MUHABBET KÜPÜNÜN OLSAM ŞARABI (Şarkışla Türküleri) (EVEREK)

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 16 жов 2021
  • #seyrani #aşıkseyrani #aşık #develi #everek #muhabbet #küpünün #olsam #şarabı #mehmet #özkan #mehmetözkan #eskiyurt #emlek #şarkışla #sivas
    Sözler: Aşık Seyrani
    Söyleyen: Mehmet Özkan
    MUHABBET KÜPÜNÜN OLSAM ŞARABI
    Muhabbet küpünün olsam şarabı
    Dost beni doldurup içer mi bilmem
    Mamur gönüllerin olsun harabı
    Bir mimar eline geçer mi bilmem
    Âşıkın olmaz mı çile çekmezi
    Çile çekmenin de boyun bükmezi
    Helâl süte katan haram pekmezi
    Gönül murat etse seçer mi bilmem
    Bülbüle gül yarar deveye diken
    Çileymiş âşığın boynunu büken
    Elin tarlasına tohumun eken
    Acep helal deyi biçer mi bilmem
    Kimi nefsine kefen biçmiyor
    Helalını haramından seçmiyor
    Seyrani der kelp yavrudan geçmiyor
    Yaradan Kulundan geçer mi bilmem
    SEYRANİ
    ESME EY BADİ SABA. ZÜLFÜ DİLARA SARSILIR.
    IĞRANIRSA BİR TELİ RUYÜNDE DÜNYA SARSILIR.
    ÇIKMASIN ARZU ÇEKEN ÂŞIKLARIN AHI GÖĞE.
    BABI CENNET FETH OLUR ZARBI TUBA SARSILIR.
    Âşık Seyrani, Türk halk ozanı.
    Develi'li (Everek) Seyrani'nin doğum tarihi kesin değildir. 1800 veya 1807 yılında doğduğuna dair kayıtlar vardır. Bugün Kayseri ilinin ilçesi olan, o yıllarda Everek adıyla bilinen Develi'de doğmuştur. Asıl adı Mehmet'tir.[1]
    Babası fakir bir mahalle camii imamı olan Hoca Cafer Efendi'dir. Çocukluğu ekonomik güçlüklerle geçmesine rağmen babasının sayesinde medrese eğitimi almaktan geri kalmamıştır.
    Seyrani'nin hayatı ile ilgili kesin bilgiler mevcut olmadığından halk kendisi için bazı menkıbeler yayarak bu eksikliği gidermeye çalışmıştır. Seyrani'nin ününü duyan çevre vilayet ve kaza aşıkları sık sık Develi'ye gelerek onunla atışırlar. Seyrani ustalığını konuşturarak onları pes ettirir. Ama artık ona Develi dar gelmeye başlamıştır, İstanbul'a gitmeyi arzular.
    Seyrani, büyük bir ihtimalle Sultan Abdülmecit'in tahta geçtiği yıl olan 1839 yılında İstanbul'a gelir. O yıllarda İstanbul'da semai kahvelerine, söz meclislerine ilgi gösterilir, aşıklar birer bilge kişi olarak görülür, dinlenirdi. Bu meclislerin tiryakileri, aşıkları yalnız bırakmaz, onları meclisten meclise, kahveden kahveye taşırlardı. Saray'da devlet erkanının konaklarında, zenginlerin köşklerinde bir araya gelen aşıklar, birbiriyle tanışır, söyleşir, atışırlardı. Bazı paşa ve beyler, şairleri himaye eder onlara rahat bir hayat sağlarlardı. Böylesi bir zamanda İstanbul'a giden Seyrani, zamanın saz ve kalem şairleriyle tanışır, bilişir. Seyrani, İstanbul'a gelmişken yarım kalan medrese öğrenimini tamamlar. Şu sözleriyle tanımlamıştır bugünlerini:
    "Yedi yıl eğlendi, kaldı Seyrani
    Bütün tahsil etti ilmi irfanı
    Sendeyken her türlü mürüvvet kanı
    Bulmadın derdime çare İstanbul"
    Ancak Seyrani karakteri gereği, etrafında gördüğü yanlışlıklara, bu yanlışlıkları yapan Padişah da olsa görmezlikten gelemeyen ve şiirlerinde bu durumları ağır bir şekilde hicveden bir şairdir.[2] Bu yüzden hakkında soruşturma açılmış ve yakalanmamak için de Develili bir dostunun yardımıyla Develi'ye kaçmak zorunda kalmıştır. Bir süre burada kalan Seyrani daha sonra Halep'e gider. Burada da tutunamayan Seyrani tekrar Develi'ye gelir. Yakalandığı sinir hastalığından dolayı ona "Deli Seyrani" denmiş, son yıllarını Develi'de yoksulluk içinde geçirmiştir.
    Yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak pek yanlış olmaz. Seyrani devrindeki gelişmeleri yakından takip etmiş, yanlışlıkları eleştirmiş, şiirlerinde kendisinden önceki ozanların alışılmış konu sınırlarının dışına çıkmıştır. Olaylara genellikle eleştirel gözle bakmış ve halkın sesi olmaya özen göstermiştir. Şiirleri hem ele aldığı konu bakımından hem de kafiye yapısı bakımından çeşitli ve zengindir. Şiirlerini daha çok hece ölçüsüyle yazmıştır. Asıl ününü hece ölçüsüyle yazdığı koşma, semai, destan, nefes ve şathiyeleriyle kazanmıştır. Şiirlerinde daha önce kimsede rastlanmayan kafiye yapılarına yer vermiştir. Şiirlerinde bazen bir tarikat ehli, bazen siyasi bir eleştirmen, bazen de koyu bir aşık olur. Bu da Seyrani'nin içten, dindar, duygulu ve duyarlı bir kişi olduğunu gösterir.

КОМЕНТАРІ •