herşey sananlar aşkı çöp sandı. Aşk çöp ise çöplük cennetti. Biz karanlık iki ruh olarak bedenlerimiz birbirine bağlıydı. Bundan sonra ne o ne de ben okuldan atılabilirdik. - - - SOONN - - -
𝐘𝐞𝐨𝐧-𝐫𝐚'𝐧ı𝐧 𝐤𝐚𝐥𝐞𝐦𝐢𝐝𝐢𝐫.
𝐢𝐲𝐢 𝐨𝐤𝐮𝐦𝐚𝐥𝐚𝐫.
thv: Sabi. Konuşabilir miyiz?
"Olur konuşalım?"
Masanın yanında tae'ye 'ne oldu' dercesine bir bakış attığımda o ayağa kalktı. Demek ki burada konuşmayacaktık. Tae yürümeye başlayınca onu takip ettim. Bizim depoya gittiğimiz tae cebinden depo anahtarını çıkarınca anladım. Kapıyı açıp sandalyeye oturduğunda ben kapıyı kapatıp küçük koltuğa yerleştim.
"Konuşacak bu kadar önemli ne var tae?"
thv: Konu kook. Kızım sen aptal mısın ya da aptal gibi mi davranıyorsun?
"Tae bana gelip burda kook'u savunacaksan-"
Lafımı kesen tae'nin ani cümlesi olmuştu.
thv: Seni sevdiği halde sen niye böyle davranıyorsun?
---
"Nasıl konuşuyormuşum tae? Bende onu seviyorum en yakın arkadaşlarımdan birisi zaten"
thv: Senin sorunun da bu işte. Yabancılar dışında konuştuğun insanları seni seviyor mu arkadaşın mı umursamıyorsun. Fark etmedin mi kook niye hep seni koruyor?
"Tae saçmalama istersen kook benden hoşlanabilecek en son kişi falan."
thv: Niye sabi? Hep erkeklerle konuştuğun için mi? Hep başkalarıyla flört ettiğin için mi? Peki şuan niye flört ettiğin kimseyle sevgili değilsin?
"Çok belli değil mi çünkü onları kullanıyorum."
thv: Hayır sabi. Hepsinde kook sana 'bundan olmaz' 'böyle erkek mi olur' 'daha iyisine layıksın' dediği için ayrılmadın mı?
"Hayır ama olamaz öyle birşey kook asla benim gibi birisini sevmez tae."
thv: Niye sabi? Kendini ona layık mı görmüyorsun? Erkekleri sadece bir oyuncak olarak mı görüyorsun?
"Hayır tabii ki de. Sadece... Yani biz birbirimize uyumlu değiliz."
thv: Bunu düşünmenin tek sebebi onu arkadaş olarak görmen mi?
"Tae seninle Kook hakkındaki görüşlerimi konuşmak istemiyorum."
thv: Kaçamazsın bundan ama sabi. Unutma.
Ayağa kalkıp kapının önünde tae'ye duraksayarak baktım ve kapıyı açıp depodan çıktım. Ben jungkook hakkındaki görüşlerimi taeyle konuşmak zorunda değildim ve konuşmam gerekmiyordu. Ne olursa kook'la konuşmalıydım. Hızlı adımlarla sınıfa girip gözlerimle kook'u aradım. Tae'nin sırasından benim sırama geçmiş ve sınıfa girdiğimden itibaren meraklı gözlerini üzerimde tutmuştu.
Gözümle işaret yapıp sınıftan çıkmıştım. Sınıfa girmemle çıkmam bir olmuştu ancak kook beni anlayıp arkamdan beni takip etti. Arkama bakmıyordum ama beni takip ettiğinden emindim. Kantin'in arkasında genelde sigara içilen boş bir alan vardı. Oraya gittiğimde hemen arkamda biten kook'u görünce kollarımı önümde bağlayıp konuşmaya başlayacaktım ki ilk konuşan kook oldu.
Jk: Tae sana neler anlattı?
"Ne yapacaksın ne anlattıysa da?"
Jk: Dediklerinin hepsi doğru. Aptalca biliyorum ancak o çocuk çenesini kapalı tutamamış ve bu benim sorunum değil.
"Doğru mu? Kook emin misin?"
Jk: Eminim saebi. Zaten sana söyleyecektim ancak Tae hızlı davrandı. Tae'ye birşey söyledin mi?
Ben şok. Asla inanmayacağım şeyleri yaşıyordum. Birincisi tae'yle kavga etmek ikincisi de kook'un bana olan aşkı. Kollarım birbirinden ayrılırken ifadem donmuş bir şekilde duruydu.
"Emin misin kook..?"
Jk: Sae bana güvendiğini biliyorum.
"Güveniyorum ancak inanmıyorum..."
Jk: Inanmalısın ve bu konu hakkında birşey demelisin.
"Sunoo biliyor mu?"
Jk: Ha? O mu? Evet ona da söyledim biliyor.
"Ne kadardır?"
Jk: Onlara daha bir hafta önce falan söyledim...
"Ne kadardır kook? Senden bahsediyorum."
Jk: Benden mi? Bilmiyorum... Yaklaşık 2 hafta oldu...
"Anlamıyorum kook.. Neden?"
Jk: Bazen yaptığın şeylerin anlamını anlayamazsın sabi. Onlar... Sadece olur.
"Kook..-"
Ve zil. Zil çaldı. Okul bitiyordu ancak bizim için "okul" yeni başladı. Bu okulda öğrenmemiz gereken çok şey vardı ve bu okula ayak uydurmak zordu. Bu okulda mutlu olmak için öğrenmek gerekiyordu. Okulda kötü gözüken öğrenciler, kaba gözüken öğrenciler de aslında temiz birer ruhtu. Onlarda annelerinden doğup, onlar da annelerinden gömülmüştü içeriye. Ancak masumlar asla anlamadı. Gösterişi herşey sananlar aşkı çöp sandı. Aşk çöp ise çöplük cennetti. Biz karanlık iki ruh olarak bedenlerimiz birbirine bağlıydı. Bundan sonra ne o ne de ben okuldan atılabilirdik.
- - - SOONN - - -