Rousseau'nun kadınlara pek iyi gözle bakmadığı ortada. Özellikle Emile'in 5. kitabında buna yönelik çok fazla paragraf var. Tartışmalar genelde iki grup arasında dönüyor: Rousseau'nun kadın düşmanı olduğunu vurgulayanlarla, kadın düşmanlığının o dönemin genel geçer ilkesi olduğunu savunup Rousseau'ya fazla yüklenilmemesi gerektiğini söyleyenler arasında. Rousseau'nun hayatına bakarsak pek iyi bir eş ve baba olmadığı ortada. Beş çocuğunun beşini de kimsesiz çocuklar yurduna terk ediyor. Fikirlerinin genel çerçevesini de aslında Aydınlanma-karşıtı olarak konumlandırmak mümkün. Halk egemenliğine önemli katkıları olsa da Aydınlanma'nın temeli olan rasyoneliteye karşı çıkıyor, kendisi romantik bir düşünür. İnsanın eliyle var ettiği uygarlığa karşı doğa durumunu savunuyor. Kadın ve erkek eşitsizliğini de tarihsel süreçte ortaya çıkmış ve değiştirilebilecek bir olgu olarak ele almak yerine bir veri olarak, doğal durum olarak ele alıyor sanırım. Çocukları gözlemlediğini ve onların eğilimlerinin kendi düşüncelerine temel oluşturduğunu söylüyor bir yerde. Zaten Wollstonecraft da buna karşı çıkıyor. Temelde biri doğal (kabul ettiği) durumu överken diğeri rasyonel bir şekilde olması gerekeni ortaya koyuyor. Bana kalırsa bu konuda olumlu anlamda marjinal kalan Wollstonecraft. Rousseau ortalama görüşü temsil ediyor. Zaten bize "özgürlük, insanlık savunucuları" olarak sunulan düşünürlerin fikirlerine baktığımızda hep belirli bir kesimi bu özgürlük dairesine aldıklarını fark ediyoruz. İnsan hakları dediğimiz şey öncelikle beyaz, Avrupalı, Hıristiyan, varlıklı erkekler için ortaya atılmış bir kavram. Bu daire yavaş yavaş ama madun kesimin verdiği kavgalar veya tarihsel zorlamalarla genişliyor. Fransız devriminin radikal dönemlerinde bile "Madem ki kadınlara giyotine çıkma hakkı tanınıyor, kürsüye çıkma hakkı da tanınmalı" diyen Olympe de Gouge giyotine gönderiliyor, şaka gibi. Sınıf çatışmaları aracılığıyla oy hakkı işçi erkeklere de tanınıyor zaman içinde ama kadınlara tanınması genelde Birinci Dünya Savaşı sonrasını buluyor. Niye? Tarihsel faktörlerin zorlaması ve kadın mücadeleleri nedeniyle. Erkeklerin çoğu ölmüş, kadınlar erkeklerin yaptığı işleri yapmaya başlamış, toplumda görünür olmuş vesaire. Siyasal haklar ile ekonomik haklar iç içe olduğu için bunlardan birine hakim olan grup, tahakkümünü asla paylaşmak istemiyor. Mesela İngiltere'de 1918'de yalnızca 30 yaş üstü, mülk sahibi ya da mülk sahibiyle evli, üniversite mezunu ya da haftada 5 pound gelir getiren bir işte çalışan kadınlara siyasal haklar tanınmış. Yine çember olabildiğince dar tutulmaya çalışılıyor, sınıfsal bir ayrılık görünüyor burada da.
Batı dünyasında kadınların iş yerinde pantolon giyebilmesi bile 1968 devriminden sonra olmuştur derler. Biliyoruz ki kendi siyahi yurttaşlarına yapılan ayrımcılık bile yakın tarihlere kadar devam etti. İnsan haklarında tanımlanan "İnsan" yavaş yavaş çemberin dışında kalanları da kapsamaya başlıyor. Bugün hâlâ LGBT bireyler bu çembere girmek için mücadele ediyor örneğin. O yüzden ben bugünkü değerlerle bakıp Rousseau suçlama taraftarı değilim. Döneminin ortalamasını yansıtmış. Burada döneminin ötesinde olan elbette Wollstonecraft'tır.
Rousseau´nun "İtiraflar" kitabında okumuştum bu konuyu sanırım. Yeni cilsel olgunluğa erdiğinde itlerin seks yaptığına tanık olur bir köprünün altında. İnsan ve maymun dışında tüm hayvanlarda cinsellik zevk için yapılmaz, generasyon için yapılır. Bu da dişi canlının bedenindeki dönüşüm üzerine gerçekleşir. Dişi istemedikçe insanların ve maymunların tersine olarak erkek hayvanlarda cinsel istek uyanmaz. İtlerde de dişi, seks ihtiyacını çok düşkün düzeyde sergiler. Rousseau bunu kaç kere gözlemlemiş. O devirde Paris sokaklarında köpeklerin sevişmesi yaygınmış. Köpeklerin seks yapması da başka canlılarınkine benzemez. Dişi it, köpeğin cinsel organını içine aldıktan sonra orgasm anına denli asla onu bırakmaz. Saatlerce sürebilir. Evet, bu sahneyi gözlemleyen Rousseau cinsellikten ve dişi yaratıklardan 15-16 yaşlarında iğrenmiş olur. Psikolojisini etkileyen bu gözlem, sonraki devirlerde de erkekeksenli düşünmesine neden olmuş. Böyle bir bilgi onun "İtiraflar" kitabında okumuştum.
@@ghjio-nbm Nilgun hanım, zaten bir kanal kurma fikri zihnimde dolanıp duruyor uzun zamandır. Eğer nasip olursa böyle bir içerik de mutlaka olacak. :))))
avrupa ve türkyede kadın değerli çünkü iyi para ediyo..d demokrasi dini nin kerhnsinde barnda pavyonunda tv sinde satlk reklam ponusunda kapış kapış gidiyo yaşasın demokrasi dininin sağcısı tayyip ve demokrasi dininin solcusu atatürk :))) Kadın hakları komisyoncuları (şytanın ruhsuz atları) zengin ve demokrasi dininin faişe sanatçıları uğruna demkrsi dinlerinin sağcsı ve solcusu olarak ortya çıktılar 100 de 60 boşanmalar coğaldı demokrasi dininin tv sinde payonunnda kerhanesinde barında satılan köle kadınlar 5misli arttı... insan oğlu haktan saptığı vakit beyinsizlikte sınır tanımaz malesef...
4 роки тому+18
O kadar fazla önemli ve zekice ele alınmış nokta vardı ki, nereyi alıntılasam bilemedim. Yeryüzündeki maceramızı eskisi gibi akıldan uzak ve zalimce geçiremeyiz artık. Gerçekten de birbirimizden üstün olmak için değil, farklarımızla birbirimizi tamamlamak için varız. Anlamak isteyen nice insana örnek ve umut olduğunuz için çok teşekkürler Ceren Abla.
Hocam tavsiyeniz üzerine kitabı hemen edindim. Daha yarısındayım ama gerçekten muazzam bir eser. Mary Wollstonecraft'ın kim olduğunu biliyor ve fikirlerine gördüğüm derslerden hakimdim fakat hiçbir eserini okumamıştım. Gerçekten o kadar çok altı çizilmesi gereken cümle var ki. Hiçbir kitapta bu kadar not aldığımı hatırlamıyorum. Teşekkürler.
Çok haklısınız.Peygamber peygamber der kimileri , kimsenin inancında herhangi bir incinme bile olsun istemem söylediklerimde o başka konu ama bence o kadar insanın arkasından gittiği ve yüzyıllardır bağlı kaldıkları çığır açmış insanlar olarak peygamber vasfından eksik değil bu kadın şu an gözümde, kendi zamanında kendi şartlarında bunu düşünebilmek gerçekten kraliçe şu an benim gözümde de 👑👑👑
Yazarin soyledigi buz gibi gerceklerden sonra fayans zemin uzerine cenin pozisyonunda yatasim geldi. Kendi kafamdan gecen bazi dusuncelerin derlenip toparlanip guzel bir dille kagida dokuldugunu gormek beni mutlu etmek yerine uzdu.Mary bunlari kaleme alip dunyaya duyururken bizde cevremize soyleyecek cesaret yok cunku.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü ile kadınların şımarıklılığının doğru orantılısını bizzat gözlemliyorum. Gelişmemiş bir ilçede insanlarla sürekli iletişim kurmam gereken bir iş yapıyorum. Yakın zamanda bir kadının kocasının onu 10 dk lık bir mesafeye götürmediği için sinir krizleri geçirdiğini gördüm bana gelip haklı olduğunu söylememi istedi ben ise ona hak vermeyip bu konuda kocasına bağımlı olmamasını gerektiğini anlatmaya çalıştım ama ne yazık ki çok eğitimsizdi yine de kız çocuklarının bu sebeple bağımsız yetiştirilmesi konusunda hemfikir olduk. Eşi ise bezgin bir haldeydi, bu kitapla önce tanışmış olsam “desteklediğiniz bu cahilliğin sonucu ya ne olacaktı” sözünü kibarlaştırarak söylemek isterdim. Hemcinslerimize bu seslenişin için teşekkürler Ceren, harika video❤️❤️🧡
Selam ❤ İngiliz Dili ve Edebiyatı müfredatında olduğu için Wollstonecraft ile ilgili video ararken sizinkini gördüm. Harika bir şekilde anlatmışsınız, emeğinize sağlık 👏 O kadar çarpıcı yerlerde yorumlarınızı katmışsınız ki izlemek bir zevk oldu Çok teşekkür ederim ❤
Çok dikkatlice dinledim bir seri halinde devam etmesini çok isterim. Emma goldman, ve özellikle 4 dalga halinde yıllara yayılmış feminizm dönemlerinden de bahsedebilir misiniz. Başarılar👏
Bir kesinti alıp sosyal medya hesaplarımdan paylaşmak istedim ama videoyu baştan sona çarpıcı bulduğum için neresini kesip yayınlasam bilemedim. Bazı videoların, şehir meydanlarındaki dijital bilboardlardan yayınlanmasını istiyorum içimden, işte bu da onlardan biriydi. Erkekler kadınlardan nefret ediyor (çünkü Wollstonecraft'ın da üzerinde durduğu gibi tutarsızlıkları çok, sadece tatmin simgesiler ve düşünsel anlamda zengin değiller) ama onların nefret ettikleri bu kadın imajına kadınları getiren yine kendi eğitim(sizlik) sistemleri, haliyle kısır döngüye giriyor iş. Yazarın her iki cinse de eleştirel yaklaşması beni çok memnun etti. O zamanların erkek-kadın üzerine yazılar yazan yazarlardan çok daha insaflı ve objektif baktığı çok net.
Bu içeriği yaparak mikro bir sosyal mecra tarihine yazılmış olabilirsiniz. Son zamanlarda toplumsal cinsiyet üzerine çalışan birisi olarak tebrik ediyorum efendim.
Bazı sözler battı bana, hak ettiğimi düşünüyorum.Aslında bildiğim konular ve karşısında durduğum eylemleri yapıyorum.Koşa koşa kitabı alacağım ve ablamızın başka neler yaptığına kim olduğuna bakacağım.Teşekkür ederim 😋💙
Tum videolarinizi zevkle takip ediyorum. Harikasiniz. Iyiki varsiniz. Kurtlarla Kosan Kadinlar kitabi da muhtesem ufuk acicidir. Sizin uslubunuzdan dinlemek guzel olurdu. Seviliyorsunuz.
Ayrıca, 21. yüzyılda olmamıza rağmen birçok noktayı halen yakalayamamış olmamız hatta ve hatta bazı noktalarda daha geride bile olmamız da oldukça düşündürücü... 😕😕😕
Rousseau dogulu mu? Cok zarif bir nukteydi. Ofkenizi derinden hissettim 👍 Sunum icin tesekkurler. Cok faydali ve bundan da fazlasi onemli bir kitap secmissiniz. Tesekkurler⚘
Baştan sona etkilenerek dinledim fakat erkeklerden umudum yok diye bir genellemeyle bitirmeniz beni biraz üzdü. Aynı türden bir genellemeyi bir erkek bir kadın için yapınca da aynı şekilde üzülüyorum. Yine de biraz düşününce, bin yılların kültürel ve toplumsal etkileri altında baskılanan, adeta yaşam hakları ellerinden alınan bir topluluktan gelen bu kadarcık bir sitemi anlamak çok zor değil.
özellikle bu birinci dalga feminizmdeki eşitlikçi feministlerin eserlerini ve fikirlerini bittabi dönemin zihniyeti ve şartları içerisinde değerlendirmek önemli ama bunun yanı sıra Butler'ın kuir teoriye katkıları kapsamında da değerlendirmemiz gerekiyor. cinsiyetin biyolojik bir sabitinin olmadığını, biyolojik olarak addedilen cinsiyet kimliğinin de toplum tarafından genitallere bakılarak atanan cinsiyet olduğunu gördüğümüz zaman kadınlık ve erkeklik kimlikleri de sarsılıyor. kadınlığın tek bir görünümü ve tanımının olmaması, cinsiyetin verili kadınlık ve erkeklik kimliklerinden yani ikilikten ibaret olmadığını anlamak bizleri özgürleştirir.
Ben kadının kadını yerdiğini de çok gördüm. Mesela hocalar konusunda. Kadın hocalar çok sorun çıkarır, az not verir, cadaloz diye bir kelime var (aklıma başka anlamı gelmedi) , öyledirler gibi. Aslında çabalamış, o noktaya gelmiş bir kadını böyle yermek doğru gelmiyor. Bunu kadınların yapması beni çok üzüyor. Bir kişiyi bu şekilde eleştirebilirsin. Ama kadınların hepsi böyledir denilemez. Aslında düşününce her konuda genellememek gerekir. 😊
Tarihin ilk feminist filozofu Sokrates. Sokratese göre devlet ve mahkeme işlerinde kadınlar da çalışabilirler. Savaşçı olarak eğitilmeleri durumunda orduda da bulunabilirler.
9:42 👍👏 Hocam bir de feministlerde (aslında bütün bir amaç taşıyan görüş ve ideolojilerde) benim gördüğüm en büyük hata, bugün başarılı olma, hakkını alma kaygısı. Feministler onbinlerce yılda oluşan bu kötü durumu bir nesilde yok edip, ölüp gitmeden rahata erme isteğiyle freni patlamış kamyon gibi ilerliyorlar. Düzenli örgütlenme, makul ve sıralı isteklerle, insanların eşitliğini savunan erkekleri de yanlarına alarak, kendi ideolojisi, yaşam tarzı vb. farklılıkları olan kadınları da dışlamadan, torunlarının eşit haklara sahip olacağı bir dünya kurmayı hedefleselerdi, bugün bu tür sorunlar aşılmış olabilirdi. Kısacası tüm ideolojiler kendinden olmayan insanların bir kısmını kazanmak için mücadele etmeli.
Feminist mücadele iki asır kadar önce başladı. Elbette hemen sonuç almayı hedefleyecek, söz konusu olan bizim hayatlarımız, bugün hemen hakkımızı alacağız. Bu geleceğe de olumlu yansıyacak. Erkekler dilerse destek olabilir ama çok da şart değil, kendi işimizi kendimiz yaparız. Hiçbir kadının dışlanması da söz konusu değil ayrıca. Bugün feminist mücadeleye rağmen dünya bu durumda, bunun sorumlusu bahsettiğin şeyler değil kadın düşmanlığından ödün vermeyen devletler, hukuklar, sistemler ve insanlar.
Ortamdaki kadın bulunmadığında erkeklere insan deniliyor bir kadın geldiğinde erkekk deniliyor. Girl power tarzı bir söyleme ihtiyacı olmamalı sadece insan oldukları kabul edilmelidir .Bütün insanlar istediğini giyebilir ancak kadınlar neden daha çok dekolte giymeye ihtiyaç duyuyor.Son olarak bence kırmızı ruj gerçekten hoş gözükmüyor.
Erkekler dekolte giyer aslında ancak bu zihniyetinizden dolayı normal karşılanır, tuhaflık aranmaz. Ancak kadınlar dekolte(?) giyinince bu gözünüze batıyor, ortalıkta ihtiyaç duyulma denilen bir şey yok. Erkeklerin şort giyilmesi tuhaf karşılanmıyor mesela ancak kadın şort giyecek olsa buna kötü örnek denilmeye başlanıyor ve hor görülüyor. Ayrıca bütün insanlar istediğini giyebilir dedikten sonra kadınların giyimini eleştirmen ve kırmızı ruj fikrin komik olmuş.
Rousseau'nun kadınlara pek iyi gözle bakmadığı ortada. Özellikle Emile'in 5. kitabında buna yönelik çok fazla paragraf var. Tartışmalar genelde iki grup arasında dönüyor: Rousseau'nun kadın düşmanı olduğunu vurgulayanlarla, kadın düşmanlığının o dönemin genel geçer ilkesi olduğunu savunup Rousseau'ya fazla yüklenilmemesi gerektiğini söyleyenler arasında.
Rousseau'nun hayatına bakarsak pek iyi bir eş ve baba olmadığı ortada. Beş çocuğunun beşini de kimsesiz çocuklar yurduna terk ediyor. Fikirlerinin genel çerçevesini de aslında Aydınlanma-karşıtı olarak konumlandırmak mümkün. Halk egemenliğine önemli katkıları olsa da Aydınlanma'nın temeli olan rasyoneliteye karşı çıkıyor, kendisi romantik bir düşünür. İnsanın eliyle var ettiği uygarlığa karşı doğa durumunu savunuyor. Kadın ve erkek eşitsizliğini de tarihsel süreçte ortaya çıkmış ve değiştirilebilecek bir olgu olarak ele almak yerine bir veri olarak, doğal durum olarak ele alıyor sanırım. Çocukları gözlemlediğini ve onların eğilimlerinin kendi düşüncelerine temel oluşturduğunu söylüyor bir yerde. Zaten Wollstonecraft da buna karşı çıkıyor. Temelde biri doğal (kabul ettiği) durumu överken diğeri rasyonel bir şekilde olması gerekeni ortaya koyuyor.
Bana kalırsa bu konuda olumlu anlamda marjinal kalan Wollstonecraft. Rousseau ortalama görüşü temsil ediyor. Zaten bize "özgürlük, insanlık savunucuları" olarak sunulan düşünürlerin fikirlerine baktığımızda hep belirli bir kesimi bu özgürlük dairesine aldıklarını fark ediyoruz. İnsan hakları dediğimiz şey öncelikle beyaz, Avrupalı, Hıristiyan, varlıklı erkekler için ortaya atılmış bir kavram. Bu daire yavaş yavaş ama madun kesimin verdiği kavgalar veya tarihsel zorlamalarla genişliyor.
Fransız devriminin radikal dönemlerinde bile "Madem ki kadınlara giyotine çıkma hakkı tanınıyor, kürsüye çıkma hakkı da tanınmalı" diyen Olympe de Gouge giyotine gönderiliyor, şaka gibi. Sınıf çatışmaları aracılığıyla oy hakkı işçi erkeklere de tanınıyor zaman içinde ama kadınlara tanınması genelde Birinci Dünya Savaşı sonrasını buluyor. Niye? Tarihsel faktörlerin zorlaması ve kadın mücadeleleri nedeniyle. Erkeklerin çoğu ölmüş, kadınlar erkeklerin yaptığı işleri yapmaya başlamış, toplumda görünür olmuş vesaire. Siyasal haklar ile ekonomik haklar iç içe olduğu için bunlardan birine hakim olan grup, tahakkümünü asla paylaşmak istemiyor. Mesela İngiltere'de 1918'de yalnızca 30 yaş üstü, mülk sahibi ya da mülk sahibiyle evli, üniversite mezunu ya da haftada 5 pound gelir getiren bir işte çalışan kadınlara siyasal haklar tanınmış. Yine çember olabildiğince dar tutulmaya çalışılıyor, sınıfsal bir ayrılık görünüyor burada da.
Batı dünyasında kadınların iş yerinde pantolon giyebilmesi bile 1968 devriminden sonra olmuştur derler. Biliyoruz ki kendi siyahi yurttaşlarına yapılan ayrımcılık bile yakın tarihlere kadar devam etti. İnsan haklarında tanımlanan "İnsan" yavaş yavaş çemberin dışında kalanları da kapsamaya başlıyor. Bugün hâlâ LGBT bireyler bu çembere girmek için mücadele ediyor örneğin. O yüzden ben bugünkü değerlerle bakıp Rousseau suçlama taraftarı değilim. Döneminin ortalamasını yansıtmış. Burada döneminin ötesinde olan elbette Wollstonecraft'tır.
Çok teşekkürler katkıların için, sabitledim yorumunu
Rousseau´nun "İtiraflar" kitabında okumuştum bu konuyu sanırım. Yeni cilsel olgunluğa erdiğinde itlerin seks yaptığına tanık olur bir köprünün altında. İnsan ve maymun dışında tüm hayvanlarda cinsellik zevk için yapılmaz, generasyon için yapılır. Bu da dişi canlının bedenindeki dönüşüm üzerine gerçekleşir. Dişi istemedikçe insanların ve maymunların tersine olarak erkek hayvanlarda cinsel istek uyanmaz. İtlerde de dişi, seks ihtiyacını çok düşkün düzeyde sergiler. Rousseau bunu kaç kere gözlemlemiş. O devirde Paris sokaklarında köpeklerin sevişmesi yaygınmış. Köpeklerin seks yapması da başka canlılarınkine benzemez. Dişi it, köpeğin cinsel organını içine aldıktan sonra orgasm anına denli asla onu bırakmaz. Saatlerce sürebilir. Evet, bu sahneyi gözlemleyen Rousseau cinsellikten ve dişi yaratıklardan 15-16 yaşlarında iğrenmiş olur. Psikolojisini etkileyen bu gözlem, sonraki devirlerde de erkekeksenli düşünmesine neden olmuş. Böyle bir bilgi onun "İtiraflar" kitabında okumuştum.
Peki "we can do it" posterindeki ikonik kırmızı bandanayı ve mavi gömleği giymiş olman bir tek benim dikkatimi mi çekti 😍😍💞çok yakışmış
Tesadüf etti sanırım, bilerek değil.
Bazı kadınlar gayet bilgili, eğitimli gözüküyor. Sonra erkek arkadaşım şunu giymeme karşı deyince çıldırıyorum.
Bi de bundan hoşlananlar, bunu ilgi, sevgi sananlar, oyyy :(
Daha çok feminist okuma videosu olsa ne güzel olur... Bilgilendirici ve güzel bir video olmuş bu arada.❤😊🌹
Neden boyle bir kanal kurmuyorsunuz? Boyle bir kanal, cok gerekli bence. Bunu yapan ilk erkek statusunu de elde edersiniz.
@@ghjio-nbm Nilgun hanım, zaten bir kanal kurma fikri zihnimde dolanıp duruyor uzun zamandır. Eğer nasip olursa böyle bir içerik de mutlaka olacak. :))))
avrupa ve türkyede kadın değerli çünkü iyi para ediyo..d demokrasi dini nin kerhnsinde barnda pavyonunda tv sinde satlk reklam ponusunda kapış kapış gidiyo yaşasın demokrasi dininin sağcısı tayyip ve demokrasi dininin solcusu atatürk :))) Kadın hakları komisyoncuları (şytanın ruhsuz atları) zengin ve demokrasi dininin faişe sanatçıları uğruna demkrsi dinlerinin sağcsı ve solcusu olarak ortya çıktılar 100 de 60 boşanmalar coğaldı demokrasi dininin tv sinde payonunnda kerhanesinde barında satılan köle kadınlar 5misli arttı...
insan oğlu haktan saptığı vakit beyinsizlikte sınır tanımaz malesef...
O kadar fazla önemli ve zekice ele alınmış nokta vardı ki, nereyi alıntılasam bilemedim. Yeryüzündeki maceramızı eskisi gibi akıldan uzak ve zalimce geçiremeyiz artık. Gerçekten de birbirimizden üstün olmak için değil, farklarımızla birbirimizi tamamlamak için varız. Anlamak isteyen nice insana örnek ve umut olduğunuz için çok teşekkürler Ceren Abla.
Hocam tavsiyeniz üzerine kitabı hemen edindim. Daha yarısındayım ama gerçekten muazzam bir eser. Mary Wollstonecraft'ın kim olduğunu biliyor ve fikirlerine gördüğüm derslerden hakimdim fakat hiçbir eserini okumamıştım. Gerçekten o kadar çok altı çizilmesi gereken cümle var ki. Hiçbir kitapta bu kadar not aldığımı hatırlamıyorum. Teşekkürler.
Mükemmel ve çığır açıcı bir eser gerçekten. Hele ki 18. yüzyılda böyle muazzam analizler ve tespitler yapabilmek takdire şayan diye düşünüyorum. ❤❤❤
Bu konu üzerine ayrı bir seri yaparsanız zevkle izlerim. Bence yapmalısınız. Bayıldım!
Çok haklısınız.Peygamber peygamber der kimileri , kimsenin inancında herhangi bir incinme bile olsun istemem söylediklerimde o başka konu ama bence o kadar insanın arkasından gittiği ve yüzyıllardır bağlı kaldıkları çığır açmış insanlar olarak peygamber vasfından eksik değil bu kadın şu an gözümde, kendi zamanında kendi şartlarında bunu düşünebilmek gerçekten kraliçe şu an benim gözümde de 👑👑👑
Yazarin soyledigi buz gibi gerceklerden sonra fayans zemin uzerine cenin pozisyonunda yatasim geldi. Kendi kafamdan gecen bazi dusuncelerin derlenip toparlanip guzel bir dille kagida dokuldugunu gormek beni mutlu etmek yerine uzdu.Mary bunlari kaleme alip dunyaya duyururken bizde cevremize soyleyecek cesaret yok cunku.
Her şey bir anda, bir günde olmuyor, zamanla hepimiz kendimizde eksiklikler tespit ederek yol alacağız, nabalım.
@@Tarih_Obası burada bunlari dinleyip dinleyip beyimize sariyoruz ama ceren abla o nasil olacak🤣tarih obasinda feminist kucuk mucahitler yetisiyor
ciddi işlerle uğraşan insanları seviyorum.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü ile kadınların şımarıklılığının doğru orantılısını bizzat gözlemliyorum. Gelişmemiş bir ilçede insanlarla sürekli iletişim kurmam gereken bir iş yapıyorum. Yakın zamanda bir kadının kocasının onu 10 dk lık bir mesafeye götürmediği için sinir krizleri geçirdiğini gördüm bana gelip haklı olduğunu söylememi istedi ben ise ona hak vermeyip bu konuda kocasına bağımlı olmamasını gerektiğini anlatmaya çalıştım ama ne yazık ki çok eğitimsizdi yine de kız çocuklarının bu sebeple bağımsız yetiştirilmesi konusunda hemfikir olduk. Eşi ise bezgin bir haldeydi, bu kitapla önce tanışmış olsam “desteklediğiniz bu cahilliğin sonucu ya ne olacaktı” sözünü kibarlaştırarak söylemek isterdim. Hemcinslerimize bu seslenişin için teşekkürler Ceren, harika video❤️❤️🧡
Selam ❤ İngiliz Dili ve Edebiyatı müfredatında olduğu için Wollstonecraft ile ilgili video ararken sizinkini gördüm. Harika bir şekilde anlatmışsınız, emeğinize sağlık 👏 O kadar çarpıcı yerlerde yorumlarınızı katmışsınız ki izlemek bir zevk oldu Çok teşekkür ederim ❤
Çok dikkatlice dinledim bir seri halinde devam etmesini çok isterim. Emma goldman, ve özellikle 4 dalga halinde yıllara yayılmış feminizm dönemlerinden de bahsedebilir misiniz. Başarılar👏
Ablacım sen nasıl bir kraliçesin ya 🌹 Derdimizi dile döktün Allah razı olsun.
Çok güzeldi.Dilerim kız arkadaşlarımıza ilham olur.Erkeklerede farklı bir bakışın kapısını aralar...
Bu kısır gündemde beynimize doping gibi geliyorsun sevgili Ceren.
cidden aynı haberleri görmekten kusasım geliyor
Bir kesinti alıp sosyal medya hesaplarımdan paylaşmak istedim ama videoyu baştan sona çarpıcı bulduğum için neresini kesip yayınlasam bilemedim. Bazı videoların, şehir meydanlarındaki dijital bilboardlardan yayınlanmasını istiyorum içimden, işte bu da onlardan biriydi.
Erkekler kadınlardan nefret ediyor (çünkü Wollstonecraft'ın da üzerinde durduğu gibi tutarsızlıkları çok, sadece tatmin simgesiler ve düşünsel anlamda zengin değiller) ama onların nefret ettikleri bu kadın imajına kadınları getiren yine kendi eğitim(sizlik) sistemleri, haliyle kısır döngüye giriyor iş. Yazarın her iki cinse de eleştirel yaklaşması beni çok memnun etti. O zamanların erkek-kadın üzerine yazılar yazan yazarlardan çok daha insaflı ve objektif baktığı çok net.
Bu seriyi seviyorum lütfen devam edeliim 💗
Bu içeriği yaparak mikro bir sosyal mecra tarihine yazılmış olabilirsiniz. Son zamanlarda toplumsal cinsiyet üzerine çalışan birisi olarak tebrik ediyorum efendim.
Bazı sözler battı bana, hak ettiğimi düşünüyorum.Aslında bildiğim konular ve karşısında durduğum eylemleri yapıyorum.Koşa koşa kitabı alacağım ve ablamızın başka neler yaptığına kim olduğuna bakacağım.Teşekkür ederim 😋💙
Muhteşem bir çalışma olmuş , çok teşekkür ederim.
Tum videolarinizi zevkle takip ediyorum. Harikasiniz. Iyiki varsiniz. Kurtlarla Kosan Kadinlar kitabi da muhtesem ufuk acicidir. Sizin uslubunuzdan dinlemek guzel olurdu. Seviliyorsunuz.
Şaşkın kaldım. Gerçekten de o zamanın durumu şimdiki Türkiye.
Yayında da izledim, bir daha izleyeceğim.
Tam da bu kitap hakkinda essay yazicaktim. Yazarken arkada dinlemelik, cok guzel.
Ayrıca, 21. yüzyılda olmamıza rağmen birçok noktayı halen yakalayamamış olmamız hatta ve hatta bazı noktalarda daha geride bile olmamız da oldukça düşündürücü... 😕😕😕
okuduğunuz giriş bölümü ile okuduğum iş bankası çevirisini karşılaştırdım ve elimdekinin daha akıcı ve anlaşılır buldum.
Muhteşem anlatmissiniz ingiliz dili ve edebiyatı okuyorum
Abla gerçekten harika içerikler yapıyorsun :)
Soylediginiz ve okudugunuz hersey harikulade ve tamamen gercek Ceren hocam.
bu kitabı bana tanıttığın için teşekkürler ♥
Rousseau dogulu mu? Cok zarif bir nukteydi. Ofkenizi derinden hissettim 👍
Sunum icin tesekkurler. Cok faydali ve bundan da fazlasi onemli bir kitap secmissiniz. Tesekkurler⚘
bu yılın başında okudum, özel bir kitap.
Baştan sona etkilenerek dinledim fakat erkeklerden umudum yok diye bir genellemeyle bitirmeniz beni biraz üzdü. Aynı türden bir genellemeyi bir erkek bir kadın için yapınca da aynı şekilde üzülüyorum. Yine de biraz düşününce, bin yılların kültürel ve toplumsal etkileri altında baskılanan, adeta yaşam hakları ellerinden alınan bir topluluktan gelen bu kadarcık bir sitemi anlamak çok zor değil.
Videonun tamamını izlemedim ancak eğer bahsedilmediyse şunu da ekleyeyim. Mary Wollstonecraft, Frankenstein'in yazarı Mary Shelley'nin de annesidir :)
ilk 5 dakika da anlatıyor hiç izlememişsin herhalde :d
@@ThePaypay88 Atlayarak izledim ama bahsettiyse iyi o zaman
videonun en baslarinda bahsediliyor hiç izlememişsin sanırım :)
8:15 - 10:37 Videonun bu aralığının alnı olsa da öpsem. ❤️
19:41 aklima detroit become humandaki I AM ALIVE yazisi geldi.
özellikle bu birinci dalga feminizmdeki eşitlikçi feministlerin eserlerini ve fikirlerini bittabi dönemin zihniyeti ve şartları içerisinde değerlendirmek önemli ama bunun yanı sıra Butler'ın kuir teoriye katkıları kapsamında da değerlendirmemiz gerekiyor. cinsiyetin biyolojik bir sabitinin olmadığını, biyolojik olarak addedilen cinsiyet kimliğinin de toplum tarafından genitallere bakılarak atanan cinsiyet olduğunu gördüğümüz zaman kadınlık ve erkeklik kimlikleri de sarsılıyor. kadınlığın tek bir görünümü ve tanımının olmaması, cinsiyetin verili kadınlık ve erkeklik kimliklerinden yani ikilikten ibaret olmadığını anlamak bizleri özgürleştirir.
28:10 çok doğru dedin şu taktik den o kadar nefret ediyorum ki sözünüze bayıldım
Ben kadının kadını yerdiğini de çok gördüm. Mesela hocalar konusunda. Kadın hocalar çok sorun çıkarır, az not verir, cadaloz diye bir kelime var (aklıma başka anlamı gelmedi) , öyledirler gibi. Aslında çabalamış, o noktaya gelmiş bir kadını böyle yermek doğru gelmiyor. Bunu kadınların yapması beni çok üzüyor. Bir kişiyi bu şekilde eleştirebilirsin. Ama kadınların hepsi böyledir denilemez. Aslında düşününce her konuda genellememek gerekir. 😊
Oo Feminizm temasina Rosie the Riveter tarzi, cok guzel olmus!
Böyle daha fazla içerik gelsin lütfen ❤
Tarihin ilk feminist filozofu Sokrates. Sokratese göre devlet ve mahkeme işlerinde kadınlar da çalışabilirler. Savaşçı olarak eğitilmeleri durumunda orduda da bulunabilirler.
İlk feminist de erkek değil canım lilith oku
@@aysugul7956 Lilith mitolojik karakter ilk değil
8 Mart’ta gene burada buldum kendimi.
Artık 8 Martlarımın geleneği bu videoya gelmek 🤍
Sana bayılıyorummmmmmm💗
En sevdiklerimden, teşekkürler 😊
İlginizi çeker mi bilmiyorum ama bence Roxane Gay'in Kötü Feminist kitabınında bu seride incelemeyi hak ettiğini düşünüyorum.
Efsane bir video devam 👏👏👏👏💪🏻💪🏻💪🏻
27:57 adil yıldırım taktikleri ahahahjdj
ahahahahahaah :D
Çok iyi bir video olmuş
9:42 👍👏
Hocam bir de feministlerde (aslında bütün bir amaç taşıyan görüş ve ideolojilerde) benim gördüğüm en büyük hata, bugün başarılı olma, hakkını alma kaygısı. Feministler onbinlerce yılda oluşan bu kötü durumu bir nesilde yok edip, ölüp gitmeden rahata erme isteğiyle freni patlamış kamyon gibi ilerliyorlar. Düzenli örgütlenme, makul ve sıralı isteklerle, insanların eşitliğini savunan erkekleri de yanlarına alarak, kendi ideolojisi, yaşam tarzı vb. farklılıkları olan kadınları da dışlamadan, torunlarının eşit haklara sahip olacağı bir dünya kurmayı hedefleselerdi, bugün bu tür sorunlar aşılmış olabilirdi.
Kısacası tüm ideolojiler kendinden olmayan insanların bir kısmını kazanmak için mücadele etmeli.
Feminist mücadele iki asır kadar önce başladı. Elbette hemen sonuç almayı hedefleyecek, söz konusu olan bizim hayatlarımız, bugün hemen hakkımızı alacağız. Bu geleceğe de olumlu yansıyacak. Erkekler dilerse destek olabilir ama çok da şart değil, kendi işimizi kendimiz yaparız. Hiçbir kadının dışlanması da söz konusu değil ayrıca. Bugün feminist mücadeleye rağmen dünya bu durumda, bunun sorumlusu bahsettiğin şeyler değil kadın düşmanlığından ödün vermeyen devletler, hukuklar, sistemler ve insanlar.
Öfff o kadar saçma ve boş bir eleştiri ki bu mensplaning bu
Ayrıca feminizm hangi farklı kadınları dışlıyor
çok güzel bir video💜💜💜💜
muhteşem❤
Bunlardan sınav oluyoruz
👏👏👏
👍
Ben de yapıcam şunu
ilk yorum
ÇoK gÜzEl BiR çAlIşMa oLmUŞ aĞĞZıNızA sAĞlıK
Benim için okunması zor gibi geldi .20 yaşındayım normal mı acaba bu .
Dinlemesi daha zor olabilir, okurken zorlanacağını zannetmiyorum.
@@Tarih_Obası cevap vermenize çok mutlu oldum.Teşekkür ederim 🙂
Daha fazla feminist okumaa
Hanım 'efendi' mi? Gerçekten!
Onu da mı demeyelim? Bu da mı yasak?
2 dislike toksik erkekler
Ortamdaki kadın bulunmadığında erkeklere insan deniliyor bir kadın geldiğinde erkekk deniliyor. Girl power tarzı bir söyleme ihtiyacı olmamalı sadece insan oldukları kabul edilmelidir .Bütün insanlar istediğini giyebilir ancak kadınlar neden daha çok dekolte giymeye ihtiyaç duyuyor.Son olarak bence kırmızı ruj gerçekten hoş gözükmüyor.
Kırmızı ruj detayını niye ekledin acaba, sen beğenmedin diye bi daha sürmem filan umuduyla mı?
Kadınların ne renk ruj süreceği nasıl dekolte giyeceği sana mı kaldı öküz
Güzel gözükmediğimi düşünüyorsan sen sürmezsin olur biter
Erkekler dekolte giyer aslında ancak bu zihniyetinizden dolayı normal karşılanır, tuhaflık aranmaz. Ancak kadınlar dekolte(?) giyinince bu gözünüze batıyor, ortalıkta ihtiyaç duyulma denilen bir şey yok. Erkeklerin şort giyilmesi tuhaf karşılanmıyor mesela ancak kadın şort giyecek olsa buna kötü örnek denilmeye başlanıyor ve hor görülüyor. Ayrıca bütün insanlar istediğini giyebilir dedikten sonra kadınların giyimini eleştirmen ve kırmızı ruj fikrin komik olmuş.
Arif gratiste kendisine kırmızı ruj kalmamasından korktuğu için insanları vazgeçirmeye çalışıyor